TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
ŞİFRE KİTABI MIDIR!
Bazı gazetelerimizde,”Kuranın
Şifresi Çözüldü!”Başlıklı araştırma! Yazıları meraklılarınca imanla ve
gerçekmiş gibi derin bir huşu içinde okunmaktadır. Kuran ayetleri BÂTINİLER gibi EBCED hesabı ile çözümlenmekte,
sıkıntı çekilen mucizelerde de Hadislere başvurulmaktadır! İlk hadis kitabı
Semerkantlı Türk asıllı bir imam tarafından Hz.Muhammed’in ölümünden 245 sene sonra,
600.000 rivayet hadisten 6000 tanesi seçilmek suretiyle, CÂMİU’SAHİH” adı
ile yayınlanmıştı.Hadislerin doğruluğu
da bilimsel olarak!İki rekat namaz kılınarak istihareye yatmak suretiyle
sağlanmıştı.İslam âleminde “Sahihi Buharî”/Buhari’i Şerif/ adı ile ünlü olan bu
KİTAP KURANDAN SONRA
İKİNCİ KİTAP olarak kabul görmektedir!BİR SÖZÜ VE BİR FİKRİ NAKLEDEN KİMSE, O
FİKRİN İÇİNE KENDİSİNİ DE KOYAR! O ZAMAN DA O KİTAP ANLATANLARIN KİTABI OLUR! Üçüncü Selim döneminde;Sadrazam
seçmek için Üçüncü Selimi iki rekat namaz kıldırıp istihareye yatırmışlardı.Her
üç yatırılışta da,Cenaze Hasan Paşa denilen kikirik bir bunak Ol padişahı
zişhanımızın Rüya’ı Hümayununa girmişti.Ol Paşayı,”etmeyiniz,
Eylemeyiniz
ben kimim sadrazamlık kim! İtirazını dinlemeden,” sille ve dahi tokat
sadrazamlık makamına oturtmuşlardı ve Mora yarımadası elden çıkmıştı.
Şeyhülislamdan bir fetva alınmıştı:”Moranın elden çıkması Müslümanlık için
faydalıdır!” Deyu.
İSTİHARE DE OLSA/Bir niyet tutarak uykuya yatmak/,Uykuda bir tek olay
gerçekleşir,o da hamamcı olmaktır!Hz. Muhammed,ayetler dışında söylediklerinin
yazılmamasını emrederek yazılanları yok etmişti.Ebu Hanife de”17/Onyedi/gerçek
hadisin olduğundan diğerlerinin gerçekleri yansıtmadığını yazmıştır.Hadislerin
çoğu,Hz.muhammed’in 23/yirmi üç/sene köleliğini yapmış olan,Hz.Muhammed büyük
aptesini yaparken gerisinde bir etek dolusu taretlenme taşı ile/HADİSE GÖRE Üç ya da Beş taş
olacak/ bekleyen,Emevilerce
de hadis rivayeti yasaklanmış olan Cahil
Sahtekarın birisidir.Rüşvetçiliği nedeniyle de Basra valiliğinden
azledilmiştir.Hz.Muhammed’in her konuşması aynen yazıldığında karmaşa ortaya
çıkmaktadır.Ramazan ayında evli bir genç”Ya Resulallah,karımı öpsem
orucumuz bozulur mu?”Dediğin de:”Sakın
ha karını öpmeye bile niyetlenme orucunuz bozulur!”Demiştir.Biraz
sonra,Seksenlik bir ihtiyar aynı soruyu sorduğunda da:”Karını istediğin gibi
kokla, öp orucunuz bozulmaz!”Demiştir. “Kul gibi yerim, kul gibi içerim!”Sözü
ne anlama gelmektedir! Halkın,hurmaları döllendirmesine engel olması
nedeniyle;o sene hurmasız kalan halkın kendisini sıkıştırdığında:”Dünya işini
bildiğiniz gibi yapın,zira siz dünya işlerini benden iyi bilirsiniz! Ne demek
oluyor! Zemzem suyu Cennetin ayağıdır!”Sıcak esen sam yeli de Cehennemin rüzgârıdır!”Hani
Gaybın anahtarı Allahın yanındaydı! Her çağda adamına göre yanıtlar politika gereğidir.
Kuran KELAMULLAH DEĞİLDİR. KELAMIRESULLAHTIR. Şifrenin Miftahını/Kilidini/ şifreyi
düzenleyen düzenler.Ne Allahtan ne de Peygamberden böyle bir düzenleme de
yoktur.ŞİFRE OLARAK KULLANILAN HARFLERİN KARŞILARINDAKİ SAYISAL DEĞERLERİ HER
DİNİN ULEMA GEÇİNEN ÜÇKÂĞITÇILARI KOYMUŞLARDIR.
Bu sayısal değerleri aşağıda
göstereceğim.
CİFR:CEFR.A.İ.Rakam,harf
ve sembolle ifade edilen bir bilgi olup,insan bununla geleceği hakkında bazı
haberler öğrenir.FAL” Mustafa Nihat Özön,Osmanlıca-Türkçe Sözlük,s.129.
“Kısacası; Cifir diye
bir ilim yoktur. Bu yolla gelecekten haber vermek/hem kuru bir iddia; hem de
dinimiz açısından sakıncalıdır. Öyle cifir yoluyla Kuran’ı Kerim tefsir
edilemez.
