17 Ekim 2012 Çarşamba

835/HALK,DELİLERDEN NE DÂHİLER ÇIKARIR!

OSMAN TÜRKOĞUZ                                                                     osmanturkoguz@hotmail.com
 Çeşmealtı;06 Eylül 2010/İzmir;17 Ekim 2012,Daha ne yazayım!

                            HALK, DELİLERDEN NE DAHİLER YARATIR!

                İleti yazım ile: Ustalığını ilan ederek, herkesle ve her şeyle kavgaya tutuşan ;aslında kendisi ile kavgalı bir Acemi Diktatör Özentisinin anatomisini yazdığım yazımı iletmeden önce,bu yazımın okunmasını rica etsem.
                                       Belçika’dan Gelen Yılbaşı Tebriki
“ .”TÜRKİYE; ATATÜRK’Ü TANRIYA BORÇLUSUNUZ GERİ KALAN HER ŞEYİ DE ATATÜRK’E/TURQUIE,TU DOİS ATATURK A DİEU ET LE RESTEAATATURK.DanielDumoulin,                                                                     Bu Tebrik Kartı Ülkemize geldiğinde;AKP iktidarının KAHRAMAN SAYDIĞI, ölmüş bulunan ve yaşayan tüm hainlerimiz ve dahi yöneticilerimiz tüm dünyaca ve Belçikalılarca bilinmekteydi.Atatürk’ümüzün Yüce Tanrımızın Türk Milletine bir armağanı olduğunu Hıristiyan âlemi bildi de ;Allah ve din ile aldatanlar neden inkâr ettiler dersiniz?

Toplumun esir ettiği Mücrim delidir! Toplumu esir alan Mücrimse dâhidir! Cürüm ve Deha.
“Cürüm ve Deha, bir yaprağın iki yüzü gibidir.” Cürüm ve Deha.
Bir yerde dinden söz edildi mi, sıkı durunuz:  ya canınızı ya da malınızı alacaklardır!”Konfüçyüs.
“Tanrı iradesini hâkim kılmak için, yeryüzündeki iyi insanları kullanır. Kötü insanlarsa, kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar!”Giardano Bruno.16 Şubat 1600 tarihinde; Engizisyonca Roma’da yakılan Gök Bilgini Büyük Papaz.
“Muhterem Milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne çıkaracağı ADAMLARIN KANINDAKİ, VİCDANINDAKİ ASLİ CEVHERİ, çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasınlar!” Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK.

“NE BÜYÜKSÜN Kİ, KANIN KURTARIYOR TEVHİDİ!”Mehmet Akif Ersoy, Çanakkale şehitlerine.
POLİTİKA, YALAN TARİHİDİR!” Adolf Hitler.
“Sayın Ekselansları; bendeniz de soyca GÜRCÜ ASILLIYIMDIR!”Türkiye Cumhuriyeti Başvekili Sayın RTE’NİN, Gürcistan Cumhurbaşkanı Ekselans Mihail Saakişvili’ye, Tiflis’te itirafları.”Basından.

