4 Temmuz 2015 Cumartesi

2056/PARA İLE YAPILANDIRMAK.



                 TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. Çeşmealtı,30 Haziran 2015.

                            TELEVİZYONDA YAPILAN DİNİ SOHBETLER?!

        “TELEVİZYONDA YAPILAN RAMAZAN PROĞRAMLARINA İTİBAR ETMEYİN?! Profesör Dr. Sayın Ali Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlarımızdan.Beleş Mercedes’e binmeyenlerden bir din adamımız?! "Prof. Bardakoğlu, ramazan ayının, orucun anlamına, önemine değinip şu uyarıyı yaptı:
- “Ramazan ayı nedeniyle televizyonlarda iftar ve sahur programları var. O programlarda melankoli ve abartılı hüzün havasının yaygın olduğunu görüyorum.
Programları yapanların, o yayınlara çıkanların bazıları sahabelerin hayat hikâyelerini abartılı şekilde anlatıp, gözyaşı döküyorlar. Onlara itibar etmeyin. Dinin hayatın içinde olduğunu vurguladı:

- Abartılı hikâyeler "ulaşılmaz dindarlık tarzı" ortaya koyuyor."İnternet.

                Bol sıfırlı çeklerle TRT’DE dini sohbetler yapan bir Din Aktörümüz,”Kıyamet ne zaman kopacak?!Konulu bir HİKAYE ANLATMIŞ?!Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlık yoluna giremeyen Müslüman ülkelerinde kıyamet çoktan kopmağa başladığı gibi,Türkiye Cumhuriyetinde de Türk halkının iradesiyle şimdilik kıyametin kopuşu önlenebilinmiştir?!

        Çok satan bir günlük gazetemizde de İslam üzerine serenat yapan bir Profumuz:”İslam dini,terör ve şiddete karşıdır?!Buyurmuş!İslam ülkelerinde camilerde patlatılan bombalar,Müslümanlarca Müslümanların kellelerini kesmeler,Canlı,canlı Müslümanları yakmalar,grup halinde suya gömerek boğmalar,kadınların ve kız çocuklarının ırzlarına geçmeler,insanların yarattığı tüm insanlığa mal olmuş eserleri yıkmalar…Bunlar terör ve şiddet değil midir Sayın Profesör Dr. Fahri KAYADİBİ?!

        Geçmişten de örnek vermemi ister misiniz?Sizin dini bilginiz pek dipte kalmış gibi de?!Hz.Muhammet,KUREYZA Yahudi kabilesinin etek kılları siyah olanları öldürttü,diğerlerini de hayvanları satar gibi sattı.İslam Ansiklopedisini de oku. Hayber kabile reisini ve oğlunu,hazinenin yerini söyletmek için ucu ateşli sopa ile döverek öldürttü mü?!Kabile reisinin gelini,Kureyza kabile reisinin kızı Safiye ile,güpegündüz,devenin havudu üzerine konulan bir örtü altına şaptı mı?!

             Kuteybe bin Müslim,Türk ellerinde,Horasanda,atın üstünde duramayacak erkek çocuklar hariç,Türkleri kılıçtan geçirtti mi?!TALKAN VE CURCAN KATLİAMLARINDAN HABERİNİZ VAR MI?!Birinci Dünya Savaşında,Müslüman Araplar,Türk askerlerinin karınlarını yararak altın aradı mı?!Mekke’yi ve Medine’yi savunan  Türk askerlerine İngilizlerle beraber saldırdı mı?!Hz.Muhammet:”Türk baban bile olsa öldür!?Diyerek Araplara ,Türkleri öldürme yetkisini verdi mi?!Kuteybe bin Müslim,Buhara ve Taşkent’te 24 kilometrelik bir yol boyuna,çift sıra 10.000 Türk subayını astırttı mı?! Kimden: Özgün ileti Sayın AYBÜKEN HAN’IMDAN.

 

 “TÜRKLER NASIL MÜSLÜMAN OLDU? 3

Arap Bülbülleri ve Türklük hainlerinin anlattığı gibi değil, Kılıçla ve Zulümle Müslüman olmak zorunda bırakıldılar. OSTÜZÜ

“1. Büyük Katliam ( Talkan Katliamı )”—Müslümanlık adına ve Müslüman Araplarca yapılmış olan bu katliamları Müslüman Arap tarihçileri övünerek yazmaktadırlar! OSTÜZÜ:

“Buhar’da olanlar diğer Türk Beyliklerinde de etkilerini gösterir.

Aynı şeylerin kendi başlarına geleceğinden korkmaktadırlar. Sogd

Meliki Neyzek Tarhan şehrinin yıkıma uğramaması için Kuteybe ile

Anlaşmak zorunda kalır. Bu anlaşmaya göre Tarhan haraç verecek ve

Tarafsız kalacaktır. Ancak bu tarafsız kalmalar ve Türklerin

Birleşememeleri Arapların işlerini kolaylaştırmış ve Türk beyliklerini

İstedikleri gibi istila edip talan etmişlerdir. İlk olarak saldırıya

Uğrayan Kibac Hatun'a diğer beyliklerden yardım gelmeyince, o

Yardımı esirgeyenler aynı akıbete uğramışlardır. Bu olaylarda

Türklerin belli bir şekilde organize olamamaları da onların Araplar

Tarafından istila edilmelerini kolaylaştırmıştır. Neyzek Tarhan daha

Sonra Kuteybe ile yaptığı anlaşmada hatalı olduğunu ve bu anlaşmanın kendisine hiçbir

Güvence getirmeyeceği gibi diğer Türk Beylerine de ihanet etmiş

Olacağını anlar. Tohoristan'a dönerek bütün Türk Beyliklerine birer

Mektup yazar ve onları ortak bir direnişe girmeleri için uyarmaya

Çalışır. İlk olumlu yanıt Talkan meliki Sehrek'den gelir..Tarhan'ın

Planlarını öğrenen Kuteybe, buna karşılık Belh şehrinde hazırlık

Yaparak, baharda büyük bir ordu ile Talkan şehrine doğru yürür. O

Ana kadar bir direniş hazırlığı yapamayan Talkan şehri meliki Sehrek,

Kuteybe'nin gelişinden önce şehri terk eder. Şehre hiç savaşmadan

Giren Kuteybe'nin adamları şehirde eli kılıç tutabilen ne kadar erkek

Varsa hepsini kılıçtan geçirirler. Bu katliam o zamana kadar

Yapılanların en büyüğüdür. Kuteybe bu katliamı diğer beyliklere ibret

olması için yapar.. Kuteybe'nin askerleri öldürebildikleri kadar

Öldürürler, geri kalanları da, Talkan yolu üzerindeki ağaçlara

asarlar.. Bu yolun 4 fersah ( 24 Km.) mesafelik bölümü Türklerin

ağaçlara asılan cesetleri ile doludur.. Talkan katliamı tarihe,

Arapların o güne kadar yaptıkları katliamların en büyüğü olarak

Geçmiştir. Halk, Müslüman Araplarla savaşmadığı halde, Kuteybe ve

Askerleri sırf diğerlerine örnek olsun diye 40.000 kadar kişiyi

Kılıçtan geçirmiş, ağaçlara asmıştır. Bütün bunlar hep İslam VE ALLAH adına yapılmıştır.

Kuteybe, Talkan katliamından sonra Suman'a girer. Erkeklerin pek

Çoğunu öldürterek, kadınlarını ve kızlarını cariye olarak alıkoyar.

Daha sonra Kes ve Nesef'de aynı şeyleri yapar. Erkekler öldürülür,

Türk kadın ve kızları utanç verici bir şekilde Araplara cariye

Olurlar. Daha sonra Faryab'a yönelir ve Faryab'ın teslim olmasını

İster. Faryab halkı başlarına gelecekleri bildiklerinden teslim

Olmaya yanaşmazlar. Erkekleri dövüşerek ölürler. Bütün şehir

yakılır.. Araplar bu şehre yakılmış şehir anlamında Muhtereka derler.

Kuteybe, Faryab'dan sonra, Tarhan'ın çekildiği kale Bazgis'i kuşatır.

2 ay süreyle devamlı olarak buraya saldırır fakat bir sonuç elde

edemez.. Bu arada kış yaklaşır. Kuteybe’nin kışın savaşacak gücü

yoktur ancak, kale içindeki Türklerin de yiyecekleri bitmiştir.. Her

iki tarafta savaşın kendileri için kaybedildiğini düşünür.. Kuteybe

Son olarak bir hileye başvurur. Tarhan'ın yanına Muhammed bin

Selim adındaki adamını gönderir. Muhammed ibni Selim Tarhan'ın

Teslim olması durumunda kendisine hiç bir şekilde zarar gelmeyeceği

Güvencesini verir. Kalenin açlık içinde olmasından dolayı Tarhan'ın

Kuteybe'nin teklifini kabul etmesinden başka yapılacak bir şeyi

Yoktur. Komutanları ile görüşüp teklifi kabul ederler.. Silahlarını

teslim ederek kaleden çıkarlar.. Tarhan kaleden çıkar çıkmaz

yakalanır, etrafı hendek açılmış bir çadırda zincire vurulur.Kuteybe

Bu arada Tarhan'ı hemen öldürmez. Haccac'a haber göndererek ne

Yapacağını sorar. Haccac Tarhan için, " O bir Müslüman düşmanıdır

Hiç aman vermeden öldür" der. Kuteybe önce Tarhan'ın iki oğlunu,

Tarhan'ın ve toplanan halkın gözü önünde öldürtür. Arkasından 700

Kadar Türk savaşçısının başlarını gene Tarhan'ın ve halkın gözü

Önünde kestirir. Tarhan'ı da bizzat kendisi öldürür. Bütün kesilen

Başlar Haccac'a gönderilir. Kuteybe sanki Kuran'daki ayetleri yerine

Getirmiştir.

