Osman TÜRKOĞUZ
İzmir, 19 Mayıs 2008       
                                                                                   
                                   
68- GÜNÜMÜZDE, ÇOK KADINLA EVLENMEK MÜMKÜN MÜDÜR.!
                                                   
         Geçen yazlardan birindeydi, babası Türk, annesi Acem olan, 14 yaşında bir çocukla tanışmıştım. Bıyıkları yeni terlemiş, gönlünü Humeyni rejimine adamış olan bu çocuk, bizleri ikna etmeye savaşmıştı. 
Gözleri hiçbir şey görmediği gibi, kulakları da anlatılanları duymuyordu. Beyni, kendisine verilenlerin dışındakilere kilitlenmişti. Nüfus kâğıdında, uzun nikâhla nikâhlanacağı dört kadınla, Müt’a nikâhı ile –KISA VE GEÇİCİ NİKÂH- evleneceği kırk kadının kaydını sağlayacak haneler olduğunu söylüyordu. 
Bu çocukla uzun süre ilgilendiydim. Anlattığım sosyal olaylar, gösterdiğim istatistikler ve yaptığım hesaplar sonucunda; delikanlı, düşüncelere dalmıştı. 
Yanımda hiçbir kimsenin olmadığı bir sırada; etrafı kontrol ettikten sonra: “Bey Amca, babam Türk olduğu için, ben de Türk sayılırım. İran’ın ATATÜRK’Ü yok, bu gidişle de, bir ATATÜRK çıkaracağı da yok. Veriniz, ellerinizi öpeyim.” Dediydi.
            Besançon Üniversitesi’nin C.L.A. Dil Enstitüsünde, devlet doktorasını yapmış bir kadın Profesör de, aynı sözleri çokça söylüyordu. 
Fransız dilinde, kelimeler söylendikleri şekilde yazılmadığı gibi, yazıldıkları şekilde okunamıyordu. Bu durumdan şikâyetçi olan Kadın Profesör: ” Ne yapalım ki bizim ATATÜRKÜMÜZ yok.” diye, bizlere dert yanardı. 
Evet, BİZİM ATATÜRÜMÜZ var. Hem de, Anadolu toprağının altındaki tarih gibi, uygarlıklar ve doğal zenginlikler gibi var. 
Yalınız övünmemiz için var. Övünmek sözünü bile doğru yazamıyoruz. ÖVÜN, ÇALIŞ, GÜVEN özdeyişini, yemek vakti anlamında, üç öğün yemek halinde kullanmaktayız. 
Mantığın ve felsefenin tu kaka olarak kabul gördüğü bir ülke yurttaşlarının düşüncesindeki derinlik ve boyut tek düze olsa bile. Mekânsızlık ve zamansızlık, toplumumuzun kültür hedefi haline sokulmak istense bile. Bir Firavunla, koskoca Mısır tarihi, fi tarihine sokulmak istense bile. BİZLER, Mustafa Kemal gibi düşünmeyi sürdürmek zorundayız.
            O, Humeyni tutkunu gencin savunması, NİSA Suresi’nin üçüncü âyetine ve Humeyni’nin Ünlü, TAÇ adlı hadis kitabına dayanıyormuş. 
NİSA Suresi’nin üçüncü âyeti, aynen şöyle demektedir: ”Eğer velisi olduğunuz yetim kızlarla evlenip, onların haklarını yemekten korkuyorsanız; beğendiğiniz, hoşunuza giden başka kadınlardan İKİ, ÜÇ, ya da, DÖRT kadın alın. Fakat bunların arasında, adaletsizlik yapmaktan korkarsanız, o vakit, bir eşle ya da sahibi bulunduğunuz cariyelerle yetinin.” 
Genel hüküm bu, Kuran’ı Kerim, sonsuza değin uygulanacağına göre; bir erkek kaç kadın alırsa alsın, birde, sınırsız bir cariye ordusuna sahip olacaktır. 
Marifet name yazarımız, Rahmetli İbrahim Hakkı Erzurumlu, beş kadınla evlenmesinin sırrını soranlara: ”Sizin aklınız, böyle şeylere ermez.” yanıtını veriyormuş. 
İslam Padişahlarının yüzlerce kadınla evlenmelerine de,  bizim aklımız ermemektedir.
            Humeyni, Tezhib’ül Ahkâm adlı eserinde şöyle yazıyor: ”1119-Ebu Abdullah-Cafer Sadık- Aleyhislam’a soruldu:
            —Müt’a, dört evlenmeye dâhil midir?
             Cevaben, buyurdu:
            —Hayır, dörtten de değil, yetmişten de değil.
            —O kadınlardan Müt’a ile bin tanesi ile birleş. Çünkü onlar, sadece kiralanmış kadınlardır. MÜT’AYI DA, ” belli bir süre” olarak tanımlıyor. 
HZ. Muhammet, savaş zamanlarında izin verdiği bu tarz birleşmeleri, sonraları yasaklamıştır.
             Sırf nikâhlı eş için, her erkek çocuk için dört kız çocuğu olması gerekmektedir. Öteki hesaplar, satrancın her karesine karesi artırılarak buğday koymak gibi hesaplanabilinir.
             Tüm ülkelerin nüfus istatistikleri incelendiğinde, aynı sonuçla karşılaşılmaktadır. Savaşlarda, çok erkek ölür hesapları da eskidi. Bedir gazvesinde, (9) UHUT çatışmasında da (70), Hendek kuşatmasında (1) Müslüman ölmüştü. 
Müslümanlar arasında yapılan Cemal-Deve-çarpışmasında (13.000), Sıffin çarpışmasında da, her iki taraftan, (100.000) kişi ölmüştür. 
Günümüz savaşlarında; en güvenilir yer, cephelerdir. Cephe gerisinde ölen insan sayısı çok korkunç boyutlardadır.    
           Ülkemizde yapılan nüfus sayımı sonuçları elimizdedir. 
1927 senesinde yapılan genel nüfus sayımında, nüfusumuz (13.648.270) idi. Bunun (6.563.270)’i erkek, (7.084.391)’i de kadındı. Genel nüfusumuzun, %48,1’ î erkek, %48,9’u da kadındır. (93)  erkeğe, (100) kadın düşmektedir.
                1980 Genel nüfus sayımında, toplam nüfusumuz (44.763.957)’idi. Bu sayının (22.694.362)’i erkek, (22.041.595)’ide kadınlara aittir. Genel nüfusa göre, erkek oranı%50,7; kadın oranı da %49,3’tür. Bu seferde, (100) kadına, (103) erkek düşmektedir. %3 erkeğimizi de, YABANCI kadınlara kaptırdığımıza göre, sorun yok demektir. 
Genel nüfus sayımlarının yapıldığı yıllara göre, nüfusumuzun genel toplamlarını ve yüzde oranlarını görelim.
SAYIM YILI   N. GENEL TOPLAMI         ERKEK      %                       KADIN    %
     1935          16.158.018                        7.936.770 ----49,1            8.221.248 – 50,1
     1940          17.820.950              8.898.912 --- 49,3        8.922.038. - 50,1
     1945      18790.174                            9.446.580 --- 50,03         9.343.594 –49,7
     1950          20.947.188              10.527.085---50,3         10.420.103 -49,7 
     1955          24.064.763                      12.233.421---50,8                831.342 -49,2
     1960      27.754.820                           14.163.888---51,0         13.590.932–49,2
     1965      31.39.421                    15.996.964---51,0        15.394.457–49,0
     1970          35.605.176                          18.006.986---50,6     598.100 -49,4   
     1975      40.347.719                        20.744.730,--51,4        19.602.989- 48,6
          Nüfusumuzun yurt dışına gidenleri sayılmıyordu. Saklı, firar, bakaya, sanık ve yakalanamayan hükümlüler, genel sayım günleri saklanıyorlardı. Yüzde oranlarına yansıyan farklılık nedenlerini bunlar etkiliyorlardı.
