10 Ekim 2015 Cumartesi

2098/ANKARA GARINDA PATLAMALAR OLMUŞ?!



         TC.       

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV..Çeşmealtı,10 Ekim 2015.        

                                     ANKARA GARINDA BOMBA PATLATILMIŞ?!

          “Suriye’ye Üç—Dört Adamımı göndererek,Türkiye’ye Dört—Beş füze attırarak,Suriye ile savaş sebebini yaratabilirim?!MİT Müsteşarı Emekli Astsubay Hakan Fidan.Ağabeysi,Fethullah Gülen’in en güvendiği kimesne?!

            Bendeniz, bu bombalama haberini duyunca aklıma bir öykü geldi: Anadolu kasabalarında, perşembeyi cumaya bağlayan gece, evlerin yatak odalarını gözetleyerek, ev sahiplerinin sevişmelerini izleyenler vardı. Sevişen çiftleri seyretmekten şehevi zevk duyan bu gibi Sapıklar bu işi meslek edinmişlerdi. Bunlar, bir tecessüs eseri olarak değil de bir ruh hastalığı nedeni ile hareket etmekteydiler.

         Bir Perşembe akşamı,mahalledeki cami imamının genç karısı,imam yardımcısını evine alarak sevişmeye başlamış.Adamın acele etmesinin nedenini sorduğun da şu yanıtı almış:”KOCAN GELEBİLİR,İŞİ HEMEN BİTİRMEMİZ LÂZIM?!”Kadın bir kahkaha atarak:”Acele etme;kocam,şimdi  kim bilir kimin evini gözetlemektedir.Sabah ezanından önce gelmez?!Demiş.İmam da,yahu bizim avrat ne yapar diyerek merdivenini evin Üçüncü kattaki   yatak odasının penceresine dayayarak içeriye bir göz attığın da,yardımcısını karısının üstünde görerek bu konuşmayı da duyunca,Allahhh!” Diye bir nara atarak,MERDİVENDEN DÜŞÜP TE ÖLMÜŞ!? Sabahleyin Şehit diyerek cenazesini kaldırmışlar,Diyanet İşleri Başkanlığı da şehit fetvasını verdiğinden eşine ŞEHİT MAAŞI BAĞLAMIŞLAR?!NOT:Canından olmasına karşın,72 Götkılına,100 Huriye ve de 100 Gılmana birden kavuşmuş?!HAŞİYE:Sayın Erdoğan’ın hasoğlu ve emanetçisi Davudunoğlu Ahmet:”Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak KIMILDAYAMAZ!?”BUYURMUŞTU.Ankara’da bombalar Patlayamaz dememişti?!

2097/BİR BÖLÜCÜ DİNCİ SAPIĞINA ŞAMARIMDIR?!+



              TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. Çeşmealtı,08 Ekim 2015.

                       BİR BÖLÜCÜ DİNCİ SAPIĞA ŞAMARIMDIR?!

                “Eşim namaz kılmıyor;pişirdiği yemeği yemem dinen sakıncalı mıdır?!Sorusuna,kendinden menkul bir ulemamız?!”O zaman şehirdeki bir lokantada ya da belediyenin aşevinde yemeğinizi yersiniz?!”Diyor,bu Soytarı!Lokanta aşçıları beş vakit namaz mı kılıyorlar a Salak?!Gayrimüslim kadınlarla  evlenmek dinen caiz?!Onların pişirdikleri yemekleri neden yiyor Müslüman geçinenler?!TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE VE YATILI OKULLARDA,AŞÇILAR BEŞ VAKİT NAMAZ MI KILIYOR A SOYTARILAR?!

                “HADİS=SÖZ demektir. Geleneksel İslam`da hadis, peygamber sözleri olarak bilinir. Hâlbuki bunların çoğu aşırma iftiralardır. Samimi bir müminin Kuran`daki Allah sözleri dururken kul sözlerine itibar etmesi ve bununla yetinmeyip bunları dininde kaynak edinmesi, inancında samimi olmadığını göstermeye yeter.”Hadisler, Hz.Muhammedin sözlerini ve davranışlarını taklit etmektir. Bunlara SÜNNET denir.                                                                   

                   Sünnet, Peygamber Hz. Muhammed’in yapmış olduğu hal ve hareketler, söylemiş olduğu sözlerin tümüdür. Sünnet, farz ve vacip değildir. Yani Müslümanlar için yapılması sevap olan, yapılmaması günah olmayan davranışlardır. Örnek verecek olursak; ezan, kamet, beş vakit namazda kılınmayan sünnet gibi. Yapılması zorunlu değildir fakat uyulduğu takdirde bütün yaşamımıza fayda sağlayacak hal ve hareketlerdir.                                                                                                        Hz.Muhammet,ALTI yaşındaki kız çocuğu ile nişanlanıp,dokuz yaşında da gerdeğe girdiğinden,tüm Müslümanlar da bunu uygulamalıdır.Hz.Muhammet,Kocasını ateşli odunla döverek öldürdüğü Safiye ile onca askerin içinde ve güpegündüz,devenin üstünde gerdeğe girdiyse bu eylem olarak uyulması gereken SÜNNETTİR/?!
İlk hadis kitabı, Hz.Muhammedin ölümünden 245 sene sonra, Semerkant’ta bir Türk asıllı imam tarafından/Muhammed bin ismail/,600.000Hadis rivayeti taranarak yazılmıştır. Hadislerin seçimi, iki rekat namaz kılınarak yapılmıştır?! Bu esere Sahihi Buhari/-Câmi’s Sahih/ denir. Kuranı Kerimden sonra en güvenilir kitaptır.” Ebu Hanife, gerçek olarak 17/Onyedi/hadis olduğunu beyan etmişti. Öğrencisi Ebu Yusuf ölürken, PARA KARŞILIĞINDA,125 hadis uydurduğunu itiraf etmiştir. Hz. Muhammed’in 23 senelik kölesi Ebu Hureyra’nın hadis rivayet etmesi Emevilerce yasaklanmıştı. Hz.Muhammedin Arap toplumunun her ferdi ile, onların seviyelerine göre konuşması da hadis olarak kabul edilmiştir. İşte hadis seçimindeki çelişki de bundan dolayıdır. Tüm Müslümanlar, Kuranı Kerimi bırakarak işlerine geldiği sözlere dört elle sarılmışlardır. İslamda bölünmenin ve keşmekeşliğin en önemli nedenlerinden birisi de budur.

“51- Peygamberin içtihad ile hükmetmeğe izin vermesi: Peygamberimizin sahabenin âlim ve fakihlerinden Muaz bin Cebel'i Yemen'e vali gönderirken aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir:

Peygamber:

              - Oraya vardığın vakit ne ile hükmedeceksin? Sana bir soru sorulduğu yahut bir davacı geldiği vakit onların müşkülünü ne ile halledeceksin?

                      - Tanrının Kitabı Kur'an ile.  

Peygamber:

              -Kitap'ta bulamazsan?

Muaz:

              -Resulu'llah'ın sünnetleriyle.

Peygamber:

              -Onda da bulamazsan?

Muaz:

              -Kendi reyimle içtihadımle hükmederim.

Peygamber:

-Senden daha iyi, emir yoktur derim. (Tanrı'ya şükür olsun ki; elçisini başarılı kıldı.) - A. Hamdi Akseki İslam Dini S. 63 ­-Besim Atalay Türk Dili ile ibadet - S. 28

İslam dinini yüce bir din oluşu, herşeyin çözümünü insan aklına bırakmasındandı?!Hz. Muhammed'in veda haccındaki hutbesi yeni toplumla eski Arap toplumunu karşılaştırmak yönünden çok ilginçtir…”

        “Hep şu sorunun cevabını merak etmişimdir. “Neden PEYGAMBERİMİZ hayatta İKEN derlenmemiş de, PEYGAMBERİMİZİN sünnetleri, insan sağlığını da olumlu etkileyen sünnetlerdir.  ölümünden 50-245 yıl sonra derlenmiştir? Cevap basit aslında Kuran herkesi tatmin etmiyor, çünkü insanlar ilerledikleri halde, Kuran MS. YEDİNCİ ASRIN BAŞINA KİLİTLENEREK Kalmıştır. Kuran,Allahın sözü ise Allahın fikirleri de insan zekası karşısında çaresiz kalmıştır?!

        Hz.Muhammet, MS.629 senesinde Yahudilerin zengin bir yerleşim yeri olan Hayber kalesine saldırmıştı. Kale düştükten sonra da, Hayberdeki Yahudi kabilesinin reisini ve oğlunu, ucu ateşli odunlarla döğerek hazinen yarısının yererini söyletip öldürmüşlerdi. İşkenceyi bizzat Hz.Muhammet yapmıştı. Kabile reisinin yeni evlenmiş olan 17 yaşındaki gelini Safiye’yi kendisine nikâhlayarak, güpegündüz, devenin üstündeki mahfede gerdeğe girmişti. Safiye, aynı zamanda öldürülen Kureyza Yahudi kabilesinin reisinin kızıydı.

        “Asıl yerlileri olan Yahudileri çeşitli bahanelerle dağıtmaya, kovmaya, katletmeye yönelir. Örneğin; Beni Nadir, Beni Kaynuka, Beni Kurayza ve daha sonra da Hayber Yahudileri gibi. Tabii ki İslami kesim burada şunu savunur: Yahudiler Hz. Muhammed'e karşı olup Mekke müşriklerini destekledikleri için onlarla savaşıldı... Benzer savunmaların hiçbir şekilde haklı tarafı yoktur. Çünkü Medine onların yurduydu, Hz. Muhammed ise yabancıydı: Mekkeliydi ve onu orada rahat bırakmadıkları için Medine'ye hicret etmişti. Burada haklı olarak şu söylenebilir: Madem iddia edildiği gibi onun arkasında Tanrı vardı, o zaman niye Mekke'de ona yardım etmedi, neden Medine'ye gelip bu insanların da istirahatını bozmaya neden oldu, o kadar savaşlar, katliamlar oldu? (Beni Nadir, Beni Kureyza, Beni Kaynuka, Hayber, Fedek gibi bunların hepsi Yahudi ve hepsi de Hz. Muhammed tarafından ortadan kaldırıldılar.)

     “Hz. Muhammed'i bu konuda haklı çıkaracak hiçbir gerekçe olamaz: Başka bir ülkeye gitmek ve oranın insanlarını, beni dinlemiyorlar diye katletmek gibi bir anlayış, eşyanın tabiatına aykırıdır. Bugünkü tabire göre, onun Medine'de oturma izni yok. Bunu hangi ülke kabul eder: Gel bir, iki yıl bir ülkede kal, ondan sonra yönetimi ele geçir, oranın halkıyla da kavga et, onları katlet, yurtlarından eyle. Bunun örneği dünyanın hiçbir yerinde yoktur!”JOZEF STALİN DE, KIRIM TÜRKLERİNİ ORTAASYAYA SÜRGÜN ETMİŞTİR.

     Muhammed ve yandaşları, Hayber kalesini ele geçirince, ölümden kurtulanlar ona şu teklifi sundu: Biz bu toprakları sizden daha iyi işleriz. Çünkü yıllarca ekip biçtik, deneyimimiz var. O yüzden bizi öldürmeyin, sürgüne de göndermeyin, biz burayı ekip biçelim, gelirini paylaşalım derler. Hz. Muhammed de bu teklifi kabul eder ve Hayber toprakları bu anlaşmadan sonra bu şekilde işlenir. Zaten esir düşen Hayber sakinleri için bunun dışında alternatif de yoktu.”

      “Hayber'den sonra Hz. Muhammed'in kendilerine yöneleceği bilgisini alan Fedek halici bu pazarlığı duydu. Onlar da Hz. Muhammed'e aynı teklifi sundular ve önerileri kabul edildi. İşte Fedek savaşsız alındığı için, Kuran’daki Haşr suresinin 6-7’inci ayetlerine göre bu köy (Fedek) 'Fey' sayılırdı. Yani ancak Allah'a ve Muhammed'e ait olacaktı; diğer ganimet malları gibi Müslümanlara dağıtılmayacaktı. Sonuçta Muhammed Fedek köyünü kendine ayırdı; ancak Hayber'i hazine malı olarak arkadaşları arasında paylaştırdı. Savaşın kısa durumu bu.”Hz.Muhammedin ölümünden sonra,kızı ve Hz. Ali’nin de eşi olan Hz. Fatma miras olarak Fedek hurmalığını almıştı.Ebu Bekir,”bizzat Hz. Muhammet’ten işittim,peygamberlerin mirası olmazmış!?”Diyerek hurmalığı Hz. Fatma’nın elinden aldığı gibi bu çekişmede Hz. Fatma dövülmüş,babasının ölümünden 93 gün sonra da ölmüştü..

      Hz. Muhammed'in bu baskın sırasında yediği zehirli yemeğe gelince; Hayber Yahudilerinden sağ kalan Haris kızı Zeynep -ki Selam b. Meşkem'in Hanımıydı- soruşturuyor, acaba Hz. Muhammed hangi yemekleri çok sever, diye. Etin kaburga kısmını çok sevdiğini söylüyorlar kendisine. Bu arada Zeynep bir koyun pişirip içine zehir doldurarak Muhammed'e ikram ediyor, tabii ki Hz. Muhammed'in sevdiği kısma daha fazla zehir bırakıyor. Hz. Muhammed yemeğe başlayınca, onun arkadaşlarından Bişr b. Bera, acele edip ondan önce ağzına alıyor ve orada yığılıp can veriyor. Hz. Muhammed ise henüz arkadaşı kadar fazla yemediği ve bu arada onun da durumunu gördüğü için, artık yemekten vazgeçiyor. Sonra o yemeği hazırlayan kadını çağırıyor: "Neden buna gerek duyup bizi zehirlemek istedin?" Diyor. Kadın da, "Sen bizim başımıza neler getirdiğini iyi biliyorsun. Babam Haris'i, kocam Selam b. Meşkem'i, amcam Yaser'i, kardeşim Merhab'ı ve diğer yakınlarımla Hayber Yahudilerini öldürdünüz, kalanları da esir-cariye yaptınız. Bunun için ben de kendi kendime dedim ki, bu adamı zehirleyeceğim: Peygamberse, Tanrı ile irtibatı varsa, zaten vahiy alır bu etten yemez; ama yalancıysa yemeğe devam eder ve ölür. Dolayısıyla biz kalanlar da ondan kurtulmuş oluruz. O yüzden böyle bir plan kurdum"! Diyor.Her zaman Allah’ın yardımına mazhar olan Hz.Muhammet,Uhut’ta tehlikeye düştüğünde neden:”Yetiş ya Ali?!”Diye bağırmıştır?!Bedir’de yardım eden Allah,Uhut’ta neden yardım etmemiştir?!Şimdi,şu masalı da okuyalım.Zehirli et yeme olayını Allah’ın neden haber vermediğini düşünelim?!

      “Cabir bin Abdullah'ın anlattığı şu olay: "Bir yere baskın düzenlemiştik; bir ara istirahat için gölgeye çekildik. O arada Hz. Muhammed kılıcını bir ağaca asıp o ağacın altında uzanırken adamın biri gelip onun asılı kılıcını alır ve kendisine, "Ey Muhammed; bugün kim seni elimden kurtaracak, seni öldüreceğim," der. Hz. Muhammed de, "Allah beni kurtarır." Yanıtını verir. Bu soru, o adam tarafından üç sefer tekrarlanır ve Hz. Muhammed'den aldığı yanıt da hep aynı... Sonuçta Allah tarafından adam etkisiz hale gelir, vücudu sanki donmuş, felç olmuş gibi olur ve kılıç kullanamaz hale gelir." Bu hadis en başta Buhari ve Müslim'de anlatılmaktadır…”

      “Şunu da kabul etmek lazım ki, kadın çok yetenekli ve aktif biriymiş. Bu plan, her babayiğidin işi değil. Yineliyorum: Hz. Muhammed'in kendileriyle savaştığı ve çoğunu katlettiği insanların kalanlarından birinin hazırladığı yemeği yemesi çok yanlış bir şey; bu kadar tedbirsizliğin açıklaması olamaz. Ben, madem Tanrı arkasındaydı neden haber vermedi sorusundan ziyade; normal bir insan düşman olan kesimin yemeğini nasıl bu kadar rahatlıkla yiyebilir diye hayret ederim. Hatta bazı İslami kaynaklarda Muhammed'in talimatıyla o kadın işkenceyle, çarmıha gerilmek suretiyle infaz ediliyor. Ha reklam için affetmiş, ha katletmiş bu o kadar önemli değildir. Önemli olan, kendileriyle savaştığı insanların ikram ettiği yemeği yemek, bunun sakıncalarını göze almamak. Bu önemli bir yanlıştır. Bazı kaynaklara göre bu zehirli etten sadece Bişr adındaki şahıs değil; birkaç kişi ölmüş diye farklı bilgi de var.”

      “ Bu olayda yediği zehirli etten dolayı Muhammed'in bedeninde yıpranmalar oluştuğu ve ölene kadar da sıklıkla (hacamat denilen yöntemle) vücudundan kan aldırdığı bir gerçek. Mesela Ebu Hind, Ebu Tayyip adlarındaki şahısların ondan kan aldıkları kaynaklarda geçiyor. Hatta bunun karşılığında Muhammed'in Ebu Tayyibe ücret olarak iki Sa' hurma verdiği bile yazılı. Yine İbni Mace'nin aktardığı rivayette, onun eşlerinden Ümmü Seleme'nin kendisine, "Bakıyorum sen o zehirli etten sonra gitgide olumsuz etkileniyorsun" dediğini ve ara sıra onun da Muhammed'den kan aldığını aktarıyor.”

      Buhari ve Müslim'de, "Bazen hac için ihramda iken, bazen oruçlu iken kendisinden kan aldırıyordu" şeklinde hadisler var. Yani kan aldırma, Hayber'de yediği zehirli etin etkisiyle oluşan hastalıktan dolayı oluyordu...”

      “ Enes bin Malik, "O yemekten sonra Muhammed'in ağız bölgesinde bozukluklar oluşmuştu" diye bilgi veriyor. Bu Enes b. Malik, Muhammed'e on yıl yaverlik yapan bir sahabi ve onun bu hadisi en başta Buhari ve Müslim'de geçmektedir.(5) Bu açıklamalara göre Hz. Muhammed'in bu suikastta darbe aldığı kesin; ancak bu olaydan sonra üç yıl daha yaşıyor. Acaba bir zehir bu kadar zamana yayılır mı veya o zaman bu kadar güçlü bir zehir var mıydı? Tabii ki bu, ancak uzmanların bileceği bir iş?!”

      “İnananlar açısından Hz. Muhammed'in bu suikastta öldürülmemesi bir mucize olarak iddia edilebilir: Hani arkadaşları öldü de o ölmedi, diye. Ama yersiz bir savunma. Bir kere Muhammed'in bu olayda kurtulması gayet normal bir şeydir: Dünyada her eylem başarıyla sonuçlanır diye bir kural yoktur. Bu yoruma karşı şu rahatlıkla söylenebilir: Mademki onda bir mucize vardı, neden önceden haber vermedi? Haber verseydi, en azından arkadaşları ölmezdi. Bir de Allah koruduğu için ona bir şey olmadı diyelim, peki sağlam hadislerde anlatılan, yediği zehirli etten dolayı dudaklarında, ağzında ve yüzünde neden yaralar oluşmuştu, bu zehirli yemekten dolayı zaman, zaman vücudundan kan aldırdığı bir gerçek. Hani en azından bu zehirli etten ötürü kendisinde rahatsızlıklar oluşmuş. O halde ölmedi diye bundan pay çıkarmak yanlıştır.”

      “Ancak burada Hz. Ayşe'ye mal edilen bir hadis var: Muhammed hasta iken bir ara, "Ey Ayşe! Kaç yıl önce Hayber'de yediğim o zehirli etten dolayı içim yanıyor, artık dayanamam." şeklinde bir ifade kullandığı söz konusu. Bir kere Muhammed'in Hayber'de yediği zehirli et olayını Enes b. Malik, Ebu Hureyre gibi birçok sahabe anlatıyor; ancak "Hayber'de yediğim o zehirli etten dolayı içim yanıyor, artık dayanamam." sözünün arkasında yalnız Ayşe var. (6) Tabii ki bu ölüm konusunda Ayşe töhmet altında; bunu zaten anlatacağım. O yüzden Ayşe'ye dayalı benzer hadislerin hiçbir değeri yoktur…”Şimdi, bizim kendinden menkûl Ulemamıza göre, akla, bilime ve İslamiyet’e aykırı, insanları kandırmak için,  her sözün önemiş vardır. Madem ki,Hz. Muhammed’in her eylemi sünnettir,O Müslüman olmayan bir Yahudi kadınının pişirdiği yemeği iştahla yediği halde,sizler nemasallar anlatıyorsunuz çağ dışı SAPKINLAR?!

 

İzleyiciler

Blog Arşivi