5 Mart 2013 Salı

1009/SÜNNET,TANRISAL HATAYI DÜZELTMEK!



OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@hotmail.com
Çeşmealtı;15 Ağustos 2005,Bu yazımı elle yazdıktan sonra çoğaltarak adreslerime postalamıştım.Bilgisayarla da Nisan 2008'de tanışmıştım,Bloguma da 35.000 sahifelik kendi araştırma yazılarımı eklemişim!Hayret!Tek parmakla da taş tutulurmuş!
        SÜNNET!
TANRISAL HATAYI MI DÜZELTMEK!
(Vahşeti, bir uzvu sakatlayarak mı sürdürmek!)
“Evet, biz, insanı en mükemmel bir şekilde,noksansız olarak, yarattık.”Kuran’ı Kerim, sure:95,ayet:5.
"Bilindiği gibi, hadis öğretisine bağlı bütün mezheplerde çocukların sünnet edilmesi olayı vardır, Kur'an öğretisine göre yasak olan bu ve benzeri işlemler, rivayetler dini mensupları tarafından özellikle sünnet ameliyesini fıtrattan saymak suretiyle farz kabul etmişlerdir. Hal bu ki, Kur'an'ı esas alarak olaya baktığımızda bu tür işlemlerin İslâm dininde kabul görmesi mümkün değildir.http://www.doktornevra.com/cinsellik/kadin_ve_sunnet.asp
Uydurma rivayetlerle de, Müslümanların sünnet olması gerektiğini rivayet ettiler. Rivayetlerine delil olarak da peygambere isnat ettikleri hadiste, İbrahim peygamberin seksen yaşında keserle sünnet olduğu rivayeti ile Müslüman olan bir kimsenin derhal sünnet olması gerektiği rivayetidir. İbrahim peygamber için söyledikleri alay etmekten başka bir şey değildir. Sünnet olayının yaygın bir şekilde uygulandığı toplumlarda dahi, bir kimseye baban seksen yaşında balta veya keserle sünnet oldu deseler bunu hoş karşılamaz alay olarak kabul eder. Böyle bir iddiayı İbrahim peygambere yakıştırdılar. Bununla da yetinmediler, kızlarında sünnet olması gerektiği yolunda iddia ve rivayetlerde bulundular."ALINT                                                                                        Büyük Oğlum Cansın, Uşak’ta, ilkokul dördüncü sınıfında iken Hz. Âdem’in kaburga kemiğinden Hz. Havva’nın yaratılmış olduğunu anlatan sınıf öğretmenine bir soru yöneltmiş:
“Öğretmenim; Hz. Âdem ne renkte idiyse Hz. Havva’nın da o renkte olması gerekir. Annem beyaz, babam da beyaz; görmüş olduğunuz gibi, ben de bembeyazım. Tüm insanların, Hz. Âdem ve Hz. Havva’dan ürediğini söylüyorsunuz; iyi amma, Zenciler, Kızılderililer Sarı derililer ve Beyaz derililer nasıl farklı olarak doğdular?”
Sınıf öğretmeni bir sıraya dayanıp kalınca; sorusunu yinelemiş:
“Hz. Âdemin kan gurubu ile Hz. Havva’nın kan gurubu aynı olması gerekir. Kardeşimin kan gurubu babamın kan gurubundan. Benim kan gurubum da Annemin kan gurubundan.%85 bu şekilde olurmuş; babam anlattı. Neden tüm insanların kan gurubu aynı değil? Babam; dünya’da 6008 sekiz küçük,30 çeşit te ana kan gurubu olduğunu anlatıyor.”
Akşamüzeri öğretmen bana geldi; biraz şaşkıncaydı. Yer gösterdim, hatırını sordum. Direkt olarak:
“Sayın Binbaşım, oğlunuza söyleyiniz çetrefilli sorular sormasın; sorduğu sorular karşısında benim bile aklım karıştı!”Dedi ve olayı anlattı. Dedim ki; yaratılış öyküsünü kabul edenler Darvin teorisini de kabul etmiş sayılırlar!Kimselerin haberi yok.
Şimdi Rahmetli olan Küçük oğlum Tansın da,böyle çetrefilli sorular sorarmış:Antakya’da;ilkokul üçüncü sınıfında;toplama ve çıkarma dersinde,sınıf öğretmeni Sayın İlhan Ayda:
“Tansın, sen söyle bakalım; birden bir çıkarsa sonuç ne olur?”Diye sormuş. Şimşek gibi tahtaya fırlayan Tansın; tebeşirle 1-1=2 yazmış ve iki olur öğretmenim!” Demiş. Sayın İlhan öğretmen:
“Açıkla bakalım, biz de öğrenelim!” Deyince:
“Öğretmenim, annem bir; beni doğurdu, yani ben ondan çıktım ettik mi iki!”demiş ve eklemiş:
“Babam ve annem iki ederler. Ben annemden çıkınca da üç etmez miyiz?” Öğretmenim! Akşamüzeri, okul yolu üzerindeki askeri lojmana gelen Sayın İlhan Hanım, gülerek, bu olayı anlattı ve:
“Vallahi, bu çocuk benim aklımı karıştırıyor!”Demeyi de ihmal etmedi.
Din dersleri zorunlu hale getirildiğinden; Oğlanı gönülsüz de olsa, din dersine de kaydettirdik. Din dersi öğretmeni, Ulu Tanrı’mızın her şeyi en mükemmel bir surette ve hatasız olarak yarattığını anlatmış.”Bu anlatmış olduğum şeyler, islamın Yüce kitabı Kuran’ı Kerim’de de böyle anlatılır!”Demiş. Oğlum Tansın, parmağını kaldırarak sormuş:
“Öğretmenim; niçin sünnet oluyoruz? Bu sünnet olma işi kimin emridir?”Din dersi öğretmeni, kendisinden gayetle emin bir surette:
“Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’(sas)’nın emridir. Sünnet kelimesi, o işin, o sözün ve o davranışın Peygamberimize ait olduğunu gösterir.”Diye açıklamasını yaptıktan sonra; anlatabildim mi oğlum?”Diye de sormuş. Sormasına sormuş amma ikinci soru da sınıfın ortasında patlamış:
“Öğretmenim, siz en büyük ALLAH’TIR diyordunuz. Allah’ımızın yaratırken yapmış olduğu yanlışı Peygamberimiz mi düzeltecek? Ben, Tanrımızın yarattığı gibi kalmak istiyorum. Sünnet, münnet ve düzelttirme de istemiyorum!”
Bu sert çıkış üzerine öğretmenin aklı da bir iyice karışır. Benim aklım da, sünnet edildikten sonra bir iyice karışmıştı. Kardeşim ve ben, kör bir jiletle sünnet edilmiştik. İlaç, milaç nerede! Bu sünnet işini başımıza musallat edenlere iyi söz söylememiştik.
Yazılı basınımızda;2005 senesi Ağustos ayında, bir haylice sünnetle ilgili resimli haberler yayımlanmıştı. Basınımız çıplak et reklamından sünnet reklamına iniş yapmıştı. İlginçtir; en uçtakilerin reklamından, erkeklerin en ucunun reklamına inilmişti! Aslına bakarsak, her iki reklam da aynı şeride ait değil midir?
Yine de gazetelerimizden öğrendiğimize göre; sünnet ettirilmek üzere bir hastaneye getirilen dört küçük çocuğu, sünnet yapacak doktorun ricası üzerine, bir hademe sünnet ederek evlerine göndermiş. Kanamaları durmayan çocuklar, aynı hastaneye geri getirilmiş; en çok ağlayan çocuğun pipisine bakan doktorlar hayret ve dahi dehşet içersinde kalmışlar! Çocuğun pipisinin pelidinin başı da kesilmiş. Kibele dinin rahipleri gibi, neredeyse dipten kesilecekmiş! Alelacele mikro cerrahi devreye girerek kesilen
Pelidin başı yerine dikilmiş.
Çok yakın bir zaman önce; bir doğum uzmanı, bir hastabakıcıya yeni doğmuş bir bebeğin göbek kordonunu kesmesi için ricada bulunmuş! Hastabakıcı, bebeğin göbek bağını kesmesine kesmiş amma; ol kız bebeğin parmaklarından birisini dahi kesmiş. Hastabakıcı, kızın orta parmağını pipisi sanarak kesmiş olamaz mı?
Yine; basınımızda çarşaf gibi renkli resimler: Damperli kamyonlara bindirilerek, sünnet edilmeye götürülen bebeler’ ve yine, bomba gibi bir haber:400 Erkek çocuğu sünnet ettirerek Din’i İslam’a büyük bir katkıda bulunan bir belediye başkanımızın Görkemli fotoğrafı!
Sünnet haberlerinin verilişleri de çok ilginç:
       “ERKEKLİĞE İLK ADIM!”
Sünnet edilmeyenlerin adım atacakları yerleri yok mudur!
Erkekliğe ilk adımı atmak için, ille de bu meretin ucunun kesilmesi mi gerek!
03 Eylül 2005 tarihli Takvim gazetesinden ilginç bir haber:
“Çanakkale’de Müslüman olan bir Yahudi genç, sünnet edildi!”Hoppala! Yahu; bu Yahudiler daha bir haftalık olmadan sünnet edilmiyorlar mıydı?
At üzerlerinde; faytonlarda, taksilerde, damperli kamyonlarda; davul-zurna eşliğinde gezdirilen, prens ve asker elbiseli çocukları gördüğümde; bu sünnet konusunda, dini bütünlerimizi havalara hoplatacak, bir yazı yazayım dedim!
Ne Hz. Muhammed’in ne diğer islam büyüklerinin sünnet edildiklerine dairde bir kayda rastlayamadım! Hz. Ali, amca Oğlu olan Hz. Muhammed’in yanına on yaşında(MÖ:608) gelmiş. Sünnet edildiğine dair bir kayıt yok!
“Hz. Muhammed sünnetli doğmuştur; bu Tanrısal bir lütuftur!” Diyenlere söylenecek sözüm var:”Sünnetli doğmak; kulak kepçesiz ve tırnaksız doğmak gibi bir program eksikliğinden kaynaklanır. Benim şimdi askeri doktor olan bir yakınım var.32 omurga ile doğmuştur.
Antalya’nın bir köyünde de çok ilginç doğumlar olmaktadır: Tüm kadınlar ve erkekler, çift cinsiyet uzvu ile doğmaktadırlar.
Cevizi, bademi, muzu ve her şeyi kabuğu ile yaratan Tanrımız, bazılarına sünnetçilik mi ediyor! Bütün canlılarda, her uzuv verilen görevleri yerine getirmek üzere programlanmıştır. Kaşın, kirpiklerin ve burun içi kıllarının olmadığını bir düşünmek yeterli olur sanırım. Erkeklerde sakal ve bıyıklar süs için yaratılmamıştır. Güneşte ve açık alanlarda iş ve av peşinde koşmak zorunda olan cascavlak bir erkeğin içine düşeceği durumu; denizden yararlanmak için cıscıpıldak sahilde yatanlar iyi anlarlar.
Hindistan cevizi gibi gıda depolarına erişmek için; cıscıpıldak ve sürtünerek ağaca tırmanmak zorunda kalan ilkel erkeğin şeyinde koruma kabuğu olmadığını bir düşünelim yeter. Sürtünerek ağaçlara tırmanan erkek maymunların takımlarını da şeylerinin kabuklu olması korumuyor mu?
Sünnet geleneğinin tarihteki ve dindeki yerine neden bakmıyoruz? Öncelikle, Mitolojiyi açıp, okuyalım:
Kybele—Kibele--;Attis—Adonis--,Anemon—Manisa Lalesi--,Sangarion, Sangariyos maddelerini üşenmeden okumalıyız.
Baştanrı Zeus, DİEU olarak Hıristiyanlığa soyut olarak geçmiştir. Zeus’un anası KİBELE Anadolu doğumludur. Tanrıların vatanı Anadolu’dur. Kibele’nin doğum yeri olarak; Murat dağı, Afyon kalesi ve Manisa’nın adları geçmektedir. Kibele Ana tanrıçadır. Zeus’u, Girit adasındaki İda dağının bir mağarasında doğurmuştur. Kibele, Zeus doğar, doğmaz onu bir mağarada saklar. Çünkü Zeus’un babası doğan çocuklarını hemencecik yemektedir—Zaman—Amalthai adlı bir keçi Zeus’u sütüyle besler. Zeus’un resimlerdeki ünlü kalkanı bu keçinin derisi ile kaplıdır.
Kibele, Sakarya nehrinin oğlu Sangarios’a-Attis& Adonis- âşıktır. Attis, kız kardeşi Sangarion ile evlenince de; Kibele Attis’in aklını başından alır. Aklını yitiren Attis te cinsel organını dibinden tam takım keser ve ölür. Saçılan kanlardan da ANEMON—Manisa Lalesi olur—Yapmış olduğu kötülükten dolayı pişmanlık duyan Kibele; oğlu Baştanrı Zeus’a Atisi diriltmesi için yalvarır. Zeus’ta,çam ağacı olarak Attis’i yeniden yaratır!Attis’in anısına çam ağacından üretilen testilere çam kozalaklarından tıkaç yapılır.Kibele dininde;etrafında tavaf yapılan Kibele tapınağı DİKDÖRTGEN biçimindedir! Kibele rahipleri, bu mabedin etrafında tavaf yaparlarken, vecde gelerek takım ve taklavatlarını dibinden keserek atarlardı! Rahiplerin korkak olanları ve cinsel organlarının işlevini sürdürmesini isteyenleri, cinsel organlarını uç derisini keserek toprağa gömerlerdi! Meni su damlasına benzediğinden, toprağa gömülen deri de toprağın döllenmesini sağlayacağına inanılırdı! Böyle olunca da, her türlü bitkinin devamlılığı sağlanmış olurdu!
HUBEL ve KÂBE, KİBELE’NİN Arapça söyleniş biçimidir! Kâbe’de her hacı namzedi, Kâbe’nin etrafında yedi tur atarak vecd içersinde ibadet ederler!Yedi kutsal bir sayıdır;o zaman Güneşin yedi uydusu bilinmekteydi!
Günümüzde Suriye’de, Attis( Adonis) inancı hâlâ yaygındır!
          Yahudilerde; yeni doğan bir erkek bebek, sekiz günlük iken sünnet edilir. Bu, bir çeşit çocuğa işaret koymak, kafa kesmekten ibaret olan, insanı kurban etme geleneğini üreme organınım şapkasını keserek sürdürmekten ibarettir.(Azra Erhat, Mitolojik Sözlük.)Birde; Hz. Musa, MÖ:1300’lü yıllarda yaşamıştır. Yahudi kavmi mısırlıların taşkıran köleleridir. Çocukları belli olsun diye,pipilerini derisi kesilmiş olamaz mı?
650senesinde;Talas’ta, Emeviler, Türklerin de yardımı ile Çinlileri yenerek, tüm Türk ellerine egemen oldular.
Arap tarikçisi Tabari’nin anlatımına göre:”Emevi Halifesi Ömer İbn’i Abdülaziz-Ölümü MS.720-Horasan’ın fethinden sonra; Emevi komutanı El-Cerrah ibn’i Abdullah’a—Ölümü MS.730---şöyle bir öneride bulunur:
“Eğer, birisi arkanda namaz kılıyorsa, o’nu CİZYE’DEN muaf kıl!”
“CİZYE; Müslüman egemenliğinde bulunan bir ülkede, Müslüman olmayanlardan alınan KELLE vergisinin adıdır!”
Daha sonraları, birçok Türk Cizye ödememek için Müslüman olmuştur. Söz sahibi bir Arap;Emevi komutanı Abdullah’a şöyle bir öneri getirmiştir:
“İnsanlar, sadece CİZYE ödememek için Müslüman oluyorlar! Kanıt olarak sünnetli olmalarını istemelisin!”Bu öneriyi çok beğenen Komutan El-Cerrah, Emevi Halifesine Bağdat’a bu konuda açele bir teklif sunar ve şamar gibi cevabını da hemen alır: Halife Abdullah:
“Tanrı; Hz. Muhammed’i insanları İslam’a çağırması için gönderdi. O’NU sünnetçi olarak göndermedi! Sakın ha”!NİLGÜN, Sünnet, s.55-56.
Müslüman olmak zorunda bırakılan Türkleri sünnet olmaktan kurtaran Emevi Halifesi Ömer İbn’i Abdülaziz’in fermanı, Abbasi Arap devletinin Halifesi tarafından yok sayıldı ve sünnet olmayan Müslümanlar öldürüldü.
MS:535 senesinde; kadını da içersine alan, malda ve mülkte müşterek mülkiyeti savunan Muammere adlı ve kızıl bayraklı bir toplumsal başkaldırı Müslümanları çok uğraştırmıştı. Arap egemenliği döneminde; Halife Harun Reşit’in oğlu Halife Mutasım döneminde;--MS:833—aynı ideolojiyi, kırmızı bayrak altında, Babek adlı birisi ortaya atarak başkaldırdı. Bu hareket, Horasan’a ve tüm İran’a yayıldı. Halife Mutasım, Türk asıllı komutan Afşin Bey’i ayaklanmayı bastırmakla görevlendirdi. Arlarında Babek’in de bulunduğu 250,000 asi öldürüldü ve 7,500 esir de kurtarıldı.
Bu Türk komutanının sünetli olmadığı ve geceleri de, gizli, gizli bir kitap okuduğu ihbar edildi. Derhal açılan soruşturmada Afşin Bey şöylece kendisini savundu:
“Hamdolsun ki müslümanım, sünnetsiz olduğum da doğrudur. Geceleri okuduğum kitap ta; Türk milletinin tarihidir.”Deyince:
“Müslümanım diyorsunuz, niçin sünnet olmadınız?” Sorusuna da:
“İleri yaşlarda Müslüman oldum, Müslüman olmak içinde sünnet olmaya gerek yok. Gereksiz acı çekmek istemedim!”Deyince de:
“Savaşlarda yaralanıp acı çekmiyor musunuz? Diye sorulunca:
“Savaş sosyal bir olaydır. Oysa sünnetin zaruri bir sebebi de yoktur!”Diye savunması da yerinde görülmeyerek, Arap Mahkemesi kararı ile boynu vurulduğu gibi, okumakta olduğu kitap ta yine ol mahkeme kararı ile yaktırıldı. Arap’ın Müslüman olanları sünnete zorlaması, Müslümanlıktan geri dönmeleri önlemek içindi. Enver Behnan Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar tarihi, s.392.
Kılıçla kabul ettirilen yeni din; ustura ile de korkutulup sağlamlaştırılmıştır.
Bilimsel olarak, ustura ile kesilerek toprağa gömülen penis kılıfının sayılamayacak kadar çok faydaları kanıtlanmıştır. Erkeklerde erken boşalmanın en büyük nedeni, sünnetle Kelaynak kuşunun başı gibi çırılçıplak kalan, penis başının kadın vücudunun sıcaklığını hisseder etmez şoke olmasıdır! Vücut ısısının dışında kalan direk sürtünmelerle sertleşen, nemini yitiren penis başı, sıcağı algılayınca ne yapacağını bilemez bir hale gelerek erkenden kusmaktadır! Sünnetle, insan vücudundan bir parçanın kesilip atılmasının hiçbir savunması yoktur. En mükemmel bir surette ve korumalı olarak yaratılmış bir uzvun, kör bir inanç ve iştah kabartan bir gelir uğruna vahsice kurban edilmesinin hiçbir dini dayanağı da yoktur.Hangi hayvanın maslahatı kılıfsızdır!
Doğmuş ve doğacak olan erkek çocuklarımızı, bu çok ilkel vahşetten korumak, hem Tanrı’ya, hem Doğa’ya saygımızın ve insan olmamızın onurunun gereğidir. Sayın vahşet eylemcilerimiz ve Sayın seyircilerimiz!
Takvim gazetesi,28 Eylül 2005.Prof.Dr. Zekeriya Beyaz:
“Erkek çocukları sünnet ettirmek, dinimizin olmazsa olmazı şartı mı? Almanya’da, Hıristiyan doktorlara sünnet ettirsek olur mu? Sünnetin özel bir duası var mı?”
“Cevap: Erkek çocukları sünnet ettirmek, adından da anlaşılacağı gibi sünnettir/Hoca sünnet kelimesinden yanılıyor. Ostüzü./Hem de Hz. İbrahim’in sünnetidir. İslamın olmazsa olmaz şartı değildir. Bir insan sünnetsiz olsa da müslümandır. Ancak sünnet çok önemlidir. Bazı örf ve adetler, bazı sünnet ve dini gelenekler, toplumsal hayatta büyük önem kazanır mesela, Müslümanla’ın bayraklarına saygı göstermeleri bir örf ve adettir!//Yahu Hoca bayrakla çocuğunun pipisinin ucunun ne alakası vardır!//Haydi buyurunuz şeyin şey namazına!
Hürriyet gazetesi,02 ağustos 2007:Penisinden ameliyat olan çocuk öldü!”Pamukkale üniversitesi Hastanesi’nde(PAÜ) penis ameliyatı geçiren 2 yaşındaki Ali Rıza Dağcı, yapılan iğnenin ardından kalp krizi geçirdi. Kalbi iki kez çalıştırılan Ali Rıza 18 saat sonra hayatını kaybetti’
25 Temmuz 2007 sabah gazetesi, Günaydın: Toplu sünnet şölenine katılan E:K: kendisi gibi 300 çocukla birlikte sünnet edildi. Ardından fenalaşarak hastaneye kaldırılan küçük çocuk, cinsel organını kaybetti!”PS: Olsun, var olmayan dini vecibesi yerine getirildi ya!

                   OSMAN TÜRKOĞUZ
                   osmanturkoguz@gmail.com
                    İzmir;2 mayıs 2010
                                          SÜNNET/2
                    Sünnet ile ilgili yazımdaan haoşlanmayan dini bütünler oldu!Telefon numaram da gizli değildir.0 232 2460646'dır.Sünnet olayı üzerine kurulmuş olan dini sapıklıkların üzerine gitmeyi bir insanlık borcu saymaktayım.
1976 senesinde ;Birleşmiş Milletlerin bir bursunu kazanarak Cenevre'ye,iki aylık  BARBİTÜRİK/Keyif verici maddeler/kursuna gitmiştim.35 millete ait kursiyerlerin en kıdemlisi ben olduğum için bana özel ilgi göstermişlerdi.Afrika'dan gelen kursiyerlerin kafalarında demir taraklarla yapılmış derin çizgiler vardı.Bunun sebebini sorduğum da Polis okulu müüdürü bir Zenci arkadaşımdan şu yanııtı  almıştım:
"Uluslaşma sürecindeki bir toplumda,kabile asabiyeti.Başka kabilelerce çalınmayı önlemek!"demiişti ve gülerek te."Yahudilerde ve Müslümanlarda süğnnet geleneği ne ise işte o;bir bireyi toplumunun işareti ile damgalamak!"Demişti.  
Oğuz boylarının   Ongunları ve Hayvan damgaları,ayrı,ayrı belirtilmişti.demirden harfler ve işaretler ateşte kızdırılarak hayvanların böğürlerine bastırılıp yakılırdı.Ülkemizde hayvan hırsu*ızlığını önlemeye yönelişk bu gelenek hala sürdrürülmektedir.Bir çok Müslüman ülkesinde Kadınlkar da 4/12 yaşlarında sünnet edilerek zevk alma organları olan Klitorisleri kesilmektedir.Bu nedenle de ölenler,sakat lkalanlar da çok sayıda olmaktadır.Klitorisleri kesilen kadınlar cinsel birleşmeden zevk alamamaktadırlar.Onlar için cinsel birleşme ağır bir külfet olamaktadır.
Şimdi;dini bütün büyük Bilginlerimize,ulemamıza sormaktayım: Müslüman Kadınlarına yapılmakta olan bu iğrenç vahşetin dayanağı neresidir?      Bazıislam ülkelerinde de sünnet erkekler için bir faciadır:Peniisin başındaki 20.000 zevk hüçresini taşıyan,pesisi ıslak ve ılık tutan parça kaeilip atılmamaktadır:Bir erkek dayanıklığını da göstermesi için penisin derisi de baştan sona soyulmaktadır. Bu ameliye sonunda ölenler de şehit sayılmaktadır.Bu adamlar,derisi yüzük penisleriyle cennette maslahatına bağlanan Kadın,huri ve gılmanlarla ne yapsın!Sağ kalanlar da ömürleri boyunca yaralar içinde cinsel birleşme yapamamaktadırlar.bedeli de bu olmaktadır.
SÜNNET.BİR UZVU YARIM İŞLEV YAPAR HALE KOYMAKTIR!  
SÜNNET:TANRIMIZIN HATALI YARTMIŞ OLDUĞU UZVU DÜZELTMEKTİR!
SÜNNET:AÇIKGÖZLERİ ZENGİN ETMEKTİR.Saygılarımla.                                                                                                            OSMAN TÜRKOĞUZ  
 osmanturkoguz@gmail.com
 Çeşmealtı;05 Haziran 2012.  Tekrar.                                                      
              ARAPLAŞTIRMANIN İPUÇLARI, VE TÜRK KADINLARI!                                                                    Dini masallara indirgemek.”Dinlerin kökenlerinde Cinayetler, Soygunlar ve Katliamlar vardır!”Yazıma yalınız küfürlü Dindarlarımız ve Kindarlarımız, sahte adlarla, bol küfürle ve dahi hakaretle karşılık vermişlerdi. Ben,tüm Müslümanların Tanrımızdan akıllı yerine koymuş olduğu Hz Musa’nın bir kitlesel kadın öldürme emrine Tevrat’tan alıntı yaparak bilgi vermiştim. Ben gerçekleri yazsam Allah ve Din ile aldatanlar ayağa kalkmaktadırlar. Atatürk’ten korkanlar Partisinin görevinden uzaklaştırdığı gerçek din bilgini Onurlu ve Nurlu kadınımız Sayın Ayşe Sucu Han’ımı okuyalım.Sayın Ayşe SUCU HAN’IM,04 Haziran 2012 tarihli Sözce’deki köşesinde şöyle yazmıştı: “Hikâyelerle anlatılan din.” “Kadim gelenekte,kutsala ilişkin anlatılarda Mitoslar geniş yer tutar.Tevrat,İncil ve Kuran’ın yanı sıra,Peygamberlerin ve önemli şahsiyetlerin hayat hikâyelerinde,mecazlar,metaforlar ve tasfirler hayli fazladır.İnsanı eğiten ve yönlendiren bu öğretiler,kimilerince liberal bir okumayla gerçek kabul edilirken,kimilerince ise hakikat üzerine düşünme,ders çıkarma,yaşamı anlamlandırma olarak kabul edilir.Hassas bir konu olan bu durum,dini paradigmaları da şekillendirmiş ve çeşitlendirmiştir. Ancak özellikle toplumların bozulma dönemlerinde, efsanevi bir din anlayışının, kıssalar ve hikâyeler üzerine kurgulanmış öğretilerin öne çıkarttığı görülür. Günümüzde olduğu gibi. Mecaz ve metaforlarla süslenmiş menkıbelerin, insanlık hafızasında var olduğu bir gerçektir.Kur’an da böyle bir dilin içine doğarak ,ortak bilinci ,kolektif hafızayı canlı tutar.Bu;Kur’anın orijinal yeni bir şey getirmediğini,var olan ve fakat bozulan değerleri yeniden idraklere sunduğunu ve bunlar üzerinden düşünülmesi gerektiğini gösterir.Ancak ne yazık ki,biçimci yaklaşım,bu alanda da öylesine etkili olmuştur ki;mecazlar çoğu zaman gerçek olarak algılanmıştır.” “Diyanetin vaazları ve mistik hikâyeler” “Bir başka husus,vaazları ve dini, sohbetleri mitoloji rengine büründürmek,kendisi başta olmak üzere peygamberlerin hayatlarına insanüstü argümanlar yüklemek….!” “Yine öyle anlatılar vardır ki; İslamın temel prensipleriyle okuduğunda, sorunlar oluşturmaktadır. Mesela, namaza ilişkin şu yaygın hikâye, camilerde,sohbetlerde mutlaka anlatılır:Miraç gecesinde,Hz.Peygamber,Cebrail ile semaya yükselir.Adem,İdris,İsa ve İbrahim başta olmak üzere bazı peygamberlerle konuşur.Yüce Allah katından dönüşünde,Hz. Musa ile karşılaşır.Hz. Musa Hz. Peygambere sorar:”Allah ümmetine ne farz kıldı?”Elli vakit namaz!” Deyince Hz. Peygamber; Hz. Musa,”Rabbine dön ve vakitleri indirmesi için yalvar, çünkü buna insanlar takat getirmez, der. Hz. Peygamber döner ve 50 rekâtın bir kısmını indirtir. Hz. Musa, yine rakamı fazla bulur;”buna da ümmetin dayanamaz, tekrar geri dön ve münacat er Rabbine!”Der. Rivayetlere göre üç, beş, hatta daha fazla, bu gidiş ve gelişler olur ve 5 vakte kadar namaz indirilir.Hz.Musa’nın bunu da fazla bulduğu,ancak Hz. Peygamberin “artık utanır oldum”dediği söylenir.” “Bazı İslam alimlerince uydurma olan,buna benzer pek çok kıssa,din dilinin zeminini oluştururlar!..”Sayın Ayşe SUCU Bu masalda,Hz.Musa’Tövbeler olsun,hem Allah’tan hem de Hz. Muhammet’ten çok akıllı ve çok ta merhametli olmuyor mu! Bendeniz bu durumu kime sordumsa,”karıştırma ve sadece inan ve iman et!”Nasihatini aldım! Peki,” Hz. Muhammet’e hitabeden Sen yalınız tebliğe memursun.”Ayeti var mı?/5’inci Maide Suresinin 67’inci ayeti/Bal gibi var. Beş vakit namazın ümmeti için ağır olduğunu, utandığı için de Ulu Tanrımızın huzuruna çıkamadığını söyleyen Hz.Muhammet değil mi!Namazların Farzları 17 rekat!Namazların sünneti de 21 rekat!Bu nasıl izah edilir ey!Kendinden menkul Ulemalarımız ve Küfürbazlarımız! Şimdi de gelelim daha önce iddia ettiğim tarihi olaylara! Kimden: yaptıkları kötülükleri ve döneklikleri, uzun, uzun anlatmakta; Tanrı’nın nimetlerini inkâr ederek, Musa peygambere de bin bir zorluk çıkardıklarını sayıp, dökenler,Müslümanlıktan sonra da diğerdin mensuplarına cennetin kapılşarını kapatırlar;Hz.Musa'yı da Ulu Tanrımızın kapıcıbaşı yaparlar!
İSLAM ÜLKELERİNDE KADINLARIN SÜNNETİ!
  28 İslam ülkesinde 136 797 440 kadının sünnet edildiğini BM.Sağlık Örgütünün raporlarından öğrenmekteyiz.Her sene 3.000.000 kadında sünnet edilmektedir.Bunların yarısı Mısırlı  ve Etopyalı kadınlardır.Bu kadınlardan çoğu da kan kaybından ve iyileşmeyen yaralardan ölmektedirler.Sünnetli kadınlar öldüklerinde cennete sünnet edilmiş olarak mı gideceklerdir.Bizim cenneti genelevine çeviren Ulemalarımız bu konuda bizleri aydınlatsalar da cahil kalmasak!Müüslümanlıktan önce de Arap dünyasında kadınların sünnet edildiğini bilmekteyiz.Avusturalya yerlileri Aborjinlerde de sünnet olayı vardır.Bızırı/Kılitorisi/kesilen bir kadın cinsel birleşmeden zevk alamamaktadır.Kadının sünneti onları cinsel etkinlikten alakoymaya yöneliktir.Erkekler içi sıcak bir delik olsun yeter!Kadın nedir ki cinsel birleşmeden zevk alsın!Boş ol!"ersiniz çeker gider!Sosyal güvencesi mi vardır!Daha da olmazsa ;günümüzde ülkemizde ve diğer Müslüman ülkelerde olduğu gibi,bıcak ve tabancadan da faydalanabilirsiniz?Arayanı,soranı mı var!
Meraklı olan Kadınlarımız ve Kızlarımız  İnternete ve Google'e bir girsinler de hallerine ve Mustafa Kemal'e bin şükretsinler.Sayın rNevra Han'ımın yayımlamış olduğu listelerin fotokopisini de sunacağım.Bazı Müslüman ülkelerindeki sünnetli kadın ve kızların miktarlarını vermek isterim.Çok büyük reklemlarla Müslüman olduğu ilan edilen İngiliz Şarkıcı Cat Stevens'in bir itirafı yayımlandı:
Müslümanlığın iç yüzünü daha önceleri bilmiş olsaydım,kesinlikle Müslüman olmazdım!"Gitti mi bu safın şeyinin kesesi! Sudan ve Somali'de Firavun sünneti yapılarak Kadın cinsel organının üst ve alt dudakları da Kılitoris'le beraber kesilmektedir.

Ülke                   Sünnetli kadın sayısı             Toplam kadın sayısına oranı
         Mısır                              27 905 930                          97
         Nijerya                          25 601 200                          40
         Sudan                           12 816 000                          89
         Somali                            5 034 260                           98
         Mali                                 5 155 900                           94
         Kenya                             6 967                                   50    
           Toplam:136 797 440  

           
                                       


1007/KEMİK YALAYANLARDA İRADE VE İTİBAR OLAMAZ!





OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@gmail.com
İzmir;02 Mart 2013.
İleti yazımla birliktedir!
Sürüleştirilen toplumların iradesi,çobanlarının patronlarındadır.Aslanın,kaplanan,tilkinin ve dahi yılanın iradesi olur sürülerin ve sürü gibi yemek çadırlarına doldurulanların iradesi olamaz.
                                   
                                   İKİ SORUYA İKİ YANIT!
Adınız her hangi bir konuda öne çıkarsa,sokak köşelerinde bir çok sorunun da muhatabı olmanız kaçınılmaz olur.Benim şiir yazdığımı bilen Bayanlar,yolda önümü keserek:"Bana bir şiir yazar mısınız?" demektedirler.Her konuda yazmış olduğum yazılarımı okuyanlar da apansız soru sormaktadırlar.Bunlardan birisi de Sayın Ahmet Beydir.  Şeker seviyemi dengeli tutmak için,evimizin ihtiyaçlarının her kalemi için ayrı,ayrı sokağa çıkmaktayım.Sayın Ahmet Bey,ne zaman sokağa çıkacağımı hesaplar ve soru sormak için de pusuya yatar.Geçen gün bir raslantıymış gibi yoluma çıktı,elimi sıkıca tuatarak:
"Sayın Komutanım;size iki sorum var.Hemen yanıtlarını da istiyorum!"Buyurdu.Ve ekledi:Biirinci sorum şudur:Siz,bir yazınızda Adnan Menderes'in yanılgısı,Jean Jacgue Rousseau'nun,Cenevre şehri için üretmiş olduğu  Genel irade teorisine sarılmasındaydı!"Yazmıştınız.Bu genel irade ne demektir?Ülkemizde Genel İrade demek;Atatürk Devrim ve Çağ düşmanlarının iradelerinin toplanması demekti."Dedim."Anlayamadım amma,ikinci sorumu da sorayım:"Milli irade ne demektir?"Dediler.Sayın Ahmet Beyimiz; bunun çok çeşitli tanımı vardır,alatayım dedim ve eydirdim:
  "Milli İrade;az gelişmiş,yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin yanı sıra stratejik durumu da çok önemli olan ülkeler için USANIN ve Vatanhainlerinin iradeleri demektir."
"Mili irade,  koyun sürüsü haline getirilmiş bir toplumu masallarla ve din ile aldatan Çobanın patronunun iradesi demektir!  "
"Milli irade;Onbaşı Adolf Hitlerin,Benito Mussolininin,Hümeyninin ,   Hikmetyarın ve adamlarının iradesi demektir!"
"Milli irade,Çağdaşlığı ve insanlığı bırakarak,Amerikadaki ağlayan kaçağın;  cennetteki Huri ve Gılmanlar için sakalılların arkasından gitmek demektir!"Şimdilik bu kadar yeterli dedim ve yoluma devam ettim!

1006/TANRISAL HATAYI MI DÜZELTMEK!



OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@hotmail.com
Çeşmealtı;15 Ağustos 2005,Bu yazımı elle yazdıktan sonra çoğaltarak adreslerime postalamıştım.Bilgisayarla da Nisan 2008'de tanışmıştım,Bloguma da 35.000 sahifelik kendi araştırma yazılarımı eklemişim!Hayret!Tek parmakla da taş tutulurmuş!
        SÜNNET!
TANRISAL HATAYI MI DÜZELTMEK!
(Vahşeti, bir uzvu sakatlayarak mı sürdürmek!)
“Evet, biz, insanı en mükemmel bir şekilde,noksansız olarak, yarattık.”Kuran’ı Kerim, sure:95,ayet:5.
"Bilindiği gibi, hadis öğretisine bağlı bütün mezheplerde çocukların sünnet edilmesi olayı vardır, Kur'an öğretisine göre yasak olan bu ve benzeri işlemler, rivayetler dini mensupları tarafından özellikle sünnet ameliyesini fıtrattan saymak suretiyle farz kabul etmişlerdir. Hal bu ki, Kur'an'ı esas alarak olaya baktığımızda bu tür işlemlerin İslâm dininde kabul görmesi mümkün değildir.http://www.doktornevra.com/cinsellik/kadin_ve_sunnet.asp
Uydurma rivayetlerle de, Müslümanların sünnet olması gerektiğini rivayet ettiler. Rivayetlerine delil olarak da peygambere isnat ettikleri hadiste, İbrahim peygamberin seksen yaşında keserle sünnet olduğu rivayeti ile Müslüman olan bir kimsenin derhal sünnet olması gerektiği rivayetidir. İbrahim peygamber için söyledikleri alay etmekten başka bir şey değildir. Sünnet olayının yaygın bir şekilde uygulandığı toplumlarda dahi, bir kimseye baban seksen yaşında balta veya keserle sünnet oldu deseler bunu hoş karşılamaz alay olarak kabul eder. Böyle bir iddiayı İbrahim peygambere yakıştırdılar. Bununla da yetinmediler, kızlarında sünnet olması gerektiği yolunda iddia ve rivayetlerde bulundular."ALINT                                                                                        Büyük Oğlum Cansın, Uşak’ta, ilkokul dördüncü sınıfında iken Hz. Âdem’in kaburga kemiğinden Hz. Havva’nın yaratılmış olduğunu anlatan sınıf öğretmenine bir soru yöneltmiş:
“Öğretmenim; Hz. Âdem ne renkte idiyse Hz. Havva’nın da o renkte olması gerekir. Annem beyaz, babam da beyaz; görmüş olduğunuz gibi, ben de bembeyazım. Tüm insanların, Hz. Âdem ve Hz. Havva’dan ürediğini söylüyorsunuz; iyi amma, Zenciler, Kızılderililer Sarı derililer ve Beyaz derililer nasıl farklı olarak doğdular?”
Sınıf öğretmeni bir sıraya dayanıp kalınca; sorusunu yinelemiş:
“Hz. Âdemin kan gurubu ile Hz. Havva’nın kan gurubu aynı olması gerekir. Kardeşimin kan gurubu babamın kan gurubundan. Benim kan gurubum da Annemin kan gurubundan.%85 bu şekilde olurmuş; babam anlattı. Neden tüm insanların kan gurubu aynı değil? Babam; dünya’da 6008 sekiz küçük,30 çeşit te ana kan gurubu olduğunu anlatıyor.”
Akşamüzeri öğretmen bana geldi; biraz şaşkıncaydı. Yer gösterdim, hatırını sordum. Direkt olarak:
“Sayın Binbaşım, oğlunuza söyleyiniz çetrefilli sorular sormasın; sorduğu sorular karşısında benim bile aklım karıştı!”Dedi ve olayı anlattı. Dedim ki; yaratılış öyküsünü kabul edenler Darvin teorisini de kabul etmiş sayılırlar!Kimselerin haberi yok.
Şimdi Rahmetli olan Küçük oğlum Tansın da,böyle çetrefilli sorular sorarmış:Antakya’da;ilkokul üçüncü sınıfında;toplama ve çıkarma dersinde,sınıf öğretmeni Sayın İlhan Ayda:
“Tansın, sen söyle bakalım; birden bir çıkarsa sonuç ne olur?”Diye sormuş. Şimşek gibi tahtaya fırlayan Tansın; tebeşirle 1-1=2 yazmış ve iki olur öğretmenim!” Demiş. Sayın İlhan öğretmen:
“Açıkla bakalım, biz de öğrenelim!” Deyince:
“Öğretmenim, annem bir; beni doğurdu, yani ben ondan çıktım ettik mi iki!”demiş ve eklemiş:
“Babam ve annem iki ederler. Ben annemden çıkınca da üç etmez miyiz?” Öğretmenim! Akşamüzeri, okul yolu üzerindeki askeri lojmana gelen Sayın İlhan Hanım, gülerek, bu olayı anlattı ve:
“Vallahi, bu çocuk benim aklımı karıştırıyor!”Demeyi de ihmal etmedi.
Din dersleri zorunlu hale getirildiğinden; Oğlanı gönülsüz de olsa, din dersine de kaydettirdik. Din dersi öğretmeni, Ulu Tanrı’mızın her şeyi en mükemmel bir surette ve hatasız olarak yarattığını anlatmış.”Bu anlatmış olduğum şeyler, islamın Yüce kitabı Kuran’ı Kerim’de de böyle anlatılır!”Demiş. Oğlum Tansın, parmağını kaldırarak sormuş:
“Öğretmenim; niçin sünnet oluyoruz? Bu sünnet olma işi kimin emridir?”Din dersi öğretmeni, kendisinden gayetle emin bir surette:
“Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’(sas)’nın emridir. Sünnet kelimesi, o işin, o sözün ve o davranışın Peygamberimize ait olduğunu gösterir.”Diye açıklamasını yaptıktan sonra; anlatabildim mi oğlum?”Diye de sormuş. Sormasına sormuş amma ikinci soru da sınıfın ortasında patlamış:
“Öğretmenim, siz en büyük ALLAH’TIR diyordunuz. Allah’ımızın yaratırken yapmış olduğu yanlışı Peygamberimiz mi düzeltecek? Ben, Tanrımızın yarattığı gibi kalmak istiyorum. Sünnet, münnet ve düzelttirme de istemiyorum!”
Bu sert çıkış üzerine öğretmenin aklı da bir iyice karışır. Benim aklım da, sünnet edildikten sonra bir iyice karışmıştı. Kardeşim ve ben, kör bir jiletle sünnet edilmiştik. İlaç, milaç nerede! Bu sünnet işini başımıza musallat edenlere iyi söz söylememiştik.
Yazılı basınımızda;2005 senesi Ağustos ayında, bir haylice sünnetle ilgili resimli haberler yayımlanmıştı. Basınımız çıplak et reklamından sünnet reklamına iniş yapmıştı. İlginçtir; en uçtakilerin reklamından, erkeklerin en ucunun reklamına inilmişti! Aslına bakarsak, her iki reklam da aynı şeride ait değil midir?
Yine de gazetelerimizden öğrendiğimize göre; sünnet ettirilmek üzere bir hastaneye getirilen dört küçük çocuğu, sünnet yapacak doktorun ricası üzerine, bir hademe sünnet ederek evlerine göndermiş. Kanamaları durmayan çocuklar, aynı hastaneye geri getirilmiş; en çok ağlayan çocuğun pipisine bakan doktorlar hayret ve dahi dehşet içersinde kalmışlar! Çocuğun pipisinin pelidinin başı da kesilmiş. Kibele dinin rahipleri gibi, neredeyse dipten kesilecekmiş! Alelacele mikro cerrahi devreye girerek kesilen
Pelidin başı yerine dikilmiş.
Çok yakın bir zaman önce; bir doğum uzmanı, bir hastabakıcıya yeni doğmuş bir bebeğin göbek kordonunu kesmesi için ricada bulunmuş! Hastabakıcı, bebeğin göbek bağını kesmesine kesmiş amma; ol kız bebeğin parmaklarından birisini dahi kesmiş. Hastabakıcı, kızın orta parmağını pipisi sanarak kesmiş olamaz mı?
Yine; basınımızda çarşaf gibi renkli resimler: Damperli kamyonlara bindirilerek, sünnet edilmeye götürülen bebeler’ ve yine, bomba gibi bir haber:400 Erkek çocuğu sünnet ettirerek Din’i İslam’a büyük bir katkıda bulunan bir belediye başkanımızın Görkemli fotoğrafı!
Sünnet haberlerinin verilişleri de çok ilginç:
       “ERKEKLİĞE İLK ADIM!”
Sünnet edilmeyenlerin adım atacakları yerleri yok mudur!
Erkekliğe ilk adımı atmak için, ille de bu meretin ucunun kesilmesi mi gerek!
03 Eylül 2005 tarihli Takvim gazetesinden ilginç bir haber:
“Çanakkale’de Müslüman olan bir Yahudi genç, sünnet edildi!”Hoppala! Yahu; bu Yahudiler daha bir haftalık olmadan sünnet edilmiyorlar mıydı?
At üzerlerinde; faytonlarda, taksilerde, damperli kamyonlarda; davul-zurna eşliğinde gezdirilen, prens ve asker elbiseli çocukları gördüğümde; bu sünnet konusunda, dini bütünlerimizi havalara hoplatacak, bir yazı yazayım dedim!
Ne Hz. Muhammed’in ne diğer islam büyüklerinin sünnet edildiklerine dairde bir kayda rastlayamadım! Hz. Ali, amca Oğlu olan Hz. Muhammed’in yanına on yaşında(MÖ:608) gelmiş. Sünnet edildiğine dair bir kayıt yok!
“Hz. Muhammed sünnetli doğmuştur; bu Tanrısal bir lütuftur!” Diyenlere söylenecek sözüm var:”Sünnetli doğmak; kulak kepçesiz ve tırnaksız doğmak gibi bir program eksikliğinden kaynaklanır. Benim şimdi askeri doktor olan bir yakınım var.32 omurga ile doğmuştur.
Antalya’nın bir köyünde de çok ilginç doğumlar olmaktadır: Tüm kadınlar ve erkekler, çift cinsiyet uzvu ile doğmaktadırlar.
Cevizi, bademi, muzu ve her şeyi kabuğu ile yaratan Tanrımız, bazılarına sünnetçilik mi ediyor! Bütün canlılarda, her uzuv verilen görevleri yerine getirmek üzere programlanmıştır. Kaşın, kirpiklerin ve burun içi kıllarının olmadığını bir düşünmek yeterli olur sanırım. Erkeklerde sakal ve bıyıklar süs için yaratılmamıştır. Güneşte ve açık alanlarda iş ve av peşinde koşmak zorunda olan cascavlak bir erkeğin içine düşeceği durumu; denizden yararlanmak için cıscıpıldak sahilde yatanlar iyi anlarlar.
Hindistan cevizi gibi gıda depolarına erişmek için; cıscıpıldak ve sürtünerek ağaca tırmanmak zorunda kalan ilkel erkeğin şeyinde koruma kabuğu olmadığını bir düşünelim yeter. Sürtünerek ağaçlara tırmanan erkek maymunların takımlarını da şeylerinin kabuklu olması korumuyor mu?
Sünnet geleneğinin tarihteki ve dindeki yerine neden bakmıyoruz? Öncelikle, Mitolojiyi açıp, okuyalım:
Kybele—Kibele--;Attis—Adonis--,Anemon—Manisa Lalesi--,Sangarion, Sangariyos maddelerini üşenmeden okumalıyız.
Baştanrı Zeus, DİEU olarak Hıristiyanlığa soyut olarak geçmiştir. Zeus’un anası KİBELE Anadolu doğumludur. Tanrıların vatanı Anadolu’dur. Kibele’nin doğum yeri olarak; Murat dağı, Afyon kalesi ve Manisa’nın adları geçmektedir. Kibele Ana tanrıçadır. Zeus’u, Girit adasındaki İda dağının bir mağarasında doğurmuştur. Kibele, Zeus doğar, doğmaz onu bir mağarada saklar. Çünkü Zeus’un babası doğan çocuklarını hemencecik yemektedir—Zaman—Amalthai adlı bir keçi Zeus’u sütüyle besler. Zeus’un resimlerdeki ünlü kalkanı bu keçinin derisi ile kaplıdır.
Kibele, Sakarya nehrinin oğlu Sangarios’a-Attis& Adonis- âşıktır. Attis, kız kardeşi Sangarion ile evlenince de; Kibele Attis’in aklını başından alır. Aklını yitiren Attis te cinsel organını dibinden tam takım keser ve ölür. Saçılan kanlardan da ANEMON—Manisa Lalesi olur—Yapmış olduğu kötülükten dolayı pişmanlık duyan Kibele; oğlu Baştanrı Zeus’a Atisi diriltmesi için yalvarır. Zeus’ta,çam ağacı olarak Attis’i yeniden yaratır!Attis’in anısına çam ağacından üretilen testilere çam kozalaklarından tıkaç yapılır.Kibele dininde;etrafında tavaf yapılan Kibele tapınağı DİKDÖRTGEN biçimindedir! Kibele rahipleri, bu mabedin etrafında tavaf yaparlarken, vecde gelerek takım ve taklavatlarını dibinden keserek atarlardı! Rahiplerin korkak olanları ve cinsel organlarının işlevini sürdürmesini isteyenleri, cinsel organlarını uç derisini keserek toprağa gömerlerdi! Meni su damlasına benzediğinden, toprağa gömülen deri de toprağın döllenmesini sağlayacağına inanılırdı! Böyle olunca da, her türlü bitkinin devamlılığı sağlanmış olurdu!
HUBEL ve KÂBE, KİBELE’NİN Arapça söyleniş biçimidir! Kâbe’de her hacı namzedi, Kâbe’nin etrafında yedi tur atarak vecd içersinde ibadet ederler!Yedi kutsal bir sayıdır;o zaman Güneşin yedi uydusu bilinmekteydi!
Günümüzde Suriye’de, Attis( Adonis) inancı hâlâ yaygındır!
          Yahudilerde; yeni doğan bir erkek bebek, sekiz günlük iken sünnet edilir. Bu, bir çeşit çocuğa işaret koymak, kafa kesmekten ibaret olan, insanı kurban etme geleneğini üreme organınım şapkasını keserek sürdürmekten ibarettir.(Azra Erhat, Mitolojik Sözlük.)Birde; Hz. Musa, MÖ:1300’lü yıllarda yaşamıştır. Yahudi kavmi mısırlıların taşkıran köleleridir. Çocukları belli olsun diye,pipilerini derisi kesilmiş olamaz mı?
650senesinde;Talas’ta, Emeviler, Türklerin de yardımı ile Çinlileri yenerek, tüm Türk ellerine egemen oldular.
Arap tarikçisi Tabari’nin anlatımına göre:”Emevi Halifesi Ömer İbn’i Abdülaziz-Ölümü MS.720-Horasan’ın fethinden sonra; Emevi komutanı El-Cerrah ibn’i Abdullah’a—Ölümü MS.730---şöyle bir öneride bulunur:
“Eğer, birisi arkanda namaz kılıyorsa, o’nu CİZYE’DEN muaf kıl!”
“CİZYE; Müslüman egemenliğinde bulunan bir ülkede, Müslüman olmayanlardan alınan KELLE vergisinin adıdır!”
Daha sonraları, birçok Türk Cizye ödememek için Müslüman olmuştur. Söz sahibi bir Arap;Emevi komutanı Abdullah’a şöyle bir öneri getirmiştir:
“İnsanlar, sadece CİZYE ödememek için Müslüman oluyorlar! Kanıt olarak sünnetli olmalarını istemelisin!”Bu öneriyi çok beğenen Komutan El-Cerrah, Emevi Halifesine Bağdat’a bu konuda açele bir teklif sunar ve şamar gibi cevabını da hemen alır: Halife Abdullah:
“Tanrı; Hz. Muhammed’i insanları İslam’a çağırması için gönderdi. O’NU sünnetçi olarak göndermedi! Sakın ha”!NİLGÜN, Sünnet, s.55-56.
Müslüman olmak zorunda bırakılan Türkleri sünnet olmaktan kurtaran Emevi Halifesi Ömer İbn’i Abdülaziz’in fermanı, Abbasi Arap devletinin Halifesi tarafından yok sayıldı ve sünnet olmayan Müslümanlar öldürüldü.
MS:535 senesinde; kadını da içersine alan, malda ve mülkte müşterek mülkiyeti savunan Muammere adlı ve kızıl bayraklı bir toplumsal başkaldırı Müslümanları çok uğraştırmıştı. Arap egemenliği döneminde; Halife Harun Reşit’in oğlu Halife Mutasım döneminde;--MS:833—aynı ideolojiyi, kırmızı bayrak altında, Babek adlı birisi ortaya atarak başkaldırdı. Bu hareket, Horasan’a ve tüm İran’a yayıldı. Halife Mutasım, Türk asıllı komutan Afşin Bey’i ayaklanmayı bastırmakla görevlendirdi. Arlarında Babek’in de bulunduğu 250,000 asi öldürüldü ve 7,500 esir de kurtarıldı.
Bu Türk komutanının sünetli olmadığı ve geceleri de, gizli, gizli bir kitap okuduğu ihbar edildi. Derhal açılan soruşturmada Afşin Bey şöylece kendisini savundu:
“Hamdolsun ki müslümanım, sünnetsiz olduğum da doğrudur. Geceleri okuduğum kitap ta; Türk milletinin tarihidir.”Deyince:
“Müslümanım diyorsunuz, niçin sünnet olmadınız?” Sorusuna da:
“İleri yaşlarda Müslüman oldum, Müslüman olmak içinde sünnet olmaya gerek yok. Gereksiz acı çekmek istemedim!”Deyince de:
“Savaşlarda yaralanıp acı çekmiyor musunuz? Diye sorulunca:
“Savaş sosyal bir olaydır. Oysa sünnetin zaruri bir sebebi de yoktur!”Diye savunması da yerinde görülmeyerek, Arap Mahkemesi kararı ile boynu vurulduğu gibi, okumakta olduğu kitap ta yine ol mahkeme kararı ile yaktırıldı. Arap’ın Müslüman olanları sünnete zorlaması, Müslümanlıktan geri dönmeleri önlemek içindi. Enver Behnan Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar tarihi, s.392.
Kılıçla kabul ettirilen yeni din; ustura ile de korkutulup sağlamlaştırılmıştır.
Bilimsel olarak, ustura ile kesilerek toprağa gömülen penis kılıfının sayılamayacak kadar çok faydaları kanıtlanmıştır. Erkeklerde erken boşalmanın en büyük nedeni, sünnetle Kelaynak kuşunun başı gibi çırılçıplak kalan, penis başının kadın vücudunun sıcaklığını hisseder etmez şoke olmasıdır! Vücut ısısının dışında kalan direk sürtünmelerle sertleşen, nemini yitiren penis başı, sıcağı algılayınca ne yapacağını bilemez bir hale gelerek erkenden kusmaktadır! Sünnetle, insan vücudundan bir parçanın kesilip atılmasının hiçbir savunması yoktur. En mükemmel bir surette ve korumalı olarak yaratılmış bir uzvun, kör bir inanç ve iştah kabartan bir gelir uğruna vahsice kurban edilmesinin hiçbir dini dayanağı da yoktur.Hangi hayvanın maslahatı kılıfsızdır!
Doğmuş ve doğacak olan erkek çocuklarımızı, bu çok ilkel vahşetten korumak, hem Tanrı’ya, hem Doğa’ya saygımızın ve insan olmamızın onurunun gereğidir. Sayın vahşet eylemcilerimiz ve Sayın seyircilerimiz!
Takvim gazetesi,28 Eylül 2005.Prof.Dr. Zekeriya Beyaz:
“Erkek çocukları sünnet ettirmek, dinimizin olmazsa olmazı şartı mı? Almanya’da, Hıristiyan doktorlara sünnet ettirsek olur mu? Sünnetin özel bir duası var mı?”
“Cevap: Erkek çocukları sünnet ettirmek, adından da anlaşılacağı gibi sünnettir/Hoca sünnet kelimesinden yanılıyor. Ostüzü./Hem de Hz. İbrahim’in sünnetidir. İslamın olmazsa olmaz şartı değildir. Bir insan sünnetsiz olsa da müslümandır. Ancak sünnet çok önemlidir. Bazı örf ve adetler, bazı sünnet ve dini gelenekler, toplumsal hayatta büyük önem kazanır mesela, Müslümanla’ın bayraklarına saygı göstermeleri bir örf ve adettir!//Yahu Hoca bayrakla çocuğunun pipisinin ucunun ne alakası vardır!//Haydi buyurunuz şeyin şey namazına!
Hürriyet gazetesi,02 ağustos 2007:Penisinden ameliyat olan çocuk öldü!”Pamukkale üniversitesi Hastanesi’nde(PAÜ) penis ameliyatı geçiren 2 yaşındaki Ali Rıza Dağcı, yapılan iğnenin ardından kalp krizi geçirdi. Kalbi iki kez çalıştırılan Ali Rıza 18 saat sonra hayatını kaybetti’
25 Temmuz 2007 sabah gazetesi, Günaydın: Toplu sünnet şölenine katılan E:K: kendisi gibi 300 çocukla birlikte sünnet edildi. Ardından fenalaşarak hastaneye kaldırılan küçük çocuk, cinsel organını kaybetti!”PS: Olsun, var olmayan dini vecibesi yerine getirildi ya!

                   OSMAN TÜRKOĞUZ
                   osmanturkoguz@gmail.com
                    İzmir;2 mayıs 2010
                                          SÜNNET/2
                    Sünnet ile ilgili yazımdaan haoşlanmayan dini bütünler oldu!Telefon numaram da gizli değildir.0 232 2460646'dır.Sünnet olayı üzerine kurulmuş olan dini sapıklıkların üzerine gitmeyi bir insanlık borcu saymaktayım.
1976 senesinde ;Birleşmiş Milletlerin bir bursunu kazanarak Cenevre'ye,iki aylık  BARBİTÜRİK/Keyif verici maddeler/kursuna gitmiştim.35 millete ait kursiyerlerin en kıdemlisi ben olduğum için bana özel ilgi göstermişlerdi.Afrika'dan gelen kursiyerlerin kafalarında demir taraklarla yapılmış derin çizgiler vardı.Bunun sebebini sorduğum da Polis okulu müüdürü bir Zenci arkadaşımdan şu yanııtı  almıştım:
"Uluslaşma sürecindeki bir toplumda,kabile asabiyeti.Başka kabilelerce çalınmayı önlemek!"demiişti ve gülerek te."Yahudilerde ve Müslümanlarda süğnnet geleneği ne ise işte o;bir bireyi toplumunun işareti ile damgalamak!"Demişti.  
Oğuz boylarının   Ongunları ve Hayvan damgaları,ayrı,ayrı belirtilmişti.demirden harfler ve işaretler ateşte kızdırılarak hayvanların böğürlerine bastırılıp yakılırdı.Ülkemizde hayvan hırsu*ızlığını önlemeye yönelişk bu gelenek hala sürdrürülmektedir.Bir çok Müslüman ülkesinde Kadınlkar da 4/12 yaşlarında sünnet edilerek zevk alma organları olan Klitorisleri kesilmektedir.Bu nedenle de ölenler,sakat lkalanlar da çok sayıda olmaktadır.Klitorisleri kesilen kadınlar cinsel birleşmeden zevk alamamaktadırlar.Onlar için cinsel birleşme ağır bir külfet olamaktadır.
Şimdi;dini bütün büyük Bilginlerimize,ulemamıza sormaktayım: Müslüman Kadınlarına yapılmakta olan bu iğrenç vahşetin dayanağı neresidir?      Bazıislam ülkelerinde de sünnet erkekler için bir faciadır:Peniisin başındaki 20.000 zevk hüçresini taşıyan,pesisi ıslak ve ılık tutan parça kaeilip atılmamaktadır:Bir erkek dayanıklığını da göstermesi için penisin derisi de baştan sona soyulmaktadır. Bu ameliye sonunda ölenler de şehit sayılmaktadır.Bu adamlar,derisi yüzük penisleriyle cennette maslahatına bağlanan Kadın,huri ve gılmanlarla ne yapsın!Sağ kalanlar da ömürleri boyunca yaralar içinde cinsel birleşme yapamamaktadırlar.bedeli de bu olmaktadır.
SÜNNET.BİR UZVU YARIM İŞLEV YAPAR HALE KOYMAKTIR!  
SÜNNET:TANRIMIZIN HATALI YARTMIŞ OLDUĞU UZVU DÜZELTMEKTİR!
SÜNNET:AÇIKGÖZLERİ ZENGİN ETMEKTİR.Saygılarımla.                                                                                                            OSMAN TÜRKOĞUZ  
 osmanturkoguz@gmail.com
 Çeşmealtı;05 Haziran 2012.  Tekrar.                                                      
              ARAPLAŞTIRMANIN İPUÇLARI, VE TÜRK KADINLARI!                                                                    Dini masallara indirgemek.”Dinlerin kökenlerinde Cinayetler, Soygunlar ve Katliamlar vardır!”Yazıma yalınız küfürlü Dindarlarımız ve Kindarlarımız, sahte adlarla, bol küfürle ve dahi hakaretle karşılık vermişlerdi. Ben,tüm Müslümanların Tanrımızdan akıllı yerine koymuş olduğu Hz Musa’nın bir kitlesel kadın öldürme emrine Tevrat’tan alıntı yaparak bilgi vermiştim. Ben gerçekleri yazsam Allah ve Din ile aldatanlar ayağa kalkmaktadırlar. Atatürk’ten korkanlar Partisinin görevinden uzaklaştırdığı gerçek din bilgini Onurlu ve Nurlu kadınımız Sayın Ayşe Sucu Han’ımı okuyalım.Sayın Ayşe SUCU HAN’IM,04 Haziran 2012 tarihli Sözce’deki köşesinde şöyle yazmıştı: “Hikâyelerle anlatılan din.” “Kadim gelenekte,kutsala ilişkin anlatılarda Mitoslar geniş yer tutar.Tevrat,İncil ve Kuran’ın yanı sıra,Peygamberlerin ve önemli şahsiyetlerin hayat hikâyelerinde,mecazlar,metaforlar ve tasfirler hayli fazladır.İnsanı eğiten ve yönlendiren bu öğretiler,kimilerince liberal bir okumayla gerçek kabul edilirken,kimilerince ise hakikat üzerine düşünme,ders çıkarma,yaşamı anlamlandırma olarak kabul edilir.Hassas bir konu olan bu durum,dini paradigmaları da şekillendirmiş ve çeşitlendirmiştir. Ancak özellikle toplumların bozulma dönemlerinde, efsanevi bir din anlayışının, kıssalar ve hikâyeler üzerine kurgulanmış öğretilerin öne çıkarttığı görülür. Günümüzde olduğu gibi. Mecaz ve metaforlarla süslenmiş menkıbelerin, insanlık hafızasında var olduğu bir gerçektir.Kur’an da böyle bir dilin içine doğarak ,ortak bilinci ,kolektif hafızayı canlı tutar.Bu;Kur’anın orijinal yeni bir şey getirmediğini,var olan ve fakat bozulan değerleri yeniden idraklere sunduğunu ve bunlar üzerinden düşünülmesi gerektiğini gösterir.Ancak ne yazık ki,biçimci yaklaşım,bu alanda da öylesine etkili olmuştur ki;mecazlar çoğu zaman gerçek olarak algılanmıştır.” “Diyanetin vaazları ve mistik hikâyeler” “Bir başka husus,vaazları ve dini, sohbetleri mitoloji rengine büründürmek,kendisi başta olmak üzere peygamberlerin hayatlarına insanüstü argümanlar yüklemek….!” “Yine öyle anlatılar vardır ki; İslamın temel prensipleriyle okuduğunda, sorunlar oluşturmaktadır. Mesela, namaza ilişkin şu yaygın hikâye, camilerde,sohbetlerde mutlaka anlatılır:Miraç gecesinde,Hz.Peygamber,Cebrail ile semaya yükselir.Adem,İdris,İsa ve İbrahim başta olmak üzere bazı peygamberlerle konuşur.Yüce Allah katından dönüşünde,Hz. Musa ile karşılaşır.Hz. Musa Hz. Peygambere sorar:”Allah ümmetine ne farz kıldı?”Elli vakit namaz!” Deyince Hz. Peygamber; Hz. Musa,”Rabbine dön ve vakitleri indirmesi için yalvar, çünkü buna insanlar takat getirmez, der. Hz. Peygamber döner ve 50 rekâtın bir kısmını indirtir. Hz. Musa, yine rakamı fazla bulur;”buna da ümmetin dayanamaz, tekrar geri dön ve münacat er Rabbine!”Der. Rivayetlere göre üç, beş, hatta daha fazla, bu gidiş ve gelişler olur ve 5 vakte kadar namaz indirilir.Hz.Musa’nın bunu da fazla bulduğu,ancak Hz. Peygamberin “artık utanır oldum”dediği söylenir.” “Bazı İslam alimlerince uydurma olan,buna benzer pek çok kıssa,din dilinin zeminini oluştururlar!..”Sayın Ayşe SUCU Bu masalda,Hz.Musa’Tövbeler olsun,hem Allah’tan hem de Hz. Muhammet’ten çok akıllı ve çok ta merhametli olmuyor mu! Bendeniz bu durumu kime sordumsa,”karıştırma ve sadece inan ve iman et!”Nasihatini aldım! Peki,” Hz. Muhammet’e hitabeden Sen yalınız tebliğe memursun.”Ayeti var mı?/5’inci Maide Suresinin 67’inci ayeti/Bal gibi var. Beş vakit namazın ümmeti için ağır olduğunu, utandığı için de Ulu Tanrımızın huzuruna çıkamadığını söyleyen Hz.Muhammet değil mi!Namazların Farzları 17 rekat!Namazların sünneti de 21 rekat!Bu nasıl izah edilir ey!Kendinden menkul Ulemalarımız ve Küfürbazlarımız! Şimdi de gelelim daha önce iddia ettiğim tarihi olaylara! Kimden: yaptıkları kötülükleri ve döneklikleri, uzun, uzun anlatmakta; Tanrı’nın nimetlerini inkâr ederek, Musa peygambere de bin bir zorluk çıkardıklarını sayıp, dökenler,Müslümanlıktan sonra da diğerdin mensuplarına cennetin kapılşarını kapatırlar;Hz.Musa'yı da Ulu Tanrımızın kapıcıbaşı yaparlar!
İSLAM ÜLKELERİNDE KADINLARIN SÜNNETİ!
  28 İslam ülkesinde 136 797 440 kadının sünnet edildiğini BM.Sağlık Örgütünün raporlarından öğrenmekteyiz.Her sene 3.000.000 kadında sünnet edilmektedir.Bunların yarısı Mısırlı  ve Etopyalı kadınlardır.Bu kadınlardan çoğu da kan kaybından ve iyileşmeyen yaralardan ölmektedirler.Sünnetli kadınlar öldüklerinde cennete sünnet edilmiş olarak mı gideceklerdir.Bizim cenneti genelevine çeviren Ulemalarımız bu konuda bizleri aydınlatsalar da cahil kalmasak!Müüslümanlıktan önce de Arap dünyasında kadınların sünnet edildiğini bilmekteyiz.Avusturalya yerlileri Aborjinlerde de sünnet olayı vardır.Bızırı/Kılitorisi/kesilen bir kadın cinsel birleşmeden zevk alamamaktadır.Kadının sünneti onları cinsel etkinlikten alakoymaya yöneliktir.Erkekler içi sıcak bir delik olsun yeter!Kadın nedir ki cinsel birleşmeden zevk alsın!Boş ol!"ersiniz çeker gider!Sosyal güvencesi mi vardır!Daha da olmazsa ;günümüzde ülkemizde ve diğer Müslüman ülkelerde olduğu gibi,bıcak ve tabancadan da faydalanabilirsiniz?Arayanı,soranı mı var!
Meraklı olan Kadınlarımız ve Kızlarımız  İnternete ve Google'e bir girsinler de hallerine ve Mustafa Kemal'e bin şükretsinler.Sayın rNevra Han'ımın yayımlamış olduğu listelerin fotokopisini de sunacağım.Bazı Müslüman ülkelerindeki sünnetli kadın ve kızların miktarlarını vermek isterim.Çok büyük reklemlarla Müslüman olduğu ilan edilen İngiliz Şarkıcı Cat Stevens'in bir itirafı yayımlandı:
Müslümanlığın iç yüzünü daha önceleri bilmiş olsaydım,kesinlikle Müslüman olmazdım!"Gitti mi bu safın şeyinin kesesi! Sudan ve Somali'de Firavun sünneti yapılarak Kadın cinsel organının üst ve alt dudakları da Kılitoris'le beraber kesilmektedir.

Ülke                   Sünnetli kadın sayısı             Toplam kadın sayısına oranı
         Mısır                              27 905 930                          97
         Nijerya                          25 601 200                          40
         Sudan                           12 816 000                          89
         Somali                            5 034 260                           98
         Mali                                 5 155 900                           94
         Kenya                             6 967                                   50    
           Toplam:136 797 440  

           
                                       


İzleyiciler

Blog Arşivi