2 Haziran 2012 Cumartesi

739/DUHUL'U NAAŞ VE KADINLARIN SÜNNETİ!

OSMAN TÜRKOĞUZ osmanturkoguz@gmail.com Çeşmealtı;31 Mayıs 2012. NEKROFİLİ, ÖLÜ SEVİCİLİĞİ, KADINLARA SÜNNET! NEKROFİLİ’NİN OSMANLICA KARŞILIĞI: DUHUL-U NAAŞ! Ya da NEBBAŞLIK, CESEDE İLİŞMEK! Bu konuda birçok örnek dini açıklamalar yapıldı! Meraklıları elbette yararlanmışlardır!Cesetle İlişki için zinhar altı saat geçirilmeye! Bendeniz bu yazımı, hem Atatürkçü hem de Laik olduğunu söyleyerek insanlara küfürle saldıran kendinden menkul Ulemaya ve Atatürkçülerimize ithaf ediyorum. Ostüzü. “SAYIN: OSMAN TÜRKOĞUZ Saygıdeğer Komutanım. Herkes bilgisi kadar yazıyor. Daha bundan kısa bir süre önce ölü karısıyla 6 saat içinde cinsel ilişkide bulunabilme fetvaları yayınlandı. Siz doğruyu dosdoğru yazan kişisiniz. Klitoris sünnetine gelince, biraz geriye gidersek bu konu 1960 öncesi özellikle bütün Afrika'da yaygındı. Hayat dergisi, Hikmet Feridun Es'in Afrika röportajları vardır. Saygılarımı sunarım. İçimizden biri.”Davut Arslantürk “Dinlerin kitaplarını; Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumayıp hem de anlamayana, 'yobaz' denir.” Nikolas Tesla - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - “Dinler ateşböcekleri gibidir: Parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar. Tüm dinlerin koşulu yeygin olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.” Arthur Schopenhauer - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - “Ey mutsuzlar! Kardeşlerinizi boğazlıyorlar, gol yumuyorsunuz. Çığlıklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolaşıp kurbanını seçiyor zorbanın teki, Sessiz kalırsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burası, sizler nasıl insanlarsınız! Haksizlik varsa bir yerde eğer ayaklanmalı insan. Ayaklanma olmuyorsa batsın o sedir yerin dibine. Yansın bitsin, kul olsun karanlıklar basmadan.” Bertolt BRECHT - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - “Ben, Manevi Miras olarak hiçbir Ayet, hiçbir Dogma, Hiçbir Donmuş ve kaliplasm1s Kural bırakmıyorum. Benim Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır..”. K.Atatürk - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - “Putların, Kabenin istediği: Kölelik; Mihraptı, kiliseydi, tespihti, salipti Nedir hepsinin özlediği? Kölelik.” Ömer Hayyam” Sağ olasınız Sayın O.Poyraz Beyefendi. Genç bir subay iken, İzmir-Ankara motorlu treninde Profesör Dr. Albay Rahmetli Rasim Adasal ile birlikte seyahat etmiştik. Kendisi Giritli olup Türkçemizi de değişik bir şivede konuşurdu. Tüm ruhsal bozukluklar üzerine konuşmuştuk. Beni çok taktir ettiğini de vurgulamıştı. Sonradan yayımlanan kitaplarını da edinmiştim.Ülkemizin yetiştirmiş olduğu büyük anayasa hukukçumuz Profesör Dr. Rahmetli İlhan Arsel,benim Anayasa hukuku Profesörümdü.Mektuplaşırdık.Hukuk Fakültesi Dergisinde çıkan yazılarını bana da gönderirdi.Bunlardan birisini bilgilerinize sunacağım.Kendisine “Halifelik” adlı kitabımı armağan etmiştim.”Arap Milliyetçiliği ve Türkler” adlı kitabını Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi yayımlamıştı.Sonra;MC.Hükümeti kurulduğunda Hukuk Fakültesi kendisini dışlamıştı.1977 senesinde Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku öğretim görevinden istifa etmişti.Fakülteden istifa yazısı bir edebi şaheserdir:”Sizler,Ortaçağı üniversitelerine kayyım bile olamazsınız!”1960 Anayasasının hazırlama çalışmalarında fiilen bulunmuştu.Daha sonra;Kurucu Meclis Ön Tasarısını hazırlayacak beş kişilik komisyona seçilmişti.Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay;1966 senesinde kendisini Senato’ya kontenjan senatörü olarak atamıştı.1971 senesinde tekrar üniversiteye dönmüştü. Bu büyük Hukukçumuza Amerika Birleşik Devletleri sahip çıkarak,”Dünya ülkeleri Anayasalarını Araştırma Komisyonu Başdanışmanlığına” getirmişlerdi.14 cilt olarak hazırlanmış olan bu anayasalardan Belçika ve Türk anayasalarını da kendisi yazmıştı. Birbirinden mükemmel birçok eser yaratmıştı. Bunların her Aydınımızın kütüphanesinde olmasını ne kadar da istemekteyim. Arap yazarlarına ait İslami kaynaklardan İslamı anlatmıştı da tüm sapıkların hedefi haline gelmişti.Rahmetli İlhan Arsel,ölünceye kadar din ve Allah ile aldatanlarla savaşmıştır.Yobazlar ve din satıcıları tarafından öldürülen Rahmetli Turan Dursun da bu öğretmenimizin öğrencilerindendir ve ilk okul mezunudur.Rahmetli İlhan Arsel’in yirmiden fazla bilimsel yayınları ile Rahmetli Turan Dursun’un,mahkeme kararları ile de doğruluğu kanıtlanmış eserlerinin her aydının kitaplığında bulunmaması aydınlığımız için bir talihsizliktir. GELELİM,MÜSLÜMAN ÜLKE KADINLARININ VE KIZLARININ SÜNNET OLAYINA! “UNICEF'İN çocuk haklarının kabulünün 20'nci yılı dolayısıyla yayımladığı Çocuk Raporu'na göre 15-49 yaş arası 70 milyondan fazla kadın ve kızın 28 Afrika ülkesi ve Suudi Arabistan'ın güney komşusu Yemen'de kadın sünnetine uğratıldığı tahmin ediliyor.” “BM Çocuklara Yardım Fonu tarafından, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 20'nci yılı dolayısıyla hazırlanan "Çocuklar için Gelişim: Çocukların Korunması Hakkında Bir Tarama Raporu - Progress for Children: A Report Card on Child Protection" başlıklı rapor açıklandı. 52 sayfalık raporda, çocuklar için dünya çapındaki nüfus kaydı, dayak, çocuk evliliği, çocuk yaşta çalıştırma ve sakatlık verileri ortaya konuldu. Kadın sünneti dehşeti "Çocukların Korunması" raporunda 15–49 yaş arası kız ve kadınların cinsel aktivitelerini azaltmayı amaçlayan "kadın sünneti" olarak bilinen vahşi işleme tabi tutulma durumları da incelendi. Bu konuda iki istatistik yer aldı. Kadın sünnetine uğratılan 15–49 yaş arası kız ve kadınların oranının ölçüldüğü ilk istatistikte, tüm Afrika'da kadınların ortalama yüzde 45'inin küçük yaşta sünnet edildiği belirtildi. Afrika içi dağılımda ise Sahra Altı Afrika'da oran yüzde 34, Doğu ve Güney Afrika'da yüzde 43, Batı ve Orta Afrika'da ise yüzde 28 olarak saptandı. Rapordaki bir tabloya göre, Afrika'da kadın sünneti uygulamasının yoğun olarak görüldüğü ülkeler ve oranları şöyle: Somali yüzde 98, Mısır yüzde 96, Sierra Leone yüzde 94, Gine yüzde 96, Cibuti yüzde 93, Sudan yüzde 89, Eritre yüzde 89, Gambiya yüzde 78, Etiyopya yüzde 74, Burkina Faso yüzde 73, Moritanya