23 Mart 2010 Salı

43- KISA VE UZUN VADEDE ÜLKEMİZİ BÖLME PLANI

OSMAN TÜRKOĞUZ

İzmir 22 Mart 2010

KISA VE UZUN VADEDE

ÜLKEMİZİ BÖLME PLANI.

“Bu coğrafyaya lâyık bir ulus olduğumuzu kanıtlayamazsak; kara gözümüzün hatırı için, bizi bu coğrafyada yaşatmazlar.” Mustafa Kemal ATATÜRK,

“Geçmişlerini bilmeyen uluslar, daima çocuk kalırlar.” Romalı bir büyük.

“Türkleri yenmeden başarıdan söz etmeyiniz!” Arap Peygamberi Hz. Muhammet.

“Osmanlı imparatorluğunu yendiğimiz gibi, Komünist Rusya’yı da yeneceğiz.” NATO toplantısında bir İspanyol delegesi.

“Türklere zorla bir şey yaptırmaya kalkmayınız. Kaplan gibi üstünüze atlayarak sizi parçalarlar. Türklerin güzellikle kabul etmeyeceği şey yoktur.” Bir İtalyan Profesör.

İLGİ: ”TÜRKİYE NEREYE GÖTÜRÜLMEK İSTENMEKTEDİR? Adlı kitap, 5-9 ve 55’inci sahifeler. Ostüzü.

“AZINLIKLAR VE MİSYONERLER!” Ostüzü,

“Dövüşen iki kardeş kavmin tanrılarıdır!” Ostüzü.

Bu konuda söylenmiş çok söz bulmak mümkündür. Önemli olan, eylemlerden hareket ederek gerçeklere ulaşabilmektir. Asırlardan beri, çeşitli devletlerin TÜRKİYE üzerine oynamış oldukların oyunların birleştirilmesi ile sağlıklı bir sonuca varmamız mümkündür.

A. Önce; uzaktan ve yakından, etrafımızı çevreleyen devletleri de gösteren bir haritaya bakmamız gerektir.

B. Her milletin:

1.ULUSAL HEDEFLERİNİ, bu hedeflerine varabilmek için:

2. Ulusal Stratejilerini,

3. Ulusal taktiklerini,

4. Devlet ve Hükümet politikalarını,

5. Uluslar arası arenadaki değişmeyen politikalarını,

6. Psikolojik ve Asimetrik savaş taktiklerini,

7. Ülkemiz içinde ve dışında gelişen ve özellikle de geliştirilen toplumsal olaylara yaklaşım tarzlarını,

8. Diğer devletlerle ülkemiz aleyhine politikalarını birleştirmelerini, çok hassas niteliklerini,

9. Bölücü faaliyetlerini, halkımızı ilgilendiren hassas konuları kullanmalarını bilmemiz gerektir.

A. Jeopolitiğimizi iyi bilerek; kültürde, ekonomide, eğitimde, askerlikte, iç ve dış politikalarımızı yaratmamızda jeopolitik durumumuzu kullanmamız gerekir. Örnek: Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in ölümü üzerine; hapiste bulunan J. Nehru’nun kızı İndra Gandi’ye yazmış olduğu mektup: ”Atatürk, günümüzün en büyük lideridir. Her tarafı düşmanla çevrili, yıkık bir imparatorluktan yepyeni bir cumhuriyet yarattı. En önemlisi, sınırlarında hiçbir düşman ülke bırakmadı. Dost devletlerle çevrili bir Türkiye bıraktı!” Türkiye Cumhuriyetini, iç hat durumundan dış hatta çıkarttı.

Profesör dr. Gülten Kazgan Hanımefendi; yıllarca önce, Cumhuriyet gazetesinde yazmıştı: ”Dallas üniversitesinde, Devletler Hukuku Profesörü, bir grup öğrencisine ”Türkiye’nin dış politikası” adlı bir ödev vermiş. Öğrenciler bir hafta sonra ödevi iade etmişler. Nedenini de şöyle açıklamışlar: ”Türkiye’nin kendisine özgü ve onurlu bir dış politikası yoktur!”

1950’den hatta 1945’ten sonra; Türkiye Cumhuriyeti, jeopolitik avantajını kullanarak bir etken dış politika yaratmamış, edilgen dış politikaların elinde oyuncak olmuş; ”etrafı dost ülkelerle çevrilmiş olmayı da, büyük bir başarı ile etrafı düşman ülkelerle çevrili, sıkışmış bir ülke haline getirmiştir”.

Komünizmin çökmesi ile de, tek kutuplu bir dünya’da, her konuda ve her tarafından saldırıya uğrayarak aman diler bir hale düşürülmüştür.

