TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
TV. Çeşmealtı,13 Eylül 2015.
KEDİLER ÜZERİNE BİR İNCELEME?!
SEMAVİ DİNLERDE;DİN ADAMLARI
KADINLARI AŞAĞILAMAK İÇİN HER NAMUSSUZLUĞU DİNE VE ALLAHA YÜKLEMESİNİBİLMİŞLERDİR.SANKİ
ONLARI BABALARI DOĞUTMUŞÇASINA.BENCE BU DAVRANIŞ İPNELİKLERİNİ GİZLEMEYE
YÖNELİKTİR.?!ŞEYTANIN KIZI GİLDA!RİTA HAYWOORT--ALDO RAY,1946,FİLM
Mayıs ayında, kiralık evimizin bitişiğindeki,
ceviz dallarının örttüğü çatıda bir kedi üç yavru doğurdu. Hemen süt alarak
yavruları beslediğim gibi, ana kediye de kıyma verdim. Önlerine içi su dolu bir
tas ta koydum. Yavrular büyüdüler, onları mama ile beslemeye başladım. Diğer
kediler de mamaların başında toplandılar. Haftada iki kilo kedi maması yemeğe başladılar.
Her sabah, kedilerimin mamalarını ve taze sularını verdiğim gibi ağaçları ve
çiçekleri de sulayarak güne başlamaktayım. Komşularımız, kedilerin bahçe
duvarında uyumalarından tedirgin oldular. Kedilerin ve yılanların olmadığı bir
dünyada fareler hükümdarlık kurarlar. Aslanların olmadığı yerlerde çakallar da
Aslan kesilmektedir. Namusluların sustuğu ve pustuğu yerlerde de hırsızlık
egemenliğini sürdürür. Kahramanların olmadığı yerlerde de hainler kahraman olurlar.
Doğada büyük bir denge vardır. O dengeyi de, felaketlerini düşünmeden insanlar
bozmaktadırlar. Sayın Feriha Çelik Han’ım, bir akşam yemeğinde, sırtına patisi
ile dokunarak,yemek isteyen bir Tekir kediden söz edince,ben de Gelin Gözlü
Kedi adlı yazımı yayımlamıştım.Sayın Sili Özerdim Han’ım da bir Orfozu
anlatmıştı.Bodrum’da su altı araştırmaları için dalış yapan ekipten Amerikalı
bir Bayan,bir Orfoza yiyecek vermekteymiş.Yiyecek vermediğinde de Ol Orfoz Ol
Bayanın saçlarını ısırarak çekermiş?! Kediler üzerine bir yazı yazmak isteyince
önce fareden söz etmenin uygun olacağını düşündüm:
Fare türleri: Aslında 500’den fazla fare türü vardır. Bir çift fare üç senede 20Milyon fareye ulaşır. Mücadele edilmezse hububatın ¾’ünü yerler. Tavşan büyüklüğünde, kedilerin de korktuğu fare türleri de vardır.
- Avurdu keseli fare,
- Bandikut faresi,
- Çekirge faresi,
- Çeltik faresi,
- Dikenli fare,
- Fırça kuyruklu fare,
- Hamster,( Kuş
gibi kafeslerde beslenir cambaz fare türüdür).
- Hasat faresi,
- Huş faresi,
- Kanguru
faresi,
- Orman faresi,
- Pamuk
faresi,
- Sıçrayan
fare,
- Yeleli fare,
- Kum
Faresi. Fareler en hızlı üreyen ve çoğalan kemirgen hayvanlardandır. Bir
fare senede Dört—Altı defa doğurur. Yavru fareler bir ay sonra çiftleşmeye
hazır hale gelirler. Hesaplanmıştır; bir fare, bir sene içinde 9223 fareye
ulaşmaktadır. Fareler, hububatın en azılı düşmanlarından birisidir. Tarlada,
ambarda, kilerde ne bulursa yerler. Kemirgendir, çok zeki bir yaratıktır.
