27 Kasım 2013 Çarşamba

1184/ATATÜRKÜN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ANLAYIŞI!


                TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV. İZMİR;26 KASIM 2013

         “Mustafa Kemal, Türkiye’ye ait planlarımızın uygulanmasını elli sene geciktirdi: Rokefeller!”Dünyayı yöneten Amerikan Yahudi’si.

                   ATATÜRK’ÜN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ANLAYIŞI

         Birleştirici ve Bütünleştirici, Onurlandırıcı ve Unutturulmuş tarihi geçmişi ile de inanca dayalı Çağdaş Akılcıdır.

         “Ulusal Kurtuluş Savaşını yapan Türkiye Halkına Türk Milleti denir!”

         “Ne Mutlu Türküm Diyene!”

         “Millet; Dil, Kültür ve ideal birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu sosyal ve siyasal topluluktur!”Mustafa Kemal.

         Osmanlı Devleti Türk Harsı ile kurulmuş, imparatorluğa yönelince de Türkten ve Türklükten tamamen kopmuştur. Kavm’i Necibi Arap masalları ve Ümmetçilik politikası ile de çağın dışında kalakalmıştır.14 Temmuz 1789 Fransız devriminin getirmiş olduğu aydınlıktan yararlanan Osmanlı tebaası azınlıklar, Milliyetçilik kavramına sarılarak  Osmanlıdan koparlarken, Osmanlı Ümmetçilik bataklığına iyice gömülmüştür. Ondokuzuncu asır Osmanlı aydınları Ümmetçiliğe karşı Turancılık fikrini savunmuşlardır. Rahmetli Yusuf Akçora:”Bize Osmanlılık ve Ümmetçilik yaramaz bize Türklük gerekir!”Demiş peşinden giden pek olmamış. Abdülhamit’in başını çektiği Ümmetçilik akımına karşı Turancılıkla karşı çıkılmıştır. Abdülhamit, Eğin/Kemaliye/ Said Paşaya:”Paşa, elimden gelse bu halkın dilini Arapça yapardım!”Dediğinde şu çarpıcı yanıtı almıştı:

         “Padişahım, o zaman küçük bir Arap kabilesinin reisi olurdunuz!”Türkçülük tüm Türk unsurlarını bir bayrak altında toplamak olarak algılanmıştır. Rahmetli Ziya Gökalp, Kürtlüğünü

 Ararken Türklüğünü bulmuştur.”Türkçülüğün Esasları’”nı yazmıştır. Türk Ocakları kurulmuştur.      Enver Paşa da tüm Türkleri Osmanlı bayrağı altında toplamak  ütopyasına saplanış, Üç silahşorunu Ortaasyaya genel bir ayaklanma çıkartmaları için göndermiş,İran üzerinden de bir taarruz düşünmüştür.Bir Alman denizaltısı ile ülkemizden kaçtıktan sonra da,Moskova üzerinden türlü numaralar çevirerek sonunda Ortaasya’da genel bir ayaklanma projesine sarılmış,Lakay İbrahim adlı bir gericinin oyununa gelerek onun nezdinde 49 gün gözetim altında tutulmuş ve bilinen sona gelmiştir.Avrupa’da tüm dünya’da kana dayalı KAN Milliyetçiliği gelişmiştir.İngiliz kanına dayalı İngiliz milliyetçiliği ve İngiliz milleti gibi.Bu da ırkçılık inancını Faşizmi ve Nazizm’i getirmiştir.Dünyamızda bu iki örnek variken Mustafa Kemal bunlara hiç itibar etmemiştir.İnanca dayalı milliyetçiliği yaratmıştır. Mustafa kemal ortaya çıkana kadar, Ümmetçilik ve Osmanlıcılık batakları ve dahi Arap hayranlığı 20.000,000 kilometre kare toprağımızın kaybına neden olmuştur.         Daha önceleri Avrupa’da ve Osmanlı hariç tüm dünya’da kan asaletine dayalı  bireysel ve aile asaleti vardı.Almanya’da VON,İspanya’da DON, Fransa’da DÖ(de) İngiltere’de SİR sıfatları kullanılarak bu asaletler anlatılırdı!Fransız İhtilalinden sonra,KAN Milliyetçiliği milletler için ayırımcılık oluşturdu. 

         Mustafa Kemal’in 1923 senesindeki bir söylemini okuyalım:

         “Biz, milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve ilgisizlik göstermiş bir milletiz. Bunun zararlarını fazla faaliyetle telafiye çalışmalıyız. Çünkü tarih, hadiseler ve müşahedeler, insanlar ve milletler arasında, hep milliyetin hâkim olduğunu göstermiştir. Özelilikle bizim milletimiz, milliyetini ihmal edişinin çok acı cezasını çekmiştir. Osmanlı devleti içindeki çeşitli toplumlar hep milli inançlara sarılarak milliyetçilik idealinin kuvvetiyle kendilerini kurtardılar.Biz ne olduğumuzu,onlardan ayrı  ve onlara yabancı bir millet olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık.Kuvvetimizin zayıfladığı anda bizi hor ve hakir gördüler.Anladık ki kabahatimiz kendimizi unutmuş olduğumuzmuş.Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti,hissi,fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle  gösterelim,bilelim ki milli benliğini bulmayan  milletler başka milletlerin avıdır.”

