2 Şubat 2011 Çarşamba

274-İNSANLARA VE CANLILARA VERİLEN DEĞER.

OSMAN TÜRKOĞUZ

osmanturkoguz@hotmail.com

İzmir;11 Ocak 2011.

İNSANLARA VE CANLILARA VERİLEN DEĞERLER!

“Cahil, duyar ve görür hemen değişmez bir hüküm verir.

Militan sloganlara sarılarak öldürür ve ölür.

Aydın da; duyar, görür, araştırır ve soruşturur, kanıtlara göre yargılar ve bir sonuca varır.”

Ünlü Çinli Filozof Konfüçyüs, Çin’de bir eyaletin Adalet Bakanı olduğunda, ilk işi olarak halkın çok sevdiği, çok güzel konuşan bir politikacıyı idam ettirmek olmuştur. Çünkü cahiller ve militanlar böyle bir Madrabazın eline düştüklerinde, Aydınlara ateşlerde yanmak ve o topluma da masallarla yaşamak düşmektedir. Ülkemiz böylesine bir kısır döngüye düşürülmüştür.

Halkımız, Aydın ve Entelektüel geçinenleri dâhil, Doğru-Yanlış metoduna göre her sosyal ve tarihsel soruya yalınız bir tek yanıt vermektedirler.”Yavuz Sultan Selim!” Dediğinizde, kişinin inancına göre iki türlü yanıt alınmaktadır:

1-Çok yiğit, kahraman bir Padişahımızdı.

2-Çok zalimdi,(40.000) Alevi Türkünü kestirdi ve Şah İsmail’i boş yere yendi! Bu yanıttan ötesi Çin setti!

Sultan Abdülhamit? Yine iki türlü ve tek cümlelik yanıt:

1-Kızıl Sultan, Jurnalci başı!

2-Masonların hışmına uğramış, hiç arazi yitirmemiş, Dinimizi öne çıkarmış bir Hakanımızdı.

Benim hesabıma göre, Kıbrıs’ı İngilizlere 04 Haziran 1878 ‘de veren ve zamanı saltanatlarında(243.000) Kilometre kare toprak kaybettiğimiz, kuşkulu ve Ümmetçi ve dahi Arap hayranı çağını kavrayamamış bir Osmanlı Padişahı dediğimde, kavga da hazır olmaktadır.

“Etrafına cami, ağyarına mani!” Bir tanım olmamaktadır. İnsanlarımız, sloganla yaşayıp, bir slogan uğruna da ölmektedirler.

Ülkemizde araştıran, sorunların temellerine inen, dış devletlerin ulusal güvenlik politikalarını bilenlerle hiçbir şey bilmeden,sloganların peşinden gidenler arasında bir kavga sürüp gitmektedir. Bu kavganın kökleri, Damat Ferit’lere ve Sait Molla’lara dayanmaktadır. Hatta Aydın-İktidar sahipleri ve Avam denilerek aşağılananlar arasındaki (1000) yıllık kavgalar yeni bir şekle büründürülerek sürdürülmektedir. Bendeniz; günümüzdeki bu kavgaya” Var olmak ve Yok olmak” kavgası diyorum. Davulun tokmağı başkasının elinde olduğundan sesi de çok çıkmaktadır. Bu tip Madrabazlar toplumu korkutmak ve toplumsal şizofreni yaratmak için sürekli kavgalar yaratmaktadırlar.

Son günlerde,”Muhteşem Yüzyıl!”Dizi filminin ilk bölümünün yayımlanması üzerine, Osmanlının arkada kalmış olan kulları Vekâletsiz İş Görme Aktine soyunarak Birinci Süleyman’ın savunmasına soyundular. Efendim Avrupalılar bile “Muhteşem Soliman!” derlermiş.”Muhteşem Gespy”de derlerdi!

Anadolu’muzda ilk Celali Ayaklanmaları, kimin devri saltanatında ve neden çıkmıştır? İçel’de bir evlek tarlasına (40) Akçe vergi yazılan Türkmen’in şikâyeti üzerine sakalının kılıç ile tıraş edilmesi ayaklanmanın çıkmasına neden olmuştur. Önce Makbul sonra da Maktul olarak ünlenen Sadrazam İbrahim Paşa bu ayaklanmaları, çok sayıda yöneticiyi neden idam ettirerek nasıl bastırabilmiştir?

