2 Şubat 2012 Perşembe

564/HİÇ DOĞMAMIŞ MUSTAFA KEMAL*-

                                                             
OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir; 02 Şubat2012
        
                           
HİÇ DOĞMAMIŞ MUSTAFA KEMAL!

Okullarımızda ve dahi her yerde, İstiklal Marşımız ve Mustafa Kemal’in Türk Gençliğine Hitabı kaldıracakmış!
Ayrıca her sabah okunan gençlik andı da okunmayacağı gibi, Türk Bayrağını göklere çekmek te keyiflere bırakılacakmış! Basın.
PS: Bu Al Bayrak uğruna şehit olanlar da, bunu sonra söyleyeceklerdir herhalde!
Bendeniz, düşündüm ki, Osmanlı Döneminde, öğrenciler: Üç defa Padişahım çok yaşa!” Derlermiş. Şimdi de aşağıdaki yemini etmelerini, G.Millilerimize önermekteyim:
                   “La ilahe illaki,
En büyük ermiş, Recep Beydir, Vallahi de, Billahi”

Mustafa Kemal’in Türk Gençliğine Hitabı yerine, aşağıda örneğini verdiğim Sn. Recep Tayyib Erdoğan’ın yeminin konulmasını, Türk İstiklal Marşımızın yerine de, ”Hamsiyi koydum Ankara’ya/Zıpladı gitti Amerika’ya da  Ortaçağa da!” Türküsünün konulmasını, Böyyük İslam Böyyüklerimizden niyaz eylerim. Sizlere ve dahi yalınız Bakanlarımıza, bu kafa ile gittiğimizde, ileride torunlarımıza okumak üzere, kaldırılacak dualarımızı iletiyorum.

         ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ:

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve haricî, bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!
—Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927


 (Arşivimden alıntıdır!)
Rahmetli Mehmet Akif’in(Ersoy) yazdığı,
 TÜRK İSTİKLAL MARŞININ ON KITASININ AÇIKLAMASI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
İstiklâl Marşı’nın ilk kıtasında şair Mehmet Akif Ersoy, Türk milletine cesaret vermek ve onda bulunan milli duyguları harekete geçirmek için şiirine “Korkma” diye başlıyor. Göklerde dalgalanan bayrağımızın hiçbir zaman inmeyeceğini, sonsuza dek bu topraklar üzerinde dalgalanacağını belirterek, Türk Devletinin varlığını devam ettireceğine olan yüksek inancını milleti ile paylaşıyor. Türk milletinin en son ferdinin ölmeden bu ülkenin asla teslim alınamayacağını anlatarak, bayrağımızı Türk milletinin varoluş ve bağımsızlık sembolü olarak görüyor. Bayrağa millet adına sahip çıkmakla, ay yıldızlı bayrağın dolayısıyla bu vatanın Türk milletine ait olduğunu ve hiçbir kuvvetin almaya gücünün yetemeyeceğine işaretediyor.
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl…
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!
İkinci kıtada bayrağa seslenen vatan şairi Mehmet Akif Ersoy, milletimizin bulunduğu zor şartlardan dolayı ay yıldızlı bayrağımızın kırgın ve küskün halini dile getiriyor. Şair, bayrağımızın öfkeli halini bırakıp göklerde dalgalanmasını, kahraman Türk milletine artık gülmesi gerektiğini söylüyor. Bayrağımıza, eğer bu şiddetli ve öfkeli halini bırakmazsa uğruna dökülen şehit kanlarımızın helal olmayacağını söyleyerek, bağımsızlığın Allah’a inanan milletimizin hakkı olduğunu ifade ediyor.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Burada şair “Ben” kelimesini Türk milleti adına kullanarak, Türklerin tarih boyunca hür bir millet olarak yaşadığını ve bundan böyle de bağımsız bir şekilde, kimsenin boyunduruğu altına girmeden yaşayacağını ifade ediyor. Türk milletinin özgürlüğünü elinden alacak olanların çılgın ve boş bir hayal peşinde koştuğunu söyleyerek, Türk milletinin bağımsızlık uğruna her türlü zorluğu aşabilecek güçte olduğunu, bu uğurda hiçbir engeli tanımayacağını belirtiyor.Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
“Medeniyyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
Batıdan gelen düşman kuvvetlerinin teknolojik olarak ağır silahlarla donanmış olmalarına rağmen, Türk milletinin maneviyatının üst seviyede olduğunun altını çizen Mehmet Akif, imanla dolu bir yüreği olan Türk milletinin Avrupa’nın her türlü gelişmiş silahlarından korkmaması gerektiğini, Türk vatanını ele geçirmek isteyen düşmanların boşuna heveslendiğini, asla imanlı kişilerin yenilmeyeceğini ifade ederek, medeniyet iddiasıyla insanlığa vahşet uygulayanların artık son hamlelerini yaptığını ve imanlı kimseler karşısında mutlaka yenileceğini izah ediyor.
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Türk insanına (askerine) hitap ederek başladığı mısrasında, ne pahasına olursa olsun yurdumuza düşmanların girmemesi gerektiğini, gerekirse bu uğurda Türk insanının bedenini siper olarak kullanmasını, yani ölmesi gerekiyorsa ölmesi gerektiğini söyleyerek; Allah’ın Kuran-ı Kerim’de Müslümanlara vaat ettiği günlerin en kısa sürede geleceğine olan inancını belirtiyor.
Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Şair Türk askerlerine vatan topraklarının kutsallığını hatırlatarak, toprak ile vatan kelimesinin arasındaki farka dikkati çekiyor. Vatan topraklarının sadece bir kara parçası olmadığını, binlerce şehit verilerek kazanıldığını anımsatarak, şehit atalarını aklından çıkarmamasını, ne pahasına olursa olsun bu cennet vatanın düşmana teslim edilmemesi gerektiğini söylüyor.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.
Akif, Türk vatanının cennet kadar güzel olduğunu, bu topraklar uğruna canlarını vermiş binlerce şehit bulunduğunu ifade ederek, bütün sevdiklerini hatta canını bile seve, seve vermeye hazır olduğunu ancak bu milletin var olduğu süre içerisinde bu topraklardan ayrı kalmamasını Allah’tan diliyor.
Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Müslümanların ibadethanelerine düşman elinin değmemesini Allah’tan dileyen Mehmet Akif, okunan ezanların dinin temelleri olduğunu belirterek, camilerde okunan ezanların sonsuza kadar susmamasını, vatanın her bir yerinde sonsuza dek duyulmasını istiyor.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır  ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Ezan sesleri vatanın her yerinde inledikçe şehit ruhlarının coşku içerisinde secdeye kapanacağını, ezan sesinin mezar taşlarına bile tesir edecek güçte olduğunu, vatan topraklarının düşman elinden tamamen arınmış olduğunda, ruhunun en temiz haliyle yerden göğe yükselerek huzur bulacağını anlatıyor.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!
Bu kıtada şair, zafer gününün heyecanını yaşayarak, ay yıldızlı bayrağımızın artık gururla dalgalanması gerektiğini ifade ederek, Türk milletinin artık yok olmayacağını, tarih boyunca hür yaşamış olan milletimizin yine hür olarak yaşayacağını, bağımsızlığın, Allah’a inanan ve güvenen Türk milletinin hakkı olduğunu anlatmıştır.
         Mustafa Kemalimizin Türk Gençliğine hitabı yerine aşağıdaki duanın, abdestli olarak okunmak üzere konulmasını irica ediyom.
1. Az sonra okuyacağınız metin, Günümüzün Başbakanı, deri değiştirir gibi gömlek değiştiren Recep Tayyib Erdoğan’ın, Henüz 1980’li yıllarda “Atatürk aleyhine etmiş olduğu yemin!” Dir.
2. Bu metin Trabzon Tire Askeri Arşivi’nde mevcuttur. Ayrıca aşağıda okuyacağınız metnin aynısını: www.oytrabzon.com sitesi, politika bölümü-Tarhan Taykut’un hazırladığı “Tayyib Erdoğan Yemini” adlı makalesinden aynen takip edebilirsiniz. NOT: Bu yemini, bir mahkeme dosyasından alarak bana da iletmişlerdi. Ben de, başta Sinoplu Politikacımıza, o zamanlar Rahmetli Erdal İnönü’nün genel sekreteriydi, ve tüm okuyucularıma iletmiştim. Ostüzü.
3. “Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma, dinim, Allahım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim. Amon.
Recep Tayyib ERDOĞAN.


  

İzleyiciler

Blog Arşivi