28 Haziran 2016 Salı

2020/KADIN HOR--ERKEK ÜSTÜN!*


              TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
TV.Çeşmealtı,27Haziran2016.                                                                                                               Kadın düşmanlığı Tevrat’tan kopyadır?!Usanmadan okumalısınız:Araplarda:bir erkek,bir  kılıç,bir mızrak,bir yay ve bir sadak oktur.Bunlar da Yağma,Soygun ve Katliamlar için yeterlidir.Onun için de erkek önemlidir.KADINLAR DA HER İKİ DÜNYADA DA ALLAH ADINA SEKS KÖLESİDİR.ARAPMÜSLÜMANLIĞININ ESASI DA BUDUR.HİÇ KIVIRTMAYIN*!
        Eski İsraillilerin inancına göre, kadınlardan da peygamber olurdu. Ellibeş İsrail peygamberinin Yedisi kadındı. Yedi kadın peygamberin adları bilindiği halde,48 erkek peygamberin pek üzerinde durulmamıştır. Kadın peygamberler şunlardır: 1-Miryam,2-Deborah=Dvora, Yargıç/İsraillilerin anası/,3-Hulda,4-Sarah,5-Abigail,6-Ester,7-Hannah.
KADIN PEYGAMBERLER:
        Tevrat’ın Tekvin 15--20 ayetinde  Peygamber Miryam’dan, Hâkimler 4--4’de Peygamber Deborah’dan, 2. Tarihler 34--22 de  Şallum’un karısı Peygamber Huda’dan, Nehemya 6--14 de  Peygamber Nadya’dan söz eder. Aynı şekilde, İncil  Luka 22-- 36 da  “Aşer oymağından Fenuel’in kızı Anna adında çok yaşlı bir peygamber vardı. Genç kız olarak evlenip kocasıyla yedi yıl yaşadıktan sonra dul kalmıştı. ” ifadeleriyle bir başka kadın peygamberden bahsedilir.”
        Deborah, Hâkimler Döneminde yaşamış, Kâhin, Hâkim ve Kadın peygamberdir. Tevrat,Hâkimler5’te yazılı olan Deborahın türküsü adlı şiiri okuduğu için İsrailin anası sayılır. Bap:5,s.252.”Ve o gün Debora ve Abinoam oğlu Barak terennüm edip dediler:1”Reisler İsrail’e reislik ettikleri için,2Kavme gönüllü olarak kendilerini verdiği için RABBİ takdis edin.3Ey kırallar dinleyin, Ey emirler kulak verin: RABBE ben terenüm edeceğim. İsrailin Allahı RABBE taganni edeceğim…”                                                                                                                   
            “Muharref Tevrat’ta Kadın.” MUHARREF:  Tahrif edilmiş,bozulmuş,asıl anlamından uzaklaştırılmış?!Tevrat,İsrailli din adamları tarafından bölüm,bölüm yazılmıştır.Aslı da 10/13 Emirdir.Tevrat,39 kitaptır.Tora-Tora ADLI BEŞ  KİTAP Musa’ya aittir.İkinci kitabı da İsrailli bir kadın yazmıştır.Tevratın ve İncilin bozulması Müslümanların uydurdukları bir masaldır.Yaşlı dincilerin yazdıkları bölümlerde İsrailli kadınlar gözardı edilerek İslama bu şekilde örnek oluşturmuşlardır.İncillerde,Pavlos’un ve diğer din ulularının mektuplarındaki cümleler de Tanrı kelamı gibi ayet olarak kabuledilmiştir.Ostüzü.                                                                                                                                “Kadın hor, erkek çok üstündür: "Çünkü kocan, seni yaratandır." (İşaya, 54/5, s. 714). "(Rab Allah) Kadına dedi:” Zahmetini ve gebeliğini ziyadesiyle çoğaltacağım; ağrı ile evlat doğuracaksın. Ve arzun kocana olacak, o da sana hâkim olacaktır. Ve Âdem'e dedi: Karının sözünü dinlediğin ve: Ondan yemeyeceksin, diye sana emrettiğim ağaçtan yediğin için, toprak senin yüzünden lânetli oldu." (Tekvin, 3/16-17, s. 3). Ahd-i Cedid'deki kadını aşağılayan ifadeler için bkz. Pavlos'un Efesoslulara Mektubu, 5/22-24, s. 201 ve Pavlos'un Korintoslulara I. Mektubu, 11/3-9, s. 177). "Kadının öğretmesine ve erkeğe hâkim olmasına izin vermem, ancak sükûtta olsun. Âdem aldanmadı. Fakat kadın aldanarak suça düştü." (Pavlos'un I. Timoteos'a Mektubu, 2/11-15, s. 218). Kadın (Havvâ) Âdem'in kaburga kemiğinden yaratıldı: Tekvin, 2/21-23, s. 2). "Çünkü kocan seni yaratandır; onun ismi orduların Rabbidir ve seni fidye ile Kurtaran İsrail'in Kuddûsüdür; ona bütün dünyanın Allahı denecektir." (İşaya, 54/5, s. 714) Âdet gören kadın murdardır: "Ve eğer bir kadının akıntısı olur ve bedeninde akıntısı kan olursa yedi gün murdarlığında kalacak ve ona her dokunan akşama kadar murdar olacaktır. Ve murdarlığında üzerinde yattığı her şey murdar olacak, üzerinde oturduğu her şey de murdar olacaktır. Onun yatağına dokunan her adam, kadının üzerinde oturmakta olduğu herhangi bir şeye dokunan her adam murdar. Kadının oturmuş olduğu yatak üzerinde bir şey varsa adam ona dokunursa akşama kadar murdar ve eğer âdet zamanında değilken çok günler kan akıntısı olura murdardır. Yatağı, üzerine oturduğu herşey murdar. Bu şeylere dokunanların hepsi murdar olacak ve esvabını yıkayacak ve suda yıkanacak ve akşama kadar murdar olacaktır. Fakat akıntısından tâhir olursa, o zaman kendisine yedi gün sayacak ve ondan sonra tâhir olacaktır. Ve sekizinci günde iki kumru veya iki güvercin yavrusu alıp, kâhine getirecek. Kâhin takdime edecek onun için murdarlığının akıntısından dolayı Rabbin önünde keffâret edecektir." (Levililer, 15/19-32, s. 114-115).  “Kadın erkekten yaratıldı, erkek kadından değil, Kadın erkek için yaratıldı.”Tevrat. BİZİM SALAKLARA GÖRE DE, BİR ERKEKİN KALKTIĞI SANDALYE’YE SOĞUMADAN OTURAN KADIN SANDALYE ZİNASI YAPMIŞ SAYILIR. RECMİ GEREKİR.
Nisa (4) / 34 Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar, çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar. Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. Cinsiyet ayrımcılığının daha açık bir tarifi herhalde olamaz. ‘Hâkimlik’, ‘Üstünlük’, ‘İtaat’ ve ‘Dayak’... Açıklama gerektirmeyecek kadar niyeti aşikâr bir ayet?!                                                                                                                        Orduların Rabbi şöyle diyor: “simdi git, Ameleki vur,onların her şeyini tamamen  yok et ve onları esirgeme,ve erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe Kadar hepsini öldür?!” Tevrat, s.292.
(Tevrat. 1. Samuel 15 / 2-4)
.
TEVRAT: “Onları ateş yakacak. Alevlerin elinden canlarını kurtaramayacaklardır.”                            (İşaya, 47/14). “Senin hasımlarını ateş yiyip bitirecek (İşaya 26/21).
 “Ve kavimler kirecin yanması gibi, kesilip ateşle yakılan dikenler gibi olacaklar.” (İşaya, 33/12). “Hepsini Rab onunla vuracak ayakları üzerinde dururken etleri eriyecek ve gözleri çukurları içinde eriyecek ve ağızlarında dilleri eriyecek.” (Zekerya, 14/12). “”Elin bütün düşmanlarını bulacaktır. Senin gazap zamanında onları yanan fırın gibi edeceksin. Rab hiddetinden onları yutacak ve ateş onları yiyip bitirecektir. (Mezmurlar, 21/9). TEVRAT: “Burnunu ve kulaklarını kesip düşürecekler. Ve senden arta kalan kılıçla düşecek.” (Hezekiel Bölümü, 23/25). “Sizi kılıcın kısmeti edeceğim ve hepiniz boğazlanmak için bekleyeceksiniz.” (İşaya Bölümü, 65/12). “İşte kor ateşine üfleyen ve işine göre silah çıkaran demirciyi ben yarattım; harap etsin diye helak ediciyi ben yarattım.” (İşaya, 54/16). “Bak İsrail, bugün milletler üzerine kökünden sökmek için ve yıkmak için, helak etmek ve yok etmek için seni koydum.” (Yeremya, 1/10). “Sen benim topuzumsun ve cenk silahımsın. Ve seninle milletleri kıracağım ve seninle ülkeleri helak edeceğim.” (Yeremya, 51.19.20) “İki memen sanki bir çift geyik yavrusu. Kaptın gönlümü kızkardeşim, yavuklum. Okşamaların ne güzel kızkardeşim, yavuklum.” (Tevrat, Neşideler Neşidesi, 4.5.9-10). “Ve büyük kız küçüğüne dedi: Gel babamıza şarap içirelim... Onunla yatarız... Ve o gece babalarına şarap içirdiler ve büyük kız gidip babasıyla yattı. Ve öbür gece dahi babalarına şarap içirdiler ve küçük kız kalkıp onunla yattı.” (Tevrat, Tekvin 19, 31-35).Ellenmemiş, dillenmemiş tomurcuk memeli onbeş yaşındaki kızlar!”Kur’an.
 Kızların, babalarının soyunu sürdürmek için girdikleri bu ilişkilerin sonucunda birer oğlan doğuruyorlar. Bu oğlanlardan biri Moablıların, diğeri de Amanoğullarının atası sayılıyor. “Aralarına seni dağıttığım milletlerin hepsini bütün, bütün sona erdireceğim fakat seni sona erdirmeyeceğim.” (Tevrat, Yeremya, 30/11). “Çok kavimler ezeceksin ve onların kazancını Rabbe ve onların mallarını bütün dünyanın Rabbine tahsis edeceğim.” (Tevrat, Mika, 4/13“Çok kavimler ezeceksin ve onların kazancını Rabbe ve onların mallarını bütün dünyanın Rabbine tahsis edeceğim.” (Tevrat, Mika, 4/13). “Ve seni sıkıştıranların oğulları sana eğilerek gelecekler. Senin ayaklarının tabanında yere kapanacaklar ve sana Rabbin şehri İsrail Kudüsü’nün Siyonu diyecekler.” (İşaya 60/14). “Ve Krallar sana uşak ve Kraliçeler sana dadı olacaklar, yere kapanıp ayaklarının tozunu yalayacaklar.” (İşaya 49/23). “Milletlerin servetini yiyeceksin ve onların izzeti size geçecek.” (Tevrat, İşaya, 61/6).
 “Allah’ın Rabbin sana miras olarak vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın. Allah’ın Rabbin sana emrettiği gibi tamamen yok edeceksin.” (Tevrat, Tesniye 20.16.18). KABBALA’DAN: “Yahudi, yaşayan insanlaşmış Tanrıdır... Yeryüzünde Tanrı, Yahudinin yüz hatlarda kendini aşikâr kılar. Diğer insanlar tamamıyla dünyevi, aşağı ırktandır. Onlar sadece Yahudilere hizmet için yaşamaktadırlar... Hahamların sözleri canlı Tanrının sözleridir.” 
 “İsrail oğulları, yaptıkları her türlü toplumsal olayları, tanrılarının emir ve desteklerine dayandırmaktadırlar.
Bu konularda, Tevrat’a bir göz atmak yeterlidir sanıyorum:
         “İsrail, Doğu Filistin’i tamamıyla ele geçirmek için giriştiği savaşların en zorlusunu bundan sonra yapar. Midyani’lere karşı imha savaşı! Lut’un torunları oldukları söylenen Moab’lılarla hısım sayıldıkları için İsrail oğulları onları esirgemektedir, ama Midyani’lere karşı amansızdırlar. ”H.Örs, Musa ve Yahudilik. S.135-136.”
Şimdi; Tevrat’ın Sayılar bölümü 31-7-19’uncu ayetlerini hep birlikte okuyalım:
         “Ve Rabbin Musa’ya emrettiği gibi, Midyan’a karşı cenk ettiler ve her erkeği öldürdüler…
İsrail oğulları, Midyan kadınlarını ve onların çocuklarını esir aldılar ve bütün hayvanlarını, bütün sürülerini ve bütün mallarını çapul ettiler ve içinde oturdukları bütün şehirleri ve bütün obaları yaktılar.
Savaş sonrası; savaşçılar, aldıkları ganimetleri ve esirleri getirince, Musa’nın tepkisi çok korkunç oldu:
         “Musa onlara dedi:”Bütün kadınları sağ mı bıraktınız?” İşte, İsrail Oğulları’nın, Peor-Baal- meselesinde Balam’ın öğüdü ile Rabba karşı tecavüz etmelerine bunlar sebep oldu. -Hâlbuki daha önce, Balamın İsrail’e iyilik dilemekten başka bir şey yapmadığını gene Tevrat anlatmıştı—Ve böylece Rabbin cemaati arasında veba oldu.
“Ve şimdi, çocuklar arasındaki her erkeği öldürün ve erkekle yatmış olarak erkek bilen her kadını öldürün. Ve erkekle yatmış olmayarak bilmeyen bütün kadın ve çocukları kendiniz için sağ bırakın.” Sayılar:31-7-19.”
         “Ve bütün İsrail, orada onun ardınca zina ettiler ve Gideon’a ve ev halkına bir tuzak oldu.” Hâkimler,8-27, Bütün bu tecavüzler ve yıkımlar; bir melek aracılığı ile emirlerini ileten Yahve’nin emirleriyle olmaktadır. NOT: YAHVE=YAHOVA, MUSA’NIN YAHUDİ KAVMİNİN RÜZGÂR TANRISIDIR. TEVRATI TERCÜME EDEN MÜSLÜMANLAR, ONU ALLAH OLARAK TERCÜME ETMİŞLERDİR.
         Tevrat, İsrail Oğulları’nın bir bakıma tarihleridir. Tevrat’ın hangi bölümünün hangi tarihte yazıldığı bilinmektedir.
         Tevrat’ta; her sefer dönüşü; ”binbaşıların, ganimet olarak yağmalanan altın ve kıymetli eşyaları çadırlarında oturan Hahamlara verdiklerini”  yazmaktadır.Kur’anı Kerime göre de,Sekiz kısıma ayrılan yağma mallarından Allah’a da1/8’lik pay ayrılmaktadır.Kadın ganimetlerde de bu esas uygulanmaktadır.8/1-41ayetler.Şimdi de gelelim İslama:”Türk,baban dahi olsa öldür?!Hadis.”Tüm dünya Müslümanlarını Müslüman Kureyşliler yönetecektir.Tüm dünya Kâfirlerini de Kâfir Kureyşliler yöneteceklerdir.”Hadis.Ümmetçilikten söz eden Arap milliyetçisi Muhammet!?
Hz.Muhammedin Türk düşmanlığı:”Özellikle "Türkler" için "hadis"ler vardır. Türkler için hiç de iyi şeyler söylemeyen bu hadisler, örnek ve yürekli bilim adamı Prof. Dr. ilhan Arsel'in "Arap Milliyetçiliği ve Türkler" adlı kitabında çok çarpıcı biçimde yer almakta. ( Bkz. istanbul, 1987, inkılâp Kitabevi, s. 18 ve öt.)ERTUĞRUL AYDIN, NASIL MÜSLÜMAN OLDUK? ŞERİAT VE KADIN, PROF.DR. İLHAN ARSEL.
               Hz. Muhammed’in Türk düşmanlığı?!
Kendilerini "Müslüman" sayan "Türkleri Muhammed, "Müslüman" saymak şöyle dursun; "düşman" diye ilan etmiştir. İslam dünyasında en sağlam kabul edilen hadis kitaplarında da bu var. Başlı başına bir bölüm olarak. Bölümün adı da çok İlginç: "Kıtalu't-Türk". Anlamı da: "Türklerle öldürüşmek (savaş)". Buhari'de, Ebu Davud'da ve Tirmizi'de bölümün adı bu. ibn Mace'de "Babu't-Türk", yani "Türkler Bölümü". Müslim'deyse, "Kıyamet alametleri" arasında yer alıyor.
Muhammed, "Peygamberliğinin bir kanıtı" olarak, gelecekten haber verirken, Kıyametin bir alameti olarak Türklerle nasıl çarpışılacağını, Müslümanların, Türkleri nasıl öldüreceklerini de anlatıyor. Hem Türk diye ad vererek, hem de tarif ederek, yüzlerinin, gözlerinin, burunlarının, derilerinin, renklerinin nasıl olduğunu anlatarak. Anlaşılan o ki, Türkler konusunda kendisine bir takım bilgiler verilmiş. Muhammed'in anlatmasına göre, "Türklerle öldürüşme", taa "Kıyamet"e dek söz konusu. Kıyametin bir alameti olarak da Müslümanlar, yeryüzündeki Türkleri öldürüp temizleyecekler. Yoksa kıyamet kopmayacak. İşte hadislerden bir kesim:
- Müslümanlar, Türklerle öldürüşmedikçe, kıyamet kopmayacaktır. Yüzleri kalkan gibi, üst üste binmiş (kalın) derili, kırmızı çipil gözlü olan bu toplumlar kıldan çadırda oturur, kıldan ayakkabılar giyerler."( Bkz. Müslim, e's-Sahih, Kitabu'l-Fiten/62-65, hadis no:2912; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'l-Melahim/9 Babun fi Kıtali't Türk, hadis no: 4303; Nesei, Sünen, Kitabu'l-Cihad/ Babu Gazveti't-Türk...)
-"Siz (Müslümanlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyamet kopmayacaktır." (Buhari, e's-SAhih, Kitabu'l-Cihad/96; Müslim, e's-Sahih, kitabu'l-Fiten/62 hadis no: 2912; Ebu Davud, Sünen, hadis no: 4304; Tirmizi, h. no: 2251; ibn Mace, h. no: 4096-4099)
"KITALU'T-TURK" HADİSLERİNDEN. "Türklere karşı kıtal, kesinlikle olacak."...
(Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l-Cihad/96).
 "Şu da kıyamet alametlerinden: Kıldan (keçe) ayakkabı giyen bir toplumla vuruşup öldüreşeceksiniz. Geniş yüzlü, yüzleri kalkan gibi, üst üste derili toplulukla vuruşmanız-öldürülmeniz kıyamet alametlerindendir. Siz (Müslümanlar), küçük gözlü, kızıl yüzlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan Türklerle öldürüşmedikçe kıyamet kopmaz."( Bkz. Buhari, e's-Sahih, kitabu'l-Cihad/95; Müslim, e's-Sahih, Kitabu'l-Fiten/66, hadis no: 2912; ibn Mace, h.no: 4097-4098).
- "Sizinle(siz Müslümanlarla), küçük (çekik) gözlü toplum, Türkler savaşacaktır. Siz onları, üç kez önünüze katıp süreceksiniz. Sonunda Arap Yarımadası'nda karşılaşacaksınız. Birincide, onlardan kaçan kurtulur. İkincide kimi kurtulur, kimi yok edilir.
Üçüncüdeyse onların tümü kırılacaktır."(Ebu Davud, sünen, hadis no: 4305.) Muhammed'in, bugün kendisine "Peygamberimiz, efendimiz" diyen Türklere bakışı tutumu budur işte.
İnsanlara "insan" olarak bakmak gerekir. Hangi ırktan, hangi renkten ve hangi "din"den olurlarsa olsunlar ya da hiçbir dinden olmasınlar. Ama "dinler", "dinliler", "ırkçılar" böyle bakamamakta. Yahudi’si, Hristiyanı, İslam inanırı hep birbirine düşman. Irkçılar da kendi ırklarından olmayanlara karşı böyle. Bugün dünyamızın yaşadığı nice acı olaylarda, bu ilkelliğin payı az değildir. Bunlardan arınmalı artık insanlık. Yoksa acımasızlıklar, acılar, gözyaşları sürüp gidecektir.
Arap Kavminin Türk Düşmanlığı Duygularıyla Yoğrulmasını Sağlayan Kur'an Ayetleri Muhammed'in Günlük Siyasetinin Sonucudur
Kuran’ın Kehf ve Enbiya surelerinde "Ye'cuc" ve "Me'cuc" ad­ları geçer ki, Araplar ve tüm insanlık için felaket kaynağı sayılan bir milleti tanımlar ve bu millet, Muhammed'in söylemesine göre, Türklerdir. Konuyu Arap Milliyetçiliği ve Türkler başlıklı kitabım­da incelediğim için burada kısa bir özetleme ile yetineceğim.
Muhammed'in söylemesine göre Tanrı, insanlığa zarar veremesinler diye vaktiyle Orta Asya'daki Türkleri bir set ile çevirtmek istemiş ve bu işi yapmaya da ZülKarneyn'i (ki "Büyük iskender" diye bilinir) görevli kılmıştır. Kehf Suresi'ndeki anlatışa göre Tanrı tarafından "ik­tidar ve kudret sahibi" kılınan ZülKarneyn, güneşin battığı bir yere gittiğinde "kâfir" bir milletle kaşılaşır. Tanrı ona şöyle emreder:
"Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin."
ZülKarneyn, kendisine verilen emre uyacağını söyleyerek yo­luna devam eder ve bu kez güneşin doğduğu yere gider. Orada bir kavme rastlar ki, Tanrı "onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamış­tır. " Sonra yine yoluna devam eder ve bu kez iki dağ arasında bir yere ulaşır; görür ki orada hiçbir sözü anlamayan bir kavim yaşa­maktadır. Bunlar ZülKarneyn'e şöyle derler:
* Kehf Suresi, ayet 8389; Enbiya Suresi, ayet 96.
"Ey ZülKarneyn! Bu memlekette Yecuc ve Me'cuc/TEVRAT’TA GONG—MEKONG/  bozguncu­luk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?"
ZülKarneyn onlardan para istemez, sadece kendisine güç ver­melerini söyler
Ye'cuc ve Me'cuc olarak tanımladığı bu Türkleri Muhammed, mümkün olduğu kadar tiksinti verici kılıkta göstermeye çalışmış ve örneğin "yayvan suratlı, basık burunlu, kırmızı yüzlü" olarak tanım­lamıştır. Ve anlatmıştır ki, bu Türklerle savaşılmadıkça ve onlarla öldürüşülmedikçe kıyamet günü gelmiş olmayacaktır. Bu konuda bıraktığı hadislerden biri şöyl
e:”Türk,baban bile olsa öldür!?Emevi ve Abbasi Komutanları,huzurlarına getirilen Türk Esirleri için ,aynı kararlarını üç defa tekrar etmişlerdir:”ÖLDÜR!?ÖLDÜR?!ÖLDÜR?!
   