Bu dönemde; Bolu, Ankara ve Çeşme’de Türk halkı hayvanlarla beraber neden otlamaya çıkmak zorunda kalmıştır? Şimdi Birinci Süleyman’ın kişiliğine bir göz atalım. Yavuz Sultan Selim’in tek oğlu, şımarık ve baba korkusu altında geçen çocukluk. Osmanlının en büyük kahramanı ve dahi en büyük rüşvetçisi olan balı Bey ile evli kız kardeşinin yapmadığı fuhuş eylemleri kalmamış! Ukraynalı Papaz kızı Raksalon ile evlenince aklı başından gitmiş bir kişilik. İkinci Beyazıt’ın damadı Sinan Paşanın kardeşi olan devşirme Hırvat Rüstem Paşa, Hürrem Sultandan doğma Mihrimah Sultanı isteyince, Rüstem Paşa Cüzamlı diye bir tevatür çıkmış. Özel olarak Van’a gönderilen bir Casus, Rüstem Paşa’nın kirli donunun ağında bir bit bulduğunda Kanuni ve de Hürrem Sultan sevinçlerinden öleyazmışlar. Rüstem Paşa Mihrimah Sultan ile evlendiğinde diğer Şehzadelerin suyu ısınmaya başlamıştır. Tarihçiler, Rüstem Paşa’nın ikbaline “Kehle’i İkbal=İkbali Bit yakıştırmasını yapmışlardır. Devrin şairleri de geri kalmayarak olayı şiirleştirmişlerdir: “Olucak bir kişinin bahtı kavi talii yar,”

“Biti dahi mahallinde anın işine yarar. Rüstem Paşa’nın yıldızı birden parlamış;28 Kasım 1544 senesinde Sadrazam olmuştur. Rüstem Paşa, Hürrem ve Mihrimah Sultanlar elele vererek sahte mühürler ve sahte mektuplarla Birinci Süleyman’ı Şehzade Mustafa’nın Kendisini öldürerek tahta geçeceğine inandırmışlardı. Bu oyuna inanan Birinci Süleyman 06 Ekim 1553 tarihinde ve Konya Ereğlisi ovasında --Tokat yakınlarında bir tepede--39 yaşındaki öz oğlunu boğdurtmuştur. Bu faciayı işiten diğer Torunu Şehzade Cihangir de üzüntüsünden ölmüştür. Birinci Süleyman, aynı gün, Yeniçeriler ayaklanmasınlar diye, Rüstem Paşa’yı Sadrazamlıktan azletmiştir. Yeni Sadrazam Kara Ahmet Paşa’yı da basit bir bahane ile Divan’ı Hümayun’un ortasında idam ettirmiştir. Hürrem Sultan ve Kızı Mihrimah Sultanın çalışmaları üzerine Rüstem Paşa 29 Eylül 1555 tarihinde öldüğü tarihe, 10 Temmuz 1561’e, kadar sadrazam olarak kalmıştır. Bu sefer öldürülmek sırası Yiğit Şehzade ve beş oğluna gelmiştir. İran’a sığınan Şehzade Beyazıt ve dört oğlu, Birinci Süleyman’ın göndermiş olduğu dört cellât tarafından boğularak cenazeleri katırlara yüklenerek, Kanuni Süleyman’ın huzuru Hümayunlarına getirilmiştir. Öldürülme sırası Amasya'da anasının yanında bulunan Rahmetli Şehzade Beyazıt’ın iki yaşındaki oğlu Osman’a gelmiştir. Özel olarak gönderilen bir cellât tarafından anasının kucağından kopartılarak alınan Birinci Süleyman’ın torunu Şehzade Osman itina ile boğulmuştur. Şehzadelerin kanlarını akıtmak günah olduğu için özellikle ve genellikle boğdurularak öldürülmekteydiler. Bunun için yağlı kementleri ile Cellât kara Aliler ve yamakları daima hazır bulundurulurdu. En şansız boğularak öldürülme Rahmetli Şehzade Yakup Çelebinin başına gelmiştir. Muharebe meydanlarında bile cellâtlar hazır ve nazır olup, yağlı kement bulunmamaktadır. Bu nedenle Yıldırım Beyazıt, Yakup Çelebiyi bir yay kirişi ile boğdurtmuştur. Rüstem Paşa’nın donuna kadar baktırarak bit olmadığını öğrenerek Ol mübarek Bitli Paşa’nın Cüzamlı olmadığına karar veren Birinci Süleyman; neden oğulları için uydurulan suçları araştırmamıştır! Yanı başında dünyayı soyan ve Mihrimah Sultana günlük (2000) Düka altını harçlık veren Rüstem Paşa’yı neden kontrol etmemiştir? Rüstem Paşa’nın terekesinde saptanan mal varlığına bir göz atmaya ne dersiniz? Bu listeyi uzun boylu yazmayacağım. Belgeler: A-Von Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, c.3.S.448–449. B-Peçevi Tarihi, s.17–18. http://osmanturkoguz.blogspot.com/ No=76.