Komşu ve uzak komşularımızın ulusal hedefleri

A- YUNANİSTAN: İngiliz, Fransız ve Çarlık Rusya’sının desteği ile 1829 tarihinde Yunanistan bağımsızlığına kavuşmuş, Almanya’dan ithal etmiş olduğu bir asili de kendisine kral yapmıştır.

1814 tarihinde Çarın Yunanlı yaveri A. İspilanti ”Etniki Eterya” cemiyetini kurarak, MEGALO İDEA” fikrini geniş kitlelere yaymıştır.

Aristo’yu, Eflatun’u ve Sokrat’ı çok iyi kullanarak; Avrupa’da bir Helen hayranlığı yaratabilmiştir.

Ünlü şair ve ulusal kahraman RİGAS FERREOS (1757-1798), Bükreş’te büyük bir Yunanistan haritası çizerek (1791) bu haritayı Viyana’da bastırtmıştır. On büyük hedefi kapsayan MEGALİ İDEA (MEGALO İDEA) *BÜYÜK ÜLKÜ’NÜN* GERÇEKLEŞTİRİLMESİ ULUSAL HEDEF OLARAK KABUL EDİLMİŞTİR. Rigas Ferreros’un hayali, resmi dili Yunanca olan bir Helen Cumhuriyeti kurmaktı. O sırada (1798)’de Yunanlılar, ancak ve ancak 150,000 kişi kadardı.

Bu hedefler şunlardır:

1. Yunan ulusunun tam bağımsızlığının sağlanması-Başarılmıştır,

2. Batı Trakya ve Selanik’in Yunanistan’a bağlanması-Başarılmıştır,

3. Ege adalarının Yunanistan’a bağlanması-başarılmıştır,

4. Oniki adanın Yunanistan’a bağlanması-başarılmıştır,

5. Girit adasının Yunanistan’a bağlanması-Başarılmıştır,

6. Batı Anadolu’nun Yunanistan’a bağlanması-Çok feci bir denemede bulundular!

7. Rum Pontus Devletinin yeniden kurulması-Bu uğurda da çalışıyorlar,

8. Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması-Eli kulağında,

9. Gökçeada ve Bozcaada’nın Yunanistan’a bağlanması,-Kıbrıs’tan sonra gerçekleştirilecek!

10. İstanbul’un geri alınarak, Bizans’ın ve büyük Elen İmparatorluğunu kurulması, Bulgaristan ve Makedonya’daki hedeflerin de ele geçirilmesi-Var güçleri ile çabalıyorlar.

A- MAVRİ MİRA (KARA KADER): Fener Rum Patrikhanesi tarafından, 30 Ekim 1918 tarihinde kurulmuş olan zararlı bir Rum cemiyetidir. Amaçları:

1. Rumları örgütlemek;

2. Çeteler kurmak,

3. Rum gençlerini askeri birlikler şeklinde örgütlemek,

4. Yunanistan’dan getirilecek silah ve cephaneyi Kiliselerde depolamak.

B- Etniki Eterya, Yunan bağımsızlığını, her yola başvurarak sağladıktan sonra, 10 hedefin sağlanması için çalışmak.

C- Pontus Rum Cemiyeti: Karadeniz kıyı şeridinde, Fatih Sultan Mehmed’in son vermiş olduğu, Rum Pontus devletini yeniden kurmak.

ERMENİ CEMİYETLERİ:

1. Hınçak (Çan sesi) İsviçre’de kurulmuş, sonra da Londra’ya taşınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu sınırları içersinde her türlü sabotaj ve isyanlarda bulunarak Büyük Ermenistan’ı kurmak amacı ile kurulmuştur.1904 tarihinde, Abdülhamit’e bir araba dolusu (Melinit) patlayıcı ile suikast düzenlemişlerdir.

2. Taşnak sütyun: Aynı amaca yönelik olarak kurulmuştur. Sadrazam Talat Paşa’yı Berlin’de; Büyük Cemal Paşa’yı Tiflis’te, Sadrazam SAİT HALİM Paşa’yı da Roma’da şehit etmişlerdir. Fransa, Rusya, İngiltere’nin destek ve kışkırtmaları üzerine faaliyetlere başlamışlardır. Günümüzde; Türk görevlilerine karşı suikastları bu Ermeni terör örgütleri yapmaktadır. Son Ermeni Terörü 1972’de Los Angeles şehrinde başlamıştır. (Yazımın Hacmi nedeni ile ”Azınlıklar ve Misyonerler” yazım blog adresimden okunabilinir!)

YAHUDİLERİN ULUSAL HEDEFLERİ:

Her hangi bir uluslar arası olayda, bizim tarafı tutmuş olan bir devlet oldu muydu; o devlet tüm sırlarımızı da paylaşan bir müttefikimiz olmaktadır. ”EBEDİ DOSTLUK VE EBEDİ DÜŞMANLIK YOKTUR. EBEDİ ÇIKAR VARDIR!” Bu uluslar arası kurala bizim tarafta uyan yoktur.

