29 Mayıs 2012 Salı

729/YATAĞI OLMAYAN SELLER HEMEN KURUR!

OSMAN TÜRKOĞUZ osmanturkoguz@gmail.com Çeşmealtı;29 Mayıs 2012. YATAĞI OLMAYAN SELLER HEMEN KURUR! Gözü,kulağı ve ağzı beyinlerine bağlı olan insanlar;yataklarında ağır ve çok vakur akan ırmaklar gibidir.Doğrultuları,akışları,renkleri ve hızları kolay,kolay değişmez.Kulakları ve ağızlarının esiri olan kimseler de ne kadar büyük makamlarda olurlarsa olsunlar sel suları gibi yataksız ve pervasız yıkıp geçerler;gerilerinde yıkıntıların enkazları arasında şaşkın güruhlar bırakırlar.Kasırga gibi esmeyi de büyüklük sayarlar.Bir büyük insan bu durumu şu özdeyişle anlatmıştır:” “ Eğer;bir yerde,küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa orada güneş batıyor demektir!” Konfüçyüs’ün ve Mahatma Gandi’nin insanların söylenecek sözler üzerine insanlara vermiş olduğu dersler unutulmamalıdır. Bugünkü Vatan Gazetesinde de Sayın Mustafa Mutlu, Osman Beyin Kayınpederi olan Işıklı—Alevi—taifesinden Edepli Ali Efendiye—Şeyh Edebali-Üdebali-- bağlanan bir öğüdü yayımladı.Bu öğüdün Enver Paşa tarafından yazdırıldığı da iddia edilmişti. “KKK Eğitim ve Doktrin Komutanlığının 2020 ve sonrası Dergisi; bakınız, Konfüçyüs, dil konusunda ne buyuruyor! “ Konfüçyüs’se sordular: Bir ülkeyi yönetmeye çalışsaydınız ilk iş ne oludu?” Büyük Filozof yanıt verdi: “Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım.” Ve dinleyicilerin hayret dolu bakışları karşısında sözlerine devam etti. “ Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa, yapılması gereken şeyler, doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılamazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.” Dedi. Bu sözün üzerinde söz söylemek olur mu? Sayın Recep Tayip Erdoğan adlı Büyük Ustamızın ağzından akan hakaretler bir devlet adamına ve Din ulemasına hiçte yakışmamaktadır. Kendilerini eleştiren yazarlarımız için”kalemlerinden çirkef akmaktadır!””Tasmalı köpekler!”Sözlerini kendilerini alkışlayan sustalıların huzurlarında yüksek sesle söylemektedir.Bir gün Başsavcı olmakta,bir gün de Doğum uzmanı olmakta,Arap baharlarına—aslında emperyalizmin kışkırtmalarıdır—Laikliği salık vermekte;ülkemizde de Türk ulusunu onurlu bir ulus yapan laikliğin aleyhinde konuşmaktan çekinmemektedir. 1965 senesinde;Manavgat Orman İşletme Müdürü olan Sayın İsmail Zengingönül Amerika’da tanık olduğu bir olayı şaşırarak anlatmıştı:Tarımcılar kongresinde konuşan tüm tarımcılar Amerika Federal Devleti Tarım Bakanına söylemedikleri söz bırakmamışlardır.Kürsüye çıkan Federal Tarım Bakanı”konuşmalardan ve eleştirilerden yaranlandım,gereğini de yerine getireceğimi bildiririm!”Der ve alkışlar arasında yerine geçer,oturur.Sayın İsmal Zengingönül şaşırır ve yanındaki Amerikalı Ziraat Mühendisi arkadaşına: “Neden onca küfüre ve hakaretlere yanıt vermedi?”Diye sorduğunda şu yanıtı alır: “Sayın Bakana hakaret edenler kendi adlarına hareket eden Amerikan vatandaşlarıdır. Bakan ise Amerika Birleşik Devletleri adına ve bir devlet adamı sorumluluğunda konuşmak zorundadır.Sayın Bakanın ağzından çıkacak her kelime Amerika Birleşik Devletlerini bağlar!Sayın Bakanın ağzından çıkan her kelime Amerika Birleşik devletlerini bağlar.Böyle bir olay sizde olsaydı hakarete uğrayan bakanınız ne yanıt verirdi?”Diye yanıtsız kalan bir soru sorar.Osmanlı hayranı bu büyüklerimizin Osmanlı Padişahı ağzı ile konuşmalarını mazur görmek durumundayız:Deli İbrahim huzuru Hümayunlarına davet ettiği sadrazamına: “Bire karpuz kıyafetli pezevenk!” Dediğini Osmanlı vakanüvisleri tarihe not olarak düşmüşlerdir. 1948 senesinde bir Hintli tarafından bıçaklanarak öldürülen Rahmetli Mahatma Gandi, bakınız ne buyurmuştu: “Söylediklerinize dikkat edin;düşüncelere dönüşür.Düşüncelerinize dikkat edin;duygularınıza dönüşür.Duygularınıza dikkat edin;davranışlarınıza dönüşür.Davranışlarınıza dikkat edin;alışkanlıklarınıza dönüşür.Alışkanlıklarınıza dikkat edin;değerlerinize dönüşür.Değerlerinize dikkat edin;Karakterinize dönüşür.Karakterinize dikkat edin;KADERİNİZE DÖNÜŞÜR!” Tüm dinlerin tabanında; Budizm, Hint ve Çin dinleri hariç; kan,işkence,cinayet ve acımasızlık yatmaktadır.Hz. Musa,seferden esir ve ganimetlerle dönen ordusuna:Erkeklere yatmış olan Esir kadınların öldürülmesini emreder ve emir hemen yerine getirilir.Hz:Muhammet Kureyza Yahudi aşiretinin tüm ergen erkelerini etek kıllarına bakarak hemen öldürtür;kadın ve çocuklarını da esir pazarlarında sattırır.Hıristiyanlıktaki cinayetler,toplu öldürmeler,çarmıha germeler ve ateşte yakmalar tüm hızı ile din ve Allah adına asırlarca sürdürülmüştür.Günümüzdeki Afganistan’a,Suudi Arabistan’a ve diğer ilkel Müslüman ülkelerine bir bakmamız yeterli olur sanmaktayım. Sayın Recep Tayyib Erdoğan’ın konuşurken içi dışına vurmaktadır!Devlet adamlığını bir kenara bırakarak Minberdeymişçesine coşku ile vaaz vermektedir.Bu ağızın bir devlet adamına yakışmadığını da kendisine söyleyecek adamları bulunmamaktadır.

