10 Haziran 2016 Cuma

2110/YENİ ANAYASAMIZ NASIL OLACAK?!


 

                     TC.                                                         

           OSMAN TÜRKOĞUZ

         osmanturkoguz@gmail.com

         TV.İzmir;21 Nisan 2012.

              YENİ ANAYASAMIZIN NASIL OLACAĞI!

                                   FEDERAL TÜRKİYE CUMHURİYETİ!

                                   TÜRKİYE FEDERAL DEVLETİ!

                                    FEDERAL TÜRKİYE!

                   SİZLERE ÖMÜR TÜRKİYE?!

                   JAPON ANAYASASI NASIL HAZIRLANDI?  

ŞİKAGO’DAKİ BİR AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYE İÇİN                      YENİ BİR ANAYASA HAZIRLADI!” Basından.

TÜRKİYE’Yİ EYALETLERE BÖLMEK LÂZIM. MERKEZİ YÖNETİMİN BİR TAKIM YETKİLERİ BUNLARA VERİLMELİDİR. BELEDİYE BAŞKANLARI DA EN YETKİLİ OLMALIDIR!” Recep Tayyip Erdoğan.(”Yeminini de hatırlayınız!)”

“TÜRKİYEYİ 25 EYALETE BÖLMEK LÂZIM!”  Osman Demirtaş, Diyarbakır B.Ş.B.Başkanı.

Bir Alman’ın yazmış olduğu,”Türkiye’nin Etnik Yapısı” adlı kitap tercüme edilerek yayımlanmıştı. bu kitaba göre de Türkiye’de 36 Etnik Grup varmış!                                

Japonya Anayasası 1946 yılında 9 günde hazırlandı, hazırlayanlar arasında tek Japon bile yoktu ve hâlâ aynı anayasa yürürlükte.

Can Ataklı - catakli@gazetevatan.com  ALINTIDIR!                                               

25.09.2007.

 

“Anayasa tartışmaları sürerken aklıma yıllar önce okuduğum bir yazı geldi. Yazının sahibi Cüneyt Koryürek’ti. Konusu da Japonya Anayasası’nın hazırlanışıydı.
Olayı kaba hatlarıyla biliyordum, ama hem tam emin olmak hem de eksik bilgi bırakmamak için Koryürek’i aradım. Yazıyı elbette hemen hatırladı sonra da arşivinden bulup çıkardı.
Bakın 1947 yılından beri yürürlükte olan ve değiştirilmesine hiç gerek duyulmayan Japonya Anayasası nasıl hazırlanmış;
Amerikalılar, II. Dünya Savaşı sonunda yenik düşen Almanya ve Japonya’nın, komünizme karşı ayakta durabilmeleri için demokratik bir sisteme de sahip olmalarını isterler. Japonya’da, “Tek Adam” olarak, tüm kararları alıp uygulayabilen Amerikan İşgal Kuvvetleri Komutanı General Mac Arthur, 2 Şubat 1946 günü, kurmay başkanını çağırır ve Japonlar için bir anayasa yapılmasını emreder.
Mac Arthur’un yeni Japon Anayasası için verdiği süre ise sadece altı gündür! Ama emir emirdir ve Mac Arthur’dan gelmektedir. Büyükelçilikten ve işgal kuvvetlerinden 25 kişi hemen bir araya getirilir. Bunların arasında anayasa konusunu sadece derste görmüş bazı hukukçular, subaylar, diplomatlar, araştırmacılar ve bir de tercüman vardır.
Bu “acemi anayasacılar” her şeyden evvel, Japon Anayasası’ndaki “Fukoku Kyohei” diye bilinen “zengin ülke, kuvvetli asker” prensibine takılırlar. Aslında, 1889’da Bismarck Prusyası’nın anayasasını, Japonya’ya getiren devlet adamı Ito Hirobumi (bu nedenle Japon parlamentosunun adı Almanca ‘Diet’ olarak kalmıştır), yeni anayasa ile iktidarı imparatorun eline bırakmaması yanında, gerçek demokrasinin de ülkesinde yerleşmemesine dikkat etmiştir.
Buna göre, tüm kararlar, imparatorun arkasındaki kuvvetli hükümet başkanları ve asker tarafından verilir. Mac Arthur tarafından görevlendirilen bu 25 kişilik deneyimsiz fakat demokrasiye inanmış insanlar, Japonya’yı, Mac Arthur’un istediği gibi, “Asya’nın İsviçre’si” yapma yolunda çalışmaya başlarlar.
Bırakın anayasayı, Japonya’yı dahi bilmeyen bu grup, bu kadar kısa süre içinde sadece kendi insancıl duyguları ve Amerikan Anayasası’nın onlara verdiği hür düşünce kavramları ile araştırmalarını sürdürürler. Diğer ülkelerin anayasalarını, Tokyo’daki büyükelçiliklerden temin ederler.
Mac Arthur’un bu gruptan istediği unsurlar sadece imparatorun yerinde kalması, savaş ilan edilmesinin yasaklanması ve bütçenin İngiliz sistemi olmasıdır. Grup, Japonya için Amerikan başkanlık sistemi yerine parlamenter bir yönetim ve imparator yerine Diet’e sorumlu bir iktidar önerir.
Grup içindeki Japonca konuşan tek kişi olan 22 yaşındaki Beate Sirota Gordon, anayasadaki kadın hakları ve akademik bağımsızlık konularının mimarı olarak tarihte yerini alır. Mac Arthur’un emrinden dokuz gün sonra, Amerikalı yetkililer, hazırlanan yeni anayasayı Japon hükümetine sunar. Yeni Japon Anayasası, 3 Kasım 1946’da kabul edilir ve 3 Mayıs 1947’de de yürürlüğe girer. Yeni anayasa, yetkileri imparatordan ve etrafındaki danışmanlardan almış ve iktidarı sadece Diet’e değil, kadınlara, aydınlara ve işçi sendikalarına dağıtmıştır.
Kıssa’dan Hisse
Japon Anayasası’nın hazırlanış biçimini elbette bize de örnek olsun diye hatırlayıp yazmadım. Ama birkaç yazımda da belirtmeye çalıştığım gibi anayasalar büyük savaşlardan, iç savaşlardan, devrimlerden ya da darbelerden sonra yazılır. Anayasa toplumun yaşam biçimini belirler ve çok uzun süreli olur.
İkide bir anayasa değişikliği yapılmaz. Ve en önemlisi normal zamanlarda, seçilmiş siyasi iktidarların anayasa yapması da sakıncalıdır. Çünkü anayasaya tüm toplumun değil seçilmiş iktidarın siyasi görüşleri siner.
Oysa siyasi iktidarlar kendi görüş ve fikirlerini, zaten kabul edilmiş olan anayasanın ruhuna uygun olarak hazırlayacakları yasalara koyarlar.
O yasalar istendiğinde yine değiştirilebilir. Ama her seferinde anayasa ile oynanmaz.
Dediğim gibi Japon Anayasası elbette bizim için örnek olamaz, ama anayasaların ruhunu anlatmak açısından önemli gördüm.”1982 Anayasamızın, tam 17 kere sivil iktidarlarca 111 maddesi değiştirildi. /25 eylül 2007/Hâlâ da günah keçisi—Skopogoat—Askerler. Ostüzü.

.        “Amerika Birleşik Devletlerinin Milli Güvenlik Siyaseti Belgesinde iki önemli konu vardır, bizleri bugünkü karmaşaya ve dağınıklığa iten. Burasını iyi okuyup, aklımızı da başımıza almazsak yarın için de çok geç kalmış olacağımızı şimdiden söyleyebilirim:

         1*“21’inci yüz yılda; hiçbir ülke ya da ülkeler topluluğuna STRATEJİK GÜÇ OLMA İZNİ VERİLMEYECEKTİR!”

2*”Bu hedefin sağlanması için önleyici güç kullanımı da dâhil her yola başvurulacaktır.”

Amerika Birleşik Devletleri’nin, Türkiye toprakları üzerinde ÜÇ temel, ÜÇ’Ü DE mümkünse ulaşılabilir nitelikte hedefleri vardır:

“1-Büyük İsrail’in oluşturulması,

“2-Büyük Ermenistan’ın oluşturulması,

            “3-Büyük Kürdistan’ın oluşturulması.

         Daha uzun vadede:

         A-İstanbul merkezli Büyük Ortodoks devletinin kurulması,

         B-Pontus Rum ve Yunan devletinin kurulması,

         C-Konya merkezli HİLAFET devletinin kurulması!

                            Çok önemli bir haber:

         “Ankara-Cumhuriyet Bürosu.”

         “Vali ve kaymakamlar Amerika Birleşik Devletlerine eyalet uygulaması stajına gittiler.”

         “İş İşleri Bakanlığı Strateji geliştirme Başkanlığı bünyesinde, Amerikan yönetim sistemini görmek ve uygulamaları incelemek amacıyla 35 Kaymakam ve Vali Muavini, 1,5 aylık kurs için Amerika Birleşik Devletlerine gittiler.”

         Gezi heyetinin başkanı Kadir Çakır:”Öğrendiklerimizi en iyi şekilde uygulayacağız!” Dedi.

          Başkomutan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in,06 Mart 1922 tarihinde Türkiye büyük Millet Meclisi Kürsüsünden tüm dünyaya seslenmişti:

                   “Efendiler,”

         “Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlandırılmıştır. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Hâlbuki hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.”Gazi Mustafa Kemal.

         Sayın RTE’NİN, Amerikan Başkanı tarafından gözden çıkarılacağını sanan, Kürt kökenli ve Musa Anter’in çok yakını bir AKPELİ Büyük BİR POLİTİKACI tarafından:--Cüneyt Zapsu BİM mağazalarının Eski sahiplerinden, Eşi de Erkeklerin ön saflarında namaz kılmaya başlayan ilk kadınımız!----

         “Sayın RTE’Yİ delikten aşağıya süpüreceğinize O’NU kullanmalısınız!”Dediği, yazılı ve dahi sözlü basınımıza yansıtılmıştı!

         BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş:”Türkiye (25) eyalete bölünmeli, her eyaletin de özel güvenlik güçleri olmalı!”Dediğin de Türkiye Halkı ayağa kalkmış ve sessizce de yerine oturmuştu. Bunun bir anlaşmanın ifadesi olduğuna inanan var mıydı?

         İyi okumalıyız ve de uyanmalıyız; senelerce önce Sayın Recep Tayyib Erdoğan Bey bakınız ne buyurmuştu:

         “TÜRKİYEYİ EYALETLERE BÖLMEK LÂZIM. MERKEZİ YÖNETİMİN BİR TAKIM YETKİLERİ BUNLARA VERİLMELİDİR. BELEDİYE BAŞKANLARI DA BU KONUDA EN YETKİLİ OLMALIDIR. O BÖLGELERDEKİ HER TÜRLÜ EĞİTİM DE BUNLARA BIRAKILMALIDIR!”Buz dağının görünmeyen kısmı buradadır Sayın Seyircilerimiz.”Bu parça;”Bölerek Parçalamak” adlı yazımdan alınmıştır.

              Amerika Birleşik Devletleri Federal yapıda bir devlettir. Federe devletlerden oluşan Federal yapıda bir devlettir. Federe devletler, Maliye, Dış politika ve Silahlı Kuvvetler yönünden Federal devlete bağımlıdır.

               Yasama Organı, Temsilciler Meclisi ve Senato’dan oluşmaktadır. Federatif sistemle yönetilen devletlerin yasama organında çift meclis şarttır.960’ta bu hataya düştük!

                A-Federe Devletler, nüfus yoğunluğuna bakılmaksızın iki Senatör seçerler. Bunlar, Amerikan Kongresini oluşturur.

