TC.
OSMANTÜRKOĞUZ osmanturkoguz@gmail.com
TV.Çeşmealtı,03
Ağustos 2016 KUVVETKOMUTANLIKLARINI
MİLLİ SAVUNMA VE İÇİŞLERİ BAKANLILARINA BAĞLAMAK.DARBEDİR?
“Anayasa
madde 3/117:”Genelkurmay Başkanı;Silahlı Kuvvetlerin komutanı olup….””Jandarma,silahlı
bir güvenlik kuvvetidir…”KHK.Çıkaran Bay Recep Tayyip Erdoğan,anayasamızı ihlal
eden bir darbe suçunun sanığıdır.OSTÜZÜ.
25 Aralık 1995/31Ocak 1996 tarihleri
arasında, Türkiye ile Yunanistan’ı karşı karşıya getiren “KARDAK
KRİZİ,”yaşanmıştır. Yunanistan Genelkurmay başkanı Oramiral Limberis’i tek
başına bırakan bu olayda en büyük salaklığı, YUNANİSTAN KUVVET KOMUTANLARININ,
GENELKURMAY BAŞKANLIĞINDAN ALINARAK, YUNANİSTAN SAVUNMA BAKANLIĞINA BAĞLANMIŞ OLMASIDIR.
Önce Kardak Krizi hakkında kısa bir bilgi sunalım:
“Kardak krizi, ilk olarak "Figen Akad" isimli bir Türk şilebinin
Kardak kayalıklarına oturmasından sonra yardıma gelen Yunan askeri
birliklerinin, "burası Yunan karasularına dâhildir, öyleyse kurtarma
işlemini biz hallederiz!" İddiasından sonra başlamıştı. Bunun üzerine gemi
personeli bunu reddederek bulunulan yerin Türk karasularında olduğunu iddia
etti ve kendi imkânlarıyla kurtarma çalışması başlattı. Bunun üzerine Yunan
askeri birlikleri silah zoruyla çalışmaları durdurarak, bir yunan römorkörü
yardımıyla gemiyi karaya oturduğu yerden çekti. Gemi Türk karasularına dönerek
güllük limanına doğru yol aldı. Olaydan sonra diplomatik girişimler devam
ederken, işgüzar bir yunan papazın kayalıklara çıkıp Yunan bayrağı dikmesiyle
işler kızıştı. Papazdan sonra bizim Türk medyasından bir ekip, helikopterle
kayalıklara giderek Yunan bayrağını kaldırıp yerine Türk bayrağı dikti. Bunun
üzerine Yunanistan'da hükümete büyük bir baskı oluştu ve bunun sonucu bir Yunan
askeri birliği kayalıklardan büyük olanına konuşlandı ve Türkiye'nin Atina
büyükelçisine adaya yaklaşanlara ateşle karşılık verileceği bildirildi. Bu
hamleden sonra, Türk hükümeti de SAT Komandolarını göndererek küçük olan adayı
işgal etti. Tüm bu enteresan gelişmelerden sonra, ABD. Konuya ağırlığını
koyarak "ilk kurşun atanın karşısında olacağını" bildirdi ve
karşılıklı mutabakata varılması sonucunda iki ülkenin de askeri birlikleri kayalıkları
terk ederek tavşan ve keçilere bıraktı. Bill Clinton, anılarında olay için
"en azından birkaç keçinin hayatını kurtarabildim! Der."Şimdi de,
Yunanistan’ın içine düştüğü bu kötü durumun tüm sorumluluğu, Günah
Keçisi/Skipogoat/ ilan edilen Genelkurmay Başkanı Oramiral Limberis’in
anılarından bir parçayı okuyalım:
“Kardak krizi patlak verdiğinde,
Yunanistan’ın Kuvvet komutanlıkları doğrudan Milli Savunma Bakanına bağlıydı.
