26 Nisan 2010 Pazartesi

106- "NÜFUZ VE TASALLUT!"

OSMAN TÜRKOĞUZ

İzmir, 03 Mayıs 2009

                                              

106- “NÜFUZ VE TASALLUT!”

                                                                      
“Jandarma kanununda değişiklik yapılırken, Jandarmanın bilgisine başvurulmadı!” TASALLUT!  OTO.
ORGENERAL İLKER BAŞBUĞ            GENELKURMAYBAŞKANI.


            Anavatan Partisinin en güçlü olduğu bir zamanda, Manisa’da çok ilginç bir olay yaşandı ve unutuldu. Bendeniz unutmadım.
Cumhuriyetimizin geleneklerine aykırı işlem ve eylemlerin ve dahi söylemlerin Manisa İlimizden çıkması çok garip!
            Anavatan Partisi Manisa İl Başkanı; Manisa’da bulunan Devlet Dairelerine birer yazı göndererek, yaptıkları ve dahi yapacakları işlerin dökümünün, devamlı bir biçimde, kendisine gönderilmesini emretmiştir!
Askerlik Şubesine de bu emir iletilmiştir. Kepazeliğin basınımıza yansıması üzerine de bu KENDİNDEN MENKUL BAŞMÜFETTİŞ, görevinden alınmıştır.
Görevi bıraktıktan sonra, basınımıza, TÜRK VE DÜNYA KAMUOYUNA VERMİŞ OLDUĞU BEYANAT, gözlerimizi yaşartmış, bizlere. ”Aşk olsun; analar neler doğuruyor da haberimiz olmuyor” dedirtmiştir.

            “SAYEMDE, MANİSA’DAKİ BÜROKRATLAR, HİZAYA SOKULMUŞTUR!”

            Hele, hele, Anavatan Partisine mensup bir Bakanımızın beyanatı, kanımızı dondurmuştur:
Bendeniz, şahsen,”Kütahya’dan yalınız çini değil, ne müzelik siyasiler çıkıyor!” demişimdir! Eşi de Üniversite Hocası olan bu Bakanımız, şöyle buyurmuştur:
            “BİR İŞ İÇİN BAŞVURAN 100 KİŞİNİN İKİ KİŞİSİ ANAPLI OLSA; BEN ONLARI İŞE ALIRIM!”
            USA’ DA, 1890' lı yıllarda terk edilen adam kayırma işleminin, ülkemizdeki kökleri nerelerden Ampul’e yansımaktadır, görünüz.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 1937 senesinde ve Adana’da:         “HERKES, YETENEĞİNE GÖRE İŞ İSTESİN; HATIR VE GÖNÜLE DAYANARAK İŞ İSTEMESİN!” demiştir.
            Manisa İl jandarma Alay Komutanı da; Anap İl başkanının bu uyarıcı emrini! aldı mı, bilmiyorum.
Türkiye’de; İl Jandarma Alay komutanlıklarına girildiğinde, Alay Komutanının masasının gerisindeki duvara iyice bakmak gerek. Orada; Atatürk fotoğrafı ile fon arasında pirinç bir onurluk vardır.
            01 Kasım 1929 günü, TBMM’NİN YASAMA YILI BAŞLANGICIYDI. CUMHURİYETİMİZİN GELENEĞİ GEREĞİ, CUMHURBAŞKANIMIZ MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL, T.B.M.MECLİNİN AÇILIŞ KONUŞMASINI YAPMIŞ, TÜRKİYE CUMHURİYETİ KOLLUK KUVVETLERİNE TEŞEKKÜRLERİNİ SUNMUŞTU:
            “Geçen sene, memleketin dâhili hayatı, huzur ve asayiş içinde geçmiştir. Cumhuriyetin dâhili siyaseti, vatandaşın yaşayışını HİÇ BİR NÜFUZ VE TASALLUTUN TESİRİNDE BIRAKMAKSIZIN TEMİN ETMEKTİR. Bu siyaset, dikkatle takip olunmaktadır. Bu hususta, Cumhuriyet Jandarma ve zabıtasının hizmet ve fedakârlığı yüksek takdirinize lâyıktır. BUNU MEMNUNİYETLE İFADE EDERİM.”
            “Cumhuriyetin dâhili siyaseti, vatandaşlarımızın yaşayışını her türlü NÜFUZ ve TASALLUTTAN kurtarmaktır.” Tümcesindeki iki kelime ile tüm kötülüklerin kaynağını nasıl da görkemli bir biçimde anlatmıştır!
            Nüfuz: Etki altına almak, etkilemek; yetkilerini ve gücünü kullanarak yasalara, geleneklere aykırı, haksız işlemleri, çıkar karşılığı yaptırmaktır.
Çıkarsız nüfuz kullanılmaz. Çıkar ise, türlü, çeşitli olur. Ekonomik olur, parasal olur, politik olur, dinsel olur, cinsel olur, Tanrı rızası için yapılmış olsa bile; dinsel olur. Olurda, olur!
            Prof. Dr. Pars Tuğlacının, Okyanus adlı dev sözlüğünün 2’inci cildinin 1094’üncü sahifesine bir göz atalım: (Nüfuz ve Nüfus)
            NÜFUZ. A.İ.NÜFUZ.
1-Geçme, söz geçirme. Nüfuz etmek: Bir şeyin içine girmek, işlemek, geçmek, etkili olmak.
            Nüfuz Ticareti: Bir kimsenin, bulunduğu makamın gücüne dayanarak; bazı işlere karışıp, kendine çıkar sağlamak. Nüfuzu altında tutmak, söz geçirme gücünü üstün kılmak, egemenliği altında bulundurmak.
            Nüfuzlu. S. Sözü geçer. İstediğini yaptıran, erkli.
            Nüfuzsuz: Nüfuzu olmayan
            2- İnceliğine varmak, anlamak.
            3- Etkili olmak.
            NÜFUZ ve NÜFUS kelimeleri, en çok karıştırılan kelimelerdendir. En çok ta ”NÜFUZ TİÇARETİ” deyiminde karıştırılır.
Emekli Fazilet Hanım; ülkemizde seyreylediği adam kayırma olaylarından dert yanarken: ”Herifler, düpe düz, NÜFUS TİÇARETİ YAPIYORLAR”, diye dert yanar. Bu iki kelimenin anlamını ve meydana getirmiş olduğu kötülükleri bilmeden, bu gibi işlemler süreklice yapılmaktadır.
DEVLETLER YIKILIRLAR, HÜKÜMETLER GELİRLER VE DAHİ HÜKÜMETLER GİDERLER; NÜFUZ ve TASALLUT, RÜŞVET VE İRTİKÂP TA ATBAŞI GİDERLER.
            Nüfus: Ç.A.is.(nüfus) Nüfus: 1-Kişi. 2-Bir ülkede, bir bölgede, bir evde, belirli bir anda yaşayanların oluşturduğu toplam sayı. Nüfus Sayımı, Nüfus Çoğalması, Nüfus Patlaması, Nüfus planlaması.
            Nüfusçu: Nüfus Memuru.
            Nüfus Bilimi: is. İnsan nüfusunun yapısı, gelişme ve dağılımı açısından inceleyen bilim: Demografi.
            Nüfus bilimcisi: Nüfus bilimi ile uğraşan kimse. Demograf.