Gelelim Mareşal Gazi Mustafa Kemal’e; Trapzon’u ziyaretinde bütün mal varlığını Türk Milletine bıraktığı gibi, İş Bankasındaki hesabının kârından da Cumhuriyet Halk partisine ve Türk Tarih kurumuna da pay vermiştir. Yanında yetişen çocuklara ve İsmet İnönü’nün oğullarına da tahsil hayatları boyunca (800) ve (600) Türk Lirası aylık bağlamıştır. Kendisine armağan edilen bir çift Bıldırcın, eteğinin altına sığınınca çok üzülmüş ve kesilmemelerini emretmiştir. Atatürk orman Çiftliğinin yol inşaatı sırasında, yolu genişletmek için kesilen bir İğde ağacının başında hüngür, hüngür ağlamıştır. Yalova’da yapılan binanın çatısına değen Çınar ağacının dalını kestirtmeyerek, köşkü /4,5)metre geri çektirtmiştir. Kimsesiz çocukları Çankaya Köşküne alarak, onları okutmuştur. Ülkemizdeki Gül çeşitlerini Avrupa’dan getirterek O dağıtmıştır.

Bir güruhtan modern bir Ulusu O yaratmıştır. O, BİZLERE SEVGİYİ BIRAKMIŞTIR.

273-KENDİ VERİR TALKINI..

OSMAN TÜRKOĞUZ

osmanturkoguz@hotmail.com

İzmir;02 Şubat 2011.

KENDİSİ VERİR TALKINI,

KENDİSİ YER VATANDAŞIN ANAYASAL HAKKINI!

Sayın Recep Bey, kendisini mihrapta zannederek ne güzel vaazlar vermekte! Mısır halkına ve o’nun 30’uz senelik değişmez ve dahi değiştirilemez Başkanına vermiş olduğu vaazları bir kere daha okuyalım:

1-“Halkının demokratik taleplerine hiçbir iktidar duyarsız kalamaz!”

2-“Demokrasi, halkın sesine, gönlüne sahip çıkmayı gerektirir. Halka gözünü, gönlünü kapatan yönetimler, bilesiniz ki uzun ömürlü olamazlar.”

3-“halkın hiçbir çağrısı karşılıksız kalmaz. Halka rağmen hiçbir iktidar yerinde duramaz.”

4-“TÜRKİYE, MISIR VE TUNUS HALKLARININ YANINDA OLACAKTIR!”

Dikkatinizi önce bir noktaya çekmek isterim:”Sürekli olarak “HALK” sözünü kullanmaktadır. Halk, beirli bir yerde toplanmış olan ve ortak yönleri duygu ve his olan kuru kalabalıktır.”TÜRK HALKI” dediğimizde de TÜRK MİLLETİ anlaşılmaktadır. Milletin; geçmişi, şimdiki hali ve geleceği vardır. Millet, Geçmişten geleceğe taşınan değerlere sahiptir.

Sayın Bay Recep Bey, Mısır’daki “Ah yallemci” bir kalabalığa sahip çıkarak görkemli bir demokrasi nasihati çekmiştir. Yıllardır El Esher imamlarını dinleyen bu kalabalık onun nasihatlerini dinler mi bilemem. Yalınız, içlerinden birisi Sayın Bay Recep Beye şu soruları sorsa:

1*-Bundan senelerce önce; Türkiye’de, TÜRK ULUSUNA MENSUP BEŞ MİLYON AYDIN TÜRK, ANAYASAL HAKLARINI KULLANARAK SİZİN İKTİDARI BIRAKMANIZI İSTEDİKLERİNDE; SİZ:” BİNDİRİLMİŞ KITALAR DEMİŞTİNİZ!

2*-Gece yarısı çıkarmış olduğunuz Anayasanıza, insan haklarına ve evrensel hukuk kurallarına aykırı bir yasa ile de yargılama yetkilerini alt ve üst etmiştiniz!

