KADIN NEREDEN NEREYE?
ALTINCI BÖLÜM.
TANRIMIZ BİR KADINMIŞ?!
“Kalp krizinden öldükten 48 dakika sonra hayata dönen Papaz John Michael’,ölü kaldığı süre içinde ,cennete giderek tanıştığı Tanrının bir Kadın olduğunu söylemiştir?!Buna benim de aklım yattı?!Kainatın ve dünyamızın bu denli görkemli,renkli,uyumlu her yönden eksiksiz yaratılmasını ancak bir kadın yapabilir.Ancak bir sıkıntım da var:Kadın Tanrımız,cennette Müslüman erkekler arasında pek dolaşmamalı!Ne olur,ne olmaz benden söylemesi?!” Alıntı:“Sonsuz sulardan çıkıp, Ülgen’e yaratma emrini veren ve tekrar sulara dönen Tanrıça Akana’dır. Altay Türklerinin inancına göre, ışıktan bir kadın hayali şeklindedir. Ülgen ilk yaratılış ilhamını Akana’dan alır ve dünyaya destek olması için üç tane de balık yaratır. Türk mitolojik görüşlerine göre Ak ana boynuzlu olarak betimlenir. Eski çağlarda Ana tanrıça heykelcikleri de boynuzlu olarak simgelenmiştir.”Yaratılış destanımızda Kayra Han ‘a yaratma fikrini verendir. Bazan Ürüng ENE diye de geçiyor... “Bu da Yaratılış destanının en başı: "Her şeyden önce su vardı. Yer, ay, gök, güneş yoktu. Sadece Tanrı Kayra Han vardı, ancak yalnızdı ve canı sıkılıyordu, Sudan gelen bir SES ona, "yarat!" Dedi da kendi gibi birini yarattı ve ona “kişi,” Dedi. .." Ak Ana - Türk, Tatar, Altay, Yakut, Çuvaş mitolojilerinde Deniz Tanrıçası. Değişik Türk dillerinde Ağ Ana, Ürüng Ene, Şura (Sura, Sor) Ene olarak da bilinir. Moğollar ise Sagan (Sagağan, Saj) Ece ol
.”KURANIN
TİN SURESİNİN 5’İNCİ AYETİ:”BİZ,GERÇEKTEN İNSANLARI MÜKEMMELEN/EKSİKSİZ
OLARAK/YARATTIK?!”Yazmasına karşın;İslam
ÜlKELERİNDE,Kadın,insandeğildir?!”Tartışmalarıyapılmakta;tartışmayagirenler,aslında
kendi eşekliklerini kanıtlamaya
çalışmaktadırlar.
Manisa’da ağlayan kaya NİYOBE,adeta
Anadolu kadınının kendisidir.Anadolu kadını,doğurdukları tarafından bile hor
görülür,severek kaçtığı adamlar tarafından da dövülür,süründürülür ve dahi
öldürülür.Anadolu kadının çileli sevgisi,şiir olmuş,takı olmuş,çorap ve kilim
olmuştur.Hep acılar görmüş,yine de sevgisini göstermiştir.Edremit Körfezinin
Kuzey Batısında yükselen çok ünlü bir dağ vardır:Efsanelerdeki adı İDA
DAĞIDIR.Yeni adıysa KAZ DAĞLARIDIR.KAZ DAĞI ayrı bir zirvedir.Nereden bu adı
alır bu ulu dağımız?SARI KIZ EFSANESİNDEN.Kadınsız efsane mi olur?!İDA DAĞI
eteğinde çok şirin bir köy varmış.Bugün de en ünlüsü TAHTAKUŞLAR köyü olmak
üzere,Konar-Göçer Yörüklerimizin yerleştirildikleri yerleşim yerleri
vardır.Tahtakuşlar köyü hâlen Şamanist geleneğini sürdürmektedir,çok ünlü bir
de müzesi vardır.Osmanlı Ordusunun ok ve yay ihtiyacını buraya yerleştirilen
Oğuzlular temin etmişlerdir.Bir zamanlar,İda dağı eteğindeki köyde,çok
Güzel,Sarışın bir Genç kız yaşarmış.Bu köyün Yaşlısı,Genci,Evlisi ve Bekarı bu
kıza askıntı olurlarmış.Hiçbir kimseye yüz vermeyen bu kızın adı Orospuluğa
çıkmış.Aynen gerçek hayatımızdaki Ezo Gelin öyküsü gibi…Dedikodulara inanan ol
Güzel kızın babası da,kızını İda dağının ıssız bir yerine bırakmış.Paris’in öyküsünü
hatırlamalısınız.Hergün ol ıssız yere gelen bir Kaz,iki yumurta
bırakmış.Yumurtaların birisini yiyen Sarı Kız,diğer yumurtayı da fol olarak
biriktirmiş.Sonunda bir sürü kaza sahip olmuş.Bu öykü İslami geleneğe ve
Hıristiyanlığın TESLİSİNE/ÜÇLEMESİNE/göreanlatılmaktadır.İslam—Türk
Sentezcilerinin kulakları çınlasın gari…Hz. Ali’nin bilinen çocuklarının
dışında,Hz. Fatma’dan bir kızı daha olmuş.Bilinen gerçek şudur ki,Hz.
