26 Nisan 2010 Pazartesi

118- KENDİNDEN ÖZÜR DİLEMEK!

OSMAN TÜRKOĞUZ
Çeşmealtı;12 Eylül 2009

                       
118- KENDİNDEN ÖZÜR DİLEMEK!   

Düşündüm, düşündüm ve kendimden özür dilemeye karar verdim.
Bu, nasıl mı oldu? Basbayağı oldu işte.
Anlatayım:
            Almanya’daki dostum Dr. Yüksel Cavlak Beyefendi; senelerdir, benim yazılarımı alır ve dağıtırdı. Bir gün; ASA HABER’DE yazı yazmamı önerdi.
Sayın Ahmet Selçuk Acunsal Beyefendi; ASA’YA üyeliğimi kabul etti. İlkyazımın adı: ”Kendinden menkul değerlerdi”.
Sonra, onu “AYILAR niçin cennete girmiş?” yazısı ve diğer yazılarım izledi. Çok kısa bir sürede, okuyucu sayısı 45,000’e ulaşmıştı.
Sayın Acunsal ve ASA çalışanları, beni İstanbul’a davet etmişlerdi.
Bir sağlık sorunum nedeni ile de bu sıcak davete icabet edememiştim. ASA dağıldıktan sonra, teklif aldığım sitelerde de yazılar yazmaya başlamıştım.
            Bir gün; ismen bir davetiye aldım.
Samsun’da, ulusun sesi sitesi yayıma başlayacakmış.
Yayım koşullarını sorduğumda; yazıların kontrolden geçirileceğini söylemeleri üzerine, adreslerini adres defterimden sildim.
Bu sefer de; Sayın Acunsal’dan ismen davetiye aldım ve yine de çekingen davrandım.
Çok sevdiğim ve saydığım, 32 senelik bir arkadaşımın, beni siteye üye yaptığını öğrendim.
Bilgisayar şifrem kendisindeydi. Sitenin adresini de, her ihtimale karşı; adres defterime almamıştım. Arkadaşım vasıtası ile ilettiğim yazım, sitede yayımlandı.
            Site, büyük bir sloganla yayıma girmişti: ”Ulusa sesleniş!”
            Birlik ve beraberlik sembolü olan, yetenekli, birbirlerini seven ve sayan yazarlarımız, ulusumuza seslerini duyuracaklardı.
Slogan da çok iddialıydı. ”Gücümüzü birleştirelim!” Siteyi tarayan bir üye arkadaşımız, bana yazımı ve yorumları iletti.
            Ben; 37 sene bilfiil kamu hizmetinde bulunmuş, birçok silahlı çatışmalara girmiş, birçok kötü diye adlandırdığımız vatandaşlarla çatışmış bir insan olarak, yorum adı altında, böylesine bir hakarete ve alçaltılmaya rastlamamıştım.
Tanrımızın güçlü kalem ve akılla yaratmış olduğu yetenekler; yazıları ile de ülkemizi felaketlerden koruyan süper yazarlar; site arkadaşlarına yaylım ateşi açmışlardı. ”Hani birlikte ve beraber mücadele? Hani, insan onuruna en küçük saygı? Hani nerede kalmış kalemlerin onuru?
            Hele, hele, Tanrımızın sarışın bir güzellik ve letafet ihsan ettiği, kalemi ile karanlıkları aydınlatan, bir tek yazısı ile de gericiliği ve bağnazlığı boğan Hanımın sataşması!
Bir insanda, hele, hele bir Hanımefendide bulunması gerekli en az saygılı olma vasfından da sıyrılması garibime gitti.
Bu site; elele ve gönül gönüle verecek olan insanlarımızın birbirlerini yaralamaları için mi yayına geçti? Sorusunu sormaktan kendimi alamadım.
Hele, hele, yönetici durumundaki insanların feveranı, siteyi salyalar içinde bırakmış gibi geldi bana.
Hazır, ellerinde, dostlarına batırılmaya hazır kalemleri olan bu Sayın Bayların, siparişler üzerine yazılar yazdıran bir gazeteye geçmelerini öneriyorum.
Tarihten ders almayı hezeyan sayan bu gibi kafalar, üç imamın önünde, Türkiye’yi felaket ülkesi sayma paniğini ulusumuza seslenmekten çekinmezler.
Bu sitedeki büyük ve dahi güçlü kalemler, sitedeki üye arkadaşları ile neden yakan top oynadıklarını da anlamış değilim.
Benim; iktidarların kullandıkları insanların geldikleri yerleri göstermek için, kullandığın bir Hanımın adını bu Sayın Bayan Yazar da neden 15 kere kullanmıştır, anlıyamayorum.
            Tarihi olaylardan ders çıkarmak amacıma yönelik yazımı, hezeyan saymaları; içlerinin zehirlerini ve kinlerini, utanmadan ve sıkılmadan, kimliği ve Atatürkçülüğü sınavlardan geçerek, onurun doruğuna erişmiş bir kimse üzerinde boşaltmalarını site için bir talihsizliktir sayıyorum.
            Biraz da insaflı olmak gerekirdi diye de düşünüyorum. Yazıları ile ülkemizi kurtaracak olan bu büyük yazarların yanında, benim yazımın cüce kalmasının sakınılmaz olduğunu biliyorum. Benim kalemimden, küfür, istiskal ve hakaret akmaz. Benim yazımı öne sürerek, bana saldırmaları, o insanların kültür ve yöneticiliklerinin göstergesidir.
Kişiliğime saldıranlara, Rahmetli Besim Atalay’ca yanıt vermek istiyorum:
                        “Bir yalçın kayayım, bu vahşet gede;
                        Bana çarpan poyraz yeli kırılır.
                        Çirkabı zilletin dağılır gider,
                        Dizime çıkmadan seli kırılır.
                        Bana çifte atan şaşkın eşeğin;
                        Kendi çiftesi ile beli kırılır.”

Sayın ve sevgili mütecavizlerim; benim sizin gibi yetenekli yazarlara seslenmem ne mümkün. Ben, beni anlayabilecek ve tarih bilincine sahip, kişilik sahibi kişilere seslenmiştim.
Yazımın son hitabını okumamışsınız! ”Sayın seyircilerimiz!” İdi.
            Ben, bunca büyük yeteneğimizin arasına girmek enayiliğinde bulunduğum için; kendimden özür diliyorum ve dış saldırı gücü biten zavallıların da iç saldırıya başladıklarını biliyorum.
Saygılarımla.
           

           

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi