23 Ekim 2013 Çarşamba

1165/AZINLIKLAR VE MİSYONERLER!İHANETLER SÜRDÜKÇE!


               TC.                                                                                                                                                     OSMAN TÜRKOĞUZ

TV. İzmir,16 Ekim 2008.



İHANETLER SÜRDÜKÇE!

AZINLIKLAR VE MİSYONERLER.

Bu coğrafya’ya lâyık bir ulus olduğumuzu kanıtlayamazsak;

Kara gözümüzün hatırı için bizi bu coğrafyada yaşatmazlar.”MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL.

        “Tarihin piyonu mu olacağız, yoksa tarihin öznesi mi olacağız? Geçmişte olduğu gibi tarihin öznesi olmaya daha yatkınız, yani tarihi biz yapacağız.Yapılan olmayacağız ve biz yapacağız.Yapmak için bilgili olmak zorundayız.iyi eğitimli olmak zorundayız,bunun için okumak zorundayız.Başka hiçbir alternatifi yok,okuyacaksınız.Fransa,Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde 500 okul açmış,İngiltere 178,Amerika 426,Almanya 140 okul açmış; sadece bu Dört devletin açtığı okul 1244.Kim idare eder bu imparatorluğu?1878’e kadar hiçbir misyoner okulunda Türk öğrenci,Müslüman öğrenci okutulmamıştır!Kim yönetir bu devleti?Siz Gençler okuyacaksınız,okumalısınız!”Profesör DR. YUSUF HALAÇOĞLU,Türkiye’nin derin kökleri,OSMANLI KİMLİĞİ VE AŞİRETLER,ÖNSÖZ.

        Osmanlı Anadolu Selçuklularının yönetim biçimini aynen uygulamış; İmparatorluk olunca da Türklük asabiyetini yitirerek Selçuklular gibi tarihin çöp çukuruna yuvarlanmıştır. Eski Türk geleneklerini benimseyen Osmanlı kozmopolit bir devlete dönüşünce de Türkten korkmaya başlamıştır.Türklerde Dört anayön vardır ve kutsaldır.Haftanın dört günü de kutsaldır.Osmanlı devletinde Hükümet haftanın Dört gününde toplanırdı.Bab’ıhümayun/Bab’ı Meşihat/Bab’ı Seraskeri ve Bab’ı Âli DÖRT ÖNEMLİ ANA KURUM İDİ.Şamanizm’den gelmeydi.24’te kutsaldı.Anadolu’ya yerleştirilen Türk aşiretleri Türkçe Aşiret adlarını taşıyan köy ve kasabalara yerleştirilmişti.Bendeniz;OĞUZ’UN YİRMİDÖRT oğlunun adlarını taşıyan aşiretlerin yerleşme adlarının da aynı olduğunu arşivime aldım.Meraklı olanlarımız Profesör DR. Yusuf Haçaloğlu’nun yukarıda adını verdiğim kitabına bakabilirler.Rize’de Sayın Bay Recep Beyimizin doğup büyüdüğü RUM Köyünün adı da POTOMA olarak Osmanlı köy envanterine geçirilmiştir.Gariptir ama çok acı bir gerçektir:Bu Rum köyünden çıkan ve Türklüğe düşmanlığını yüksek sesle haykıran bir kişiye karşı Oğuz’un soylarından tek kişi ÖNE

Çıkamamıştır. Mustafa Kemal’in kurmuş olduğu CHPARTİSİNİN başına geçen Zat ta Hem Kürtlüğünü hem de Peygamber soyundan indiğini, Sait’i Kürt’e nazire olarak ilan etmekten utanmamıştır. Demek ki bu zat Dağ Arabı olmaktadır!                                              

               Şimdi de gelelim yazımıza:

“Malatya cinayetleri üzerine; Misyonerler, Misyonerlik

Faaliyetlerini bir süre, askıya alma kararı aldılar.”Yazılı basın.

“Dört ayet ezberledim; bu Aptallara (30) sene imamlık yaptım”

Mordoğan doğumlu bir Rum Papazının itirafı

Önce; Trabzon’da, İtalyan Uyruklu bir Katolik Papazı öldürüldü. Papazın katili, (16) yaşında bir Türk genci çıktı. Irak’tan ülkemize geldiği saptanan cinayet tabancasını Katilin Ağabeysi vermiş!

Daha sonra; İstanbul’un göbeğinde ve GÜPEGÜNDÜZ; HRAN DİNK adlı bir Türk GAZETECİSİ, tabanca ile öldürüldü. HRAN DİNK’İN KATİLİ  YİNE TRABZONLU  BİR TÜRK Genci çıktı.”Böylece; Türk ve Türklük Düşmanlarının ellerine Türlük aleyhinde  kullanacakları bir fırsat daha geçti; “ diye, ne yapacağımıza karar veremez bir ürküntü içersinde çırpınırken; yepyeni bir facia haberi dünyamızı yerinden oynattı: Malatya’da Hıristiyanlık propagandası yapan üç kişi, işkenceler altında, boğazları kesilerek öldürülmüştü.Tüm bu feci olaylar olurken; bizler, Türban- Mürban,Ümmet- Mümmet,Müslim- Gayrı Müslim, Alt kimlik- Üst kimlik yutturmacaları  üzerinde, ÇAĞDIŞI VE ATATÜRK DEVRİMİNE TERS POLİTİKA YAPMAKLA uğraşıyorduk.

