4 Ağustos 2016 Perşembe

2040/TARİHİ İTİRAF?!


             TC.                                                                                                                                                                                      OSMANTÜRKOĞUZ                                                                osmanturkoguz@mail.com                                                                                                                                                     

TV. Çeşmealtı,04 Ağustos 2016.

                            MEYDANA ÇIKARILAN İHANETLER,

                       SONRADAN İTİRAFLA GEÇİŞTİRİLEMEZ?!

Sözcü Gazetesi, çok büyük puntolarla bir başlık atmış:                                             TARİHİİTİRAF!    ”BUNLARA/FETHULLAHÇILARA/ YARDIMCI OLDUM. HAİNLERİN GERÇEK YÜZLERİNİ ORTAYA DÖKEMEDİM. RABBİM DE MİLLETİM DE BİZİ AFFETSİN.”

         “Ne dediler de yapmadık,ne istediler de vermedik?!Bay Recep Tayyip Erdoğan.ÇOĞUL?!”FARKLI görüşten olmamıza rağmen/Hâşa iktidarın paylaşılamayacağını anladığınızdan/,bu yapıyı iyi niyetimizle destekledik.Her kesim gibi bunlara yardım ettim…”Bay Recep Tayyip Erdoğan.”Silahlı Kuvvetlere,Polise ve MİT’E,darbeleri önleyebilmek için cemaatçileri biz  yerleştirdik!?”Mehmet  Dengir Mir Fırat,Başbakan ve AKEPE GENEL BAŞKAN YARDIMCISI.İhanetler bir özürle geçiştirilemez.”MİLLETİN?!”Affedebilir,TÜRK ULUSU İHANETLERİ ASLA AFFETMEZ?!Telaşınız,çoğunluğu kurtarabilmek telaşıdır.Hainlerin hepsi de Senin dediğini savunma olarak söyleyerek ihanetten paçalarını kurtarabilecekler?!Tarihten bazı örnekler verebilirim:Nazi Almanyası ile işbirliği yapan Fransa Devlet Başkanı Mareşal Philippe Pétain/1856/1951 ve Başbakan Pierre Laval-1883-1945/,böyle savunma yaptıkları halde cezadan kurtulamamışlardı,Pierre Laval asılmıştı. Mareşal Petain de,General Charles André Joseph Marie  De Gaulle sayesinde ipten dönmüş,1951’de cezaevinde ölmüştü.Asteğmen Mustafa Kubilay’ın başını kesenler de     “ALDATILDIK!?” Demişlerse de asılmaktan kurtulamamışlardı. Ortaya çıkartılan her pislikte,”beni aldattılar, haberim yoktu, “gibi yeteneksizliğinizin itirafları hemen istifanızı gerektirmektedir, vakit varken geldiğiniz yere.

2039/KUVVET KOMUTANLIKLARINI BAKANLARA BAĞLAMAK:ANAYASAL DARBE SUÇUDUR.


       TC.                                                                                                                                                                                              OSMANTÜRKOĞUZ                                                                       osmanturkoguz@gmail.com                                                                                    TV.Çeşmealtı,03 Ağustos 2016                   KUVVETKOMUTANLIKLARINI                                                                                           MİLLİ SAVUNMA VE İÇİŞLERİ BAKANLILARINA BAĞLAMAK.DARBEDİR?
“Anayasa madde 3/117:”Genelkurmay Başkanı;Silahlı Kuvvetlerin komutanı olup….””Jandarma,silahlı bir güvenlik kuvvetidir…”KHK.Çıkaran Bay Recep Tayyip Erdoğan,anayasamızı ihlal eden bir darbe suçunun sanığıdır.OSTÜZÜ.
         25 Aralık 1995/31Ocak 1996 tarihleri arasında, Türkiye ile Yunanistan’ı karşı karşıya getiren “KARDAK KRİZİ,”yaşanmıştır. Yunanistan Genelkurmay başkanı Oramiral Limberis’i tek başına bırakan bu olayda en büyük salaklığı, YUNANİSTAN KUVVET KOMUTANLARININ, GENELKURMAY BAŞKANLIĞINDAN ALINARAK, YUNANİSTAN SAVUNMA BAKANLIĞINA BAĞLANMIŞ OLMASIDIR. Önce Kardak Krizi hakkında kısa bir bilgi sunalım:

