29 Mayıs 2010 Cumartesi

157- BİR DOĞA OLAYININ BENZERLİĞİ!

            OSMAN TÜRKOĞUZ
            Çeşmealtı; 26Mayıs 2010


           
                                   157- BİR DOĞA OLAYININ BENZERLİĞİ!

            Yılan, senede bir defa deri değiştirir; Tilki de senede bir defa tüy değiştirir.
Bu, her sene böyle devam eder gider!
Ama huy değiştiremezler.
Ülkemizde; bazı politikacılarımız; her değişik kelamda gömlek değiştirirler!
Ne yazık ki huyları sürer gider!
O zamanda, bize düşen görev; onların yeminle değiştim demelerine inanma huyumuzu değiştirmek olmamalı mı Sayın Seyircilerimiz?

156- BAHANELER ASKERE FATURA EDİLECEKTİR!

            OSMAN TÜRKOĞUZ
            Çeşmealtı;09 Mayıs 2010



                        156- BAHANELER ASKERE FATURA EDİLECEKTİR!


            Samsun’da Derikli Ahmet Türk’ün burnuna bir yumruk atılır; Samsun emniyet müdürü suçlanarak tebdili mekân ettirilir.
Kayseri’de, sakallı bir Bakan’ın burnu bir yumrukta kırılır, Kayseri emniyet müdürü dahi tebdili mekân ettirilir.
Türkiye Cumhuriyetinde; asayiş ve güvenlikten, KÖMÜR DAĞITMAKLA DA GÖREVLENDİRİLEN VALİLER SORUMLUDUR! Valiler de yerli yerindeler! Vatan Hainleri, Habur’da törenle karşılanır, ayaklarına asker helikopteri ile Çadır Mahkemesi gönderilir! Sanıkların hepisi de:
            Pişman olduklarını söylemezler, aksine, ”şefimizin emri ile geldik!” Derler ve etkin pişmanlık yasasından yararlandırılarak salıverilirler!
Çarçabuk, şıpıdanak onların yerine TÖRÖRLE MÜCADELE ETMİŞ OLAN KAHRAMANLARIMIZ TUTUKLANIRLAR!
            Dağlıca terörist baskınından sonra; karakollarımızın terör saldırılarına dayanıklı bir hale getirileceği sözü verilir.
Eski karakollarımız da ve sorumlu iktidarımız da yerli yerindedir!
            Bu kez; yine köhne bir Jandarma karakolumuz terör saldırısına uğramıştır ve dört şehit yedi yaralımız vardır. 864 rakımlı tepe’de oturan basınımızın AKP NOTERİ olarak adlandırmış olduğu Sayın A.Gül:
            “Jandarmanın güvenlik önlemlerinde zafiyet var gibi!” Der ve jandarma genel Komutanından Brifing alır. Asayişten İç İşleri Bakanlığı ve Hükümet sorumlu değil midir?

                                   DİKKAT! DİKKAT VE DAHİ DİKKAT!

            Bir bahane uydurularak önce alt rütbedeki komutanlarımız; durum ve vaziyetlere bakılarak, sonra da üst rütbedeki komutanlarımız şımartılarak azdırılan teröre kurban edileceklerdir.
Söylemesi benden Sayın seyircilerimiz!
                       

155- DEFOLUP GİTMEYENLER!



           OSMAN TÜRKOĞUZ
            Çeşmealtı;13 Mayıs 2010.

           
                        155- DEFOLUP GİTMEYENLER!

“İktidar ve balık çabuk kokarlar; her ikisine de acele          gereğini yapmak gerekir.”Adaptasyon: Ostüzü.
“Göz kamaştırıcı nesnelerin parlaklığı arttıkça; insanların iç gözü de o derece körleşir.”Gılgameş Destanı,3’üncü tablet, Enkidu’nun söylemi.
“Delilik, aynı şeyi tekrar, tekrar yapıp, farklı sonuç çıkarmaktır.”Albert Einstein.
                        İlgi:”Üç Devir,Üç Benzerlik”