İsrail Filistin’i bombaladı mıydı? Yahudi düşmanı olup ta çıkarız. Suriye, Irak, Libya ve dahi Mısır Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde tüm fırıldakları çevirir, vatan hainlerine ve Yunanistan’a her türlü desteklerini alenen verirler. ”Olsun, onlarla din kardeşiyiz!” der çıkarız.

Fransa; Cezayir’e kan kustururken, Fransa’yı destekleriz. Her ulusun kendisine özgü çıkar hesaplarını görmezden geliriz.

Yahudilerle kardeş kavim olan Araplar bir egemenlik savaşındadırlar. Arap Peygamberi Hz. Muhammet zamanındaki Yahudilere karşı Arapların beslemiş olduğu kini; BİZ, hâlâ tüm şiddeti ile yaşamaktayız. Yahudilerin de, Kutsal Kitapları olan Tevrat’a dayalı ulusal hedefleri ve bu hedeflere ulaşmak için ulusal stratejileri ve ulusal taktikleri vardır.

ARZ’I MEVUT(VAAT EDİLMİŞ TOPRAKLAR)

SİYONİZM: Siyonizm’in tarihi Tevrat’ın da tarihidir.

“Ayak tabanınızın bastığı her yer sizin olacak. Sınırınız, çölden Lübnan’dan, ırmaktan, Fırat Irmağı’ndan, Garp denizine kadar olacaktır. Önünüzde kimse duramayacak. Allah’ınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır” Tekvin bölümü, 12/25.

Yahudiler kendilerine vaat edilen bu topraklara kavuşmak için 29 Ağustos 1897 tarihinde, Basel’de birinci Siyonist kongresini düzenlemişlerdir. Theoder Herzl başkanlığında yapılmış olan bu kongrede, kurulacak Yahudi devletinin sınırları şöylece açıklanmıştır:

“Kuzey sınırlarımız Kapadokya’daki (Orta Anadolu) dağlara kadar dayanır. Güney’de Süveyş kanalına; sloganımız Davut ve Süleyman’ın Filistin’i olacaktır.” Tehodor Herzl C.2.S.581.

1967 Savaşında da Mısır’ı yenen Tek gözlü General Moshe Dayan da şöyle söylemiştir:

“Eğer Kitap’ı Mukaddes’e sahip çıkıyorsak, eğer kendimizi kitabı Mukaddes’te yazılı olan halktan sayıyorsak, kitabın yazdığı topraklara da sahip olmamız gerekir. Hâkimlerin, Patriklerin, Kudüs’ün, Hebron’un, Jeriko’nun ve daha birçok yerin!” Jerusalem post.

İRAN’IN ULUSAL HEDEFLERİ!

İran; çok yönlerini İslam’a aşılamış, tipik yönetim tarzlarını denemiş bir millettir. İslam dinini kendi kültürüne göre yorumlayarak şekillendirmiştir. Şii imamları Cebrail ayarındadır; canları istediğinde ölürler ve ölüm vaktini de bilirler.

Muhammet Rıza Şahın babası bir süvari çavuşu ve Türkiye’nin Tebriz Büyük elçiliğinde de kavaslık görevini yapmış ve bir darbe ile de Şahlığı ele geçirmişti. Oysa Şah; İran İmparatorluğunun 2,500’üncü yıldönümünü Paris’ten yemekler getirterek, görkemli bir törenle kutlamıştı.

Humeyni rejimi gelmiş olsa bile; İran’ın Türkiye politikası şekil değiştirerek şiddetle sürdürülmüştür.

1. Türkiye İran için bir satraplıktır;

2. İran’da Şiilik, Türkiye’de de ekseriyetle, Sünnilik egemendir. Diyanet İşleri Başkanlığı Sünnilerin egemenliğindedir. İran-Suudi Arabistan’ın aksine, Türkiye’de islam'ı kendi görüşüne göre şekillendirmek sevdasındadır.

3. İran; çağdaşlığa ve Atatürk devrimine, İran’a örnek olma korkusu ile düşmandır.

4. İran’da, İnsan hakları, özellikle de kadın hakları yoktur.

5. İran kendi modelini yaymak için engel tanımamaktadır.

6. İsrail’i haritadan silmektir. Atom silahlarını elde etme peşindedir.

SURİYE’NİN ULUSAL HEDEFLERİ!

1. İsrail’e kaptırmış olduğu Golan Tepelerini geri almak.

2. Hatay ilimizi sınırları içersine almaktır,

3. Fırat nehri sularından eşit pay alabilmektir.

4. Türkiye aleyhinde faaliyet gösteren her türlü bölücü ve yıkıcı unsurları ülkesinde barındırarak, Türkiye aleyhindeki girişimleri desteklemektir.

