29 Aralık 2011 Perşembe

512/GÜL'ÜN SÜRESİ BİR MEVSİMLİKTİR ANCAK VE ANCAK!

                                                                                   
OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir;29 Aralık 2011.

                        GÜL’ÜN SÜRESİ BİR MEVSİMDİR!”
Önce sararır, sonra kurur ve TAÇ’ Yaprakları da dökülür. Bülbülleri de önceden susmuş olur! OSTÜZÜ.
            GÜL bir çiçek adıdır da. Dağlarda yetişen yabanileri, gül yağı çıkarmak için Isparta’da yetiştirilenleri, saksılarda ve bahçelerde ve dahi Kayseri’de yetiştirilenleri de vardır. Avrupa’dan yetiştirilmiş olarak getirilenleri üst tabakalarca çok tutulur.Kara Gül için Avrupalı Gülcüler tam üçyüz sene uğraşmışlardır.Aşı olan “GÜL” Avrupa ve Amerika’da da çok tutulmaktadır.
            GÜL’ÜN çok kıskanç tabiatı vardır. Dağlara ve Taşlara bazı politik yazılar yazılmasına yabancı dostları adına çok içerlemektedir. GÜL’E ne kadar destek verseniz bülbülleri susunce GÜL’ÜN vadesi de dolar.
            Milletvekillerimizin bir “Gece yarısı ekspresi” hızı ile çıkarmış olduğu ballı kaymak yemesine doyum olmaz, parmak ve parmak adlı yasayı Sayın GÜL onaylayacak mı? Onaylamazsa ne mi olur? Hiç GÜL’ÜN vadesi de dolar. Onaylarsa,iç ve paralı desteklerle GÜL’ÜN vadesi biraz daha uzar, olan tüyü bitmedik yetimlerimizin ve şehitlerimizin hakkına olur.
   

511/KEŞAN MÜFTÜÜSÜNE SUALİMDİR!

                                                      

            OSMAN TÜRKOĞUZ
            osmanturkoguz@gmail.com
            İzmir;29 Aralık 2011.

                                    KEŞAN MÜFTÜSÜNE SUALİMDİR!
            Hazır bir Din Uleması bulmuşken Keşhan Müftüsü Süleyman Yeniçeri’ye eskiden kalma bir sualimdir.
            Bendeniz 1962/1965 yılarında Manavgat ilçe jandarma bölük komutanlığı görevinde bulundum. İlçede polis teşkilatı da yoktu. Merkez jandarma karakol komutanı Jandarma Astsubay Başçavuş Sayın Hakkı Cumhur—Hayatım boyunca tanıdığım en namuslu insandır-- telefon etti:”Komutanım, işiniz acele değilse karakola kadar gelir misiniz!”Dedi hem de gülerek. Manavgat’ta çok kız kaçırma olayı olur. Kızın ırzına geçilmişse, kız bunu iki şekilde ifade eder: Yapıştı ya da dökülen süt toplanmaz!” Karakola indim ki ne göreyim, oradakiler gülme krizine tutulmuşlar. Karakol komutanının odasında sakallı bir adamla, Ilıca köyünden bir genç adam vardı.”hayrola!” Dediğim de o genç Ilıcalı:”Sayın komutanım, bu Ramazan imamını bizim eşeğe yapışırken yakaladım!” Dedi. Bu olay, Cumhuriyet Gazetesinin ön sahifesinin başında da yayımlandıydı. Sene 1963/1964 olabilir.
            Seki Köyü imamı evli bir kadınla bir ve beraber iken kadının erkek kardeşi tarafından yakalanmış. Kadının kocası zina davası açmıştı. Bilirkişi olarak ta beni seçmişlerdi, görgü tanığı Çocuk:”Ben, ablama iftira eder miyim, ikisini de “YAPIŞIK” halde gördüm ve Hocamız can havliyle ikinci kattan bahçeye atladı!”Diye ısrar etmekteydi, Karşı tarafın Avukatı:”İkinci kattan atlamak mümkün değildir!”Diyerek savunmasını yapıyordu. Yapışma fiilinin olduğu ikinci kata çıktım ve oradan altlanılmaz denilen  evin arka kısmına bakan pencereden bahçeye atladım. Ve raporumu sözlü olarak orada ve de hemen açıkladım:
            “Birinci katta yapılan zina filinin Sanığı, ya kapıdan çıkar,ya da birinci kat penceresinden arka bahçeye atlar. .İkinci katta yapılan zina fiilinin sanığı bir imamsa, canını hiçe sayarak, imamlığını kurtarmak için ikinci katın penceresinden donsuz ve tumansız arka bahçeye atlar. Bilirkişi olarak seçilmiş olan ben, Manavgat İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Osman Türkoğuz da, adalet yerini bulsun diyerek canını hiçe sayarak ol namlı pencereden bahçeye atlar!” O zaman Zina yapmak şikâyete bağlı bir suçtu. Ol İmamın bana bakışını unutamam. Her iki Zina Sanığı da hüküm giymişti.
            Şimdi, Ol Müftü Süleyman yeniçeri’ye soruyorum: Kapı dururken pencereden atlamanın dinde yeri var midur!