Fatma,babasından 93 gün sonra ölmüştü,Ali’nin evlenmiş olduğu(10)kadından da
(14) oğlu ve (17) kızı daha doğmuştur.Biz,yine de masala dönelim:Bu kız Selman’ı
Farisi ile evlenmiş ve İda dağındaki saraylarında yaşamışlar?!Muhammed’in ve
Ali’nin Mekke ve Medine’deki evleri bir odadan ibaret kulübeydi o başka.Öykünün
ilginç yanı,hep üç kişinin sahnede yer almasıdır.Hz.Ali—Hz. Fatma ve Sarı
Kız---Hz. Fatma—Selman’ı Farisi—Sarı Kız…Hz. Muhammed—Hz. Fatma ve Sarı
Kız…Yirmibir gün:Üç ve Yedi.Öykü TESLİSİMSİ,olsun,İslam—Türk—Arap sentezine
uygun ya siz ona bakın gari?!Efsanelerin kökleri tarih öncesine İnanç Çağına
dayanmaktadır;gerisi mi Lahmacunun Arap soğanıdır…Sakarya nehrinin de Mitolojik
öyküsü yanında,Türk Ulusu için çok onurlu bir savaş öyküsü de vardır.Mitoloji
bu!Adam kalkıp kendi buluşlarını söylese kim dinler?!Eski Ozanlar,Zeus adına,Hades
adına veryansın etmişler,herkes inanmış ve din olarak ta kabul etmiştir.Ben çok
denemişimdir;Fransızlar duysalardı madalya bile verirlerdi.Kendi buluş ve
düşüncelerimi Fransız Jandarmasına mal ederek işleme koydurtmuştum…Eski duvar
panoları,ikonalar ve tıpkı basım tablolarda görmüşsünüzdür.Hz. İsa’nın
başındaki güneş Allah’ın oğlu olduğunu,,kimi kadınların başındaki ay ve yarım
ay kadınlığı sembolize eder.Ay ile Aybaşı ve kadın bağlantısı hemen
kurulmuştur.Anadolu’da kadının aybaşına,hâlâ “Ayhali,” derler.Biraz üşütük
kadınlar için de,”Aybastı,” derler.Aybastı ilçemizin adının nereden geldiğini
bilen var mıdır?!Ay,28 günde dolunay haline gelir,Ay ayı da 28 gündür.Kadınların
Aybaşı devriyle ayın bir devresi biribirine denk gelmektedir.Bu durumu fark
eden ilkçağ adamı kendi kendine ve yüksek bir sesle:”Vay anasını sattığımın
Ay’ı sen ne çapkın bir erkekmişsin,kadınları her dönem gebe
bırakmaktasın,kanamalar da çocuk düşmelerindendir…Ay,Aybaşı ve Kadın bağlantısı
kurulmuştur.Derken,devreye yılan girmiştir.Yılanın erkek cinsel organına
benzemesi,delikten deliğe akışı,yılana da kadınları baştan çıkartıcı bir
özellik yüklemiştir….Sonra da yılanın 28 omurgası olduğu ileri sürülmüştür.Arap
gezgini İbn’i Fazlan,04 mart 922 tarihinde,girdiği Oğuz ülkesinde
Yılan’a,Balıklara ve Turna kuşuna tapan Türk boyları gördüğünü yazmıştır.Büyük
İskender’in anası Makedonya kraliçesi Olimpias’ın yılanla seviştiği
yazılmıştır…
Derken, Mısır’da Kediye tapma inancı başlamıştır: Kedinin geceleri avlanması,
Plutarkos’a göre:”Bu hayvanın çok renkli olması, geceleri dolaşması, yiyecek
aramak gibi alışkanlıkları ve garip üreme biçimi onu Ayla ilgili bir simge yapmaktadır.