Cifir yoluyla herhangi bir yorum
yapılamayacağı, bir zamanlar Said Nursi tarafından da ifade edilmişti. Said-i
Nursi bir Risalesinde bakınız ne diyordu: "Bu cifir işi;
meraklı ve zevkli bir iş olduğu için; insanı gerçek görevinden uzaklaştırır,
boş yere meşgul eder. Bir kere bu, LA YELEMÜL'GAY BE İLLALLAH! Yani: Gaybı
Allahtan başkası bilmez ayetine karşı EDEP DIŞI bir davranıştır. Sonra, imam ve
Kuran’ın temel gerçeklerini, kesin delillerle halka anlatmak, cifir ilmi gibi
gizli bilgiler yoluna başvurmaktan yüz derece daha iyi olur. Çünkü yapılacak
kutsal görevde, imam ve Kuran’ın gerçeklerinin dile getirme
işinde kullanılması gereken kesin DELİLLER, kötü maksatlara alet edilmelere
meydan vermez. Oysa CİFİR gibi; GÜÇLÜ TEMELLERE DAYANMAYAN gizli bilimler,
kötü maksatlıların emellerine alet olarak kullanılır!” "Müslümanlık
ve Nurculuk S.150–151, Ali Gözütok. Osman Türkoğuz, Nurculuk, Akla, Bilime,
Müslümanlığa Ters Bir Yorum.
GAYP İLE
İLGİLİ SURE VE AYETLER!
Bakara/İnek/ 2/33
ALİ imren/3/22. 44.179
Maide/5/.94. 109. 116
En-Am/6/.50.59.73
A’raf/ 7/188
Tevbe/9/94, 105,78
Yunus/10/20
Hûd/11/31, 49,123
Yusuf/12/81, 10215/
77
Nahl/16/22,
25
Kehf/18/ 22,
26
Meryem/19/ 78
Enbiya/21/ 45
HAC/22/ 49
Furkan/25/ 6
Neml/27/
65
Sebt/34/ 14, 48, 53
Mümin/
40/ 78
Fussilet/41/ 40, 41
Ankaf/46/ 9
Hucurat/49/ 18
Tur/52/ 41
Necm/53/ 35
Mülk / 47
Cin/72/ 26, 27
Tekvir/81/ 24
9”Ben, bana
vahyolunmakta bulunandan başkasına uymam.”
El-AnKaaf
suresi.46’ıncı Sure
50-“Ben, bana vahyolunmakta olan (Kur’an)’
dan başkasına uymam.”
El-Enam suresi,6’ıncı Sure.
27-“Gaybın anahtarları
O’NUN(Allah’IN)
nezdindedir. O’nu yalınız O bilir.”
El-Mu’min suresi,
40’ıncı Sure.
“Şimdi adı
bir ayet büyüklüğünü taşıyan bu zatın ismini “Gazi Mustafa Kemal’i ebced
hesabıyla hesaplayınız. Zaferinin tarihini yani(1338–1922)’yi bulursunuz. Gâvur
dediğiniz adama Allah bu nimeti nasip etmez.Bu uzun yazıyı ona
Protestanlığı isnat edecek kadar İslamlığı bilmeyen ve böylece Nahl suresinin
125’inci ayetini inkâr eylemiş bulunan Müslümanlara Enfal suresinin 24’inci
ayetini okumalarını ve onun “Devlet ve Millete hayat veren davetine icabet
ediniz” sözünü tekrarlayarak son vermek istiyorum.”Haydi
bakalım,bu raslantıya ne buyurursunuz!Ostüzü.
Av. Dr. A.
ALTUNSU, Osmanlı Şeyhülislamları S.XXXV.
Prof. DR.
Vasfi Raşit SEVİG’İN Önsözü 74.
43-“Onlara açık, açık ayetlerimiz okunduğu zaman dediler ki
…”34’üncü Sebe suresi 43’üncü ayet.
16-İşte biz onu(Kuranı) açık,açık ayetler halinde indirdik….”
49-24’üncü EN-Nur suresi,49’uncu ayet:”Andolsun ki biz açık, açık
ayetler indirdik…”
1.“İman edib de güzel, güzel ama (ve
hareket)lerde bulunanları karanlıklardan nura çıkarmak için bir (de) peygamber
(göndermiştir ki) o, Allah’ın (herşeyi) açık, açık bildiren ayetlerine size
karşı (işte) okuyup durmaktadır." Et-tabaak Süresi (65’inci süre).
NUR RİSALELERİNE (SAİT OKUR’A) GÖRE CİFİR
ŞİMDİ DE BURASINDAN YAKALIM!
"Ayet-i Nur birinci şuada da ispat
edilmiş ki on işaretle Risale-i Nur'a bakıyor, mucizane Kur'an'ın o
tefsirinden gaybi haber veriyor. Ve Risalei Nur'a nur namı verilmesinin birinci
sebep olmasından." RNK. Şualar Risalesi 15. şua. Mü: Bk. S.Nur i. ikinci
makam S. 413.
"Kur'an-ı Kerimin Nur süresindeki bazı
ayetler için "Cifirce nurlu bir tefsiri olan Risale'in Nur ve Resalet'in
Nur'a dört beş cümlesi ile on cihetten bakıyor." S.G.R. s.451.
"...Kuran-ı Kerim'in Yunus (10’uncu
süre_) süresinin birinci; Yusuf Süresinin (12’inci süre) birinci, Rald
süresinin (13’üncü süre) birinci, Hicr Süresinin (15’inci süre) birinci, Şuara
Süresinin (26’ıncı sure) ikinci, Kasas Süresinin (28’inci süre) ikinci, Lokman
süresinin (31’inci süre) ikinci, Tılke ayatülkitabilhakıyın) -bu muhteşem olan
Kur'an'ı Kerim'in ayetlerinin- ayetlerinden ebced ve cifir hesabıyle çıkardığı
1316- ve 1317 rakamı için "o tevafuk remzeder ki bu asırda, Resailin Nur
denilen 33 adet söz ve 33 adet mektup ve 31 adet Lem'alar, bu zamanda kitab-ı
mübindeki ayetlerin ayetleridir." S.G.R. birinci Şua S.465–466.
"İbrahim Süresinin (14’üncü süre)
birinci ayetindeki (Lituhrirennase) kelimesi için ebcet hesabı ile"
1345'de Kur'an'dan gelen bir nur ile insanlar karanlıklardan ışıklara
çıkarılacak. Bu meal ise 1345'de fevkalade tenvire başlayan Resailin nur tam
tamına cifirce, hem mealce muvafık ve mutabık olmakla Risale'i Nur'un
mahbubiyetine ima, belki remzediyor" demektedir." s.g. r. Birinci Şua
S.474.
"Mesela: Başta (Kulaüzü bi rabbin felak)
cümlesi, Bin üçyüzelliiki veya dört (1352–1354) tarihine hesab'ı ebcedi ve
citriyle tevafuk edip, nev-i beşerde en geniş hırs ve hasetle ve birinci harbin
sebebiyle vukua gelmeye hazırlanan ikinci Harb-i umümiye işaret eder. Ve
ümmet-i muhammediyeye (A.S.M) manender: "Bu harbe girmeyiniz ve Rabbinize
iltica ediniz." ve bir mana'yı remizle, Kur'an'ın hizmetkârlarından olan
Risale'i Nur şakirtlerine hususi bir iltifat ile onların Eskişehir hapsinden,
dehşetli bir şerden aynı tarıkiyle kurtulmalarına ve haklarındaki imha
planının akim bırakılmasına remzen haber verilir.
"Hem mesela: "Min şerri
maharlakka" cümlesi -şedde sayılmaz- bin üçyüz altmış bir (1361) ederek,
bu emsalsiz harbin merhametsiz ve zalimane tahribatına Rumi ve hicri tarihiyle
parmak bastığı gibi: Aynı zamanda bütün kuvvetleriyle Kur'an'ın hizmetine
çalışan Nur şakirtlerinin geniş bir imha planından ne elim ve dehşetli bir
beladan ve Denizli hapsinden kurtulmalarına tevafukla bir mana'yı remzi ile
onlara da bakar "Halk'ın şerrinden kendinizi koruyunuz" gibi bir ima
ile der.
"Hem mesela:
"EI nafasat-ı fıl akut" cümlesi -şeddeler sayılmaz- bin üçyüz
yirmiseliz (1328) eğer şeddedeki (lam) sayılsa Bin üç yüz elli sekiz (1358)
âdetiyle bu umumi harpleri yapan ecnebi inkılâbının, Kur'an lehindeki
neticelerini, bozmak fikri ile tebeddül'ü saltanat ve Balkan ve İtalyan
Harpleri ve Birinci Cihan Harb-i umumisinin patlamasıyla maddi ve manevi
şerlerini, siyasi diplomatların, Radyo diliyle herkesin kafalarına sihirbaz ve
zehirli üflemeleriyle."
"Hem mesela (ve min şerrü hasuddin eza
haset) cümlesi -Şedde ve tenvir sayılmaz yine binüçyüzkırkyedi (1347) edip,
aynı tarihte ecnebi muahedelerinin icbarıyle, bu vatanda ehemmiyetli
sarsıntılar ve felsefenin tahakkümüyle bir dindar millete ehemmiyetli
tahavvüller vücuda gelmesine..." R.N.K. Meyve Risalesi S.139–140–141–142-
Mü? Bk. S. Nursi.
"...Risale-i
Nur şakirtlerine hususi bir iltifat ile onların Eskişehir hapsinden, dehşetli
bir şerden aynı tarıkiyle kurtulmalarına ve haklarındaki imha planının akim
bırakılmasına remzen haber verir." R.N.K. Meyve Risalesi S.139 Mü? Bk. S.
Nursi.
“...Şeddesiz
iki Muhammed kelimesi (Bediüzzaman, şeddeli iki Muhammed kelimesi (EI kürdi) ye
rakamla eşit olduğu ve ayetteki savt-un Nebi) de Resailin Nur’a tevafuk ettiği
“R.N.K. Tılsımlar teksir S.190 mü: Bk. S. Nursi. "Onuncu Lem'a
Şevkat tokatları Risalesi sekizincisi: Seyranidir. Bu zat, Hüsrev gibi
Nura müştak ve dirayetli bir talebemdir. Esrar'ı Kur'aniyenin bir o anahtarı
ve ilm'i Cifrin mühim bir miftakı olan tevafukata dair Isparta'daki talebelerin
fikirlerini istimzar etti;hapiste yattı..." R.N.K.
Lem'alar S.40 S. Nursi.
"Hesab'ı ebcedin ikinci nev'i ki,
huruf'u heca tertibiyledir). Oda; dört bin küsur eder. Büyük adetlerde küçük
kesirler, tevafuku bozmadığından küçük kesirlerden kat'ı nazar edildi. Hem
tazammun ettiği iki vak'ı atıf ile beraber iki yüz seksen küsur eder. Aynen
sure'i EI -Bakara'nın iki yüz seksen küsur ism'i Celaline ve hem iki yüz
seksen küsur Ayatın adedine tevafuk etmekle beraber, ebcedin hecai tarzındaki
ikinci hesabiyle, yine dört bin küsur eder..." S.G.R. s. 34. İst. 1959
Sinan Matbaası.
("Sikke-i tasdiki gayb1) isimli
kitabının (1959 Ankara tabı) 85’inci sahifesinde:
Kur'an'ı Kerim'in Secde süresinin ikinci
ayetinin bir kısmı, tenzilil kitap kelimelerini cefr rakamlarına vurarak bunun
risale nur'un ismine, şeddeli bir nur sayılma ciheti ile gayet cüz'i bir farkla
tevafuk edip remzen bakar kendine kabul eder, çünkü tenzilülkitap kelimesi 951
ederek risaleyi Nur'un makamı olan 948’e sırlı üç farkla tevafuk noktasından
bakar) diye yazmaktadır. Hiç bir din bezirgânı bu kadar cüretli bir
sahtekârlığa cesaret edememiştir. Bu ruh hastası adamın iddiasına göre, Secde
süresindeki tenzilül kitaptan maksat, Kur'anı Kerim değil, cefr
harflerine göre nur risaleleridir. Yani Hazreti Allah, asıl kitabının Kur'an
olmayıp risaleyi nur olduğunu, böylece Kur'an vasıtasıyle tebliğ ediyor.
Açıkçası, risaleyi nurun Kur'andan üstün olduğu iddia olunuyor. Ve tabiî ki bu
ilahi kitaba sahip olan Said’i Kürdi de peygamber’dir demek isteniyor.
Tarih boyunca birçok sahtekârlar
peygamberliklerini iddia ve ilan etmişlerdir; fakat hiçbiri bu kadar acemice,
bu kadar dolambaçlı alt yollardan, bu derece mesnetsiz bir iddiada bulunmamıştır.
Bu zavallı adamın dayandığı (Cefr)’dir. "Fuat Kadıoğlu, Gericilik ve ötesi
S. 71.'Tılsımlar' S. 199:
"Ya Eyyühel müzemmil" ayetinin
kürdi demek olduğunu, "Hüvellezi ersele Resulehu bilhüda ve
dinil'hakkı" ayetinden Said-i Bediüzzaman çıktığı; "illainnema ene
Nezurun mubin" den 1318–1368 gibi indi teviller getirilmesi, Kur'an'a olan
hürmetlerinden yazarlarının çok zayıf kaldıklarını gösterir" Dr. Neda
Armaner, İslam’dan Ayrılan Cereyanlar Nurculuk S. 15.
“Türklük milliyetine büsbütün zıt bir şekilde,Frenklik
manasındaki Türkçülük namıyla tahrifdarane ve bidatkarane bir fetva ile Türkçe
kamet et diye benim gibi başka milletten olanlara teklif etmek hangi
usulledir?”Ben Sait Kürttür.milletimizden olmayan birisi ile teşriki mesai etmek hamiyeti milliyeye
muhaliftir.” RNK. Mektubat, s.398/399.
“EY! Asurilerin ve Kıyanilerin cihangirlik
zamanında piştarı,kahraman askerleri olan aslan Kürtler,beş yüz senedir yattığınız yeter,uyanın sabahtır.yoksa sahayı
vahşet ve gaflet sizi gark edecektir.Osman Türkoğuz,Nurculuk,s.342.
“Daha önceleri Rahmetli Sait’i
Nursinin sözleri dinlenmiş olsaydı durum bugünkü gibi olmazdı. Ne Batı Türkçü
olurdu ne de
Doğu Kürtçü olurdu!”Doçent
Hüseyin Çelik, Türkiye Cumhuriyetinin Milli Eğitim Bakanı. Hürriyet gazetesi haberi!
EK: Kürtler, Osmanlı Devleti zamanında da sayısız isyan çıkartmışlardır.
CİFİR, eski Yahudi
uydurmalarından başka bir şey değildir. "Orta çağ Yahudilerinin ta
Tasavvufla uğraşanları, Uhud-u kadim tefsirinde" aynı çeşit cifir
saçmalıklarını kullanmışlardır.
Cifir
oyunları, kim tarafından nasıl ortaya atılırsa atılsın hiçbir dini ve ilmi
değer taşımaz. Bunu, bilim adamları böyle ifade ettikleri gibi ve usul-u fıkıh
kitaplarında da böyle olduğu
belirtilir.
Kötü maksatlar için kullanılmaya çok daha
müsaittirler." Kısacası; Cifir diye bir ilim yoktur. Bu yolla gelecekten
haber vermek/hem kuru bir iddia; hem de dinimiz açısından sakıncalıdır. Öyle
cifir yoluyla Kur'an'ı Kerim tefsir edilemez.
Cifir yoluyla herhangi bir yorum yapılamayacağı, bir
zamanlar Said Nursi tarafından da ifade edilmişti. Said-i Nursi bir Risalesinde
bakınız ne diyordu: "Bu cifir işi; meraklı ve zevkli
bir iş olduğu için; insanı gerçek görevinden uzaklaştırır, boş yere meşgul
eder. Bir kere bu, LA YELEMÜL'GAY BE İLLALLAH yani: Gaybı Allahtan başkası
bilmez ayetine karşı EDEP DIŞI bir davranıştır. Sonra, imam ve Kur'an'ın temel
gerçeklerini, kesin delillerle halka anlatmak, cifir ilmi gibi gizli bilgiler
yoluna başvurmaktan yüz derece daha iyi olur.
Çünkü yapılacak kutsal görevde,
imam ve Kur'an'ın gerçeklerinin dile getirme işinde kullanılması gereken kesin
DELİLLER, kötü maksatlara alet edilmelere meydan vermez. Oysa CİFİR gibi;
GÜÇLÜ TEMELLERE DAYANMAYAN gizli bilimler, kötü maksatlar için
kullanılmaktadır!”
Said-i
Nursi, bir yerde, cifir yoluyla Kur'an'ı Kerim'i tefsir ederken; başka bir
yerde de işte böyle diyor. "Müslümanlık ve Nurculuk S.150–151 Ali Gözütok.
Osman Türkoğuz, Nurculuk, Akla, Bilime, Müslümanlığa ters bir yorum.
Ebced
hesabı
Vikipedi, özgür
ansiklopedi; Alıntıdır!
Ebced hesabı, Ebced
rakamlarını yani alfabetik bir sayı sistemini kullanarak, kelimelerin sayısal
değerini hesaplamaktır. Arap alfabesinin eski sıralanışından (elif, ba, cim,
dal) ilk dört harfinin okunuşlarıyla (E-B-Ce-D) türetilmiş bir sözcüktür. Arap
alfabesiyle yazılan bir yazıdaki harflerin sayısal değerlerinden (cifr)
tarih bilgisi gibi gizlenmiş bilgileri çıkarmaya yönelik çalışma yapanlar da
olmuştur. Hâdiselerin vukuu zamanının tesbiti için harflere yüklenilen rakamsal
değere denilir. Diğer bir tarif ile bir hadiseyi tarihlendirme için kullanılan
ve rakamları harften ibaret olan bir hesaptır. Buna "cümlelerin
hesabı" denilir.
Arap ebcedinin İberî ve Aramî
alfabesinden alındığına şüphe yoktur.
Ebced hesabını akılda tutmak için
bir anlamı olmayan ve Arap alfabesindeki harflerin eski dizilişini hatırlatıcı
olarak kullanılan kelimelerden bir cümle oluşturulmuştur: bu 'ebced', 'havvez',
'huttî, 'kelemen', 'sa'fes', 'karaşet', 'sehhaz', 'dazıg' cümlesidir.
Araplar, diğer Sami lisanları
bilmedikleri ve Araplıklarıyla övündükleri için ebcedle ilgili söylenen bu
sekiz kelimenin menşei hakkında uydurma yorumlara giriştiler. Mesela bu
kelimelerden altısının Medyen hükümdarlarından altı kişinin adı yahut altı şeytanın
veyahut haftanın günlerinin ismi olduğunu söylerler.
Arap nahivcilerinden
"Müberred" ve "Seyrafi" gibi âlimler, bu yorumlarım hurâfe
olduğunu, ebcedi oluşturan kelimelerin ecnebi olduğunu söylemişlerdir.
Sonraları bu kelimeler muska, vefk gibi şeylerde kullanılmış ve her birine
rakamsal bir değer verilmiştir. Yahudilerin Uhud-ı Kadîm tefsirinde bu harfleri
bu şekilde kullandıkları görülmektedir.
Bazı yazarlar kitaplarının
içindekiler bölümünde veya akrostiş gibi şiir içine tarihleri gizlemek gibi denemeler
yapmışlardır.
Ebced, cifr (şifrecilik), gizemcilik
genellikle din bilginleri tarafından bazı Kur’an
ayetlerine aykırı bulunarak reddedilir ve sapkınlık olarak görülür.
Konu başlıkları
Ebced hesabında harflerin sayısal
değerleri Arap alfabesindeki sıraya göre değil, İbranice
ve Süryanicedeki sıralamaya göredir. Arap alfabesinde harflerin bugünkü
sıralanışı daha sonra benzer harflere eklenen noktalar ve bu benzer harflerin
yan yana yazılmasıyla oluşmuştur. Ebcede göre harflerin sırası ve değerleri
şöyledir:
elif ا
|
1
|
Ha ح
|
8
|
sin س
|
60
|
te ت
|
400
|
be ب
|
2
|
Tı ط
|
9
|
`ayn ع
|
70
|
peltek se ث
|
500
|
cim ج
|
3
|
yâ ي
|
10
|
fe ف
|
80
|
Hı خ
|
600
|
dal د
|
4
|
kef ك
|
20
|
Sad ص
|
90
|
zel ذ
|
700
|
he ه
|
5
|
lâm ل
|
30
|
kaf ق
|
100
|
Dad ض
|
800
|
vav و
|
6
|
mim م
|
40
|
ra ر
|
200
|
Zı ظ
|
900
|
ze ز
|
7
|
nun ن
|
50
|
şın ش
|
300
|
ğayn غ
|
1000
|
Arapçada kullanılmayan ve özellikle
Farsca'dan alınıp Osmanlıcada kullanılan pe, çim, je, gaf harfleri sırasıyla
be, cim, ze ve kef eşit sayılır. EK: Tüm bu
düzenlemeler insan işidir. Bilgiç görünmeye ve insanları aldatarak Bilgiçliğine
inandırmaya yarar. Harflerin sayısal değerlerini değiştirmek te pek işe
yaramaz,dünyada aptallıklar olduğu sürece bu yeni değerlere göre çıkacak
sonuçlara da inanırlar.Gazetelerimizin birinde Mucizeleri!Kuran ayetlerinin
sayısal değerlerine göre uyduramayan bir Bilginimiz! Bu sefer de Hadislere ve
rivayetlere bel bağlamış! Hadi canım sen de madrabazlık bu! Bir ilginç
benzetmeye bakar mısınız:”KİŞİ HANGİ HALDE ÖLMÜŞSE O
HALDE DİRİLECEK!”
“Ebru Rezin el
Ukayli(Radiallahu Anh) anlatıyor:”Ey Allahın resulü dedim, Allah mahlûkatı
nasıl iade eder(yeniden diriltir)?Bunun dünyadaki örneği nedir*?”Sen, dedi; hiç
kavminin üzerinde yaşadığı vadiden kurak mevsimde geçmedin mi? Sonra bir kere
de her tarafın yemyeşil göründüğü mümbit
mevsimde uğramadın mı?Ben “elbette”deyince:”işte bu (yeniden) yaratmasına Allahın delilidir. Allah, ölüleri de böyle
diriltecektir!”Buyurdular.”Müslim’in rivayeti:”Her kul hangi hal üzere ölmüşse
o hal üzere dirilir!”Posta Gazetesi,24 Aralık 2013,Dr.Ömer Çelakıl. Hadiste mahlûkat sorusu olmasına
karşın,insanların gelecekleri üzerine yanıt vardır.MAHLÛKAT:A.i.
(Ç.Mahlûk).Yaratılmış şeyler,canlılar,yaratıklar. Mustafa Nihat Özön, Osmanlıca-Türkçe
Sözlük, s.478.Buradaki yorumlama ilk bakışta mucize gibi görünürse de olay
Hz.Muhamme’din buyurduğu gibi değildir.Kuruyan yeşilliler,çürüyen yapraklar yeniden
çıkanlar değildir.Genlere dayalı olarak türünün devamıdır.Canlı yaratıklar için
de aynı yasa işlemektedir.Ölenler,öldükleri halinde mezardan
çıkacaksalar,yamyamlar ve vahşi hayvanlar tarafından yenilenler o hayvanların
boklarından mı çıkacaklardır.Hıristiyanlık âlemi Beş yüz sene uğraşarak bu
sorunun yanıtını ilme bırakmak zorunda kalmışlardır.Türler yeni nesil türlerde
yaşamaktadırlar.Mustafa Kemal de bizlerde yaşamaktadır.
Bu harflerin tekabül ettiği
değerleri bir arada özel şekilde birleştirerek bir olayın oluş tarihini
belirtmeye 'ebced hesabıyla tarih düşürmek' veya daha kısaca 'tarih düşürmek' adı verilir.
Ancak bu birleştirme bazen karmaşıktır ve tarih düşürmenin çeşitli
yöntemleri ve yolları vardır.
Semitik
alfabelerde başlamış olduğu gözüken harflere sayısal değerler atfetme işi
İbrani ve Yunan alfabelerinde de görülmektedir.
Kabala sisteminde Gematria denen
(İbranicesi: גימטריה
, gēmaṭ
riyā) sayısal bir düzenek mevcuttur. Burada İbrani sayıların rakamsal
değeri 400'e kadar ebced numaraları ile aynıdır. Günümüzde hala madde
numaralamada ve haftanın ilk 6 gününü temsil için kullanılmaktadır.
Fenike alfabesinden
uyarlanmış olan ve isimlendirme ve sırasını bu alfabeye göre şekillendirmiş
olan Yunan alfabesinde de izopsefi denilen (İngilizcesi isopsephy)
harflerden faydalanan sayısal bir sistem mevcuttur. Bu sistemde harflerin
karşılık geldiği rakamsal değerler 90 sonrasında ebced değerlerinden
farklılaşır. Bunun sebebi Yunan dilinde ṣād
(ص
) harfine denk gelen bir sesin
olmamasıdır.
Ebced Hesabı nedir? Yapılması doğru mudur?
Sorunun Detayı
Ebced Hesabı nedir? Yapılması doğru mudur?
Cevap
Ebced:
Cümel, Cifr, Sayı sembolizmi.
Ebced veya Ebûced, Arap alfabesindeki harflerin kolaylıkla hatırda kalması için
düzenlenen bir hârf dizisi ile bu harf dizisinin her birine tekabül eden bir
rakam değeri sistemi ve diziyi oluşturan sekiz kelimenin ilkinin adıdır.
Harflerin her birine 1'den 1000'e kadar matematik değerler verilmiştir.
Ebced hesabı Fars ve eski Türk edebiyatında tarih
düşürmede de kullanılmıştır. Meselâ İstanbul'un Fetih tarihi için Kur'ân-ı
Kerîm'den "Âherûn" kelimesi düşürülmüştür. Bunların toplamı
(elif+gayn+ra+vav+nun)=1+600+200+6+50=857
çıkmaktadır ve bu tarih Hicri 857 (M. 1453) yılı olan fetih tarihidir. Ayrıca
şâir Fuzûli, Kanunî Sultan Süleyman'ın Bağdat'ı fetih tarihi olan 941 H. yılı
için; "Geldi burc-i evliyaya padişah-ı namdâr" mısraını tarih
düşmüştür. Yine Sultan Abdülmecid'in saltanata geçişine de "Bir iki, iki
delik Abdülmecid oldu Melik" mısrası ile tarih düşmüşlerdir.
Bütün hurûf-û hecâ denilen yirmi sekiz harfi içine alan Ebced harf tertibinde
harflerin sayısal değerleri şöyledir:
Ebced: Elif : 1, Ba : 2, Cim:3, Dal:4 Hevvez: He : 5, Vav : 6, Ze : 7 Hutti: Ha
: 8, Tı : 9, Ya : 10 Kelemen: Kef : 20, Lam : 30, Mim : 40, Nun : 50 Se'fes:
Sin : 60, Âyn : 70, Fe : 80, Sad : 90 Karaset: Kaf : 100, Rı : 200, Şın : 3002
Te : 400 Sehaz: Se 500, Hı: 600, Zel : 700, Dazığ: Dad : 800, Zı : 900, Ğaym 1000.
Ebced ilmiyle
elde edilen bilgilerin değeri:
Kuran-ı Kerim'de bütün ilimler vardır. Bu ilimleri de herkes kendi kabiliyetine
göre okuyabilir veya hissedebilir. Ancak bu ilimleri Kuran'dan okurken, benim
anladığım ilim kesin doğrudur diyerek değil de, ben böyle anlıyorum, şeklinde
söylemek gerekir. Çünkü bir gün bu anladığı bilgiler yanlış olursa Hâşâ Kuran
yanlış olmuş gibi algılanır.
Örneğin Kuran-ı Kerim'de “Üzerinde “ondokuz” vardır," ayeti bulunmaktadır.
Bu sayıdan hareketle Kuran'ın bazı sırlarına ve şifrelerine ulaşmak mümkündür.
Ancak bu bilgilere mutlak doğru ve Kuranın kesin işareti olarak bakmanın bazı
sakıncaları olacağından dikkatli olmak gerekir. Hiç olmazsa: "Böyle şeyler
anlamak mümkündür, fakat bunlar kesin ve değişmez doğrular olmayabilir.
Hesaplamalarımızda hata edebiliriz, bu hatalar da bize aittir." demek
gerekir.
Ebced hesabı da bunlardan biridir.
Yirmi sekiz harften ibaret olan Arap alfabesi, Emevî Halifesi Abdülmelik bin
Mervan zamanına kadar Ebced tertibiyle okunur ve yazılırdı. Abdülmelik bin
Mervan zamanında Nasr bin Asım ile Yahyâ bin Ya’mer el-Udvânî’den kurulan bir
ekip, Arap alfabesinin harf sırasını değiştirdi ve birbirine benzer harflerin
ard, arda sıralanması esasına dayalı “hurûf-u hecâ” denilen ve bu gün kullanılan
alfabeyi oluşturdu. Yazı dilinde bu alfabe kullanılmaya başlandı.
Arap harflerinin ebced tertibine göre dizilişinin Hazret-i Âdem’e (as)
dayandığı rivâyet edilir. Bu tertip ile alfabenin kullanıldığı tarih süreci
içerisinde, zamanla bu harflere sayısal değerler verilmiş; bu sayısal değerler
âlimler, edebiyatçılar ve şâirler tarafından makbul ve muteber karşılanmış ve
kullanılmaya başlanmıştır. Şâirler ve edipler, yazdıkları manzum ve mensur
eserlerde ebced hesabını da kullanmışlar ve harflere verdikleri rakamsal
değerler ile önemli tarihleri kaydetmişler; zaman içinde bu usûl yaygınlaşma ve
gelişme istidadı göstermiş; âdetâ Arap alfabesinin bir yan ilim dalı olarak
olgunlaşmış ve adına da “Ebced Hesabı” veya “Cifir İlmi” denmiştir.
Ebced dizilişine göre Arap alfabesi; “elif, bâ, cim, dâl, he, vav, ze, ha, tı,
yâ, kef, lâm, mim, nûn, sin, ayın, fe, sad, kaf, rı, şın, te, se, hı, zel, dad,
zı, ğayın” şeklindedir ve “ebced” ismini de bu dizilişin ilk dört harfinden
almıştır. Bu alfabe kolay ezberlensin diye şu formül ile de ifade edilmiştir:
Ebced, Hevvez, Huttî, Kelemen, Sa’fes, Karaşet, Sehaz, Dazağ. Bu dizilişe göre
Arap alfabesi sayısal değer açısından üçe ayrılmış; İlk dokuz harfe “âhâd” yani
“birler”ve birler basamağından değerler verilmiş; ikinci dokuz harfe “âşâr”
yani onlar denmiş ve onlar basamağından değerler verilmiş; üçüncü on harfe
“miât” yani “yüzler” denmiş ve yüzler basamağından değerler verilmiştir.
