17 Temmuz 2016 Pazar

2026/TRAJİ KOMİK BİR DARBE OYUNU?!


                                     TC.                                                                                                                                                                                                OSMANTÜRKOĞUZ                                                                       osmanturkoguz@gmail.com                                                                                                                                TV,Çeşmealtı,17Temmuz 2016.

    CAUSALİTé/KOZALİTE/BİLENLER İÇİNDİR!

    KOMİK DARBE GİRİŞİMİNİN MÜSEBBİPLERİ?!

“NE DEDİLER DE YAPMADIK?!”NE İSTEDİLER DE VERMEDİK?!”CUMHURUN BAŞI BAY RECEP TAYYİP ERDOĞAN.FETHULLAH GÜLEN İÇİN DERT YANARKEN?!

POLİSİN VE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN İÇİNE, DARBELERİ ÖNLEMEK İÇİN FETHOCULARI BİZ YERLEŞTİRMİŞTİK?!”Mehmet Mir Dengir Fırat,AKEPE VE BAŞBAKAN YARDIMCISI,ŞEYH SAİDİN TORUNU.

Danıştay’ın 8’inci dairesinin uygulanmayan bir kararı vardır:Siyasi iktidarlar,hükümet programlarını uygulamak maksadıyla,yeni memur atamalarına gidemezler…”Ülkemizde iktidara gelen sağ partiler,devletin tüm katmanlarını kendi adamları ile doldurmaktadırlar.Hatır,gönül işinden daha başka amaçla atamalar yapılmaktadır.Şimdi de,Parelel Devlet Masalına sarılan Bay  Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi ve oluru ile Fethullah Gülen’in önerdiği tüm adamları devletin her katmanına VE DAHİ SİLAHLI KUVVETLERE yerleştirilmiştir.parelel yapıyı kuran bizzat Bay Recep Tayyip Erdoğan’dır.Komutanların bilgisi ve onayı ile de,AKEPE TSK’YA DA el atmıştır.Fethullah adamları dedikleri,AKEPE iktidarının TSK.İÇİNE YERLEŞTİRDİĞİ KİMSELERDİR.Onbaşı Adolf Hitlerin Alman ordusuna,Polisine,gizli polisine,Alman yargısına ve ALMAN AYDINLARINA OYNAMIŞ OLDUĞU OYUN,ŞİMDİ DE AYNEN TÜRKİYEDE OYNANMAKTADIR.

Bombalandığı iddia edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Binası, bir yarışma sonunda, Atatürk tarafından beğenilen Avusturyalı Mimar Profesör Clements Holzmeister’in(1886-1983) Projesidir.26 Ekim 1939 tarihinde, büyük Millet meclisi Abdülhalik Renda tarafından temeli atılmış,06 OCAK 1961 TARİHİNDE DE HİZMETE AÇILMIŞTIR. Aklı başında hiçbir Türk bu tarihi binamızı bombalamaz. Onbaşı Adolf Hitlerin Alman Parlamentosu Reichstag yangınını hatırlatmak istedim:TÜRK HALKINI SOKAKLARA DÖKMEK VE MİLLETVEKİLLERİNİ DEGAZA GETİRMEK İÇİN YAPILMIŞ BİR PROVOKASYON OLDUĞU KANATINDAYIM.Şimdi,Reichstag yangınını ve Onbaşı Adolf  Hitlerin Almanya’yı nasıl köleleştirdiğini okuyalım ve uyumamızı da sürdürelim?!

“Reichstag yangını bugünlerde ne anlatır

 

:”

 

SELAMİ İNCE 28.02.2016 09.09

Bir hatırlatma: Alman faşizminin başlaması için Alman Parlamentosu’nun yakılması gerekiyordu ?!

 TWEET PAYLAŞ + EPOSTA YAZDIRAlmanya Parlamentosu (Reichstag) 27 Şubat 1933 gecesi yakıldı. Hitler, azınlık hükümetindeydi. 5 Mart 1933 tarihinde genel seçim vardı ve Hitler tek başına iktidar olmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Yangın, Hitler’e sadece tek başına iktidar değil sonsuz da bir güç verdi. Bu yıldönümünde yangını, yangın davasını ve sonrasını çok kısaca özetleyelim. Berlin’de olay yerinde Hollandalı 24 yaşındaki inşaat işçisi Marinus Van der Lubbe yakalandı. Komünist olduğunu söyleyen Marinus, polisin söylediğine göre, kundaklama eylemini tek başına gerçekleştirdiğini anlattı. Yangın gecesine dönelim: Reichstag yangını binanının çeşitli bölgelerinde ve aynı anda çıkmıştı. Oysa Marinus Van der Lubbe, ne binayı tanıyordu ne de aynı anda birkaç yerde olabilecek yeteneğe sahip biri gibi görünmüyordu. Kaldı ki, Almanya’da veya Berlin’de yaşamıyor, Almanya’da kimseyle bir ilişkisi de yoktu. Hollanda’da ev sahibi kadın, Marinus’un olayla ilgisinin ne olabileceğine dair önemli bir detay anlatmıştı. Ev sahibine göre, Marinus, Berlin’deki Almanlardan oraya gelmesi için bir çağrı aldı. 12 Şubat tarihinde gelen bu çağrı post kartı Marinus’a göre Alman komünistlerden geliyordu ve orada çok önemli illegal bir işi halletmesi gerekiyordu. Marinus evini terk etti ve 18 Şubat’ta Berlin’e geldi. Marinus, gözü pek, atılgan, sosyalist çevrelere girip çıkan bir gençti ve Hollanda komünist çevrelere girer çıkardı. Bu post kartını kimler yazmıştı? Bunlar Alman komünistler miydi? Hayır, bununla ilgili hiç bir bilgi yok. Ancak, Marinus, görüştüğü insanların Komünistler olduğuna inanıyor ve komünist mücadele uğruna Reichstag’ı yakmaya karar veriyor. Ya da Alman polisine bunları anlattığı söyleniyor. Ancak, kendisi bir köşede yangın çıkarırken, başka kişilerin de oralarda olduğundan ve bu kişilerin işlerini garantiye almak için binanın diğer bölgelerini ateşe verdiğinden haberi yok. Eylemci sanık olarak aynı gece gözaltına alınan Alman Komünist Partisi (KPD) Berlin Meclis Grup Başkanı Ernest Torgler ve yine gözaltına alınan Bulgar Komünistler Georgi Dimitrow, Blagoi Popow ve Wassil Tanew’i tanımıyor bile.

Faşizm uyumaz!



Olay gecesine bakıldığında büyük faşistlerin hazırlıklı olduğu görülüyor. Adolf Hitler, Joseph Goebbels, Hermann Göring ve Wilhelm Frick gibi faşist büyükler yangın yerine gelmekte ve orayı miting alanına çevirmede gecikmedi. Hitler o akşam suçluyu tespit etti: Uluslararası komünizm, Alman birliğine ve dirliğine karşı kokteyl bir örgütle saldırmıştı!

Hitler şöyle devam etti:

„Artık acıma yok. Kim yolumuza çıkarsa, kafasını keseceğiz. Alman halkı artık merhamet göstermeye tahammül göstermez. Her komünist eylemci nerde görülürse vurulacak. Komünist milletvekilleri daha bu gece asılmalı. Bu ülkede komünizmle ilgili ne varsa, dümdüz edilecektir. Reichstag yangını içinde olan sosyal demokratlara da artık acıma yok.“ Faşist Göring de bir çift laf etti: „Bu komünist isyanının başlamasıdır, devam edecekler. Bir dakika bile gecikemeyiz…“ Göring doğru söylüyordu. Bir gün bile beklemediler ve sabah Cumhurbaşkanı adına Alman Halkının ve Devletinin Korunmasına Yönelik Reichstag Yangını Kararnamesi çıkarıldı. (Die Verordnung des Reichspräsidenten zum Schutz von Volk und Staat –Reichstagsbrandverordnung.) Bu kararnameyle birlikte, yürürlükteki Weimer Anayasası kaldırıldı, Almanya pratikte demokrasinin ve insan haklarının bütün kurallarını askıya almış oldu. Polise sebep göstermeksizin gözaltına alma ve yargıya da sanığı hukuki yardımdan muaf tutma hakkı verildi. Reichstag yangını faşizme geçisin en önemli adımı oldu. Toplama kamplarının ilk nüveleri burada atıldı çünkü kısa sürede 100 bin Alman Komünist Partisi üyesi ve sosyal demokrat tutuklandı.

Aydınlar da gözaltında!

Hitler’in partisi NSDAP, komünistlerin ve sosyal demokratların isyan başlattığını iddia ederek bu iki partiye karşı cadı avına girişti. Berlin’deki bütün komünistler evlerinden alındı, bütün KDP milletvekilleri tutuklandı. Parti seçim çalışması yapamaz hale geldi. Marinus Van der Lubbe’den sosyal demokratlarla da ilişkisi olduğuna dair ifade aldılar. Bunun üzerine seçimden önce partiye yakın medya tümden kapatıldı, partinin 14 gün afiş asması yasaklandı. (Elbette beklenildiği gibi NSDAP tek başına iktidar oldu.) Daha 28 Şubat günü Almanya’nın dünya çapındaki entelektüelleri, gazeteci ve yazarları da tutuklandı. Tutuklanan bazı isimler şunlar: Alfred Apfel, Fritz Ausländer, Rudolf Bernstein, Felix Halle, Max Hodann, Wilhelm Kasper, Egon Erwin Kisch, Hans Litten, Erich Mühsam, Carl von Ossietzky, Wilhelm Pieck, Ludwig Renn, Ernest Schneller, Werner Scholem ve Walter Stoecker. Bir kaç gün sonra da Komünist Parti Genel Sekreteri Ernest Thälmann tutuklandı. Daha sonra Bulgaristan Başbakanı olan komünist teorisyen Georgi Dimitrow da davanın tutuklu sanığı idi. Marinus Van der Lubbe’nin yargılanmasına 21 Eylül 1933’te başlandı. Daha önce enerjik ve kabına sığmayan bir genç olan Marinus’un adeta yerlerde süründüğü görüldü. Marinus’un bromla zehirlendiği, hipnotize edildiği veya uyuşturucu verildiği gibi tartışmalar yapıldı. Yargılama boyunca Marinus sorulara evet ya da hayır dışında bir cevap veremedi, cümle kuracak gücü olmadı. Dava bitti, Marinus 10 Ocak 1934 tarihinde idam edildi. Tüm yargılama süreci boyunca Dimitrow’un yaptığı savunma ise, bütün bu sürecin faşistlerce planlandığını kanıtlar nitelikte. Bundan sonra da zaten faşist baskı Dimitrow’un söylediklerine uygun sürdü. Yeryüzü kana boyandı.

Yaptıranlar da yargılayanlar da aynı!

Marinus Van der Lubbe, Reichstag’ı yaktığını kabul etse de, kundaklamayı kimin yaptırdığı aydınlığa kavuşmadı. Çünkü Alman sol çevrelerde ve uluslararası kamuoyunda Marinus’a kundaklamayı yaptıranların aynı zamanda Marinus’u yargılayanlar olduğu imajı hiç silinmedi. Yıllar sonra Marinus’un kardeşi Jan Van der Lubbe, kardeşinin yeniden yargılanması için mahkemeye başvurdu. 1980 yılında Berlin Mahkemesi faşist dönemdeki yargılamaların tümünün zaten hukuk dışılığına hükmedildiğini hatırlattı ve ayrıca Marinus’un beraatına karar verdi. Alman Komünist Partisi olayı araştıran komite kurdu ve partiden kimsenin Marinus ile bir ilişkisinin olmadığını saptadı. Ayrıca, Marinus’un akli dengesinin bu suçu işlemeye uygun olup olmadığına dair o zaman hazırlanan doktor raporu hala kayıp. Yangını başlattığına dair ilk ifadesi dışında kanıtlar da yok. Hollanda‘da birçok meydana Marinus Van der Lubbe adı verildi. 27 Şubat 2008’de olaydan 75 yıl sonra Hollanda’da yaşadığı şehir Leiden’e heykeli dikildi ve adı verilen bir sitenin duvarına fotoğrafı afiş olarak asıldı…” Profesör Dr. Martin Niemöller’in not defterinden:

“Naziler komünistler için geldiklerinde sesimi çıkarmadım; çünkü ben komünist değildim.

Sosyal demokratları alıp, götürdüler, sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.

Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.

Yahudileri aldılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben Yahudi değildim.

Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.

-Martin Niemöller-

        Sahte belgelerle ve çatma hukuk düzeni ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin en güzide komutanları saf dışı bırakılarak, normal düzende yükselmeleri mümkün olamayan yalakalar komuta kademesine getirilmişti. Eskişehir’de görevli uçucu olmayan bir Orgeneral, bir imamın medresesini bombalayacak suçu ile tutuklandı, sicil alamadığı için emekli edilen kurmay başkanı da AKPE’DEN İstanbul milletvekili seçildi. Kompas olayından kurtulan Atatürkçü komutanlar, hukukçular ve aydınlar, böylesine komik bir darbe girişimiyle saf dışı edileceklerdir. Genelkurmay Başkanlarının örnek alamadıkları Ulusal Kurtuluş Savaşı Kahramanlarımızdan, Orgeneral Rahmetli Abdurrahman Nafiz Gürman’ın hayatından bir kesiti Yalaka Paşalara sunuyorum: Bir yazımdan alınmıştır:

         “ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI Komutanlarından Rahmetli Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman, Genelkurmay Başkanı olduğunda; Yaveri, kendisine bir anahtar uzatır ve:”Sayın komutanım, der, lojmanınızın anahtarı, ne zaman taşınmayı emredersiniz?”Sayın Abdurrahman Nafiz Gürman, şaşırmış bir halde:

         “-Ne lojmanı, evladım ?”Der.

         “-Genelkurmay başkanlarına tahsis edilen lojman, Sayın komutanım.” Yanıtını aldığında:

         “-Evladım, der; benim, Gölbaşı sinemasının yanında, kiralık bir dairem var. Ev sahibinden de çok memnunuz. Biz, iki kişiyiz; o daire de bize yetiyor. O lojmanı, ihtiyaç sahiplerinden birisine versinler.”

Böylece, lojman problemi de sonuçlandırılmış olur. Aybaşı geldiğinde de, yaver, Sayın Orgeneral’e bir zarf uzatır: ”Maaşınız, Sayın Komutanım,” der ve ikinci bir zarfı da takdim eder:

         “-Bu da, makam tazminatınız, Sayın Komutanım;” der. Sayın Orgeneral bir hoş olur:

         “-Evladım, der; bu maaş bize yetiyor. Tazminatı, maliyeye iade ediniz. ”Maliye’ye iade edilen tazminatı;”bu tazminat, yasa gereğidir,” diyerek, maliye kabul etmez.

Rahmetli Orgeneral vefat ettiğinde; (6,500)TL. Tutarındaki tazminat, MALİYECE İRAT OLARAK KAYDEDİLİR.

         D.Parti, iktidara geldiğinde: ”-Orduyu karıştırmayınız. General ve Amirallerin tayinlerini ben yaparım, emekliye ben sevk ederim.”Dediği için, Genelkurmay Başkanlığından alınır ve emekliye sevk edilir. D.Partisi, Ordu ile güç yarışını ortaya koyarak, Bursa’da Demokrat Parti ocak başkanlığını yapan emekli bir albayı, General yapar.15 General ve 150 Albayı da emekliye sevkeder.

11Nisan.1956 yılında; Urfa’nın kurtuluş günü törenini ben yönetmiştim. Celal Bayar ve Adnan Menderes’in de hazır bulunduğu törene; zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Tunaboylu da katılmıştı.

Törenden sonra, Urfa belediye gazinosunda bir yemek verilmişti. Rahmetli Orgeneral İsmail Hakkı Tunaboylu’yu, Yaveri ile birlikte, yemek salonunda yer ararlarken bulmuştum.

Ocak ve Bucak Başkanları yemek salonundaki yerlerine yerleşmişlerdi. Bu yerleşme, 27Mayıs.1960’a kadar sürmüştü.

Yukarıdan emir verilmiş olmalı ki, hiçbir kimse, Genelkurmay Başkanı ile ilgilenmiyordu.