728/ARAP MESELLERİ VE MASALLARI!

OSMAN TÜRKOĞUZ osmanturkoguz@gmail.com Çeşmealtı,29 Mayıs 2012. ARAP MESELLERİ VE MASALLARI! Torunum Ezgihan ile mahkeme kararı ile ayda bir gün iletişim kurmaktaydık! Bugünlerde ondan da vaz geçtik.Daha ilkokul dördüncü sınıfındayken bana bir soru sormuştu.Şaşırmıştım.”Dede;Çanakkale muharebelerini Ermişler kazanmış diyorlar!Mondros’tan sonra,düşman donanması bando çalarak Boğazlardan geçerken bu Ermişler nerelerdeymiş?Uyuyorlarmıymış!”Napolyon’un bir sözünü söyleyerek konuyu anlatmıştım: “Zaferin babası çoktur!Yenilgiyse kimsesiz boynu bükük bir yetimdir!” Televizyonlarımızın hemen ,hemen tümüne yakınında bir Ermişler ve Kadın Evliyalar üzerine serenat dinlemekteyiz. Kadınlarımızı erkelerin keyiflerine bağlayan Ulemamız söz Arap kadınından açıldığında kadından evliye öykülerini anlatmaktadırlar. Ne çare ki aralarında Kadından Evliya olmaz tartışmaları da başlamış durumdadır.Bir televizyon kanalında Kadın Evliya Rabia Hatun anlatılmaktaydı.daha önce okumuş olduğum bir makale aklıma geldi: “Evliya=Velayet makamıdır,nuru Nebidir.Her evliya bir velidir.Ancak her veli evliya değildir.Velayet makamı kadınlara verilmez.Velayet makamı ,yani nuru Muhammedi yalınız erkeklere verilir.Kadından mürşit yani evliya olmaz,veli de olmaz!” Kadın evliyalar anlatılırken, MS.752/801 tarihleri arasında Basra’da yaşamış olan ve ailenin dördüncü kız çocuğu olduğu için adı Rabia konulan bir kadın evliya anlatılmaktadır: “Evliyalar arasında Tac’ül Arifin (Ariflerin Tacı) ümmü’l Hayır(Hayırların anası) diye anılan Rabia’tül adevviye Hazretleri..”İnternete bir göz atmanız bu konu için yeterlidir. Sağlıklarında cennetle müjdelenenler/Aşere-i Mübeşşere/ Arap asıllı,Kadından evliye olacaksa o da Arap asıllı olacaktır. Çanakkale Muharebelerindeki Türk askeri anlatılırken:”Bedirin aslanları da bu kadar şanlı idi!”Der Büyük şairimiz.Bin develik bir kervanı soymaya giden 369 kişilik,beş atlı ve 27 kılıçlı ve mızraklı bir kalabalıkla Çanakkale’de ülkemizi soymağa gelenleri canı pahasına durduran Türk askerini denk tutmak ümmetçiliğe ve Araplığa yağ yakmaktır. İslam-Ümmetçilik ve Araplık karmaşası Türklüğümüzün önüne geçirilmiştir.Allahın adını kullanarak 250 sene Türkün çocuklarını Basra,Şam,Bağdat ve Halep pazarlarında satanlar övülerek anlatılmaktadır. 19 Mayıs 1919’un kutlanmasını ve Atatürk anıtlarına çelenk konulmasını yasaklayan Atatürk’ten Korkanlar hiç ummadıkları çok ilginç ve Türk geleneklerine uygun bir olay ile sarsılmışlardır. Samsun’da bir Bayan Güreşçimiz bir Erkek Güreşçi arkadaşı ile Türk Büyüklerinin gözleri önünde ve usulüne uygun olarak yeşil çimenler üzerinde güreşmişlerdir. Vay Efendim vay ki vay! Han’ım güreşçimiz hakkında özel yetkililerce heman tahkikat açılmıştır.Kafaları Arap ve Yahudi meselleri ve masalları ile çölleşmiş olanlar, Dedem Korkutu okusalardı dünyanın gözü önünde bu hallere düşmezlerdi.Benim çok saygı duyduğum bir Piyade Albayı Ağabeyim vardır/Halil Erenoğlu/.Türk Atalarını şöyle sıralamaktadır: 1*Oğuz Ata, 2*Mahmut Ata, 3*Dedem Korkut Ata, 4*Kemal Ata. Dedem Korkut Türk töresine uygun olarak şaheser yazılar yazarak biz Türklere armağan etmiştir.Kampüre Bey oğlu Bamsı Beyrek/Böğrek av avlamak için bir orman gittiğinde yeşillikler içine kurulmuş bir çadır görür.Bu çadır,aslında beşik kertmesi Nişanlısı Banu Çiçek adlı bir Genç Kıza aittir.O devirlerde;15 yaşına gelen bir kız kendi çadırını kurmakta,kendisine talip olanlarla güreş dahil her türlü sporun yarışını yapmaktadır.Genç Kız, kendisini yenen taliple de evlenmektedir.Her türlü sporda Banu Çiçek’i yenen Bamsı Beyrek zorlu bir güreşten sonra da Banu Çiçek’i yener ve Banu Çiçek’in beşik kertmesi nişanlısı olduğunu da anlar. Bamsı Beyrek tehlikede bulunan 39 arkadaşını kurtardıktan sonra da evlenirler. Ulusal Kurtuluş Savaşında,Erkekleri ile birlikte yedi düvelle ölümüne güreşen Türk Kadın ve Kızları vatan haini Atıf Hoca ve diğer hainleri de alt etmesini bilmiştir.19 MAYIS’TA Osmanlının Matrak oyununu sergilemektense Kadın-Erkek güreşi en anlamlı bir spordur. Bunu,kadını bu dünyada ve öteki âlemde seks kölesi yapanlar anlamamakta mazurdurlar.

İzleyiciler

Blog Arşivi