yüzde 72, Kenya yüzde 32. Aynı konuda bir başka istatistik ise, kadın sünnetine uğramış en az bir kız çocuğa sahip kadınların oranı alanında yapıldı. Bu alanda Afrika genelindeki rakamlar yarı yarıya düşerken gelişmenin bu vahşi uygulamanın İslam ülkeleri arasında giderek terk edilmekte olduğu yönünde yorumlandı. Ülkeler bazında da "küçük yaşta kadın sünnetine uğramış en az bir kıza sahip 15–49 yaş arası kadınların oranı"nın yarı yarıya düştüğü görüldü. Raporda bu konuda, Türkiye ve komşuları İran, Suriye, Irak gibi ülkelerle ilgili herhangi bir veri almadı. Irak ve Türkiye'yi kadın sünnetinin etnisite bağıyla görüldüğü ülkeler arasında sayan bazı araştırmacılar bulunuyor. Türkiye'de kadın sünneti görüldüğü iddiası Avrupa Parlamentosu'nda da bir soru önergesiyle gündeme getirilmiş, ancak TBMM'deki kadın parlamenterler bunu sert bir ortak bildiriyle yalanlamıştı. Raporun kadın sünnetiyle ilgili değerlendirmelerin yer aldığı bölümünde, uygulamanın kadın ve kızlara yönelik bir "şiddet uygulama biçimi" olduğu belirtildi ve şöyle denildi: "-Kadın sünneti kızların ya da kadınların evlenebilme özelliklerini, bekâretlerini, güzelliklerini ya da aile şereflerini koruyacağı inancıyla uygulanmaktadır. Bir sosyal davranış kuralı olarak yukarıda tutulur. O kadar güçlüdür ki aileler yol açtığı zararları göre, göre kızlarının sünnet ettirmeyi istemektedirler. —Onlar açısından uygulamanın vereceği zarar, utanç ve toplumsal dışlanmanın vereceği zarardan daha büyük değildir. -İstatistikte belirlenen kadın sünneti uygulaması bulunan ülkelerin tamamı Afrika'da bulunuyor. Uygulama Afrika dışında sadece Yemen'de görülüyor. -UNICEF, 15-49 yaş arası 70 milyondan fazla kadın ve kızın 28 Afrika ülkesi ve Suudi Arabistan'ın güney komşusu Yemen'de kadın sünnetine uğratıldığı tahmininde bulundu. Rakamın tüm dünyadaki diğer yaşlarda kadın ve kızlar da dâhil edildiğinde çok daha yükseğe çıkabileceği kaydedildi. —Sakatlanmış kızların yüzde 60'ı Sahara altı Afrika'da, yüzde 40'ı Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da bulunuyor. —Kadın sünnetine Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya'da göçle oluşan topluluklarda rastlanıyor ancak yaygın olduğuna inanılmıyor. Yaygınlık daha çok 'etnisite' değişkeniyle açıklanıyor. Bu nedenle, ulusal niteliğin düşük bulunduğu ülkelerde, diğer cemaatlerin çoğunluğu bunu hiç uygulamazken kadın sünnetine yüksek oranda rastlanan bazı etnik topluluklar bulunabiliyor. —Genel olarak kadın sünnetinin geçtiğimiz son yıllarda yavaşça azaldığı görülmektedir. Veriler genç kız ya da kadınların, yaşlılara oranla daha az bu uygulamaya tabi tutulduğunu gösteriyor. Azalma adımları büyük ölçüde çeşitlilik göstermektedir ancak milyonlarca kız gelecekte cinsel organlarının kesilmesi riski altında bulunuyor. —Uygulamanın yüksek olduğu ülkelerde kadınların çoğu kadın sünnetini desteklemiyor. Ve rakamlar giderek artan sayıda kadının bu uygulamaya karşı çıktığını gösteriyor. Ancak bireysel tavırlardaki değişiklikler, davranış değişikliği oluşturmak için yeterli bulunmuyor. —Sekiz ülkede kızları sünnet edilmiş kadınların oranı, uygulamayı destekleyen kadınların oranından yüksek hesaplandı. Son çalışmalar farkındalık yaratarak kadın sünneti uygulamasının büyük ölçüde terk edilebileceğini ortaya koyan teorik ve pratik kanıtlar sağladı." Türkiye 'Yaşar ne yaşar ne yaşamazlar' ülkesi UNICEF Çocukların Korunması raporunda Türkiye verileri, Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Belarus, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Karadağ, Moldova, Romanya, Rusya Federasyonu, Sırbistan, Tacikistan, Makedonya, Türkmenistan, Ukrayna, Özbekistan'ın sıralandığı "Orta ve Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu" grubu içinde sunuldu. Konulara göre raporda elde edilen veriler şöyle: Nüfusa kayıt 2000–2008 yılları arasında çocukların doğumda nüfusa kaydettirilmesi: Anketlerde ebeveynlerin beyanlarına göre beş yaşından önce nüfusa kaydettirilen çocukların yüzde oranı incelendi. Kırsal bölgelerde en kötü durum Türkiye'de. Türkiye'de sekiz yıllık istatistiklere göre kırsal bölgelerden doğan çocukların sadece yüzde 79'u nüfusa kaydedildi. Tam nüfus kaydı Özbekistan Ukrayna ve Bosna Hersek'te yüzde 100 olarak gerçekleşti. Türkiye'den sonra en kötü durumda bulunan ülke ise 100 bebekten 87'sinin kaydedildiği Gürcistan olarak kayda geçti. Diğer ülkelerde "Yaşar-Yaşamazların" oranı yüzde 10'lar düzeyinde. Kentsel ve kırsal bölgelerdeki rakamların birleştirildiği "toplam"da da Türkiye yüzde 84'lük nüfusa kayıt oranıyla en düşük sırada yer aldı. Türkiye'de bebek ve çocukların kentlerde nüfusa kayıt oranı yüzde 87 düzeyinde gerçekleşiyor. "Disipline etme" istatistikleri 2005–2007 yılları arasında "disipline etme" verileri: Bu bölümde 2-14 yaş arasında herhangi bir psikolojik ya da fiziksel herhangi bir cezalandırma gören çocukların yüzdesi sıralandı. Türkiye'yle ilgili herhangi bir veri yer almadı. Belarus'ta yüzde 83, Tacikistan'da yüzde 74, Sırbistan'da yüzde 73'lük oranlar elde edildi. En düşük oran Arnavutluk'ta yüzde 49 olarak saptandı. Türkiye'de kadınların yarısı eşlerinden dayak yiyor Kadınlarda aile içi şiddete karşı tavır: 15–49 yaş arası kocalarının kendilerini belirli bir sebeple en az bir kez "haklı" nedenle dövdüğünü kabul eden kadınların yüzdesi. Kadınlara kocalarının örneğin yemek yakma, tartışma, izinsiz dışarı çıkma, çocuklarla ilgilenmeme ya da cinsel ilişki isteklerini reddetme gibi nedenlerle kendilerini dövüp dövmediği ve bunu haklı bulup bulmadıkları soruldu. Bu alanda ülkeler kadınların verdikleri "evet" yanıtına göre şöyle sıralandı: Tacikistan yüzde 74, Özbekistan yüzde 70, Azerbaycan yüzde 49, Türkiye yüzde 49, Kırgızistan yüzde 38, Türkmenistan yüzde 38, Arnavutluk yüzde 30, Ermenistan yüzde 22, Moldova yüzde 21, Makedonya yüzde 21, Karadağ yüzde 11, Kazakistan yüzde 7, Sırbistan yüzde 6, Bosna Hersek yüzde 5, Ukrayna yüzde 4, Belarus, Bulgaristan, Hırvatistan, Romanya, Rusya hakkında veri yer almadı. Türkiye çocuk evliliklerinde ikinci 18 yaşından önce evlendirilmiş olan ya da bu amaçla bir erkekle birlikte bulunmaları sağlanan, şu anda 20-24 yaş arasında bulunan kadınların yüzdesi. Raporun 2000–2007 yılları arasında çocuk evliliklerini kapsayan bölümünde ise Türkiye orta ve doğu Avrupa ülkeleri arasında çocuk evliliklerinde ikinci oldu. Orta ve doğu Avrupa'da "kentsel ve kırsal yörelerde" çocuk evlilikleri şu oranlarda gerçekleşiyor: Moldova yüzde 19, Türkiye yüzde 18, Gürcistan yüzde 17, Tacikistan yüzde 13, Azerbaycan yüzde 12, Ermenistan- Ukrayna- Kırgızistan yüzde 10, Arnavutluk yüzde 8, Belarus-Özbekistan-Türkmenistan yüzde 7, Bosna Hersek-Sırbistan yüzde 6. Çocuk işçiliğinde durum iyi Çocukların çalıştırılması: 1999–2007 yılları arasında 5–14 yaş arası çocukların çalıştırılmasına yönelik istatistiklerde Türkiye'nin durumu birçok bölge ülkesine göre iyi durumda çıktı. En olumsuz rakamın görüldüğü Moldova'da yüzde 32 oranı çıkarken Türkiye'de her yüz çocuktan 5'inin çalıştığı belirtildi. Oranlar Arnavutluk'ta yüzde 12, Ermenistan'da yüzde 4, Azerbaycan'da yüzde 7, Gürcistan'da yüzde 18, Karadağ'da yüzde 10, Tacikistan'da yüzde 10, Ukrayna'da yüzde 7 düzeyinde saptandı. Rapordaki diğer gerçekler UNICEF raporuyla birlikte şok gerçekler de dünya kamuoyuna sunuldu. Rapora göre, kız çocuklarının yüzde 5-10'u, erkek çocuklarının da yüzde 5 kadarı, gençlik dönemlerine kadar tecavüze uğruyor. Bunların 3 katı kadar çocuk da çeşitli şekillerde cinsel taciz görüyor. Raporda üç çocuktan ikisinin fiziki ceza gördüğü, dünyada her yıl 500 milyon ile 1,5 milyar arasında çocuğun fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldığı kaydedilen raporda cezaevlerinde bulunan çocuklardan yarısından fazlasının mahkemeye çıkarılmadığı kaydedildi. 250 bin çocuk silah taşıyor Raporda 1 milyardan çok çocuğun silahlı çatışma ve savaş bölgelerinin içinde ya da etkilediği bölgelerde, 250 binden fazla çocuğun eline silahlı gruplar tarafından silah tutuşturulmuş bulunuyor.” “Nekrofili ”DUHUL-U NAAŞ! YA DA NEBBAŞLIK! islamdaki uygulamaları; inkârlar ve saldırılar sürdüğünde vaktim elverdiğinde genişçe yazacağım. “Vikipedi, özgür ansiklopedi Atla: kullan, ara “ “Nekrofili, necro (ölü) kelimesinden türetilmiş bir tür cinsel yönelim bozukluğu çeşididir. Nekrofili insanlar, ölü insanlara karşı ilgi duymaktadır. Özellikle bu cinsel sapkınlığa yönelen insanlar, genel olarak cinsel ihtiyaçları için cinayet işleme yoluna gitmektedirler. Dünya tarihindeki seri katillerin büyük bir kısmının, Nekrofili ihtiyaçlarını gidermek için cinayet işledikleri bilinmektedir. Nekrofili, bir tür parafili çeşidi sayılmaktadır. Tarihçe [değiştir] "Herodot'un kayıtlarına göre güzel kadınların kadavraları ancak günlerden sonra mezarcılara teslim edilirdi. Meşhur Tiran'lardan Periandre'ın karısı Melisa’nın ölümünden sonra da, sevgi münasebetlerine devam ettiğini yine aynı tarihçiden öğreniyoruz. Aynı şekilde Kral Herode da ölü karısı Marianne ile yedi sene münasebetlerine devam etmiştir. Bu süre esnasında karısının bedenini mevcut koşullarla koruma altına almış ve cinsel münasebetine devam etmiştir."[1] Nekrofili hastaları cinsel ihtiyaçlarını ölüler üzerinden giderir.” Dipnotlar [değiştir] 1. ^ Prof.Dr. Rasim Adasal, Normal ve Anormal Cinsiyet ve Evlilik, Ankara: Gürsoy Basımevi, 1975, s.321.