“Kuranda Savaş .”
2:177 -
Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve, seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekâtı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.
2:190 -
Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.
2:191 -
Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. Yalnız Mescid-i Haram yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.
2:193 -
Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.
2:216 -
Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysaki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
2:217 -
Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak, büyük bir günahtır. Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları, Mescid-i Haram'dan menetmek ve halkını oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.
2:244 -
O halde Allah yolunda çarpışın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir.
2:246 -
Baksana, İsrail oğullarının Musa'dan sonra ileri gelenlerine! Hani onlar, bir peygamberlerine: "Bize bir kumandan gönder de Allah yolunda savaşalım..." dediler. O da: "Size savaş farz kılınırsa, acaba yapmamazlık eder misiniz?" dedi. Onlar: "Bize ne oldu da yurtlarımızdan çıkarıldığımız ve çocuklarımızdan ayrıldığımız halde Allah yolunda savaşmayalım?" dediler. Bunun üzerine savaş kendilerine farz kılınınca da onlardan pek azı hariç, yüz çevirdiler. Ama Allah, o zalimleri bilir.
2:279 -
Eğer böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve Resulü tarafından size savaş açılmış olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız.
3:111 -
Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
3:121 -
Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir.
3:146 -
Nice peygamberler vardı ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostları çarpıştılar; Allah yolunda başlarına gelenlerden yılgınlık göstermediler, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.
3:156 -
Ey iman edenler! Sizler inkâr edenler ve yeryüzünde sefere veya savaşa çıkan kardeşleri için: "Eğer bizim yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi." diyenler gibi olmayın. Allah bunu, onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Allah, diriltir ve öldürür. Allah yaptıklarınızı görmektedir.
3:167 -
İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve onlara: "Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz." denilmişti. Onlar ise: "Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik." demişlerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar. Kalbilerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.
4:71 -
Ey iman edenler! Düşmana karşı her türlü savunma tedbirinizi alınız. Onlara karşı ya küçük birlikler halinde hareket ediniz veya topyekûn seferber olunuz.
4:74 -
O halde geçici dünya hayatını, ebedî ahiret hayatı karşılığında satacak olanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, her iki durumda da biz ona yarın pek büyük bir mükafat vereceğiz.
4:75 -
Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: "Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı zalim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?
4:76 -
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın taraftarlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.
4:77 -
Kendilerine, "Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekâtı verin," denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşasaydık?" derler. Onlara de ki: "Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık edilmez."
4:84 -
(Ey Muhammed) Allah yolunda savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki, Allah kâfirlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, ve cezası daha çetindir.
4:90 -
Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Yahut ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse, Allah, sizin için onlar aleyhine bir yol vermemiştir.
4:101 -
Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapacağından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Kuşkusuz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.
5:24 -
Kavmi Musa'ya: "Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb'in gidin savaşın. Biz burada oturacağız," dediler.
5:33 -
Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.
5:64 -
Yahudiler, "Allah'ın eli çok sıkıdır" dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Aksine Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü azdırıyor. Biz, onların aralarına ta kıyamete kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.
8:1 -
Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biri birinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin.
8:16 -
Böyle bir günde her kim onlara, tekrar dönüp çarpışmak için geri çekilmek veya diğer bir safta yeniden mevzilenmek hâlleri dışında, arkasını dönerse, muhakkak Allah'dan bir gazaba uğramış olur ve varacağı yer cehennemdir, orası da ne kötü bir akıbettir.
8:39 -
Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür.
8:57 -
Bundan dolayı onları harpte yakalarsan, kendilerinden sonrakilere de gözdağı olacak şekilde ağır bir cezaya çarptır, belki ibret alırlar.
8:65 -
Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa iki yüze galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler.
9:13 -
Yeminlerini bozan, Peygamber'i yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce size saldırmaya başlayanlara karşı savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mümin iseniz her şeyden önce Allah'dan korkmalısınız.
9:29 -
Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde ne Allah'a, ne ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimselere alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar savaş yapın.
9:36 -
Doğrusu, Allah katında ayların sayısı oniki aydır. Gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında (böyle yazılmıştır). Bunlardan dördü haram aylardır. Bu da doğru olan dinin hükmüdür. Bu sebeple bunlar hakkında nefislerinize haksızlık yapmayınız. Müşrikler size karşı topyekûn savaştıkları gibi siz de onlara karşı topyekun savaş açın. Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir.
9:38 -
Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda cihada çıkın." denilince olduğunuz yere yığılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatına razı mı oldunuz? Fakat dünya hayatının zevki ahiretin yanında ancak pek az bir şeydir.
9:39 -
Eğer topluca savaşa katılmazsanız, O sizi acı bir azaba uğratır ve yerinize başka bir kavmi getirir ve siz O'na zerrece bir zarar veremezsiniz. Allah'ın her şeye gücü yeter.
9:41 -
Ey müminler! İster hafif teçhizatla, ister ağırlıklı olarak seferber olun ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz böylesi sizin için daha hayırlıdır.
9:83 -
Eğer Allah, seni onlardan bir kısmının yanına döndürür de onlar başka bir cihada seninle birlikte çıkmak için senden izin isterlerse, de ki; "Artık siz hiçbir zaman benimle çıkamayacaksınız. Daha önce oturup kalmaktan hoşlanıyordunuz. Bundan böyle artık geride kalanlarla beraber oturup kalın."
9:107 -
Bir de Müslümanlara zarar vermek, kâfirlik etmek ve Müslümanların arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü'ne karşı savaş açmış olanı beklemek için mescid yapanlar var. "İyilikten başka bir maksadımız yoktu." diye yemin de edecekler. Fakat bunların kesinlikle yalancı olduklarına Allah şahittir.
9:111 -
Allah, müminlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır: Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu, Tevrat'ta da, İncil'de de Kur'ân'da da Allah'ın kendi üzerine yüklendiği bir ahittir. Allah'dan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız alış-veriş ahdinden dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur.
9:123 -
Ey iman edenler, önce yakın çevrenizdeki kâfirlerle savaşın ki, sizde bir güç ve kuvvet olduğunu görsünler. Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir.
16:81 -
Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) yarattı. İşte böylece Allah Müslüman olasınız diye üzerinize nimetini tamamlamaktadır.
22:39 -
Kendilerine savaş açılan kimselere (kâfirlere karşı koymak için) izin verildi. Çünkü onlar zulme uğradılar. Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir.
27:33 -
Onlar, şöyle cevap verdiler: "Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız, buyruk ise senindir; artık ne emredeceğini düşün taşın."
33:20 -
Onlar ahzabı (düşman birliklerini) gitmedi sanıyorlardı. Eğer o birlikler bir daha gelecek olursa, çölde bedevi Araplar içinde yer alıp, sizin haberlerinizden (başınıza geleceklerden) sormayı isterler. Onlar içinizde kalacak olsalar da pek az harb ederler.
33:25 -
Hem Allah kâfirleri herhangi bir hayra ulaşmadan hınçlarıyla defetti. Bu şekilde Allah, müminlere savaşta kâfi geldi. Allah çok güçlüdür, çok üstündür.
47:4 -
Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.
47:20 -
İman edenler: "Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse." derlerdi. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de, içerisinde savaş zikredilince kalplerinde hastalık olanların ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün. Oysa onlar için ölüm yaşamaktan daha uygundur.
47:21 -
Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.
48:16 -
Arabîlerin geri bırakılmış olanlarına de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya Müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.
48:22 -
Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.
49:9 -
Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.
57:10 -
Neden siz Allah yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşan bir olmaz. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel sonucu vaad etmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
59:11 -
Münafıkların, kitap ehlinden inkâr eden dostlarına "Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz." dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.
59:12 -
Andolsun eğer onlar, çıkarılırsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
59:14 -
Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak, müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından (sizinle savaşmak isterler). Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalbleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.
60:8 -
Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever.
60:9 -
Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.” “Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. Yalınız Mescid-i Haram onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.2/inek-Bakara/Suresi,191’inci ayet.”Yahudilere karşı savaşmadıkça ve bu savaşlar, bir kaya parçası gerisinde saklanan Yahudi için:”Ey Müslüman, benim arkamda bir Yahudi var öldür onu deyinceye kadar sürdürülmedikçe(kıyamet)hüküm günü gelmiş olmayacaktır.”Hadis, Sahihi Buhari.”İyi bir kadın, yüz karakarga içinde bir ak karga gibidir.”Hadis.”Kadınlar cehennem ehlidir.”Hadis.”Dünya üzerinde yapılan her güzel işte mutlaka kadının eli vardır!”Mustafa Kemal Atatürk.”Türk kadını, sen yerlerde sürünmek için değil, başımızda taşınmak için yaratılmışsın!”          ATATÜRK. Araplarla Yahudiler Sami ırkından iki kardeş kavimdir. iki tarafta yarattıkları tanrıları ileri sürerek SOYKIRIM VE YAĞMA YAPMIŞLARDIR.
 
 
 
 
 
 
.                                           
       



 


              TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV.Çeşmealtı,27Haziran2016.                                                                                                               Kadın düşmanlığı Tevrat’tan kopyadır?!Usanmadan okumalısınız:Araplarda:bir erkek,bir  kılıç,bir mızrak,bir yay ve bir sadak oktur.Bunlar da Yağma,Soygun ve Katliamlar için yeterlidir.Onun için de erkek önemlidir.KADINLAR DA HER İKİ DÜNYADA DA ALLAH ADINA SEKS KÖLESİDİR.ARAPMÜSLÜMANLIĞININ ESASI DA BUDUR.HİÇ KIVIRTMAYIN*!

        Eski İsraillilerin inancına göre, kadınlardan da peygamber olurdu. Ellibeş İsrail peygamberinin Yedisi kadındı. Yedi kadın peygamberin adları bilindiği halde,48 erkek peygamberin pek üzerinde durulmamıştır. Kadın peygamberler şunlardır: 1-Miryam,2-Deborah=Dvora, Yargıç/İsraillilerin anası/,3-Hulda,4-Sarah,5-Abigail,6-Ester,7-Hannah.

KADIN PEYGAMBERLER:

        Tevrat’ın Tekvin 15--20 ayetinde  Peygamber Miryam’dan, Hâkimler 4--4’de Peygamber Deborah’dan, 2. Tarihler 34--22 de  Şallum’un karısı Peygamber Huda’dan, Nehemya 6--14 de  Peygamber Nadya’dan söz eder. Aynı şekilde, İncil  Luka 22-- 36 da  “Aşer oymağından Fenuel’in kızı Anna adında çok yaşlı bir peygamber vardı. Genç kız olarak evlenip kocasıyla yedi yıl yaşadıktan sonra dul kalmıştı. ” ifadeleriyle bir başka kadın peygamberden bahsedilir.”

        Deborah, Hâkimler Döneminde yaşamış, Kâhin, Hâkim ve Kadın peygamberdir. Tevrat,Hâkimler5’te yazılı olan Deborahın türküsü adlı şiiri okuduğu için İsrailin anası sayılır. Bap:5,s.252.”Ve o gün Debora ve Abinoam oğlu Barak terennüm edip dediler:1”Reisler İsrail’e reislik ettikleri için,2Kavme gönüllü olarak kendilerini verdiği için RABBİ takdis edin.3Ey kırallar dinleyin, Ey emirler kulak verin: RABBE ben terenüm edeceğim. İsrailin Allahı RABBE taganni edeceğim…”                                                                                                                   
            “Muharref Tevrat’ta Kadın.” MUHARREF:  Tahrif edilmiş,bozulmuş,asıl anlamından uzaklaştırılmış?!Tevrat,İsrailli din adamları tarafından bölüm,bölüm yazılmıştır.Aslı da 10/13 Emirdir.Tevrat,39 kitaptır.Tora-Tora ADLI BEŞ  KİTAP Musa’ya aittir.İkinci kitabı da İsrailli bir kadın yazmıştır.Tevratın ve İncilin bozulması Müslümanların uydurdukları bir masaldır.Yaşlı dincilerin yazdıkları bölümlerde İsrailli kadınlar gözardı edilerek İslama bu şekilde örnek oluşturmuşlardır.İncillerde,Pavlos’un ve diğer din ulularının mektuplarındaki cümleler de Tanrı kelamı gibi ayet olarak kabuledilmiştir.Ostüzü.                                                                                                                                “Kadın hor, erkek çok üstündür: "Çünkü kocan, seni yaratandır." (İşaya, 54/5, s. 714). "(Rab Allah) Kadına dedi:” Zahmetini ve gebeliğini ziyadesiyle çoğaltacağım; ağrı ile evlat doğuracaksın. Ve arzun kocana olacak, o da sana hâkim olacaktır. Ve Âdem'e dedi: Karının sözünü dinlediğin ve: Ondan yemeyeceksin, diye sana emrettiğim ağaçtan yediğin için, toprak senin yüzünden lânetli oldu." (Tekvin, 3/16-17, s. 3). Ahd-i Cedid'deki kadını aşağılayan ifadeler için bkz. Pavlos'un Efesoslulara Mektubu, 5/22-24, s. 201 ve Pavlos'un Korintoslulara I. Mektubu, 11/3-9, s. 177). "Kadının öğretmesine ve erkeğe hâkim olmasına izin vermem, ancak sükûtta olsun. Âdem aldanmadı. Fakat kadın aldanarak suça düştü." (Pavlos'un I. Timoteos'a Mektubu, 2/11-15, s. 218). Kadın (Havvâ) Âdem'in kaburga kemiğinden yaratıldı: Tekvin, 2/21-23, s. 2). "Çünkü kocan seni yaratandır; onun ismi orduların Rabbidir ve seni fidye ile Kurtaran İsrail'in Kuddûsüdür; ona bütün dünyanın Allahı denecektir." (İşaya, 54/5, s. 714) Âdet gören kadın murdardır: "Ve eğer bir kadının akıntısı olur ve bedeninde akıntısı kan olursa yedi gün murdarlığında kalacak ve ona her dokunan akşama kadar murdar olacaktır. Ve murdarlığında üzerinde yattığı her şey murdar olacak, üzerinde oturduğu her şey de murdar olacaktır. Onun yatağına dokunan her adam, kadının üzerinde oturmakta olduğu herhangi bir şeye dokunan her adam murdar. Kadının oturmuş olduğu yatak üzerinde bir şey varsa adam ona dokunursa akşama kadar murdar ve eğer âdet zamanında değilken çok günler kan akıntısı olura murdardır. Yatağı, üzerine oturduğu herşey murdar. Bu şeylere dokunanların hepsi murdar olacak ve esvabını yıkayacak ve suda yıkanacak ve akşama kadar murdar olacaktır. Fakat akıntısından tâhir olursa, o zaman kendisine yedi gün sayacak ve ondan sonra tâhir olacaktır. Ve sekizinci günde iki kumru veya iki güvercin yavrusu alıp, kâhine getirecek. Kâhin takdime edecek onun için murdarlığının akıntısından dolayı Rabbin önünde keffâret edecektir." (Levililer, 15/19-32, s. 114-115).  “Kadın erkekten yaratıldı, erkek kadından değil, Kadın erkek için yaratıldı.”Tevrat. BİZİM SALAKLARA GÖRE DE, BİR ERKEKİN KALKTIĞI SANDALYE’YE SOĞUMADAN OTURAN KADIN SANDALYE ZİNASI YAPMIŞ SAYILIR. RECMİ GEREKİR.

Nisa (4) / 34 Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar, çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar. Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. Cinsiyet ayrımcılığının daha açık bir tarifi herhalde olamaz. ‘Hâkimlik’, ‘Üstünlük’, ‘İtaat’ ve ‘Dayak’... Açıklama gerektirmeyecek kadar niyeti aşikâr bir ayet?!                                                                                                                        Orduların Rabbi şöyle diyor: “simdi git, Ameleki vur,onların her şeyini tamamen  yok et ve onları esirgeme,ve erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe Kadar hepsini öldür?!” Tevrat, s.292.
(Tevrat. 1. Samuel 15 / 2-4)
.

TEVRAT: “Onları ateş yakacak. Alevlerin elinden canlarını kurtaramayacaklardır.”                            (İşaya, 47/14). “Senin hasımlarını ateş yiyip bitirecek (İşaya 26/21).

 “Ve kavimler kirecin yanması gibi, kesilip ateşle yakılan dikenler gibi olacaklar.” (İşaya, 33/12). “Hepsini Rab onunla vuracak ayakları üzerinde dururken etleri eriyecek ve gözleri çukurları içinde eriyecek ve ağızlarında dilleri eriyecek.” (Zekerya, 14/12). “”Elin bütün düşmanlarını bulacaktır. Senin gazap zamanında onları yanan fırın gibi edeceksin. Rab hiddetinden onları yutacak ve ateş onları yiyip bitirecektir. (Mezmurlar, 21/9). TEVRAT: “Burnunu ve kulaklarını kesip düşürecekler. Ve senden arta kalan kılıçla düşecek.” (Hezekiel Bölümü, 23/25). “Sizi kılıcın kısmeti edeceğim ve hepiniz boğazlanmak için bekleyeceksiniz.” (İşaya Bölümü, 65/12). “İşte kor ateşine üfleyen ve işine göre silah çıkaran demirciyi ben yarattım; harap etsin diye helak ediciyi ben yarattım.” (İşaya, 54/16). “Bak İsrail, bugün milletler üzerine kökünden sökmek için ve yıkmak için, helak etmek ve yok etmek için seni koydum.” (Yeremya, 1/10). “Sen benim topuzumsun ve cenk silahımsın. Ve seninle milletleri kıracağım ve seninle ülkeleri helak edeceğim.” (Yeremya, 51.19.20) “İki memen sanki bir çift geyik yavrusu. Kaptın gönlümü kızkardeşim, yavuklum. Okşamaların ne güzel kızkardeşim, yavuklum.” (Tevrat, Neşideler Neşidesi, 4.5.9-10). “Ve büyük kız küçüğüne dedi: Gel babamıza şarap içirelim... Onunla yatarız... Ve o gece babalarına şarap içirdiler ve büyük kız gidip babasıyla yattı. Ve öbür gece dahi babalarına şarap içirdiler ve küçük kız kalkıp onunla yattı.” (Tevrat, Tekvin 19, 31-35).Ellenmemiş, dillenmemiş tomurcuk memeli onbeş yaşındaki kızlar!”Kur’an.

 Kızların, babalarının soyunu sürdürmek için girdikleri bu ilişkilerin sonucunda birer oğlan doğuruyorlar. Bu oğlanlardan biri Moablıların, diğeri de Amanoğullarının atası sayılıyor. “Aralarına seni dağıttığım milletlerin hepsini bütün, bütün sona erdireceğim fakat seni sona erdirmeyeceğim.” (Tevrat, Yeremya, 30/11). “Çok kavimler ezeceksin ve onların kazancını Rabbe ve onların mallarını bütün dünyanın Rabbine tahsis edeceğim.” (Tevrat, Mika, 4/13“Çok kavimler ezeceksin ve onların kazancını Rabbe ve onların mallarını bütün dünyanın Rabbine tahsis edeceğim.” (Tevrat, Mika, 4/13). “Ve seni sıkıştıranların oğulları sana eğilerek gelecekler. Senin ayaklarının tabanında yere kapanacaklar ve sana Rabbin şehri İsrail Kudüsü’nün Siyonu diyecekler.” (İşaya 60/14). “Ve Krallar sana uşak ve Kraliçeler sana dadı olacaklar, yere kapanıp ayaklarının tozunu yalayacaklar.” (İşaya 49/23). “Milletlerin servetini yiyeceksin ve onların izzeti size geçecek.” (Tevrat, İşaya, 61/6).

 “Allah’ın Rabbin sana miras olarak vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın. Allah’ın Rabbin sana emrettiği gibi tamamen yok edeceksin.” (Tevrat, Tesniye 20.16.18). KABBALA’DAN: “Yahudi, yaşayan insanlaşmış Tanrıdır... Yeryüzünde Tanrı, Yahudinin yüz hatlarda kendini aşikâr kılar. Diğer insanlar tamamıyla dünyevi, aşağı ırktandır. Onlar sadece Yahudilere hizmet için yaşamaktadırlar... Hahamların sözleri canlı Tanrının sözleridir.” 

 “İsrail oğulları, yaptıkları her türlü toplumsal olayları, tanrılarının emir ve desteklerine dayandırmaktadırlar.

Bu konularda, Tevrat’a bir göz atmak yeterlidir sanıyorum:

         “İsrail, Doğu Filistin’i tamamıyla ele geçirmek için giriştiği savaşların en zorlusunu bundan sonra yapar. Midyani’lere karşı imha savaşı! Lut’un torunları oldukları söylenen Moab’lılarla hısım sayıldıkları için İsrail oğulları onları esirgemektedir, ama Midyani’lere karşı amansızdırlar. ”H.Örs, Musa ve Yahudilik. S.135-136.”

Şimdi; Tevrat’ın Sayılar bölümü 31-7-19’uncu ayetlerini hep birlikte okuyalım:

         “Ve Rabbin Musa’ya emrettiği gibi, Midyan’a karşı cenk ettiler ve her erkeği öldürdüler…

İsrail oğulları, Midyan kadınlarını ve onların çocuklarını esir aldılar ve bütün hayvanlarını, bütün sürülerini ve bütün mallarını çapul ettiler ve içinde oturdukları bütün şehirleri ve bütün obaları yaktılar.

Savaş sonrası; savaşçılar, aldıkları ganimetleri ve esirleri getirince, Musa’nın tepkisi çok korkunç oldu:

         “Musa onlara dedi:”Bütün kadınları sağ mı bıraktınız?” İşte, İsrail Oğulları’nın, Peor-Baal- meselesinde Balam’ın öğüdü ile Rabba karşı tecavüz etmelerine bunlar sebep oldu. -Hâlbuki daha önce, Balamın İsrail’e iyilik dilemekten başka bir şey yapmadığını gene Tevrat anlatmıştı—Ve böylece Rabbin cemaati arasında veba oldu.

“Ve şimdi, çocuklar arasındaki her erkeği öldürün ve erkekle yatmış olarak erkek bilen her kadını öldürün. Ve erkekle yatmış olmayarak bilmeyen bütün kadın ve çocukları kendiniz için sağ bırakın.” Sayılar:31-7-19.”

         “Ve bütün İsrail, orada onun ardınca zina ettiler ve Gideon’a ve ev halkına bir tuzak oldu.” Hâkimler,8-27, Bütün bu tecavüzler ve yıkımlar; bir melek aracılığı ile emirlerini ileten Yahve’nin emirleriyle olmaktadır. NOT: YAHVE=YAHOVA, MUSA’NIN YAHUDİ KAVMİNİN RÜZGÂR TANRISIDIR. TEVRATI TERCÜME EDEN MÜSLÜMANLAR, ONU ALLAH OLARAK TERCÜME ETMİŞLERDİR.

         Tevrat, İsrail Oğulları’nın bir bakıma tarihleridir. Tevrat’ın hangi bölümünün hangi tarihte yazıldığı bilinmektedir.

         Tevrat’ta; her sefer dönüşü; ”binbaşıların, ganimet olarak yağmalanan altın ve kıymetli eşyaları çadırlarında oturan Hahamlara verdiklerini”  yazmaktadır.Kur’anı Kerime göre de,Sekiz kısıma ayrılan yağma mallarından Allah’a da1/8’lik pay ayrılmaktadır.Kadın ganimetlerde de bu esas uygulanmaktadır.8/1-41ayetler.Şimdi de gelelim İslama:”Türk,baban dahi olsa öldür?!Hadis.”Tüm dünya Müslümanlarını Müslüman Kureyşliler yönetecektir.Tüm dünya Kâfirlerini de Kâfir Kureyşliler yöneteceklerdir.”Hadis.Ümmetçilikten söz eden Arap milliyetçisi Muhammet!?

Hz.Muhammedin Türk düşmanlığı:”Özellikle "Türkler" için "hadis"ler vardır. Türkler için hiç de iyi şeyler söylemeyen bu hadisler, örnek ve yürekli bilim adamı Prof. Dr. ilhan Arsel'in "Arap Milliyetçiliği ve Türkler" adlı kitabında çok çarpıcı biçimde yer almakta. ( Bkz. istanbul, 1987, inkılâp Kitabevi, s. 18 ve öt.)ERTUĞRUL AYDIN, NASIL MÜSLÜMAN OLDUK? ŞERİAT VE KADIN, PROF.DR. İLHAN ARSEL.
               Hz. Muhammed’in Türk düşmanlığı?!
Kendilerini "Müslüman" sayan "Türkleri Muhammed, "Müslüman" saymak şöyle dursun; "düşman" diye ilan etmiştir. İslam dünyasında en sağlam kabul edilen hadis kitaplarında da bu var. Başlı başına bir bölüm olarak. Bölümün adı da çok İlginç: "Kıtalu't-Türk". Anlamı da: "Türklerle öldürüşmek (savaş)". Buhari'de, Ebu Davud'da ve Tirmizi'de bölümün adı bu. ibn Mace'de "Babu't-Türk", yani "Türkler Bölümü". Müslim'deyse, "Kıyamet alametleri" arasında yer alıyor.
Muhammed, "Peygamberliğinin bir kanıtı" olarak, gelecekten haber verirken, Kıyametin bir alameti olarak Türklerle nasıl çarpışılacağını, Müslümanların, Türkleri nasıl öldüreceklerini de anlatıyor. Hem Türk diye ad vererek, hem de tarif ederek, yüzlerinin, gözlerinin, burunlarının, derilerinin, renklerinin nasıl olduğunu anlatarak. Anlaşılan o ki, Türkler konusunda kendisine bir takım bilgiler verilmiş. Muhammed'in anlatmasına göre, "Türklerle öldürüşme", taa "Kıyamet"e dek söz konusu. Kıyametin bir alameti olarak da Müslümanlar, yeryüzündeki Türkleri öldürüp temizleyecekler. Yoksa kıyamet kopmayacak. İşte hadislerden bir kesim:
- Müslümanlar, Türklerle öldürüşmedikçe, kıyamet kopmayacaktır. Yüzleri kalkan gibi, üst üste binmiş (kalın) derili, kırmızı çipil gözlü olan bu toplumlar kıldan çadırda oturur, kıldan ayakkabılar giyerler."( Bkz. Müslim, e's-Sahih, Kitabu'l-Fiten/62-65, hadis no:2912; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'l-Melahim/9 Babun fi Kıtali't Türk, hadis no: 4303; Nesei, Sünen, Kitabu'l-Cihad/ Babu Gazveti't-Türk...)
-"Siz (Müslümanlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyamet kopmayacaktır." (Buhari, e's-SAhih, Kitabu'l-Cihad/96; Müslim, e's-Sahih, kitabu'l-Fiten/62 hadis no: 2912; Ebu Davud, Sünen, hadis no: 4304; Tirmizi, h. no: 2251; ibn Mace, h. no: 4096-4099)
"KITALU'T-TURK" HADİSLERİNDEN. "Türklere karşı kıtal, kesinlikle olacak."...
(Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l-Cihad/96).


 "Şu da kıyamet alametlerinden: Kıldan (keçe) ayakkabı giyen bir toplumla vuruşup öldüreşeceksiniz. Geniş yüzlü, yüzleri kalkan gibi, üst üste derili toplulukla vuruşmanız-öldürülmeniz kıyamet alametlerindendir. Siz (Müslümanlar), küçük gözlü, kızıl yüzlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan Türklerle öldürüşmedikçe kıyamet kopmaz."( Bkz. Buhari, e's-Sahih, kitabu'l-Cihad/95; Müslim, e's-Sahih, Kitabu'l-Fiten/66, hadis no: 2912; ibn Mace, h.no: 4097-4098).
- "Sizinle(siz Müslümanlarla), küçük (çekik) gözlü toplum, Türkler savaşacaktır. Siz onları, üç kez önünüze katıp süreceksiniz. Sonunda Arap Yarımadası'nda karşılaşacaksınız. Birincide, onlardan kaçan kurtulur. İkincide kimi kurtulur, kimi yok edilir.
Üçüncüdeyse onların tümü kırılacaktır."(Ebu Davud, sünen, hadis no: 4305.) Muhammed'in, bugün kendisine "Peygamberimiz, efendimiz" diyen Türklere bakışı tutumu budur işte.
İnsanlara "insan" olarak bakmak gerekir. Hangi ırktan, hangi renkten ve hangi "din"den olurlarsa olsunlar ya da hiçbir dinden olmasınlar. Ama "dinler", "dinliler", "ırkçılar" böyle bakamamakta. Yahudi’si, Hristiyanı, İslam inanırı hep birbirine düşman. Irkçılar da kendi ırklarından olmayanlara karşı böyle. Bugün dünyamızın yaşadığı nice acı olaylarda, bu ilkelliğin payı az değildir. Bunlardan arınmalı artık insanlık. Yoksa acımasızlıklar, acılar, gözyaşları sürüp gidecektir.
Arap Kavminin Türk Düşmanlığı Duygularıyla Yoğrulmasını Sağlayan Kur'an Ayetleri Muhammed'in Günlük Siyasetinin Sonucudur
Kuran’ın Kehf ve Enbiya surelerinde "Ye'cuc" ve "Me'cuc" ad­ları geçer ki, Araplar ve tüm insanlık için felaket kaynağı sayılan bir milleti tanımlar ve bu millet, Muhammed'in söylemesine göre, Türklerdir. Konuyu Arap Milliyetçiliği ve Türkler başlıklı kitabım­da incelediğim için burada kısa bir özetleme ile yetineceğim.
Muhammed'in söylemesine göre Tanrı, insanlığa zarar veremesinler diye vaktiyle Orta Asya'daki Türkleri bir set ile çevirtmek istemiş ve bu işi yapmaya da ZülKarneyn'i (ki "Büyük iskender" diye bilinir) görevli kılmıştır. Kehf Suresi'ndeki anlatışa göre Tanrı tarafından "ik­tidar ve kudret sahibi" kılınan ZülKarneyn, güneşin battığı bir yere gittiğinde "kâfir" bir milletle kaşılaşır. Tanrı ona şöyle emreder:
"Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin."
ZülKarneyn, kendisine verilen emre uyacağını söyleyerek yo­luna devam eder ve bu kez güneşin doğduğu yere gider. Orada bir kavme rastlar ki, Tanrı "onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamış­tır. " Sonra yine yoluna devam eder ve bu kez iki dağ arasında bir yere ulaşır; görür ki orada hiçbir sözü anlamayan bir kavim yaşa­maktadır. Bunlar ZülKarneyn'e şöyle derler:
* Kehf Suresi, ayet 8389; Enbiya Suresi, ayet 96.
"Ey ZülKarneyn! Bu memlekette Yecuc ve Me'cuc/TEVRAT’TA GONG—MEKONG/  bozguncu­luk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?"
ZülKarneyn onlardan para istemez, sadece kendisine güç ver­melerini söyler
Ye'cuc ve Me'cuc olarak tanımladığı bu Türkleri Muhammed, mümkün olduğu kadar tiksinti verici kılıkta göstermeye çalışmış ve örneğin "yayvan suratlı, basık burunlu, kırmızı yüzlü" olarak tanım­lamıştır. Ve anlatmıştır ki, bu Türklerle savaşılmadıkça ve onlarla öldürüşülmedikçe kıyamet günü gelmiş olmayacaktır. Bu konuda bıraktığı hadislerden biri şöyl
e:”Türk,baban bile olsa öldür!?Emevi ve Abbasi Komutanları,huzurlarına getirilen Türk Esirleri için ,aynı kararlarını üç defa tekrar etmişlerdir:”ÖLDÜR!?ÖLDÜR?!ÖLDÜR?!

   


“Kuranda Savaş .”


2:177 -

Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve, seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekâtı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.


2:190 -

Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.


2:191 -

Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. Yalnız Mescid-i Haram yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.


2:193 -

Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.


2:216 -

Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysaki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.


2:217 -

Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak, büyük bir günahtır. Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları, Mescid-i Haram'dan menetmek ve halkını oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.


2:244 -

O halde Allah yolunda çarpışın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir.


2:246 -

Baksana, İsrail oğullarının Musa'dan sonra ileri gelenlerine! Hani onlar, bir peygamberlerine: "Bize bir kumandan gönder de Allah yolunda savaşalım..." dediler. O da: "Size savaş farz kılınırsa, acaba yapmamazlık eder misiniz?" dedi. Onlar: "Bize ne oldu da yurtlarımızdan çıkarıldığımız ve çocuklarımızdan ayrıldığımız halde Allah yolunda savaşmayalım?" dediler. Bunun üzerine savaş kendilerine farz kılınınca da onlardan pek azı hariç, yüz çevirdiler. Ama Allah, o zalimleri bilir.


2:279 -

Eğer böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve Resulü tarafından size savaş açılmış olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız.


3:111 -

Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.


3:121 -

Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir.


3:146 -

Nice peygamberler vardı ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostları çarpıştılar; Allah yolunda başlarına gelenlerden yılgınlık göstermediler, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.


3:156 -

Ey iman edenler! Sizler inkâr edenler ve yeryüzünde sefere veya savaşa çıkan kardeşleri için: "Eğer bizim yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi." diyenler gibi olmayın. Allah bunu, onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Allah, diriltir ve öldürür. Allah yaptıklarınızı görmektedir.


3:167 -

İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve onlara: "Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz." denilmişti. Onlar ise: "Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik." demişlerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar. Kalbilerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.


4:71 -

Ey iman edenler! Düşmana karşı her türlü savunma tedbirinizi alınız. Onlara karşı ya küçük birlikler halinde hareket ediniz veya topyekûn seferber olunuz.


4:74 -

O halde geçici dünya hayatını, ebedî ahiret hayatı karşılığında satacak olanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, her iki durumda da biz ona yarın pek büyük bir mükafat vereceğiz.


4:75 -

Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: "Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı zalim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?


4:76 -

İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın taraftarlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.


4:77 -

Kendilerine, "Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekâtı verin," denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşasaydık?" derler. Onlara de ki: "Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık edilmez."


4:84 -

(Ey Muhammed) Allah yolunda savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki, Allah kâfirlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, ve cezası daha çetindir.


4:90 -

Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Yahut ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse, Allah, sizin için onlar aleyhine bir yol vermemiştir.


4:101 -

Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapacağından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Kuşkusuz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.


5:24 -

Kavmi Musa'ya: "Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb'in gidin savaşın. Biz burada oturacağız," dediler.


5:33 -

Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.


5:64 -

Yahudiler, "Allah'ın eli çok sıkıdır" dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Aksine Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü azdırıyor. Biz, onların aralarına ta kıyamete kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.


8:1 -

Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biri birinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin.


8:16 -

Böyle bir günde her kim onlara, tekrar dönüp çarpışmak için geri çekilmek veya diğer bir safta yeniden mevzilenmek hâlleri dışında, arkasını dönerse, muhakkak Allah'dan bir gazaba uğramış olur ve varacağı yer cehennemdir, orası da ne kötü bir akıbettir.


8:39 -

Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür.


8:57 -

Bundan dolayı onları harpte yakalarsan, kendilerinden sonrakilere de gözdağı olacak şekilde ağır bir cezaya çarptır, belki ibret alırlar.


8:65 -

Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa iki yüze galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler.


9:13 -

Yeminlerini bozan, Peygamber'i yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce size saldırmaya başlayanlara karşı savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mümin iseniz her şeyden önce Allah'dan korkmalısınız.


9:29 -

Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde ne Allah'a, ne ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimselere alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar savaş yapın.


9:36 -

Doğrusu, Allah katında ayların sayısı oniki aydır. Gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında (böyle yazılmıştır). Bunlardan dördü haram aylardır. Bu da doğru olan dinin hükmüdür. Bu sebeple bunlar hakkında nefislerinize haksızlık yapmayınız. Müşrikler size karşı topyekûn savaştıkları gibi siz de onlara karşı topyekun savaş açın. Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir.


9:38 -

Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda cihada çıkın." denilince olduğunuz yere yığılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatına razı mı oldunuz? Fakat dünya hayatının zevki ahiretin yanında ancak pek az bir şeydir.


9:39 -

Eğer topluca savaşa katılmazsanız, O sizi acı bir azaba uğratır ve yerinize başka bir kavmi getirir ve siz O'na zerrece bir zarar veremezsiniz. Allah'ın her şeye gücü yeter.


9:41 -

Ey müminler! İster hafif teçhizatla, ister ağırlıklı olarak seferber olun ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz böylesi sizin için daha hayırlıdır.


9:83 -

Eğer Allah, seni onlardan bir kısmının yanına döndürür de onlar başka bir cihada seninle birlikte çıkmak için senden izin isterlerse, de ki; "Artık siz hiçbir zaman benimle çıkamayacaksınız. Daha önce oturup kalmaktan hoşlanıyordunuz. Bundan böyle artık geride kalanlarla beraber oturup kalın."


9:107 -

Bir de Müslümanlara zarar vermek, kâfirlik etmek ve Müslümanların arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü'ne karşı savaş açmış olanı beklemek için mescid yapanlar var. "İyilikten başka bir maksadımız yoktu." diye yemin de edecekler. Fakat bunların kesinlikle yalancı olduklarına Allah şahittir.