Kedinin ilk doğuruşunda Bir yavru,ikinci de iki yavru,Yedinci doğuruşa kadar
her seferinde bir fazla yavruladığı söylenmektedir.Bu da toplam (28) yavru
demektir ki,bu durum da bir ayın
günlerinin sayısına da eşittir.Kaldı ki tüm bu söylenenler bir düş ürünü olsa
da,kedinin gözlerinin dolunayda büyüyüp
parlaklaştığının,ay soluklaştığında da küçülerek donuklaştığını herkez
bilir…”
Yılanın kadınları ayartarak ırzlarına
geçtiğine inanılırdı. Makedonya Kıralı, İskender’in babası Sarhoş Filipin,
aniden karısı Olümpianın yatak odasında girdiğin de karısını bir yılanla
çırılçıplak yattığını gördüğü bile söylenmektedir… Kadınlar, normal hayatta
olduğu gibi, Mitolojide de haksız ve çok zalimce iftiralara uğratılmıştır.
Mitolojide de söz sahibi erkelerdir. Baş tanrı Zeus, Jüpiter bile erkektir… Ana
tanrıçanın kadın olduğu toplumlarda da kadın çok değerli bir varlıktır.
Sümerlerde fahişeler bile saygıyla anılırlardı… Asurlularda, erkekleri
Anadoluya ticaret etmek için giden ailelerin kadınları iş yerlerini idare
ederlerdi. Truva savaşları bir kadın uğruna yapılmıştır. On sene hazırlıktan
sonra Dokuz sene süren bu savaş orta yaşlı bir kadın uğruna yapılmıştı… O savaş
uğruna genç bir kız, ifijeni, babası Agamemnun tarafından kurban edilir. Kadın,
erkeklerin ellerinin altında her türlü kullanıma açık bir mal hükmündedir.
Müslümanlıktan önce Türklerde kadın baştacıydı. Tanrıçaları bile
AKANAYDI…Müslümanlık kadınları cehennem ehli saymıştı,Muhammedin Allahı bile
Araplara karılarınızı dövün yetkisini vermiştir?!Uşak ticaret lisesinde bir
olaya tanık olmuştum.Ticaret lisesi için özel bir bina yoktu.Merkez ortaokulu
binasını öğleden sonraları ticaret lisesi kullanırdı.Bugünkü ticaret
lisesi,1969 öğretmen boykotunda ticaret lisesi öğrencilerinin göstermiş olduğu
davranış nedeniyle hemen inşa edilmiştir.Ticaret lisesi son sınıfında okuyan
A.C.adlı öğrencim,sonradan,iki oğluna da benim oğullarımın adlarını
vermiştir.Çok Güzel bir kız öğrencimi tokatlamış.Derse girdiğim de yanakları
al,al olmuş kız öğrencim ağlıyordu.İki tarafı dinledim;ne de olsa serde jandarmalık
vardı.A.C.yaptığı eylemden pişmanlık duyarak özür dilediği halde,kız öğrencim
barışmaya yanaşmamıştı.Kız öğrencim,gözlerini silerek şöyle demişti:
“Öğretmenim; biz kadınlar peygamberleri
doğururuz, bizleri ikinci sınıf insan sayarlar. Hükümdarları doğururuz bizleri
cariye yaparak satarlar. Hukukçuları doğururuz, erkeklerin hakkımızdaki
yargılarını yasa yaparak boynumuza takarlar. Ormanların hep yok olmalarının
suçu yalınız baltalarda ve kibritte mi?Baltanın sapı ormandan olduğu gibi
kibritin çöpü de ormandandır.Orman kahrolmasın da nitsin?!”Sayın Nezihe Araz
Hanımefendi,istediği kadar Anadolu Evliya kadınlarını yazsın?Kadınların
alınlarına Allah adına kötü yazgı yazılmış bir kere.İslamın cumba gerisine
ittiği kadınlar nasıl yokluktan ve hiçlikten Evliya mertebesine
çıksınlar?!Mustafa Kemal gelene
kadar,”CARİYENİZ”,”KULUNUZ”,”KÖLENİZ,””KUMANIZ,” nasıl olur da Evliya
mertebesine yükseltilir?!Asırlarca insan yerine koyma,sonra da tut Evliya
mertebesine çıkart?Türkiye Cumhuriyeti’nin pozitif bilim ve düşüncenin velisi
kadınları var.Azgelişmişlikte olduğu kadar gelişmişlikte de Delilerle Veliler
hep karıştırılmış,bazı kadınlarımız da GÖTKILLIĞINI tercih etmişlerdir…Hıristiyanlıkta
çok veli kadın vardır.Adının başında SAİNT unvanını gördün mü o adın sahibini
de şıp veli saymalısın…
Meydan Gazetesinin 15 Aralık 1990
tarihli sayısında yayımlanan bir haberi keserek saklamıştım:
“DAYAK YİYEN 21 KADIN KOCASINI ÖLDÜRDÜ.”
“Scotland Yard polis merkezinin
kayıtlarına geçen bilgilere göre koca öldüren en tehlikeli kadınların
İngiltere’de bulunduğu anlaşıldı. Londra başta olmak üzere çeşitli kentlerde
dayak yiyen 21 kadının kısa bir süre sonra öçlerini alarak kocalarını
öldürdükleri belirlendi. Londra ve Sauthampton kentlerinde içki içtikten ve eve
dönüp eşleriyle pahalılık nedeniyle kavga ettikten sonra karılarını döven
kocalar bıçaklanarak öldürüldüler.”Ülkemizde de, kocasını öldüren bir kadın bas
bas bağırmıştı:”NE YANİ HEP KADINLAR MI ÖLDÜRÜLECEKTİ?!”Çok tanrılı dinlerin
tanrıçaları,tek tanrılı dinlerde de yerlerini almışlardır.Dağıtılan bir
devletin fesli memurları şıpıdanak şapka giydiklerinde yeni devletin de memuru
olmazlar mı?! Eski binanın mis gibi
enkazını yeni binada da yıllarında, Mezopotamya’da yaratılan Gılgamış Destanı nasıl
İyonya’da örnek alınabiliyorsa; ölümden korkan, ölümüyle de ölümsüzlüğe eren
Utnapiştim—NUH—Homeros’un İlyada destanında,2000 sene sonra, Akhilleus/Aşil/
olup ta karşımıza çıkıyor. Ölümden korkan Aşil, Paris’in topuğuna sapladığı bir
okla ölerek ölümsüzlüğe kavuşuyor. Babil’de yaratılan Semiramis’in öyküsü de
mitolojik yönü ağır basan bir öyküdür. Gençliğimde seyrettiğim Semiramis
filminde Semiramis rolünü çok sevdiğim Rahmetli Rhonda Fleming oynamıştı.
Semiramis, balık gövdeli bir tanrıçanın bir çobana âşık olmasının öyküsüdür.
Afrodit’in Yunanistan’ı, iyonya’yı ve İtalya’yı karıştırdığı yetmiyormuşçasına,
bu Mezopotamya adlı kültür beşiğini de sallamıştır. Tanrıçayı bir çobana âşık etmiş,
bir de kız doğuran tanrıça, dişi akrep örneği çiftleştiği eşini de öldürmüş!
Kızı, güvercinler çıvar ağıllardan peynir çalarak besleyerek büyütmüşler.
Güvercinlerin bu yüce davranışlarından etkilenen Suriye halkı ol kıza
SEMİRAMİS/GÜVERCİNLERDEN GELME/ adını vermişler. Semiramis büyüyüp,
serpildiğinde Babil Kıralını kâhyası tarafından bulunmuş, tadına bakıldıktan
sonra da saraya armağan edilmiştir. Evlendiği adamı verdiği öğütlerle çok
zengin ve güçlü bir hale getiren Semiramis, kıralın çok güçlü bir ordu ile
düşüremediği bir kaleyi bir avuç askerle düşürerek kıralın gözüne girmiştir.
Kocası Semiramis’i kırala vermeyerek canına kıymıştır… Kıralla evlenen Semiramis,
kıraldan sonra tahta çıkarak, Babil şehrinin ünlü asma bahçelerini de yaratmış,
ordusunun başında dış seferlere bile çıkmıştır. Sonunda, oğlunun kendisine
suikast düzenlediğini öğrenip, güvercin olarak uçup gitmiştir. Mitolojik
öykülerde ortak yön çok bolcadır, Paris te çok yakışıklı bir çobandı… Bu
destanda da Semiramis’in babası çok yakışıklı bir çobandır. Peygamberler de hep
çobanlardan çıkmıştır. Ancak ülkemizde bu gelenek bozulmuştur. AKEPELİLER, önce
Eski bir İmamı peygamber ve Mehti yapmışlar, sonra da göğe yansıtarak ALLAH
yapmışlardır… Herodot tarihinde nehirin taşmasını önlemek için bentleri bir
kraliçenin yaptığı yazılıdır. Semiramis Ninova’da yaşadığına göre, Asur çağının
kadını olması gerekir…
2-DİNLERDE KADIN.
a-MUSA DİNİNDE(TEVRAT’TA) KADIN:
Çok tanrılı
dinlerde kadının yerini uzun boylu anlatmaya gerek yoktur sanırım.Erkek ne
yaparsa kadın da aynen onu yapmaktadır:Baştanrı Zeus,eşlerine ihanet mi
eder;kızı ve gelini Afrodit te,oğlu ve damadı Demirciler tanrısı Topal
Hephaistos’u Apollon ile aldatır.Bunları suçüstü yakalayan kızgın Hephaistos,ikisini
de çırılçıplak bir ağa sararak tanrılar katında ortaya seriverir?!Konya’da
hazıra sarılı avratların kolluk kuvvetlerince ortaya yuvarlanışları
gibi!Mitolojiyle din iç içedir.Din,tüm sosyal değerleri yutarak bağımsız hale
gelememiştir.Bir ANAPLININ yasalaştıktan sonra Anayasa Mahkemesince iptal
edilen teklifiyle mantık ve inanç ilişkimiz de olamaz.Bizlere göre,yani Mustafa
Kemal’in aydınlık yolunun yolcularına göre;tüm dinler,tüm inançlar ve tüm
sosyal ve insani değerler kutsaldır.Tevrat’a Ahdiatik,İncillere de Ahdicedit
derler. Kuranı Kerim de Tevratın ve
İncillerin sözünü ettiği konulara değinerek kendisine bu kitaplardan destek
sağlamaktadır. Budizm, Taoizm ve Konfüçyüs ün dini de kutsaldır bizlerce…
Tevrat’ta Havva’nın yaratılış öyküsü şöyle anlatılmaktadır: Tevrat, İkinci
Bap,18—25’inci ayetler:18,ve RAB ALLAH dedi:”Adamın yalınız olması iyi değildir,
kendisine uygun bir Yardımcı yapacağım 19:”ve
RAB ALLAH,her kır hayvanını ve göklerin her kuşunu topraktan yaptı ve onlara ad
koyacağını görmek için Adam’a getirdi; ve Adam her birine adını
koyduysa,canlı mahlukun adı o oldu.20:ve Adam bütün sığırlara ve
göklerin kuşlarına ve her bir kır hayvanına ad koydu,ve Adam için kendine bir
yardımcı bulamadı.21:ve RAB ALLAH,Adamın üzerine derin bir uyku getirdi ve o uyudu.22:ve RAB
ALLAH,Adamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı ve onu Adama getirdi.
23:ve Adam dedi, şimdi bu benim kemiklerimden kemik ve etimden ettir, buna Nisa
denilecek çünkü o insandan alındı.24:Bunun için insan anasını ve babasını
bırakacak,ve karısına yapışacaktır,ve bir beden olacaklardır.25:ve Adam ve
karısı ikisi de çıplaktır ve utançları yoktur.”EK:Sorgulaması olanlar,denizdeki
canlılara kim tarafından ve ne zaman ad
verildiğini sorgularlar,masal da ortada kalmış olur?!Ostüzü.Dönelim
mitolojiye,kadının yaratılışını görelim:İlk insan Promethus,Baştanrı Zeus’un
ateşini çalmıştır:Rahmetli Azra Erhat.Mitolojik Sözlük.
“Kendini aldatan o sivri akıllıya,
Sakladı varını, yoğunu insanlardan.
O gündür, bu gündür, dertlere boğdu insanoğlunu.
Zeus gizledi besini insandan.
Ama İapetos’un güçlü oğlu Promethus,
Çaldı Zeus’un ateşini insanlar için.
Sakladı onu marthex kamışının içine.
Kızdı bulut devşiren Zeus, dedi ki ona,
“İapetos oğlu, sivri akıllı kişi,
Seviniyorsun ateşi çaldın, beni aldattın diye,
Ama bil ki dert açtın kendi başına da bir bela.
Aldığın ateşe karşı bir bela.
Öyle bir bela saracağım ki insanlara,
Sevmeye, okşamaya doyamayacaklar bu belayı.
Böyle dedi; kâh, kâh güldü insanların ve tanrıların babası.
Namlı, şanlı Hephaistos’u çağırdı hemen:
“Bir parça toprak al, suyla karıştır”,dedi,
İçine insan sesi koy, insan gücü koy;
Bir varlık yap ki, yüzü ölümsüz tanrıçalara benzesin,
Bedeni güzelim genç kızlara.
