26 Kasım 2010 Cuma

199- RAFAEL TRUJİLLO’UN GENERALLERİ!




                   OSMAN TÜRKOĞUZ
                   osmanturkoguz@hotmail.com
                   İzmir; 27 Kasım 2010.

                            RAFAEL TRUJİLLO’UN GENERALLERİ!

“Disiplinin olduğu yerde ordu vardır. Ordunun olduğu yer de Rusya’dır!” Gelibolu’ya yerleştirilen Beyaz Rus Kolordu komutanı. 1920.

“Dünya’da her millet icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortak sayılır!”                            Mareşal Gazi Mustafa Kemal

“Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı delikten süpüreceğinize onu kullanmalısınız!” Bir yetkili ve Kürt asıllı AKP’Lİ büyüğün Amerikalı yetkililere önerisi. Basından.

“KENDİ ORDUSUNU TAŞIYAMAYAN ULUSLAR, BAŞKALARININ ORDUSUNU TAŞIMAK ZORUNDA KALIRLAR.” Publio Cornelio Tacito (M.S.55–117) Sağ olasınız Sayın Mehmet Türker.

         Güney Amerika ve Ortadoğu kadar ihtilalcisi ve darbecisi bol bir bölge yoktur.
Bu sefer de elimizi Dominik tarihine daldıralım ve “Hayvan Hırsızlığından” gelen bir kanlı Diktatörden söz edelim. 24 Ekim 1891–30 Ağustos1961). Tarihleri arasında yaşamış olan Dominik Diktatörü Rafael Leonidas Trujillo’nun Hayat hikâyesi Panama Diktatörü Manuel Noriaga’nın hayat hikayesine benzemektedir. Ama onun kadar şanslı değildir.
Başka türlü kurtuluş yolu bulamayan Dominikliler, CİA’NIN güdümünde bir darbe düzenleyip, makineli tüfek ateşine tuttukları bu kanlı Diktatöre de kan banyosu yaptırtmışlardır.
Hayvan hırsızlığını bırakarak 1918 senesinde Dominik ordusuna girmiş, 1924 senesine kadar Amerika Birleşik devletleri deniz Kuvvetlerinde eğitilmiştir. Birden yıldızı parlamış ve Albay rütbesini kazanmıştır.
1930 senesinde Dominik Cumhurbaşkanı Horacio Vasguez’i bir askeri darbe ile devirerek iktidara gelmiş ve kendisini de Başkomutanlığa getirmiştir. 1938-1942 ve 1952 senesine kadar Dominik Cumhurbaşkanı sıfatını kullanmıştır.
Halkın yaşam seviyesini yükselttikçe bireysel ve toplumsal hürriyetleri kısmış, siyasi rakiplerini öldürtmüştür. Doymak bilmez bir para hırsına kapılarak Dominik devletinin kilit mevkilerine getirmiş olduğu yandaş hırsızlarla ülkeyi soyup soğana çevirmiştir.
Amerikan işgali de 1944 senesinde kalkmıştır. 29 yaşındaki oğlunu Dominik Hava Kuvvetleri komutanlığına getirmiştir. Amerika’dan gelen yardım paralarını bu komutan! “Aşk Güzel Şeydir’ filminin güzel yıldızı Kim Novak’a aktarmıştı. Kızı ile dans edenlere ve her önüne gelene subaylık ve generallik vermiştir. Öyle ki Dominik Genelkurmay Başkanlığı generallerinin sayısını bilemez duruma düşmüştür.
Ünlü ve Beynelmilel Hovarda Porfiroza Robeiroza’yı da general yaparak Paris’e büyük elçi olarak atamıştır. Bu ünlü Hovarda, bir kaza sonucu ölmeden önce Güzel bir Fransız aktristi ile de evlenmişti!
Generallikleri ulufe gibi dağıtmıştır. Son olarak ta, hürriyet ve demokrasi için çalışan Merebelle Kız kardeşleri yolda yakalayan askerleri bu üç kardeşin ırzlarına geçerek işkencelerle 25 Kasım 1960 tarihinde öldürmüşler ve cinayetlerine Trafik kazası süsü vermişlerdi.
         Bu kanlı Diktatörün Komünizme yönelme sevdasına düştüğünü gören Amerika Birleşik Devletleri Haberalma Servisi CİA, bir suikast düzenleyerek, çiftliğine giderken kendisini ve korumalarını öldürtmüştü.
         Bu hayvan Hırsızı, Darbe ve seçimle gelmiş, Dominik’i kanun ve Şahıs devleti haline sokarak, yandaşları hariç, tüm Dominiklileri perişan etmişti.
         Örnekleri çoğaltmak mümkündür; 1917–1922 yılları arasında Rusya’da iç savaş sürerken Lenin bir Astsubay Başçavuş’u Genelkurmay Başkanlığına getirmişti. Ankara’ya atadıkları Büyükelçi S.İ.Aralov da 18’inci Tümen komutanlığından gelmişti. Neye olmasın! Halkın elinden alınmış olan devlet kendilerinin olduktan sonra!