Daha sonra; çok vahim bir utanmazlık ortaya çıkartıldı: Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’nün çay ocağında; Hrant Dink’in katilinin boynuna Türk bayrağı asılarak, ULUSAL BİR KAHRAMANMIŞ gibi; fotoğrafı yayımlandı. İşin daha kötüsü, bu fotoğrafı çeken emniyet görevlileri,” bu fotoğraf, Garaj Jandarma Karakolunda çekilmiştir;” yalan ve iftirasına başvurdular.

Katiller, cahiller, tarikatçılar, sözüm onlara, milliyetçi geçinenler; TÜRK ULUSUNU yerden yere vuracak eylemlerini yaparlarken; bizler, öyle uykusuna yatan mandalar gibi; ağızlarımızda kelime salatalarıyla derin uykulardaydık. Akıllara sığmayan bu

 

Kanlı eylemler üzerine; akıllara durgunluk verecek davranışlar sergiledik. Öldürmek, çaresizliğin en çarpıcı ifadesidir. Anadolu’da yaşamış Büyük FİLEZOF EPİKTETOS’UN “Düşünceler ve Sohbetler” adlı eserinde; öldürmenin çaresizliğini anlatan bir öykü vardır: Roma imparatoru, FİLOZOF EPİKTETOS’A:

-  ”Ben, her şeye muktedirim. Sözümü dinlemeyecek olan seni, bir çırpıda öldürtmek gücünde ve yetkisindeyim;” diyerek, gürler. FİLOZOF EPİKTETOS, gayetle sakin bir şekilde:”Ben, size benim istemediğim bir şeyi zorla yaptıramazsınız dedim. Beni öldüremezsiniz demedim; beni öldürmeniz, benim istemediğim bir şeyi yaptıramamış olmanızın çaresizliğindendir.”  Deyince; Haşmetli ve dahi Dehşetli Roma İmparatoru şişer ve öylece kalakalır. Öldürmek son çare değildir. Zalimler, masumları öldürdüklerinde, son ölümün kendilerine geleceğinden habersizdirler. İnsanları okutmazsanız ve dahi insan gibi yaşatmazsanız, onların işledikleri suçların ve yaptıkları hataların altında kalmaktan sizi hiçbir kimse kurtaramaz.

Önce; (AZINLIK—EKALLİYET)nedir? O’nu tanımlayalım. ATATÜRK DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU’NUN, Türkçe Sözlüğüne bakalım. c.1, s.120.

AZINLIK, ĞI,İS.1-Bir toplulukta, herhangi bir nitelik bakımından ayrı ve ötekilerden sayıca az olanlar; EKALLİYET, ÇOĞUNLUK KARŞITI.

2-Sosyolojik. Bir ülkede, egemen ulusa göre ayrı soydan ve sayıca az olan topluluk, ekalliyet hükümeti, mecliste çoğunluğu olmayan bir siyasi partinin kurduğu hükümet. Azınlıkta kalmak; toplulukta belli bir sorun üzerine oy verenler, karşı düşünceye oy verenlerden daha az olmak.”

Profesör Dr. Pars Tuğlacının yaratmış olduğu DEV SÖZLÜK, OKYANUS’A bir göz atalım. c.1, s.199.AZINLIK-ĞI,İ.1- Bir toplulukta, her hangi bir nitelik bakımından ayrı ve ötekilerden sayıca az olanlar, ya da bunların bu hali.OSM .EKALLİYET.İng.Minorıty, Fr.Minorıte. Fel-Sos. Bir ülkede, egemen olan ulusa göre sayıca az olan, kendilerini başka etnik kökten sayan ve aralarında ayrı bir dil ya da din bağı olan topluluk.”AZINLIK’IN sözlük anlamı bu

A-Misyon, misyoner, misyonerlik nedir? Bunların da sözlük anlamlarına bakalım. OKYANUS, C.3.S.19B-Misyon, i.Fr. Mission 1- Bir kimseye bir şey    yapmak üzere verilen özel görev.2-Bir hükümetin, bir kimseye verdiği belirli ve özel görev.3-Dini, diplomatik, bilimsel v.b.bir görev yüklenmiş kimselerin tümü(diplomatik misyon).

 

B-Misyoner, i.Fr. Missionnere.1-İç ya da dış misyonlarda görev alan RAHİP, PAPAZ, DİN ADAMI.( İng.missionnary

C-Misyonerlik-ği.i.1- Misyonerin yaptığı iş.Misyoner olma hali.2- Genel anlamda; başka dinden olan iş, Başka dinden olanları, kendi dinine kazandırmak için kurulan dernek.3-Özel anlamda, Hıristiyan olmayan ülkelerde, Hıristanlığı yaymak amacıyla kurulan ve bu amacı güden kurum.”

Bazı köşe yazarlarımız, bu MİSYONERLİK OLAYLARINI hayali varsayımlarla özdeşleştirmek gayretine düştüler. Her birisi Rahmetli Ahmet Mithat Efendi olup çıktılar. Hıristiyanların ülkemizde faaliyet göstermeleri doğal bir hak sayılmalıymış! Ülkemizde bulunan Hıristiyanların Kiliseleri, Şapelleri, Metropolitlikleri; Yahudilerin de Havraları vardır. Bu gibi ibadet yerleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin koruması ve güvencesi altındadır. Amma ve lakin ülkemiz genelinde yoğun bir biçimde sürdürülen ve MİSYONERLERCE YÜRÜTÜLEN HIRİSTİYANLAŞTIRMA FAALİYETLERİ, İBADET HÜRRİYETİİNİN SINIRLARI İÇERSİNDE GÖRÜLEMEZ VE GÖSTERİLEMEZ. Bu, gırtlağına kadar borçlandırılan bir ülkenin egemenlik hakkına yapılmış fiili bir müdahaledir. Bu konuya, tarihten örnekler vererek, tekrar döneceğiz.

Sayın Metin Gökçe’nin dilimize kazandırdığı çok değerli bir kitap var: Prof.Dr. Pierre Benouvin’in “Birinci Dünya Savaşı.”X1X’uncu asırda gelişen Sanayi, çok büyük ham madde ihtiyacına neden olmuştu. Az gelişmiş ya da hiç gelişememiş ülkelerde, DİNİ PROPAĞANDA, EN ETKİLİ BİR SİLAH OLARAK KULLANILMIŞTIR. Prens BİSMARK’I azleden İkinci Wilhelm, İstanbul’a, Kudüs’e ve Halep şehrine gitmiş, Müslüman olduğu söylentileri yayılmıştır. Bir taraftan, Müslümanlar okşanırken; diğer tarafta, Misyonerler, İslam Dünyası’nın dibine dinamit koymakla uğraşmaktaydılar. Osmanlı İmparatorluğunda EĞİTİM MİSYONERLERİN EMRİNE VERİLMİŞTİ!Sultan Abdülhamit’in yaptırdığı bir araştırma; Osmanlı İmparatorluğunun sınırları içersinde(392) azınlık okulunun  Misyonerlerin EMİR VE DENETİMLERİ altında olduğunu ortay koymuştur.Prof.Dr. Pierre Benouvin , durumu şöylece değerlendirmektedir:”Nihayet, İslam Dinindeki devletlerin  siyasal hayatına liberal ve demokratik fikirlerin sokulması daha da kolay değildi.Her ne kadar, Paris’te ve Londra’da sürgün hayatı yaşamış olan “JeunesTurc”-Jön Türkler-Abdülhamit istibdadına saldırmışlarsa da, onlarda , otoriter bir rejime bağlı kalmışlardır.Hıristiyan Avrupa, kendi din düşüncelerini yayma yolunda, durmadan çaba göstermiştir.Katolik, Protestan, dahası Ortodoks Misyonerleri, “İncil’”i duymamış olanlara karşı bir ödevi yerine getirdikleri duygusundan hareket ediyorlardı…Hıristiyanlık doktrinini yayan misyoner, bundan dolayı bir uygarlık şeklinin ,Hıristiyanlığın temelindeki”Avrupa Uygarlığı’nın propagandasını yapmış oluyordu…”

 

“XX’ inci yılın ilk yıllarında; Avrupa’nın dışında,Hıristiyanlığı yaymağa çalışan(18.000) Misyoner,”vicariast”ve “prefectures” adı verilen örgütlerin içersine alınmış ve propaganda yönetimine bağlanmıştı.(8.000) Protestan misyoneri de, dünyanın her yerine dağılarak çalışıyordu….Osmanlı imparatorluğunda ayrı bir durum vardı: Bu İmparatorluğun kapladığı ülkelerde, Müslümanlık, ortadan kaldıramadığı öteki dinlerin üstüne yerleşmişti.Bundan başka,”KAPİTİLASYONLARIN” koruduğu Katolik misyonerleri ÜÇ YÜZ YILDIR, BU MEMLEKETLERDE ÇALIŞMAKTAYDILAR.Cizvitler Suriye’de, Dominikler Filistin ve Irak’ta  önemli sonuçlar elde etmişlerdi.Bununla birlikte, Müslüman çevrelerde, hiçbir başarı gösterememişlerdi.” Prof. Dr. Pierre Benouvin, Misyonerlik olayının dünya çapında çalışmalarını ve aldıkları sonuçları, uzun, uzun anlatmakta; ilkel dinlere sahip zenciler üzerinde aldıkları önemli sonuçları anlatmaktadır. Bu konuda, Afrikalı bir devlet adamının anlatımı misyonerlik çalışmalarını en çarpıcı bir biçimde, gözler önüne sermektedir:

“AVRUPALILAR GELDİKLERİNDE; ELLERİNDE KİTAPLARI VARDI. Bizim de arazilerimiz vardı. GÖZÜMÜZ KAPALI OLARAK, KİTAPLARINI OKUMAMIZ İÇİN KİTAPLARI BİZE VERDİLER. GÖZLERİMİZİ AÇTIĞIMIZDA, KİTAPLAR BİZİM ELİMİZDE; ARAZİLERİMİZ DE AVRUPALILARIN ELLERİNDEYDİ.”Osmanlı İmparatorluğu’nun içersine düştüğü yüz kızartıcı durum; 1839 Tanzimat fermanı ve 1856 Islahat fermanından sonra; büyük devletlerin ve azınlıkların çok büyük baskılarının oluşturduğu çaresizliklerin ve korkaklıkların bir uzantısıdır.

Sürekli ve planlı bir şekilde yürütülen bu müdahaleler, Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenlik hakkını ipotek altına sokmuştur. KATOLİK, ORTODOKS VE PROTESTAN KİLİSELERİ, ÜLKELERİNDEN DAHA GÜÇLÜ VE ÖRGÜTLÜ BİR BİÇİMDE, OSMANLI İMPARATORLUĞUNA YERLEŞMİŞLERDİR. Büyük il merkezlerinde kurulan metropolitliklere bağlı kiliseler, tam bir askeri disiplin altında, istihbarat faaliyetleri de dâhil olmak üzere, ülkemiz aleyhinde çalışmışlardır. Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında; kiliseler, her türlü din dışı, din ile bağdaşmayan işlerde faaliyet göstermişlerdir. İzmir metropoliti Hristostomas, Averof zırhlısı süvarisi Mavraki ile İzmir’in işgalini planlayıp, Yerli Rum çetelerini örgütlemiştir. Kiliseler, silah deposu haline sokulmuştur.15.Mayıs.1919 tarihinde; İzmir’e çıkan Yunan askerlerini tuz ve ekmekle karşılayan bu Metropolit, onları takdis etmiştir. Hristostomas’ın asıl adı Meletyos’tur. Metropolit olunca; Rumca,” altın ağızlı” anlamına gelen Hristostomas adını almıştır. Yunanlılar, Gediz galibiyetinden sonra; Kütahya’da bir savaş konseyi toplamışlardı. Hristostomas, bu toplantıya, iki metropolit göndermişti. Efes Metropoliti Aftimos, Yunan Ordusu’nun Ankara’ya yürümesi için çılgınca çalışmıştı. Hıristiyan din adamları, Kralın başkanlığındaki bir savaş konseyine girerek, KRALIN, POLİTİKACILARIN VE YUNAN GENERALLERİNİN ÜZERİNDE MANEVİ BİR BASKI OLUŞTURMUŞLARDI. Misyonerlik

Faaliyetleri, İngiltere, Fransa, Rusya ve A.B.D.LERİ’Nİ tam yetkili kıldığı ve her türlü desteği sağladığı Hıristiyan din adamlarınca yürütülmüştür. Bunlar, azınlıklar için KATOLİK,

ORTODOKS VE PROTESTAN OKULLARI AÇARAK, Osmanlı vatandaşı gayrımüslümleri eğitmişlerdir. Osmanlı devleti, tam bir çaresizlik ve çıkmaz içersindedir. Misyonerler, Hıristiyanlık eğitiminin yanı sıra, MİLLİYETÇİLİK FİKİRLERİNİ VE HİLAL HAÇ KAVGASINI DA AŞILAMIŞLARDIR. Bu konuda, yayımlanmış çok eser vardır. Biz, belgelerimizi Sayın Dr.M. Hidayet Vahapoğlu’nun “Osmanlıdan günümüze Azınlık ve Yabancı Okulları,” adlı eserinden alacağız. Ermeniler, Gregoryen olmaları nedeniyle, Papalığın ve Hıristiyan dünyasının ilgisini çekmiştir. Katolik ve Protestan misyonerlerince açılan okullarda, Müslümanlara karşı din düşmanlığı ve ulusal bağımsızlık fikirleri işlenmiştir. Merzifon’daki Amerikan kolejinden HINCAK VE RUM PONTUS faaliyetleri yönetilmiştir. Van’daki Çarlık Rus konsolosları,1870-1880 yıllarında; bağımsızlık duygularıyla dopdolu bir Ermeni gençliği yetiştirmişlerdir. “ATATÜRK” ADLI BİR KİTAP YAZARAK, ÜLKEMİZDE VE DÜNYA2DA ÜNLENEN LORD KİNROSS, Van’da, İngiliz konsolos yardımcılığı görevinde bulunmuş ve, ve Ermeni soykırımı yalanları ile dopdolu Mavi Kitaba imzasını atmıştır. İslam Ansiklopedisinin Kürtler maddesini, İngilizlerden aldığı altınlara karşılık olara, Çarlık Rusya’nın Erzurum konsolosu Minorski’nin yazdığı söylenmektedir. Bu nedenle; önemli Ermeni ayaklanmalarını şöylece sıralayabiliriz:

Erzurum İsyanı-----------------------1890

Musa Bey olayı-----------------------1890

Kumkapı gösterisi--------------------1890

Merzifon, Kayseri ve Yozgat olayları—1892-1893

Birinci Sason İsyanı-------------------1894

Bab’ı Âli Olayı------------------------ -1895

Zeytun İsyanı-------------------------- 1895

Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum,Hınıs, Muş,

Bitlis Olayları----------------------------1895

Birinci Van İsyanı---------------------- -1896

Osmanlı Bankası baskını------------ -1896

İkinci Sason İsyanı----------------------  1904

2’inci Abdülhamit’e Suikast---------   1905

Adana Olayı----------------------------   -1909

1914 Olayları---------------------------    1914

 

 

 

2’inci Van isyanı-----------------------    -1915

Şebinkarahisar isyanı----------------    -1915

“Yukarıdaki tarih ve olaylarla günümüzdeki Ermeni terör olayları mukayese edilirse, ermeni hareketlerinin tertiplendiği dönemler, Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin iç ve dış mücadeleler verdiği, zor şartlar altında ve güçsüz olduğu dönemlerdir. Bu da, Ermenilerin güç ve otorite karşısında sinen bir yapıda olduğunu gösterir.”            İLK MİSYONERLİK FAALİYETLERİ.