Athena, sen de ona el işlerini öğret,”dedi.
Renk, renk kumaşlar dokumasını öğret.
Nurtopu gibi Afrodit, sen de büyülerle kuşat onu,
İstekler, arzularla tutuştur gönlünü.
Yüz gözlü devi öldüren Herdmeias, sen de
Bir köpek yüreği, bir tilki koy içine.”
Böyle
dedi Zeus, onlar da yaptılar?!”
“RAB,yerin
toprağından yeniden adam yaptı,ve onun burnuna hayat nefesini üfledi,ve adam
yaşayan can oldu.”Diyen Tevrat,yukarıda anlattığı biçimde kadını da hayat
sahnesine çıkarmıştı…Ah!Kör olasıca şeytan,Şeytan bu,Şeytanlık yapmadan durur
mu?!Bakınız ne diyor Tevrat 3’üncü babında:
“Ve
RAB ALLAH’IN yaptığı bütün kır hayvanlarının en hilekârı olan yılandı.Ve kadına
dedi:”Gerçek Allah,bahçenin hiçbir ağacından yemeyeceksiniz.Dedi mi?ve kadın
yılana dedi,bahçenin ağaçlarının meyvesinden yiyebiliriz”.ve o aşağılık şeytan
;tanrının yemeyeceksiniz ki ölmeyesiniz dediği meyveyi kadına yedirir.”Ah
Havva/EVA/ananım ah!Kendin yediğin yetmiyormuş gibi,neden yedirirsin o meyveyi
Âdem babamıza?!Ol meyveyi yer yemez,ikisinin de gözleri açılır ve çırılçıplak
olduklarını görürler,önlerini örterler.Bu durumu fark eden Allah,yılanı
lanetler.İnsan soyu ile yılan arasına ebedi ve ezeli düşmanlık
koyar.”Topuklarına saldıracaksın,başına saldıracaklar,karnın üzerinde sürünüp
toprak yiyeceksin?”Der,böylece yılan da payına düşeni alır ve gider.Yılan
toprak yemez,solucan neden toprak yer acaba?!Sanki yılan oldum olası
sürünmüyormuş?Âdem toprakla cebelleşip,topraktan aldıklarının karşılığını
kendisini toprağa gömdürmekle karşılanmaktadır.Havva/EVA/ da,şeytana uyduğu
ve o yasak meyveden Âdeme yedirdiği için,zor ve zahmetli evlat
doğurmaya,Âdeme yönelmeye ve ona tâbi olmaya hükümleşmiştir.Ve Âdem,cennetten
Aden bahçesinin doğusuna kovulur.Ve Âdem ile Eva/Havva/hüküm gereği bir
olurlar.Ve Havva,önce Kain’i/Kabil’i/,sonra da Habil’i doğurur.Kain çaprazlama
doğan kız kardeşini beğenmez ve bir eşeğin çene kemiğiyle Habil’i öldürür.Ondan
sonra da zürriyetler çığ gibi çoğalır.Sıra NUH’A geldiğin de Allah’ın da
insanlara gazabı büyür…Bir tufan bir tufan ki sormayın gitsin yalınız
okuyunuz?!.BABİANLILARI L’DEKİ İNSANLARA KIZAN TANRI,DÜNYADAKİ TÜM CANLILARI
BOĞACAK BİR TUFAN YARATIR?!JAPONLARA KIZAN AMERİKA,HİROŞAMİYE VE NAGAZAKİ’YE
ATOM BOMBASI ATARAK,İNSANCIKLARLA BERABER
TÜMCANLILARI DA ÖLDÜRÜR.Dokuz ay Ondokuz gün sonra da,tufan sona ererek
ortalık yatışır.Nuh’un gemisi de Dicle nehrinin akıntısının ters yönüne AĞRI
DAĞINA gelerek cup!Diye karaya oturur…Hadi yine ve yeniden çoğalmalar..Hz.
Nuh,eşi,Üç oğlu ve Üç te geliniyle tüm dünyadaki hayvanları ve kuşları nasıl ve
ne ile toplar?!Nasıl besler?!Gemi ARARAT dağına oturduğun da da ol havancıkları
yaşadığı ülkelere nasıl ve ne ile dağıtır?!Bakınız,”NUH’UN GEMİSİ MÜMKÜN
MÜDÜR?!” Adlı kitabımın ön sözüne ne yazmıştım:
NUH’UN GEMİSİ ÜZERİNE SERENAT!
