21 Nisan 2010 Çarşamba

100- ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

OSMAN TÜRKOĞUZ

Çeşmealtı; 15  Ağustos 2009


                       
                         100- Ümit yaşar Oğuzcan;


Senelerce önce; Mersin’de, “Kuvayı ı Milliye”dergisini çıkaran bir milliyetçi babanın oğludur.
Rahmetlinin bana armağan ettiği iki ciltlik Kuvayı milliye dergisini gözüm gibi saklamaktayım.
Rahmetli Ümit Yaşar Oğuzcan, bir bankada memuriyet görevini sürdürürken, birbirinden güzel şiirler ve şarkılar da yazmıştı.
Yirmi beş yaşındaki oğlunun Galata Kulesinden atlayarak intiharı, O’NU çok sarsmıştı.
”Biraz kül, biraz duman, o benim işte!” Şarkısı çok sevilip, çok üzün süre gündemde kalmıştı.
Ölen OĞLU Vedat için acıklı şiirler yazmıştı:

            “Gözlerime uyku girmez,
            Anan ağlar Vedat diye.
            Çiçek açar, kuşlar öter,
            Yüreğime diken batar,
            Kokusu burnumda tüter,
            Bu can ağlar Vedat diye.

1960 Yılında; “TAŞLAR VE BAŞLAR” ADLI bir şiir kitabı yayımlamıştı.
Şimdi, sizlere sunacağım bir şiiri uzun süre, kalem kavgası konusu yapılmıştı.
Önce, Sayın Ruhiye Turnagöl Hanımefendi’nin “ŞİİR NEDİR?” şiirini sunmak istiyorum.

                        Şiir Nedir
            “Şiir, gönülden pınar gibi akmaktır
            Şiir tabiata, güzele içten bakmaktır
            Şiir yaşamı gönül gözü ile yaşamaktır
            Şiir ruh bedeniyle hayatı anlamaktır.

            Şiir hüzün ile neşeyi, acıyı kusmaktır
            Bazen acı biber, bazen lokum kaymaktır.
            Şiir bazen hüzünlü, şenken de ağlamaktır
            Şiir derdi, kederi o an ki ruh ile paylaşmaktır.

            Şiirsiz kalmayalım, hayata tat katalım
            İçimizde kalmasın şiirle anlatalım.
            Şiir ruhun gıdası, gıdasız kalmayalım
            Dert, keder ne varsa kalemle paylaşalım.

Şimdi de gelelim o ünlü şiire.

            “Günlerden bir gün,
            Hamama gideceği tuttu,
            Sadrazam hazretlerini.
            Bir yanında birinci veziri,
            Bir yanında ikinci veziri,
            Sonra, efendime söyleyeyim;
            Peşkircibaşısı, Nalıncıbaşısı, sabuncubaşısı,
            Velhasıl tam dört yüz kişilik bir kafile.
            …geçtiler kurnaların başına,
            Üçer, beşer;
            Sadrazam derseniz;
            Kuruldu göbek taşına,
            …Memleketin en ünlü tellakları
            …İncitmeden keselediler
            Hazretin mübarek vücudunu.

            Öylesine kir çıktı ki sormayın
            …Keselerin altında eriyip gitti
            Koskoca Sadrazam.
            Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı:
            -“Nittunuz Devletliye?
            Dediler tellaklara.
            Tellaklar cevap verdi:
               -Biz yıkadık, keseledik
                Devletlinin kirden ibaret
                Olduğunu bilemedik.
                Suç bizde değil, neyleyelim.
                KİR BİTTİ;
                Sadrazam elden gitti.”

            PS: Değişen ne var? El fenerleri ışık verir, Deniz Fenerleri de garibanların paraları ile aydınlanır ve iktidar olur!                       

İzleyiciler

Blog Arşivi