“Kamuoyu ve birçok siyasetçi, Silahlı Kuvvet Komutanının Genelkurmay Başkanı
olduğunu söyler. Kardak krizi sırasında bana yetki bile vermediler. Silahlı
kuvvetlerin yetkileri, faaliyetleri ve teşkilatlanmasındaki belirsizlik ve
karışıklık herkesin ortak fikridir. Genelkurmay ile kuvvetler arasındaki
bağlantı yasayla yeniden hükme bağlanmalıdır.”Zamanın Başbakanı Kostas Simitis
fikrini şöyle açıklamıştı:”Kardak’a müdahale için planımız bile yoktu.Yunan
silahlı kuvvetlerinin teşkilatlanma yetersizliği ve hareket acizliği ortaya
çıktı.Kardak,bir bakıma bizim bu
acizliğimizi ortaya çıkaran olay oldu.Yunan Silahlı Kuvvetleri yeniden yapılandırılmalıdır…”Çok uzun süreli
aptalca tartışmalardan sonra,2002
yılının Ocak ayında 2292sayılıMSBAKANLIĞI KANUNU ÇIKARTILARAK TÜRK SİLAHLI
KUVVETLERİNİN UYGULAMAKTA OLDUĞU EMİR VE KOMUTA
SİSTEMİNEGEÇİLDİ.
1-Savaşınkurallarıvardır.2-Taarruzun
kuralları vardır,3-savunmanın kuralları vardır,4-Oyalama muharebesinin
kuralları vardır,5-Gayrinizamî harbin kuralları vardır. Bunların kurallarına
uyamazsan hep yenilirsin. Güçlü ve kuvvetli olmak önemli değildir. Gücü ve
kuvveti, yerinde ve zamanında, bir komuta altında uyum içinde kullanamazsanız
başarı da bekleyemezsiniz. KOMUTA KONTROL SİSTEMİ, HABERALMA, KESİN SONUÇ ALANINDA
TÜM GÜÇLERİ BİR KOMUTA ALTINDA UYUMLU OLARAK KULLANMAK SAVAŞIN VE MUHAREBENİN
ANA KURALIDIR. KUVVETLERİ, BÖLEREK DEĞİŞİK MERCİLERE BAĞLAMAK, BUNCA OLUMSUZ
ÖRNEKLERE KARŞIN, İHANETİN GEREĞİDİR. YUNANI TAKLİT ETMEK,GÖZ GÖRE,GÖRE
YENİLMEKTİR,REZİL OLMAKTIR.Yunan tarihi askeri darbelerle doludur.Okuyalım:
“20 Nisanı 21 Nisana bağlayan gece, seçim
kampanyasının başlamasına iki gün kala, birkaç subay (General Stilyanos
Pattakos, Albay
Yorgo
Papadopulos, Albay
Makarezos) bir askeri darbe yaptılar. Darbeden sonra kralın ısrarıyla Yüksek
Mahkeme başsavcısı Konstantin
Kolyas'ın
başbakanı olduğu yeni hükümet (İçişleri bakanı
General
Pattakos, Başbakan yardımcısı ve Savunma bakanı General Spandidhakis'ti) Kral
Konstantinos'un önünde ant içti. Her şeyden önce antikomünist ve "partiler
üstü" olduğunu bildiren yeni hükümette kilit mevkiler darbeci komutanların
eline geçti.
Hükümet,
hemen, öncelikle aşırı sola yönelik sert önlemler aldı; geniş çaplı siyasal
tutuklamalara gidilerek katı bir sansür kondu ve anayasal haklar askıya alındı.
Rejimi yıkmaya çalışmaktan yargılanan Andreas
Papandreou 9 yıl
hapis cezasına çarptırıldı. 8 ay hapis yattıktan sonra ABD yönetiminin en üst
düzeyde baskısı sonucu, siyasal tutuklular için çıkarılan afla serbest
bırakıldı ve ülkesini terk etmesine izin verildi. Göz hapsine alınan babası ise
Kasım 1968'de
öldü.[1] 1967 sonbaharında ordu, bürokrasi
ve eğitim kurumlarında büyük çaplı bir tasfiye hareketi başladı. Aralık ayında
silahlı kuvvetleri ve halkı cuntayı devirmeye çağırarak bir karşı-darbe
girişiminde bulunan kral, girişiminin boşa çıkması üzerine Roma'ya
kaçmak zorunda kaldı. Cuntanın buna gösterdiği tepki General Georgios
Zoitakis'i naipliğe,
Albay Yorgo
Papadopulos'u
da başbakanlığa getirmek oldu.
"Albaylar
Rejimi" yurtdışında Kıbrıs dolayısıyla yeni bir bunalımla
karşılaştı; Ankara'nın gittikçe artan baskısıyla, 1967 Kasımında, Türk
birlikleriyle birlikte kendi birliklerini de adadan çekmeyi ilke olarak kabul
etmek zorunda kaldı. 1968 Eylülü’nde yapılan referandum sonucu kabul edilen
yeni Anayasa, yetkileri esas olarak yürütme gücünün elinde topladı, ordunun
devlet içinde öncelikli bir yere sahip olduğunu vurguladı. Cunta, güdümlü bir
halkoylaması sonunda yürürlüğe koyduğu göstermelik anayasayı bile uygulamadı.
Cunta, özellikle Avrupa'da yaygın bir diplomatik
baskıyla karşı karşıya geldi. 1968 yaz ve sonbaharında güçlü bir muhalefet
ortaya çıktı; merkezci bir militan olan Aleksandros
Panagulis Albay
Papadopulos’a bir suikast düzenledi; 3 Kasım'da Atina'da Yorgo Papandreu'nun
cenazesi dolayısıyla bir gösteri yapıldı. Ama muhalefet örgütlenmekte zorluk
çekiyordu. Öte yandan yurtdışındaki siyasi sürgünlerin örgütlediği güçlü bir
muhalefet ortaya çıktı. Parti liderlerinin çoğu, eski bakan Konstantin
Karamanlis ve Yorgo Papandreu'nun oğlu Andreas Papandreu gibileri sürgündeydi.
Andreas Papandreu 1968'de Panhelenik Kurtuluş Hareketi'nin (PAK) önerliğine
getirildi. PAK, Yurtsever Cephe (aşırı sol) ve "Demokratik
teklemekle suçlayarak, bunların
hemen ülkeyi terk etmelerini istemesiyle su yüzüne çıktı. Halk arasında desteği
zayıflamış olan rejime prestij kazandırmak isteyen cuntanın girişimleriyle,
Makarios'a karşı, Kıbrıs'ta Enosis'e yönelik bir darbe düzenlendi. Savunma" hareketi (merkez sol) arasında
yapılan bir anlaşma sonucu, 2 Nisan 1969'da Stockholm'de ortak direniş yapıları
oluşturuldu. Ama gerçekte muhalefet bölünmüştü. 1970'ten sonra gerçek iktidar
yalnız Albay Papadopulos'un elinde bulunuyordu. Seçime gitmeyi reddeden Albay,
1970 başlarında, üyeleri ya hükümet tarafından atanan ya da toplumsal meslek
kuruluşlarınca seçilen bir danışma organı kurdu. Mart 1972'de Naip Zoitakis'i
uzaklaştırarak yerine geçen Papadopulos, devlet aygıtına el koydu. 1971'de
belli bir yumuşama Gerçekleştirmeye çalıştı: askeri mahkemeler yerlerini sivil
mahkemelere bıraktı, tutuklu kampları kapatıldı. Ama 25 Mart 1971'de
(Osmanlılara karşı 1821 ayaklanmasının yıldönümünde) sol ve kralcı sağ kanattan
133 kişi demokrasiye geri dönülmesini istedi. Hükümet buna siyasal davalar
açarak karşılık verdi. Albay
Papadopulos, muhalefetin kralın lehine dönmesinden korkup, 1 Haziran 1973'te
monarşiye son vererek cumhuriyet ilan etti. Papadopulos da cumhurbaşkanlığı
görevini üstlendi ve sivil yönetime dönüş hazırlıklarını başlattı. 14 Kasım
1973'te Atina ve diğer üniversitelerden gelen öğrenciler Atina Teknik
Üniversitesi'ni işgal ederek ayaklanma çağrısında bulundular. Halkın bir
bölümünden de destek gören öğrenciler, 17 Kasım günü sabaha karşı silahlı
kuvvetler tarafından, kanlı bir baskın sonucu üniversiteden dışarı
çıkarıldılar; olaylarda öğrencilerden 34'ü hayatını kaybetti, yüzlercesi
yaralandı ve bin kadarı gözaltına alındı. Aynı gün sıkıyönetim ilan edildi,
askeri mahkemeler oluşturuldu. Bu ayaklanma Papadopulos'un liberalleşme
çabalarını sona erdirecek bir dizi gelişmeyi tetikledi. Korku duyulan askeri
polis lideri olarak Papadopulos'a en yakın isimlerden biri ve cuntanın
tutucularından Tuğgeneral Dimitrios Yuannides, ayaklanmayı kamu düzenini yeniden inşa etmek için
bir bahane olarak kullanarak 25 Kasım'da Papadopulos'a karşı bir karşı darbe
gerçekleştirerek onu devirdi. Yeni cunta yönetimi Fedon Gizikis'i cumhurbaşkanı, iktisatçı Adamantios Andruçopulos'u başbakan olarak atadı, Yuannides ise perde arkasındaki gerçek
iktidar sahibi olarak kaldı. Anayasa askıya alındı, sıkıyönetim uzatıldı.
Muhalefete karşı baskılar genişlerken, Yunanistan, Avrupa'nın en yüksek
enflasyon düzeyine ulaştı, Cuntanın çöküşü ve
demokratik rejime dönüş
1974 Temmuzunda Kıbrıs ile süren anlaşmazlık,
Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios'un Kıbrıs
Ulusal Muhafız Örgütü'nde bulunan Yunan subayları, EOKA'LI aşırılara des
Ama
darbenin ardından Türk birliklerinin 20 Temmuz'da Kıbrıs'a
çıkmasıyla
doğan bunalım cuntanın hızla çökmesine yol açtı. Kendi yarattıkları duruma
karşı koyamayan askerler, ordunun da çeşitli kümelere bölünmesi sonucu, 23
Temmuz'da iktidarı sivillere bıraktılar. “Sürgünden çağrılan Konstantin
Karamanlis
özgürlükleri getirecek önlemler aldı. 29 Temmuz'da da aşırı sağdan ilerici sola
kadar birçok siyasal eğilimi temsil eden geçici bir hükümet kurdu. İki Komünist
parti hükümetin dışında bırakıldıysa da, üyeleri arasında yakınları bulunan
"iç komünist parti" hükümeti destekledi. 1 Ağustos'ta bir anayasal
karar alınarak, 1952 Anayasası yeniden yürürlüğe kondu, ancak Anayasa'nın krala
ilişkin tüm maddeleri, ilk seçimlere dek askıya alındı; sendikal özgürlükler
geri verildi. Bir yandan da bir ekonomik atılım programı uygulamaya çalışan
Karamanlis, 1974 Kasımına dek Devlet başkanlığı unvanını elinde tutan
Gizikis'in onayına sunduğu kararnamelerle ülkeyi yönetti. Bu anayasal karara
göre, bundan böyle silahlı kuvvetler komutanları Savunma Bakanlığı'nca
atanacaktı. Az sonra ordu, polis ve güvenlik örgütünde bir temizlik yapıldı…”
Yunanistanta’ın
Anadolu’da yenilmesinden sonra, Yunanistan’a kaçabilen Albaylar,14 Eylül 1922
tarihinde Atina’da başarılı bir hükümet darbesi yaptılar.
“Aralarında
dönemin Başbakanı Dimitri Gunaris’in de bulunduğu çok sayıda üst düzey yetkili,
vatana ihanet suçundan yargılanmış, 6 kişi idama mahkûm olmuştu.
“Yunanistan, 1922’de Türkler
karşısındaki bozgunun sorumlusu oldukları gerekçesiyle idam edilenlerin
dosyasını yeniden açtı. Mahkeme “Altıların aklanması için deliller var,” dedi
Mustafa Kemal Atatürk’ün yönetimindeki Türk ordusu 30 Ağustos
1922’de Büyük Taarruz’u zaferle bitirdiğinde, Yunanların hayallerini kurduğu
“Megalo idea” yani Batı Anadolu’yu da anavatana katarak Büyük Yunanistan
düşüncesi de tarihe gömüldü. Birkaç gün içinde bozguna uğramış Yunan ordusu,
Anadolu’yu terk etmeye başladı. Sadece üç yıl önce Anadolu’ya getirilen Yunan
köylüleri de, Anadolu’daki diğer Rum köylüleriyle birlikte Yunanistan’ın yolunu
tuttu. Bu göçte onbinlerce insan da hayatını kaybetti. Bu olay Yunan tarihine
Küçük Asya (Anadolu) Felaketi olarak geçti. Bu felaketten hemen sonra İzmir’in
kurtuluşunun üzerinden 5 gün geçer geçmez 14 Eylül’de Atina’da darbe oldu.
Kraldevrildi.
Albay Nikolas Plastiras, Albay Stilyanos Gonatas ve Deniz Yarbay Dimitrios
Fokas’ın yaptığı askeri darbe sonucunda Kral 1. Konstantinos hükümeti istifa
etti. Tahta geçen Konstantinos’un oğlu 2. Georgios halkı yatıştırmak için
hezimetin suçlularını mahkemeye çıkarma kararı verdi. Atina’da 9 Ekim 1922’de
düzenlenen ve yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı protesto gösterisinde,
suçluların cezalandırılması istendi. Bunun ardından Atina’da “İhtilal
Komisyonu” kuruldu. Küçük Asya Felaketi’nin sorumlusu olarak gösterilen
1920-1922 yılları arasındaki gelişmelerde önemli rol oynayan eski Başbakanlar
Dimitri Gunaris (59), Petros Protopapadakis (68), Nikolas Stratos (50), Askeri
İşlerden Sorumlu Bakan Nikolas Theotokis (44), Dışişleri Bakanı Georgios
Baltacis (56), Ulaştırma Bakanı Ksenofon Stratigos (53), İçişleri Bakanı
Georgios Hacianestis (59), Küçük Asya ve Trakya’dan sorumlu Başkomutan Mihail
Gudas (54) “vatana ihanet” suçuylayargılandı.88yılöncedelilleryanıltıcıydı.”
“Meclis’te 31 Ekim-15 Kasım 1922
arasında yapılan duruşmalarda Gudas ve Stratigos müebbet, diğerleri ise idama mahkûm
edildi. Söz konusu 6 kişi, karar henüz yayınlanmadan, duruşmadan iki saat sonra
kurşuna dizildi. Olay, Yunan tarihine, “Altılar Davası” olarak girdi ve
yıllarca büyük tartışma yarattı. Yunanistan Yüksek Mahkemesi, önceki gün
yaptığı açıklamada bu 6 kişinin aklanması yönünde yeni deliller bulunduğu
gerekçesiyle davanın tekrar görülmesini kabul ettiğini söyledi. Yunan basını,
davanın karara bağlandığı 1922 yılında verilerin yanıltıcı olduğunu ortaya
çıkaran bazı delillerin gündeme gelmesi üzerine Yüksek Mahkeme’nin söz konusu
kararı aldığını yazdı.”Eski Jandarma Genel komutanı E.Topçu Korgenerali
Anastasios Papulas, hapisten çıkartılarak, Yunanistan’ın Küçük Asya Ordusu Başkomutanlığına
getirilmişti. Sakarya Meydan Muharebesindeki yenilgisi üzerine istifa eden
Korgeneral Anastasios Papulas,1935 senesinde, Elefterios Venizelos lehine
darbeye kalkışmak suçundan kurşuna dizilmiştir.İşte Yunan politikacılarının
asker korkularının nedenleri.Bizim AKEPELİLERE NE DERSİNİZ?!