E.J.KD. ALB.-HUKUKÇU.
(1986–1989),06 Ocak 2013.
UTNAPİŞTİM’E SAYGILARIMI SUNUYORUM!
BABİL’DE;
ağaçsız ve ormansız bir yörede; kendisi, eşi, üç oğlu ve üç geliniyle bir
haftada, plansız, çivisiz, hızarsız, yelkensiz, küreksiz ve motorsuz
bir gemi yapan!
Dünyada yaşayan tüm canlıları bir araya
toplayarak;
Kazasız,
belasız ve dahi nizasız gemisine bindiren; Tufan süresince, dokuz ay, ondokuz
gün, yetecek yiyecek ve içeceklerini temin ederek gemisine yükleyen; gemisini
Dicle ve Fırat nehirlerinin akış yönlerinin tersine, Anadolu’ya getiren! Ağrı
Dağına vardıktan sonra, gemisine toplamış olduğu tüm canlıları, bugünkü
yaşadıkları yörelere gönderen; Ağrı Dağının tepesinde yetişmiş olan zeytin ağacından!
Bir dal kopararak kendisine getiren güvercini yetiştirmiş olan!
Beyaz Ayıları kutuplara, Penguenleri Antarktika’ya, Kanguruları Avustralya’ya,
Pandaları Çin’e, Orangutanları Cava Adasına, Lamaları Ant Dağlarına, Çift
Hörgüçlü Develeri Ortaasya’ya, üçyüzyetmişbeş kiloluk Kaplumbağaları Galapagos
Adasına, Eşekleri ve Öküzleri de Küçük Asya’ya gönderen!
Bir tek kan grubundan bunca farklı kan grupları–6008-ve farklı tenlerde
insanları üreten ATAMIZ NUH’UN-UTNAPİŞTİM’İN-ANISINA.
Yasef
kökünden Torununuz OSMAN TÜRKOĞUZ!
Üremeler başlar;ilk defa zina nedeniyle
kadınlara karşı çok sert yaptırımlar başlar.Musa,bir oğlak karşılığında
gelininin ırzına geçer;Davut,Hititli General Uria’nın karısını beğenir ve gebe
bırakır.Kumpasına uymayan general Uria’yı da ,savaşın en şiddetli yerine
sürdürerek vatan için öldürtür ve Urianın karısını da cup diye sarayına
alır…Mitolojide de Baştanrı Zeus aynı numaraları yapmıyor muydu?!Başka
ulusların kadınları,kızları ve malları İsrailoğullarına,Musa’nın tanrısı
tarafından helal kılınır…Ganimet olarak
esir alınan kadınlar,beslememek için,Musa’nın emri üzerine öldürülür.Hz.
Yakup’un yakışıklı oğlu Yusuf’un başına gelenler unutulur cinsten
değildir.Resimleriyle Köy Kahvehanelerimizi süsleyen dünya Güzeli Zeliha,her
dindar erkeği baştan çıkartacak kadar alımlıdır…Kendisine evet demeyen Yusuf’a
arkadan saldırarak gömleğinin arkasını parçalaması,Yusuf’u iftirasından
korur…Gözleri görmeyen Salih peygamberi kızları sarhoş ederek,üremek
için,onunla yatarlar…Sodom ve Gamorra iffetsizlikten batar…Meleklerin emrine
uyarak dağa doğru kaçarlarken,geriye bakan Salih peygamberin eşi de, emir
dinlemediği için helâk olur…Bizim çağ ve Mustafa Kemal düşmanı Hainlerimiz de
hep geriye bakmaktadırlar…Lidya
kıralının emrine uyarak,Lidya kraliçesini çıplak gördüğü için,kraliçenin
emrine uyup kıralı öldüren Lidya kıralı Giges(MÖ:716—678) Sart şehri Manisa.
“Herodot'un naklettikleri ise Paroslu şair Archilochus'un anlattıklarının kopyasıdır. Buna göre Candules, Gigges'in, eşini soyunurken görmesinde ısrar etmiş, kadın da buna öfkelenerek Gigges'e iki seçenek sunmuş, ya kocasını öldürüp kral olmasını ya da intihar etmesini istemiştir. İngiliz hasta adlı romanda, Kont Almásy'nin (ismini Herodot'un talebesinden almakta), evli bir kadın olan Katherine Clifton'a âşık olması tıpkı Gigles'in hikâyesine benzemektedir.