            Nüfus bilimsel: Nüfus bilimi ile ilgili. Demografik.
            TASALLUT kelimesinin de anlamını görelim: Prof. Dr. Pars tuğlacı, Okyanus, C.2,S.1421,
            TASALLUT. Musallat olma.
            2-Sarkıntılık.
            3-Tasallut etmek: Sarkıntılık etmek. Sayın Pars Tuğlacı böyle söylüyor. Biz, bize öğretilenleri de yazalım.
            Tasallut etmek: Irza geçme fiilinin eksik kalmış şeklidir. Duhul ettirmeden sürtmektir!
Nasıl da yerli yerinde kullanılmış kelime. Aslında, bu işi yapan kimse ya da kimseler, vatandaşın da, yasaların da, hukukun da Cumhuriyetin ve Demokrasinin de ırzına geçmeye yönelmişlerdir.
Yarın artık bugündür deki Ökkeş tiplemesi, bunların yanında çok safça kalır.
            Bir jandarma ve Polis görevlisi, yeni görevine başladığında, ilk önce kefaletçiler etrafını sarar. Hazırlık soruşturması gereği olarak, gözaltına alınanların yakınlarına.
            “HAYDİ, GİT, BİR KEFİL BUL DA GEL!” DENİLDİĞİNDE, NÜFUZ VE TASALLUT İŞLEMEYE BAŞLAMIŞTIR. Ya da; bu işleri meslek edinen kimseler, yıllanmış memurlar, yakınlık kuranlar, telefonlara sarılırlar:
            “Komutanım, geceyi nezarethanede geçirmesin. İstediğiniz kefili bulalım; istediğiniz saatte hazır eder!” derler.
Bir kere, birisini kıramayıp, kanunsuzluğuna karşın kefalet işlemini yaparsanız, bu işin sonunu getiremezsiniz.
            GÖZALTINA ALINAN, HEMEN CUMHURİYET SAVCILIĞINA SEVK EDİLEMEZSE, GÖZETİM ALTINDA TUTULUR. VATANDAŞI MAL VE HAYVAN YERİNE KOYAN KEFALETLE SALIVERİLME UYGULANACAKSA, VATANDAŞ GÖZALTINA ALINMAZ.
Bendeniz; meslek hayatımda, bu kuralı sıkı, sıkı uyguladım. Başıma gelmedik iftira ve üzüntü kalmadı. İnsan olan sanık kefaletle bırakılamaz. Kefaletle insanı alan kimsenin, insanlar üzerinde zor kullanma yetkisi olmadığından, o insanı tutamaz ve istemediği yere de zorla getiremez. Bu konuda iddia eden bir Savcı zor durumda kalmıştı.
            Öyle yüksek makamlardan, öylesine ayrıcalık yapmam için mektuplar aldım ki, anlatsam kimseler inanmaz.
M.S. Partisinden; Milletvekili seçilen bir emekli jandarma Yüzbaşısından aldığım tavassut mektubuna verdiğim yanıtı hâlâ saklarım. İsterseniz, bu yanıtı paylaşalım:   
                                                                                “ Hatay,  17, Nisan, 1974
            Saygıdeğer milletvekili,
            1’inci J. Er eğitim Bölük Komutanlığı emrinde bulunan Namzet J. eri Salahaddin Kaya ile ilgili mektubunuzu aldım. Okudum ve çok üzüldüm.
Önce; Aziz Mareşal Fevzi Çakmak’ın bir öyküsünü yazmak isterim.
            Bir eri, ordusunun bir birliğinden diğer bir birliğine aktaran bir ordu komutanının bu emrini iptal ederek, o eri eski birliğine iade eden Aziz Mareşal Fevzi Çakmak’ın karşısına o ordu komutanı dikilir.
            “Sayım Mareşalim; bir Ordu Komutanı Orgeneralin, ordusu içersinde, bir erin yerini değiştirme yetkisi yok mudur?” diyerek, serzenişte bulunur.
Aziz Mareşal Fevzi Çakmak; parmağını orgeneralin gözlerine doğru uzatarak:
            “Sayın Orgeneralim; ordunuzun içersinde bulunan subay ve astsubayların yerlerini istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Amma velâkin, bu değiştirme işi erlere sirayet ederse, orduyu ayakta tutamayız ” der.
            İzninizle, bu emir hepimize verilmiştir. Bu emri, tanrı emrinden üstün tuttuğumu arz ederim.
            Jandarma genel komutanlığından, haksız isteminizle ilgili bir emir almadım. Esasen, böylesine bir emri de, üst komutanlarım bana iletemezler.
Ayakta kalan ordumuza, politik çıkarlar uğruna ilişilmemenizi, eski bir Jandarma subaylığınızdan beklerim.
 Bağışlamanızı diler, saygılarımı sunarım.
                                                          
OSMAN TÜRKOĞUZ
J.YB.
23’ÜNCÜ BAĞIMSIZ J. ER EĞT. TB K.”
           

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi