OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir; 18 Ekim 2012.
DÜK WELLİNGTON’U YENMEK!
YA DA
VİYANAYA GİRMEK!
ÇAKALLARIN ASLANLA BOY ÖLÇÜŞMESİ!
İlgi: ”Halk, Delilerden Ne
Dâhiler Çıkarır!” Osman Türkoğuz.
Dük Wellington; 18
Haziran 1815 tarihinde; Belçika’nın Waterloo köyünde, Napolyon Bonapart’ı yenen
İngiliz Komutanıdır.
Bu zafer üzerine çok
ünlenmiş ve İngiltere İmparatorluğunda başbakanlığa getirilmişti.
Bir gün; yanındaki çok
sayıdaki atlılarla bir çiftliğin yoluna girmişti. Çiftliğin giriş kapısına
ulaştıklarında, önlerine On yaşında bir çocuk dikilerek:
“Burası bize ait
özel mülkiyettir, buraya giremezsiniz!” Dediğin de; Dük Wellington:
“Ama ben, Dük
Wellington’um;” demişti.
Çiftlik sahibinin oğlu
da:
“Dük Wellington
olmanız buraya girmenizi gerektirmez!” Demiş, kafile de gerisin, geriye
dönmüştü.
Delikanlı, büyük bir
zafer kazanmışçasına babasına koşarak:
“Baba, Waterloo’da
Napolyon’u yenen Kahraman Dük Wellington’u mağlup ettim, Çiftliğimize sokmadım,
gerisin geriye döndürdüm!” Demişti.
Dük Wellington, İngiliz
gücü ile Napolyon’u yenmişti. On yaşındaki çocuk ta Hak ve Hukukun gücü ile Dük
Wellington’u yenmişti.
İngiltere’de Haklı olan
güçlüdür; Doğu İslam ülkelerinde de Güçlü olan ve kendisi güçlü sanılan sürekli
olarak haklıdır.
Şimdi de örneklerimize
dönmek istiyorum:
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa: (1633/1683)
Alıntıdır.
”Türk olup Merzifonlu Oruç Bey adında, Bağdat
seferi sırasında Şehit düşen bir tımarlı sipahinin oğludur, Köprülü Mehmet paşa
tarafından, Oğlu Köprülü Fazıl Ahmet Paşa ile birlikte, yetiştirilmiş ve himaye
edilmiştir. Birçok kere çeşitli görevlerde bulunmuş, Paşalığa ve vezirliğe
terfi ettirilmiştir.
1044H.- Fazıl Ahmet Paşa'nın 1087 H.-1676 M. de vefatı üzerine
mühr-i hümayun, Kara Mustafa Paşa'ya verildi; sadaret kaymakamı sıfatıyla
hükümet işlerini uzun seneler gördüğü için işlerde bir aksaklık olmadı; kendisi
şöhrete hırslı olduğundan kayınpederi ve kayın biraderi gibi ün almak
istiyordu. Bu yüzden ve hiç yoktan Avusturya seferini açtı.
Viyana bozgununu müteakip Belgrad'a döndükten sonra
idam edildi (1095 Muharrem 6 ve 1683 Aralık 25); başı Edirne'de Sarıca Paşa
Camii hazinesindedir.
Merzifonî Kara Mustafa Paşa zeki,
idaresi iyi, azim sahibi, işten anlar değerli bir devlet adamı olmakla beraber
paraya hırslı, asabi, kendisini beğenmiş ve kinci olduğundan bu halleriyle epey
düşman kazanmıştı; bilhassa kızlar ağası Yusuf Ağa ile büyük imrahor Boşnak
Sarı Süleyman Ağa -ki sonradan vezir-i azam olmuştur- baş düşmanı olup bu iki
şahıs, Kara Mustafa Paşa'nın yetiştirdiği sadaret kaymakamı Kara İbrahim
Paşa'yı sadaret vadiyle Efendisi aleyhine tahrik ile Merzifonlunun katline
hatt-ı hümayun almışlardır.”
İncelenen olaylara, gerek Türk ve gerek yabancı
kaynaklara göre Merzifonlu Kara Mustafa Paşa otorite sahibi olup sevk ve idare
kabiliyeti ile bozgunu durdurup felâketi önleyecek kudrette idi. Hatta Budin
valisi ihtiyar vezir İbrahim Paşa'yı katledeceği esnada İbrahim Paşa:
-"Bu adam benim
düşmanım olup bir an evvel beni öldürmek istiyor; lâkin bu ana kadar devletin
ekmeğiyle yetiştiğim için padişahımızdan rica ederim ki başarısızlık
kabahatiyle vezir-i azamı öldürmeyerek bu işin hüsn-i suret bulmasını yine ona
bıraksın, bundan gayrisi bu işin üstesinden gelemez" sözleriyle düşmanı olan Kara Mustafa Paşa'nın ehliyetini beyan
etmiştir.
Filhakika Kara Mustafa Paşa'dan sonra
yerine gelen serdarların ehliyetsizlikleri mağlûbiyetin senelerce devamına ve
düşmanın Balkanlar'a sarkmasına sebep olmuştur. Sadareti 7,5 sene olup ölümünde
50 yaşında idi.”
Önce, Sümer devletinin yıkılışına bir göz atalım, sonrasını da konuşacağız.
Sümerler insanlık âlemine her yönleriyle örnek olmuş bir Antik çağ toplumudur Sümer
devleti, Site Şehir devletlerinden oluşmaktadır. Komşuları Akadlar eti bile
çiğ, çiğ yiyen yarı vahşi bir hayat sürmekteydiler. Sümer Krallarının
sarayında, Sümer Krallarına içki sunmakla görevli Sargon adlı bir Akadlı Piçtir.
O devirde, Piçlere, Suyla gelen denilirdi, Sümer Krallarının durumlarını
yakından görerek bunların ilkelliklerinin farkına vardı ve kendisini göstermek
için Altı arkadaşı ile Sümerlere isyan ederek, Sümer şehir devletlerini teker,
teker ele geçirdi. Kendisine de DÜNYA HÂKİMİ unvanını verdi. MÖ:2350. Megolemanisi
O’NU tarihteki yerine oturttu.
Hz.
Musa’nın öyküsü de aynen Sargon’un öyküsüne benzemektedir. Her iki öyküde de
Sümerlerin izlerini bulmak mümkündür. İkisinin arasında Bin seneden fazla bir
zaman farkı vardır. Musa, suyla gelen demektir. Firavun Birinci Seti’nin kızı
Termuthis ile bir Yahudi Mimarın nikâhsız oğlu olduğu da söylenmektedir. Musa,
Amon- Ra Başrahibi ve Dayısı İkinci Ramses’in de muhafız alay komutanıdır. Musa,
Yahudilikle bağlantısını öğrendiğinde, İsrail Yahudi kabilesinin başına geçerek,
onları Mısırdaki köle yaşamlarından kurtarmıştır. Firavunların gerçek kişiliklerini
yakinen bildiğinden, Mısır’dan kaçması onlara kafa tutmaktır. SN. RTE ile Sayın
A.Gül için,”Musa’nın Çocukları” deyimi kullanmıştır. Bu konuda ciddi
araştırmaları ile tanınan Sayın Ergün Poyraz, hâlâ Silivri esir kampındadır. Ama
işin aslına bakarsanız bu deyimi Tayyib Beyimizin Danışmanı Akif beki
kullanmıştı.18 Şubat 2009 tarihli Radikal gazetesinde “Tayip Musa soyundan gelmektedir”diye yazarak bu gerçeği! Tüm dünyaya ve Allah ile aldatılanlara duyurmuştu.
Sonracıma, Aynı danışman “Akif Beki, Tayip’in onayından geçirip, AKP Şanlıurfa
Milletvekili Faruk Bayrak’ın yayınevinde yayınlattığı kitabının 14’üncü
sayfasında ne diyor: ”Tayip Erdoğan Musa Peygamberin soyundan geliyor”Ergün Poyraz, Takunyalı Führer, s.41.”Tayip, ileri derecede şizofrendir.
Her şizofren gibi kurduğu hayallerle yaşıyordu.”S.G.E. S.35.Çok ilginçtir; daha önce Başdanışmanı olan ve şimdi de dünyamızı
turlayan Dış İşleri Bakanımız Sayın Davutoğlu A.Bey de Hz.Davutun soyundan
mıdır acaba!
Farih
Sultan Mehmet’in Dönme ve Devşirme Vezirlerinin oyunları ile Rahmetli Çandarlı
Veziriazam Kara Hail Paşa, Fetihten Kırk gün sonra boğularak öldürülmüştü.
Yerine de Mahmut Paşa, Zağanos Paşa ve Rum Mehmet Paşa sıra ile Veziriazam olmuşlardı.
Rum Mehmet Paşa, Konya’da zulümlerini arttırdıkça, şikâyetler de artmıştı.
Kendisine:”Mehmet Paşa yaptığınız bu zulümler yeter!”Denildiğinde şu yanıtı
almışlardı:”İstanbul’un fethinin intikamı için az bile!”Osmanlı Döneminde
sadece ve dahi sadece Sadrazamların Onu Türk kökenliydi. Adı Üstünde Rum Mehmet
Paşa!
“İNE DİKAMOS PEDİ”
“06 Ocak 2010 tarihli hürriyet
gazetesinin 22’inci sayfasının başlığı”İne dikamos pedi” yani”Bizim çocuk
Erdoğan!”Maçka’ya Rum tarihi kıyafetleri ile gelen ve gösteri yapan Rum grubun
Başkanı Kostaş Alexandridis:”Büyüklerimiz, Sayın Başbakan Erdoğan için”İne
Dikamos Pedi!””Bizim çocuk” der şeklinde konuşmuştur.”Ergün Poyraz, TakunyalıFührer, s.29.
Şimdi, biraz da Ruh hastalıklarından sözedelim:
ŞİZOFRENİ: Erken
bunama (Kreapelin) erken bunamayı 4 bölüme ayırmıştır:
1. Basit
şekil (simple)
2. Hebefrenik
şekil
3. Katatonik
şekil
4. Paranoid
şekil
Bu şekilleri birbirinden ayıran tam ve kesin
bir sınır yoktur. Karışık şekilleri de görülür. Biz burada ortak arazları
kısaca adli tıp bakımından belirtmekle yetineceğiz.
A. Zekâ
Bozuklukları:
1. İdrak: Başlangıçta sakindir. Zamanla
bozulur ve hallusinasyonlar görülmeye başlar.
a. İşitme
hallusinasyonlar çok görülür. Hasta daima fena sözler, gürültüler, tehditler işittiğinden bahseder.
b. Görme hallusinasyonlar: Fena ve
korkunç şeyler görür.
c. Hissi hallusinasyonlar
d. Tad ve koku hallusinasyonlar
2. Şuur ve intibak en son devir olan bunama
devrinde bozulur.
3. Hafıza: Genel olarak bunama devrine kadar
salim kalır.
4. Muhakeme
kusurları fazladır. Daha başlangıçta kendini gösterir. İtisafi, hipokondriak ve büyüklük hezeyanları sık görülür.
5.Tedai-i efkâr (Assaciation des ideas): Çok
erken olarak bozulur. Sözler kelime salatası
(Salade de mot) halindedir.
B. Teessüriyet bozuklukları:
1. Başlangıçtan itibaren
Teessüriyet azalır.
2. Neşelenmesinde ve
kızmasında sebat yoktur.
3. Utanma hissi yok
olmuştur.
4. Sevinecek yerde
üzülür, üzülecek yerde sevinirler
5. Ruhlarındaki zıtlık
yüzlerinde görülür.
C. Hareketlerinde bozukluk:
1. Ağırlaşırlar.
2. Başkalarının
hareketlerini taklit ederler
3. Menfiyet (Negativizm)
vardır.
4. Durup dururken ani bir
akım hareketler yaparlar.
5. Bazen de devamlı olarak
aynı hareketleri yaparlar ve aynı sözleri söylerler.
6. Kendi kendilerine konuşup, dururlar.
D.
Konuşma Bozuklukları:
2. Bir şey sorulunca, tamamen başka bir
cevap verirler.
2. Manasız şeyler söylerler.
E. Yazı
bozuklukları:
Yazıları intizamlı değildir. Garip işaretler
koyarlar. Çok pistirler, pabuçsuz helâya giderler.
F.
Organik bozukluklar:
1. Refleksler
canlıdır.
2. Son devirlerinde bütün
akli melekeleri ve Teessüriyet bozulur. Bu hastalıkta düşüncelerle hareketler
arasında açık bir uygunsuzluk, ani ve ilgisiz bir hareket temayülü vardır.
PARANOYA: Bu,
müzmin sistematize bir vehim halinin tedricen inkişafıdır. Başlıca
karakteristiği hezeyanın değişmez olmasıdır. Hüküm yanlıştır. Fakat bunun
dışında bütün akli melekeler normaldir. Hastalık daha ziyade kâhillerde meydana
çıkar. İrsiyet yüklülüğünün büyük rolü vardır.
Ruhi şok ve hapishane
hayatının tesiri muhakkaktır. Hastalık yavaş, yavaş ve gizli bir biçimde
gelişir.
Etrafındakilere karşı
devamlı bir şüphe ve emniyetsizlik hissederler. Korkak, mütereddit ve
çekingendirler. Ufak bir sebep hastalığın çiçek açmasına sebep olur.
Tefsiri
hezeyanlarda şahıs sabit fikirlerin tesiri altındadır. Zekâ melekesi bu sabit
fikirler için çalışır. Muhakeme tamamıyla sabit fikir etrafında döner. Herkes
ve her şey kendi aleyhlerine tertip ve tasnif edilmiştir. Muhitlerinde
kendileri için iyi niyet ve ilgi mevcut değildir. Komplolar hazırlanmakta,
şeref, haysiyetine, sıhhatine, İktidarına ve hatta hayatına yöneltilmiş
tertipler belirmektedir. Şahıs, önceleri bu kadar itisaf karşısında pek şikâyet
etmez, sadece muhitle olan temasını tehdit eder, kuşkusu yüzünden ve
hareketlerinden bellidir. Daha sonra şikâyete ve himaye aramaya başlar. İşte ve
Dışta himaye bulduğunda akıl ve hukuk dışı adımlar atar. Fakat her teşebbüsünde
hep kinle ve tertiple karşılaştığına inanır. Bu durumda üç türlü reaksiyon
yapabilir.
1. Bütün âlem kendisine
düşman olduğuna göre buna nasıl mukavemet edebilir? En muvafık olan intihar
edip, bu acıdan kurtulmaktadır.
2. Niçin kendisini
öldürsün? Gerekli olan düşmanlarıyla savaşmasıdır. Asıl düşmanı teşhis etmeye
çalışır ve yavaş, yavaş beliren bir çehre üzerinde dikkatini toplar. Ondan
sonra bu şahsa karşı tedbirler almaya yönelir.
3. Yahut da hasta;
herkesin aleyhinde yaptığı çalışmalardan bir zarar görmediğine bakarak bir
gurur duymaya başlar, kişiliği irileşir, kabarır, kendini önemli bir insan,
bazen hükümdar, bazen bir peygamber, hatta bir Tanrı saymaya başlar. Denizlili
Fatma adlı Tayip Erdoğan âşığı bir kadın, çok daha ileri giderek bir dörtlük
yazmış ve şiirlerini bastırtmış olduğu 10.000 kitapta toplamıştır:”Tayibi sevmek, Allah’ı sevmektir/TayibisevmezsenizAllahüzülür!”
Üzülmek, sevmek, kızmak, küsmek, köpürmek, azmak, darılmak, delkten aşağıya
süpürmek ve dahi süpürülmek insanlara özgü bir duygudur. Tanrımızı insan
duygusallığına indirgemek çok maksatlı bir yalancılıktır. Burada, anlatılmak
isteneni bendeniz bal gibi anladım. Ulu Tanrımız üzülmeyeceğine göre, geriye
üzülecek tek Mercii kalıyor>:USA!” “Şizofrenik Kişiliği kabardıkça, herkesle savaşmaya başlar.
Kini ülke dışına taşar, dış devletlerle ve uluslararası kuruluşlarla da dalaşır.
Birleşmiş Milletlere ve Güvenlik Kuruluna da sataşır. Büyüklere sataştıkça
kişiliğinin de büyüyeceğine inanır. Her gün, yeni bir hedef seçerek o hedefe
karşı yeni bir saldırı başlatır. İnsanlara korku ve acı vermekle güçlülüğünü
kanıtlamak ister. Kazıklı Voyvoda Sendromunu sürekli kullanır. Çok Eski tarihli bir Büyük İskender filminde, Büyük
İskenderin Sevgilisi ve en yakın arkadaşı, Büyük İskendere bir söz
söyler:”Büyük olmak, tarihe büyük adam olarak geçmek için bir büyük adamı
öldürmek yeterlidir! Mustafa Kemal Atatürk gibi dünya çapında bir lidere
hakaret etmek ve ona sataşmak onun seviyesine çıkmak sanılmaktadır.”Mardin-Viranşehir yolunun Viranşehir girişinde, büyük
siyah taşlardan oluşan harabe, Asur kışlasına aittir. Viranşehir ve yöresi,
Asurlulara karşı ayaklandıklarında, Asur ordusu tüm yöre halkını ateş
kuyularında yakmıştı. Diyarbakır yöresinde de 3500 kişiyi, kadın, çocuk, Genç,
İhtiyar bir mağaraya kapatarak mağaranın ağzına da duvar ördürtmüştü. Bugün SN.
RTE’NİN uygulamasının bunlardan ne farkı vardır! Tüm Vatansever ve Aydın Türk insanları,
esir kamplarına doldurularak bu kampların ağızları çatma hukuk ve çatma hukuk
dışı sistemlerle kapatılmış. Buraya kapatılanların aileleri de ateş kuyularına doldurulmuştur.
Oğlu ölen Kanserli bir Türk Aydını da, cenaze töreni için verilen 24 saatlik
iznini Nezarethanede Polis gözetiminde geçirmiştir. Bu tip insanların
davranışlarının şiddeti kendisinden ve kendi etnik yapısından saymadığı
insanlara karşıdır.
PSİKOPATLAR YÜKSEK DEJENERELER:
Bunlar ilk yaşlarından beri geçimsiz, anti sosyal
insanlardır. Zekâ kıtlığı göstermezler; fakat kayıtsız egoist, minnet hislerinden
yoksun, çok defa atılgan ve mücadeleci olurlar. Birçokları marazi yalancıdırlar.
Atılgan ve tedbirlidirler. Bir Suriye Taarruzuna karşı zırhlı birliklerimizi
açıkta ve bitişik nizamda sınır boylarına dizdirtir! Cinsi bakımdan soğuk,
tersliğe dönüktürler. Sn.RTE DE çok tedbirli bir USTA yöneticimizdir.
Dostu—Yoktur, Barak Obama’dan başka/ ve düşman saydığı kimselerin her türlü
iletim araç ve gereçlerini dinletmekte ve Milletvekillerinin suç dosyalarını da
baskı aracı olarak, sürekli bir şekilde elinin altında tutmaktadır. Sırasında
son derece mütehevvir ve kindar, sırasında fevkalade korkak ve riyakârdırlar.
İçlerinde adeta ruhi ve teessüri bir enerji vardır
MİTOMANİ: Yalan deliliği
demektir. Bunlar, yalan söylemeden rahat ve huzur göremezler. Bunlar yaptıkları
işin fenalığını biler; fakat kendilerini o işi yapmaktan alıkoyamayan
kimselerdir.
FOBİ’LER: Bunlar, ya her şeyden korkarlar (Pano fobi),
ya da bir şeyden korkarlar (Mono fobi). Hasta tarafından manasızlığı bilindiği
halde defedilemezler.
(Dr.
Şükrü Biostancıoğlu; Adli Tıp Notu, 1957, s. 94-102).Dini Hezeyanların
Psiko-Medikal yönü, Osman Türkoğuz.
Kan uyuşmazlığı da kişilik ve zekâ
bozulmasına neden olmaktadır.
Merzifonlu
Kara Mustafa Paşa da; Köprülü Mehmet Paşa sayesinde çok önemli işlerin başında bulunmuştu.
Osmanlının durumunu da yakından izlemişti Avcı Lâkaplı Dördüncü Mehmet, Haremi
ile Avcılık peşinde koşan, elbisesinin iki tarafına diktirmiş olduğu büyük
ceplerine doldurttuğu incir, üzüm ve bademleri atıştıran bir kimesneydi. İşleri
başkaları görmekte, devletin kaymağını da Osman Oğulları yemekteydi. Çok hırslı
ve para canlısı bir kişilik sahibiydi. Başarılarından dolayı da, kimsenin
önerisine kulak asmazdı. İbrahim Paşanın,”büyük topları geride bıraktık.
Avusturya’nın küçük kalelerini ve palangalarını zaptetmeden ilerlemek başımıza
büyük gaileler açar!”Demesine bile aldırmamıştır. Kırım Hanı Giray’ın
ihanetinden sonra, Polonya ordusu ile çarpışırken, metristeki askerleri de
çekerek düşman karşısına onları da geçirelim!”Önerisini de geri çevirmiştir. Aslında,
Sadrazam ve Serdar’ı Ekrem olarak, Padişah Dördüncü Mehmet’ten Avusturya’ya ait
küçük bir kaleyi zapt etmek yetkisini almıştı. Padişah fermanını dinlemediğine göre,
Kanuninin Viyana başarısızlığını silerek Osmanlı üzerinde bir otorite kurmak
sevdasında olduğu sonucuna varılabilinir. Köprülü Mehmet Paşa ve O’nun oğlu
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa tarafından, Padişaha rağmen, Osmanlı İmparatorluğunu
ayağa kaldırıldığını da yakinen görerek yaşamıştır. Rüşvet karşılığı bir
Hristiyana meyhane açtırdığı meydana çıktığında, suçu Kethüdası Hasan’ın
üzerine atarak, boynunu da vurdurup Padişaha, Mührümü kullanarak içki ruhsatı
vermiştir deyu rapor vermişti. Paraya çok düşkündü. Kendisini çok büyük görmek
Megalomanisi başını cellâda götürtmüştür.
Tarihi
örneklere iyi bir gözle baktığımız zaman bir sistemi, bir devleti yıkan
insanların ortak özelliklerini de görebiliriz. Karl Marks(5 Mayıs 1818/14 Mart
1883)Almanya doğumlu Yahudi asıllı bir bilgindir. DAS KAPİTAL adlı eseri ile
çok eski Ekonomik ve sosyal sistemleri yıkmıştır. Birinci Sargon da Akadlı bir
piçtir ve Koskoca Sümer devletini yıkmıştır. Musa, Mısır’ın ve Antik çağın
inanmış olduğu tanrı inancını kökünden yıkmıştır. Yahudi-Mısırlı kırmasıdır.
Sisteme düşmanlık sistemi yaratanlara düşmanlık olmaktadır. Kızılordu’yu kuran
Çarlık Rusyanın yıkılmasında en büyük emek sahiplerinden birisi olan Lev Troçki
de Yahudi asıllı bir devrimciydi.
Ünlü
Alman Filozofu Arthur Schopenhaur (22 Şubat 1788/21 Eylül 1860),hem Filozof hem
de eğitimcidir, aşka ve kadına dair de yazıları vardır. Bir postahanenin önünde
durmakta olan Siyah renkli bir arabanın arka tahtasında elindeki tebeşiri
kullanarak bir matematik problemini çözmeye çalışırken, hareket eden arabanın
arkasından koşarak problemini çözmeyi sürdürmüştür. Onun da Dinlere ait çok
görkemli bir gözlemi vardır:
“Dinler, ateşböcekleri gibidir: Parlayabilmek
için karanlığa ihtiyaç duyarlar. Tüm dinlerin koşuluğu yaygın olan belirli bir derecede
Cehalettir ki sadece bu havada yaşayabilirler ancak!”Rahmetli Jean Paul Satre de bir gözlemini yayımlamıştı:”Din adamları
sınıfı hiçbir sıkıntıyla karşılaşmamıştır. Din adamları emperyalizmin
uşaklığını yapmıştır!”Soygunların ve Zulmün Nedeni Dinler ve
Din Adamlarıdır, Osman Türkoğuz. Bloğumda var.
Ekonominin en büyük kuralı,”ihtiyaçlar tatmin edildikçe doyarlar,
yerlerini de yeni ihtiyaçlara bırakırlar!”Büyük Filozof, halka bedavadan ne verilirse,
halkın doymayacağını, halkın aç gözlülüğünün sonunda da verecek bir şeyi
kalmayan iktidara karşı ayaklanacağını yazmaktadır. Din adamları, halka hiçbir şey vermeden onu köleleştirmenin ve
sömürmenin de yolunu bulmuşlardır: Dinden yararlanma, dini çıkar için kullanma
ve din ile yığınları kandırma:”En büyük ibadet, Ululemre itaattir”Koyun gibi güdülebilenlere,
Öteki âlemde,72 kadın,100 Huri ve 100 Gılman vardır. Bal akan ırmaklar,
kenarında ellenmemiş ve dillenmemiş, dik memeli 15 yaşındaki kızların ipek
döşeklerde uzandığı ırmaklar vardır.
Mustafa Kemal, İsviçreli Profesör
Picart’ın “Türk Nedir?”Sorusuna vermiş olduğu yanıtta; Türk’ün Doğanın, Güneşin,
Fırtınanın ve Yıldırımın çocuğu olduğunu yazması, Türkün inanç köklerinin
Şamanizm’e varışını ifadeden ibarettir. O,Özbeöz Oğuz soyundandır. Türk ulusunu
tanımlamasını da tüm Hainlerimiz kavrayamamışlardır:
“Ulusal Kurtuluş Savaşını yapan Türkiye Halkına Türk Milleti denir!”Türk’ün
bir sıfat olduğu vurgulanmıştır. Osmanlı, Türk’e düşman; diğer etnik gruplara,
Devşirme ve Dönmelere kucak açmış çağdışında kalmış bir zihniyettir.
Abdülhamit’in Muhafız alayı; Kürt, Arnavut ve Araplardan oluşmaktaydı.
Abdülhamit’in sır kâtibi de bir Araptı. Abdülhamit, Arnavut Bahçıvanını Müşir yapmıştı.
Abdülaziz de bir dövüşü kazanan horoza Osmanlının en büyük nişanını vermişti.
Böyle bir devleti ancak bir Türk yıkabilirdi ve de yıkmıştı da. Türkiye
Cumhuriyetine ve Türk Devrimine karşı olanları da göz önüne almamız gerekmektedir.
Çok fakir ve Türklüğünü kabul edememiş bir kültürden gelen ve dini doğmalarla
ulusçuluğun aleyhinde yetiştirilen, okuduğu dine dayalı okullarda da
Şizofrenisi büyüyen insanlar da hayallerindeki arzuları gerçekleştirmek için
harekete geçerler. Sayın Mustafa Coşturoğlu’nun dediği gibi”Bireysel
Şizofreniyi” Toplumsal Şizofreniye” dönüştürürler. Şizofreniye uğratılmış
toplumla da Çağdaş düşünceyi yok ederek insanlığı karanlığa gömmek isterler.