           0–4, 5–9, 10–14, 15–19, 20–24, 25–29, 30–34, 35–39 yaş grupları arasındaki farklılıklar ayni seviyededir. İstanbul’un doğum oranını inceleyelim:
                                                                                                       
KIZ ÇOCUĞU                      OĞLAN ÇOCUĞU -Takvimiz. 25 Ocak 2004—2004 rakamları.                                                                                                                                                                               ------------------          -------------------------    
                      
           Ocak----          69.841                       76.385                                                                            
           Şubat—         45.220                       49.207      
           Mart--              46.546                       46.540  
           Nisan-            42.751                       46.370   
           Mayıs—         43.400                       47.208           
           Haziran—      44.490                       49.069
           Temmuz        47.880                       52.162
           Ağustos—    48.027                       49.207
           Eylül---           35.960                       57.254           
           Ekim-- -          38.255                       41.623
           Kasım—        35.543                       38.645
           Aralık—         25.782                       27.840
                            ------------------         -------------------------
           TOPLAM:                  525.864             571.262     
                    
                      Müslüman ülkelerde, erkek fazlası var. Ülkemiz, 100 kadına düşen erkek 107,4 İle ilk yirminci sıradadır.
1-Katar----194,7                              11-Bangladeş---106,5
2-B.A.E.---176,6                              12-Tayvan-------106,2
3-Bahreyn–134,4                           13-Çin------------ 106
4-S.Arabistan—125,8                   14-Afganistan--105,3
5-Umman-------110,4                      15-  Arnavutluk--105
6-Burnei---------109,6                     16— Ürdün------105
7-Libya-----------108,7                     17-  Türkiye----- 104,7
8-Pakistan---107,2                         18-Hong-Kong----104,6
9-Hindistan–106,8                                     19—Nepal-------- 104
10-Papua Y.Gine–106,9               20-Mısır----------103,7
                        Ülkelere göre, KADIN- ERKEK nüfusu (milyon olarak )Erkek sayısı fazla olanlar:                                                            
           Ülke adı        Kadın            Erkek             Erkek Fazlası
                        Çin---             581                 618                 37,12
                        Hindistan---             450,31           479,05--         28,74
                        Pakistan---    62,25             67.66 --          5.41 
                        S.Arabistan---   8,49          49,10 -           2.00 
                        Bangladeş----  58,97          60,80  ---        1,83 
                        Türkiye---      29,75             31,31 ---         1,50
                        İran----           31,41              32,71 ---         1,30 
                        Mısır--            28,46              29,34 --          0,88
                        Filipinler----              34,13              34,47  ---        0,28
                        
                          Kadın nüfusu fazla olan ülkeler:
Ülke adı        Kadın            Erkek             Kadın Fazlası                                  Rusya---        78.29                  69.91 --          8.36
                        A.B.D.                        134,14 - -       128,98 ---       5,16  
                        Ukrayna---                27.46  - -        24.09 ---         3.37  
                        Almanya---               41.93  - -        39.94-----       1.97
                        Japonya----              63.53   - -       61.58 ----        1.85
                        Nijerya----    56.51   - -       54.86----         1.65
                        Fransa----                 29.74   --        28.32 -----      1.42
                        İtalya-----       29,30    --       27,90  -----     1.40
                        İngiltere---    29.84    --       28.69  -----     1.15
                        Vietnam----               37.28     --      36.20  ------    1.08
                        Brezilya-----              80.01     --      79.20 -------    0.80
                        Meksika----               46.14     --      45.69 --------   0.45                
                        
                 Vatan Gazetesi’nin, 19, Aralık, 2007 tarihli sayısında ilginç istatistik verileri yayımlandı. “2005 yılı verilerine göre Türkiye’nin nüfusu (73.429,426) olarak belirlenmişti. Bunun (36.670,736)’sın erkekler,(36.758,690)’ nını ise, kadınlar oluşturuyordu. Yani, Türkiye’de, kadınlar, erkeklerden (88.000) daha fazla.”
