TC.
OSMAN
TÜRKOĞUZ
TV.
Çeşmealtı,08 Ekim 2015.
BİR BÖLÜCÜ DİNCİ SAPIĞA
ŞAMARIMDIR?!
“Eşim namaz kılmıyor;pişirdiği yemeği
yemem dinen sakıncalı mıdır?!Sorusuna,kendinden menkul bir ulemamız?!”O zaman
şehirdeki bir lokantada ya da belediyenin aşevinde yemeğinizi
yersiniz?!”Diyor,bu Soytarı!Lokanta aşçıları beş vakit namaz mı kılıyorlar a
Salak?!Gayrimüslim kadınlarla evlenmek
dinen caiz?!Onların pişirdikleri yemekleri neden yiyor Müslüman geçinenler?!TÜRK
SİLAHLI KUVVETLERİNDE VE YATILI OKULLARDA,AŞÇILAR BEŞ VAKİT NAMAZ MI KILIYOR A
SOYTARILAR?!
“HADİS=SÖZ
demektir. Geleneksel İslam`da hadis, peygamber sözleri olarak bilinir. Hâlbuki
bunların çoğu aşırma iftiralardır. Samimi bir müminin Kuran`daki Allah sözleri
dururken kul sözlerine itibar etmesi ve bununla yetinmeyip bunları dininde
kaynak edinmesi, inancında samimi olmadığını göstermeye yeter.”Hadisler,
Hz.Muhammedin sözlerini ve davranışlarını taklit etmektir. Bunlara SÜNNET
denir.
“Sünnet,
Peygamber Hz. Muhammed’in yapmış olduğu hal ve hareketler, söylemiş olduğu
sözlerin tümüdür. Sünnet, farz ve vacip değildir. Yani Müslümanlar için
yapılması sevap olan, yapılmaması günah olmayan davranışlardır. Örnek verecek
olursak; ezan, kamet, beş vakit namazda kılınmayan sünnet gibi. Yapılması
zorunlu değildir fakat uyulduğu takdirde bütün yaşamımıza fayda sağlayacak hal
ve hareketlerdir. “
Hz.Muhammet,ALTI yaşındaki kız çocuğu
ile nişanlanıp,dokuz yaşında da gerdeğe girdiğinden,tüm Müslümanlar da bunu
uygulamalıdır.Hz.Muhammet,Kocasını ateşli odunla döverek öldürdüğü Safiye ile
onca askerin içinde ve güpegündüz,devenin üstünde gerdeğe girdiyse bu eylem
olarak uyulması gereken SÜNNETTİR/?!
İlk hadis kitabı, Hz.Muhammedin ölümünden 245 sene sonra, Semerkant’ta bir Türk
asıllı imam tarafından/Muhammed bin ismail/,600.000Hadis rivayeti taranarak yazılmıştır.
Hadislerin seçimi, iki rekat namaz kılınarak yapılmıştır?! Bu esere Sahihi
Buhari/-Câmi’s Sahih/ denir. Kuranı Kerimden sonra en güvenilir kitaptır.” Ebu
Hanife, gerçek olarak 17/Onyedi/hadis olduğunu beyan etmişti. Öğrencisi Ebu
Yusuf ölürken, PARA KARŞILIĞINDA,125 hadis uydurduğunu itiraf etmiştir. Hz.
Muhammed’in 23 senelik kölesi Ebu Hureyra’nın hadis rivayet etmesi Emevilerce
yasaklanmıştı. Hz.Muhammedin Arap toplumunun her ferdi ile, onların
seviyelerine göre konuşması da hadis olarak kabul edilmiştir. İşte hadis
seçimindeki çelişki de bundan dolayıdır. Tüm Müslümanlar, Kuranı Kerimi
bırakarak işlerine geldiği sözlere dört elle sarılmışlardır. İslamda bölünmenin
ve keşmekeşliğin en önemli nedenlerinden birisi de budur.
“51- Peygamberin içtihad ile hükmetmeğe izin
vermesi: Peygamberimizin sahabenin âlim ve fakihlerinden Muaz bin Cebel'i
Yemen'e vali gönderirken aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir:
Peygamber:
-
Oraya vardığın vakit ne ile hükmedeceksin? Sana bir soru sorulduğu yahut bir
davacı geldiği vakit onların müşkülünü ne ile halledeceksin?
- Tanrının Kitabı Kur'an
ile.
Peygamber:
-Kitap'ta
bulamazsan?
Muaz:
-Resulu'llah'ın
sünnetleriyle.
Peygamber:
-Onda
da bulamazsan?
Muaz:
-Kendi
reyimle içtihadımle hükmederim.
Peygamber:
-Senden daha iyi, emir yoktur derim. (Tanrı'ya
şükür olsun ki; elçisini başarılı kıldı.) - A. Hamdi Akseki İslam Dini S. 63 -Besim
Atalay Türk Dili ile ibadet - S. 28
İslam dinini yüce bir din oluşu, herşeyin çözümünü
insan aklına bırakmasındandı?!Hz. Muhammed'in veda haccındaki hutbesi yeni
toplumla eski Arap toplumunu karşılaştırmak yönünden çok ilginçtir…”
“Hep şu sorunun cevabını merak
etmişimdir. “Neden PEYGAMBERİMİZ hayatta İKEN derlenmemiş de, PEYGAMBERİMİZİN sünnetleri, insan sağlığını da olumlu
etkileyen sünnetlerdir. ölümünden 50-245 yıl sonra derlenmiştir?
Cevap basit aslında Kuran herkesi tatmin etmiyor, çünkü insanlar ilerledikleri
halde, Kuran MS. YEDİNCİ ASRIN BAŞINA KİLİTLENEREK Kalmıştır. Kuran,Allahın
sözü ise Allahın fikirleri de insan zekası karşısında çaresiz kalmıştır?!
Hz.Muhammet, MS.629 senesinde
Yahudilerin zengin bir yerleşim yeri olan Hayber kalesine saldırmıştı. Kale
düştükten sonra da, Hayberdeki Yahudi kabilesinin reisini ve oğlunu, ucu ateşli
odunlarla döğerek hazinen yarısının yererini söyletip öldürmüşlerdi. İşkenceyi
bizzat Hz.Muhammet yapmıştı. Kabile reisinin yeni evlenmiş olan 17 yaşındaki
gelini Safiye’yi kendisine nikâhlayarak, güpegündüz, devenin üstündeki mahfede
gerdeğe girmişti. Safiye, aynı zamanda öldürülen Kureyza Yahudi kabilesinin
reisinin kızıydı.
“Asıl yerlileri olan
Yahudileri çeşitli bahanelerle dağıtmaya, kovmaya, katletmeye yönelir. Örneğin;
Beni Nadir, Beni Kaynuka, Beni Kurayza ve daha sonra da Hayber Yahudileri gibi.
Tabii ki İslami kesim burada şunu savunur: Yahudiler Hz. Muhammed'e karşı olup
Mekke müşriklerini destekledikleri için onlarla savaşıldı... Benzer
savunmaların hiçbir şekilde haklı tarafı yoktur. Çünkü Medine onların yurduydu,
Hz. Muhammed ise yabancıydı: Mekkeliydi ve onu orada rahat bırakmadıkları için
Medine'ye hicret etmişti. Burada haklı olarak şu söylenebilir: Madem iddia
edildiği gibi onun arkasında Tanrı vardı, o zaman niye Mekke'de ona yardım
etmedi, neden Medine'ye gelip bu insanların da istirahatını bozmaya neden oldu,
o kadar savaşlar, katliamlar oldu? (Beni Nadir, Beni Kureyza, Beni Kaynuka,
Hayber, Fedek gibi bunların hepsi Yahudi ve hepsi de Hz. Muhammed tarafından
ortadan kaldırıldılar.)
“Hz. Muhammed'i bu konuda haklı
çıkaracak hiçbir gerekçe olamaz: Başka bir ülkeye gitmek ve oranın insanlarını,
beni dinlemiyorlar diye katletmek gibi bir anlayış, eşyanın tabiatına
aykırıdır. Bugünkü tabire göre, onun Medine'de oturma izni yok. Bunu hangi ülke
kabul eder: Gel bir, iki yıl bir ülkede kal, ondan sonra yönetimi ele geçir,
oranın halkıyla da kavga et, onları katlet, yurtlarından eyle. Bunun örneği
dünyanın hiçbir yerinde yoktur!”JOZEF STALİN DE, KIRIM TÜRKLERİNİ ORTAASYAYA
SÜRGÜN ETMİŞTİR.
Muhammed ve yandaşları, Hayber
kalesini ele geçirince, ölümden kurtulanlar ona şu teklifi sundu: Biz bu
toprakları sizden daha iyi işleriz. Çünkü yıllarca ekip biçtik, deneyimimiz
var. O yüzden bizi öldürmeyin, sürgüne de göndermeyin, biz burayı ekip biçelim,
gelirini paylaşalım derler. Hz. Muhammed de bu teklifi kabul eder ve Hayber
toprakları bu anlaşmadan sonra bu şekilde işlenir. Zaten esir düşen Hayber
sakinleri için bunun dışında alternatif de yoktu.”
“Hayber'den sonra Hz.
Muhammed'in kendilerine yöneleceği bilgisini alan Fedek halici bu pazarlığı
duydu. Onlar da Hz. Muhammed'e aynı teklifi sundular ve önerileri kabul edildi.
İşte Fedek savaşsız alındığı için, Kuran’daki Haşr suresinin 6-7’inci ayetlerine
göre bu köy (Fedek) 'Fey' sayılırdı. Yani ancak Allah'a ve Muhammed'e ait
olacaktı; diğer ganimet malları gibi Müslümanlara dağıtılmayacaktı. Sonuçta
Muhammed Fedek köyünü kendine ayırdı; ancak Hayber'i hazine malı olarak
arkadaşları arasında paylaştırdı. Savaşın kısa durumu bu.”Hz.Muhammedin
ölümünden sonra,kızı ve Hz. Ali’nin de eşi olan Hz. Fatma miras olarak Fedek
hurmalığını almıştı.Ebu Bekir,”bizzat Hz. Muhammet’ten işittim,peygamberlerin
mirası olmazmış!?”Diyerek hurmalığı Hz. Fatma’nın elinden aldığı gibi bu
çekişmede Hz. Fatma dövülmüş,babasının ölümünden 93 gün sonra da ölmüştü..
Hz. Muhammed'in bu baskın
sırasında yediği zehirli yemeğe gelince; Hayber Yahudilerinden sağ kalan Haris
kızı Zeynep -ki Selam b. Meşkem'in Hanımıydı- soruşturuyor, acaba Hz. Muhammed
hangi yemekleri çok sever, diye. Etin kaburga kısmını çok sevdiğini söylüyorlar
kendisine. Bu arada Zeynep bir koyun pişirip içine zehir doldurarak Muhammed'e
ikram ediyor, tabii ki Hz. Muhammed'in sevdiği kısma daha fazla zehir bırakıyor.
Hz. Muhammed yemeğe başlayınca, onun arkadaşlarından Bişr b. Bera, acele edip
ondan önce ağzına alıyor ve orada yığılıp can veriyor. Hz. Muhammed ise henüz
arkadaşı kadar fazla yemediği ve bu arada onun da durumunu gördüğü için, artık
yemekten vazgeçiyor. Sonra o yemeği hazırlayan kadını çağırıyor: "Neden
buna gerek duyup bizi zehirlemek istedin?" Diyor. Kadın da, "Sen
bizim başımıza neler getirdiğini iyi biliyorsun. Babam Haris'i, kocam Selam b.
Meşkem'i, amcam Yaser'i, kardeşim Merhab'ı ve diğer yakınlarımla Hayber
Yahudilerini öldürdünüz, kalanları da esir-cariye yaptınız. Bunun için ben de
kendi kendime dedim ki, bu adamı zehirleyeceğim: Peygamberse, Tanrı ile
irtibatı varsa, zaten vahiy alır bu etten yemez; ama yalancıysa yemeğe devam
eder ve ölür. Dolayısıyla biz kalanlar da ondan kurtulmuş oluruz. O yüzden
böyle bir plan kurdum"! Diyor.Her zaman Allah’ın yardımına mazhar olan
Hz.Muhammet,Uhut’ta tehlikeye düştüğünde neden:”Yetiş ya Ali?!”Diye
bağırmıştır?!Bedir’de yardım eden Allah,Uhut’ta neden yardım
etmemiştir?!Şimdi,şu masalı da okuyalım.Zehirli et yeme olayını Allah’ın neden
haber vermediğini düşünelim?!
“Cabir bin Abdullah'ın anlattığı şu olay:
"Bir yere baskın düzenlemiştik; bir ara istirahat için gölgeye çekildik. O
arada Hz. Muhammed kılıcını bir ağaca asıp o ağacın altında uzanırken adamın
biri gelip onun asılı kılıcını alır ve kendisine, "Ey Muhammed; bugün kim
seni elimden kurtaracak, seni öldüreceğim," der. Hz. Muhammed de,
"Allah beni kurtarır." Yanıtını verir. Bu soru, o adam tarafından üç
sefer tekrarlanır ve Hz. Muhammed'den aldığı yanıt da hep aynı... Sonuçta Allah
tarafından adam etkisiz hale gelir, vücudu sanki donmuş, felç olmuş gibi olur
ve kılıç kullanamaz hale gelir." Bu hadis en başta Buhari ve Müslim'de
anlatılmaktadır…”
“Şunu da kabul etmek lazım ki,
kadın çok yetenekli ve aktif biriymiş. Bu plan, her babayiğidin işi değil.
Yineliyorum: Hz. Muhammed'in kendileriyle savaştığı ve çoğunu katlettiği
insanların kalanlarından birinin hazırladığı yemeği yemesi çok yanlış bir şey;
bu kadar tedbirsizliğin açıklaması olamaz. Ben, madem Tanrı arkasındaydı neden
haber vermedi sorusundan ziyade; normal bir insan düşman olan kesimin yemeğini
nasıl bu kadar rahatlıkla yiyebilir diye hayret ederim. Hatta bazı İslami
kaynaklarda Muhammed'in talimatıyla o kadın işkenceyle, çarmıha gerilmek
suretiyle infaz ediliyor. Ha reklam için affetmiş, ha katletmiş bu o kadar
önemli değildir. Önemli olan, kendileriyle savaştığı insanların ikram ettiği
yemeği yemek, bunun sakıncalarını göze almamak. Bu önemli bir yanlıştır. Bazı
kaynaklara göre bu zehirli etten sadece Bişr adındaki şahıs değil; birkaç kişi
ölmüş diye farklı bilgi de var.”
“ Bu olayda yediği zehirli etten
dolayı Muhammed'in bedeninde yıpranmalar oluştuğu ve ölene kadar da sıklıkla (hacamat
denilen yöntemle) vücudundan kan aldırdığı bir gerçek. Mesela Ebu Hind, Ebu
Tayyip adlarındaki şahısların ondan kan aldıkları kaynaklarda geçiyor. Hatta
bunun karşılığında Muhammed'in Ebu Tayyibe ücret olarak iki Sa' hurma verdiği
bile yazılı. Yine İbni Mace'nin aktardığı rivayette, onun eşlerinden Ümmü
Seleme'nin kendisine, "Bakıyorum sen o zehirli etten sonra gitgide olumsuz
etkileniyorsun" dediğini ve ara sıra onun da Muhammed'den kan aldığını aktarıyor.”
Buhari ve Müslim'de, "Bazen
hac için ihramda iken, bazen oruçlu iken kendisinden kan aldırıyordu"
şeklinde hadisler var. Yani kan aldırma, Hayber'de yediği zehirli etin
etkisiyle oluşan hastalıktan dolayı oluyordu...”
“ Enes bin Malik, "O yemekten
sonra Muhammed'in ağız bölgesinde bozukluklar oluşmuştu" diye bilgi
veriyor. Bu Enes b. Malik, Muhammed'e on yıl yaverlik yapan bir sahabi ve onun
bu hadisi en başta Buhari ve Müslim'de geçmektedir.(5) Bu açıklamalara göre Hz.
Muhammed'in bu suikastta darbe aldığı kesin; ancak bu olaydan sonra üç yıl daha
yaşıyor. Acaba bir zehir bu kadar zamana yayılır mı veya o zaman bu kadar güçlü
bir zehir var mıydı? Tabii ki bu, ancak uzmanların bileceği bir iş?!”
“İnananlar açısından Hz.
Muhammed'in bu suikastta öldürülmemesi bir mucize olarak iddia edilebilir: Hani
arkadaşları öldü de o ölmedi, diye. Ama yersiz bir savunma. Bir kere
Muhammed'in bu olayda kurtulması gayet normal bir şeydir: Dünyada her eylem
başarıyla sonuçlanır diye bir kural yoktur. Bu yoruma karşı şu rahatlıkla
söylenebilir: Mademki onda bir mucize vardı, neden önceden haber vermedi? Haber
verseydi, en azından arkadaşları ölmezdi. Bir de Allah koruduğu için ona bir
şey olmadı diyelim, peki sağlam hadislerde anlatılan, yediği zehirli etten dolayı
dudaklarında, ağzında ve yüzünde neden yaralar oluşmuştu, bu zehirli yemekten
dolayı zaman, zaman vücudundan kan aldırdığı bir gerçek. Hani en azından bu
zehirli etten ötürü kendisinde rahatsızlıklar oluşmuş. O halde ölmedi diye
bundan pay çıkarmak yanlıştır.”
“Ancak burada Hz. Ayşe'ye mal
edilen bir hadis var: Muhammed hasta iken bir ara, "Ey Ayşe! Kaç yıl önce
Hayber'de yediğim o zehirli etten dolayı içim yanıyor, artık dayanamam."
şeklinde bir ifade kullandığı söz konusu. Bir kere Muhammed'in Hayber'de yediği
zehirli et olayını Enes b. Malik, Ebu Hureyre gibi birçok sahabe anlatıyor;
ancak "Hayber'de yediğim o zehirli etten dolayı içim yanıyor, artık
dayanamam." sözünün arkasında yalnız Ayşe var. (6) Tabii ki bu ölüm
konusunda Ayşe töhmet altında; bunu zaten anlatacağım. O yüzden Ayşe'ye dayalı
benzer hadislerin hiçbir değeri yoktur…”Şimdi, bizim kendinden menkûl Ulemamıza
göre, akla, bilime ve İslamiyet’e aykırı, insanları kandırmak için, her sözün önemiş vardır. Madem ki,Hz.
Muhammed’in her eylemi sünnettir,O Müslüman olmayan bir Yahudi kadınının
pişirdiği yemeği iştahla yediği halde,sizler nemasallar anlatıyorsunuz çağ dışı
SAPKINLAR?!