IRAKIN ULUSAL HEDEFLERİ!

1. Dicle nehrinden fazlası ile su alabilmek,

2 Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde faaliyet gösteren silahlı gruplara ve Türkiye aleyhindeki siyasetlere her türlü desteği vermektir.

KIBRIS RUM KESİMİNİN HEDEFLERİ!

1. Kıbrıs adasının tümüne egemen olmaktır,

2. Yunanistan ile Enosis’i gerçekleştirmektir.

3. MERSİN-İSKENDERUN-LAZKİYE ARASINDAKİ DENİZ ALTI ZENGİNLİKLERİNE ve KIT’A SAHANLIĞINA EGEMEN OLMAK.

4. Kıbrıs Türklerini azınlık statüsüne sokma.

5. Türkiye’yi tam kuşatmaya alarak, uzun menzilli füzelerle dize getirmektir.

MISIR’IN ULUSAL HEDEFLERİ!

1. Müslümanlığın lideri olmak;

2. Türkiye Cumhuriyetinin İslam âleminde söz sahibi olmasını önlemek.

3. Ilımlı, mılımlı iktidarını götürebilmektir.

RUSYA’NIN ULUSAL TARİHİ HEDEFİ!

Rusya, komünizmin çöküşü ile Amerika Birleşik Devletleri ile girişmiş olduğu liderlik kavgasını yitirmiştir.

Çok kısa denecek bir sürede toparlanarak, uluslar arası Arenada yeniden söz sahibi olmuştur.

Komünizmi dünya’ya yaymaktan da vazgeçmiştir. Büyük bir manevra ile uyduları üzerindeki ekonomik ve politik gücünü korumuştur. Ulusal devlet karakterine yeniden sahib olmuştur.

Çarlık Rusya zamanında, doğusundaki ve kuzeyindeki büyük denizlere dayanmıştır. Kuvvet zoru ile sıcak denizlere inme fikrinden vazgeçmiş gibidir. Ada devleti mantığı ile sınırları karşısında, güçlü ve büyük bir devlet istememektedir.

Kafkaslar ve eski Rus uyduları arka bahçesidir. Buraya bir dış müdahaleye izin vermemektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kardeş Türk devletleri ile kaynaşarak birleşme düşüncesini bile kabul edecek bir durumda değildir. Üniter ve güçlü bir Türkiye en büyük korkusudur.

İkinci Dünya Savaşının en bunalımlı bir döneminde; tüm uydularına Kiril Alfabesini kabul ettirerek, kültürel kopukluğu sağlamıştı. Türkiye Cumhuriyeti lehine olabilecek tüm politikalara karşı durmaktır politikasındadır diyebiliriz.

KISA VE UZUN VADE PLANLARI!

Türk ulusunun devlet kurma ve devletini koruma becerisi, Türkiye’yi dağıtmak isteyenlerin en büyük korkusudur. Türk ve Türklük düşmanlarının ellerinde; Osmanlı İmparatorluğunu mükemmelen dağıtmış örnek planları vardır. Bu planlar, ancak içeride yardımcılar edinilerek başarıya götürülebilinir.

A. İç ve Dış sorunlar yaratılmıştır.

B. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlıyı yıkan, geri ödenmesi mümkün olmayan borç batağına sokulmuştu.

C. Türkiye Cumhuriyeti düşman devletlerce kuşatılmıştır.

D. Türkiye Cumhuriyeti iç ve dış problemlerle şaşkına çevirilmiştir.

E. Türkiye Cumhuriyetini başarıya, birlik ve beraberliğe götüren Üniter yapı ve ulus devleti olma özelliği yıpratılarak iç ve dış saldırılara açık bir hale getirilmiştir.

F. Osmanlıyı yıkan, sosyal, ekonomik ve milliyetçilikten uzak olgular; kurtuluş reçetesi olarak sunularak kabul görmüştür.

G. Osmanlı Devletini yıkan ÜMMETÇİLİK kurtuluş reçetesi olarak kabul görmüştür.

H. Demokrasi Türkiye Cumhuriyeti’nin örgütleme modeli iken; demokrasi parçalanma, bölünme süreci olarak kabul edilmiştir. TBMM’DE çoğunluğu elde etmiş olan siyasi partinin, her türlü, gelenek dışı eylemleri rahatlıkla yapması ve ırza geçmek, dolandırmak, çalmak, suçu gibi en ağır suçlar da vekil olarak kabul görmüştür.

İ. Tam bağımsızlık, söz edilmesi bile suç sayılan bir olgu haline getirilmiştir. Avrupa Birliğine kabul edilme şartları, bölünme ve parçalanma şartı haline getirilmiştir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN DAĞILMASININ İSTENME NEDENİ!

1. Ulusal birlik ve bütünlük içindeki güçlü Türkiye korkusu;

2. Petrole ve bir lidere sahip olan güçlü Türkiye’nin miraslarına sahip çıkar korkusu;

3. Samuel Huntington’un “UYGARLKILAR ÇATIŞMASI!” Tezinin kabulünde, güçlü bir Türkiye’nin var oluşu korkusu;

4. Dünya’nın kilidi olan bir coğrafyada kolayca imparatorluklar kurulabilineceği korkusu;

5. Her türlü çıkarların Türkiye’yi parçalamaya dayandırma politikası;

6. Yedi büyük devletin dışındaki devletleri ortaçağ beyliklerine bölerek, rahatlıkla dünyayı yönetmek ve paylaşmak tutkusu,

SATRANÇTA İLK HAMLE:

DEMOKRATİK HAKLAR MASALINDAN GİDEREK:

1. Diyarbakır’ı merkez kabul eden bir Kürt devletinin kurulması;

2. Dicle ve Fırat nehirleri üzerindeki Türk egemenliğinin kaldırılması.

3. Atatürk ve bölge barajlarının Türk Egemenliğinden çıkarılması,

4. Kıbrıs adasının Yunanlılara teslimi,

5. Kıta sahanlığı ve fır hatları üzerindeki Türk kırmızıçizgilerinin kaldırılması,

6. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kuşa dönüştürülmesi. Sınırlara milis yerleştirilmesi ve Polis’in ordu haline getirilmesi,

7. Nazi Almanyası’nda ve Stalin Rusyası’nda denendiği gibi; TÜM ERKLERİN ERKİNLİKLERİNİN KALDIRILARAK, İKTİDAR PARTİSİNİN KAPIKULU HALİNE GETİRİLMESİ.

8. Kürt örneğini emsal alarak, diğer unsurlara da bağımsız devletler kurdurulması,

9. BİR ORDU KOMUTANIMIZIN ALEVİ KÖYLERİNİ ZİYARETİNİ SUÇ SAYAN KAFALAR ÖRNEĞİNDEN; ALEVİ-SÜNNİ GİBİ İNANÇ GRUPLARININ ÇATIŞMASININ SAĞLANMASI,

10. BÖLÜNMÜŞ UNSURLARIN BİRİBİRİ İLE SAVAŞIR HALE GETİRİLMESİ. 10-20 SENELERİNİ ALIR.

SONUÇ OLARAK:

BİR DIŞ MÜDAHALE İMKÂNI YARATILARAK, BÜTÜNE EL KOYMAK!

BU ONLARIN PLANI! DÂHİLİ VE DAHİ HARİCİ BEDHAHLARIN BİLMEDİĞİ BİR HUSUS VAR:

”MUHTAÇ OLDUĞUMUZ GÜÇ VE KUVVET, DAMARLARIMIZDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.”

42- ULUSAL BİLİNÇ: 1

OSMAN TÜRKOĞUZ
Çeşmealtı
19 Mayıs 2009


42- ULUSAL BİLİNÇ: 1

“Ulusal bilinçten yoksun uluslar; Başka ulusların avı olurlar.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.

“Ey! Lakedomyalılar-Ispartalılar-Biz, burada; kanunlarınıza saygının eseri olarak Yatmaktayız.”
Termopil Isparta Kralı LEONİDAS.

“Milletler, görünürdeki varlıklarını yitirmekle yıkılmazlar; Bu felakete uğrayanları yok eden illet HAFIZALARINI YİTİRMİŞ OLMALARIDIR.”
Prof. Dr. Güstave Lö Bon

Bu başlık altında, birkaç yazı yazmak istiyorum. Daha önceleri; ULUSAL BİLİNÇ adıyla yazmış olduğum kitabımı, Aziz Atatürkçü Dr. Yüksel Cavlak, Almanya’da yayımlatmıştı. Bir ulusun varlığı, yükselmesi ve çağdışına sürüklenip, yok olması o ulusun ulusal bilinciyle bağıntılıdır.

Türk Ulusu, Mustafa Kemal Atatürk ile kazanmış olduğu ulusal bilincini, tarikatların ve çağdışı yöneticilerin sürekli masallarıyla önemli ölçüde hırpalatmıştır. Balkan Savaşında ve Birinci Dünya Savaşında; milyonluk ordularına karşın yenilen Osmanlı Devleti, Ulusal Bilincin var olmamasının acılarına katlanmıştır. Çanakkale Muharebeleri; şahlanan ulusal bilincimizin eseridir.