             “Ağustos verilerine göre, Türkiye’nin nüfusu (64.5571,000)’e ulaştı. Eldeki bilgilerin çok ta sağlıklı olmadığı düşüncesini kuvvetlendirdi.”
             “Mernis’te (74.400,000) kişiye numara verildi. Daha önce,  Mernis’te, (77.756,000) kimlik numaralı kişi saptanmıştı.”
             “Nüfus, 74 milyon çıkmıyor. Nüfus, bir tahmine göre (70.000,000) çıkabilir. Bir başka Tahmine göre de, (68.500,000) çıkabilir.”
              Posta Gazetesi, önemli bir haber yayımladı: ”3,5 milyon Eksikle (70) Milyonluk Türkiye.” “Gerçek nüfusun ise, 70milyon 487 bin kişi olduğu belirlendi.”
              Bu, çelişkili gibi görünen nüfus sayımı rakamları, bana çok eski bir siyasi oyunu hatırlattı. 
SENİRKENT FACİASI! Senirkent’in, Uluborlu ilçesinin bucak olduğu günlerde; Filiz Mehmet isimli bir alkolik, her gün rezalet çıkartır. Senirkent bucağında hekim olmadığı için, her gün, yaya olarak filiz Mehmet, Uluborlu’ya sarhoşluk muayenesine götürülüp, getirilir. 
Senirkent’te; Jandarma’nın, Filiz Mehmet’i eyerleyerek, sırtına binip muayeneye götürdüğü dedikodusu yayılır. Filiz Mehmet’in eline bir şişe şarap tutuşturularak T.B.M. Meclisi’ne protesto telgrafı çektirilir. 
Adliye müfettişi Senirkent’e damlar. Hazırlanan tanıklar, hazırlanmış ifadeleri okurlar. Zamanın usul hukukuna göre; yargıç, müfettişin gönderdiği ifadelere göre, Nahiye j. karakol komutanı ile yedi jandarma erini, tutuklar ve cezalandırır. 
Jandarma karakol komutanı tart cezası alarak, ordudan ilişiği kesilir. 
Ben, Uluborlu’da görevdeyken, bu olayı iyice araştırmış, emekli olarak, Uluborlu’ya yerleşen yargıç ile ve olayı iyi bilenlerle de konuşmuştum.
 Uluborlu’nun Nahiye’ye dönüştürülüp, Senirkent’in ilçe yapılması otaya atılınca; Uluborlulular, bir gece içersinde, Uluborlu’nun nüfusuna (4000) kişi ekleyerek Uluborlu’nun nüfusunu artırmışlar. Bucak olma tehlikesi geçince de, olmayan kayıtlıları öldürerek nüfus kütüğünden silmişler. 
Bu, farklı sonuçlar veren nüfus sayımından da kokular çıkabileceğini düşünüyorum.
            Biz, konumuza dönelim. 
Simavnalı Şeyh Bedrettin: ”Tanrı, her şeyi çift ve zıddı ile yaratmıştır. Zıtların toplamı tamı verir.”demiş. 
Sorbon’da, “tüm çağların en büyük filozof ve halk ozanı “diye tanımlanan Koca Yunus, yedi yüz sene önce: ”Kendine, ne dilek dilerisen Tanrı’dan / Gayra dahi aynı gözle bakıla.” Demiştir. 
Zıtların toplamı tam eder: Bir bütün, zıtların toplamına eşittir. Yüce Tanrımız, erkek ve dişi neslini, ayrı, ayrı yaratmış. 
Bütün canlılar için değişmeyen doğal kanun böyle işlemektedir. Dişi ve erkek birleşince, bir bütün olarak, AİLE ortaya çıkmaktadır. 