Bunların destekçileri, dış güçler ve Gayrı Milli Kuruluşlarda toplanmış olan
çağdışı insanlardır. Allah, Din, İman, Para ve Takiyye en güçlü silahlarıdır.
Türkiye
Cumhuriyetine ve Çağdaşlaşmamıza düşman olanların seciyelerini iyice
incelememiz gerekmektedir. Mareşal Gazi Mustafa Kemal:”Benim Türk Milletinden
istediğim tek şey: başının üzerine çıkarmış olduğu kimselerin kanındaki ve
vicdanındaki cevheri incelemekkten bir an bile geri kalmamalarıdır!”
Kalemi ile Taklibi hükümet suçundan sanık olarak Uzun süreden beri,
Silivri esir kampında tutulan Sayın Ergün Poyraz, SN. RTE’NİN Soyağacını yayımlamıştı:
Baba itibari ile Rum; anası yönünden de/Havuli/,kendisinin itirafına göre de
Yahudi asıllı, Gürcüdür. SN. RTE; Gürcü asıllı olduğunu Gürcistan devlet
Başkanı olan USA uşağı Avukata da itiraf etmişti:”Ben de Gürcüyüm!”diyerek!
NORMAL-Lİ:
FR: S.Kurala uygun, alışılagelen. Belirli kalıplara ve ölçülere uygun olan.
Giriş kapıları için 1.75 Metrelik boy normaldir. Zekâ ve kişilik düzeyi
bakımından Normal, Anormal ve Sürnormal sıfatı kullanılmaktadır. Bizim toplumda
bir bekleyiş vardır, Anormale erişmek. Anormali seçeriz, anormal haberler bekleriz.
Toplumumuzu yönetmek için Anormaller, Sürnormali oynamaktadırlar. Bir de türk toplumunda,
yönetime gelen her yönetici yönetimde kaldığı sürece Dâhidir. İçişleri
Bakanımız da olan Korkut Özal’ın, Başbakan Süleyman Demirel’e:”Turgut Özal
dâhidir!”Dediği gazetelerimize de yansımıştı. İttihat terakki’nin
nutukçularından Muallim Naci’ye sorarlar: Enver Paşa mı dâhidir; Cemal Paşa mı
dâhidir!”Deyu. Muallim Naci “Hangisi iktidardadır?” Diye sorduğunda;”Enver Paşa
iktidardadır!”Yanıtını alır ve soruyu yanıtlar:”Enver Paşa dâhidir. Çünkü bizim
ülkemizde iktidarda olanlar dâhidir!”Der.
Ünlü Deli Doktorumuz Mazhar Osman Usman; Gazi Mustafa Kemal Atatürk
ile sohbet ederlerken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kendisine:”Delilik nedir,
nasıl bir şeydir?”diye sorduğunda:”Her insan da delilik vardır.”Yanıtını alır
ve sorar:”Sayın doktor, şimdi ben de deli miyim?”Diye. Mazhar Osman USMAN:”OHO;
sizde de delilik var!”Der. Hayrette kalan Mustafa Kemal:”Neden?”Dediğinde;”Sizde
hem de zırdelilik var. Aklı başındaki bir insan, ZIRDELİ OLMASA, tek başına
dünyaya kafa tutabilir miydi a Paşam!”Der. Günümüzde, her şeylerini ve dahi mevkilerini Mareşal Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’e borçlu olan Aymazlarımız, Mustafa Kemal Atatürk’ü silme yarışına girerek Devrimlerine kafa tutma Ütopyasındalar!
Atatürk sayesinde Kulluktan, Kölelikten ve Cariyelikten Evrensel değerlere
sahip Türkiye Cumhuriyeti vatandaşsı sıfatını kazananlar da Gaflet, Dalalet ve
İhanet uykusundadırlar!
Hadi canım sen de.