EK: osmanturkoguz.blogspot.com

           
            MÖ.59 senesinde; Julius Sezar, Roma Senatosunun duvarına, ilk Gazetesini astığında nasıl bir baş belası yaratmış olduğunu acaba düşünebilmiş miydi?
İlk gazete gibi gazete, Almanya’da yayımlanmaya başlamıştı. Sonra da; diğer Avrupa devletlerinde gazeteler çıkmaya başlamıştı. Basının gücü anlaşılınca da; basın kanunları çıkartılmış ve sansür uygulamasına başlanmıştı.
            Günümüzde; ülkemizdeki yazılı ve sözlü basın, gözleri ve kulakları ile düşünenleri etkilemekte, mahkemelere, iktidara ve parlamentoya bile yön vermektedir. Hukuka, insan haklarına ve ulusal değerlere sahip basının olumlu etkisi de göz ardı edilemez. Benim konum bu değildir; ama bu kadarcık serenat yapmak zorunda olduğumu da söylemeliyim.
            1981 senesindeydi; haberleri izlerken, İspanya’da yapılan bir Parlamento baskını ekrana getirildi.
Sapsız bir tavaya benzer resmi şapkalı bir İspanyol milis yarbayı, elinde tabancası ve ürkek bakışları ile dünyamızın huzuruna çıktı. Bir grup silahlı ve resmi elbiseli adamı ile İspanyol Parlamentosunu basmıştı. Parlamenterler, korku ve şaşkınlık içersindeydiler. Darbeyi, İspanya Kralı Don Juan de Karlos’un danışmanı olan Orgeneral planlamışmış.
             Birdenbire darbe tersine dönüvermişti: Madrit’te ELPAİS adlı sol eğilimli bir gazete yayımlanmaktaydı. Gazetenin yazarı JARİER PRADERA; derhal gazetenin ikinci baskısını piyasaya sürdü. Parola: ”ANAYASA İLE BERABERİZ!” İdi.
Ortalık ayağa kalktı; Kıral Don Juan de Karlos ta, parlamento baskını aleyhine tavır alınca baskın fiyasko ile sonuçlanarak baskıncılar da tutuklanmıştı.
İspanya; İkinci Dünya Savaşından önce; uzun ve kanlı bit iç savaştan çıkmıştı. Nazi Almanyası ve Faşist İtalyanın desteklemiş olduğu General Franko iç savaştan galip ayrılmıştı. General Franko, ülkesini İkinci Dünya Savaşına sokmamış, ölene kadar da demir bir yumrukla yönetmişti. Veliaht olarak ta, Kıral Juan Karlos’u yanına almıştı. Bir gazete ve yürekli ve inançlı bir yazar, İspanyayı felaketten kurtarmıştı.
            Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği de; 1917-1922 arasını kanlı bir iç savaşla geçirmişti. Ayrıca Sovhoz ve Kolhoz tarım sisteminde 8.000.000 kişi ölmüştü, Mayıs 1938 Moskova duruşmalarında da Kızılordunun beli kırılmıştı.
İkinci Dünya Savaşından önce de; Finlandiya-Rus savaşında, Kızılordu perişan olmuştu. 22 Haziran 1941-09 Mayıs 1945 yılları arasında; Nazi Almanyası ile savaşmıştı.
Stalin’in ölümüne kadar da demir perde ile yönetilmişti. Afganistan’a müdahale ederek bir batağa saplanmıştı.
Gorbaçov’un Komünist Partisi genel Sekreterliğine gelmesi ile de, Komünizmin iflas ettiği, yeni bir programla duyurulmuştu.
PRESTİROYKA. Amerika ve Batı ile de gerginliğin yumuşatılmasına geçildiğinde; eski komünistler huzursuz olmuşlardı.
Darbeyi de Gorbaçov’un Genelkurmay Başkanı başlatmıştı. Tanklar Kızıl Meydana dizilmişti. Ünlü Moskova belediye başkanı ve Gorbaçov’un da azılı hasmı BORİS YELTSİN bir tankın üstüne çıkarak darbeyi başarısız kıldı.
Başında bir Çeçenin bulunduğu Sovyet Parlamentosu silahlı direnişe geçmişti. Boris Yeltsin; Birleşmiş Milletler teşkilatına: ”Anayasa ile verilmiş insan haklarını askıya aldığını” telle bildirerek, parlamentoya karşı güç kullanmış ve parlamentoyu topa tutmuştu. Komünistlerin ünlü iki gazetesinden hiçbir tepki gelmemiştir:
PRAVDA ve İZVEZTİYA. KIZILYILDIZ gazetesi de susmuştur!
Sivas’ta İRADEYİ MİLLİYE; Ankara’da HÂKİMİYETİ MİLLİYE ve ULUS gazeteleri Türk Devrimini canla ve başla savunmuştu.
            1906 yılında da; İran Şahı, İran Meclisini topa tutturmuştu.
            16 Mart 1920 günü de; İngilizler ve Fransızlar, Osmanlı Mebusan Meclisini basarak,58 devlet adamımızı Malta’ya sürgün etmişlerdi. Bu sürgünlerden 16’sı adadan firar ederek ülkemize gelmişlerdi; geri kalanları da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal esaretten kurtarmıştı.
            Fransız ihtilalından önce ve sonra da Fransız parlamentosu askerlerce basılmıştı.
            TBMM’NİN yapısı çok ilginç bir hal almıştır. Yasama organımıza Atatürk’ten Korkanlar Partisi egemendir.
Türkiye Cumhuriyetinin oluşturmuş olduğu 86 senelik birikimler yok sayılarak bir karmaşa ortamı yaratılmıştır. Haksızlıklar, adam kayırmalar, devlet ihaleleri, vurgun, talan öyküleri gazetelerimizin günlük önemsiz haberleri haline gelmiştir. TBMM Başkanlığında; 664 adet suç dosyasının DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI için sıra beklediğini okuyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti bir kaosa sürüklenmektedir. Tüm bu olumsuzlukların nedeni de Milletvekillerinin içinde bulundukları durumdur. Bunu şöyle ifade edebiliriz:
            1*Suç dosyalarının varlığı;
            2*9.500.00TL:lık aylık maaş,
            3*5000.00TL’lık emekli maaşı.