        “Bizim milliyetçiliğimiz, medeni dünyada onun esaslı bir unsuru olarak, insanlığın yücelip yükselmesine  ve bütün dünyayı  mutluluk ve refah  içinde yaşatmaya yönelmiş  bir milliyetçiliktir!”Şükrü Kayanın anlatımı.

30 Ağustos 1924 tarihinde; Dumlupınar Şehitler abidesinin açılışı töreninde yapmış olduğu uzun konuşmasının sonun şöylece tamamlamıştı:        

         “Efendiler; yüzyıllardan beri Türkiye’yi idare edenler çok şeyler düşünmüşlerdir, yalınız bir şeyi düşünmemişlerdir, Türkiye’yi. Bu düşüncesizlik yüzünden Türk vatanının, Türk milletinin uğradığı zararlardan ancak Türkiye’de Türkiye’den başka bir şey düşünmemek suretiyle telafi edebiliriz.”                                           

         “1937 senesinde, Ankara’yı ziyaret eden Romanya’nın Dış İşleri Bakanı Antenescu’ya, Ankara Palas’ta şöyle demiştir: ”Bugün, bütün dünya milletleri, aşağı- yukarı akraba olmuşlardır ve olmakla meşguldürler. Bu itibarla, insan mensup olduğu milletin varlığını ve saadetini düşündüğü kadar, BÜTÜN CİHAN LLETLERİNİN HUZUR VE REFAHINI DÜŞÜNMELİ… Dünya’da ve dünya milletleri arasında SÜKÛN, DÜRÜSTLÜK VE İYİ GEÇİM OLMAZSA, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur. Onun için, sevdiklerime ben, şunu tavsiye ederim. Milletleri sevk ve idare eden adamlar; tabii ilkin kendi milletlerinin varlık ve mutluluğunu isterler. Fakat aynı zamanda, BÜTÜN MİLLETLER İÇİN AYNI ŞEYİ İSTEMELİDİRLER. Bütün dünya olayları, bize, bu durumu açıktan açığa ispat eder; en uzakta zannettiğimiz bir olayın bize bir gün temas etmeyeceğini bilemeyiz. Bunun için, insanlığın hepsini bir vücut ve her milleti bunun bir uzvu saymak icap eder, bir vücudun parmağının ucundaki acıdan, diğer bütün organlar etkilenir. Dünya’nın filan yerinde bir rahatsızlık var ise, bundan bana ne dememeliyiz; böyle bir rahatsızlık varsa, tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla meşgul olmalıyız. Bu olay, ne kadar uzakta olursa olsun, bu esastan şaşmamak lâzımdır. İşte bu DÜŞÜNÜŞ, İNSANLARI, MİLLETLERİ VE HÜKÜMETLERİ BENCİLLİKTEN KURTARIR, bencillik, şahsi olsun, milli olsun daima fena telâkki edilmelidir. O halde, konuştuklamdan şu neticeyi çıkaracağım; tabii olarak kendimiz için bütün gereken şeyleri düşüneceğiz ve icabını yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile alâkadar olacağız. Bir devlet ve milleti idare vaziyetinde bulunanların daima göz önünde tutmaları lâzım gelen mesele budur.” (21)

         Sorbon’da, Yunus Emre için: ” Tüm çağların en büyük filozof halk ozanı”, diyerek, Koca Yunus’un tanıtıldığına tanık olmuştum. O: ”TANRI’DAN, KENDİN İÇİN NE DİLERSEN/GAYRA DA O GÖZLE BAKMALI”. DEMİŞTİR. AYNI ÇAĞDA YAŞAYAN Mevlana da; her dinden, her milletten, her renkten ve her karakterde olan tüm insanlara seslenmişti: GEL! YİNE DE GEL! NE OLURSAN OL, YİNE DE GEL! DİYE. Koca Yunus ondan geri kalır mıydı hiç? O daha yükseklerden ses vermişti: ”YETMİŞİKİ MİLLETİ BİR KABUL ETMEYENLER/ERMİŞ OLSALAR DAHİ KÂFİRDİR.” Onlardan sonra gelen ve Serez’de asılarak öldürülen Simavnalı Şeyh Bedrettin, konuya daha yüksek bir boyuttan bakmıştır: ”Yahudi’sini, Müslüman’ını ve Hristiyanını, cümle insanları Tanrı eşit olarak yaratmıştır. Peygamberler ve din büyükleri bunların arasına nifak sokmuştur.

Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk çok daha yükseklerden, bir insan yüreğinden ve bir Dâhi beyninden bakmıştır.

Türklükle bir yerlere varamayız!”Diyenlere bir çift sözüm var: Türk ve Türklükle yalınız ihanete ve vatan hainliğine ve dahi uşaklığa varılamaz!”

 

 

 

 

İzleyiciler

Blog Arşivi