TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
Osmanturkoguz@gmail.com
TV. İzmir; 11
Mart 2009/İHANETLER SÜRDÜKÇE!
Ülkemizin
Başsavcısı ve her şeyin de başı olan Sayın Bay Recep Tayyip Erdoğan,
Kurmaylarına kesin talimat vermiş!” İSRAİL POLİTİKAMZI AÇIKLARSANIZ FENA
CEZALANDIRIRIM!”Demiş!
ÇOPLATTIRIR MISINIZ? BİBER GAZI MI
SIKTIRIRSINIZ? ÇATMA DOSYALARLA ÖZEL MAHKEMELERİNİZE SEVK Mİ EDERSİNİ?
AĞIZLARINA /BİBER Mİ SÜRERSİNİZ?
“politikacılar, gelecek seçimleri
düşünür;
Devlet adamları gelecek nesilleri
düşünür.
Prof. Dr. Maurice Duverger
“Savaş
size Farz kılındı,gerçi size hoş gelmez….”Kur’anı Kerim,Bakara/inek/suresi
216’ıncıayeti.”O halde Allah yolunda çarpışın ve bilin ki Allah her şeyi işitir
ve bilir!”Bakara2/244 ayet.
“2/246:”Baksana,
İsrail Oğullarının Musa’dan sonra ileri gelenlerine! Hani onlar, bir
peygamberlerine:”bize bir kumandan gönder de Allah yolunda savaşalım.”Dediler.
O Da: Size savaş farz kılınsa acaba yapmamazlık eder misiniz?”Dedi.Onlar,bize
ne oldu a yurtlarımızdan çıkarıldığımız ve çocuklarımızdan ayrıldığımız halde
Allah yolunda savaşmayalım?”Dediler.Bunun üzerine savaş kendilerine farz
kılınınca da onlardan pek az hariç,yüz çevirdiler.Ama Allah o zalimleri bilir.”
2/279:Eğer
böyle yapmazsanız,o zaman Allah ve Resulü size savaş açmış olduğunu bilin…..”
/
DÖĞÜŞEN, İKİ KARDEŞ
KAVMİN TANRILARIDIR!
İzmir’deki işlerimi bitirip, Çeşmealtı’na
dönmek üzere, minibüse bindiğimde tanıdık bir sesin Yahudiler aleyhinde serenat
çektiğini gördüm.
O da beni
görerek:
-“Aha! Filozof ta geldi”, dedi.1944
senesinden beri Yahudi düşmanlığıyla yaşayan bir asker emeklisi arkadaş, her
nedense, bana hep FİLOZOF diye seslenmektedir.
Tüm
yolcuları selamladım ve esenlikler diledikten sonra:
“-Hayrola dostum, yine sazı eline
almışsın, biraz nefes alsan iyi olur!” Dedim.
-“Zaman, dinlenmek zamanı değil, GAZA
ZAMANI,” dedi.
Yol boyunca, Yahudilerle her Müslüman’ın
CIHAT yapması gerektiğini anlattıktan sonra; bana dönerek:
“-Bizim Filozof, benimle aynı görüşte
değildir”, dedi
Yolcular,
başlarını benden tarafa çevirerek:
“-Bu Filozof, Müslüman değil mi?” Dediler.
-“Benim gözüm, kulağım ve ağzım, aklıma
bağlıdır. Kulağınıza bağlı ağzınızla beni mahkûm ettiniz. Bendeniz; Mareşal
Gazi Mustafa Kemal Atatürk sayesinde Türküm.
Anayasamız gereği, inancımı hiç kimse sorgulayamaz” dedikten sonra; izin
verirseniz, ben de sizlere ve bu arkadaşa sorular sormak istiyorum”, dedim.
Yahudi
düşmanı arkadaş:
“Buyur Filozof, seni dinliyoruz,” dedi.
Sorularıma numara vererek başlayacağım.
1.
Endülüs Emevi Devleti’nin en gözde vatandaşları Yahudilerdi. Büyük Yahudi
asıllı Bilgin İbni MEYMUN, aynı zamanda, Mısır’daki Türkiye Devletinin de/DEVLETİT
TÜRKİYYE/ Baş Hekimiydi. Bu devletlerin halkı Müslüman’dılar ve Kuran’ı Kerim’e
de yürekten bağlıydılar. 15’inci asırda, Kuran’ı Kerim’e rağmen; neden ve niçin
Müslüman ve Yahudi ayırımı yapmadılar?
Sarı Selim’in karısı ve 3’üncü Murat’ın annesi
de, adı SONRADAN NURBANU olan, bir Yahudi kızıydı!
2. 1492 yılında; Kastilya ve Aragon
krallıkları, Endülüs Emevi devletini ortadan kaldırınca; Yahudilere iki şık
sundular:
A. YA HIRİSTİYAN OLUN;
B. YA DA İSPANYA’YI TERKEDİN!
Dünya üzerinde hiçbir devletin sesi
çıkmazken, VELİ LÂKAPLI Osmanlı Padişahı 2’inci Beyazıt, bu haberi duyar,
duymaz:
“Deli midir bunlar? Bunlarda hiç akıl
yok mudur? Tiz, donanma’yı Hümayunum, İspanya’ya giderek bu zavallıları ülkeme
getirsinler!” Ferman’ı Hümayununu verdi!
Ülkemize getirilen Yahudiler;
Karaköy’e, Eyüp’e, Selanik’e ve İzmir’e yerleştirildi.
Bu
Padişah Müslüman değil miydi?
Osmanlı’da
Kuran’ı Kerim baş tacı değil miydi?
Hiç bir
Osmanlı vatandaşı bu olayı, neden ve niçin, sesini çıkarmadan kabullendi?
Onlar;
Kuran’ı Kerim’in emirlerini bilmiyorlar mıydı?
O
ZAMAN, BAKARA SURESİ OKUNMUYOR MUYDU?
Yahudiler Osmanlı imparatorluğunun
sınırlarından içeri alındıklarında ne gibi yararları ve zararları oldu?
Ben
yanıtlayayım:
1. Osmanlı ordusunun topları için
tekerlekli kundak icat ederek, Osmanlı ordusuna armağan ettiler.
2.
Vergiye tabi oldular.
3.
Avrupa ile ticareti geliştirdiler.
4.
Sermayeyi hareketlendirdiler.
5.
Yeni sanatları getirdiler.
Tüm bunlara karşın, verdikleri
zararları sayabilir misiniz?
Bizim
arkadaş:
-Onlar Hz. Muhammed’e çok sıkıntı
çektirdiler, Müslümanlığı kabul
etmediler,” dedi.
- Herkesin Müslümanlığı kabul etmesi
şart mı?
Onlar,
hareketlerinin bedelini canları ile ödemediler mi?
Kureyza
Yahudi aşiretinin tüm ergin erkekleri, topluca öldürülmedi mi?
Kadın,
kız ve çocukları esir olarak satılmadı mı?
Bizim arkadaş: ”Onlar Allah’ın emri ile
öldürüldüler”, dedi.
“Tarih öyle yazmıyor. Hendek
çatışmasında, bir ağaç kökünün üzerine düşerek ölümcül yara alan Kureyşli bir
HAKEM’İN kararı üzerine öldürüldüler. Daha öncede; Beni Nadir ve beni Luka adlı
Yahudi aşiretleri, Medine’den kovulmadı mıydı?”Dedim.
Bizim arkadaş: “Uzun sözü bırak;
Yahudilerin öldürülmesinin Allah’ın emri üzerine gerçekleştirildiğini kabul
etmiyor musun?”Diye çıkıştı.
“-HİTLER, 6.000.000 YAHUDİYİ, KİMİN
EMRİYLE ÖLDÜRDÜ?
“- O DA ALLAHIN İŞİ “ dediler.
“Mademki, arkasında Allah vardı, Hitler
niçin yenildi?” dediğimde, hiç ses çıkmadı.
“O zaman, bugünkü Yahudilerin günahı
nedir?”Diye sordum:
“Kuran’ın hükmünü uygulamak” dediler.
“Peki, Hazreti Muhammed’in VEDA
HAÇCINDAKİ BUYRUKLARINA NE DEMELİ?” ”HERKES KENDİ YAPTIKLARININ HESABINI
VERECEK. Kimse, kimsenin yaptıklarından sorumlu olmayacak!”
Bu arkadaşımız, bireysel bir düşüncenin
peşinde. Toplumsal olarak, ulusal çıkarlarımızı gözetmemiz gerekmez mi?
Ben,
bunları burada söylemekten mazurum.
Yalınız,
izin verirseniz, yüce kitabımız Kuran’ı Kerim üzerine bir iki söz söylemek
istiyorum Eksiğim ve yanlışım olursa, bu arkadaşımız düzeltir!
Kuran’ı Kerim’i inceleyecek olursak,
içindekileri üç ana gurupta toplarız:
1- İBADET HÜKÜMLERİ,
2- MUAMELAT HÜKÜMLERİ,
3- MESELLER.
İslam’ın en önemli hükmü de, ZAMAN
DEĞİŞTİKÇE HÜKÜMLER DE DEĞİŞİR! Değil mi?
İbadet
hükümleri aynen kalıcıdır. Namaz, Kudüs’e yönelerek kılınırken; zaman değişmiş
Kâbe kıble olmuştur.
Müslümanlığın
ilk yılları bir egemenlik kavgasının hüküm sürdüğü yıllardır.
Bakara
suresindeki hükümler, o yılların Arabına yönelik hükümlerdir. Bunu, Endülüs
Emevileri ve Mısırdaki Devlet’it Türkiye de, Osmanlı da böyle kabul
etmişlerdir.
Osmanlı
İmparatorluğunun Yahudilere uyguladığı hoşgörü, aynen ve daha fazlası ile
Türkiye Cumhuriyeti’ne de yansımıştır; dedikten sonra, cebimden çıkardığım bir
belgeyi okudum.
Birinci
Dünya Savaşında; çeşitli cephelerde şehit düşen TÜRK TABİBLERİNİN MİKTARINI
VERİYORUM:
1- 140 TÜRK ASILLI TÜRKTABİBİ,
2- 32 ERMENİ ASILLI TÜRK TABİBİ,
3- 25 RUM ASILLI TÜRK TABİBİ,
4- 18 YAHUDİ ASILLI TÜRK TABİBİ.
Yolculardan birisi ve o arkadaşımız
itiraz ettiler:
“-Hıristiyan ve Yahudi şehit olmaz!” Buyurdular.
Türk asıllı tabipler niçin öldüler?
Vatanımızı ve dinimizi korumak için ölmediler mi? Pekiyi, şehit saymadığınız bu
kahramanlar niçin öldüler? Vatanımızı ve dinimizi korumak için ölmediler mi?
Osmanlı Devleti, bunları da şehit sayarak, yetimlerine şehit maaşı bağlamadı
mı?
Dediğimde,
yolculardan birisi:
“-Beyefendi, siz bizim aklımızı
karıştırdınız.” Dedi.
“Benim görevim, ezberlerinizi bozmak,”
dedim ve ekledim: ”Burası yeri değil amma, meseleye, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliği
açısından bakmamız gerek,” dedim. Yolcular, bir tuhaf oldular.
İneceğim
yere de gelmiştim, izin istedim, inerken, birkaç yolcu:
“ Beyefendi; sizinle aynı kanıdayız”,
dediler.
Arapların Yahudilere bakış açıları,
aynen bizim toplumumuza da yansımış. Bizim toplumumuz da, 1400 sene önceki bir
değerlendirmeye saplanıp kalmış.
Arap-
İsrail oğulları kavgası bir hegemonya kavgasıdır. Yüzümüzü birazcık olsun,
Tarih Dedeye çevirmekte yarar vardır sanıyorum:
MÖ. Önce, 13’üncü asırda; İsrail
oğulları, Mısır’da sürgündeydiler ve taş ocaklarında çalışmak zorundaydılar.
Hz. Musa; İmran adlı bir Yahudi mimarın, Firavun 1’inci SETİ’NİN kızı ve 2’inci
Ramses’in kız kardeşinden olan oğludur.
Bir sepet
içersine konularak, Nil nehrine bırakılan bir çocuk, Firavun 1’inci Seti’nin
kızının sarayının önüne gelmiş!
Bu
nedenle de o çocuğun adını, SUYLA GELEN ANLAMINDA, MUSA-MOŞE- koymuşlar.
Sümer
Devletini yıkan, gayrı meşru birisi olan Sargon için de SUYLA GELEN deyimi
kullanılmaktadır!
Hz. Musa;
Amon Rahibi ve Dayısı 2’inci Ramses’in muhafız alay komutanıydı. Nesebini
öğrendikten sonra; Mısır’da köle olarak tutulan İsrail oğullarının başına
geçerek, Mısır’ gizlice terk etti.
Tevrat’a
göre; Kızıldeniz yarılarak kendilerine yol verdi. Bu mucizeyi gösterdiğine
inanılan Hz. Musa’nın; VAATEDİLMİŞ TOPRAKLARI-ARZ’IMEVUT’U- bulmak için,
küçücük Sina yarımadasında KIRK SENE DOLAŞIP, DURDUĞU çelişkisi de anlatılır.
Tarihi
belgeler; Musa’nın adının HORSİF; karısının adının da TSİPPARO olduğunu
göstermektedir.
Hz. Musa’nın tanrısı, mensup olduğu
Yahudi aşiretinin rüzgâr tanrısı olan YAHVE, YEHOVA’-sıkça kullanıldığı
şekliyle YAHOVA’DIR.
İsrail oğullarının ELOHİM, ELOAH diye
atlandırılan bir tanrıları daha vardır; ELOHAYNU-ALLAHIM-diye çağrılır. TEVRAT
tercüme edilirken; bunlar, ALLAH olarak, ya da RAB olarak tercüme edilir.
Bu isim ELOH, İLOH, İLAH olarak
değişmiştir. Sonunda da ALLAH kelimesine varıldığı iddia edilmektedir.
ALLAH
kelimesi Arapça değildir. İslamiyet’in çıkışında; Güney Arabistan’da, küçücük
bir Arap aşiretinin putunun adının Allah olduğunu biliyoruz.
Uzun süren bir esaretten kurtulan
İsrail oğullarının maneviyatlarını yükseltmek için, onlara üstün nitelikli
sıfatlar verilmiştir.
Dini
metinlerinde, KABALA’LARDA VE TEVRAT’TA BU ANLATIMLARA SIKÇA RASLANMAKTADIR.
YEHOVA, bütün ulusları, mallarıyla
birlikte, İsrail oğullarının emrine sunmuştur.
İsraillilere
karşı gelenlerin kemiklerinin taşla kırılmasına da izin verilmiştir.
Bundan
birkaç sene önce; iki İsrail askerinin; bir Filistinli gencin ayak kemiklerini
taşla kırmaları, televizyonlara da yansımıştı.
39
kitaptan oluşan Tevrat’ın beş kitabı Hz. Musa’ya aittir. ”TORA, TORA”, TÖRE
adını taşır.
Tüm
kitaplara, Tevrat denilmiştir. Yahudi dinsel metinlerine göre; bütün ulusların
kadınları ve kızları İsrail oğullarının cinsel içgüdülerine tabidir.
İsrail
oğulları, yaptıkları her türlü toplumsal olayları, tanrılarının emir ve desteklerine
dayandırmaktadırlar.
Bu
konularda, Tevrat’a bir göz atmak yeterlidir sanıyorum:
“İsrail, Doğu Filistin’i tamamıyla ele
geçirmek için giriştiği savaşların en zorlusunu bundan sonra yapar.
Midyani’lere karşı imha savaşı! Lut’un torunları oldukları söylenen
Moab’lılarla hısım sayıldıkları için İsrail oğulları onları esirgemektedir, ama
Midyani’lere karşı amansızdırlar. ”H.Örs, Musa ve Yahudilik. S.135-136.”
Şimdi;
Tevrat’ın Sayılar bölümü 31-7-19’uncu ayetlerini hep birlikte okuyalım:
“Ve Rabbin Musa’ya emrettiği gibi,
Midyan’a karşı cenk ettiler ve her erkeği öldürdüler…
İsrail
oğulları, Midyan kadınlarını ve onların çocuklarını esir aldılar ve bütün
hayvanlarını, bütün sürülerini ve bütün mallarını çapul ettiler ve içinde
oturdukları bütün 3 şehirleri ve bütün obaları yaktılar.
Savaş
sonrası; savaşçılar, aldıkları ganimetleri ve esirleri getirince, Musa’nın
tepkisi çok korkunç oldu:
“Musa onlara dedi: Bütün kadınları sağ
mı bıraktınız? İşte, İsrail Oğulları’nın, Peor-Baal- meselesinde Balam’ın öğüdü
ile Rabba karşı tecavüz etmelerine bunlar sebep oldu. *-Hâlbuki daha önce,
Balamın İsrail’e iyilik dilemekten başka bir şey yapmadığını gene Tevrat
anlatmıştı—Ve böylece Rabbin cemaati arasında veba oldu.
Ve şimdi,
çocuklar arasındaki her erkeği öldürün ve erkekle yatmış olarak erkek bilen her
kadını öldürün. Ve erkekle yatmış olmayarak bilmeyen bütün kadın ve çocukları
kendiniz için sağ bırakın.” Sayılar:31-7-19.
“Ve bütün İsrail, orada onun ardınca
zina ettiler ve Gideon’a ve ev halkına bir tuzak oldu.” Hâkimler,8-27, Bütün bu
tecavüzler ve yıkımlar; bir melek aracılığı ile emirlerini ileten Yahve’nin
emirleriyle olmaktadır.
Tevrat, İsrail Oğulları’nın bir bakıma
tarihleridir. Tevrat’ın hangi bölümünün hangi tarihte yazıldığı bilinmektedir.
Tevrat’ta; her sefer dönüşü;
”binbaşıların, ganimet olarak yağmalanan altın ve kıymetli eşyaları
çadırlarında oturan Hahamlara verdiklerini”
yazmaktadır.
Kuran’ı Kerim’in sekizinci Enfal
suresinin ilk ayetinde: ”ganimetin, Tanrı ile peygambere ait olduğu”, yazılıyken;
Hüneyin gazvesinde; elde edilen:
1- 24.000 deve,
2- 44.000 davar,
3- 6.000 esir;
4- 300 okka altın, -Sayın
Ş.Keçeli,4,000 okka altın ve gümüş diyor.-
5- 600 okka gümüşün paylaşımda büyük
tartışma çıktığı için; aynı surenin 41’inci ayetinde, yağmadan elde edilen
ganimetin (8) zümreye paylaştırılması emredilmiştir.
Hz.
Muhammet’in sütannesi Âlime de ganimet olarak alınan esir kadınlar arasında
bulunmaktadır!
Hz. Muhammet, Mekke’yi gizlice terk
edip, Medine’ye sığındığında, orada yaşayan Yahudi toplumu ile 65 maddelik bir
anlaşma yapmıştı.-Taha Akyol; Medine’den Lozan’a-
Bu
anlaşmaya göre; Hz. Muhammet, kervan basma gibi eylemlere girişmeyecek,
Medine’deki huzuru koruyacaktı.
Bedir
Gazasında; kendisini Beni Nadir Yahudi aşiretinin öldüreceğini öğrenen Hz.
Muhammet; Beni Nadir Yahudi aşiretinin tüm mallarına el koyarak, kendilerini
Medine’den sürgün etti.
Uhut Gazasından sonra da; Beni Luka
Yahudi aşiretini, 24 saat içersinde, bir deve yükü eşya alarak Medine’yi terk
ettirdi.
Bir kış günü; Müslümanlığı kabul
etmemiş Kureyşlilerin, 10,000 kişilik bir kuvvetle Medine’ye saldıracakları
haberini Hz. Muhammet’in amcası Abbas bildirince, Medine’deki panik, şehrin
etrafına hendek kazılması ile durduruldu
Medine’de
yaşayan en büyük Yahudi topluluğu olan Kureyza; Mekkelilerle bir oldu. Kureyza
kabile reisinin kızı Safiye de, Hayber Yahudi aşireti reisinin oğlu ile
evliydi.
Mekkeliler,
Medine ablukasını kaldırıp, Mekke’ye dönünce; Kureyza aşiretinin anlaşmaya
uymama konusu gündeme getirildi.
Kazılan hendekten atlayarak geçmek
isterken, bir ağaç dikmesinin üzerine düşerek, ağır yaralanan bir Müslüman
hakem seçildi. Hasta haliyle Medine’ye gelen bu seçilmiş hakem, iki tarafı
dinledikten sonra; kararını açıkladı:
“Kureyza aşiretine mensup, bütün ergin
erkeklerin boyunları vurulacak; bütün malları ve mülkleri ellerinden alınacak,
çocukları, kadın ve kızlarına esir işlemi yapılacaktır. ”Meydana toplatılan
Kureyzalı erkeklerin, meşale ışıkları altında; bizzat Hz. Muhammet tarafından,
etek kıllarına bakılarak; etek kılları siyah olanlar cellâtlara teslim edilerek
boyunları vuruldu.*-İslam Ansiklopedisi, Beni Nadir, Beni Luka ve Kureyza
maddeleri.-
O minibüste, Yahudi düşmanı
arkadaşım:
“-Kureyza Yahudi kavmi, Allah’ın emri
ile öldürüldü!”Demişti.
İşin en
çok tuhafıma giden tarafı da; büyük bir din bilginimizin, aynı fikri
yayımlaması oldu:
Ol
bilginimizde, bu soruya yanıt olarak, gazetedeki köşesinde: ”Kureyza Yahudi
aşireti Allah’ın emri ile öldürüldü!” Diye yazdı,
-Hz. Musa, tanrısının emrini
uygulayarak kadın esirleri öldürtmüştür.
-Diğer kavimlere verilen her türlü
zarar, Hz. Musa’nın tanrısının emri gereğidir.
-Bütün kavimlerin malları ve canları
Musa Peygamberin tanrısının emri ile İsrail oğullarının tasarrufundadır.
-Tüm insanlara yapılacak işlemler Hz.
Musa’nın tanrısının emri gereğidir. Tevrat ve İsrail dini metinleri böyle
yazmaktadır.
Şimdi, gelelim İslam tarafına:
-23 senede, Kuran’ı Kerim’in 200’e
yakın ayet Neyis oldu-Nakzedildi- Kıble Kudüs iken Kâbe’ye döndü.
-Kureyza Yahudi aşiretinin tüm ergin
erkekleri, Ulu Tanrımızın emirleri üzerine öldürüldü! Kadınları, kızları ve
çocukları esir işlemine tabi tutuldu. Tüm mal varlıklarına Ulu Tanrımızın
emirleri gereği el konuldu VE SATILDILAR!
-Hz. Muhammet’in kölesi ve üvey oğlu
Zeyd’in boşadığı karısı, Hz. Muhammet’in yeğeni ve eski nişanlısı Zeynep’in,
Hz. Muhammet ile nikâhlarını bizzat Ulu Tanrımız kıydı.-Kuran’ı Kerim, 33’üncüAhzap suresi,37’inci ayet.-
-Kuran’ı Kerim’de, Ulu Tanrımız, Hz.
Muhammet’e:
“Ne bir eksik, ne de bir fazla, sen
tebliğ et” diye seslendi. 5’inci Maide
suresi, 67’inci ayet.
Şimdi de buradan 2’inci Bakara
suresine geçelim:
Bakara suresi, İsrail oğullarının
yaptıkları kötülükleri ve döneklikleri, uzun, uzun anlatmakta; tanrı’nın
nimetlerini inkâr ederek, Musa peygambere de Bin bir zorluk çıkardıklarını
sayıp, dökmektedir. Kuran’ı Kerime ve Hz. Muhammet’in getirdiklerine
inanmadıkları takdirde, nasıl bir Tanrısal azapla karşılaşacakları anlatılmaktadır.114’üncü
ayette:
“Allah’ın mescitlerinde (secde edilen
ibadet yerlerinde) onun anılmasını men edenlerden, onların harap olmasına
koşanlardan daha zalim kimdir? Onların hakkı oralara korkak, korkak girmekten
başkası değildir. Dünya’da rüsvaylık onlarındır. Ahiretde en büyük azap da yine
onların”.
211’inci ayet: ”Sor İsrail oğullarına;
onlara nice açık ayetler verdik. Kim Allah’ın nimetini; o nimet kendisine
geldikten sonra, küfr ile değiştirirse, şüphesiz Allah, cezası pek çetin
olandır” demektedir.
217’inci ayette:”..fitne katilden de
beterdir. Demektedir.
İsrail Oğulları’nın, kıyamete kadar,
yenilginin mahcubiyeti ile yaşayacakları anlatılmaktadır.
Prof. Dr. Sayın Süleyman Ateş,
senelerce önce, Milliyet gazetesi için hazırladığı iki küçük kitapçıkta, çok
ilginç bir yaklaşımda bulunmuştu. Hz, Muhammet, Mekke döneminde, Hz. İsa gibi,
bireyin kurtuluşunu sağlayacak ayetler getirmişti.
Medine döneminde; daha katı, bir devlet
için gerekli ayetlerle gelmişti. Tekrar Mekke döneminde inen ayetler daha
katıydı
Üç kutsal kitabı incelediğimizde,
şöylesine bir olgu ile karşılaşırız:
-Hz. İsa, bireysel olarak tüm insanları
kucaklamıştır.
-Hz. Musa, Yalınız İsrail oğullarını
kucaklamıştır.
-Hz. Muhammet, Kureyş kavmini ve
Arapları kucaklamıştır. Öncelikle; şu ayetlere bir bakmalıyız:
-42’inci Şuara suresi, 7’inci ayet: ”
Ve işte böyle sana –Hz. Muhammet’e-Arabî bir Kuran vah yetmekteyiz ki Umm’ul
kura’yı ( Mekke şehrini) ve çevresindekileri sakındırasın ve o toplama günü’nün
dehşetini haber veresin-Onda şüphe yok-, bir fırka cennet’te bir fırka sair’de
8 çılgın ateş içinde)”.
-12’inci Yusuf suresi, 2’inci ayet:
”Biz O’nu sana aklınızı çalıştırasınız diye ARAPÇA bir Kuran olarak indirdik.”
-14’üncü İbrahim suresi; ayet 37: ”Biz,
görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki
onlara açık, seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından Allah dilediğini saptırır,
dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azizdir, Hâkimdir o”.
-16’ıncı En Nahl-Hurma- suresi,103’üncü
ayet: ”Andolsun ki biz, onların “Kuran’ı ona bir insan öğretiyor” demekte
olduklarını biliyoruz. Nispet etmeye uğraştıkları adamın dili yabancıdır.
Oysaki bu, apaçık ARAPÇA bir dildir.”
-20’inci Taha suresi, 113’üncü ayet:
”Biz o’nu işte böyle ARAPÇA bir Kur’an olarak indirdik ve onun için de
tehditleri türlü yad elerle sıraladık ki, korunabilsinler yahut ta Kuran onlara
yeni bir hatırlatıcı, hatırlatma sunsun.”
-39’uncu Zümer suresi, 28’inci ayet:
”Bunu, eğrisi, büğrüsü olmayan ARAPÇA bir Kuran olarak indirdik ki, korunup
sakınabilsinler.”
-64’ÜNCÜ TEGABÜN SURESİ, 12’İNCİ AYET.
”ALLAH’A İTAAT EDİN, PEYGAMBERE İTAAT EDİN, EĞER BUNDAN YÜZ ÇEVİRİRSENİZ BİLİN
Kİ, PEYGAMBERİMİZE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDİR.”
Türkler için söylendiği iddia edilen
hadisleri bir kenara bırakıyorum. Şu iki hadis; canımı fena halde sıkıyor:
-Bütün dünya Müslümanlarını, Kureyşli
Müslümanlar yönetecek; bütün kâfirleri de, Kureyşli kâfirler yönetecek!”
1- MÖ.13’üncü asırda yaşamış olan Hz.
Musa’nın 10-13 emrinin varlığını biliyoruz. Hz. Musa’dan sonra; Tevrat yazıcısı
Hahamların, İsrail oğullarının yaşadığı dönemleri Tevrat’a eklediklerini de
biliyoruz.
Daha
sonraları; Tevrat’a inanırlık kazandırmak için, Tevrat’ın KELAMULLAH olduğu
inancı ortaya atılmıştır.
2- MÖ. 325 İznik konsülü ve 431 Efes
konsülü sayıları yüzleri çok aşan İNCİL’İ dört adet olarak kabul etmiştir:
a- Yuhanna incili,
b- Matta İncili,
3- Markos İncili,
4- Lukas İncili.
Bunlara KANONİK—YASAL—İNCİL DENİLMİŞ;
GERİ KALAN İNCİLLE DE APOKRİF OLARAK KABUL EDİLİP, YAKILMIŞTIR.
Daha
sonra; Barnabas İncili bulunmuştur. İncillerde, 23 yerde adının geçmesine
karşın Barnabas, kilise babalarınca aforoz edilmiştir.
1945 senesinde; Mısır’da bir çocuk
mezarında, bakır levhalara yazılmış, 114 surelik yeni bir İncil, Saint Thomas İncili bulunmuştur.
İnciller; Roma’ya Senato’ya
gönderilmiş, iki rapora dayanılarak yazılmıştır. Hz. İsa’nın hayat öyküleridir.
İlk İncil; Hz. İsa’nın ölümünden 160 sene sonra yazılmıştır. Tevrat, AHDİ ATİK;
İnciller de AHDİ CEDİT diye anılır.
Mademki;
Tevrat Tanrı Kelamıdır; İnciller de niye Tanrı Kelamı sayılmasın mantığı ile
Onlar da tanrı kelamı sayılmışlardır.
Prof. Dr. Sayın Süleyman Ateş, yukarıda
sözünü ettiğim iki küçük kitabında, Kuran’ı Kerim’in Kelamullah olmayıp,
Kelam’ı Resulullah olduğunu belirtmiştir. DOĞRUDUR DA, bir çan sesi ya da arı
vızıltısı gibi Hz. Muhammedin kulağına gelen Vahiyleri Hz. Muhammed Arap dilini
kullanarak açıklamışmış!
Emeviler döneminde; Kuran’ı Kerim de
Kelamullah olarak benimsenerek, diğer semavi kitapların sıfatı
kazandırılmıştır.
*Üç semavi kitap ta, tanrısal boyuta
taşınmış ve asırlarca böylece kabul edilmiştir.
*İsrail Devleti, Tevrat’a dayalı bir
din devletidir. Gücünü ve dayanağını Tevrat’tan alır.
*DEMOKRATİK, LAİK,
EVRENSEL HUKUKA DAYALI, SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİ OLAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİR
DÜNYA DEVLETİDİR.
*Türkiye Cumhuriyeti’nin dışındaki
Müslüman ulusların uyruğu olduğu tüm devletler de, Kuran’ı Kerim’e
dayandıklarını iddia eden, dogmatik, katı, çağımızın dışında, ortaçağda
yaşayan, KADINLARINI TANRISAL ÖFKE İLE CEZALANDIRAN BİRER FANATİK DEVLETTİR.
Allah’ın
kanunu kabul ettikleri Kuran’ı Kerim hükümleri dışında hiçbir hüküm kabul
etmemektedirler.
Filistin’de konuşlanan Hamas, İslami
Terör Örgütü de, Kuran’ı Kerim hükümleri dışında, hiçbir hükmü kabul etmediğini
bildiren bir örgüttür ve tüm dünya’da TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK KABUL EDİLMEKTEDİR!
İsrail, Tevrat’a dayanarak kendi
tanrısının emirlerine uymaktadır!
Arap Âlemi ve özellikle de İran,
Kuran’ı Kerim hükümlerine, kendi tanrılarının emirlerine uymaktadır!
İsrail
Devleti ve İsrail oğulları yeryüzünden kaldırılmalıdır!
Elinde
5000 adet basit rampalardan fırlatılan füze bulunan Hamas Terör örgütünün
düzenli bir askeri yapılanması da vardır. Bu füzeleri, evlerin balkonlarından,
okulların ve sağlık birimlerinin bahçelerinden, İsrail’e fırlatarak masum
insanların ölmesine ve sakat kalmasına neden olmaktadır.
İsrail’in
anında karşılık vermesi ile ölen Filistinlilerin cenazeleriyle de acındırma
propagandasına girişmektedir.
Kendi şehitlerine yapmadığı yardım kampanyasını
Türkiye Cumhuriyeti bile Filistinliler için yapmaktadır.
Hamas
Terör örgütü; ”BİR İNSANI ÖLDÜREN TÜM
İNSANLIĞI ÖLDÜRMÜŞ OLUR!” İslami
inanca da aldırış etmemektedir.
Filistin’de
seçimle gelen bir hükümet var iken:
Türkiye Cumhuriyeti’nin Hamas ile
siyasi diyalog kurması;
“Hamassız Filistin davası çözülemez,”
diye, ulu orta beyanlarda bulunması, en sonunda, Türkiye Cumhuriyeti’ni PKK ile
bir masaya oturtabiliri hesaplaması gerekmektedir.
-Hamas, Iranın ve diğer destekçi Arap
ülkelerinin taşeronluğunu yapmakta; Hamas yöneticileri de, bu arada lüks içinde
4-5 kadınla saltanat sürebilmektedir.
Yukarıdan beri açıklamaya çalıştığım
nedenlerden dolayı, Arap ülkelerinin İsrail ile anlaşması mümkün değilken;
Sayın RTE’ nin arabuluculuğa soyunması, duyguları ile düşünen ve duygularıyla
karar veren kuru kalabalıklardan alkış ve oy alır.
Amma,
velâkin, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN DIŞ POLİTİKASINI VE DIŞ İTİBARINI YARALAR. ARAP
ÂLEMİ, İSRAİL İLE ANLAŞMAYA VARDIĞI GÜN; İÇ SORUNLARINI ÇÖZÜLEMEZ BİR HALDE
BULUR.
-Hamas’ı siyasi muhatap yaparak,
İsrail’i yüklenmemiz, YAHUDİ LOBİSİN’Nİ YİTİRMEMİZE neden olur.
-İsrail ile dost olarak dış hatta
çıkmış olan Türkiye, bu dostluğu yitirmekle, tamamen kuşatılmış olarak kalır.
-Haber alma ve teknik yararlanmayı
yitirir.
-İsrail’i bir terör örgütü için
yitirmek başımıza çok işler açar.
Kemalist sistemi yıkarak Kuran’a dayalı bir
şeriat sistemi getirmek için yemin ve kasem eden Sayın RTE’NİN, Davos’taki
çıkışı mı TAKİYYEDİR; YOKSA ARABULUCULUK TEKLİFİ Mİ TAKİYYEDİR?