Ulusal Kurtuluş Savaşımızı kazanmamız; ulusal bilincimizi kazanmış olmamızın şaheseridir.”BİZ YUNANA ESİR OLDUK / ŞU FELEĞİN İŞİNE BAK!” Esaret, feleğin işi değildir. Ulusal Bilince sahip olamamanın işidir.

15,Mayıs.1919 günü; Yunan Ordusu İzmir’i işgal ederken, İzmir camilerinde, ”Kuran’ı Kerim’de Rum suresi var. Sakın Yunanlılara karşı gelmeyin! Bundan sonra, bizi Yunanlılar yönetecektir!” diye, vaazlar veriliyordu.

Öteki tarafta da; Rahmetli Hasan Tahsin-Osman Nevres- Bey, borç para ile satın aldığı tabancasıyla, Yunan ordusuna kurşun yağdırıp, şehit oluyordu.

MÖ. 491 yılında; Pers Kralı Kserkhes-Serhas-O günlere kadar görülmemiş çoklukta bir askeri güçle, Yunan yarımadasına saldırır. Atina ve Isparta şehir devletleri; Isparta kralının komutasında birleşirler.
Maraton koyunda yapılan savaşta, Persler yenilirler. PHEİDİPPİDES isimli bir Atinalı asker; 42km.196 metrelik yolu koşarak alır ve zafer haberini Atina’ya ulaştırır. Yorgunluktan da ölür.

Daha önce; Termopil geçidini 300 askeri ile Isparta Kralı LEONİDES kapatmıştır. Üç gün süren çarpışmalarda; Persler çok kayıp verdikleri halde, Termopil’i geçemediler. Aklımda yanlış kalmadıysa; SZALAS adlı bir Hain Atinalı; Persleri gizli bir yoldan geçirerek, Ispartalıları çembere aldırttı. KRAL LEONİDAS VE 300 ASKERİ ÖLDÜLER. Bugün; Kahraman Kral LEONİDAS’IN MEZARTAŞINDA ŞU İFADE OKUNMAKTADIR:
“LAKEDOMYALILAR; BURADA KANUNLARIJNIZA SAYGIMIZIN ESERİ OLARAK YATMAKTAYIZ.”

Bendeniz; kendi tarihimizden, örnek oluşturan ulusal bilinç öykülerini vermek niyetindeydim; Ama, bu onurlu olayı atlamaya gönlüm razı olmadı.

Emevileri en güçlü ve en ünlü Hükümdarlarından birisi Harun Reşit’tir. Harun Reşit dönemi; Mukaddes Roma İmparatoru Şarlman dönemine denk gelir. Şarlman’ın, Harun Reşit’e bir saat armağan ettiği de söylenmektedir. Bu ünlü Emevi’nin üç oğlundan birisinin Anası Türk soyludur. Türk Anadan olma Memun; hükümdar olduğunda, hükümet merkezini Bağdat’tan Samarra adıyla kurduğu yeni bir şehre taşımış, tüm korumalarını Türklere vermiştir. Memun; bir gün; sarayında, çeşitli uluslardan ozanları toplar ve onlara övünmelerini söyler.

Sazını eline alan Arap Ozanı:
Hz. Muhammed’in Arap oluşundan, Kuran’ın da Arapça indirilişinden, Arap ırkının soyluluğundan ve edebi yeteneğinden söz eder.

Rum asıllı Ozan da, Sokrat’tan, Aristo’dan başlar; ilimde, sanatta ve mimarideki üstünlüklerini ve edebiyatlarını metheder.

Sıra Acem asıllı Ozana gelir: Acem asıllı Ozan; Pers saraylarının görkeminden, İran’ın zenginliğinden ve Keykavus’un adaletinden söz eder.

Sıra Türk asıllı Ozana geldiğinde; Memun:
“Haydi, bakalım, sen de övün!” diyerek, müstehzi bir tavır takınır. Sırasını savan Ozanlar; birbirlerine bakarak; bu da ne söyleyebilir; övünecek nesi var ki gibilerden göz süzüp, dudak bükerler.

Türk asıllı Ozan; şöyle bir gerinir ve:
“Benim doğduğum Türk illerinde, gerçi, ne Arap’ın, ne Acem’in, ne de Yunanlının övündüğü şeyler yoktur. Fakat Türk topraklarında; Tanrı köle yaratmaz,” der ve dimdik oturuşunu sürdürür.

Kaşkarlı Mahmut adlı Türk bilgini, 1072yılında bitirdiği ünlü kitabı divan’ı Lügat’it Türk’ü, Bağdat’taki Abbasi halifesine sunarken, şöyle der:
“Tanrı, Türkleri, yeryüzüne ikbal kıldı; dünya uluslarının yönetim yularını onların ellerine verdi. Türk dilini öğrenmek, çok gerekli bir iş olur.