         Bendeniz; ”Farzedelim ki 35’inci madde de yoktur!” Başlıklı bir yazımda; ŞAHIS DEVLETİ, KANUN DEVLETİ ve HUKUK DEVLETİ kavramlarını anlatmıştım. Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde bir HUKUK DEVLETİ olan Türkiye Cumhuriyeti; önce KANUN DEVLETİ haline dönüştürülmüş, sonra da ŞAHIS DEVLETİ halinde döndürülmüştür. Türkiye Büyük Milletvekilleri Meclisi ve kabine ve dahi 964 rakımlı tepe de düzenlenmiştir.
         Onbaşı Adolf Hitler de; “Führer” olduktan sonra, Alman ordusunun komutanlarını maskaraya çevirmemiş miydi? Norveç’in işgalinde hatalı gördüğü Ünlü Alman Stratejisti ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Halder’in rütbesini Onbaşılığa indirerek Doğu cephesine sürmemiş miydi?
         Adnan Menderes te aynı yollara baş koymamış mıydı? İktidara gelir, gelmez Genelkurmay Başkanı ve Ulusal Kahramanımız Orgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman’ı, 15 General’i ve 150 Albay’ı emekliye sevk etmemiş miydi?
Bursa’da Demokrat Partisi Ocak başkanı bir emekli Albayın Mahkeme kararı ile general yapılmış olduğunu hatırlayanınız var midur?
         Son günlerde; haksız olarak açığa alınan üç Cumhuriyet Generali hakkında akla ve dahi hukuka sığdırılması mümkün olmayan açıklamalar yapılarak ülkemiz ve dahi Onurumuz Silahlı Kuvvetlerimiz gülünç durumlara düşürülmektedir.
         Konuya girmeden önce; Ünlü Lafonten’den bir öyküyü hatırlatmak istiyorum:
         “Derenin üst başında su içen aç bir kurt; derenin altında su içen bir kuzuyu görür ve bağırır:
         -“Burada su içtiğimi gördüğün halde, neden suyu bulandırıyorsun?”
         -“Kurt kardeş ben derenin alt başından su içiyorum. Su bulansa bile yukarıya akmaz!” Kurt vay anasını der ve:
         “-Altı ay önce de benim içtiğim suyu bulandırmıştın!” Der. Kuzucuk:
         “-İyi amma ben beş Aylığım’” Der. Kurt bu:
         “Üç ay önce anan bana bulanık su içirtmişti!” Der. Kuzucuk:
         “-Bu mümkün değil kurt kardeş; benim anam beni doğururken ölmüş!” Der. Kurt:
         “Suyu bulandırsan da bulandırmasan da ben seni yiyeceğim!” Der ve ol Masum Kuzucuğu yer!
         Bu üç Kahraman Generalimiz fabrikasyon ihbarlara göre düzenlenmiş olan suç dosyalarıyla Adliye mahkemesine sevk edilmişler. Adaletten Korkanlar Partisi Başkan ve Yöneticilerinin arzulamış oldukları karar çıkmayınca, bir üst rütbeye terfi etmeleri engellenmiş ama bir üst rütbe görevine de atamaları yapılmıştır.
         Askeri İdare Yüksek Mahkemesi kararı ile haklılıkları anlaşılarak idarenin tasarrufunun iptal edilmesi ve anılan kararın uygulanmasına günler kala 926 sayılı kanunun 65’inci maddesiyle ortaya yeni bir uygulama getirilmiştir.
Hoppala yavrum yaz geçti!
Ben senelerce hukuk uygulamış, Alay disiplin mahkemesi kararlarını onaylamış ve askeri mahkemelerde de Başkan ve üyelik yapmış, hukuk okumuş bir emekli Jandarma subayıyım.
Dava Yargıya intikal ettiğinden davayı tartışmayacağım. İktidarın, son suyu bulandırma şikâyetinin komikliğine değineceğim: ”Paşalar başarısızlarmış,” “çok zayiat verdirmişler!”
         Ne zamandan beri Türk Silahlı Kuvvetlerinde, Başbakan ve dahi Bakanlar Generallerin, subay ve astsubayların sicil âmiridirler!
Sıralı komutanların sicilleri bu generallerimizin bir üst rütbe görevini başarı ile yapabileceklerinden yanadır.
Bakınız; lütfen biraz düşününüz: Burada oynanmakta olan oyun, Türk Ordusu mensuplarının hizmette değerlendirme yönünü Siyasi İktidara, Atatürk Devrimlerine karşı olanlar tarafına döndürmek, Türk Ordusunun disiplin anlayışını kökünden sarsmaktır.
         Sayın İktidarın başı, bu oyunları, Türk Ordusunu sarsma ve küçültme oyunlarını, dıştan destek ve madalya alarak kendisini içeride de güvenceye almaya yöneliktir.
Bütün mesele, dışarıya karşı güçlü gözükerek “DELİKTEN AŞAĞIYA SÜPÜRÜLMEMEK KORKUSUNDA YATMAKTADIR!”
Bendeniz, sizin adınıza “yetti gari,” bir iktidar ülkesinin Silahlı Kuvvetlerine bu kadar düşman olmamalıdır! Diyorum.
”Güçlü gözükmek eylemleri, güçsüzlüğün işaretidir!” Ostüzü.

İzleyiciler

Blog Arşivi