Bu şartlar ve dış baskılar nedeni ile Milletvekillerinin büyük çoğunluğu her teklife el kaldırarak olur vermektedir.

            Başarılı, Sevilen ve Sayılan general; arkasındaki 40 askerlere Parlamentodan içeriye hışım gibi girdi. Kılıcının kebzesi ile oynayarak kürsüye çıktı. Kartal bakışları ile etrafını süzerek konuşmaya başladı:
            “Oturumunuzu sonlandırmaya geldim. Meclisi yaptığınız her icraat ile kirletmenize ve şerefsizleştirmenize artık kalıcı bir son vermeye geldim.
            Siz ki fitneci, fesatçı meclis üyeleri, siz ki iyi bir hükümet olmak dışında her şey!
            Kiralık sefil yaratıklar, zavallılar, ülkenizi en küçük şahsi çıkar adına satılığa çıkaranlar, birkaç kuruş için Tanrı’ya ihanet edenler, içinizde bir parça da olsun erdem kalmadı mı?
            Bir parça vicdan da mı yok?
            Atım kadar bile dindar değilsiniz.
            Satılığı çıkarmadığınız bir değer de kalmadı!
            Ulusunuz adına iyi bir şey düşünemez misiniz?
            Sizi çıkarcı sürüsü, bulunduğunuz bu kutsal meclisi, o varlığınızla kirletiyorsunuz!
            Tanrı’nın kutsadığı bu meclisi, ahlak yoksunu davranışınızla hırsızların ini haline çevirdiniz!
            Halkın size verdiği yetkiyi kötüye kullandınız!
            Siz ki halkın umutsuz dertlerine çare olmalıydınız. Kendiniz halka en büyük dert kaynağı oldunuz!
            Ama ülkeniz beni asırlardan beri temizlenmemiş bu ahırı temizlemeye çağırdı!
            Ve bu gücü de bana Tanrı verdi!
            Bu şeytan ocağını yönetmeye geldim!
            Vay halinize!
            Şimdi derhal defolun!
            Acele edin rüşvetin köleleri!
            Acele edin gidin!
            Süslü saltanat eşyalarınızı alın ve defolup gidin!”