Kitabının başına da:
“Yüce Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarında doğdurmuş olduğunu; onların ülkeleri üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürdüğünü gördüm. Tanrı, onlara TÜRK adını verdi. Onları, yeryüzüne ikbal kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı. Dünya uluslarının yönetim yularını onların ellerine verdi. Onları, herkese üstün eyledi.” diye de yazmıştır.

Şecere’i Terakime yazarı EbulGazi Bahadır Han: ”Türk olarak doğmuş olmak, her türlü övgüden üstündür”, der.

En Büyük Türk de”NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE;” DER.

Günümüz politikacıları da, bu ifadeyi silme pazarlığını yapmaktadırlar.

SAYIN SEYİRCİLERİMİZ…





41- BİN UMUTTUR SAMSUN'A ÇIKMAK!

Osman TÜRKOĞUZ
Menemen
23 Şubat 2009




41- BİN UMUTTUR SAMSUN’A ÇIKMAK!


“Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden
İçerideki cephenin suskunluğudur.”MUSTAFA KEMAL.


Mareşal Gazi Mustafa Kemal; CHP’sinin üçüncü kongresinde, ALTI GÜNDE VE 36,5 SAATTE OKUDUĞU, BÜYÜK NUTKUNA ŞÖYLE BAŞLAMIŞTI:
“SAMSUN’A ÇIKTIĞIM GÜN, GENEL DURUM VE GÖRÜNÜŞ:
1919 yılı Mayıs’ın 19’uncu günü Samsun’a çıktım,
Genel Durum ve Görünüş:
Osmanlı Devleti’nin de içinde bulunduğu topluluk, Genel savaş’ta yenilmiş, Osmanlı Ordusu her yanda sarsılmış, şartları ağır bir “Ateşkes Anlaşması” imzalanmış. Büyük Savaşın, uzun yıllar içinde, ulus yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve ülkeyi Genel savaşa sokanlar, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar.
Padişah ve Halife görevinde bulunan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnızca tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşanın başkanlığındaki Hükümet; yetersiz, aşağılık, korkak, yalınız Padişahın isteklerine bağlı ve onunla birlikte, kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş. Ordunun elinden silahları ve savaş gereçleri alınmış ve alınmakta.”

Bu anlatımın gerisinde, akla ve hayale sığmayan perişanlıklar, dağılmışlıklar ve parçalanmışlıklar vardı:

A- Ülkemiz, işgal bölgelerine bölünerek:
1- İngilizler,
2- Fransızlar,
3- İtalyanlar,
4- Yunanlılar,
5- Ermeniler,
6- Yerli Rumlar tarafından işgal edilmişti.

B- Uluslaşamamış, ümmetçilik batağında, tarikatlara, mezheplere, tekke ve zaviyelere bölünmüş Osmanlı toplumu, ortaçağın gerisine düşmüş bir görünüme bürünmüştü.
C- Asırlarca baktığımız, yemeyip yedirdiğimiz Müslüman azınlıklar, birer millet statüsüne bürünerek işgalcilerle bir olmuş, Türk’ü sırtından hançerlemişlerdi.
D- Hırıstiyan azınlıklar da, işgalcilerle birlik olmuşlardı.

NEDEN BİN UMUT?
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışını bir tek umut’a bağlayanlar; o günün toplum ve politik yapısını bilmeyenlerdir:
1-Padişah ve taraftarları, Sevr Analaşmasına karşı çıkanların, Osmanlı Ordu ve Mülki gücü ile ezilerek, saltanatlarını ve hıyanetlerini sürdürme umudundaydılar.
2- Azınlıklar ve hainler, kolayca parçalanacak ülkemizden pay alabilme umudundaydılar.
3- Mezhepler, Tarikatlar, Tekkeler ve Zaviyeler eski sömürü güçlerine kavuşma umudundaydılar.
4- Ülkemizin gerçek sahipleri, kurtarılacak ülke üzerinde, her türlü sıkıntıya katlanma umudundaydılar.
Halide Edip’in ”Türkün Ateşle İmtihanı”nda belirttiği gibi; Sivrihisar taraflarındaki köylüler:
“JANDARMA ZÜLMÜNE RAZIYIZ; YETER Kİ, BU YUNAN GÂVURU GİTSİN!”, DİYE DUA ETMEKTEDİRLER.
MENEMEN’İN HATUNDERE KÖYÜNDE; KÖYÜN YAŞLI KADINLARI HER AKŞAMÜZERİ TOPLANARAK:

“İKİNDİYE KADAR DEVLETE, İKİNDİDEN SONRA KENDİMİZE ÇALIŞMAYA RAZIYIZ; TEK, BU YUNAN GÂVURU GİTSİN”, DİYE DUA ETMEKTEDİRLER.