Veba mikrobunu taşırlar. Gemi halatlarından limanlara inerler. Avrupa’yı kırıp,
geçiren Veba/TAUN/ salgının Failidirler. Bizim köy evimizin bahçesindeki
en gelişmiş narları bizden önce yerlerdi. Suni fildişinin mucidi de faredir.
Bir İngiliz bilgini kahvaltı yaparken, deney faresi oksijen şişesini beyaz
peynirin üzerine devirerek suni fildişini yaratmıştır
“CADILIK MI KÖTÜ YOKSA İNSANLIK MI? :
AVRUPA’DA CADI (KADIN) AVLARI?!
“Üst
tarafları kadındır onların ama alt tarafları hayvandır; bellerinden yukarısı tanrılarındır
ama aşağısı şeytanın malıdır. Cehennem, zulmet, kükürt kuyuları, alev, alev
ateşler, kaynar sular, pis kokular hep, hep oradadır…”
Yukarıda
okuduğunuz mısralar, Shakespeare’nin Kral Lear adlı oyunundan. Peki, böylesine
kötü olarak betimlenen kimler mi? Cadılar. Şu bizim masal ve filmlerden aşina
olduğumuz sevimli cadılar ya da çirkin, süpürgesiyle uçan cadılardan değil de
bir dönem diri, diri yakılan ya da asılan kadınlar!”
Kraliçe Viktorya döneminde, kediler, güzellik
sembolü haline getirilmiştir. Kedilerin dokuz canlı olduğuna inanılır. Kediler
yüksekten atılanınca dört ayak üzerine düşmektedirler. Müslüman Ulemasına!
Göre, Nuh’un gemisinde pislikleri yemeleri için domuzun burnuna sopa ile vurmak
suretiyle burundan bir çift fare düşürmüşler?! Mısırlılar, kedilerin de yeniden
dünyaya geleceklerine, REKRAASYON’A inanırlardı.
Japonya’da kediler
Kraliyete aitti.14’üncü asırda ipek endüstrisi fareler tarafından tehdit
edildiğin de kedilerin değeri de artmıştı. Japonlar, kedi katillerinin yedi
kuşak boyunca lanetlendiklerine inanmaktadırlar.Evcil kediler M.Ö.210 yılında
Çin’e gelmiştir.Çinliler,kedilerin belli bir yaşa geldiğin de başka bir canlıya
dönüştüklerine inanmaktadır.Hintliler göre de insanlar öldükten sonra,dünyaya
kedi olarak yeniden gelmektedir.Siyam’da, kendilerin başındaki ve kuyruğundaki
renk değişimi kutsal sayılmaktadır..
AŞAĞIDAKİ YAZI, SAYIN TURGAY TUNA’NIN
Cumhuriyet Gazetesi pazar eki;14
02 1999.ALINMIŞTIR:
“Tarihte
kedileri en çok yüceltenler Mısırlılar olmuş. Firavunlar döneminde kediye tekme vuranlar
ağır cezalara çarptırılmışlar. Kedi öldürenler ise idam edilmişler.
Tanrıça katına yükselen kediler bile var eski Mısır'da... Öykülere, efsanelere konu olmuş; tanrılık katına çıkartılmış bir varlık kedi. Hz. Muhammed bile hırkasının üzerinde kendinden geçmiş mışıl, mışıl uyuyan kediyi rahatsız etmemek için hırkasının bir ucunu kesmeyi yeğlemiş. EK: Anlatım doğru ama kişi yanlış: Ezan okunduğun da eteğinde uyuyan kediyi uyandırmamak için eteğini kesen Hanbeliye mezhebinin kurucusu İmam Ahmet b. Hanbeldir. Ostüzü. Kedi eski Mısırlar için kutsal bir hayvan. Nil vadisinin eski insanları kediyi neşe ve müziğin, güzel şarkıların, kıvrak dansların temsilcisi kedi kafalı tanrıça Bastet'le özdeşleştirmişler. Eski Mısır'daki hemen her evde kedi beslenmiş. İnanışa göre, bu güzel yaratık miyavladıkça evlerin içi tanrıçanın insanlara hediyesi sayılan neşeyle dolarmış.
Kedileri tekmeleyip kovalayan kedi düşmanları eski Mısır'da dünyaya
gelmediklerine şükretmeliler. Zira eski Mısır'da kediye vuran, tekmeleyen, kötü davrananlar en ağır şekilde cezalandırılmışlar. Hele, hele kedi öldürenler! Onların cezası da idammış. Tarihi kaynaklara çok
ilginç anlatılar var. İsa'dan sonraki devirlerde Romalıların Mısır'a egemen oldukları sıralarda, İskenderiye sokaklarında
dolaşan iki Romalı askerin önlerine çıkan, uğursuz saydıkları kara bir kediyi öldürmeleri üzerine, bütün bir mahalle halkı, Romalı askerleri linç edip, cesetlerini paramparça etmişler. Mısır mitolojisine göre Bastet, tanrılar tanrısı Ra'nın kızıdır. Ne olmuş, nasıl olmuş
bilinmez; bu güzel kız bir gün babasına kazarak, Mısır'ın güneyindeki Nubia çölünde inzivaya çekilerek korkunç bir aslana dönüşmüş. Gel zaman, git zaman Ra kızını Assuan yakınlarındaki Philae adasının kıyılarında Nil sularına giderek yıkanmış ve hemen
affedip, Mısır'a geri çağırmış. Bunun üzerine aslan görüntülü Bastet, orada sevimli bir kediye dönüşerek, üzerine bindiği bir kayıkla Mısır'ın kuzeyindeki Bubastis'e kadar gelip, bu bölgede tanrısal yaşamını devam ettirmeye başlamış.
Gözleri yaşlı, kırgın ve kızgın kız; neşe dağıtan, uysal, sevimli yaratığın simgelendiği güzel bir tanrıça olup çıkıvermiş?!
Tanrıça katına yükselen kediler bile var eski Mısır'da... Öykülere, efsanelere konu olmuş; tanrılık katına çıkartılmış bir varlık kedi. Hz. Muhammed bile hırkasının üzerinde kendinden geçmiş mışıl, mışıl uyuyan kediyi rahatsız etmemek için hırkasının bir ucunu kesmeyi yeğlemiş. EK: Anlatım doğru ama kişi yanlış: Ezan okunduğun da eteğinde uyuyan kediyi uyandırmamak için eteğini kesen Hanbeliye mezhebinin kurucusu İmam Ahmet b. Hanbeldir. Ostüzü. Kedi eski Mısırlar için kutsal bir hayvan. Nil vadisinin eski insanları kediyi neşe ve müziğin, güzel şarkıların, kıvrak dansların temsilcisi kedi kafalı tanrıça Bastet'le özdeşleştirmişler. Eski Mısır'daki hemen her evde kedi beslenmiş. İnanışa göre, bu güzel yaratık miyavladıkça evlerin içi tanrıçanın insanlara hediyesi sayılan neşeyle dolarmış.
Kedileri tekmeleyip kovalayan kedi düşmanları eski Mısır'da dünyaya
gelmediklerine şükretmeliler. Zira eski Mısır'da kediye vuran, tekmeleyen, kötü davrananlar en ağır şekilde cezalandırılmışlar. Hele, hele kedi öldürenler! Onların cezası da idammış. Tarihi kaynaklara çok
ilginç anlatılar var. İsa'dan sonraki devirlerde Romalıların Mısır'a egemen oldukları sıralarda, İskenderiye sokaklarında
dolaşan iki Romalı askerin önlerine çıkan, uğursuz saydıkları kara bir kediyi öldürmeleri üzerine, bütün bir mahalle halkı, Romalı askerleri linç edip, cesetlerini paramparça etmişler. Mısır mitolojisine göre Bastet, tanrılar tanrısı Ra'nın kızıdır. Ne olmuş, nasıl olmuş
bilinmez; bu güzel kız bir gün babasına kazarak, Mısır'ın güneyindeki Nubia çölünde inzivaya çekilerek korkunç bir aslana dönüşmüş. Gel zaman, git zaman Ra kızını Assuan yakınlarındaki Philae adasının kıyılarında Nil sularına giderek yıkanmış ve hemen
affedip, Mısır'a geri çağırmış. Bunun üzerine aslan görüntülü Bastet, orada sevimli bir kediye dönüşerek, üzerine bindiği bir kayıkla Mısır'ın kuzeyindeki Bubastis'e kadar gelip, bu bölgede tanrısal yaşamını devam ettirmeye başlamış.
Gözleri yaşlı, kırgın ve kızgın kız; neşe dağıtan, uysal, sevimli yaratığın simgelendiği güzel bir tanrıça olup çıkıvermiş?!
Gene eski Mısır tarihinde kedinin kutsallığını
en güzel şekilde yücelten
anekdotlardan biri de, İÖ 525 yılında, Mısır'ın kuzeyindeki Peluz bölgesine ait. Pers Kralı II. Kambis askerleriyle Mısır'ın kapılarına dayandığında, Peluz'da bekleyen Mısır ordularının çetin direnişi ile karşılaşmış. Ancak, kurnaz Pers kralı Kambis, Mısırlıların hassasiyetlerini göz önüne alarak, ne kadar kedi
varsa askerlerine toplattırıp bunları birer kalkan olarak kullanmış. Bu durum karşısında, Mısırlılar, tanrıça Bastet’in temsilcisi kedilere bir zarar gelmemesi için silahlarını bırakarak teslim olmuşlar. EK:1881 Senesinde, Hindistan’da İngilizlere karşı çıkan bir ayaklanmayı,İngilizler,”Fişeklerde kurşunun üstüne inek yağı konulmuştur?!Sözü ile bastırmışlardı.Hiç bir Hintli ateşli silah kullanamamıştır?!Ondokuzuncu asırda,fişeklerde kurşunun üstüne domuz yağı konulurdu.Yağlı kurşun sözü de buradan kaynaklanmıştır?! Anadolu muz’da bir beddua vardır:”Yağlı kurşunlara gelesice?!Ostüzü.Böylece, Mısır tarihinde Pers krallarının hüküm sürdüğü yirmi yedinci hanedanlık dönemi başlamıştır. İÖ. 2000 yıllarına tarihlenen en antik Mısır'ın ilk piramidi basamaklı piramidin bulunduğu sürdüğü yirmi yedinci hanedanlık dönemi başlamış bulunuyor.
Arkeozoologlar için eşsiz bir laboratuar. Geçen yüzyıldan beri burada yapılan kazılarda gün ışığına çıkartılan kedi mumyalarının büyük bir kısmı Kahire müzesinin depolarında korunduğu gibi; bir o kadarı da Paris'te Louvres,
İngiltere'de British Museum, Amerika’da Metropolitan Museum ve İtalya'daki Torino müzesi gibi müzelerini süslüyor. Beraber olabilmek için kutsallaştırmış oldukları sevgili kedilerini mumyalamışlar. Eski Mısırlılar, inanışa göre öteki âlemdeki yaşamda tekrar Çok güzel bir örnek de, Dünyanın beşinci büyük kenti Kahire'nin 32 km güney batısında yerdeki arkeoloji müzesinde bulunuyor. Mısır'da, geçen yüzyıldan beri Sakkarah'tan başka birçok kedi mezarlığı ortaya çıkartılmış Aralarında bronzdan, ahşaptan, granitten yapılmış olanları var. Eski Mısırlılar, ülkelerinin dört bir yanından kilometrelerce yol katederek, kedi tanrıça Bastet'in
Bubastis'teki tapınağına gelip kendilerine farz olan hac ziyaretlerini yerine getirirmiş. Kedinin gizemli bakışları, gözlerindeki çekicilik, antik Mısır'da bu hayvana verilen kutsal değerin en önemli nedenlerinden. Evinizde kedi besliyorsanız onu kızdırmayın!. Kedi tanrıçayı kızdırıp gazabına gelebilirsiniz. Şaka bir yana, eski Mısır dilinde kedinin adı "Myeou" imiş. Herhalde, miyavlama kelimesi de oradan geliyor.”
anekdotlardan biri de, İÖ 525 yılında, Mısır'ın kuzeyindeki Peluz bölgesine ait. Pers Kralı II. Kambis askerleriyle Mısır'ın kapılarına dayandığında, Peluz'da bekleyen Mısır ordularının çetin direnişi ile karşılaşmış. Ancak, kurnaz Pers kralı Kambis, Mısırlıların hassasiyetlerini göz önüne alarak, ne kadar kedi
varsa askerlerine toplattırıp bunları birer kalkan olarak kullanmış. Bu durum karşısında, Mısırlılar, tanrıça Bastet’in temsilcisi kedilere bir zarar gelmemesi için silahlarını bırakarak teslim olmuşlar. EK:1881 Senesinde, Hindistan’da İngilizlere karşı çıkan bir ayaklanmayı,İngilizler,”Fişeklerde kurşunun üstüne inek yağı konulmuştur?!Sözü ile bastırmışlardı.Hiç bir Hintli ateşli silah kullanamamıştır?!Ondokuzuncu asırda,fişeklerde kurşunun üstüne domuz yağı konulurdu.Yağlı kurşun sözü de buradan kaynaklanmıştır?! Anadolu muz’da bir beddua vardır:”Yağlı kurşunlara gelesice?!Ostüzü.Böylece, Mısır tarihinde Pers krallarının hüküm sürdüğü yirmi yedinci hanedanlık dönemi başlamıştır. İÖ. 2000 yıllarına tarihlenen en antik Mısır'ın ilk piramidi basamaklı piramidin bulunduğu sürdüğü yirmi yedinci hanedanlık dönemi başlamış bulunuyor.
Arkeozoologlar için eşsiz bir laboratuar. Geçen yüzyıldan beri burada yapılan kazılarda gün ışığına çıkartılan kedi mumyalarının büyük bir kısmı Kahire müzesinin depolarında korunduğu gibi; bir o kadarı da Paris'te Louvres,
İngiltere'de British Museum, Amerika’da Metropolitan Museum ve İtalya'daki Torino müzesi gibi müzelerini süslüyor. Beraber olabilmek için kutsallaştırmış oldukları sevgili kedilerini mumyalamışlar. Eski Mısırlılar, inanışa göre öteki âlemdeki yaşamda tekrar Çok güzel bir örnek de, Dünyanın beşinci büyük kenti Kahire'nin 32 km güney batısında yerdeki arkeoloji müzesinde bulunuyor. Mısır'da, geçen yüzyıldan beri Sakkarah'tan başka birçok kedi mezarlığı ortaya çıkartılmış Aralarında bronzdan, ahşaptan, granitten yapılmış olanları var. Eski Mısırlılar, ülkelerinin dört bir yanından kilometrelerce yol katederek, kedi tanrıça Bastet'in
Bubastis'teki tapınağına gelip kendilerine farz olan hac ziyaretlerini yerine getirirmiş. Kedinin gizemli bakışları, gözlerindeki çekicilik, antik Mısır'da bu hayvana verilen kutsal değerin en önemli nedenlerinden. Evinizde kedi besliyorsanız onu kızdırmayın!. Kedi tanrıçayı kızdırıp gazabına gelebilirsiniz. Şaka bir yana, eski Mısır dilinde kedinin adı "Myeou" imiş. Herhalde, miyavlama kelimesi de oradan geliyor.”
Kedilerin
yön bulma yetenekleri güvercinlerden daha gelişmiştir. Senelerce önceydi.
Etimesut’ta oturan bir aile, yazı geçirmek üzere, eşyalarını ve kedilerini
alarak Marmaris’teki evlerine giderler. Kedi,önce marketlerden sonra da
komşulardan başlamak üzere hırsızlığa başlar.Aile ne yapsalar,kedilerinin
hırsızlıklarını önleyemezler.Yaz mevsimi sonunda,kedilerini Marmaris’te
bırakarak Etimesut’a dönerler.Üç ay sonra;kedileri çok zayıflamış,kuyruğu ve
tüyleri yanmış olarak Etimesut’taki eve gelir.Köpeklerde bu huy yoktur!Kim
fazla kemik verirse o kapıya bağlanır.Asıl sahibini de hemen unutur?!