 

9 Tevbe. 123. Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı

Savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki,

Allah sakınanlarla beraberdir.

Tarhan'ın öldürülmesinden sonra, Kuteybe, Aral Gölü'nün altında

Bulunan Harzem bölgesine yürür. Harzem'de Caygan ile Havarizat

Arasında taht kavgası vardır. Kuteybe Caygan'la işbirliği yapar.

Önce Havarizat ile etrafındakileri öldürtür. Arkasından Camhud

Melikini yenerek 4000 civarında esir alırlar. Ancak, daha sonra

Bunlar Kuteybe'nin emri üzerine öldürülürler.

Bu olay, Ziya Kitapçının, İslam Tarihi ve Türkler adlı kitabında

Aynen şöyle anlatılır;

Bu harblerden birinde, et-Taberi'nin bütün tafsilatı ile anlattığına

Göre, bir defasında Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe'ye, 4000 esirle

Gelmişti. Kuteybe, Abdurrahman'ın böyle kalabalık Türk esirleri ile

Geldiğini görünce hemen tahtının çıkarılmasını ve bir meydana

Kurulmasını istedi. Tahtının üzerine mağruru bir eda ile oturan

Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini sağına, bin tanesini

Soluna, bin tanesini arkasına ve bin tanesini de önüne dizilmelerini

Söylemiş ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalın kılıç bu

Türklerin kafalarının koparılmasını emretmiştir. Cebbar, zorba,

İnsafsız Arap komutanının etrafının bir anda bu Türklerin kafa kol ve gövdeleri ile

Bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu

Harbelerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu

Vahşetten adeta gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır:

“Kazan ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış zavallı

Türkleri öldürdüğünüz geceleri hele bir hatırlayınız.

Herkesi kılıçtan geçirdiniz. Sadece ata dahi binmeyecek yaşta küçük

Çocuklar kaldı. Binenlerde o hırçın atların sırtında sanki bir yük

Gibiydiler. ( Sayfa 314 )”

“Harzem'de ayaklanan halk, Kuteybe ile işbirliği yaptığı için Caygan’ı

Öldürür. Bunun üzerine, Kuteybe bütün Harzem'i yakıp yıkar, halkı

Kılıçtan geçirir. Harzemli ünlü Türk bilgini, Biruni Harzem'deki

Uygarlığın yok edilişini şu şekilde anlatır. "Kuteybe, her çareye baş

Vurarak Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, geleneklerini

Koruyanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylece her şey karanlıklara

Gömüldü. İslam Harzemlilerin içinde girerken, onların tarihi hakkında

Bilinenleri artık öğrenme olanağı bırakmadı. Harzem’i yıktıktan sonra

Kuteybe, Semerkant üzerine yürür. Semerkant meliki Gurek üzerine gelen

Müslümanlara karşı diğer Türk Beyliklerinden yardım ister. Taşkent ve

Fergana’den yardım gönderir, fakat gelen birlikler yolda Kuteybe'nin

Askerleri tarafından pusuya düşürülerek yok edilirler. Semerkant,

Kuşatılır. Araplar mancınık ateşi ile saldırırlar. Daha fazla

Dayanamayacağını anlayan Gurek, Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır. Bu anlaşmaya göre,

1.Semerkant Araplara her sene 2.200.000 altın ödeyecektir..

2.Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir olarak

verecektir..

3.Şehirde Cami yapılacaktır.

4.Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır.

5.Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybe'ye teslim

Edilecektir.

Daha sonra Kuteybe, altından yapılan putları erittirerek alır ve

Merv'e geri döner. Dönerken kardeşi Abdurrahman bin Müslim’i

Semerkant'ın başına vali olarak bırakır.

Kuteybe'nin Merv'e dönüşünden sonra, Türkler kendi aralarında

İşgalci Müslümanlara karşı bir direniş birliği kurarlar. Zaman, zaman Ceyhun

Irmağını geçerek Araplara pusu kurar ve ciddi zararlar verirler.

Haccac Kuteybe'ye Taşkent ve Fergana'yi işgal etmesi talimatını

Verir. Kuteybe Taşkent'e gider fakat başarılı olamaz. Bu arada

Haccac ölür. Halife Velid, Kuteybe'ye Türklere karşı savaşları devam

Ettirmesini söyler. Kuteybe bu sefer Kasgar'a doğru yola çıkar. Tam

Kasgar'ı kuşatacakken Halife Velid ölür, yerine Süleyman ibni

Abdülmelik halife olur. Bu yeni Halife ile arası hiç iyi olmayan

Kuteybe Kasgar seferini yarıda bırakarak ona karşı ayaklanır, ancak

Kendi komutanları tarafından 11 yakını ile birlikte 716 senesinde

Kafası kesilerek öldürülür. Çünkü Kuteybe'nin komutanları Halifeye

Karşı gelmek istememişlerdir.

 

2. Büyük Katliam. ( Curcan Katliamı )

 

Kuteybe ve Haccac'ın ölümü, Arapların Türkleri Müslümanlaştırmak ve

Türk şehirlerini talan etmek politikalarında bir değişiklik

Yapmamıştır. Öncelikle, Araplardaki Türklere karşı olan korku ortadan

Kalktığı için, Araplar, Kuteybe'den sonra da aynı şekilde Türk

Yurtlarına saldırılarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Kuteybe'nin

Öldüğü aynı yıl olan 716 da, Yezid ibni Muhelleb Horasan'a vali

Atanır. İlk iş olarak Dağıstan'ı işgal eder. Dağıstan meliki

Saltekin, Yezit'e karşı uzun süre dayanır. Sonunda Dağıstan düşer.

Şehir yağmalanır ve 14000 kişi öldürülür. Dağıstan’dan sonra Curcan'a

Yönelir. Curcan 300.000 dirhem karşısında savaşmadan teslim olur.

Yezid, Curcan'a bir bölük asker yerleştirerek, Taberistan' a doğru

Yola koyulur. Taberistan Meliki, İsfehbed, Deylem melikinden 10000

Kişilik bir yardım alarak savaşa başlar. İsfehbed savaşırken, Curcan

Halkı da ayaklanarak Esed ibni Abdullah komutasındaki askerleri imha

ederler.. Yezid öfkeye kapılır, Curcan'lı Türkleri yendiğinde

Kanlarından değirmen döndürüp ekmek yiyeceğine dair Allah'a yemin

Eder. Askerlerini toplayarak Curcan üzerine yürür. Curcan beyi,

Şehirden çıkarak Curcan kalesine çekilir. 7 ay süren savaştan sonra,

Kale düşer. Curcan beyi öldürülür. Kaledeki askerler esir alınır.

Araplar, daha sonra Curcan şehrine girerler. Burada da aynı şekilde

Kuteybe'nin yaptığı katliama benzer bir katliam yapılır. Türkleri

Öldürerek, 4—24KM.-- fersah boyunca sağlı sollu ağaçlara astırır. Allah'a

Verdiği sözü yerine getirmek için, esir aldığı binlerce Türk'ü,

Enderiz vadisindeki nehrin kenarına sürükler, orada askerlerine

Korumasız Türkleri öldürtür. Öldürülen Türklerin kanlarını nehire

Akıtır. Nehrin suyuyla akan kanlardan, ilerideki değirmenden un ve

Ekmek yaptırarak yer ve Allah'a verdiği sözü yerine getirir.

Katliamdan geriye kalan kız ve kadınlardan beş de biri cariye olarak

Halifeye ayrıldıktan sonra, geriye kalanlar askerler arasında ganimet

Olarak paylaştırılır”.Ek: Ostüzü: Hz.Ömer zamanında, İran Hükümdarının üç kızı Mekke Esir pazarına getirilerek satışa sunulur. Kızların asaletleri nedeniyle, diğer esir kadınlardan farklı olmalarına Halife Ömer karar vererek yeni bir fiyat listesi hazırlar. Kızların ikisinin bedellerini kesesinden ödeyen Hz. Ali, kızların birisini oğlu Hasan’a, diğerini de Hz. Ömer’in oğluna armağan eder. Hasanın soyundan gelen kişiler bu İranlı esirden olanlardır.

“Kaynaklar Curcan katliamında Talkan katliamında olduğu gibi yaklaşık

40.000 Türk'ün öldürüldüğünü söylerler.

MS.717 yılından sonraki zaman, Arapların kendi aralarındaki çatışmalarla

Geçer. Buraya kadar dikkat ederseniz, ilk Arap saldırıları

Başladığında Kibac Hatun diğer Türk Beyliklerinden yardım istediği

Halde istediği yardım kendisine verilmemişti. Sonra o yardımı

Göndermeyenler, yardıma muhtaç duruma düştüler. Bu olaylardan

Türklerin daha o zaman da aralarında tam bir birlik ve beraberlik

Sağlayamamış olduklarını görüyoruz. MS: 717 yılında Ömer ibni Abdülaziz

Halife olur. İki yıl sonra hastalanır yerine, MS719 da, Yezid ibni

Abdülmelik geçer. Yezid ibni Abdülmelik ile Yezid ibn Mehleb'in arası

İyi değildir. Yezid ibn Mehleb hapse attırılır ancak, Yezid ibni

Mehleb hapisten kaçarak, Basra'da örgütlenir ve Yezid ibni

Abdülmelik'e karşı ayaklanır. MS: 721'de Abbas ve Mesleme adında iki

Komutan önderliğinde kurulan hilafet ordusu Yezid ibni Mehleb ile

savaşır.. Bu savaşta Abbas ve Yezit ibni Mehleb ölür. Yezit'in kafası

Kesilerek halife Yezit ibn Abdülmelik'e yollanır. Mesleme, Mehleb'in

Yakını olan yaklaşık 300 kişinin daha kafasını kestirerek öldürtür.

Yezid ibni Mehleb'in oğlu olan, Maviye ibni Yezid de elinde

Bulundurduğu 32 Mesmele taraftarının kafasını kestirtir.

Aralarındaki savaş, Mehleb taraftarlarının tamamen yok edilmesi ile

Biter. Mesmele, Mehleb'den ele geçirdiği aralarında Türklerin de

Bulunduğu cariyeleri Cerrah ibni Hakem'e satar. Bu arada, Yezid ibni

Mehleb'in yerine getirilen yeni Horasan Valisi, Cerrah ibni Abdullah,

Türkmenistan'ın iç kısımlarına bazı saldırılar yaparsa da başarılı

Olamaz.

Kuteybe'nin ölümüyle birlikte Türk topraklarına yapılan akınlar eskisi

Kadar başarılı olamamışlardır. Bu dönemde İslam yayılmacılığı bir

Duraksama içine girer. Halife II. Ömer ibn Abdülaziz, işgal altında

Bulunan yörelerdeki Arap egemenliğinin her geçen gün biraz daha

Zorlaşır bir hale gelmesinden dolayı bu bölgelerde yaşanan gerginliğin

Azaltılarak İslam'ın kuvvetlendirilmesine çalışır. Kendisine bağlı

Yöneticilere, " Bundan böyle Türk Beyliklerine saldırmayın,

Hâkimiyetiniz altında bulunan bölgelerde gücünüzü arttırarak İslamı

Yaymaya çalışın" demiştir. Ayrıca, II. Ömer, Müslüman olan halklardan

Cizye alınmamasını isterse de, Arapların gelirlerinde önemli ölçüde

Düşme olmasından dolayı bu karardan daha sonra, Türklerin

Müslümanlılarında samimi olmadıkları bahane edilerek vazgeçilmiştir.

Bu arada Horasan'da Cerrah ibni Abdullah, yerine Abdurrahman ibni

Nuaym atanmıştır.”

  "Türkiye Cumhuriyeti, yalnız iki şeye güvenir. Biri Türk Ulusunun kararlılığı, diğeri en acı en ağır şartlarda dünyanın takdirlerini hakkıyla kazanan Ordumuzun Kahramanlığıdır."

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK...

"TÜRK ULUSUNUN DÜZENİNİ BOZMAYA YÖNELEN ÇABALAR BOĞULMAYA MAHKÛMDUR. BÜYÜK TÜRK ULUSU, KENDİSİNİN VE VATANININ YÜKSEK ÇIKARLARI ALYEHİNE ÇALIŞMAK İSTEYEN BOZGUNCU ALÇAK YURTSUZ VE ULUSSUZ BEYİNSİZLERİN GİZLİ VE AÇIK KİRLİ EMELLERİNİ ANLAMIYACAK VE ONLARA HOŞGÖRÜ GÖSTERECEK BİR ULUS DEĞİLDİR" 

                                      MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK” SAYIN AYBÜKEN HAN’IMDAN.

      Gelelim DİĞER DİNLERİN İNSANLIK ANLAYIŞLARINA:

      Hangi din iktidardakilerin ellerindeyse, o dinin ılımlısının olması mümkün değildir. Yahudilerin kutsal kitaplarını okuduğumuzda, bu durumun açıkça ve övünülerek anlatıldığını görürüz. Tüm kavimlerin malları, mülkleri, hayvanları ve kadınları Yahudilerin emrine tahsis edilmiştir. Onların ayak kemiklerini taşla kırmak, diğer Yahudileri haykırması rahatsız etmeyecekse küçücük kızların ırzına geçmek te mubahtır. Kalabalık bir esir kafilesini karşılayan Hz. Musa, Ordu komutanına emir verir:”Erkeklerle ilişkiye giren kadın ve kızları ne diye boş yere besleyelim! Onları hemen öldürün!”Yahudi askerleri ırzlarına geçtikleri Zavallı kadınları acımadan öldürürler. Hz: Davut, General Uria’nın karısı Hititli Sitti’yi gebe bırakır ve Generali öldürtür.

      Hıristiyanlıkta “öldürmeyeceksin!” Emrine Ermiş Saint Augistinus yakma çaresini getirir, milyonlarca Zavallı meydanlarda yakılır.

      İspanya’da Castİlla Kraliçesi İsabella’nın ısrarı üzerine 1483 tarihinde, Papa IV’ÜNCÜ SİXTUS İspanya Engizisyon Mahkemesini kurar.

      Katolik öğretisini topluma kabul ettirmek için,1542 tarihinde papa III’ üncü Paulus Roma Engizisyon Mahkemesini kurar. Sanıklara her türlü işkenceler yapılarak alınan itiraflar üzerine Zavallılar meydanlarda yakılırlar. Fransız Kahramanı Jeanne D’ARK’TA meydanda yakılır. Ünlü Bilgin Papaz Giardano Bruno da, 1593 tarihinde bir zina suçu ile Venedik Senatosuna şikâyet edilir. Senato şikâyet dilekçesini Roma Engizisyon Mahkemesine iletir. Sonunda da İncil öğretisine aykırı olarak gök cisimlerinin devinimlerini ileri sürdüğü için, Roma Engizisyon Mahkemesinin kararı ile 16 Şubat 1600 tarihinde Roma’da yakılır.

      Fransız reformisti Kalvin de bir İspanyol doktorunu yaktırır. Din iktidarla elele vererek Zavallı insanlara asırlarca acılar çektirmiştir.

      İslam Ansiklopedisinin Beni Nadir, Beni Lukas, Kureyza ve Hayber maddelerini okursanız tüyleriniz diken, diken olur.

      Mısır Hükümdarının emri ile Ünlü Nesiminin Halep’te derisi yüzülmüştü. Daha önce de Bağdat’ta Hallacı Mansur’un kolları, bacakları, dili kesilerek derisi yüzülmüştü. Osmanlı İmparatorluğu döneminde; SarayıHumayunun üç Cellâtla başlayan öldürme kadrosu yetmiş üç kişiye yükseltilmiş, her gece acil adam kesmeleri için de nöbetçi cellâtlık konulmuştu.

      İnsanlık tarihinde; Hıristiyanlıkta Mezhep kavgaları, en etkili olarak ta Katoliklik—Ortodoksluk kavgaları ve Müslümanlıkta da Halifelik kavgaları kadar kanlı hiçbir olaylar zinciri olmamıştır.”Osmanlı da İşkence Çeşitleri”yazım bloğumdadır. Okuyamayanlar için onu dahi yeniden yayımlamak istemekteyim.

      İnsanlığın en büyük evlatlarından birisi olan Büyük Konfüçyüs:

      “Bir yerde dinden söz edildi miydi dikkatli bulununuz, ya canınızı ya da malınızı alacaklardır!”Demişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

                              

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2055/BİR KARAKARGANIN VERDİĞİ DERS?!



          TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. ÇEŞMEALTI,02TEMMUZ2015.

                   BİRKARAKARGANINİNSANLIKDERSİ?!                                                                                                            Daha öncede bir Bozayı’nın, sokağın başındaki çöp bidonuna bir bulaşık kabı atışını internetten seyretmiştik. Uzak doğu ormanlarında ve Güney Amerika ormanlarında yaşayan, ağaç kovuklarına yumurtlayarak üreyen çok iri gagalı bir kuşun yavrularının arkalarını deliğe dayayarak dışkılarını yuvalarından dışarıya fırlattıklarına çok tanıklık etmiştik. E-5 karayolunda, araç çarpması sonunda yaralanan bir köpeği, başka cinsten bir köpek,ayaklarından tutarak yol kenarına çekmişti.Siyahlı beyazlı bir kedi de araba çarpması sonucu ölmüştü.Pamuk gibi beyaz ve gözlerinde en acıklı bir hüzünle bir kedi,patisiyle ölü kediye kalp masajı yaparak insanlara önemli bir  mesaj iletmişti.Ya,ölü bir köpeği,bir kenara çekerek,ayaklarını kullanarak üzerine toprak atarak  gömen köpeğe ne dersiniz?!

               Dünya’da ormanları yakan,denizleri,ırmakları,ovaları, dağları kirleten; hatta buz dağlarının zirvelerini  çöp deposu haline getiren  bir hayvan var mıdır?! Sokaklarımızın, parklarımızın, sahillerimizin halleri bizleri insanlığımızdan utandırmaktadır. Çeşmealtı Mavi plaj sahiline şişe toplama çanı koydurtmuştum; hemen 10 metre yanına da, bizzat kendim çöp bidonlarını dizmiştim. Tüm çöplerin çana doldurulduğunu hayret ve dehşetle gördüydüm.

                 Üşenmeden oturup ta düşündüm;bu düşüncemi daha önce,”Nuh’un Gemisi Mümkün müdür?!Adlı kitabımda da dile getirmiştim.

                İnsan demeye dilim ve kalemim varmıyor. Biz Ademin oğulları, dünya şartları dışında var olan bizler, dünya şartlarının dışında formatlanmış olan birer garip yaratığız:Kara canlılarını tümünün üzerinde,kendilerini koruyacak yün,tüy ve  kıllar vardır. Hepsinin de çok gelişmiş bir savunma mekanizmaları vardır. Çok hızlı koşarlar, ağaca tırmanırlar, gizleme renklere sahiptirler, Çevrelerine uyum sağlamışlardır. Çevrelerine uyum sağlayan Kutup ayısı ve kutup tilkisi beyazdır. Ekvatora indikçe renkleri; çevrelerine uyum sağlayacak bir biçimde değişmektedir. Aynı özellik dişilerinde ve erkeklerinde ortaktır. İnsanı ele aldığımız da yumurta gibi cıscıpıl olduğunu, belirli yerlerindeki kıllardan başka vücutlarının soğuğa ve sıcağa karşı çaresiz olduğunu da görürüz. Önce zekâsı gelişmiş, onu da hemcinsleri aleyhinde kullanır olmuştur. Kırma, dökme, öldürme, zarar verme tutkusu ile dünyayı yaşanamaz bir hale sokmuştur. En korkunç silahları birbirini öldürmek için yaratmıştır. Tanrı’yı da kendi çıkar düşüncesine göre şekillendirmiştir. Dünyanın gerçek sahipleri, dünya şartlarına göre yaratılmışlardır. Tüm canlıların ve dünyanın kurtuluş için bu aşağılık insanoğlunun geldikleri yere acilen defolup ta gitmesi şarttır.Ormanlarımızı,zeytinliklerimizi acımadan yok eden insanoğlu,kendisine de “yaratılmışların en şereflisi!?Sanını uygun görmüştür.Bebelerin ırzlarına geçen,bir yaşındaki kız çocukları ile evlenilir fetvası veren,ana,bacı,teyze,hala ve kız torunların ırzlarına geçilmesine izin veren,dolmuşundaki son kız yolcusunun ırzına geçemeyince onu insanca öldürüp te yakan,birbirlerine en öldürücü silahlarla meri atan Ademoğulları değil midir?Hayvanların ırzına geçen,Müslüman erkeklerin dişi hayvanlarla evlenmelerine Allah adına izin vererek yasa çıkartan Müslüman Ademoğulları değil mi?! Hangi eşek, sıpasının ırzına geçer?!Hangi koç kuzusunun ırzına geçer,hangi boğa buzağısının ırzına geçer?! Hangi canlı türü erkek dişisini fuhuş için pazarlar?!Hangi canlı dişisini her iki dünyada seks aracı olarak nitelendirir?!Hangi canlı Allah ve din ile hemcinslerini aldatarak soyar?!Yalınız yaratılmışların en şereflisi Ademoğullarınındır  bu hünerler?!KARAKARGA’NIN Adem oğullarına verdiği dersin resmini görmeden önce,şu yazımı okumaya ne dersiniz?!

İsterseniz bu Tufan öyküsünün diğer boyutlarına da bir göz atalım: 1767 yılında; Alman Gök bilgini Johann Titus, Gezegenlerin Güneşe uzaklıklarının sayısal oranlarını bulmuştur. Daha sonra da; Johann ve Bade bu uzaklık oranı teorisini geliştirmişlerdir. Güneş’e yakınlıklarına göre; Gezegenler şöylece sıralanmışlardır:

            GÜNEŞ, Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürün, Uranüs, Neptün, Plüton.

            Plüton, Güneş çapına dik, öteki Gezegenlerse güneş çapına paralel bir yörünge izlemektedirler. Bu dokuz Gezegen,(179) senede bir aynı çizgi üzerinde bir araya gelebilmektedirler. Johann ve Bade’ye göre, Gezegenlerin Güneş’e uzaklık oranları şöyledir:

            0.3.6.12.24.48.96.

            O.3 dışındakiler birbirlerinin iki katıdırlar. Dünya’nın Güneş’e uzaklığı(10) birim olarak kabul edilir.OGN….4…..OMr….7…..OVn…..10 Dn….O16Mr….O28yok…52Jü….OSt.100.her sayıya(4) eklenir:

            4.7.10.16.28.52 ve 100 sayıları elde edilir.(28) sayısının olduğu yerde bir gezegen olması gerekirken, yapılmış olan gözlemlerde burada bir Gezegen izine rastlanamaz.

            1800 yılında; bir grup Gökbilimci Almanya’da bir araya gelirler ve kayıp Gezegeni arama kararı ve 1801 yılında Sicilya’da buluşma kararı da verirler. Kararlaştırdıkları tarihte Sicilya’da buluşurlar. Gökbilimcileri bir sürpriz beklemektedir. İtalyan Gökbilimci Guiseppe Piazzi, Kayıp yıldızı bulduğunu ve adını da CERES koyduğunu söyler. Daha sonra kayıp yıldızın yörüngesi ve ikinci bir Gökcismi de bulunur. Her iki gökcisminin çaplarının(1000) kilometre olduğu da hesaplanır. İkinci Gökcismine(Astroit’e) PHAETON adı verilir. Bugün,(28) sayısının karşısında bulunması gereken Gezegenin yörüngesinde (100.000) Asteroit gözlenebilmekte ve bunların (2000) tanesinin de çapları ve yörüngeleri bilinmektedir.

            Rus Gökbilimci Kazantsev Aleksander daha da ileri giderek Kayıp olduğu söylenilen beşinci Gezegenin patladığını iddia etmektedir. Ayrıca, bu kayıp Gezegende yaşamış olan insanların ömürlerinin de (1000) sene olduğunu da söylemektedir. Rus Gökbilimci K.Aleksander, Tevrat’taki peygamberlerin yaşlarını akla getirmektedir. Bu peygamberlerin yaşlarını700–800 ve 900 yıl olduğunu görmüştük.

Rus Gökbilimci K.Aleksander, Dünya üzerinde, kayıp yıldızdan düşmüş ve (1000.000)C.derecesinde erimiş madensel parçalar bulduğunu da ileri sürmüştür.

            Güney Amerika’da bulunan iç, içe geçirilmiş iki taş disketteki matematiksel formüllerin çözümlenmesi de ortaya ilginç sonuçlar koymuştur. Bu bilgiler Ceres’in dönme hızını ve Dünya ile arasındaki çeşitli konumları yüzlerce yıllara dayalı evreler halinde gözler önüne sermektedir.

            Rus Gökbilimci K.Aleksander; yer kabuğunun çatlaması sonucu bu gezegenin okyanusunun magmasına dökülerek gezegeni patlatmış olabileceğini ileri sürdüğü gibi, Nükleer bir patlamanın da bu gezegenin felâketine neden olabileceğini savunmaktadır.

            Buzul çağının başlamasının Dünyamızın 23,5 derece eğik dönmesiyle bir ilgisi var mıdır? Dünya yörüngesine etki yapan bir çekim gücünün ortadan kalkması ile Dünya’nın dönüş biçimi ve iklim düzeni değişmiş olamaz mı? Sibirya’da, donmuş topraklarda, yerin çok altından çıkarılan mamutlara ne demeli? Hiç bozulmadan kalan bu donmuş Mamutların işkembelerindeki, yemiş oldukları otlar bile bozulmamış. Ankara’da bulunan Fil ve zürafa iskeletleri, (65.000.000) yıl önce, aniden yok olan (3000) çeşit Dinozor, bizlere neyi anlatmaktadır?

            Gılgamış Destanındaki: ”Her canlının tohumundan al!” Emri, bugün için çok anlam taşımaktadır. Suni döllenme olgusunun o zamanlarda da bilindiğini anlamaktayız. İlk suni döllenmeye,14’üncü asırda Arabistanlı bir Aşiret Reisi tarafından başvurulmuş olduğunu kesin olarak bilmekteyiz. Komşu Aşiret Reisinin cins Aygırının menisini emdirmiş olduğu pamuğu, kendi kısrağının fercine tıkayarak ol Aygırın cins tayına sahibolmuştur.

            Tevrat’ta, NEFİLİM adlı DEV adamlardan söze dilmektedir. Güney Amerika’nın fethinde, burada görev yapan bir İspanyol papazın gördüğünü iddia ettiği  (7,5) Metrelik dev adamlara ne demeli? Benim Köyüm olan Hatundere köyünün Yaman Köy tepesi eteğinde tarla açan Dayım, eski bir mezarda, kol kemiklerinin normal bir insan boyundan uzun ve kafatasının da çok büyük kazandan daha büyük bir azman…”Osman Türkoğuz, NUH’UN  

GEMİSİ MÜMKÜN MÜDÜR?!

Sözcü gazetesinin 18 Haziran 2015 tarihli sayısında yayınlanan, Âdemoğullarına ders veren dünyanın gerçek sahiplerinden Karakarga’nın eylem resmi aşağıdadır. MAALESEF AKTARAMADIM.

İzleyiciler

Blog Arşivi