            Bendeniz, zaman, yer ve muhatabı söylemeden bu nutku okuduğumda:
            “Deli misin? Seni tutuklarlar!” Dediler!
            Aslında bu nutuk; 20 Nisan 1653 tarihinde; kokuşmuş olan İngiliz meclisinde, General Oliver Cromwel tarafından hırsız, yalaka, dolandırıcı ve soyguncu milletvekillerine karşı atılmıştı.
Benzetmeler ve benzerlikler benim eserim değildir, Sayın Seyircilerimiz.
           
            Kaynak: Cumhuriyet gazetesi, 13 Eylül 2009Sayın Zeynep Oral.
           




                       


















154- DENİZ BİTTİ, BAYKAL DA ÇOK UZAK!

            OSMAN TÜRKOĞUZ
           
            Çeşmealtı; 20 Mayıs 2010


                                    154- DENİZ BİTTİ, BAYKAL DA ÇOK UZAK!

            Mutafa Kemal’den sonra gelen liderleri gördükçe umutsuzluk kapımızda nöbete giriyor.
Adolf Hitler’de de böyle bir kanı olduğunu okumuştum.
Her siyasi lider, kendisinden önceki liderine yapmış olduğu muamelelere uğrayınca neler söylemiyor ki!
Müstafi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı dinledikçe şaşım, şaşım şaşırıyorum. Sayın Deniz Baykal, özgür iradesiyle istifa etmiş bir liderdir. ”İHANETE UĞRAMASI!”,     SIRTINDAN BIÇAKLANMASI!”, ”KADERİNE KÜSMESİ!”, ”SAYIN KEMAL KILIÇTAROĞLU’NUN KENDİSİNDEN HABERSİZ CHP GENEL BAŞKANLIĞINA ADAY OLMASI!” Ne demek oluyor!
            Bendeniz biraz gerilere gitmek istiyorum. Sosyal Demokrat Halkçı parti zamanında; Sayın Deniz Baykal, partisinin genel başkanı Rahmetli Erdal İnönü’ye bayrak açarak, ikinci bir genel merkez kurarak oradan, oradan meydanı gazaya atılıp, yenilmemiş miydi?
            Çinli bir filozofun ünlü bir saptaması aklıma geliyor:
            “Bir defa aldatılırsam aldatana kızarım. İki defa aldatılırsam kenedime kızarım!”
Bizler, sade vatandaşlar olarak; bir defa aldatıldığımızda da aldatanlara kızmalıyız. Kişisel olarak bendeniz bu huydayım.
1999 yenilgisinde; CHP Genel Başkanlığından istifa ederek Antalya’ya çekilen Sayın Deniz Baykal, tabiri amiyane ile bir ayak oyunu ile tekrar partisinin genel başkanlığına gelmedi miydi? Tıpkı Sayın Devlet Bahçeli gibi’
            Sayın Livaneli’nin deyimiyle, ”Genel sekreter istifa edecek, POLİTBÜRO!” YERİNDE KALACAK! Genel kurula mağdur olarak güçlenerek dönecek!
Bizler bu tür oyunlardan ancak ve dahi ancak nefret ederiz.
            Hani halkın seçmiş olduğu adayı kabul edecekti!
Sayın Deniz Beyefendi; son beyanatlarıyla, bölmeyi huy haline getirmiş intibasını sergilemektedir.
Gönül isterdi ki; Sayın Kemal Beyin arkasında olduğunu, hiçbir şekilde de adaylığını koymasının söz konusu olmadığını açıklamalıydı.
Şimdi; bir yandan Sayın Deniz Beyefendi; bir yandan da eskiler, ortalığı toz, dumana katarak CHP’yi uçuruma atacaklardır.
Sarıgül bir taraftan, diğerleri her taraftan, ülkemiz için doğmuş olan bu fırsatı yok edeceklerdir.
Sayın Deniz Baykal, sürekli MUHALEFETE âşık bir tablo sergilemektedir. CHP’NİN yenilgisini: ”Deniz Baykal gitti de ondana“ bağlamak ister gibidir.
Sayın Seyircilerimiz!
HANİ HALKIMIZIN ÖZGÜR İRADESİ!
           
           

İzleyiciler

Blog Arşivi