26 Nisan 2010 Pazartesi

111- İTİRAF ETMEK ZORUNDAYIM!

            OSMAN TÜRKOĞUZ
            Çeşmealtı;14,Temmuz.2009
           
           
111- İTİRAF ETMEK ZORUNDAYIM!

            Sonunda, itiraf etmek zorunda kalabileceğimi hiç düşünmeden şiirler ve şarkılar yazdım üstüne. Ve bir dörtlükle de noktalamıştım, engin denizlerdeki Denizkızları ile olan gönül maceralarımı!
Senelerce önce de, bu enayiliğimi bir dörtlükle kendisine bildirmiştim.
                    
 “Senin üstüne, ağıt yazdım ardından,
Senin üstüne fala baktırdım ardından.
İçip, içip sarhoş oldum, keş oldum,
Senin üstüne ben, kadın sevemez oldum.”

Bir ana ve kız evime çıkıp geldiler. Bereket versin Sayın Hamret Hanım evde yoklardı. Kadının elinde eski bir resim.
Sipil dağında bir ağacın altında çekilmiş, hayret!
Resimde ben de varım O Hanım da var.

O Hanım, bana hitaben:
            “-Bu resimdeki sen ve ben değil miyim?” dedi. Can havliyle.
            “-Ama başkaları da var!” dedim. Kadıncağız kararlı.
            “-Bu ben, bu da sen değil misin?”
             “Evet, doğrudur!”
             “-Ateş ile Su” destanınızın finaline doğru, şöyle bir itirafınız yok mu?”
“O ağaca sığınırım yalnızlığımda,
Altında resimler çektirdiğimiz!
Anılarımızı da, çiçek, çiçek toplarım,
Her mevsim boyu solmayan”

İşte o resim. Kızım tutturmuş, Osman Bey, o şiirleri bana yazıyor diye bana tafra yapıyor. Lütfen gerçeği açıklar mısınız?
Ben, açıklarsam yakışıksız olur.
Bu fotoğrafı çok sevdiğiniz bir J.Yüzbaşısı çekmişti.
Bu kadarı yeterli sanırım!” dediğinde, ANAAA! diye bağırmışım.
Rahmetli Anacığım sağ olsaydı, mutlaka sesimi duyar da gelirdi. İzinsiz bir cennette, ne yapsın!
Geçen gün de, Melahat Hanım geldiler : ”O şarkılardan ve şiirlerden ben çıkıyorum. Kocam da huylanıyor. İkimize bir iş edecek. Balkona çıkıp ta okumayın şunları. Benim hoşuma gitmiyor değil, ne yaparsın, hiçbir işe yaramayan Allahın Hödüğü kıskançlık numaralarında.” dedi.
Ateş ile Su destanımı okumak için alan bir Hanımın Kocası da: ”Burada, senin ismin geçiyor!” diyerek, hem kadıncağızı dövmüş, hem de resimli kartlara yazdığım 3545 dizelik eserimi yakmış—Bu olay aynen olmuştur, muteber tanıklarım var.
Bu tanıklar yüzü açık olarak ifade vermeye de hazırlar.
Başım iyice belaya girmeden, beni Ozan yaparak, tüm Güneydoğu dağlarını gezdiren; zaman, zaman da beni, ayrılık ateşi yüzünden, canımdan bezdiren asıl suçlunun fotoğrafını iletiyorum.
Tanıyanların ve dahi bilenlerin benim şiirlerimin ve şiirlerimden yıllarca sonra dünyamıza inen bazı masum kimselerin itham altında kalmamaları için, durumu Silivri’ye ya da Toronto’daki muhbiri sadık’a ihbar etmelerini, bir vatandaşlık borcu olarak rica edeceğim.
           
NOT: Maalesef bu Hanım, Hödüğün birisi ile evlidir. Ne kendisi ne de kocası BENİM kendisine şiir ve şarkı yazdığımdan haberleri yoktur.
Ne yapayım, ocağınıza düştüm bir kere!
                       

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi