8 Temmuz 2011 Cuma

413-SÜNNET:2

                                                                
OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@hotmail.com
İzmir;15 Mayıs.2010.
                            SÜNNET-2
         Sünnet ile ilgili yazımdan hoşlanmayan dini bütünler oldu! Telefon numaram da gizli değildir:0.232.2460646’dır.Birkaç gün sonra da Çeşmealtı’nda kiralamış olduğum bir apart oteldeki süit daireye taşınacağız. Bilgisayarım oraya taşındığında; oranın telefon numarasını da vereceğim. Belgelere dayalı yazmak prensibimdir. Sünnet olayı üzerine kurulmuş olan dine dayalı sapıklıkların ve vahşetin üzerine gitmeyi bir insanlık borcu saymaktayım.
         1976 senesinde; bir Birleşmiş Milletler bursu kazanarak, Cenevre’ye BARBİTÜRÜK—keyif verici maddeler—kursuna gitmiştim. 35 millete mensup subay ve güvenlik görevlisinin en kıdemlisi ben olduğum için, bana özel bir ilgi göstermişlerdi. Afrika’dan gelenlerin kafalarında demir tarakla yapılmış derin çizgiler vardı. Sebebini sorduğumda, kafası çizgili her arkadaşımdan aynı yanıtı aldıydım:
         “Uluslaşma sürecindeki bir toplumda, kabile asabiyeti.”Demişlerdi ve gülerek te:
         “Yahudilerde ve Müslümanlarda SÜNNET geleneği ne ise o!Bir bireyi mensup olduğu toplumun işareti ile damgalamak!”
         Oğuz boylarının Ongunları ve hayvan damgaları ayrı, ayrı belirtilmiştir. Demirden harfler, ateşte kızdırılarak hayvanların böğürlerine bastırılarak yakılırdı. Ülkemizde de bu gelenek halen sürdürülmektedir.
         Yemen’de ve Arabistan’ın bazı bölgelerinde, kadınlar da sünnet edilmektedir. Klitoris adı verilen ve kadınlarda zevk verici bir uzuv olan bu et parçası kesilip, atılmaktadır. Bu ameliyatlar sonunda ölenler, sakat kalanlar sayılamayacak kadar çoktur.klitoris’i kesilen kadınlar;cinsel birleşmeden zerrece zevk alamamaktadırlar.Cinsel birleşme onlar için bir külfet olmaktadır.Şimdi dini bütün büyük bilgelerimize,ULEMAYA  sorarım:
         “Kadınlara yapılan bu iğrenç vahşetin yeri neresidir?”
          İslam ülkelerinin bazılarında da SÜNNET bir faciadır: Penisin zevk hücrelerini taşıyan ve penisin başını nemli ve sıcak tutan uç deri parçası kesilmemektedir. Erkek olduğunu ve dayanıklılığını ilan etmenin bir göstergesi olarak, PENİSİN DERİSİ BAŞTAN SONA YÜZÜLMEKTEDİR! Bu uğurda ölenler şehit sayılmaktadırlar! Ömürleri boyunca ıstıraplı yaralar içinde kıvrananlar ve cinsel birleşme yapamayanlar da erkek olmanın bedelini erkekliklerini yerine getiremeyerek ödemektedirler.SÜNNET,bir uzvu yarım işlev yapar hale koymaktır.SÜNNET,Tanrı’mızın yaratmış olduğu uzuv hatasını !Düzeltmek midir! SÜNNET;bazı açıkgözleri zengin ettirmektir.SAYGILARIMLA.

                           

    

412-BEN MUSTAFA KEMAL'İN OCAĞINDANIM.

                                                                  
OSMAN TÜRKOĞUZ
                  osmanturkoguz@hotmail.com
                  İzmir;31 Ocak 2010

                BEN, MUSTAFA KEMAL’İN OCAĞINDANIM!
Bir bina yapılırken, ustalık, akıl ve bilgi söz sahibidir!
Bir mabet yıkılırken, kol kuvveti,para ve balyoz söz sahibidir!”Ostüzü.
“Allah yoluna cengederiz/Şan alırız, şan/Kuran’da zafer vaat ediyor/ Hazreti Yezdan!”Yeniçeri marşı! Ruslarla 156 kez savaştık,143’ünde yenildik!300 senede, mehter adımları ile Viyana’ya gittik! Yel gibi de Anadolu’ya geri döndük! Ostüzü.
“Türk Ordusunun kuruluşunun 2218’inci yılını kutladık!”Ostüzü. PS: BU SENE 2019’u kutladık.
“Türk Ordusu; Türk imkân ve kabiliyetinin çelikleşmiş bir ifadesidir!”Mareşal Gazi Mustafa Kemal.
“Yeniçeri ocağında; her zümreye, adı geçen tarihten beri milleti ve mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı, Türk, Çingene, Tatar, Kürt Ecnebi, Laz, Yörük, Katırcı, Deveci, Hamal, Ağdacı, Yolkesen, Yankesici ve diğer çeşitli kimseler katılıp, usul ve kaideler bozuldu. Kanun ve kaide kalktı…”Koçi Bey Risalesi s.43.Z.Danışman. Halifelik, s.58. O.Türkoğuz
“Oğlum Sarı Osman’ım ASKER OCAĞINA gittiğinden beri, yüzüne kan gelmiş, bi akıllanmış, bi akıllanmış ki demeyin gitsin!”Rahmetli Anam Halime Kadın!”
“OCAKLI, OCAĞINA DÜŞMÜŞ!”
                               İlgi: A- TeomanoğluTanrı Kut Mete’nin Duası.
                                       B-35’inci madde yok farz edelim!
                                       C-Que Vadis Domino?
                                       Ç-Moskova, Berlin, Silivri,
D-Türkiye Cumhuriyetini İç ve Dış Politikaları,                                                    E-Tüm İnsanları Kucaklamak;
F-Kıymet Nadir Binde bir,”ABDESTLİ FAŞİZİM! Şuur menem, nur menem-Kendi vicdanım, kendi aydınlığım bana yeter.-
G-Silahsız ve Copsuz Militan Cumhuriyet.
                Nereye baksanız, ihanet, akıl karıştırma, inkâr ve aldatmayla karşılaşırsınız. Fransızlar buna güzel bir ad koymuşlar:”Toute est sens déssuos déssus!” Her şey alt, üst-her şey tepetaklak-Çanakkale’ye, Türk Milletinin onur muharebelerinin geçmiş olduğu yerlere gidersiniz: Karşınıza ne idiği bilinmeyen birisi çıkar ve:”Ol mübarek günün akşamı, Aksakalı bir Pir Kolordu kumandanı Esat Paşanın rüyasına girer ve:” Orada duran 64 adet mayını boğazın iki tarafına dizdiresin!” Der ve kaybolur.18 Mart zaferi de bu ilahi irşat üzerine kazanılır!”Peki; düşman gemileri bando çalarak boğazı geçerken bu aksakallılar neredelermiş?”Diye sorduğunuzda da:” Fesuphanallah! Küfüre giriyorsunuz!” Diyerek yanıt verirler ve hemen sizi birikirlerine gösterirler..
                Rusların Karadeniz boğazına dökmüş olduğu 26 adet mayın toplanarak, Çanakkale’ye getirilmiştir. Türk deniz kuvvetlerinde görevli bir Alman deniz Teğmeninin önerisi ile bu mayınlar karanlık limana ve Korte boğazına dökülmüştür. İşin aslı ve gerçeği de böyledir.
                Sakarya Meydan Muharebesi sırasında; cephemizin güneyinden, yaya olarak,114 km. Yürütülerek getirilmiş olan iki Fırkamız; Dua tepeye taarruz ederek;900 şehit vererek Yunan savunmasını alt, üst eder. Zafer sonrası; Ankara’ya dönen Mustafa Kemal’e:”Hacı Bayram Camisine şükür namazı için gidelim!” Diyenlere; tarihi bir yanıt verir:
                “Mehmetçiğin kazanmış olduğu zaferi, bir çobana kaptıramam!”
                Birisi, İçinde Mustafa Kemal olmayan bir Gelibolu filmi çeker ve TRT Genel Müdürü olur. Süleymancıların takvimlerinde Sakarya Meydan Muharebesi anlatılır, bir Çavuşumuzun adı geçer.
                Bugünlerde; Türk Silahlı Kuvvetleri için, sıkça kullanılan bir isim tamlaması, masum görünüşüne karşın çok dikkat çekicidir. Ve de bir masum öneriyi! Tartışmaya açmak!
                        “PEYGAMBER OCAĞI!”
                Şimdi; ister, istemez tam başa gitmemiz gerekiyor, diye düşünüyorum. Dünya ordularında düzenli bir ordulaşma aşaması olmadan, MÖ.209 senesinde; Hun İmparatoru Tanrı kut Mete’nin düzenli bir silahlı kuvvet oluşturduğunu biliyor ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin kuruluş tarihi olarak ta bu tarihi esas alıyoruz. İlk Türk Silahlı Kuvveti ocağı; Alp Er Tunga da denilen bu hükümdar tarafından kurulmuştu.
                Sonradan değişik Türk devletlerinde bu mantıkla kurulmuş silahlı kuvvetler oluşmuştu.
                Arap Peygamberi Hz. Muhammet’in düzenli, bir ocağa bağlı silahlı kuvveti yoktu. MS:622 Eylülünde, Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde; Medineli Yahudilerle 65 maddelik bir sözleşme imzalamıştı.
                Medine’de güçlenince de; Hz. Ebu Süfyan komutasında; Şamdan Mekke’ye dönen 1000 develik bir kervanı vurmak için, acele toplamış olduğu 369 kişilik, beş atlı,27 kılıçlı ve mızraklı Medineli ile Bedir’e yetişmişti. Ocaklı bir ordusu da yoktu.
                Emeviler döneminde; ciddi bir askeri örgütlenmeye gidilmişti. İstanbul’un kuşatılması; İran ve Türk ellerinin kılıştan geçirilerek soyulması bu dönemlerde sağlanmıştır. Diğer ürk devletlerinin de düzenli orduları olmuştu.
                Osmanlılarda düzenli ordu Birinci Murat döneminde; Veziriazam Alaattin Paşa tarafından kurulmuştu. Rivayete göre de; yeni kılık ve kıyafeti ile Hacı Bektaş Veliye götürülen bir askerin başına elini koyan Hacı Bektaş Velinin kol yeni, askerin başından ensesine doğru sarkmıştı. Hacı Bektaş Veli:
                “Bu leşkerin adı YENİÇERİ olsun!” Dediği için de, Yeniçerilik doğmuştu. Yeniçeri ocağının kuruluş tarihi ile Hacı Bektaş Velinin yaşamış olduğu tarih farklı olsa da bu böyle kabul edilmiştir. Yeniçeriler Bektaşi idiler. Bektaşilikte kutsal olan kazan Yeniçerilerde de çok kutsaldı. Bu geleneğin Sümerlerde de olduğunu biliyoruz. İsyan için kazan kaldırılır şehrin bir münasip yerine konulurdu. En ağır cezaya çarptırılan bir yeniçeri kazana sığınır, kazanın kulpuna yapışırsa affedilirdi. Yeniçeri ocağı da peygamber ocağı değil; Bektaşi ocağıydı.
                 Üçüncü Selim döneminde; Avrupa’dan subaylar getirtilmiş, Belçika Yapımı tüfekler ve üniformalarla SEKBAN’I CEDİT kurulmuştu. Yeniçerilerin ayaklanması ile de bu yeni kurulmuş olan ordu da dağıtılmıştı. Alemdar Mustafa Paşa olayı ve Üçüncü Selimin öldürülmesi, karmaşayı körüklemişti. İkinci Mahmut’un, Yeniçeri kışlalarını topa tutturması ile de bu anarşi çözülerek; ASAKİR’İ MANSURE’İ MUHAMMEDİ adlı bir yeni ordunun kurulması gerçekleşmişti. İşte bu yeni askeri kuruluşun halk tarafından benimsenmesi için bu asker ocağına “PEYGAMBER OCAĞI” denilmiştir. Bu hikâye böylesine sürerken, Birinci Dünya Savaşı yenilgisi de gelip, çatmıştı. Mustafa Kemal Anadolu’ya geçmiş, Samsun’da sokakta ağlayan bir terhisli asker:
                -“Ülkemin haline bakmadan beni terhis ettiler!” Diyerek ağlamaktadır. Mirliva Mustafa kemal:
                -“Alınız bunu giydirerek teçhizatlandırınız ve benim kapıma nöbetçi olarak dikiniz!  Bu benim ilk askerimdir!” Der.
                Bir Genç adam Mirliva Mustafa kemal’in huzuruna çıkar; masanın üzerine bir tabanca uzatarak:
                -“Sizi vurmam için bu tabancayı vermişlerdi. Sizi gördükten sonra; sizin vurulamayacak bir adam olduğunuzu anladım!” Der. Mirliva Mustafa Kemal, ikinci emrini de verir:
                -“Alınız bunu da silahlandırıp benim kapıma nöbetçi dikiniz! Bu benim ikinci askerim!” Der.
                Silâhaltına alınmış olan ve ölümüne savaşarak, iç ve dış düşmanlarımızı yenen Türk askerleri; Mustafa kemal’in “ASKER OCAĞINA MENSUPTULAR!”İkinci Abdülhamit’in ümmetçiliği, yönünü Arap Sosyolojisine döndürtmüştü.
                “Mustafa Kemal’in Askeri” deyimi, Atatürk düşmanlarını Türk askeri için yeni sıfatlar arayışına sokmuştur. TÜRK ASKERİNİN OCAĞI, “ASKER OCAĞIDIR!” Yani şimdi;MÖ:209’dan beri Türk ordusunun bir ocağı yok muydu?
                OCAK: İ.Mecaz:”bir şeyin en çok bulunduğu ve yapıldığı yer.”
                Asker Ocağı: Aynı amaç ve düşünceyi paylaşanların kurdukları topluluklar, kuruluş ya da toplandıkları ya da görev yaptıkları yer.”Seni asker ocağına verdim!”Y.K.Karaosmanoğlu. TDK. Türkçe Sözlük, C.1S.1098.
                Son günlerde ısrarla kullanıldığı gibi yaklaşırsanız; bu  yaklaşımınız ,Türk Askerini başka boyutlara taşımaz mı! Parçaları bütünleştirelim:
                -“TBMM’ indeki Mareşal üniformalı Atatürk’ün resmi kaldırılsın! Yerine, ille de asılacaksa, sivil kıyafetli bir resmi asılsın.”
                -“TBMM’İNDE bulunan; TBMM’SİNİ koruma taburu Kara Harp Okuluna kaldırılsın!”  -“Ankara’da bulunan askeri birlikler, belediye hudutlarının dışına çıkarılsın!”Bu sözler; Atatürk’ten Korkanlar Partisine mensup, Türkiye Büyük Milletvekilleri Meclisinin bir üyesine aittir.
                Ergenekon davası ile yaratılan suçları bir düşünelim:
                -Hep darbe planlaması! Sanık olarak tutuklananların mesleki durumlarını da hatırlayalım. Tüm iddialar,ikinci raunt suçlamaları hazırlamaya yöneliktir.
                -Poyrazköy darbe planlayanların! Geçmişlerine bir göz atalım: Kardak Kayalıklarında Türk Ulusunun onurunu yüceltenler olduklarını görürüz: Poyrazköy kazılarında ortaya çıkartılan ve darbe silahları olarak tüm dünyaya duyurulan Law kovanlarını kazı yerinin geçmişine bir göz atalım:
                “Amerika Birleşik Devletleri İstanbul Başkonsolosunun araçlarından birisinin, ;kazıdan 17 gün önce, kazı yerinin fotoğraflarını çekmiş olduğunu görürüz.
                “Büyük Türk Büyüğü Bülent Bey’e suikast girişiminin! Tanrımıza bin şükür! Ortaya çıkartılması! Üzerine Devletimizin kozmik bürosunun aranılmasını bir irdeleyelim: Aylarca önce; Avrupa birliğinin Emasya planlarının kaldırılması emrinin varlığını görürüz! Bu uyduruk suçlamaların Ülkemizi ve Türk Silahlı kuvvetlerini nerelere götüreceğini biraz sonra açıklamak durumundayım! Emasya planlarının ortadan kaldırılması ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin polis sorumluluk alanındaki büyük toplum olaylarına müdahale olanağının da elinden alınmış olması ile:
                *Polis, ordumuzun dökümünde bulunan ağır silahlara sahip olabilecektir.
                *Türk Silahlı Kuvvetlerinin lağvedilmesine yönelik yazılar, işleme konulacaktır. GENERALLİK, ÇAĞDIŞILARIN TASARRUFUNA ALINACAKTIR!
                *1-Gestapo,
                *2-SS’ LER,
                *SA’LAR
                TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN POLİTİKA YAPMASI!
                Bir askeri kişinin hata kabul edilen bir davranışı tüm silahlı kuvvetlerimize mal edilmektedir. Hele, hele bir subayın hatalı bulunan davranışı yüzünden tüm silahlı kuvvetlerimize yargısız infaz uygulanmaktadır.1960 Askerin yönetime el koymasına kızmayan yoktur. Bendeniz, 27 Mayıs 1960 gecesi Başbakanlıkta görevli genç bir jandarma subayıydım. Adnan Menderes, Konya’ya askeri bir uçakla gazetecileri istemişti ve Diyarbakır’a da bir milyon lira gönderilmesini istemişti. Tesadüfen bunları dinlemiştim. Konya’da ne olacağını yazmayayım. Ön Tedbirler Kanununu okuyan ve bilen kaç kişi vardır? Anayasamızdaki TABİİ HÂKİM ilkesi kaldırılmış; TBMM’Sİ üyelerinden Onbeş kişiden oluşan bir mahkeme kurulmuştu. Bu mahkemenin vereceği kararlar temyiz edilemeyeceği gibi, ceza kanunlarında yazılı suçlara da iki misli ceza vereceklerdi. Devletin, asker ve sivil kesimindeki tüm araçlar ve olanaklar da emirlerine verilmişti. Ne oldu? Dünyanın en iyi anayasasını yapan askerler, kendi iradeleri ile genel seçimlere gitmedi mi! Sebep ve Sonuç ilişkisini neden göz ardı ediyoruz! Onca insanımız, bilim adamlarımız, gençlerimiz öldürülürken; Demirel ve Ecevit neden anlaşamıyorlardı? Neyi paylaşıyorlardı?
                *Fatsa’da Terzi Fikri ayrı bir devlet kurmuştu. Terzi Fikri; askerliğini, Zonguldak-Kozlu’da bulunan Jandarma taburunun ikinci bölüğünde; J,Üsteğmeni Kemal Bozkurt’un hizmet eri olarak yapmıştı. Adeta, Emanullah Hanı deviren Jandarma eri Beçe Saka rolüne soyunmuştu. Emrinde 4000 Kaleşnikoflu militan olduğu söyleniyordu!
                *Fatsa-Çorum-Kahramanmaraş-Antakya hattında SINIR MUHAREBELERİ bütün şiddeti ile sürdürülüyordu.-Bülent Ulusu-
                *Üniversitelerimiz ve şehirlerimiz savaş alanlarına dönmüştü.
                CHP ile AP neden hâlâ anlaşamamışlardı!
                Bendeniz; bir il jandarma alay komutanı olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin iktidarı almamasının nedenlerini anlatarak emrimdekileri etkiliyordum.12 Eylül 1980 Darbesi yapıldığında;”Sıkıyönetim Hukuku “ adlı bir kitap yazarak, tüm asker ve polis yetkililerine ve ünitelerine birer adet bedava vermiştim. Bu arada; Artvin İl Merkez J. Bölük Komutanı J.Yzb. Sayın Ahmet Avcıdan bir telgraf aldım:
                “ Sayın Komutanım Askerin yönetime el koymasının şiddetle aleyhinde olan siz, nasıl bu şekilde canı gönülden çalışıyorsunuz?”Bir cümlecik telgrafla kendimi savunmuştum:
                “Savaşa karşı olmak ayrı, savaş çıktıktan sonra savaşmak ayrı şeydir!”
                Fransa’da Genelkurmay Başkanlarının protogoldaki yeri 19’uncu sıradadır. Fransız İhtilali Fransız ordusuna rağmen olmuştu. Yunanistan’da da Genelkurmay başkanının yeri, 21’inci sıradadır. Yunan isyanını papazlar ve tüccarlar desteklemişti. Türk Silahlı Kuvvetleri Güney Amerikalıların silahlı kuvveti midir? Türk Silahlı Kuvvetleri, hangi genel seçim sonuçlarını kabul etmemiştir? Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Silahlı Kuvvetlerinin, anayasamızda yerini almış olan Genelkurmay Başkanı, ülkemizi ilgilendiren konularda konuşmayacak mıdır? Silahlı Kuvvetlerimizin başı olan Genelkurmay Başkanlarımız; Bir büyüğümüzün dedesi tarafından BAŞI TESTERE İLE KESİLMİŞ OLAN, ASTEĞMEN KUBİLAYI ANMA GÜNÜ BEYANAT VEREMİYECEK Mİ?                       * Yurt dışına, savaşmak için siyasi iktidarların kararları üzerine asker göndermeye sessiz mi kalacaklardır?
                *Afganistan’da ne olurlarsa olsunlar, vatanları için savaşan vatanseverleri anarşist sayan Amerikanın, ülkemizi bölmek için her türlü cinayeti işleyen vatan hainlerine kol ve kanat germesi karşısında sessiz kalan siyasi iktidarların bu tutumlarını yutkunarak mı seyredecektir!
                *Anayasamızın 145’inci maddesine karşın, bir gece yarısı operasyonu ile askeri mahkemelerin yetkilerinin yok edilmesi karşısında da suskun mu kalacaklardır?
                *Alenen Atatürk’e laik cumhuriyetimize ve Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı yapılan iğrenç hücumları sadece seyir mi edecektir? Bakınız; Türk Silahlı Kuvvetleri hangi aktif politikanın içersindedir? Yuvarlak sözlerle, Türk Silahlı Kuvvetlerini koruyormuş havasını vererek, bir cümle ile kafaları bulandıranlara neden şıpıdanak çanak tutuyoruz?
                Politika; Yunanca bir kelimedir: POLİ= Çok, TİK=Yüz demektir. Politika çok yüzlülük demektir. Bizim çağdışı politikacılarımız da bu kelimeyi YÜZSÜZLÜK olarak algılamışlardır. Bir Yunanlı Dilber: Etlok poli agapo-Sagapo-seni çok seviyorum der! Bir masalla, duyduğuna inanların aklını çelmeğe yönelik iftiralara ortak olmak düşündürücüdür.
                OYNANAN DIŞ DESTEKLİ OYUNLA VARILMAK İSTENİLEN HEDEF!
                *Türk Silahlı Kuvvetlerinin önüne ve üstüne Polisi koyduktan sonra; TSK’NIN halk üzerinde etkinliğinin yitirilmiş olduğu araştırılacaktır. Öteki adımları atmak için.
                *Anayasaların Kurucu Meclis, ya da Danışma Meclisi tarafından, çok katılımlılıkla hazırlanması da göz ardı edilecektir.
                *Dünya anayasaları tarihinde; anayasaların ASSAMBLE CONSTİTİONEL tarafından hazırlandığı örneğine hiç bakılmayacaktır.
                *Anayasamızın 1,2ve3’üncü maddeleri ile 174’üncü maddesinin değişmezliği, yeni hazırlayacakları ve halkoyuna sunacakları anayasa taslağına sokulmadan, önce Türkiye Büyük Milletvekilleri Meclisinden, sonra da halkımızın onayından geçirilmek suretiyle aşılacaktır.
                *Genel seçimlerde, hükümet programına sokulmamış olan Anayasayı toptan değiştirme işlemi böylece gerçekleştirilmiş olacaktır.
                *Almış oldukları %47,2 oyu, milli irade olarak sayacaklar, kendilerine verilmemiş olan%52,98 oyu da hiç hesaba katmayacaklardır.
                *Yeni anayasa halk oylamasından geçtiği takdirde:
                *1-Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığına bağlanacaktır,
                *2-Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı, lağvedilerek, ağır silahlarla donatılmış özel polis kuvvetleri bu alayın yerini alacaktır.
                *3-Türkiye Büyük Milletvekilleri Meclisini koruma taburu da buradan uzaklaştırılacaktır, yerlerine şimdiden göreve alışmaları için, polisler kullanılmaya başlanmıştır.
                *4-Harp okullarında Atatürk’ü anma günleri kaldırılacaktır. Alay ve Tugay sancakları değiştirilerek, üzerlerine:”la ilahe illallah yazılacaktır.
                *-5-Ne mutlu müslümanım diyene sözü kullandırılacaktır.
                *6-Okullarda da:” Müslümanım, doğruyum… Din ulularını saymak, tarikat büyüklerimizi de korumak. Şeklinde sabah duasına başlanacaktır.
                *7-Atatürkçü subay ve astsubaylar ordudan uzaklaştırılacaktır.
                *8-İmam-Hatip mezunlarına Türk Silahlı Kuvvetlerinin kapıları ardına kadar açılacaktır.
                *9-Dış işleri bakanlığı Hacı, Hoca ve Fenercilerle doldurulacaktır. Kadın memurlar tasfiye edilecektir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası da yerle yeksan edilecektir!
                *10-Devlet tamamen ele geçirildikten sonra: İran’da yapılmış olduğu üzere, basit sorulu bir Referandum yapılacaktır:
                “DİN ELZEMDİR!” ve DİNE GEREK YOKTUR!”
                Herkes, safiyane bir şekilde, DİN ELZEMDİR’E parmak basınca da, ülkemizin üzerine ortaçağ örtüsü çekilmiş olacaktır. Arap ülkeleri, Avrupa ülkeleri, Amerika ve iç hainlerimiz derin bir nefes alacaklardır. NOT: Şimdilik Anıtkabir’e ve 30 Ağustosa dokunulmayacaktır! Bonanza Çiftliğindeki ağlayıcımız da büyük törenlerle ülkemize dönecektir. İşte o zaman da bu dini bütünler arasında bir iktidar savaşı başlattırılacaktır. Ülkemizin ne hallere düşmüş olduğunu vicdanım yazmaya elvermiyor; Sayın seyircilerimiz. İyi ve renkli uykular dilerim.PS.:BU YAZI 31 OCAK 2010’DA YAZILMIŞTIR.

               
       
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                     

İzleyiciler

Blog Arşivi