                B-Federe devletlerin nüfus yoğunluğuna göre seçilen Temsilciler Meclisi 435 üyeden oluşmaktadır.

                09 Temmuz 1961 tarihinde kabul edilen 334 sayılı Anayasamıza göre de Türkiye Cumhuriyeti yasama Meclisi iki meclisten oluşmaktaydı:

                 1*111.MİLLET MECLİSİ:

                       MADDE-“67,(1801)Millet Meclisi, genel oyla seçilen dört yüz elli milletvekilinden kuruludur.

                    2*1V.CUMHURİYET SENATOSU:

                     a)KURULUŞ:

                      MADDE–70,Cumhuriyet Senatosu, genel oyla seçilen yüz elli üye ile Cumhurbaşkanınca seçilen on beş üyeden kuruludur.

                     13 Aralık 1960 tarihli ve 157 sayılı Kanunun altında adları bulunan Milli Birlik Komitesi başkanı ve üyeleri ile eski Cumhurbaşkanları, yaş kaydı gözetilmeksizin Cumhuriyet Senatosunun tabiî üyesidirler. Tabiî üyeler, Cumhuriyet Senatosunun diğer üyelerinin tabi oldukları hükümlere tabidirler. Ancak, haklarında, bu Anayasa’nın 73’üncü maddesinin 1’inci ve 2’inci fıkraları ve 10’uncu geçici maddesinin 1’inci fıkrası hükümleri uygulanmaz. Tabiî üye olarak Cumhuriyet Senatosuna katıldıktan sonra bir siyasi partiye girenlerin tabiî üyelik sıfatı ,partiye girişlerinden sonraki ilk Cumhuriyet Senatoluğu üyeliği seçimi tarihinde sona erer.”

                       12 Eylül’den sonra; Bölge Valiliği Kanunu çıkartılmıştır. Jandarma Bölge Komutanlıklarının sayısı ve yerleşme yerlerinin durumu buna göre düzenlenmiştir. Bölge Valiliklerinin tehlikesi ortaya atıldığından, 2911 Sayılı Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda, Bölge Valiliği yetkisinin İç İşleri Bakanlığınca kullanılacağı vurgulanmıştı.

                         Daha sonra da Turgut Özal zamanında; Anadolu’nun Doğusunda ve Güneydoğusundaki sekiz ilde “Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği, “19 Temmuz 1987 tarihinde uygulanmaya konulmuştur. Diyarbakır, Hakkâri, Siirt, Van’da sıkıyönetim kaldırılınca olağan üstü hâl uygulamasına geçilmiştir. Bu uygulama da 30 Kasım 2002’de kaldırılmıştır.

                           Yazılı ve sözlü basınımıza yansıyan çok önemli bir haber var. Kandil’de ve Sair yerlerde PKK ile müzakerelerde bulunan MİT mensupları bir maddede anlaşamamışlar: PKK,”Özel Güvenlik Güçleri Kurmak” isteminde diretmiş! Bu ne demek oluyor! Tüm PKK’LI Hainleri Türkiye Cumhuriyeti yasal Kürt gücü olarak tanıyacak!