Bütün canlılarda bu işleyiş gözlemlenir. Genellikle, hayvanlar da tek eşlidirler. Kumru’nun eşi öldüğünde; uzun süre, öteki kumru tek başına yaşamaktadır. 
Koyun, Keçi, Tavuk cinsleri ve büyük baş hayvanlar, insanın eliyle çok eşliliğe zorlanmaktadırlar.
             Bir erkeğin, dört ve daha çok kadın alması, AİLE’Yİ değil de sürüyü oluşturur. 
Osmanlı döneminde; evlenmeler, KADILARCA tutulan özel defterlere kaydedilirdi. 
Boşanma halinde, bekleme süresinin hesaplanması, NESEP’İN korunması için çok önemliydi. 
Köylerde; imamlarca, Müftü adına kıyılan NİKÂH bu özel defterlere kaydedilirdi. 
Bugün, ne KADI var ne de özel defterler var. 
Her erkek, canının istediği kadınlarla canının istediği gibi; kayıtsız ve koşulsuz, evlenip boşansa, nesep nasıl korunur? 
Antalya yöresinde, Toroslar’da kız kaçırma olaylarında, kızın babasının saptanmasında, çok sıkıntılar çekmişimdir.
             İslam Hukuku’na, Kuran’ı Kerim’e göre bekleme süresi, hür kadınlar için ayrı, köle kadınlar için ayrı hesaplanmaktadır.
 Boşanma ve ölüm halinde, süreler ayrı hesaplanmaktadır. Köle kadınla, hür kadınların bekleme süreleri ayrı hesaplanırdı. Köle kadınların bekleme süresi hür kadınların bekleme süresinin yarısı kadardı.  
Erkek ve kadın nüfus oranları elimizin altındadır. Her erkek, dört kadınla evlenemeyeceği gibi, tek kadın almak olanağına bile sahip değildir. Bu; paraya, mala sahip olmak gibi bir durum ortaya koymaktadır.
             Eski Türk toplumlarında ve halen köylerimiz’de tek kadınla evlilik geleneği vardır. Birçok kadından doğacak çocukların,  içine düşecekleri felaketleri ve kardeşin kardeşle evlenme durumlarını düşünmek bile ürkütücüdür. 
Sırf, üremeye ve neslin devamını sürdürmeye göre düzenlenmiş doğal program’ı, erkeklerin keyfine göre ayarlayıp, bozmak toplumu bozmaktan başka bir şey değildir.
              İslam Hukuku’na göre, bir verese’ye iştirak edecek (18) mirasçı vardır. Dört kadından doğacak çocuklara, miras nasıl taksim edilecektir. 
Bir Alman kadınla evlenip, üç çocuktan sonra, ondan boşanıp, bir Fransız kadından da beş çocuk yapan, Türkiye’de de üç eşinden üçü kız, dördü oğlan olmak üzere dokuz çocuğu olan bir Müslüman Türk erkeğinin davası önünüze gelse. 
Bütün yollar, MUSTAFA KEMAL’E çıkıyor.
                    KAYNAKÇA
     1-Kuran’ı Kerim,
     2-  Cumhuriyet Gazetesi’nin 20,Ekim,1985 günlü sayısı,”Türk Nüfusu’nun Özellikleri”,
     3-Humeyni ve İslam, A Talip Güngörge.
     4-Sabah Gazetesi’nin 9,Aralık, 1987 tarihli sayısı, Ramazan Öztürk’ün “İran’da Evlilik” araştırması,
     5-İstatistik Genel Müdürlüğü’nün ” Türkiye Nüfus İstatistiği,”
     6-İslam hukuk, Prof. Dr. Ahmet mumcu,   
     7- Takvim Gazetesi’nin 25,Ocak,2004 sayısı,
     8- Vatan Gazete’sinin 19, Aralık, 2007 tarihli sayısı
 