9:111 -

Allah, müminlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır: Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu, Tevrat'ta da, İncil'de de Kur'ân'da da Allah'ın kendi üzerine yüklendiği bir ahittir. Allah'dan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız alış-veriş ahdinden dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur.


9:123 -

Ey iman edenler, önce yakın çevrenizdeki kâfirlerle savaşın ki, sizde bir güç ve kuvvet olduğunu görsünler. Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir.


16:81 -

Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) yarattı. İşte böylece Allah Müslüman olasınız diye üzerinize nimetini tamamlamaktadır.


22:39 -

Kendilerine savaş açılan kimselere (kâfirlere karşı koymak için) izin verildi. Çünkü onlar zulme uğradılar. Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir.


27:33 -

Onlar, şöyle cevap verdiler: "Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız, buyruk ise senindir; artık ne emredeceğini düşün taşın."


33:20 -

Onlar ahzabı (düşman birliklerini) gitmedi sanıyorlardı. Eğer o birlikler bir daha gelecek olursa, çölde bedevi Araplar içinde yer alıp, sizin haberlerinizden (başınıza geleceklerden) sormayı isterler. Onlar içinizde kalacak olsalar da pek az harb ederler.


33:25 -

Hem Allah kâfirleri herhangi bir hayra ulaşmadan hınçlarıyla defetti. Bu şekilde Allah, müminlere savaşta kâfi geldi. Allah çok güçlüdür, çok üstündür.


47:4 -

Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.


47:20 -

İman edenler: "Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse." derlerdi. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de, içerisinde savaş zikredilince kalplerinde hastalık olanların ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün. Oysa onlar için ölüm yaşamaktan daha uygundur.


47:21 -

Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.


48:16 -

Arabîlerin geri bırakılmış olanlarına de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya Müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.


48:22 -

Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.


49:9 -

Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.


57:10 -

Neden siz Allah yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşan bir olmaz. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel sonucu vaad etmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.


59:11 -

Münafıkların, kitap ehlinden inkâr eden dostlarına "Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz." dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.


59:12 -

Andolsun eğer onlar, çıkarılırsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.


59:14 -

Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak, müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından (sizinle savaşmak isterler). Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalbleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.


60:8 -

Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever.


60:9 -

Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.” “Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. Yalınız Mescid-i Haram onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.2/inek-Bakara/Suresi,191’inci ayet.”Yahudilere karşı savaşmadıkça ve bu savaşlar, bir kaya parçası gerisinde saklanan Yahudi için:”Ey Müslüman, benim arkamda bir Yahudi var öldür onu deyinceye kadar sürdürülmedikçe(kıyamet)hüküm günü gelmiş olmayacaktır.”Hadis, Sahihi Buhari.”İyi bir kadın, yüz karakarga içinde bir ak karga gibidir.”Hadis.”Kadınlar cehennem ehlidir.”Hadis.”Dünya üzerinde yapılan her güzel işte mutlaka kadının eli vardır!”Mustafa Kemal Atatürk.”Türk kadını, sen yerlerde sürünmek için değil, başımızda taşınmak için yaratılmışsın!”          ATATÜRK. Araplarla Yahudiler Sami ırkından iki kardeş kavimdir. iki tarafta yarattıkları tanrıları ileri sürerek SOYKIRIM VE YAĞMA YAPMIŞLARDIR.

 

 

 

 

 


 

.                                           

       




 


              TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV.Çeşmealtı,27Haziran2016.                                                                                                               Kadın düşmanlığı Tevrat’tan kopyadır?!Usanmadan okumalısınız:Araplarda:bir erkek,bir  kılıç,bir mızrak,bir yay ve bir sadak oktur.Bunlar da Yağma,Soygun ve Katliamlar için yeterlidir.Onun için de erkek önemlidir.KADINLAR DA HER İKİ DÜNYADA DA ALLAH ADINA SEKS KÖLESİDİR.ARAPMÜSLÜMANLIĞININ ESASI DA BUDUR.HİÇ KIVIRTMAYIN*!

        Eski İsraillilerin inancına göre, kadınlardan da peygamber olurdu. Ellibeş İsrail peygamberinin Yedisi kadındı. Yedi kadın peygamberin adları bilindiği halde,48 erkek peygamberin pek üzerinde durulmamıştır. Kadın peygamberler şunlardır: 1-Miryam,2-Deborah=Dvora, Yargıç/İsraillilerin anası/,3-Hulda,4-Sarah,5-Abigail,6-Ester,7-Hannah.

KADIN PEYGAMBERLER:

        Tevrat’ın Tekvin 15--20 ayetinde  Peygamber Miryam’dan, Hâkimler 4--4’de Peygamber Deborah’dan, 2. Tarihler 34--22 de  Şallum’un karısı Peygamber Huda’dan, Nehemya 6--14 de  Peygamber Nadya’dan söz eder. Aynı şekilde, İncil  Luka 22-- 36 da  “Aşer oymağından Fenuel’in kızı Anna adında çok yaşlı bir peygamber vardı. Genç kız olarak evlenip kocasıyla yedi yıl yaşadıktan sonra dul kalmıştı. ” ifadeleriyle bir başka kadın peygamberden bahsedilir.”

        Deborah, Hâkimler Döneminde yaşamış, Kâhin, Hâkim ve Kadın peygamberdir. Tevrat,Hâkimler5’te yazılı olan Deborahın türküsü adlı şiiri okuduğu için İsrailin anası sayılır. Bap:5,s.252.”Ve o gün Debora ve Abinoam oğlu Barak terennüm edip dediler:1”Reisler İsrail’e reislik ettikleri için,2Kavme gönüllü olarak kendilerini verdiği için RABBİ takdis edin.3Ey kırallar dinleyin, Ey emirler kulak verin: RABBE ben terenüm edeceğim. İsrailin Allahı RABBE taganni edeceğim…”                                                                                                                   
            “Muharref Tevrat’ta Kadın.” MUHARREF:  Tahrif edilmiş,bozulmuş,asıl anlamından uzaklaştırılmış?!Tevrat,İsrailli din adamları tarafından bölüm,bölüm yazılmıştır.Aslı da 10/13 Emirdir.Tevrat,39 kitaptır.Tora-Tora ADLI BEŞ  KİTAP Musa’ya aittir.İkinci kitabı da İsrailli bir kadın yazmıştır.Tevratın ve İncilin bozulması Müslümanların uydurdukları bir masaldır.Yaşlı dincilerin yazdıkları bölümlerde İsrailli kadınlar gözardı edilerek İslama bu şekilde örnek oluşturmuşlardır.İncillerde,Pavlos’un ve diğer din ulularının mektuplarındaki cümleler de Tanrı kelamı gibi ayet olarak kabuledilmiştir.Ostüzü.                                                                                                                                “Kadın hor, erkek çok üstündür: "Çünkü kocan, seni yaratandır." (İşaya, 54/5, s. 714). "(Rab Allah) Kadına dedi:” Zahmetini ve gebeliğini ziyadesiyle çoğaltacağım; ağrı ile evlat doğuracaksın. Ve arzun kocana olacak, o da sana hâkim olacaktır. Ve Âdem'e dedi: Karının sözünü dinlediğin ve: Ondan yemeyeceksin, diye sana emrettiğim ağaçtan yediğin için, toprak senin yüzünden lânetli oldu." (Tekvin, 3/16-17, s. 3). Ahd-i Cedid'deki kadını aşağılayan ifadeler için bkz. Pavlos'un Efesoslulara Mektubu, 5/22-24, s. 201 ve Pavlos'un Korintoslulara I. Mektubu, 11/3-9, s. 177). "Kadının öğretmesine ve erkeğe hâkim olmasına izin vermem, ancak sükûtta olsun. Âdem aldanmadı. Fakat kadın aldanarak suça düştü." (Pavlos'un I. Timoteos'a Mektubu, 2/11-15, s. 218). Kadın (Havvâ) Âdem'in kaburga kemiğinden yaratıldı: Tekvin, 2/21-23, s. 2). "Çünkü kocan seni yaratandır; onun ismi orduların Rabbidir ve seni fidye ile Kurtaran İsrail'in Kuddûsüdür; ona bütün dünyanın Allahı denecektir." (İşaya, 54/5, s. 714) Âdet gören kadın murdardır: "Ve eğer bir kadının akıntısı olur ve bedeninde akıntısı kan olursa yedi gün murdarlığında kalacak ve ona her dokunan akşama kadar murdar olacaktır. Ve murdarlığında üzerinde yattığı her şey murdar olacak, üzerinde oturduğu her şey de murdar olacaktır. Onun yatağına dokunan her adam, kadının üzerinde oturmakta olduğu herhangi bir şeye dokunan her adam murdar. Kadının oturmuş olduğu yatak üzerinde bir şey varsa adam ona dokunursa akşama kadar murdar ve eğer âdet zamanında değilken çok günler kan akıntısı olura murdardır. Yatağı, üzerine oturduğu herşey murdar. Bu şeylere dokunanların hepsi murdar olacak ve esvabını yıkayacak ve suda yıkanacak ve akşama kadar murdar olacaktır. Fakat akıntısından tâhir olursa, o zaman kendisine yedi gün sayacak ve ondan sonra tâhir olacaktır. Ve sekizinci günde iki kumru veya iki güvercin yavrusu alıp, kâhine getirecek. Kâhin takdime edecek onun için murdarlığının akıntısından dolayı Rabbin önünde keffâret edecektir." (Levililer, 15/19-32, s. 114-115).  “Kadın erkekten yaratıldı, erkek kadından değil, Kadın erkek için yaratıldı.”Tevrat. BİZİM SALAKLARA GÖRE DE, BİR ERKEKİN KALKTIĞI SANDALYE’YE SOĞUMADAN OTURAN KADIN SANDALYE ZİNASI YAPMIŞ SAYILIR. RECMİ GEREKİR.

Nisa (4) / 34 Erkekler, kadınlar üzerinde hâkim dururlar, çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar. Bunun için iyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah'ın korumasını emrettiği şeyleri, kocalarının yokluğunda da korurlar. Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce kendilerine nasihat edin, sonra yataklarında yalnız bırakın, yine dinlemezlerse dövün. Cinsiyet ayrımcılığının daha açık bir tarifi herhalde olamaz. ‘Hâkimlik’, ‘Üstünlük’, ‘İtaat’ ve ‘Dayak’... Açıklama gerektirmeyecek kadar niyeti aşikâr bir ayet?!                                                                                                                        Orduların Rabbi şöyle diyor: “simdi git, Ameleki vur,onların her şeyini tamamen  yok et ve onları esirgeme,ve erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe Kadar hepsini öldür?!” Tevrat, s.292.
(Tevrat. 1. Samuel 15 / 2-4)
.

TEVRAT: “Onları ateş yakacak. Alevlerin elinden canlarını kurtaramayacaklardır.”                            (İşaya, 47/14). “Senin hasımlarını ateş yiyip bitirecek (İşaya 26/21).

 “Ve kavimler kirecin yanması gibi, kesilip ateşle yakılan dikenler gibi olacaklar.” (İşaya, 33/12). “Hepsini Rab onunla vuracak ayakları üzerinde dururken etleri eriyecek ve gözleri çukurları içinde eriyecek ve ağızlarında dilleri eriyecek.” (Zekerya, 14/12). “”Elin bütün düşmanlarını bulacaktır. Senin gazap zamanında onları yanan fırın gibi edeceksin. Rab hiddetinden onları yutacak ve ateş onları yiyip bitirecektir. (Mezmurlar, 21/9). TEVRAT: “Burnunu ve kulaklarını kesip düşürecekler. Ve senden arta kalan kılıçla düşecek.” (Hezekiel Bölümü, 23/25). “Sizi kılıcın kısmeti edeceğim ve hepiniz boğazlanmak için bekleyeceksiniz.” (İşaya Bölümü, 65/12). “İşte kor ateşine üfleyen ve işine göre silah çıkaran demirciyi ben yarattım; harap etsin diye helak ediciyi ben yarattım.” (İşaya, 54/16). “Bak İsrail, bugün milletler üzerine kökünden sökmek için ve yıkmak için, helak etmek ve yok etmek için seni koydum.” (Yeremya, 1/10). “Sen benim topuzumsun ve cenk silahımsın. Ve seninle milletleri kıracağım ve seninle ülkeleri helak edeceğim.” (Yeremya, 51.19.20) “İki memen sanki bir çift geyik yavrusu. Kaptın gönlümü kızkardeşim, yavuklum. Okşamaların ne güzel kızkardeşim, yavuklum.” (Tevrat, Neşideler Neşidesi, 4.5.9-10). “Ve büyük kız küçüğüne dedi: Gel babamıza şarap içirelim... Onunla yatarız... Ve o gece babalarına şarap içirdiler ve büyük kız gidip babasıyla yattı. Ve öbür gece dahi babalarına şarap içirdiler ve küçük kız kalkıp onunla yattı.” (Tevrat, Tekvin 19, 31-35).Ellenmemiş, dillenmemiş tomurcuk memeli onbeş yaşındaki kızlar!”Kur’an.

 Kızların, babalarının soyunu sürdürmek için girdikleri bu ilişkilerin sonucunda birer oğlan doğuruyorlar. Bu oğlanlardan biri Moablıların, diğeri de Amanoğullarının atası sayılıyor. “Aralarına seni dağıttığım milletlerin hepsini bütün, bütün sona erdireceğim fakat seni sona erdirmeyeceğim.” (Tevrat, Yeremya, 30/11). “Çok kavimler ezeceksin ve onların kazancını Rabbe ve onların mallarını bütün dünyanın Rabbine tahsis edeceğim.” (Tevrat, Mika, 4/13“Çok kavimler ezeceksin ve onların kazancını Rabbe ve onların mallarını bütün dünyanın Rabbine tahsis edeceğim.” (Tevrat, Mika, 4/13). “Ve seni sıkıştıranların oğulları sana eğilerek gelecekler. Senin ayaklarının tabanında yere kapanacaklar ve sana Rabbin şehri İsrail Kudüsü’nün Siyonu diyecekler.” (İşaya 60/14). “Ve Krallar sana uşak ve Kraliçeler sana dadı olacaklar, yere kapanıp ayaklarının tozunu yalayacaklar.” (İşaya 49/23). “Milletlerin servetini yiyeceksin ve onların izzeti size geçecek.” (Tevrat, İşaya, 61/6).

 “Allah’ın Rabbin sana miras olarak vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın. Allah’ın Rabbin sana emrettiği gibi tamamen yok edeceksin.” (Tevrat, Tesniye 20.16.18). KABBALA’DAN: “Yahudi, yaşayan insanlaşmış Tanrıdır... Yeryüzünde Tanrı, Yahudinin yüz hatlarda kendini aşikâr kılar. Diğer insanlar tamamıyla dünyevi, aşağı ırktandır. Onlar sadece Yahudilere hizmet için yaşamaktadırlar... Hahamların sözleri canlı Tanrının sözleridir.” 

 “İsrail oğulları, yaptıkları her türlü toplumsal olayları, tanrılarının emir ve desteklerine dayandırmaktadırlar.

Bu konularda, Tevrat’a bir göz atmak yeterlidir sanıyorum:

         “İsrail, Doğu Filistin’i tamamıyla ele geçirmek için giriştiği savaşların en zorlusunu bundan sonra yapar. Midyani’lere karşı imha savaşı! Lut’un torunları oldukları söylenen Moab’lılarla hısım sayıldıkları için İsrail oğulları onları esirgemektedir, ama Midyani’lere karşı amansızdırlar. ”H.Örs, Musa ve Yahudilik. S.135-136.”

Şimdi; Tevrat’ın Sayılar bölümü 31-7-19’uncu ayetlerini hep birlikte okuyalım:

         “Ve Rabbin Musa’ya emrettiği gibi, Midyan’a karşı cenk ettiler ve her erkeği öldürdüler…

İsrail oğulları, Midyan kadınlarını ve onların çocuklarını esir aldılar ve bütün hayvanlarını, bütün sürülerini ve bütün mallarını çapul ettiler ve içinde oturdukları bütün şehirleri ve bütün obaları yaktılar.

Savaş sonrası; savaşçılar, aldıkları ganimetleri ve esirleri getirince, Musa’nın tepkisi çok korkunç oldu:

         “Musa onlara dedi:”Bütün kadınları sağ mı bıraktınız?” İşte, İsrail Oğulları’nın, Peor-Baal- meselesinde Balam’ın öğüdü ile Rabba karşı tecavüz etmelerine bunlar sebep oldu. -Hâlbuki daha önce, Balamın İsrail’e iyilik dilemekten başka bir şey yapmadığını gene Tevrat anlatmıştı—Ve böylece Rabbin cemaati arasında veba oldu.

“Ve şimdi, çocuklar arasındaki her erkeği öldürün ve erkekle yatmış olarak erkek bilen her kadını öldürün. Ve erkekle yatmış olmayarak bilmeyen bütün kadın ve çocukları kendiniz için sağ bırakın.” Sayılar:31-7-19.”

         “Ve bütün İsrail, orada onun ardınca zina ettiler ve Gideon’a ve ev halkına bir tuzak oldu.” Hâkimler,8-27, Bütün bu tecavüzler ve yıkımlar; bir melek aracılığı ile emirlerini ileten Yahve’nin emirleriyle olmaktadır. NOT: YAHVE=YAHOVA, MUSA’NIN YAHUDİ KAVMİNİN RÜZGÂR TANRISIDIR. TEVRATI TERCÜME EDEN MÜSLÜMANLAR, ONU ALLAH OLARAK TERCÜME ETMİŞLERDİR.

         Tevrat, İsrail Oğulları’nın bir bakıma tarihleridir. Tevrat’ın hangi bölümünün hangi tarihte yazıldığı bilinmektedir.

         Tevrat’ta; her sefer dönüşü; ”binbaşıların, ganimet olarak yağmalanan altın ve kıymetli eşyaları çadırlarında oturan Hahamlara verdiklerini”  yazmaktadır.Kur’anı Kerime göre de,Sekiz kısıma ayrılan yağma mallarından Allah’a da1/8’lik pay ayrılmaktadır.Kadın ganimetlerde de bu esas uygulanmaktadır.8/1-41ayetler.Şimdi de gelelim İslama:”Türk,baban dahi olsa öldür?!Hadis.”Tüm dünya Müslümanlarını Müslüman Kureyşliler yönetecektir.Tüm dünya Kâfirlerini de Kâfir Kureyşliler yöneteceklerdir.”Hadis.Ümmetçilikten söz eden Arap milliyetçisi Muhammet!?

Hz.Muhammedin Türk düşmanlığı:”Özellikle "Türkler" için "hadis"ler vardır. Türkler için hiç de iyi şeyler söylemeyen bu hadisler, örnek ve yürekli bilim adamı Prof. Dr. ilhan Arsel'in "Arap Milliyetçiliği ve Türkler" adlı kitabında çok çarpıcı biçimde yer almakta. ( Bkz. istanbul, 1987, inkılâp Kitabevi, s. 18 ve öt.)ERTUĞRUL AYDIN, NASIL MÜSLÜMAN OLDUK? ŞERİAT VE KADIN, PROF.DR. İLHAN ARSEL.
               Hz. Muhammed’in Türk düşmanlığı?!
Kendilerini "Müslüman" sayan "Türkleri Muhammed, "Müslüman" saymak şöyle dursun; "düşman" diye ilan etmiştir. İslam dünyasında en sağlam kabul edilen hadis kitaplarında da bu var. Başlı başına bir bölüm olarak. Bölümün adı da çok İlginç: "Kıtalu't-Türk". Anlamı da: "Türklerle öldürüşmek (savaş)". Buhari'de, Ebu Davud'da ve Tirmizi'de bölümün adı bu. ibn Mace'de "Babu't-Türk", yani "Türkler Bölümü". Müslim'deyse, "Kıyamet alametleri" arasında yer alıyor.
Muhammed, "Peygamberliğinin bir kanıtı" olarak, gelecekten haber verirken, Kıyametin bir alameti olarak Türklerle nasıl çarpışılacağını, Müslümanların, Türkleri nasıl öldüreceklerini de anlatıyor. Hem Türk diye ad vererek, hem de tarif ederek, yüzlerinin, gözlerinin, burunlarının, derilerinin, renklerinin nasıl olduğunu anlatarak. Anlaşılan o ki, Türkler konusunda kendisine bir takım bilgiler verilmiş. Muhammed'in anlatmasına göre, "Türklerle öldürüşme", taa "Kıyamet"e dek söz konusu. Kıyametin bir alameti olarak da Müslümanlar, yeryüzündeki Türkleri öldürüp temizleyecekler. Yoksa kıyamet kopmayacak. İşte hadislerden bir kesim:
- Müslümanlar, Türklerle öldürüşmedikçe, kıyamet kopmayacaktır. Yüzleri kalkan gibi, üst üste binmiş (kalın) derili, kırmızı çipil gözlü olan bu toplumlar kıldan çadırda oturur, kıldan ayakkabılar giyerler."( Bkz. Müslim, e's-Sahih, Kitabu'l-Fiten/62-65, hadis no:2912; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'l-Melahim/9 Babun fi Kıtali't Türk, hadis no: 4303; Nesei, Sünen, Kitabu'l-Cihad/ Babu Gazveti't-Türk...)
-"Siz (Müslümanlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyamet kopmayacaktır." (Buhari, e's-SAhih, Kitabu'l-Cihad/96; Müslim, e's-Sahih, kitabu'l-Fiten/62 hadis no: 2912; Ebu Davud, Sünen, hadis no: 4304; Tirmizi, h. no: 2251; ibn Mace, h. no: 4096-4099)
"KITALU'T-TURK" HADİSLERİNDEN. "Türklere karşı kıtal, kesinlikle olacak."...
(Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l-Cihad/96).


 "Şu da kıyamet alametlerinden: Kıldan (keçe) ayakkabı giyen bir toplumla vuruşup öldüreşeceksiniz. Geniş yüzlü, yüzleri kalkan gibi, üst üste derili toplulukla vuruşmanız-öldürülmeniz kıyamet alametlerindendir. Siz (Müslümanlar), küçük gözlü, kızıl yüzlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan Türklerle öldürüşmedikçe kıyamet kopmaz."( Bkz. Buhari, e's-Sahih, kitabu'l-Cihad/95; Müslim, e's-Sahih, Kitabu'l-Fiten/66, hadis no: 2912; ibn Mace, h.no: 4097-4098).
- "Sizinle(siz Müslümanlarla), küçük (çekik) gözlü toplum, Türkler savaşacaktır. Siz onları, üç kez önünüze katıp süreceksiniz. Sonunda Arap Yarımadası'nda karşılaşacaksınız. Birincide, onlardan kaçan kurtulur. İkincide kimi kurtulur, kimi yok edilir.
Üçüncüdeyse onların tümü kırılacaktır."(Ebu Davud, sünen, hadis no: 4305.) Muhammed'in, bugün kendisine "Peygamberimiz, efendimiz" diyen Türklere bakışı tutumu budur işte.
İnsanlara "insan" olarak bakmak gerekir. Hangi ırktan, hangi renkten ve hangi "din"den olurlarsa olsunlar ya da hiçbir dinden olmasınlar. Ama "dinler", "dinliler", "ırkçılar" böyle bakamamakta. Yahudi’si, Hristiyanı, İslam inanırı hep birbirine düşman. Irkçılar da kendi ırklarından olmayanlara karşı böyle. Bugün dünyamızın yaşadığı nice acı olaylarda, bu ilkelliğin payı az değildir. Bunlardan arınmalı artık insanlık. Yoksa acımasızlıklar, acılar, gözyaşları sürüp gidecektir.
Arap Kavminin Türk Düşmanlığı Duygularıyla Yoğrulmasını Sağlayan Kur'an Ayetleri Muhammed'in Günlük Siyasetinin Sonucudur
Kuran’ın Kehf ve Enbiya surelerinde "Ye'cuc" ve "Me'cuc" ad­ları geçer ki, Araplar ve tüm insanlık için felaket kaynağı sayılan bir milleti tanımlar ve bu millet, Muhammed'in söylemesine göre, Türklerdir. Konuyu Arap Milliyetçiliği ve Türkler başlıklı kitabım­da incelediğim için burada kısa bir özetleme ile yetineceğim.
Muhammed'in söylemesine göre Tanrı, insanlığa zarar veremesinler diye vaktiyle Orta Asya'daki Türkleri bir set ile çevirtmek istemiş ve bu işi yapmaya da ZülKarneyn'i (ki "Büyük iskender" diye bilinir) görevli kılmıştır. Kehf Suresi'ndeki anlatışa göre Tanrı tarafından "ik­tidar ve kudret sahibi" kılınan ZülKarneyn, güneşin battığı bir yere gittiğinde "kâfir" bir milletle kaşılaşır. Tanrı ona şöyle emreder:
"Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin."
ZülKarneyn, kendisine verilen emre uyacağını söyleyerek yo­luna devam eder ve bu kez güneşin doğduğu yere gider. Orada bir kavme rastlar ki, Tanrı "onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamış­tır. " Sonra yine yoluna devam eder ve bu kez iki dağ arasında bir yere ulaşır; görür ki orada hiçbir sözü anlamayan bir kavim yaşa­maktadır. Bunlar ZülKarneyn'e şöyle derler:
* Kehf Suresi, ayet 8389; Enbiya Suresi, ayet 96.
"Ey ZülKarneyn! Bu memlekette Yecuc ve Me'cuc/TEVRAT’TA GONG—MEKONG/  bozguncu­luk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?"
ZülKarneyn onlardan para istemez, sadece kendisine güç ver­melerini söyler
Ye'cuc ve Me'cuc olarak tanımladığı bu Türkleri Muhammed, mümkün olduğu kadar tiksinti verici kılıkta göstermeye çalışmış ve örneğin "yayvan suratlı, basık burunlu, kırmızı yüzlü" olarak tanım­lamıştır. Ve anlatmıştır ki, bu Türklerle savaşılmadıkça ve onlarla öldürüşülmedikçe kıyamet günü gelmiş olmayacaktır. Bu konuda bıraktığı hadislerden biri şöyl
e:”Türk,baban bile olsa öldür!?Emevi ve Abbasi Komutanları,huzurlarına getirilen Türk Esirleri için ,aynı kararlarını üç defa tekrar etmişlerdir:”ÖLDÜR!?ÖLDÜR?!ÖLDÜR?!

   


“Kuranda Savaş .”


2:177 -

Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve, seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekâtı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.


2:190 -

Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.


2:191 -

Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. Yalnız Mescid-i Haram yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.


2:193 -

Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.


2:216 -

Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysaki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.


2:217 -

Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak, büyük bir günahtır. Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları, Mescid-i Haram'dan menetmek ve halkını oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.


2:244 -

O halde Allah yolunda çarpışın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir.


2:246 -

Baksana, İsrail oğullarının Musa'dan sonra ileri gelenlerine! Hani onlar, bir peygamberlerine: "Bize bir kumandan gönder de Allah yolunda savaşalım..." dediler. O da: "Size savaş farz kılınırsa, acaba yapmamazlık eder misiniz?" dedi. Onlar: "Bize ne oldu da yurtlarımızdan çıkarıldığımız ve çocuklarımızdan ayrıldığımız halde Allah yolunda savaşmayalım?" dediler. Bunun üzerine savaş kendilerine farz kılınınca da onlardan pek azı hariç, yüz çevirdiler. Ama Allah, o zalimleri bilir.


2:279 -

Eğer böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve Resulü tarafından size savaş açılmış olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız.


3:111 -

Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.


3:121 -

Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir.


3:146 -

Nice peygamberler vardı ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostları çarpıştılar; Allah yolunda başlarına gelenlerden yılgınlık göstermediler, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.


3:156 -

Ey iman edenler! Sizler inkâr edenler ve yeryüzünde sefere veya savaşa çıkan kardeşleri için: "Eğer bizim yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi." diyenler gibi olmayın. Allah bunu, onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Allah, diriltir ve öldürür. Allah yaptıklarınızı görmektedir.


3:167 -

İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve onlara: "Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz." denilmişti. Onlar ise: "Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik." demişlerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar. Kalbilerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir.


4:71 -

Ey iman edenler! Düşmana karşı her türlü savunma tedbirinizi alınız. Onlara karşı ya küçük birlikler halinde hareket ediniz veya topyekûn seferber olunuz.


4:74 -

O halde geçici dünya hayatını, ebedî ahiret hayatı karşılığında satacak olanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, her iki durumda da biz ona yarın pek büyük bir mükafat vereceğiz.


4:75 -

Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: "Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı zalim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?


4:76 -

İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın taraftarlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.


4:77 -

Kendilerine, "Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekâtı verin," denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşasaydık?" derler. Onlara de ki: "Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık edilmez."


4:84 -

(Ey Muhammed) Allah yolunda savaş! Sen ancak kendi yaptığından sorumlusun. Müminleri de savaşa teşvik et. Umulur ki, Allah kâfirlerin gücünü kırar. Hiç şüphesiz ki Allah kuvvet ve kudretçe çok daha güçlü, ve cezası daha çetindir.


4:90 -

Ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. Yahut ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelmişlerdir. Eğer Allah dileseydi, onları size musallat kılardı, onlar da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak dururlar, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse, Allah, sizin için onlar aleyhine bir yol vermemiştir.


4:101 -

Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapacağından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Kuşkusuz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.


5:24 -

Kavmi Musa'ya: "Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb'in gidin savaşın. Biz burada oturacağız," dediler.


5:33 -

Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.


5:64 -

Yahudiler, "Allah'ın eli çok sıkıdır" dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Aksine Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü azdırıyor. Biz, onların aralarına ta kıyamete kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.


8:1 -

Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biri birinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin.


8:16 -

Böyle bir günde her kim onlara, tekrar dönüp çarpışmak için geri çekilmek veya diğer bir safta yeniden mevzilenmek hâlleri dışında, arkasını dönerse, muhakkak Allah'dan bir gazaba uğramış olur ve varacağı yer cehennemdir, orası da ne kötü bir akıbettir.


8:39 -

Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür.


8:57 -

Bundan dolayı onları harpte yakalarsan, kendilerinden sonrakilere de gözdağı olacak şekilde ağır bir cezaya çarptır, belki ibret alırlar.


8:65 -

Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa iki yüze galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler.


9:13 -

Yeminlerini bozan, Peygamber'i yurdundan çıkarmaya azmeden ve üstelik ilk önce size saldırmaya başlayanlara karşı savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mümin iseniz her şeyden önce Allah'dan korkmalısınız.


9:29 -

Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde ne Allah'a, ne ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimselere alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar savaş yapın.


9:36 -

Doğrusu, Allah katında ayların sayısı oniki aydır. Gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında (böyle yazılmıştır). Bunlardan dördü haram aylardır. Bu da doğru olan dinin hükmüdür. Bu sebeple bunlar hakkında nefislerinize haksızlık yapmayınız. Müşrikler size karşı topyekûn savaştıkları gibi siz de onlara karşı topyekun savaş açın. Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir.


9:38 -

Ey iman edenler! Size ne oldu ki, "Allah yolunda cihada çıkın." denilince olduğunuz yere yığılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatına razı mı oldunuz? Fakat dünya hayatının zevki ahiretin yanında ancak pek az bir şeydir.


9:39 -

Eğer topluca savaşa katılmazsanız, O sizi acı bir azaba uğratır ve yerinize başka bir kavmi getirir ve siz O'na zerrece bir zarar veremezsiniz. Allah'ın her şeye gücü yeter.


9:41 -

Ey müminler! İster hafif teçhizatla, ister ağırlıklı olarak seferber olun ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz böylesi sizin için daha hayırlıdır.


9:83 -

Eğer Allah, seni onlardan bir kısmının yanına döndürür de onlar başka bir cihada seninle birlikte çıkmak için senden izin isterlerse, de ki; "Artık siz hiçbir zaman benimle çıkamayacaksınız. Daha önce oturup kalmaktan hoşlanıyordunuz. Bundan böyle artık geride kalanlarla beraber oturup kalın."


9:107 -

Bir de Müslümanlara zarar vermek, kâfirlik etmek ve Müslümanların arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü'ne karşı savaş açmış olanı beklemek için mescid yapanlar var. "İyilikten başka bir maksadımız yoktu." diye yemin de edecekler. Fakat bunların kesinlikle yalancı olduklarına Allah şahittir.


9:111 -

Allah, müminlerden, canlarını ve mallarını, kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır: Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Bu, Tevrat'ta da, İncil'de de Kur'ân'da da Allah'ın kendi üzerine yüklendiği bir ahittir. Allah'dan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız alış-veriş ahdinden dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur.


9:123 -

Ey iman edenler, önce yakın çevrenizdeki kâfirlerle savaşın ki, sizde bir güç ve kuvvet olduğunu görsünler. Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir.


16:81 -

Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) yarattı. İşte böylece Allah Müslüman olasınız diye üzerinize nimetini tamamlamaktadır.


22:39 -

Kendilerine savaş açılan kimselere (kâfirlere karşı koymak için) izin verildi. Çünkü onlar zulme uğradılar. Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir.


27:33 -

Onlar, şöyle cevap verdiler: "Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız, buyruk ise senindir; artık ne emredeceğini düşün taşın."


33:20 -

Onlar ahzabı (düşman birliklerini) gitmedi sanıyorlardı. Eğer o birlikler bir daha gelecek olursa, çölde bedevi Araplar içinde yer alıp, sizin haberlerinizden (başınıza geleceklerden) sormayı isterler. Onlar içinizde kalacak olsalar da pek az harb ederler.


33:25 -

Hem Allah kâfirleri herhangi bir hayra ulaşmadan hınçlarıyla defetti. Bu şekilde Allah, müminlere savaşta kâfi geldi. Allah çok güçlüdür, çok üstündür.


47:4 -

Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.


47:20 -

İman edenler: "Keşke cihad hakkında bir sûre indirilse." derlerdi. Ama hükmü açık bir sûre indirilip de, içerisinde savaş zikredilince kalplerinde hastalık olanların ölüm korkusuyla baygınlık geçiren bir kimsenin bakışı gibi sana baktığını görürsün. Oysa onlar için ölüm yaşamaktan daha uygundur.


47:21 -

Onların vazifesi itaat ve güzel söz söylemekti. Sonra iş kesinleşince Allah'ın emrine sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.


48:16 -

Arabîlerin geri bırakılmış olanlarına de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla savaşırsınız veya Müslüman olurlar. Eğer itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.


48:22 -

Eğer kâfirler sizinle savaşsalardı arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.


49:9 -

Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.


57:10 -

Neden siz Allah yolunda harcamayasınız ki? Göklerin ve yerin mirası zaten Allah'ındır. Elbette içinizden, fetihten önce harcayan ve savaşan bir olmaz. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel sonucu vaad etmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.


59:11 -

Münafıkların, kitap ehlinden inkâr eden dostlarına "Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz." dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.


59:12 -

Andolsun eğer onlar, çıkarılırsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.


59:14 -

Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak, müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından (sizinle savaşmak isterler). Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalbleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.


60:8 -

Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever.


60:9 -

Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.” “Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. Yalınız Mescid-i Haram onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.2/inek-Bakara/Suresi,191’inci ayet.”Yahudilere karşı savaşmadıkça ve bu savaşlar, bir kaya parçası gerisinde saklanan Yahudi için:”Ey Müslüman, benim arkamda bir Yahudi var öldür onu deyinceye kadar sürdürülmedikçe(kıyamet)hüküm günü gelmiş olmayacaktır.”Hadis, Sahihi Buhari.”İyi bir kadın, yüz karakarga içinde bir ak karga gibidir.”Hadis.”Kadınlar cehennem ehlidir.”Hadis.”Dünya üzerinde yapılan her güzel işte mutlaka kadının eli vardır!”Mustafa Kemal Atatürk.”Türk kadını, sen yerlerde sürünmek için değil, başımızda taşınmak için yaratılmışsın!”          ATATÜRK. Araplarla Yahudiler Sami ırkından iki kardeş kavimdir. iki tarafta yarattıkları tanrıları ileri sürerek SOYKIRIM VE YAĞMA YAPMIŞLARDIR.

 

 

 

 

 


 

.                                           

       

 






İzleyiciler

Blog Arşivi