                     Yeni Anayasada; Türk Milleti tanımı bulunmayacaktır:”Ulusal Kurtuluş Savaşını yapan Türkiye Halkına Türk Milleti denir!”Tanımı ve Yasak çizgilere de yer verilmeyecektir. Amerikanın ve Tarikatların ve Türk ve Türklük düşmanlarının arzu ve istekleri doğrultusunda; üniter yapımıza ters bir anayasa yazılacaktır. Türk Ulusunun kanı ile yazdığı anayasa yerine mürekkeple yazılan bir anayasa geçecektir. Maaşa bağlı olarak yalınız el kaldırmakla görev yapan bu Milletvekillerinin hazırlamış olduğu anayasa bir siyasi partinin anayasası olacaktır. Usulen seçilecek bir Kurucu Meclis te—Assemble Constitityonel-- emirle yazılmış olan bu anayasaya meşruiyet kazandıramayacaktır. Bölünmeler ve çatışmalar körüklenecek, sert bir müdahale ortamı yaratılarak dış güçlerin müdahalesi sağlanacaktır. Diğer Müslüman ülkelerdeki eylemler Türkiye’de de uygulanacaktır. Tutuklamaların tek amacı halkı ve çağdaşları korku tüneline sokarak bu anayasayı gözleri kapalı onaylatmaya yöneliktir. Sonra da bir genel afla tüm hainler serbest bırakılacak, İftira ve ayak oyunları ile Silivri ve Hasdal Üsera Kampına doldurulmuş olan masum kahramanlarımız da bu vatan hainleri ile aynı teraziye konulacaktır. Olaylar bizi bu kötü sonuca götürmektedir, Saygılarımla. ŞİMDİ DE BAY RECEBİN POLİTİKA ADINA ATMIŞ OLDUĞU TAKLALARI OKUYALIM. KİŞİLİĞİNİ DE GÖRMÜŞ OLALIM:                                                                                                                                                    RTE’NİN KIRDIĞI TESTİLERE BAKINIZ DA ,ONA GÖRE DEĞERLENDİRİNİZ?!İNTERNETTEN ALINTIDIR:TURKİSH—MEDİA COM..                                                                                         "Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket
haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa
adayacağıma, Türkiye'yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için
mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların
tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat
devletinin kurulması için çalışacağıma, dinim, Allahım ve bütün
mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim
."                “Recep Tayyib ERDOĞAN”. Bu metin Trabzon Tire Askeri Arşivi'nde mevcuttur.    

* elhamdülillah şeriatçıyız. (21.11.1994 Milliyet)
* yılbaşına karşıyım. (19.12.1994 sabah)
* ben tekkeye değil dergâha gittim. (22.1.1997 gözcü)
* ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok.(12.5.1994 Hürriyet)
* 10 Kasım'da yaygara kopartıldı. (14.11.1994 Hürriyet)
* içki yasaklansın. (1.5.1996 hürriyet)
* İstanbul’u Medine yapacağız. (Akis)
* bütün okullar imam hatip yapılacak. (17.9.1994 Cumhuriyet)
* ben İstanbul’un imamıyım. (8.1.1995 Hürriyet)
* mayo reklamı şehvet sömürüsüdür. (6.3.1996 Hürriyet)
* milli piyango zulümdür. (29.9.1994 Hürriyet)
* taksim'deki caminin temelini inşallah atacağız. (1.7.1994)
* Cumhurbaşkanı’nın imam hatipli olacağı günler yakındır. (5.2.1996 Akit)
* sarık operasyonu çok komik. (15.5.1995 Sabah)
* yeşil (kaldırım rengi) medeniyettir. (25.6.1994)
* ben, meclis'in dua ile açılmasından yanayım. (8.1.1996 milliyet)
* imamlar da nikah kıysın. (9.5.1995 milliyet)"Sadece imamlar resmi nikah kıysın" (9.5.1995 Milliyet)
"Ben Millet Meclisi'nin de dua ile açılmasından yanayım" (8.1.1996 Milliyet) (Belediye Başkanlığı döneminde Belediye meclisinin her acılısı İstiklal Marşı yerine Kuran okunarak yapılmıştır. Yine böyle bir dualı açılıştan sonra bunu söylüyor.)

1999 - Pınarhisar Cezaevi.
"Başbakanlık koltuğuna oturmadan ölürsem gözüm arkada kalır. Allah nasip ederse bir nihai hedefim Çankaya Köşkü'ne çıkmaktır."