“Kardak krizi, ilk olarak "Figen Akad" isimli bir Türk şilebinin Kardak kayalıklarına oturmasından sonra yardıma gelen Yunan askeri birliklerinin, "burası Yunan karasularına dâhildir, öyleyse kurtarma işlemini biz hallederiz!" İddiasından sonra başlamıştı. Bunun üzerine gemi personeli bunu reddederek bulunulan yerin Türk karasularında olduğunu iddia etti ve kendi imkânlarıyla kurtarma çalışması başlattı. Bunun üzerine Yunan askeri birlikleri silah zoruyla çalışmaları durdurarak, bir yunan römorkörü yardımıyla gemiyi karaya oturduğu yerden çekti. Gemi Türk karasularına dönerek güllük limanına doğru yol aldı. Olaydan sonra diplomatik girişimler devam ederken, işgüzar bir yunan papazın kayalıklara çıkıp Yunan bayrağı dikmesiyle işler kızıştı. Papazdan sonra bizim Türk medyasından bir ekip, helikopterle kayalıklara giderek Yunan bayrağını kaldırıp yerine Türk bayrağı dikti. Bunun üzerine Yunanistan'da hükümete büyük bir baskı oluştu ve bunun sonucu bir Yunan askeri birliği kayalıklardan büyük olanına konuşlandı ve Türkiye'nin Atina büyükelçisine adaya yaklaşanlara ateşle karşılık verileceği bildirildi. Bu hamleden sonra, Türk hükümeti de SAT Komandolarını göndererek küçük olan adayı işgal etti. Tüm bu enteresan gelişmelerden sonra, ABD. Konuya ağırlığını koyarak "ilk kurşun atanın karşısında olacağını" bildirdi ve karşılıklı mutabakata varılması sonucunda iki ülkenin de askeri birlikleri kayalıkları terk ederek tavşan ve keçilere bıraktı. Bill Clinton, anılarında olay için "en azından birkaç keçinin hayatını kurtarabildim! Der."Şimdi de, Yunanistan’ın içine düştüğü bu kötü durumun tüm sorumluluğu, Günah Keçisi/Skipogoat/ ilan edilen Genelkurmay Başkanı Oramiral Limberis’in anılarından bir parçayı okuyalım:

         “Kardak krizi patlak verdiğinde, Yunanistan’ın Kuvvet komutanlıkları doğrudan Milli Savunma Bakanına bağlıydı. “Kamuoyu ve birçok siyasetçi, Silahlı Kuvvet Komutanının Genelkurmay Başkanı olduğunu söyler. Kardak krizi sırasında bana yetki bile vermediler. Silahlı kuvvetlerin yetkileri, faaliyetleri ve teşkilatlanmasındaki belirsizlik ve karışıklık herkesin ortak fikridir. Genelkurmay ile kuvvetler arasındaki bağlantı yasayla yeniden hükme bağlanmalıdır.”Zamanın Başbakanı Kostas Simitis fikrini şöyle açıklamıştı:”Kardak’a müdahale için planımız bile yoktu.Yunan silahlı kuvvetlerinin teşkilatlanma yetersizliği ve hareket acizliği ortaya çıktı.Kardak,bir bakıma bizim  bu acizliğimizi ortaya çıkaran olay oldu.Yunan Silahlı Kuvvetleri  yeniden yapılandırılmalıdır…”Çok uzun süreli aptalca  tartışmalardan sonra,2002 yılının Ocak ayında 2292sayılıMSBAKANLIĞI KANUNU ÇIKARTILARAK TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN UYGULAMAKTA OLDUĞU EMİR VE KOMUTA  SİSTEMİNEGEÇİLDİ.

         1-Savaşınkurallarıvardır.2-Taarruzun kuralları vardır,3-savunmanın kuralları vardır,4-Oyalama muharebesinin kuralları vardır,5-Gayrinizamî harbin kuralları vardır. Bunların kurallarına uyamazsan hep yenilirsin. Güçlü ve kuvvetli olmak önemli değildir. Gücü ve kuvveti, yerinde ve zamanında, bir komuta altında uyum içinde kullanamazsanız başarı da bekleyemezsiniz. KOMUTA KONTROL SİSTEMİ, HABERALMA, KESİN SONUÇ ALANINDA TÜM GÜÇLERİ BİR KOMUTA ALTINDA UYUMLU OLARAK KULLANMAK SAVAŞIN VE MUHAREBENİN ANA KURALIDIR. KUVVETLERİ, BÖLEREK DEĞİŞİK MERCİLERE BAĞLAMAK, BUNCA OLUMSUZ ÖRNEKLERE KARŞIN, İHANETİN GEREĞİDİR. YUNANI TAKLİT ETMEK,GÖZ GÖRE,GÖRE YENİLMEKTİR,REZİL OLMAKTIR.Yunan tarihi askeri darbelerle doludur.Okuyalım:
            “20 Nisanı 21 Nisana bağlayan gece, seçim kampanyasının başlamasına iki gün kala, birkaç subay (General Stilyanos Pattakos, Albay Yorgo Papadopulos, Albay Makarezos) bir askeri darbe yaptılar. Darbeden sonra kralın ısrarıyla Yüksek Mahkeme başsavcısı Konstantin Kolyas'ın başbakanı olduğu yeni hükümet (İçişleri bakanı

General Pattakos, Başbakan yardımcısı ve Savunma bakanı General Spandidhakis'ti) Kral Konstantinos'un önünde ant içti. Her şeyden önce antikomünist ve "partiler üstü" olduğunu bildiren yeni hükümette kilit mevkiler darbeci komutanların eline geçti.

Hükümet, hemen, öncelikle aşırı sola yönelik sert önlemler aldı; geniş çaplı siyasal tutuklamalara gidilerek katı bir sansür kondu ve anayasal haklar askıya alındı. Rejimi yıkmaya çalışmaktan yargılanan Andreas Papandreou 9 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 8 ay hapis yattıktan sonra ABD yönetiminin en üst düzeyde baskısı sonucu, siyasal tutuklular için çıkarılan afla serbest bırakıldı ve ülkesini terk etmesine izin verildi. Göz hapsine alınan babası ise Kasım 1968'de öldü.[1] 1967 sonbaharında ordu, bürokrasi ve eğitim kurumlarında büyük çaplı bir tasfiye hareketi başladı. Aralık ayında silahlı kuvvetleri ve halkı cuntayı devirmeye çağırarak bir karşı-darbe girişiminde bulunan kral, girişiminin boşa çıkması üzerine Roma'ya kaçmak zorunda kaldı. Cuntanın buna gösterdiği tepki General Georgios Zoitakis'i naipliğe, Albay Yorgo Papadopulos'u da başbakanlığa getirmek oldu.

"Albaylar Rejimi" yurtdışında Kıbrıs dolayısıyla yeni bir bunalımla karşılaştı; Ankara'nın gittikçe artan baskısıyla, 1967 Kasımında, Türk birlikleriyle birlikte kendi birliklerini de adadan çekmeyi ilke olarak kabul etmek zorunda kaldı. 1968 Eylülü’nde yapılan referandum sonucu kabul edilen yeni Anayasa, yetkileri esas olarak yürütme gücünün elinde topladı, ordunun devlet içinde öncelikli bir yere sahip olduğunu vurguladı. Cunta, güdümlü bir halkoylaması sonunda yürürlüğe koyduğu göstermelik anayasayı bile uygulamadı. Cunta, özellikle Avrupa'da yaygın bir diplomatik baskıyla karşı karşıya geldi. 1968 yaz ve sonbaharında güçlü bir muhalefet ortaya çıktı; merkezci bir militan olan Aleksandros Panagulis Albay Papadopulos’a bir suikast düzenledi; 3 Kasım'da Atina'da Yorgo Papandreu'nun cenazesi dolayısıyla bir gösteri yapıldı. Ama muhalefet örgütlenmekte zorluk çekiyordu. Öte yandan yurtdışındaki siyasi sürgünlerin örgütlediği güçlü bir muhalefet ortaya çıktı. Parti liderlerinin çoğu, eski bakan Konstantin Karamanlis ve Yorgo Papandreu'nun oğlu Andreas Papandreu gibileri sürgündeydi. Andreas Papandreu 1968'de Panhelenik Kurtuluş Hareketi'nin (PAK) önerliğine getirildi. PAK, Yurtsever Cephe (aşırı sol) ve "Demokratik

teklemekle suçlayarak, bunların hemen ülkeyi terk etmelerini istemesiyle su yüzüne çıktı. Halk arasında desteği zayıflamış olan rejime prestij kazandırmak isteyen cuntanın girişimleriyle, Makarios'a karşı, Kıbrıs'ta Enosis'e yönelik bir darbe düzenlendi. Savunma" hareketi (merkez sol) arasında yapılan bir anlaşma sonucu, 2 Nisan 1969'da Stockholm'de ortak direniş yapıları oluşturuldu. Ama gerçekte muhalefet bölünmüştü. 1970'ten sonra gerçek iktidar yalnız Albay Papadopulos'un elinde bulunuyordu. Seçime gitmeyi reddeden Albay, 1970 başlarında, üyeleri ya hükümet tarafından atanan ya da toplumsal meslek kuruluşlarınca seçilen bir danışma organı kurdu. Mart 1972'de Naip Zoitakis'i uzaklaştırarak yerine geçen Papadopulos, devlet aygıtına el koydu. 1971'de belli bir yumuşama Gerçekleştirmeye çalıştı: askeri mahkemeler yerlerini sivil mahkemelere bıraktı, tutuklu kampları kapatıldı. Ama 25 Mart 1971'de (Osmanlılara karşı 1821 ayaklanmasının yıldönümünde) sol ve kralcı sağ kanattan 133 kişi demokrasiye geri dönülmesini istedi. Hükümet buna siyasal davalar açarak karşılık verdi. Albay Papadopulos, muhalefetin kralın lehine dönmesinden korkup, 1 Haziran 1973'te monarşiye son vererek cumhuriyet ilan etti. Papadopulos da cumhurbaşkanlığı görevini üstlendi ve sivil yönetime dönüş hazırlıklarını başlattı. 14 Kasım 1973'te Atina ve diğer üniversitelerden gelen öğrenciler Atina Teknik Üniversitesi'ni işgal ederek ayaklanma çağrısında bulundular. Halkın bir bölümünden de destek gören öğrenciler, 17 Kasım günü sabaha karşı silahlı kuvvetler tarafından, kanlı bir baskın sonucu üniversiteden dışarı çıkarıldılar; olaylarda öğrencilerden 34'ü hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı ve bin kadarı gözaltına alındı. Aynı gün sıkıyönetim ilan edildi, askeri mahkemeler oluşturuldu. Bu ayaklanma Papadopulos'un liberalleşme çabalarını sona erdirecek bir dizi gelişmeyi tetikledi. Korku duyulan askeri polis lideri olarak Papadopulos'a en yakın isimlerden biri ve cuntanın tutucularından Tuğgeneral Dimitrios Yuannides, ayaklanmayı kamu düzenini yeniden inşa etmek için bir bahane olarak kullanarak 25 Kasım'da Papadopulos'a karşı bir karşı darbe gerçekleştirerek onu devirdi. Yeni cunta yönetimi Fedon Gizikis'i cumhurbaşkanı, iktisatçı Adamantios Andruçopulos'u başbakan olarak atadı, Yuannides ise perde arkasındaki gerçek iktidar sahibi olarak kaldı. Anayasa askıya alındı, sıkıyönetim uzatıldı. Muhalefete karşı baskılar genişlerken, Yunanistan, Avrupa'nın en yüksek enflasyon düzeyine ulaştı, Cuntanın çöküşü ve demokratik rejime dönüş


        1974 Temmuzunda Kıbrıs ile süren anlaşmazlık, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios'un Kıbrıs Ulusal Muhafız Örgütü'nde bulunan Yunan subayları, EOKA'LI aşırılara des    


Ama darbenin ardından Türk birliklerinin 20 Temmuz'da Kıbrıs'a çıkmasıyla doğan bunalım cuntanın hızla çökmesine yol açtı. Kendi yarattıkları duruma karşı koyamayan askerler, ordunun da çeşitli kümelere bölünmesi sonucu, 23 Temmuz'da iktidarı sivillere bıraktılar. “Sürgünden çağrılan Konstantin Karamanlis özgürlükleri getirecek önlemler aldı. 29 Temmuz'da da aşırı sağdan ilerici sola kadar birçok siyasal eğilimi temsil eden geçici bir hükümet kurdu. İki Komünist parti hükümetin dışında bırakıldıysa da, üyeleri arasında yakınları bulunan "iç komünist parti" hükümeti destekledi. 1 Ağustos'ta bir anayasal karar alınarak, 1952 Anayasası yeniden yürürlüğe kondu, ancak Anayasa'nın krala ilişkin tüm maddeleri, ilk seçimlere dek askıya alındı; sendikal özgürlükler geri verildi. Bir yandan da bir ekonomik atılım programı uygulamaya çalışan Karamanlis, 1974 Kasımına dek Devlet başkanlığı unvanını elinde tutan Gizikis'in onayına sunduğu kararnamelerle ülkeyi yönetti. Bu anayasal karara göre, bundan böyle silahlı kuvvetler komutanları Savunma Bakanlığı'nca atanacaktı. Az sonra ordu, polis ve güvenlik örgütünde bir temizlik yapıldı…”

                  Yunanistanta’ın Anadolu’da yenilmesinden sonra, Yunanistan’a kaçabilen Albaylar,14 Eylül 1922 tarihinde Atina’da başarılı bir hükümet darbesi yaptılar.

            “Aralarında dönemin Başbakanı Dimitri Gunaris’in de bulunduğu çok sayıda üst düzey yetkili, vatana ihanet suçundan yargılanmış, 6 kişi idama mahkûm olmuştu.

         “Yunanistan, 1922’de Türkler karşısındaki bozgunun sorumlusu oldukları gerekçesiyle idam edilenlerin dosyasını yeniden açtı. Mahkeme “Altıların aklanması için deliller var,” dedi

Mustafa Kemal Atatürk’ün yönetimindeki Türk ordusu 30 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz’u zaferle bitirdiğinde, Yunanların hayallerini kurduğu “Megalo idea” yani Batı Anadolu’yu da anavatana katarak Büyük Yunanistan düşüncesi de tarihe gömüldü. Birkaç gün içinde bozguna uğramış Yunan ordusu, Anadolu’yu terk etmeye başladı. Sadece üç yıl önce Anadolu’ya getirilen Yunan köylüleri de, Anadolu’daki diğer Rum köylüleriyle birlikte Yunanistan’ın yolunu tuttu. Bu göçte onbinlerce insan da hayatını kaybetti. Bu olay Yunan tarihine Küçük Asya (Anadolu) Felaketi olarak geçti. Bu felaketten hemen sonra İzmir’in kurtuluşunun üzerinden 5 gün geçer geçmez 14 Eylül’de Atina’da darbe oldu.

Kraldevrildi.


Albay Nikolas Plastiras, Albay Stilyanos Gonatas ve Deniz Yarbay Dimitrios Fokas’ın yaptığı askeri darbe sonucunda Kral 1. Konstantinos hükümeti istifa etti. Tahta geçen Konstantinos’un oğlu 2. Georgios halkı yatıştırmak için hezimetin suçlularını mahkemeye çıkarma kararı verdi. Atina’da 9 Ekim 1922’de düzenlenen ve yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı protesto gösterisinde, suçluların cezalandırılması istendi. Bunun ardından Atina’da “İhtilal Komisyonu” kuruldu. Küçük Asya Felaketi’nin sorumlusu olarak gösterilen 1920-1922 yılları arasındaki gelişmelerde önemli rol oynayan eski Başbakanlar Dimitri Gunaris (59), Petros Protopapadakis (68), Nikolas Stratos (50), Askeri İşlerden Sorumlu Bakan Nikolas Theotokis (44), Dışişleri Bakanı Georgios Baltacis (56), Ulaştırma Bakanı Ksenofon Stratigos (53), İçişleri Bakanı Georgios Hacianestis (59), Küçük Asya ve Trakya’dan sorumlu Başkomutan Mihail Gudas (54) “vatana ihanet” suçuylayargılandı.88yılöncedelilleryanıltıcıydı.”

         “Meclis’te 31 Ekim-15 Kasım 1922 arasında yapılan duruşmalarda Gudas ve Stratigos müebbet, diğerleri ise idama mahkûm edildi. Söz konusu 6 kişi, karar henüz yayınlanmadan, duruşmadan iki saat sonra kurşuna dizildi. Olay, Yunan tarihine, “Altılar Davası” olarak girdi ve yıllarca büyük tartışma yarattı. Yunanistan Yüksek Mahkemesi, önceki gün yaptığı açıklamada bu 6 kişinin aklanması yönünde yeni deliller bulunduğu gerekçesiyle davanın tekrar görülmesini kabul ettiğini söyledi. Yunan basını, davanın karara bağlandığı 1922 yılında verilerin yanıltıcı olduğunu ortaya çıkaran bazı delillerin gündeme gelmesi üzerine Yüksek Mahkeme’nin söz konusu kararı aldığını yazdı.”Eski Jandarma Genel komutanı E.Topçu Korgenerali Anastasios Papulas, hapisten çıkartılarak, Yunanistan’ın Küçük Asya Ordusu Başkomutanlığına getirilmişti. Sakarya Meydan Muharebesindeki yenilgisi üzerine istifa eden Korgeneral Anastasios Papulas,1935 senesinde, Elefterios Venizelos lehine darbeye kalkışmak suçundan kurşuna dizilmiştir.İşte Yunan politikacılarının asker korkularının nedenleri.Bizim AKEPELİLERE NE DERSİNİZ?!

 

 

 

 

İzleyiciler

Blog Arşivi