Kur’ân-ı Kerim inmeye başladığında Araplar arasında Ebced hesabı biliniyordu ve
alfabe bilgisi olan şâirler ve edebiyatçılar tarafından da kullanılıyordu. Arap
lisanının belâğat, fesâhat ve edebiyat açısından en gelişmiş döneminde nâzil
olmaya başlayan ve mu’cize ifâdeleriyle şâirleri ve edebiyatçıları hemen etkisi
altına alan Kur’ân-ı Kerim’in; bu lisanı vahiy dili olarak kabul edip, bu
lisanın yan bir ürünü diyebileceğimiz Cifir İlmini reddetmesi düşünülemezdi.
Esâsen Cifir İlmini reddetmesi için geçerli bir sebep de yoktu. Zîra Kur’ân-ı
Kerim prensip olarak, insanlığın zararına kullanılmayan her “birikime”
kapılarını açan bir İlâhî Kitaptı. Cifir İlmi ise, Arap Lisanının binlerce
yıllık birikimini yansıtan bir ürünü idi.
Nitekim edebiyatça, belâgatça, güzel ve şâirâne söz söylemek sanatı bakımından
ve bilhassa düpedüz hakîkati ifâde etmesi açısından şâirlerin ve
edebiyatçıların gerisinde asla kalmayan ve sözüyle-hakîkatıyla herbir şâiri,
edebiyatçıyı ve akıl ehlini hayran bırakan Kur’ân-ı Kerîm’in, âyetlerini Cifir
ilmine göre muhtelif târihler veren birer anahtar hüviyetinde donatması, mucize
oluşunun da bir gereği idi. Bundan dolayıdır ki, Peygamber Efendimiz’den (asm)
günümüze kadar ehil âlimler tarafından, Kur’ân-ı Kerim’in âyet ve
kelimelerinden Cifir İlmine göre bir takım tarihler çıkarıla gelmiş ve bazı
hakikatlerin sırlarına bu yol ile ulaşılabilmiştir.
Ancak, bu çalışmayı bu ilme vakıf ehliyetli ulemâ yapabilir. Yoksa her önüne
gelenin bu ilme göre tarih çıkarma girişiminde bulunmasının yanlış ve sıhhatsiz
sonuçlara götüreceği açıktır.
Meselâ, Osmanlı ulemâsından Molla Câmî, Sebe’ Sûresinin 15. Âyetinde geçen
“beldetün tayyibetün” ibâresinden ebced hesabına göre hicrî 857, milâdî 1453
tarihini çıkarmış ve İstanbul’un Fethinin bu âyetle de müjdelendiğini haber
vermiştir.1
Meselâ, bir gün Yahûdî âlimlerinden bir kısmı Peygamber Efendimizin (asm)
huzurunda Bakara Sûresinin ve Meryem Sûresinin başlarında bulunan şifreli
harflerden Cifir İlmine göre tarih çıkararak:
“Yâ Muhammed! Senin ümmetinin müddeti az olacaktır!” demişlerdi.
Allah Resûlü de (asm) sâir sûrelerin başlarında bulunan şifreli harfleri Cifir
İlmine göre yorumlayarak:
“Az değil; daha var!” buyurdu. 2
Cifir İlminin Hazret-i Ali (ra), Hazret-i Cafer-i Sadık (ra), Muhyiddin-i Arabî
(ra) gibi birçok İslâm ulemâsı ile birlikte asrımızda Üstad! Bediüzzaman (ra)
tarafından da kullanıldığı ve muhtelif tarihlere, haberlere ve müjdelere işâret
edildiği bilinmektedir. 3
Cifir İlminin tarih boyunca kullanıldığı ve Kur’ân’dan da bu ilme dayanarak
bazı tarih, haber ve müjdelerin çıkarıldığı doğrudur; ancak bu ilim, gaybı
yalnız ve yalnız Allah’ın bildiği; Allah bildirmediği takdirde hiçbir kulun
gaybı bilemeyeceği hakikatine gölge düşürecek şekilde kullanılamaz,
kullanılmamıştır ve kullanılması doğru da değildir. Gaybı ancak ve ancak Allah
(cc) bilir. Allah (cc) bildirmediği sürece kul gaybı bilmez. Bedîüzzaman
Hazretleri (ra) Kur’ân’dan bu çerçevede verdiği haberlerde, “Gaybı Allah’tan
başka kimse bilmez!” hakîkatini hep hatırlatmış; “Gerçek ilim Allah katındaki
ilimdir”4 âyetinin rehberliğinde yürümüştür.
Netice olarak söylemeliyiz ki: Ebced hesabı geleceği keşfetmeye yeterli bir
kaynak değildir. Gelecek Allah’ın ilminde, irâdesinde ve kudretindedir. Allah
bildirmedikçe hiçbir kimse, hiçbir hesaplamayla yarının ne olacağı hakkında bir
ön bilgiye veya tahmine sahip olamaz.
Ebced ve cifir
hakkında geniş bilgi almak ve örnekleri görmek için tıklayınız.
Dipnotlar:
1- Yazır M.H. Elmalılı Tefsiri, s. 3956
2- İbn-i Kesîr, Tefsîrü’l-Kur’ani’l-Azîm: 1/38; Tefsîrü’t-Taberî, 1/71-72;
Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, 2/22; Şuâlar, s. 613.
3- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 63, 101, 125
4- Ahkaf Sûresi: 23”