510/KAPIDAN VE BACADAN GİRMEK!

                                                             
            OSMAN TÜRKOĞUZ
            osmanturkoguz@gmail.com
            İzmir;29 Aralık 2011,

                                   KAPIDAN VE BACADAN GİRMEK!
“Kapıdan girmiyor da bacadan giriyor. dürüst olsa kapıdan            girerdi!”Cennetmekân ve Rahmetli NOEL BABA hakkında;Keşan Müftüsü Süleyman Yeniçeri.
“Ölülerinizi Rahmetle anın!”İslam’ın en büyük hükmü.
            Öncelikle günümüzde İstanbul’da sahneye konulan “Keşanlı Ali Destanı’na” yeni bir tip olarak bu Mifti’nin! Konulmasını öneririm. Salisen bu konudaki sözlerimi de eydirirm.
            Noel Baba dediğimiz ölünce ölümsüzlüğe eren kişi bizden birisidir Antalya’nın Demre ilçesindendir. MÖ.245 tarihinde Patara’da doğmuş,326 tarihinde de aynı yerde ölmüştür. Birçok adlarla adlandırılmıştır. Aziz Nikola,Santa Claus,Heilige Nikolaus,ve NOEL BABA.Kemikleri 1087 tarihinde İtalyan tacirleri tarafından Bari şehrine kaçırılmıştı.Kalan kemik parçaları da Antalya müzesinde sergilenmektedir.1955 senesinde Türk Posta İdaresi tarafından NOEL BABA PULLARI çıkarılmıştır.
            05/07 Aralık 1983 tarihinde Antalya’da NOEL BABA SEMPOZYUMU düzenlenmiştir. Her sene tekrar edilen bu Sempozyumlarda:”Anadolulu bu Saint Nicholas’ın,--NOEL BABA’NIN--insan sevgisinden yararlanarak, dini inancı değişik tüm insanlara barış, dostluk ve kardeşlik çağrısı yapılır!”
            Bacadan inmesi sembolü, yaptığı hayırları ve verdiği armağanları kimsenin görmemesini anlatmaya yöneliktir. Hacılar, Hocalar, Müftüler ve OY! Uğruna bulgur dağıtanların girmiş olduğu kapıdan girseydi NOEL BABA olmazdı.
            Bu Yeniçeri soyadı bana ilginç bir çağrışım yaptı:12 Eylül 1683 tarihinde, Osmanlının uğramış olduğu Viyana bozgununda, uyumakta olduğu evin damına evin bacasından çıkan bir Yeniçerinin o bacaya konulmuş heykeli vardır. Keşhan Miftisi! Süleyman Yeniçeri Viyana’ya gidip te ol bacaya bakabilir belki ilişiği olabilir.
            Sonra aklıma bir şiir de geldi. Kuran’da kapıdan girin ayeti varmış, pekiyi pencereden tapbadank girene ne denilir?
                        “Ela da gözlerine kurban olduğum Kör kız,
                        Sarı da saçlarına kurban olduğum Kel kız.
                        Gel sarılıp, yatalım, sen evinde, ben evimde yalınız.
                        NEYE GİRDİN KAPI DURURKEN, PENÇEREDEN TAPBADANAK!
                        Gel seni öpeyim Müftünün tarihe sıçtığı gibi şappadanak!”

İzleyiciler

Blog Arşivi