Bu cümleden olarak; bir Orgeneralimizin, Milli savunma Bakanı’nın paltosunu tuttuğunun öyküsünü çok dinlemiştim.

         Stalin’in, Hitlerin ve Mussolini’nin. Silahlı kuvvetlerine yapmış oldukları eylemler ortada.

Ünlü bir Stratejist olan, Alman Genelkurmay Başkanı Orgeneral Halder, Norveç’in işgalinde, kendisini hatalı bulan Onbaşı Adolf Hitler tarafından, rütbeleri geri alınarak, Genelkurmay Başkanlığından alınmış ve ONBAŞI RÜTBESİYLE DOĞU CEPHESİNE GÖNDERİLMİŞTİR.

Malta esaretinden dönen General Ali İhsan Sabis, Mustafa kemal’in sınıf birincisidir. Bolvadin’de konuşlandırılan 1’inci Orduya komutan olarak atanmıştır. Kendisini çok üstün gören General Ali ihsan Sabis’in, Batı Cephesi komutanı İsmet Paşa’yı ve Silahlı Kuvvetleri kötülemesi ayyuka çıkmıştı. Bolvadin’i ziyaret eden Mareşal Gazi Mustafa Kemal’e de bu şikâyetlerini yineleyince:

         “-Beğenmediğin bu ordu, SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNİ KAZANMIŞTIR”, yanıtını almış ve ordu komutanlığından uzaklaştırılmıştır.

         Stalin,1937 temizliğinde, (3) Mareşal, (13) orgeneral, (57)si korgeneral olmak üzere, (210) general, (208) amiral ve (30.000) subayı KURŞUNA DİZDİRTMİŞTİR.

         Bunlar, bugün için bilinen gerçeklerdir. Almanya’da, Hitler, iktidara gelir, geçmez, çok sevilen iki Alman generalini, eşleri ile birlikte, GESTAPO’YA öldürtmüştür. SA’LARIN komutanı Yüzbaşı RÖHM’Ü, şoförü ile aynı yatakta yakalayarak öldürmüştür.

Böylece, tehlikeli bir gücü SS’LERE katabilmiştir. Alman Genelkurmay Başkanıyla aynı ismi taşıyan bir Emekli Homoseksüel Yarbayı tutuklattırarak, Genelkurmay Başkanı HOMOSEKSÜEL ilan edilerek, ordudan atılmıştır. Emekli Yarbay’ı da, Göring öldürtmüştür. Alman silahlı kuvvetlerinin Hitlerin eline geçmesi sonucunda; Almanya mahvolmuş; Rusya da (15.000.000) insan yitirmiştir.

         İttihat ve Terakki Partisi de, Osmanlı Silahlı kuvvetleri ile oynamıştır. Damat’ı Şehriyarı Binbaşı Enver, Paşa yapılarak, Harbiye Nazırı yapılmıştır. Bunun bedeli olarak, SARIKAMIŞ’TA (90.000); Kanal’da, Galiçya’da, Arabistan’da yüz binlerce ve ÇANAKKALE’DE (253,000) TÜRK GENCİ CAN VERMİŞTİR.

Bu geçlerimiz, körü, körüne Alman çıkarları için harcanmasaydı, ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI MUDANYA ATEŞKESİNE KADAR, (3)sene, (4) ay, (26) gün sürer miydi?

         Miralay Sadık Bey’in HÜRRİYET VE İTİLAF FIRKASI, üst, üste iktidar olmuş; SAİT MOLLALAR, DAMAT FERİTLER, DÜRRİZADELER, NEMRUT MUSTAFA VE MUSTAFA SABRİ HAİNLERİYLE VE DAHİ İÇ VE DIŞ DÜŞMANLARLA BİR OLUP; ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI YİĞİTLERİNİN KARŞISINA DİKİLMİŞLERDİR. Hilafet orduları kurarak, İngiliz altınları dağıtıp, İngiliz silahlarıyla, TÜRK’Ü TÜRK’E KIRDIRMA OYUNUNU SAHNELEMİŞLERDİR. ..”

İzleyiciler

Blog Arşivi