MUSTAFA KEMAL’İN TAŞIDIĞI İNANÇ YÜKLÜ UMUTLAR.
En Aydın ve en Vatansever Osmanlı, ülkemizin istiladan kurtuluşunun dışında bir istek ve beklenti taşımıyordu. Samsun’a çıkan 18 kişilik maiyet adamı ve 30 kişilik muhafız takımının da başka umut ve düşüncesi yoktu. İlginç bir tarihi olay yeniden yaşanıyordu.

BİLGE KAĞAN
Bilge Kağan’ın babası İlteriş Kağan, Annesi İlbilge Hatun ve peşlerinden gelen 17 kişi ile Çin’e başkaldırmıştı.
57 yaşında; koyduğu prensiplere aykırı olarak, bir Çinli kadınla gerdeğe girerken öldürülmüştü.

Bu 19 kişi, yapacakları eylemi biliyorlardı.

AMASYA GENELGESİ
Mustafa Kemal’in gerçek düşüncesinin tüm dünya’ya ilan edildiği bir belgedir. Mustafa Kemal’i kullanmak isteyen körler ve aptallar uyanmışlardır:
“VATANIN VE ULUSUN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜ, ULUSUN İRADESİ İLE SAĞLANACAKTIR. ”Belgeyi, Kurmay Albay Refet bele imzalamak istememiş, arkadaşlarının zorlaması ile parafe etmiştir.
AMASYA GENELGESİ ile GÖKSEL İRADE, YERİNİ İNSAN İRADESİNE BIRAKMIŞTIR. ÇAĞDAŞ VE EVRENSEL NEYİMİZ VARSA, AMASYA GENELGESİNE BORÇLUYUZ.

ULUSAL BÜTÜNLÜĞÜN SAĞLANMASI
ULUSAL KONGRELER.

Erzurum Kongresi ile Anadolu birliği sağlanmış, Türk toplumu düşmanları kovmaya odaklanmıştır.
Sivas Kongresi ile de, ANADOLU VE RUMELİ MÜDAFAİ HUKUK CEMİYETİ KURULMUŞ; HÜKÜMET İŞLERİNİ GÖRMEK ÜZERE; MUSTAFA KEMAL’İN BAŞKANLIĞDA BİRTEMSİL HEYETİ DE OLUŞTURMUŞTUR.
7/8Temmuz.1919 gecesi; Mustafa Kemal; yanında bulunan Mazhar MÜFİT Bey’e, şimdilik gizli kalması kaydı ile şu notları yazdırmıştır:
”TAM BAĞIMSIZLIK KAZANILACAKTIR.”
1-Cumhuriyet ilan edilecektir.
2-Latin harfleri kabul edilecektir.
3-Padişahlık ve Halifelik meselesi halledilecektir.
4-Kadınlarımıza her türlü sosyal hakları verilecektir.

Mahzar Müfit Bey: ”Bu kadar şaka yeter “, diyerek odayı terk etmiştir.
MUSTAFA KEMAL; askerlikten ayrıldığında; Müfettişlik kurmay başkanı Kurmay Albay Manastırlı Kazım Dirik; huzuruna gelerek:
“-Efendim, şifreleri kime teslim etmemi emredersiniz!” diyerek, dolaylı olarak istifasını bildirmiştir.
“Ben ve kolordum, emrinize amadeyiz. Siz yine de bizim Aziz kumandanımızsınız”, diyen 15’inci Kolordu komutanı General Kazım Karabekir’den destek gelmiştir.
General Kazım Karabekir’in, ”İSTİKLAL HARBİMİZ”, adlı eserinde anlattığına göre, Sivas Kongresi esnasında, Sivas’a gelen Kavaklılı Fevzi Paşa-Mareşal Fevzi Çakmak-Mustafa Kemal’i tutuklayıp, İstanbul’a götürmek istemiştir.
Mustafa Kemal; içinde, ulusal bir sır gibi taşıdığı kutsal inancını açıklamış olsaydı; etrafında kimseler kalmaz ve tutuklanırdı!
Bugün; elimizden alınmaya çalışılan güzel, insan onuruna layık çağdaş neyimiz varsa, SAMSUN’A MUSTAFA KEMAL’İN ÇIKIŞINA BORÇLUYUZ.
ÇOCUKLARIMIZA: ”ATATÜRK DÜŞMANLARI KOVDU, YURDUMUZU KURTARDI ,” DEMEYİ ÖĞRETMEK BASİTLİĞİNDEN SIYRILMALIYIZ.
TÜRK ULUSUNUN ÖVÜNÜLECEK HER İŞİ, SAMSUN’A ÇIKAN MUSTAFA KEMAL KEMAL’İN İNANÇLI UMUDUNUN ESERİDİR.




İzleyiciler

Blog Arşivi