“Son olarak Eflatun'un naklettiklerine göre (bunlar efsanevidir) o ikinci bir cumhuriyet kurmuştur. Gigges'in atası kraliçenin sevgisini kazanan ve kralını katlederek büyülü bir yüzüğü (Gigges'in yüzüğü de denilmektedir) ortaya çıkaran bir çobandı. Bu anlatılanlar Herodot'un anlattıklarıyla benzerlikler taşır.”
“Anlatılanların hepsinde Delfi kâhinlerini (Oracle) doğrulamak istercesine Gigles'in tahtı ele geçirmek gayesiyle sivil bir hamle ile kralın öldürülmesi sonucu kraliçe ile evlenerek kendi hanedanını 3’üncü Mermrad hanedanlığını kurmuş olmasıdır…”Herodot Tarihi, Perihan Kuturman çevirisi.
Salomon/Kıral Süleyman/,Saba Melikesi Belkıs derken, Mısır Firavununun kızını da alır.Zina eden bir Yahudi kadını da onun emri ile taşlanarak öldürülür…Öteki ulusların kadınlarının ve kızlarının ırzlarına da Kırallar,Bap11-3:”Hz. Süleyman’ın 7000 Karısı ve 300 de Cariyesi vardır?!Yazar.Arap peygamberi Muhammed,oğulluğu Zeyd’in karısı Yeğeni Zeynep’i karılarının arasına katınca,bu durumu kabullenemeyen Kureyş halkını yatıştırabilmek için Muhammed’in Allah’ı devreye sokularak,Ahzap suresine 38’inci ayet eklenmiştir.”Bu,daha önce gelip geçmişlere Allah’ın uyguladığı bir yasadır.?!”Bundan da Üç sekreterini de gebe bırakan başka bir kadınla da evli olan Elijah Muhammet te yararlanmıştır.Hz.Davud’un oğlu da,çorba pişirtmek maksadıyla evine çağırdığı ablasının ırzına çatır,çatır geçer.Bunları din kitaplarında okuyarak Allah’ın emri diye kabul edenler de İnsan aklının ırzına geçerler.Tevrat,2,Samuel Bap13-14,Amnon’un/Hz.Davutun oğlu/ kız kardeşinin ırzına nasıl geçtiğini anlatmaktadır?!Müslümanlıkta kadından ne imam olur ne de peygamber?!Musevilikte,İsrailoğullarına Yedi kadın peygamberlik ve yöneticilik etmiştir.Tevrat’ın en ilginç bölümlerinden birisi de Hz.Salomon’un Neşideler Neşidesi bölümüdür.Meraklıların bu bölümü okumalarını öneririm bunca kanlı olayların içinden.7/”Bu senin boyun hurma ağacına/Memelerin de salkımlara benziyor.”Bap7.”Çarıklar içinde ayakların ne güzel/Ey emir kızı/Toplu kalçaların sanki mücheverler.””Üstad ellerin işi.”/2-“Göbeğin yuvarlak tas/Onda karışık şarap eksik değil/Karnın buğday yığını/Zambaklarla kuşanmış”.3-İki memen sanki bir çift geyik yavrusu/İkiz ceylan yavrusu.”4/”Fildişi kule gibidir senin boynun.”8-“Hurma ağacına çıkayım/Dallarını tutayım dedim/Memelerin üzüm salkımları gibi olsun/Soluğunun kokusu da elma gibi./9-Ağzın en iyi şarap gibi…”Her bölümü de bu denli ilginçtir bu faslın.Bu ayetler,asırlardır Yahudilerce dua niyetine okunmaktadır.Neden ve niçin Tevrat aşk şiirlerinde düğümlenir ya da çözümlenir?!Her şey erkekler içindir,gerisi de Arap lahmacunun soğanı?!
NEŞİDELER NEŞİDESİ.
Bap1:”Neşideler neşidesi Süleyman’ındır.
2-Beni kendi ağzının öpüşleriyle öpsün;
Çünkü okşamaların şaraptan daha iyidir.
3-Kokuca ıtırın ne güzel;
Senin adın kabından dökülen ıtır gibidir;
Bundan ötürü seni kızlar seviyor.
Beni kendine çek; biz senin ardınca koşarız;
Kıral beni iç odalarına götürdü,
Seninle biz ferahlanıp seviniriz;
Senin okşamalarını şaraptan ziyade anarız;
Beni sevmekte onların hakkı var.
5-Ben karayım fakat güzelim,
Ey Yerişalim kızları!
kedar çadırları gibi,
Süleyman’ın çadır etekleri gibi.