"Türkiye kendine din olarak Kemalizmi almış ve baka hiçbir dine hayat hakki tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir..."
"Türkiye'nin yarınında artik Kemalime ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur. Kemalizm’in yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam’ın etkileridir. Herşey ona göre belirlenir."
"Camiler kışla, minareler süngü, kubbeler miğfer, müminler askerimizdir."
"Demokrasi bizim için bir amaç değil, araçtır. Amacımıza ulasana kadar demokrasiye bağlıyız."
"Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince ineriz."
"Türkiye'yi eyaletlere bölmek lazım. Merkezi yönetimin bir takım yetkileri bunlara verilmelidir. Belediye Başkanları da bu konuda en yetkili olmalıdırlar. O bölgelerdeki her türlü eğitimde bunlara bırakılmalıdır."
"Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. İkisi bir arada olunca ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisi bir arada olamaz."
"Referansımız islamdir. Tek hedefimiz islam devletidir."
Oğlunun nikah davetiyesindeki tarih:
"29 Zilkade 1421".
(Nikah tarihi olarak Arap takvimindeki tarihi kullanıyor)
"1.5 milyarlık islam âlemi, Müslüman milletimizin ayağa kalkmasını sabırsızlıkla bekliyor. Kalkacağız, bu ayaklanma başlayacak."
"Bir tutturmuşlar laiklik elden gidiyor diye, millet isterse tabii ki gidecek be."
"Kadın nereye isterse oturur, Sana ne yaa! Ayıp yaa!"
(Kars'ta AKP toplantısında kadınlarla erkeklerin
ayrı yerlerde oturtulmasını eleştiren gazeteciye)
"Bana verilen maaş çok düşük, yetmiyor. Sen ne kadar maaş alıyorsun?"
(Almanya Başbakanı’na).
"Ben müslümanım diyenin ayni zamanda laikim demesi mümkün değil"
"Fazla içmedin değil mi? Ağzın içki kokuyor."
(Avusturya'nyn Ankara Büyükelçisi'ne)
"Dur dinle be! Dur dinle! 9 ay 10 gün be!
(Seçim konuşmaları sırasında vatandaşa)
"Yahu, bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak."
(Erzurum'da çiftçilere sesleniyor)
"Sana mı kaldı türban konusunda karar vermek, bu
ulemanın isidir. Ulema ne diyorsa o olur."
(Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne).
(Danıştay’ın türban kararı konusunda)
"Efendi sen kim oluyorsun, buna Mecelle (şeriat hukuku) karar verir"
(Bir kaç hafta sonra işareti alan şeriatçı bir terörist
Danıştay’ı bastı ve türban kararı veren Danıştay üyelerini
silahla taradı, Danıştay üyesi bir hakimi öldürdü.)
"ABD'de özgürlük anlayışı var ama benim ülkemde yok"
(Benim ülkem özgür değil diye, ABD gezisinde ülkesini Amerikalılara şikâyet ediyor.)
"Ulan terbiyesizlik yapma! Artistlik yapma ulan! Hadi ananı da al git buradan."
(Mersin'de bir vatandaş? a)
Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmayan yüzlerce atamanın vekaletlerle yürütülmesi konusunda:
"Biz hukuka aykırı bir şey yapmıyoruz. Mecelle'de
(şeriat hukuku) böyle bir kaide var."
"Askerlik yan gelip yatma yeri değil"
(Sehit yakınlarına,
"Kendisine kefilim, babam gibi güvenirim, Ona kendime inandığım gibi inanıyorum."
(Birleşmiş Milletler tarafından tüm dünyada terörist ilan edilen ve aranan El Kadı hakkında)
"Onları hoplatacağım."
(Terörist El Kadı’yı eleştiren muhalefet üyeleri ve gazetecilere)
"Cumhurbaşkanı’nın imam hatipli olacağı günler yakındır," (5.2.1996 Akit)
2002 seçimlerinden hemen önce ve Başbakan olunca:
"Ben gelişerek değiştim."
Başbakanlığının 4’üncü yılında:
"Ben hiçbir zaman değişmedim. İslami fikirler değişmez."

Evet bir yerde ülke ve toplumun "nereden nereye geldiğini" algılamak adına; her zaman en sağlıklı ve tutarlısı geçmişe bir göz atmaktır.”Nasıl birisini seçtiğinizi artık görmelisiniz?!


 

 

 

                       

           

      

 

 

İzleyiciler

Blog Arşivi