738/tecavüz mağdurlarının doğurmaları hakkında sapık düşünceler:ek!

OSMAN TÜRKOĞUZ osmanturkoguz@gmail.com Çeşmealtı;01 Haziran 2012.EKLİ OLARAK Sayın Mehmet Salih Özbey’e! TECAVÜZDEN GEBE KALAN KADIN VE KIZLAR DA DOĞURMALIYMIŞ!EK! Sayın Mehmet Salih Özbey Beyimiz; Türkiye Büyük Milletvekilleri Meclisi,Adaletten Kaçanlar Partisi Kadın Haklarını Haklama Komisyonu Başkanı! Bendeniz öfkemden ve Türk Kadınlarına reva gördüğünüz bu çok alçaltıcı durumdan dolayı tüm düşüncelerimi belirtmeden bir yazı yayımlamıştım. Bilgisayarıma, ismini hatırlamama gerek duymadığım, bir İktidar Milletvekilinin bu tarz bir beyanatı düştü.Kadınlar bu kadar alçaltılır.Bu ne aymazlık,bu ne kadın düşmanlığı.Bir serseri,bir ruh hastası bir kız çocuğunun çatır,çatır ırzına geçecek,Zavallı Kızcağız gebe kalacak, yasa gereği diyerek bu piç çocuğu doğuracak.O kadının hali ne olacak!O mütecaviz, babalık hakkını kullanmaya kalksa,o Biçare Kadının ve doğurmak zorunda bırakıldığı piçin içine düşeceği yıkıntıya bir yasa neden olabilir mi! Yıllarca önce olmuş bir olayı anlatmak isterim: Karadeniz İlçelerinden birinde;bir aşağılık yaratık 14 yaşında bir kızın cebren ırzına geçer ve 7,5 sene hapse hüküm giyer.Muhakeme sırasında yargıç,kıza mütecaviz ile evlenmesini önerdiğinde şu yanıtı alır: “Bir hayvan gibi benim ırzıma geçerek beni halkımın yüzüne bakamaz hale getiren bir hayvanla evlenmem nasıl düşünülür ve önerilir?”Mütecaviz hapse konulur.O Zavallı Kadıncağız da içine kapanarak,dağlardan odun toplayarak ilçe merkezine satarak geçimini sağlamaya çalışır..Olaydan Üç sene sonra;hapiste olması gereken mütecavizin merkez camisinin şadırvanında abdest aldığını gören o Zavallı Kadın doğruca Cumhuriyet Savcısına çıkar ve: “Sayın Savcı Bey; benim ırzıma geçerek benim dünyamı karartan ve beni bu hallere sokan o aşağılık Herif hapis süresini doldurmadan nasıl dışarıya bırakılır? Savcı Bey,koltuğundan geriye doğru kasılarak: “Af kanunu çıktı;duymadınız mı?”Der.Kadıncağız,dikilerek: “O af kanununu kim çıkarmış Savcı Bey?”Der. Savcı Bey de:”Devlet çıkardı!”Dediğinde şu yanıtı alarak koltuğunun içine büzülür,öylece kalakalır: “Savcı Bey! Savcı Bey! Bu Alçak Herif devletin mi ırzına geçti ki devlet onu affeder. Devlet kendi ırzına geçenleri affetsin. Irzına geçilen benim,benim affetmediğimi sizin devlet dediğiniz o adam nasıl affeder? Manavgat ilçemizin Kemer köyünde yaşayan Rahmetli O.K.Benim askerimdi ve 27 Mayıs 1960 olayında tabancasını vermediği için Harbiyelilerce parmağı kırılmıştı. Dünyalar güzeli kızı Manavgat Lisesinde okurken bir işsiz aylak tarafından zorla kaçırılarak günlerce ırzına geçilmişti. Sonunda mütecaviz yakalanarak hapse hüküm giymişti.Hapisten çıktığında da “ırzına geçtiğim bu kız benim karımdır!Onunla nikahlanmak ta benim hakkımdır!”Diyerek araya aracılar koymuştu.bu aracılardan birisi de o zamanın Side Belediye Başkanı olan çok sevdiğim T,Ş. İdi.İzmir’den otobüse atladığım gibi,doğruca aracı olan T.Ş.in huzuruna çıktım.Durumu anlattım.Sayın T.Ş.in bir şey bilmeden aracı olduğunu da öğrendim.Çok zeki ve çok çalışkan olan kızımızın ideali Hukuk fakültesinde okumaktı.Hayatı ve idealleri yok olup gitmiş,bir köşeye çekilerek suskunluğa gömülmüştü,küçük kız kardeşleri de evlenmişlerdi.Ve Manavgat’ta herkese duyurdum ki,kaçırılıp ırzına geçilen ve tüm hayalleri yıkılan bu kız benim kızımdır artık!Ona dokunmaya kalkanlar beni bilirler,yanlarına koymam!”Dedimdi. Kadının seçme hakkı yok, kendisini hayvan yerine koyup gebe kalmasına sebep olan bir hayvanın piçini neden karnında taşısın? O kadının ve doğurmak zorunda bırakılan o çocuğun halleri neden düşünülmez.Türk nüfusu nesebi bozuk bir güruh haline hangi akla hizmet sokulmak istenmektedir.Devlet denilen ol adam,Deniz Feneri Sanıklarını,vatandaşları acımadan öldürenleri ve devleti soyanları ve devletin ırzına geçenleri affetsin.Bu kanunla birlikte çocuk aldırmalar yurt dışına ve sağlıksız müdahalelere yönlendirilir. Cennette bile ırzına geçilme durumuna soktuğunuz Kadına saygı gerek! İlk önce de, kadınlarımızdan utanmak gerek. Sayın Bayım ve kadın düşmanlarım; Aile içi Enses ilişkiler dev boyutlarda. Dedesinin,Babasının ve Oğlan kardeşlerinin tecavüzüne uğrayan Kız ve Kadınlar korkularından ve toplumdan utandıklarından seslerini çıkartamıyorlar.Aklımda yanlış kalmadıysa Menemen’in Yanık köyünden bir babanın öz kızının ırzına geçtiğinin ortaya çıkması ile Türkiye allak,bullak olmuştu.Babasından,dedesinden ve erkek kardeşlerinden gebe bırakılan zavallı bir kadın ve kız da doğuracak mı? Başka bir din mensubunun ırzına geçtiği bir Türk Kadın ve Kızı da doğuracak mı?Yakınlarının başına böyle bir iş gelen sizler bunu kabul edebilirsiniz!Bunu kanunlaştırmanızın Türk geleneklerini bozmak olduğunun bilincinde değil misiniz!Ya da emir kulluğunuzu sürdürmek mi istiyorsunuz!

İzleyiciler

Blog Arşivi