3*-Gece yarıları ülkenizin en onurlu Aydınlarının evlerini ve iş yerlerini Genç Polis! Ordunuzla aratarak, insanlarınızın onurlarını hiçe saymıştınız!

4*-Postadan almış olduğunuz ne idiği belli suç dosyalarıyla Askerlerinizi, Gazetecilerinizi ve Aydınlarınızı tutuklatmıştınız!

Anayasanıza ve evrensel hukuk kurallarına ve insan haklarına aykırı daha sayılacak çok eylemleriniz var!

Siz; Demokrasi’den bahseden siz Sayın Recep Bey:” Bizim için Demokrasi gaye değil bir araçtır ve “Demokrasi treninden varmasını istediğimiz istasyonda ineceğiz!” Demediniz mi? O zaman mı perhizinizi bozdunuz şimdi mi?

5*-Demokrasiye bağlılık gösterisi yapan TÜRK ULUUSUNA karşı yaptıklarınız ortada. Sizi huzursuz eden Milletçe yapılan gösteriler mi?

6*-Ermiş ilan ettiğiniz Dinimize ve Dilinize düşman bir Ajitörün “BATİNİLİK” metodu ile Kur’anı Kerim’i yorumlayarak kendisini Peygamber ilan ettiği, Başkan Hava Mareşali Hüsnü Mübarek’inde malumlarıdır. Bu söylemlerinizin, Batini metotlarını kullanarak, sizin eylemlerinizin aynısının yapılması anlamını çıkartacaktır. Mısır’da Aydınlar için hapishaneler çoktur. P.S.Bizim Generallerimiz sizinkiler kadar şekilci ve saf değillerdir. Sizin için kaygılarımla.

272-TÜM DELİKLER TIKANIRSA GÜMMM!

OSMAN TÜRKOĞUZ

osmanturkoguz@hotmail.com

İzmir;02 Şubat 2011.

TÜM DELİKLER TIKANIRSA!

Cenevre’de “Barbitürük maddeler kursunda”;İngiliz ordusundaki bulaşıkçı onbaşı idi Âmin’in Mareşalliğinden söz ederken:”Marechall dela Veysel”-Bulaşıkçı Mareşal-sözüme Afrikalılar çok gülmüşlerdi. Bendeniz de Hösnü na Mübarek’in Hava Mareşali! Unvanına çok gülmekteyim. Rivayet bu ya; bendeniz ölüm halindeki Temel’in anlattığının yalancısıyım:

Hava Mareşali,27’inci Firavunlar zincirinin en son halkası ve Patlamamış Mısır’ın son Böyük Diktatörü Hösnü Na Mübarek’in Galli Eşleri Suzan Kadınefendi, İngiltere’den, tepesinde iki emniyet deliği olan bir düdüklü tencere getirmiş. Hösnü Na Mübarek, düdüğü Mısır halkını düdüklemek için almış, deliklerin ikisini de kaynakla kapattırmış. Buna itiraz eden Majeste Suzan ‘a da:

“Burası İngiltere değil. İki delikten çıkan ses Mısır halkına da örnek olur!” Demiş. Son iki Güvercinin acele kaynatılması için Aşçı Başı Temel’e emir vermiş. On dakika sonra da, Tencere büyük bir gürültü ile patlamış. Hastane yolundaki Temel gazetecilere:

“Bu patlama benim için çok iyi bir ders oldu. İnşallah Türk Böyüklerine de ders olur da Horozlara ve Güvercinlere dokunmazlar inşallah!” Demiş; herkes Mısır’ı terk ederken o Zavallı da terki hayat etmiş.

271-TARİH SOSYOLOJİSİ.

OSMAN TÜRKOĞUZ

osmanturkoguz@hotmail.com

İzmir:01 Şubat 2011.

TARİH SOSYOLOJİSİ!

Entehlikelikorku,korkudan korkmaktır.”Ostüzü.

Halkına cadde ve sokakların zilyetliğini bırakarak, ülkesinin malvarlığını yabancılara ve yakınlarına ölmüş eşek fiyatına satarak tek adamlığa oynamak isteyen Madrabazlar, korkularından halklarına hayali suçlarla ağır bir korku salarlar. Korku korkusuzluğa dönüştüğü anda, korku salanlarda korkuya dönüşür. Halk sokak ve caddelere, Madrabazlar da uçaklarına vınnnn! Sen sağ, ben selamet. Memleket ve sokaklar halka emanet. Yeni İbn’i Haldun

İzleyiciler

Blog Arşivi