İlk misyonerlik çalışmaları, Hz. İsa’nın Havarilerinden olan ve adını PAVLUS olarak değiştiren, Roma’da, işkence ile öldürülen ve Azizlik mertebesi verilen kişi tarafından yapılmıştır. Bu kişinin çalışmaları sonucu; Anadolu’da ve Makedonya’da çok sayıda kilise kurulmuştur. İkinci Misyonerlik faaliyeti; Roma’da, Papanın misyon başkanlığında,1662 tarihinde örgütleniştir. s.g.e.s.33

Protestan misyonerlik örgütleri içinde en etkili olanı, AMERİKAN BOART OF COMMİSSİONERSFOR FOREİGN MİSSİON adlı misyonerlik örgütüdür. Bu örgüt, Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli bölgelerine çok sayıda misyoner göndermiştir. Örnek verecek olursak:

1-Batı Trakya’ya yönelik olarak 6

2-Kıbrıs’a yönelik                       3

Musevilere yönelik                     4

4-Batı Anadolu’ya yönelik               227

5-Orta Anadolu’ya yönelik                98

6-Doğu Anadolu’ya yönelik              102

7-suriye2ye yönelik                          59

8-Avrupa Türkiyesine yönelik          

Toplam olarak: 540 misyoner. s.g.e. s.35

XVII’ inci y.y.da;Fransa, Cizvitler ve Fransiskenlerle, Osmanlı Devleti’nin başına bin türlü dert ve bela getirmiştir.Katolik, Paris Capucin Cemiyeti Vaizi Rahip Pasifico,1621 yılında; İstanbul, Kıbrıs, Suriye , Filistin ve Irak’ Capucin Manastırları kurmuştur.XVIII ve XIX’UNCU yüzyıllarda;Protestan misyoner faaliyetleri büyük boyutlarda olmuştur.Özellikle;

        İngilizler tarafından kurulan misyonerlik örgütleri, çok etkili bir biçimde, Osmanlı Devletini

İçeriden sarsmıştır. Beyrut’ta, Cizvit papazları tarafından, Saint Jozef üniversitesi kurulurken, İstanbul’da da Amerikan Protestanları tarafından, Amerikan Robert koleji kurulmuştur.

“Amerikalıların, Osmanlı Devletine ilgi göstermeleri üç nedene dayanıyordu:”

EKONOMİK DURUM VE İMKÂNLAR.

“Misyonerler ve onları gönderen devletler tarafından kurulan EĞİTİM VE HAYIR KURUMLARI’NIN VARLIĞI. Osmanlı Devletinde, kalıcı Amerikan bağı, misyonerlerce kurulup işletilen eğitim ve hayır kurumlarının faaliyetleri sonucu oluşmuştur. Amerikan Misyonerleri’nin sahip oldukları mülk varlığı,1879’da (100.000.000) Dolara ulaştığı tahmin edilmektedir.1914 TARİHİNE GELİNDİĞİNDE; Osmanlı Devletinde, doktor ve eğitmen kisvesi altında, (1000)’den fazla misyoner çalışmaktadır. Reverend William Goodel, İNCİL’İ ERMENİCE VE TÜRKÇEYE ÇEVİRMİŞTİR. Bursa, Trabzon ve Erzurum’da kurulan misyonlarla, 1869 yılında, görev sayısı (21)’e yükselmiştir.1896 yılında; Amerika’dan 7,İngiltere’den 4 ayrı kiliseye bağlı misyonerler, tüm ülkeye dağıtılarak, görev sayısı 869’a yükselmiştir. Bu tarihte; Anadolu’da, Amerikan misyonu bulunan şehirler şunlardır: Bursa, İzmir, Merzifon, Kayseri, Sivas, Trabzon, Erzurum, Harput,Bitlis, Van,Mardin,Adana, Haçin,Ankara, Yozgat,Amasya, Tokat,Arapkir, Malatya, Palu,Diyarbakır, Urfa, Birecik,Elbistan, Tarsus ve İstanbul.”Misyonerler, hastane teşkilatlanması şeklinde çalışmalarını sürdürmüşlerdir.1910 yılı ve sonrası yapılan (42.693)tıbbi müdahalenin, sadece(185)’i Türklere yapılmıştır. Tek, tek görevlendirilen misyonerlerin yerini, dış devletlerce tam destekli ve dev finans kaynaklı, ÖZEL EĞİTİM SİSTEMLERİ ALMIŞTIR. BU İŞLER OLUP, BİTERKEN; OSMANLI VATANDAŞI TÜRKLER, HÂLÂ, ELİF, CİM, DALLI. ARAP GAZVE ÖYKÜLERİYLE DESTEKLİ, POZİTİF BİLİMLERE ARKASI DÖNÜK BİR ANLAYIŞLA YARATILAN EĞİTİM SİSTEMİYLE UYUTULMAKTAYDI.

Köylere kadar yayılan misyoner okulları, EMPERYALİZMİN ELİNDE ÇOK GÜÇLÜ BİR SİLAH OLMUŞTUR. Osmanlı vatandaşlarını birbirlerine düşman etmiştir. Ülke, bağımsızlık mücadelesini veren kamplara bölünmüştür. Ayrılıkçı Arap liderlerinden Refik Rızzık Sellum, Osmanlı Divan’ı harbi huzurunda, aynen şöyle ifade vermiştir:”Ben, Fransız okullarında okudum. Bugün, Suriye, Irak ve Lübnan’da Eşraf ve ağaların çocukları, Cizvit okullarında okur. Öteki Arap diyarlarında ise İngilizce hâkimdir. Onlar, ya İngiliz okullarında, ya Amerikan kolejlerinde okurlar. Hepsinin gayesi, Türkler hakkında benim sahip olduğum bilgileri telkin etmektir. Hepsi için ortak düşman Türklerdir. Bu itibarla, Arapları malûm ve hatta gayrı malûm sevketmek, emelinde olanların ele alacakları yegâne konu, Türk düşmanlığıdır. Zannediyorum ki, bizim hatamıza bizden sonrakiler de ister, istemez düşeceklerdir.”

Bir yandan, yoğun bir şekilde yürütülen misyonerlik faaliyetleri; diğer yandan, çeşitli tarihlerde, yabancı devletlere verilmiş olan KAPİTİLASYONLAR, YABANCI DEVLETLERİN, OSMANLI DEVLETİNİ ÇÖKERTME AMACINA HİZMET ETMEKTEYDİ. Başlangıçta ekonomik

Olan bu imtiyazlar, sonraları, DİNİ, SİYASİ, ADLİ VE SOSYAL BİR MÜDAHALE HAKKI KAZANDIRMIŞTIR

Kapitülasyonlar, değişik adlarla ve değişik yorumlarla, Osmanlı devletini ve Osmanlı vatandaşlarını çepeçevre kuşatmıştır:

-“ŞARK MESELESİ,”

- “KATOLİKLİĞİN, ORTODOKSLUĞUN VE PROTESTANLIĞIN HAMİLİĞİ,”

-“HIRİSTİYANLARIN KUTSAL YERLERİNİN KORUYUCULUĞ,”

-“GAYRIMÜSLÜMLERE TANINAN, IRZ, NAMUS, CAN VE ÖĞRETİM EŞİTLİĞİ,”

-“ERMENİLERLE MESKÛN YERLERDE, İSLAHAT YAPILMASI,

En sonunda da,”muhtar bir Ermeni yurdu.”En sonunda da, bağımsız bir Ermeni Devleti’nin kurulması, gündeme getirilmiştir.

ÇEŞİTLİ DEVLETLERE VERİLEN KAPİTİLASYONLAR.

1346        Bizans,

1365        Raguza,

1451        Cenova,

1455        Venedik,

1460        Floransa,

1535        Fransa,

1579        İngiltere,

1612        Hollanda,

1615        Avusturya,

1737        İsveç,

1740        İki Sicilya krallığı,

1746        Danimarka,

1747        Toskanya,

1761        Prusya.1782 İspanya;1783 Rusya;1821 Sardunya;1830 A.B.Devletleri; 1838 Belçika; 1839 Bremen, Lübeck, Hamburg;1843 Portekiz; 1855 Yunanistan!;1858 Brezilya; 1870 Bavyera.

Kapitülasyonlar, Önce, “İHSAN,”olarak verilmiş;  sonra “İMTİYAZ” OLMUŞ,  DAHA SONRA DA, EGEMENLİĞİN KAYBINA NEDEN OLMUŞTUR.

Ermeni soykırım masalı-jenosit- tanımı; 1948 Birleşmiş Milletler JENOSİT tanımının geriye doğru işletilmek istenmesidir. İngilizlerin, Fransızların, Amerikalıları ve Rusların yapmış oldukları SOYKIRIMDAN SÖZ EDEN YOKTUR. Fransızların etek düşkünü Cumhurbaşkanları Nikolas Sarkozy:” Ermeni soykırımını Türkler kabul etmeli”, derken; CEZYİR’DE, FRANSIZLARIN YAPMIŞ OLDUKLARI SOYKIRIM İÇİN:”Bunlar tarihçilerin işi. Bunları tarihçilere bırakalım”, demektedir. Soykırımı tanımanın gerisinde, TAZMİNAT VE TOPRAK İSTEKLERİ YATMAKTADIR.

XX’İNCİ ASRIN BAŞLARINDA; MİSYOERLİK FAALİYETLERİ AZINLIKLARIN BAŞKALDIRISI İLE BİRLİKTE, OKULLAŞMA SÜRECİNE GİRMİŞTİR. İstanbul’da,(45) azınlık kız ve erkek okulu açılmıştır. Osmanlı Ülkesinin tamamında açılan(900) Azınlık Okulu’nun en kritik bölgelerimizde açılmış olduklarının farkına çok geç varılmıştır.”Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesiyle Orta doğu’da sürdürülen okullaşma faaliyetlerinin hemen, hemen tamamı Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere İmparatorluğu tarafından, ya bizzat ya da desteklenerek gerçekleştirilmiştir. Bu bölgelerde faaliyet gösteren  bu devletlere  ait  misyonerler  ya da siyasi ajanlar, emellerine ulaşmada alt yapıyı oluşturacak  kalıcı mahiyette her türlü önlemleri almaktan kaçınmamışlardır.”s.g.e.s.74-75,Misyonerlik Teşkilatını destekleyen ve himaye eden devletlerin bu nlara yapmış oldukları yardım miktarları aşağıya çıkarılmıştır;Okullar ve Frank olarak yapılan yardımlar.

1-Fransız okulları   140.000Fr.

2-İngiliz okulları     125.000Fr.

3-Alman okulları     85,000Fr.

4-Rus okulları            5.000Fr.

5-İtalyan okulları    32.000Fr.

6-Yahudi okulları    bilinmiyor.

7-Amerikan okulları        100.000Fr.

8-Özel okullar         100.000Fr.s.g.e.s.167-171

Osmanlı devleti zamanında İstanbul’da kurulan (65) yabancı okulun bir kısmı, Lozan Antlaşması ile Cumhuriyet dönemine intikal etmiştir:”1893 tarihinde, Zühtü Paşa tarafından, padişah’a sunulan bir raporda Osmanlı ülkesi içinde bulunan Protestan okullarının durumuna dair köklü bilgiler verilmiştir. Ülke içinde (392) Protestan ve Amerikan okulunun bulunduğu; bunlardan(108) tanesinin 17 yıllık süre içersinde açıldığı, buna göre de her yıl, yaklaşık olarak 7 okul’un açılmış olduğu anlaşılmıştır.33 okulun açılış ruhsatının Padişah tarafından, 7 okulun açılış ruhsatının Sadrazam tarafından, 11 okulun da Maarif Nezareti tarafından ruhsatlandırıldığı anlaşılmıştır. Buna göre; (341 okulun ruhsatsız ve mevzuat hükümlerine aykırı olarak açılmış olduğu anlaşılmıştır:”

1903 tarihli Maarif Salnamesi ile ve Amerikan milli arşivinde bulunan bir belgeye göre, çeşitli okullardan(1039 tanesi Osmanlı ülkesinin dört bir tarafında faaliyet göstermektedirler. Çeşitli devletlerin destek ve kontrolündeki okulları şöylece sıralayabiliriz:

1-Fransız okulları         72,

2-İngiliz okulları           83,

3-Amerikan okulları 465,

4-Avusturya okulları 7,

5-Alman okulları              7,

6-İtalyan okulları            24,

7-Rus okulları(Beyrut)         44,

8-İran okulları         2,

9-Yunan okulları(İzmir)        3.

Amerikan okullarının çokluğu, Ulusal Kurtuluş Savaşında, AMERİKAN MANDACILIK FİKRİNİN SİVAS’TA ORTAYA ATILMA NEDENİNİ DE BELİRLEMEKTEDİR.

OSMANLI NE YAPIYORDU?

1838 TARİHLİ Balta limanı Anlaşması, Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında imzalanmıştı. İngiliz Dış İşleri Bakan’ı:”Tatlı iş,” diyerek, bu anlaşmayı değerlendirmişti. Bu anlaşma ile; Osmanlı İmparatorluğu, hem kendi ekonomisini hem de Mısır ekonomisini çökertmişti.1854 Kırım savaşı, ayakta zar, zor duran Osmanlı Maliyesini iflasa götürmüştü. zo Avrupa’nın seri üretimli fabrika ürünleri, Osmanlı’nın el tezgâhlarını da silip, süpürmüştü. Avrupa devletlerinden alınan borçlarla, saraylar v e konaklar yapıldığı gibi, Abdülmecit’in kızlarının ve damatlarının masrafları karşılanmıştı.1867 senesinde, Fransa ve İngiltere’yi gezen sultan Abdülaziz, Mısır’a da uğramış, çok görkemli törenlerle karşılanmıştı. İstanbul’a dönüş törenleri için, Osmanlı Bankasından(360.000)altın, borç olarak alınmıştı. Bu arada, A.B.Devletleri de EĞİTİM YAĞMASINA KATILMIŞTI. Misyonerlik teşkilatı, CASUSLUK VE DİNİ PROPAGANDA YANINDA, SİLAHLI EYLEMLERİ DE DESTEKLEMEYE BAŞLAMIŞTI. Kiliseler ve mabetler, birer cephanelik haline sokulmuşlardı. Her türlü silah ve cephane, KIZIL HAÇ İLAÇ SANDIKLARI İÇERSİNDE, ÜLKEMİZE SOKULMUŞTUR.

Cennet mekân Rahmetli Papa Eftim, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda, Rum Ortodoks Kilisesinden ayrılarak, TÜRK ORTODOKS KİLİSESİNİ KURMUŞTUR. Mareşal Gazi Mustafa Kemal ve Batı Cephesi Komutanı Korgeneral Mustafa İsmet sayesinde ve Lozan’da, bu misyonerlik derdinden ve Yabancı okullar derdinden kısmen kurtulabilmiştik. Lozan’a rağmen, İngiliz lisesi, Alman lisesi, İtalyan Lisesi, Avusturya lisesi ve Amerikan Kolejleri eğitim ve öğretimlerini sürdürmektedirler. Lozan Anlaşması ile, İstanbul valiliği, Eyüp Kaymakamlığı emrine bağlanan Fener Rum Ortodoks Patrikliği, günümüzde; Vatikan’daki Papa’nın sevdası ile sevdalanarak EKÜMEMENLİK SAVAŞINI SÜRDÜRMEKTEDİR. Heybeli Ada’da, bağımsız bir Hıristiyan İlahiyat fakültesi açma savaşı da bütün hızı ve şiddeti ile sürdürülmektedir.”TEVHİD’İ TEDRİSAT KANUNU’NUN-EĞİTİM VE ÖĞRETİM BİRLİĞİ YASASI’NIN- gerekçesi, günümüzde ve sağcı iktidarlar döneminde, TÜRK OKULLARINDA BİLE UYGULANMAMAKTADIR?

AZINLIKLAR MESELESİ.

24.Temmuz.1923 tarihinde imzalanan LOZAN ANTLAŞMASI ile, Ülkemizin sınırları içersinde yaşayan ÜÇ AZINLIK KABULSTATÜSÜ EDİLMİŞTİR:

1-RUMLAR,

2-ERMENİLER,

3-YAHUDİLER. Lozan Antlaşmasından sonra; Bulgarlarla yapılan özel bir anlaşma ile ülkemizde yaşayan Bulgar kökenlilere de azınlık statüsü verilmiştir. Bunun dışında, ülkemizde yaşayan azınlıklar yoktur. Uluslararası emperyalizm; az gelişmiş ülkelerin etnik varlıklarından, önce azınlıklar yaratarak sonunda yeni, yeni uluslar yaratma gayretlerini, iç yardımcıları sayesinde, sürdürmektedirler. Ulusal Kurtuluş Savaşı sonunda; Mareşal Gazi Mustafa kemal, TÜRK MİLLETİ’NİN TANIMINI YAPMIŞTIR:”ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞINI YAPAN TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR.” DEMİŞTİR. Bu, ezberden yapılan bir tanım değildir. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum ve Sivas Kongrelerini oralara giderek orada yaşayanlarla birlikte gerçekleştirmişti. Düşman devletlerin her türlü tehditlerine ve bol, bol harcadıkları altınlarına karşın, TÜRKİYEMİZİN DÖRT BİR TARAFINDAKİ İNSANLAR, O’NUN PEŞİNDEN GİDEREK, O’NUN FİKİRLERİ VE VATANSEVER EYLEMLERİYLE GENEL KABULDE BİRLEŞMİŞLERDİR. Bu birleşmenin sınavını da, muharebe meydanlarında, kanlarını dökerek ve canlarını seve, seve vererek ve vermişlerdir. Bunun dışındaki konuşma ve yorumlar ihanete yöneliktir. MİLLETLER ARASI KONFERANS2I KİŞİNEV’DE ALMIŞ OLDUKLARI KARARI OKUMALARI, ONLARI UYUDUKLARI İHANET UYKUSUNDAN UYANDIRMAYA YETER SANIYORUM. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlının yattığı gaflet uykusundan uyanmazsa, sadece ve dahi sadece KÖTÜ TARİH TEKRARLANIR.

Takvim Gazetesi’nin 19.Mayıs.2007 tarihli sayısında yayımlanan ilginç  bir haber, tehlikelerin varlığını bizlere haber vermektedir:

“KENDİSİNİ KURTARICI SANMIŞ”.

“Malatya’daki yayınevi katliamının planlayıcısı ve azmettiricisi olduğu belirtilen Emre günaydın, 4 kişilik bir ekip tarafından sorgulanıyor. Günaydın’ın,”Misyonerlik çalışması içersinde bulunanlara”,”dur”      , denilmesi gerektiği ve bu işi Malatya’da yapacak kişinin ben olduğumu düşündüm”, dediği ileri sürüldü. Bu arada, Emre Günaydın, sağlık kontrolünden geçirilirken, pencerenin kenarına gelen Baba Mustafa Günaydın:”Kimseden korkum yok, arkandayım oğlum, korkma, seni çok seviyorum;” diye bağırdı.

30.Mayıs.2007 tarihli Milliyet gazetesinde iki haber:

“ARTVİNDE SKANDAL.”

“Boyunlarında haç taşıyan iki Papaz, üç kişinin saldırısına uğradı. Papazlar, şikâyetçi olmadı.”

“ARTVİNDE İKİ PAPAZ DÖVÜLDÜ.”

“Borçka ilçesine turist olarak gelen iki Gürcü Papaz, kontör almak için girdikleri dükkânda, tartıştıkları üç kişi tarafından dövüldü. Hastaneye götürülen Papazları döven Fatih Kurtuluş, Serkan kurtuluş ve Mehmet Özdemir:” Boyunlarında haçla büfeye geldiler. Ne iş yaptıklarını sorduk; Misyoner olduklarını söylediler. Kavga çıktı;” dediler. Papazlar, şikâyetçi olmadılar.”

Büyük, güçlü ve vatansever bir İstihbarat örgütümüzün:”Türkiye’de (3.500) casus bulunduğunu söylediğini gazetelerden okumuştuk. Posta Gazetesi2nin 02.Eylül.2007 tarihli sayısına da bir göz atalım:”TÜRKİYE’DE 1100MİSYONER VAR.

“A.B.D. Dışişleri Bakanlığı’nın ,”Uluslar arası dini özgürlükler”, raporuna göre, Türkiye’de 1100 Hıristiyan misyoner bulunuyor. ABD raporunda, Türkiye’de hükümetin genel olarak, dini özgürlüklere saygılı olduğu ve bu özgürlüklerin anayasa ile korunduğu belirtilirken, Müslümanlar ve diğer dinlere mensup kişiler için üniversiteler ve devlet kurumlarında belli kısıtlamaların devam ettiği belirtildi. Raporda, Türkiye’de Radikal İslami unsurların Yahudi karşıtı tutumlarının sürdüğü ifade edildi.”Şimdilik, benim yazacaklarım bu kadarlık.

 

KAYNAKLAR.

1-Epiktetos, Düşünceler ve Sohbetler,

2-Prof.Dr. Pierre Benouvin, Birinci Dünya savaşı, Metin gökçe çevirisi,

3-Papa Eftim, Torunu Sayın Bayan Sevgi Erenerol’u, Cebren Taklibi Hükümet etmeye teşebbüs suçundan Silivri Çatma Mahkemesi 18 yıla Mahkûm ederek Ortodoks PAATRİĞİ BARTOLEMEOS’U SEVİNDİRMİŞTİR!

4- Yazının içersinde belirtilen gazeteler.

 

İzleyiciler

Blog Arşivi