25 Eylül 2013 Çarşamba

1143/SALILAR UĞURSUZDUR HEP!


           TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. İzmir;25 Eylül 2013

                            SALILAR UĞURSUZDUR HEP!

Antakya’da, Komutanı olduğum Jandarma Er Eğitim Taburunun eğitim arazisi yoktu(1972/1975).Fransızlardan DAĞLARIN VE TAŞLARIN TAPUSUNU ALAN bir Mütegallibe aileden bedeli karşılığında eğitim ve kışla arazisi istediğimde bana gülerek:”Rütbeniz nedir ki! Biz, bir kravata ve bir  dolma kaleme ve bir Soğukoluğa senin Paşalarını ve Valilerini kullanmaktayız!”Dediler.Arazilerini Vergi değeri üzerinden kamulaştırınca da/ANAYASA MD.38/ beni Antakya’dan tayin ettirdilerdi.Kızıltepe’deki 117’inci Seyyar Jandarma Alay Komutan Vekilliğine nakledilmiştim.Büyük oğlum Cansın Türkoğuz Ortaokul son sınıftaydı,Rahmetli Küçük oğlum Tansın da İlkokul ikinci sınıfına geçmişti.

         Kızıltepe’e gelirken Tansının ilkokul öğretmeni de bizimle gelmişti.

 Ağustos zafer bayramını  Kızıltepe’de kutladıktan sonra;Tansın, öğretmenini Antakya’ya kadar geçirmek istemişti.Kızıltepe’ye dönüşte:”Babacığım,size bir vazife getirdim.İskenderun’dan Sarımazı’ya tırmanırken,Güneş denize sarkmış,anlatılamayacak bir Manzara oluşmuştu.Öğretmenim:”Tansın,biz burada sizinle çok yemek yemiştik,denizde de çok yüzmüştük. Babanızın belleği bunları kaydetmiştir.Bu konuda bir şiir yazamaz mı acaba?!”Dedi.

         Tansın; askerliğini Erzincan’da yaparken Mide Ülserinden ameliyat olmuştu. Tabipler kendi aralarında:”Ülser kansere dönüşmüş,bir senelik ömrü kalmış!”Diye konuşmuşlar.Bir asker arkadaşı da bunu Tansına yetiştirmiş.Tansın birden çöktü ve ters bir evlilik yaptı,34 günlük oğlunu geride bırakarak intihar etti,henüz 27 yaşındaydı.Oğlu Ezgihan bugün 19 yaşında ve bizden kopuk!Ben,ölüm günü olan 08 Eylül günü evraklarını karıştırırken sararmış bir kâğıttaki o şiiri buldum,çok üzüldüm ve için,için ağladım.Çok ta düşündüm ve o şiiri yayımlamaya karar verdim.Bağışlayınız.

                            SALILAR UĞURSUZDUR HEP!

         İki yolcu uğurladım Batı’ya

         Güneşle birlikte, Güneşle aynı renk.

         İki yolcu uğurladım Batıya

         Baharlar kadar taze, baharlara denk.

         Salıların en kötüsüydü o Eylül Salısı

         Ölümlere denk.

         Kutup yıldızı gibiydi şimdi;

         Soluk, parıltısız ve donuk,

         Ne hayaller kaldı gönlümde ne de renk,

         İki yolcu uğurladım Batıya

         Güneşle beraber, güneşlere denk.

 

         Gitti sıcaklığı dudaklarında yazın,

         Gitti saçlarında rüzgârları baharın.

         Gitti göl sazlarınca ince ve narin,

         Gitti masumluğunca Beyazın ve karın.

         Gitti Güneşle beraber,güneşlere denk;

         Gitti gözleri Yeşillim,dudakları Pembem,

         Saçlarında simsiyah bir renk;

         Gittiler güneşle beraber güneşlere denk.

 

         İki Eylül akşamı saat onsekiz otuz;

         Deniz durgundu Moruyla mavisiyle Alın;

         Batı’ya giden yolcular da  yorgun mu yorgun.

         Pembe tüllere sarılı Güneş,

         Bir gelindir şimdi bağrında denizin

         Utancından kıpkırmızı kesilmiş.

         İki kişi bu manzaraya bakıyordu;

         Denizse bir aşk akşamının sarhoşluğunda

Allı, Mavili ve Morlu Güneşi yutuyordu.

Güneşse Al duvaklı nazlı bir gelin

Utancından aheste, aheste

Denizin koynuna akıyordu.

O kalem ellim, elleri şakaklarında,

Yalnızlığın kar anlığına dalmış

Bu sevişmeye bakıyordu.

Saat 1930’da Sarımazı’dan Antakya’ya                                                Kayan bir yıldız gibi akıyordu.

Ben hep o günleri hatırlar,

O günlere ağlarım.

Yok, ondan başka benim kederli anılarım.

O iki Eylül sabahı bir yeşil sahildi sanki

Gözlerinde gözlerim.

İçinde ırmakları coşup, coşup çağlarken,

Dudaklarımda ayrılık şarkıları vardı Güzelim

Gözlerinde gözlerim için,için ağlarken.

 

 

 

        

 

                  

 

1142/ATATÜRK'E DÜŞMAN KADINLARIMIZA SERENAT!


               TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. İzmir;25 Eylül 2013

ATATÜRK’E DÜŞMAN KADINLARIMIZA

                        SERENAT!

         Bendeniz tutturmuşum bir ölçü:BAĞIMSIZ MUHAKEME,ÖZGÜR DÜŞÜNCE,SOMUT BELGE!Bunlara dayalı olarak ta Analiz;Sentez ve Yorum!

         Dün gece uyku tutmadı ve derin bir düşünceye daldım:Bu kadınlarımızın haklı tarafları hiç yok mu?!

         Bunlar Osmanlı Devleti ve Osmanlı Devri hayranları!Osmanlı Devrinin geri getirilmesini yürekten istemekteler.Osmanlı döneminde kadınlarımızın sıfatları ve yerleri nasıldı?

         Onüç yaşında ailesinden koparılarak saraya Cariye olarak satılan bir kız çocuğu, Perşembe gecesi ibrişimle tüylerinden temizlenerek,tozu yalanmış bir lokum gibi Padişahı zülcelalin koynuna sokulurdu.Şansı yaver giderse Padişahın gözdesi olur,bir çocuk doğurduğunda da padişahın nikahlı eşi olarak Şehzade anası olabilirdi.Aksi halde,yaşlandığında da bir çuvala konularak Kızkulesi açıklığından denize atılarak hürriyetine kavuşabilirdi!

         Ya da bir Paşanın veya bir Vezirin konağına Odalık olarak ya da Dördüncü kadın olarak girer,Hamama iki çarşafla giderek acele çarşaf değiştirerek sokağa fırlar gününü de gün ederdi.

         Bir esircinin eline düştüğünde de Avrat Pazarında satışa çıkartılırdı. Padişahtan izinli bir Avrat Satıcısını eline düşerek Anadolu Kervansaraylarında hileyi şeriye ile satışa sunulurdu./Ünlü Bestekâr Itrî Avrat Pazarında Muhasebe Müdürüydü/Sözün kısası ve özü: Kadın yalınız cinsiyetinden yararlanılan edilgen bir varlıktı.

         Tanrımız, Türk Ulusuna Mustafa Kemal Atatürk’ü ihsan ettiğinde Kadınlarımızın da Erkeklerden farkı kalmadı:Önce,Kadın-Erkek eşitliği sağlandı.Sonra da kadınlarımız erkeklerimizin ve Türk toplumunun baş tacı oldu.(-1)x(-1)=+1 oldu.Kadınlarımız,Yargıç,Yüksek Mahkemelere Başkan  oldular,Doktor oldular,Savcı oldular,Sanatkar oldular, Akademisyen oldular,Milletvekili,Vali,Kaymakam,Büyük Elçi, Bakan ve Başbakan oldular.Güzellik kraliçesi oldular,Sporda da dünyaya örnek oldular.Kadınlarımız,bu dünyada ve öteki dünyada edilgen sayılan kadınlarımız etkinleştiler.

         Kadınlarımız;yeteneklerine göre Türk Toplumunda ve dünyada lâyık oldukları konumu kazandılar.Bazı Din madrabazları, kadınlarımıza hâlâ dişilik açısından bakmakta ve değerlendirmektedirler.Hiç yeteneği olmayan ve bir yetenek kazanmak için de ceht etmeyen kadınlar,diğer kadınlarımızın yükselişini hazmedememektedirler.”Onlarda olan bende de var!”Mantığı ile dişiliklerini kullanarak Osmanlı Dönemi değerlerini arzulamaktadırlar.Sübjektif ölçülere göre herkes haklıdır!

         “Bilenle bilmeyen bir olur mu?!”İnsanlar,kadın olsun Erkek olsun Beyinleriyle değerlendirilir!Osmanlı Döneminde kadınlar apış aralarıyla değerlendirilmişti de!Edilgenlikten medet umanlar, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e doğal olarak düşmanlık duymaktadırlar!Çünkü,bir yetenek ortaya koyamadıklarından GÖT KILLIĞINA BİLE RAZIDIRLAR! Bazı başı bağlı Kadınlar, dünyaya Kocalarına domalmak için geldiklerine ve Dört kadın ile birlikte aynı yatağı kocalarıyla paylaşabileceklerini ilan etmektedirler.

 

 

İzleyiciler

Blog Arşivi