        Emekli J.Kd. Alb. Sayın Ahmet Avcı ile tanışıklığımız 29 Temmuz 1977 tarihine dayanır. Manisa İl Jandarma Alay Komutanlığı’nda tanışmıştık. İrtibatımızı da hiç yitirmeden bugünlere gelmiş bulunuyoruz.
Bu Aziz Meslektaşımdan bir ileti almıştım:
        “Sayın Komutanım; diktatörlerin ruhsal yapısı hakkında benden bir yazı istenmişti. Ben, ”bu işi Sayın Osman Bey yapabilir” diyerek topu size attığımı bilgilerinize sunarım!”
         Sayın Avcı’yı kırmanın yanında, utandırmak ve güvenini sarsmak ta vardı. Oturdum ilk yazımın altı sahifesini yazdım.
Meraklı birisi benim bir dosyamı okuduktan sonra, ol mübarek dosyayı silme çubuğunun üzerine koymuş. Açık duran yazıların tümü de silinmiş. Üzüntüden, ”hayır” sonucu çıkan devlet büyüğümüze dönmüş, mosmor kesilmiştim.
Eşim Sayın Hamret Hanım bir akıl verdiler:
         “Sizi, iflah ve ıslah kabul etmez bir Atatürkçü olarak bu Ramazan’ı Şerifte, her akşam Nutku okuyor!” Diyerek, Silivri’nin Müddei Hususisi Zekeriya Öz’e ihbar edeyim. Polis gelir ve silinmiş yazınızı, Mustafa Balbay’ın silinmişini okudukları gibi, okurlar. Üzülmenize de gerek kalmaz!” Dediler. Çok akıllıca ve güncel ve Yeni RTE’NİN Hukukuna da uygun bir çözüm olmasına karşın; bendeniz, yeniden yazmaya karar vererek bu satırlara kadar geldim.
         Bu konuyu, derinlemesine de incelemiştim. Bu tip yaratıkların hepsi de, tarihten günümüze, bir hastalığın, yetişme tarzlarından kaynaklanmış olan bir hastalığın pençesinde sosyal tradejilik bir facia yaşamaktaydılar.
         Sümer devletini yıkan Birinci Sargon, ”suyla gelen” olarak vasıflandırılan Elamlı bir piç idi!
Sümer Kıralının sarayında, altı adamıyla birlikte, Sümer Kıralının içkisini dağıtmakla görevliydi. Ne çilelerle, ne aşağılanıp, hor görülmelerle oraya kadar geldiğini tahmin edebiliriz.
Kıralların görevlerinin, içkilerini bile başkalarına dağıttırarak lüks içinde yaşamak olduğunu görerek Sümer devletini yıkarak, bu en kültürlü ve uygar ulusun başına zalim bir diktatör olarak oturmuştur.
         Panama Diktatörü Albay Antonio Manuel Noriega, Panama Genelevlerinin birisinde dünyaya gözlerini açmış bir piçten başka bir şey değildi. A
Amerika’da görmüş olduğu ”Psikolojik Savaş” eğitimiyle başarıya ulaşmıştı. Önce;1970 yılında, Panama gizli servisi G2’nin başkanı olarak, Panama Diktatörü Omar Tarrejos’un kirli işlerini ayarladı. Omar Tarrejos’un 1981 senesinde, bir uçak kazasında ölmesi üzerine de panama ordusu içersindeki hasımlarını diskalifiye ederek, 1983 tarihinde, Panama Diktatör’ü oldu.
İktidara gelir, gelmez diktatörlüğünü ilan etmiş; uyuşturucu ticaretine de el atmıştı. 1990 senesinde; Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Baba George Bouch’un emri ile Panama işgal edilerek Manuel Noriega da yakalanıp, (17) senelik bir hapis cezasına çarptırılmıştı.
2007 senesinde hapisten çıkar, çıkmaz da Fransa’nın isteği üzerine Fransa’ya teslim edilmiş; uyuşturucu paralarını Fransız bankalarından aklama suçu ile de, (76) yaşına bakılmaksızın, 07 Temmuz 2010 tarihinde, (7) sene hapse mahkûm edilmişti.
Bu Zavallı Antonio Manuel Noriega da, NARSİST PSİKOPAT hastalığının pençesine düşmüş bir zavallıydı. İleride geniş açıklama yapacağım.

                   İDİ ÂMİN DADA OUMEE (1925-16Ağustos 2003).
         Tarihin kaydettiği en gaddar ve yamyam diktatörlerden birisidir. Uganda’nın Koboka bölgesinde bulunan Kakwa Zenci kabilesindendir. 1943 senesinde; İngiliz Müstemleke Birliklerinde askerlik yaşamı başlamıştır. Kinci Dünya savaşında; Birmanya’da savaşmıştır.
Kenya’da İngilizlere karşı başkaldıran Mau Mau isyancılarına karşı,1952–1956 senelerinde bil fiil savaşmıştır. Önce Astsubay Başçavuş; sonra da subay yapılmıştır. Kendisinin hiç tahsili yoktur ve Boksördür. 1951–1960 yılları arası Uganda ağır sıklet boks şampiyonu olmuştur. 25 Ocak 1971 tarihinde; bir askeri darbe ile kendisine tüm makamları veren Başkan Milton Obete’yi devirmiş, Uganda Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı ve Uganda Devlet Başkanı olmuştur.
Kendisine çeşitli sıfatlar vermiştir: ”Uganda Cezaevleri Genel Müdürü!” En sonunda da; kendisini “İskoçya kıralı” ilan etmiştir. 1975 senesinde kendisini Mareşal yapmış; İngiltere eskici pazarlarından toplatmış olduğu madalya ve nişanlarla göğsünü doldurmuştur. 1976 senesinde de, kendisini ömür boyu Uganda Devlet Başkanı olarak ilan etmiştir.
         Anası bir büyücüdür. Akodli ve Lango kabilelerinin yok edilmesini emretmiştir. İktidarı sırasında 40.000-100.000 kişinin işkenceden geçirilerek öldürüldüğü hesaplanmıştır. Yakaladığı esirleri canlı, canlı yediği söylenir. Sarayındaki derin dondurucuda, ileride yemesi için insan cesetleri olduğu iddia edilmiştir. Kızdığı devlet başkanlarını rinkte dövüşmeye davet etmiştir.
Tanzanya devletinin desteğindeki Ugandalı gerillalar ayaklanarak, Mareşal! İdi Âminin güçlerini yenmiştir.
Ugandalı gerillalar, Başşehir Kampala’ya gelmeden İdi Âmin Libya’ya, oradan ırak üzerinden Suudi Arabistan’a kaçmıştır. Dört eşinden ikisi, idi Âmin’in (22) çocuğu ile Suudi Arabistan’a, İdi Âmin’in yanına sığınmıştır.

                   ÜNLÜ ENTEBBE BASKINI!
         3–4 Temmuz 1976 günleri Tel-Aviv-Paris seferini yapmakta olan, Fransız “Air France” Hava Yollarına ait, ”Air France Flight 139 sefer sayılı uçak”; Filistin Kurtuluş ordusu Militanlarınca kaçırılarak Uganda’nın Entebbe Hava Limanına indirilmişti. Uçağı, FKÖ. Adına, Alman Baader-Meinhof Terör örgütünden Wilfred Boose ve Bayan terörist Gabriela ve Beş Korsan kaçırmıştı. Oyunun Figüran oyuncularından birisi de Mareşal! İdi Âmin idi.
İsraillilerle mükemmel diyalogu olan bu dengesiz adam, İsraillilere oynamış olduğu bu kanlı oyunun da altında kalmıştı. Entebbe Hava meydanında rehine Yolculara koltuklar getirtmiş ve mükellef bir kahvaltı sofrası da sunmuştu. Rehineler arasında dolaşarak:
         “Yüce Tanrı tarafından sizleri kurtarmakla görevlendirildim!” Sözünü tekrarlamıştır.
         İsrail Başbakanı Benjamin Netahyanu’nun Ağabeysi Yarbay Yonatan Netahyanu emrindeki (200) İsrail Komandosu, (90) dakikalık bir operasyon sonucunda; (7) korsanı (48) dakika içersinde öldürmüştü. Ayrıca; 45) Uganda askeri ve (11) savaş uçağı da yok edilmişti. Bu operasyon sırasında; Operasyonu yöneten Yarbay Yonatan Netahyanu ölmüş (4) İsrail Komandosu da yaralanmıştır. (4) Rehine kurtarma operasyonu sırasında ölmüş; hastaneye kaldırılan Yaralı bir rehine de Ugandalı askerce öldürülmüştü. Vaktim olsa da bu operasyonun tamamını yazabilsem diyorum!
         Hiç tahsili olmadan, önce astsubay, sonra da Subay olan ve dokuz sene de Uganda ağır Sıklet Boks Şampiyonu olan İdi Âmin de, Şizofrenik bir ruh kabartısı içinde zırvalayan bir Narsist Psikopat idi.
         Tanrı’nın vermiş olduğu yüzüm, dünyanın en güzel yüzüdür!” Diye de övünüyordu.

                   ADOLF HİTLER!
         Doğum tarihi: 20Nisan 1889.
         Doğduğu yer: Braunau am inn, Yukarı Avusturya.
         Babasının adı: Alois Schicklgruber (1837–1903).    
         Anasının adı: Klana Pölzl (1860–1907).                    
         Ölüm tarihi: 30 Nisan 1945, Berlin, Başbakanlık sığınağı.
         Ölüm nedeni: Zehir ve tabancayla intihar.
         Hitlerin Büyük babası Johann George Hiedler, Aşağı Avusturya köylerinde gezginci bir değirmenciydi. 1824 senesinde; ilk evlenmesinden beş ay sonra doğan oğlu ve eşi öldüler. 18 sene sonra; Duerrenthal’in Strone köyünden, Maria Anna Schicklgruber adlı, (47) yaşında bir kadınla tekrar evlendi. 7 Haziran 1837 tarihinde; Maria’nın gayrimeşru bir oğlu oldu. Bu çocuk; Alois Schicklgruber olarak büyüdü. Maria Anna; 1847tarihinde öldü. Bu ölümden sonra, Johann George Hiedler ortalıktan yok oldu. 84 yaşında; Waldvierte’de, Weitra kasabasında yeniden ortaya çıktı. Bu sefer adını Hitler olarak yazıyordu. Üç tanıkla bir Notere giderek, kendisini ALOİS Schicklgruber’in babası olarak kaydettirdi! William L.Shirer, Nazi İmparatorluğu,1’inci C.S.24.
         39 yaşına kadar, Annesinin soyadını taşıyan Alois, doğum kayıtlarını tutan bir Papazdan, Üvey babasının Johann George Hiedler olduğunu öğrendi. Alois, özel izinle, ikinci dereceden yeğeni Klara Pölzl ile evlendi.
         Adolf Hitler bu ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Güstav İda bebek iken öldü. Dördüncü çocuk Edmund da (6) yaşında öldü. 21 Ocak 1896’da Kız kardeşi Paula Hitler doğdu. Hiedler, Huetler, Hueffler, ”Hiedler” soyadını kullandılar. Sonunda; bu soyadı “Hitler’e” dönüştü. Adolf Hitler, 1920’den sonra WOLF takma adını kullanmıştı. WOLF, Eski Almancada, ASİL KURT anlamına geliyordu! Alois Hitler; Viyana’da Yahudi asıllı Prinz adlı birisini Adolf’un Vaftiz babası yapmıştı!
         Hitler, bir ara İDA takma adını da kullanmıştı. Babası öldükten sonra büyük bir yıkıntıya uğramıştır. Babasından kalan parayı ablasına vermiştir. Lise üçüncü sınıftan, liseyi terk ederek öksüz çocuklar yurduna yerleşmiştir. 1909 senesinde de evsizler yurduna daha sonra da fakirlerin kaldığı bir eve taşındı.
Ressam olmak istiyordu; Resim Akademisi kendisini başarısız bularak kabul etmemişti. Homoseksüellerin eyleştikleri bir otele gidip gelmeye başlamıştı.
         İngiltere Başbakanı W.Churchill’in kendisine verdiği (11.000) gizli belgeyi inceleyen Walther C.Langer, Adolf Hitlerin kişiliğinin analizini yapmıştır:
         “Hitlerin normal kişilerden çok Eşcinsellerin yanında rahat ettiği doğrudur. Strasser’in belirttiği gibi; kişisel korumalarının hepisi de Eşcinseldi. Hitlerin Eşcinsel eşi olduklarını söyleyen iki oğlana da rastladığını belirtmiştir. Hitler’in, Eşcinsel arkadaşları için kullandıkları “BUBİ” adını kullandığı da büyük bir olasılıkla doğrudur!” Walther C.Langer, Hitler melek mi, Şeytan mı? S.164.
         Harvard Üniversitesi Psikoloji Kliniği Direktörü Dr. Henry A.Murray, Hitlerin kişiliği hakkında bir rapor hazırlamıştı:
         Counter Aktive Narsizm!” Hakaret, Eziklik ve aşağılanma ile dürtüklenen bir kişilik!” Yenilirse, İNTİHAR EDER! Teşhisini de koymuştu. Raporun adı da: ”Hitlerin Zihni/Gizli Savaş Dönemi Raporu”. Walther C.Langer,”The Mind of Hitler” adlı bir kitap yazmıştır.
         Adolf Hitler; Birinci Dünya Savaşı çıktığında, Bavyera Kıralı Üçüncü Ludwig’in izni ile Bavyera ordusuna katıldı. Fransız cephesinde iki defa yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Askeri takma adı: Onbaşı Böhmischen Gefreiter (Bohemyalı).
         Askerlik hizmetindeki başarılarından dolayı iki kere Demir Haç nişanı ile ödüllendirilmiştir:
         Aralık 1914’te; İkinci sınıf Demir Haç (Iron Cross Second Class);
         Ağustos 1918’de de; Birinci Sınıf Demir Haç, (Iron Cross Fırst Class) madalyalarıyla onurlandırılmıştır.
         15 Ekim 1918’de zehirli gaz bombardımanında kısa süreli körlük yaşamıştır. Bunu isterik krizine bağlayanlar da vardır.
         Onbaşı Adolf Hitler habercilik hizmetinin yanı sıra; askeri dergilerde yayımlanması için resimler de çekmiştir. ”Liderlik özellikleri yeterli olmadığından onbaşı rütbesinde kalmıştır!”
         Düşman kurşunu ile yaralandığından Gazilik madalyası da almıştır. Burada bir garip durum var.
Bu gariplik Resim Akademisine kabul edilmediğinde de mevcuttur. İki defa Demir Haç nişanı verilen bir askere ”Liyakatsiz!” Sicili vermek ırsiyetine bağlı olsa gerek diyorum. Viyana Resim Akademisine kabul edilmeme nedeni de aynı değerlendirmeden olabilir.
Adolf Hitler; altı sene askerlik yaptıktan sonra, askeri üniformasını çıkarmıştır. Politikaya atılmadan önce (2000) resim yaptığı hesaplanmıştır. Yayımlanan resimleri bir sanat eseridir.
         Etkili konuşmak için Astrolog Medyum Hanussen’den dersler almıştır. Her ders öncesi kendisine Morfin vurulmuştur!
         Fransız cephesinde; Müttefiklerin topçu bombardımanı başladığında, bir siperde saklanan Onbaşı Adolf Hitler’in içinden gelen bir ses:
         “Kalk Onbaşı Adolf Hitler, hemen mevzi değiştir!” Demiştir. Bu sesin emrine uyan Onbaşı Adolf Hitler, yeni mevziine ulaştığında, eski mevzisine bir top mermisi düşmüştür. O anda; Onbaşı Adolf Hitler; Almanya için Tanrının kendisini koruduğuna inanmıştır!
         Hitler, kendisini Almanya’nın kurtarıcısı olarak, insanüstü bir varlık gibi, özel görevle yükümlü olduğuna inanmaktadır!” Walther C.Langer, S.G.E. S.16.
         Ünlü Alman Filozofu Frederik Nietzsche-Nişi- “Zerdüş Böyle Dedi” adlı bir felsefe kitabıyla, insanüstülüğü Almanya’ya ve tüm dünyaya anlatmıştı. Kendisi de Frengiden çıldırarak ölmüştü.
1870–71 Almanya-Fransa arasındaki savaşa sıhhiye eri olarak iştirak eden, bu ufak, tefek Filozof, yaralı bir askere narkoz verirken kendisi bayılmıştır!
         Herman Göring; Birinci Dünya Savaşına pilot olarak katılmış, savaştan sonra Yüzbaşı rütbesiyle Alman Hava Kuvvetlerinden ayrılmış, uyuşturucu bağımlısı biriyken Nazi Partisine girerek Hava Mareşali rütbesiyle Alman Hava Kuvvetleri komutanı olmuştu. Bu uyuşturucu müptelası şöyle buyurmuştu:
         “Vicdansızım ben. Benim vicdanım Adolf Hitlerdir. S.G.E. S.52.
         Topal bacaklı Dr. Joseph Goebbels: ”Hitler hiç değişmez. Çocukken nasılsa, şimdi de öyledir!” Demiştir. Bu tanım çok önemli bir husus içermektedir. Dr.Joseps Goebbels; 1933 senesinde Nazi Partisine girmiş, toplumsal Psikoloji uzmanı bir aşağılık yaratıktır.
30 Nisan 1945 günü, Adolf Hitlerin sığınağında, karısı ve altı Oğlan çocuğu ile intihar etmiştir.    
         Adolf Hitler; ”Yahudiler ve Çingeneler, akrabalık bağları ile Üstün alman ırkını bozuyorlar!” Sloganı ile Alt ve Orta sınıf Alman kırsal kesimini etkilemeyi başarmıştı.
”Yalan ne kadar büyükse, inananı da o kadar çok olur!”Onun sözlerinden birisidir.
         “Ben, dünyaya insanları güçlü yapmak için gelmedim. Onların güçsüzlerini kullanmak için geldim!”
         Tam Narsist Psikopat bir ifade!
         Adolf Hitler, Münih’teki bir birahanedeki darbe girişiminden 01 Nisan 1924 senesinde (5) yıl hapis cezası almıştı. Dokuz ay cezaevinde kalarak Mein kampf –Kavgam-adlı kitabını yazmıştı.
         Alman Nasyonal Sosyalist Partisini ele geçirerek, ”Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi”—Nationel sosyalist German workers Party- adı ile politika arenasına atılmıştı. Kısacası Nazi Partisi adını alacak olan bu parti NSDAP kısaltması ile anılıyordu. Partiden istifa etmiş, geri dön çağırısı üzerine de, 1’e karşı 563 oy ile genel başkan seçilmişti.
         1928 genel Seçiminde 12 Milletvekili ile
         1930’da %18 oy ve 107 Milletvekiliyle,
         31 Temmuz 1937 genel Seçiminde de %37 oyla Alman Cumhurbaşkanı Mareşal Hindenburk’tan Başvekilliği-Şansölyelik- almıştı. Ocak 1933 tarihinde, Katolik merkez Partisiyle anlaşamadığından, 05 Mart 1933’te yapılan yeni genel seçimde oyların %44’ünü alarak, tek başına iktidar olmuştu.
         Alman Parlamentosunu yaktırarak, yangın faili olarak Hollandalı akıl hastası olan Van der Lubbe adlı  bir genci ve Bulgar Komünisti Dimitrof’u mahkeme huzuruna çıkartmıştır. Dimitrof’un savunması Hitleri ve yargılamayı yapan soytarı yargıçlar kurulunu deli etmiştir. Dimitrof beraat etmiş; Zavallı Van der Lubbe idama hüküm giymiştir.
                           
YETKİ KANUNU!
         Bu kanunla Reichtag-Alman Parlamentosu-yetkilerini (4) seneliğine Nazi hükümetine bırakıyordu! 2/3 Milletvekili çoğunluğu hile ile sağlanmıştı. (80) Milletvekili gözaltına alındı. Oylama yapılacağı gün; SA’LAR parlamentoyu kuşattılar.
         “23 Mart 1933 günü;” Halkta ve Almanya’daki Sıkıntının Kaldırılmasına Dair Yetki Kanun Tasarısı” kabul edildi.

         Bizdeki benzerliğe bir göz atalım: Anayasamızın (145)’inci maddesine göre; ”askerler işlemiş oldukları askerlikleriyle ilgili suçlardan Askeri Mahkemelerde yargılanırlar” hükmüne aykırı bir kanun, bir gece yarısı operasyonu ile MUHALEFETİN HABERİ OLMADAN VE KOMİSYONLARDAN GEÇİRİLMEDEN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLETVEKİLLERİ MECLİSİNCE KABUL EDİLEREK imzasız ihbar mektupları ve maskeli tanıklarla emekli ve muvazzaf subaylar polislerce yaka ve paça yakalanarak özel mahkemelerce tutuklanmışlardır!RTE’YE Kanun Hükmünde Kararname çıkartma yetkisi verilerek,Türk Hukuk sisteminin ve Evrensel Türk adaletinin  başına torba kanunları geçirilmiştir.
         02 ağustos 1934 tarihinde Alman cumhurbaşkanı Ünlü Mareşal Paul Von Hindenburk ölünce Adolf Hitlere gün doğmuştur.
Alkolik bir Polis komiserinin fişlemiş olduğu NAZİ yanlısı olmayan Polislerin 2/3 mesleklerinden kovularak yerlerine Nazizm yanlısı gençler alınmıştır. Ünlü GESTAPO örgütü de kurulmuştur. Hitler için tehlike arz eden SA örgütünün Homoseksüel lideri Yüzbaşı Ernest Röhm, yardımcıları Edmund Heinks, Gregor Strasser ve Kurt Schleicher, 29 Ocak1934 gecesi, öldürülerek SA mensupları da SS’LEERE- Schutz Staffel- katılmışlardır.
         Mart 1933 tarihinde uzun Bıçaklar gecesi olarak adlandırılan eylemler sahneye konmuştu. Yahudilere ait iş yerleri ve Nazizm’e zararlı görülen kitaplar yakılmıştı. Almanların Yahudilerle evlenmelerini yasaklayan yasalar çıkarılarak ivedilikle yürürlüğe konulmuştu, Adolf Hitler, milletleri iki grupta toplamıştı:
1-   Ari ırka mensuplar,
2-   Değersiz halklar!
         Özürlü çocukları hastanelerde iğne ile öldürttüğü söylenmiştir. Alman ırkını saflaştırmak için, İNSAN HARALARI kurarak, genç ve sağlıklı kız ve erkekleri buralarda çiftleştirmiştir!
         Strazburk Üniversitesinden bir doktor, savaşı fırsat bilerek her yaştan iskelet koleksiyonu yapmağa kalkıştığında neler mi olmuş! Çeşitli yaşlardan (200) çocuk, kız, kadın ve erkek anılan üniversiteye gönderilerek, iğne ile öldürülüp, iskeletleri koleksiyona renk katmıştır!
         Adolf Hitler; Alman Silahlı Kuvvetlerini iğdiş etmek için; sevilen iki Komutanı güpe gündüz eşleriyle birlikte Gestapo’ya öldürtmüştür. İsim benzerliğinden yararlanarak bir homoseksüel emekli Yarbayın ismini taşıyan Alman Genelkurmay Başkanını, aşağılayarak emekliye sevk etmiştir. Norveç’in işgalinde hatalı bulduğu Alman Genelkurmay Başkanını da emekliye sevk etmiştir. Rütbesini de Onbaşılığa indirdiği Orgenerali Rus cephesine sürmüştür.
         Adolf Hitler (42) Suikasttan kurtulmuştur. Mareşal Kont Helmuth Von Moltke’nin liderliğinde, Dr.Schacht, Belçika Valisi Von Falkenhausen, Mareşal Erving Rommel, Von Beck; Paris Valisi Kayl Heinrich Stupnagel, çok sayıda sivil görevli ve bir gözünü ve bir kolunu Kuzey Afrika’da kaybetmiş olan Kurmay Yarbay Kont Claus Fon Stauffenberp Adolf Hitleri öldürerek yerine Feld Mareşal Witzleben’i geçirmeye karar vermişlerdir. 20 Temmuz 1944 tarihinde; Hitlerin gizli karargâhında gerçekleştirilen bombalı suikast başarısız olmuştur. Harp Divanı’nın, sanıklar hakkındaki ölüm kararları hemen kurşuna dizilmek suretiyle infaz edilmiştir, Mareşal Witzleben kemersiz olarak verilen geniş belli bir pantolonu düşürmemek için elleriyle tutmasını mahkeme başkanı Nazi Yargıç alayla karşılayarak hakaret etmiştir. Bu ünlü aşağılık Nazi Yargıç ta bir hava bombardımanında ölmüştür. İdam cezasına çarptırılan Mareşal Witzleben, kasap çengeline asılarak öldürülmüştür. Geri kalan (5000) sanık, özel görevlilerce piyano telleriyle boğulmuştur. Bayılan kameramanların yerine yenileri geçirilmiştir. HOLOKOST adlı bu filmin TRT’de oynatılmasını MHP.  Başkanı Hüseyin Seyfullah Bey önlemişti! Onbaşı Adolf Hitler, (42) suikast girişiminden kurtulmuştu.
         Diktatörleri ve diktatör taslaklarını incelediğimiz zaman ruhsal yapılarının hemen, hemen aynı olduğunu görürüz. NARSİST PSİKOPAT!  Ve dahi Yetişme tarzı.Tüm Diktatörlerde ve dahi Diktatör heveslilerinde bu ruh yapısı mevcuttur.
         Ünlü Viyanalı Yahudi Dr. Ve Psikanalist Sigmunt Freud NARSİZM OLGUSUNU ORTAYA ATMIŞTI.
Kelimenin kökeni mitolojiden alınmıştır. Nilüfer çiçekleri nasıl suda kendi hayallerine âşık olarak yaşarlarsa, Narsist Psikopatlar da kendi ruh dünyalarında yaşarlar. Başkalarının hak ve ihtiyaçlarına aldırmadan kendilerini öne çıkararak hep önde kalma savaşını veririler. Her şeyi istedikleri gibi yönetmeye yönlendirmeye ve başkalarından yararlanmaya çaba gösterirler. Gerçek dışı güç ve para ve aykırı düşünceler geliştirilerek bir doyumsuzluk dünyasında yaşarlar. Bu durumu Sayın Dexter Morgan şöyle anlatmıştır:
         “Gerçek ya da hayali bir hakaret, ezilme ya da aşağılanma ile dürtüklenen bir kişiliği vardır Hitlerin!” Hitlerin kendisi de kendi karakterini ve ruh yapısını böyle tanımlamaktadır:Tüm şizofrenlerin ortak özellikleridir.
         “Ben; dünyaya insanları güçlü yapmak için gelmedim. Onların güçsüzlerini kullanmak için geldim!”
         “Beceri ve yetenek eğitim ürünü değildir. Bu yetenek kişide doğuştan vardır. Yani Tanrı’nın bir lütfudur!”
         Adolf Hitler Babasının bir Yahudi piçi olduğunu ve iki çeşit kan taşıdığını biliyordu. Viyana’da, Yahudiler lüks ve şatafat içersinde yaşarlarken, 13 yaşında bir çocuk olarak sefaleti oynuyordu. Kendisini Alman yetkililerinin de, Almanların hak ve hukuklarından ayrık tutması da hep bu Yahudiler yüzünden olmuştu. Tanrı kendisini özel yeteneklerle yarattığına göre; Almanların gözüne girecek ve kendisini yüceltecek bir yol bulmalıdır. ”Üstün yetenekli, yanılmaz ve yenilmez adamı oynamalıdır”!
Adolf Hitler hiçbir kimsenin yanında soyunmamıştır. Terzilerine bile ölçü vermek yerine eski giysilerinden provalar yaptırtmıştır. İki Kız kardeşi de aptaldır. Yeğeni genç bir Hanım ile girmiş olduğu bir aşk oyununda bu genç Hanım intihar etmiştir.
Berlin film stüdyolarından edinmiş olduğu genç ve güzel bir sevgilisi de intihar etmiştir. Kendisinden başkasını beğenmez ve kendi fikirlerinden başka fikirlere de inanmış gözle bakamaz. Narsizm ile Psikopatlık birleşince Şizofrenik bir tablo ortaya çıkmaktadır. Birleşik kaplar kanununa göre de Toplumsal Şizofreni ortaya çıkarak toplumu esir etmektedir! Kendisini, kendisinden dinleyelim:
         “Zayıfa acımak, Doğaya ihanettir.”
         “Düşünce özgürlüğü tüm kötülüklerin anasıdır. Eğer savaş kaybedilirse, bu benim umurumda bile değil. İnsanlar perişan olurlarsa olsunlar. Bir tek gözyaşı bile dökmem onlar için. Onlar hiçbir şey hak etmediler!”
         “Yalan ne kadar büyük olursa inananı da o kadar çok olur!”
         20 Temmuz 1944 suikastından sonra; çılgınlığı ve dengesizliği doruğa çıkmıştır. En büyük bilginler ve komutanlar peşinden gelince, hastalığı da artmıştır.
         Çeşmealtında, öğretmen bir karı-kocanın iki oğlu da anormaldir. Bu anormalliğin nedeni araştırıldığında: KAN UYUŞMAZLIĞI ORTAYA çıkmıştır! Kan uyuşmazlığına sahip liderlerde bu düşünce uyumsuzluğu ve davranış bozuklukları görülmektedir.Eşek ile atın çiftleşmesi neslini sürdüremeyecek Katır ırkını yaratmaktadır.
Şehzade Orhan; Bizanslı bir Tekfur kızı ile evlenmeye kalktığında Anası Mal Hatun şöyle itiraz etmiş:
         “Cengiz Hanın bir sözü vardır: Türk’ün kanına başka kan karışmadığı sürece Türkleri yenmek mümkün değildir.” Kan karışımı iki kişilik ortaya çıkarmaktadır. Tüm çocuklar Narsist bir ruh yapısındadırlar. Hep isterler. Çocuk büyüdüğünde diğer insanları da fark ederek diğergam olur. Çocukluk ruhu ile büyüyenler Narsist psikopatlığa da adaydırlar. Kendisiyle ve istekleri ile ve yalanla aldatmayla  bütünleşirler.
         İster misiniz; ülkemizde de Diktaya özenen bir Büyüğümüzü de masamıza yatıralım?
         “Tayyip anne tarafından Batum göçmeni bir Gürcü yahudisiydi. Babası tarafından, Cumhuriyet öncesi Potamya olarak bilinen Güneysu İlçesine bağlı Dumankaya ya da Rumca ismiyle PİLİHOZ köyünden Eşkıya BAKATLI Teyup’un torunuydu. Yani RUMDU!
         Bu konuyu anlamak istemeyenler, bir kere daha açık bir ifadeyle izah edeyim:
                   TAYYİP: Anne tarafından Gürcü Yahudi’si,
                   Baba yönünden ise RUM ÇOCUĞU idi.” Ergün Poyraz,” TAKUNYALI FÜHRER, s.28.
         Tayyip: ”Amaca ulaşmak için gerekirse Papaz elbisesi giyerim!” demiştir. Ergün Poyraz. S.G.E. S.104.
         Denizlili Fatma Durmuş, ”İlahilerden Halka Çağrı” adlı bir kitap yazarak 10.000 adet bastırıp, dağıtmıştır. Bakınız burada neler demektedir:
         “Tayyip Allah yolunun bekçisidir,”
         “Tayyip’i üzmek Allah’ı üzmektir.”
         “Sevenlerini de üzmek aynıdır.”
         “Susun, şiir değil dini yaşaman!” Ergün Poyraz, S.G.E. S.39.
        
Sayın Recep Tayyip Erdoğan; Tekirdağ’da şöyle konuşmuş: ”Rahmetli Menderes tam takır hazineyi doldurdu. Merhumu idam ettiler, Hazineyi boşalttılar!” Basın.
         “Biz, nabza göre şerbet verenlerden olmadık. Bizim kelamımız Rüşvet’i Kelam değildir. Biz, Van’da ne konuşursak Tekirdağ’da da onu konuşuruz.”
Bendeniz, hiçbir şekilde PAPAZ elbisesi giymem. Yalınız; 27 Mayıs 1960’tan sonra Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası açıldığında: (18) ton altın çıkmıştı. (104) ton altın Londra’ya rehin olarak gönderilmişti. Cennetmekân Rahmetli Mustafa İsmet İnönü, 1954 senesinde Düyun’u Umumiye borçlarını da ödeyerek; (127) ton altın, (300) Milyon dolar ve çok sağlam 950.000.000) Milyonluk bir bütçe bırakmıştı. Mark’ın alım değeri de (50) Kuruştu!
Şimdi soruyorum: Hangimizin dediği doğrudur!
                  
        
        

İzleyiciler

Blog Arşivi