13 Mart 2010 Cumartesi

24. DİLDE BAŞLAYAN ÇÖZÜLME, ULUSAL ÇÖZÜLMEYLE SONUÇLANIR.


OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir
01 Ocak 2009,



DİLDE BAŞLAYAN ÇÖZÜLME, ULUSAL ÇÖZÜLMEYLE SONUÇLANIR.


“Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk Ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”
Gazi Mustafa Kemal, 24. Eylül. 1930

“Sadri Maksudi Aral’ın“ Türk Dili İçin” kitabına yazdığı önsöz



15 Mayıs 1985 tarihinde; Akşehir İlçe Jandarma Bölük Komutanlığını denetledim. Öğlenden sonra; denetleme sırası, Ceza ve Tutuk evinin 100 m. Kuzeyinde bulunan Cezaevi Jandarma Karakolunda idi.
Denetleme düzenindeki erler, arkalarını Ceza ve Tutukevine dönmüşlerdi. Jandarma erlerinin karşısında bulunan benim yüzüm, güneşe ve cezaevine dönüktü.
Bir toplumun uluslaşma sürecinde ve o toplumun toplumsal yaşamında, dilin önemini anlattım.
Kaya yarıklarına giren yağmur suları nasıl donarak nasıl kayaları parçalarsa; bir dilin içerisine giren, yabancı dil sözcükleri de o dili ve o ulusun ulusal bilincini öyle paramparça eder dedim. Sonunda o ulus paramparça olur ve çöker diye konuşmamı noktaladım.
Anadolu Beyliklerini saydıktan sonra da sordum:
“ Anadolu Beyliklerinin hangisi, Osmanlı Beyliğinin yerine, Anadolu’ya egemen olsaydı, Türkçe evrensel bir dünya dili olurdu?”
Tüm jandarma erbaş ve erleri, soruyu yanıtlamak üzere sol ellerini havaya kaldırdı.—TÜRK Silahlı Kuvvetlerinde, her türlü silah sağ tarafta, sağ elin kontrolündedir. Bunun solculukla ilgisi yoktur. AJANLARA duyurulur!-- O anda; karşıda bulunan Ceza ve Tutuk evinin en üst penceresinden bir ses gürledi:
“ Karamanoğulları Beyliği, Karamanoğlu Mehmet Bey’in Beyliği komutanım.” Dedi.
Esas duruşa geçtim. Yüzünü göremediğim o sesin sahibine selam durdum.
O sesin sahibi kimdi? Tutuklu muydu? Hükümlü müydü? Bence o sesin sahibi, herkesten ve dahi hepimizden bilinçliydi.
Ben de gür bir sesle Karamanoğlu Mehmet Bey’in 13. Mayıs. 1277 tarihli fermanını okuyarak, o gök gürültülü sesin sahibine yanıt verdim:
“Bugünden sonra; divanda, dergâhta, barigahta, mecliste, meydanda, TÜRKÇED’EN başka dil kullanılmayacaktır.”
Aradan 737 yıl geçmiş, Anadolu halk ozanları, Türkçe söyleyip, Türkçe yazmışlar.
Osmanlı 1876 Anayasasının 18. maddesine, Resmi Dil Türkçedir yazabilmiş.
Ünlü Romalı Hatip Çiçero:
“ Geçmişten habersiz kalmak demek, her zaman çocuk kalmak demektir.” Sözünü boşuna mı söylemiş!
1996 tarihinde; ünlü Sümerologomuz Muazzez İlmiye Çığ, “Sümerli Ludingirra”nın anılarını yayımladı. Bu kitabı kaç kez okuduğumu sormayınız, yanıtlayamam. Ünlü bir ozan ve yazar olan Ludingirra’nın anıları, tarih ve edebiyat derslerinde okutulmalı derim.
Bakın neler diyor Ludingirra:
- “ Bizim ulusumuz, dilimiz, geleneklerimiz, sosyal yaşantımız, sanatımız unutuluyor artık.” S.12
- “ Ben bir yazar olduğuma göre; ulusumun bulduklarını, başardıklarını, geçmişimizi, geleneklerimizi, ne kadar uygar olduğumuzu, gerek Sümerliliklerini unutmaya başlayan gençlerimize, gerek daha sonra gelecek kuşaklara neden yazılarımla bilgilendirmeyeyim dedim.” S.13
- “ …hem Akadca hem Sümerce bilmek gerek. Akadca, zaman zaman bizi yönetenlerin dili. Onun için gittikçe yaygınlaşmaya başladı. Şimdi ikisi birlikte konuşuluyor. Babam Akadcayı Sümerce kadar iyi bildiği halde, Sümerce unutulur korkusu ile evde hep Sümerce konuşuyoruz.” S 30
- “ Okulda Sümerce konuşmayanlar, dayağı hak etmiş olanlardı.” S. 34
- “ Babam, Akadca konuşmamıza izin vermezdi. Sümerce'yi unutacağımızdan korkarak. Ama ortam değişti. Gençlerimiz, Akadlılarla arkadaşlık ediyorlar. Bunu önlemek olanaksız şimdi. Sümerler, kendi ülkelerinde gittikçe azınlık olmaya başladı. Ne korkunç bir durum, ulusumuz için.” S 35
- “ çocuklara, özellikle Akadlı çocuklara, Sümer gramerlerini öğretmek zor geliyordu. Bu yüzden, Akadlı çocukların ve yavaş yavaş Akadlılaşmaya başlayan Sümerli çocukların bunları öğrenmeleri bir hayli güçtü.” S. 40
- “ Yok, olmaya başlayan Sümerliliğimizle birlikte, okullarımızdaki yaşam, öğrettiğimiz bilgiler, öğretme yöntemlerimiz de unutulup gidecek.” S 43
- “Satıcılar, kimi Akadca, kimi Sümerce olarak, bağırarak sattıkları malları, alıcılara bildiriyorlardı.” S. 46 “ geçerli ikileşti” - “ Gençler, ölsek bile özgürlüğümüz için, onlarla savaşalım”, dediler. Yaşlılar, “aman savaşta ölmeyelim, boyunduruğa girsek ne olur sanki “dediler.
Doğrusu ben de gençler gibi söylerim. Özgürlük benim için çok önemli. Ama ne yazık ki özgürlüğümüzü kaybettik. Yüzlerce yıllık Sümer devleti bitti, yok oldu.” S. 55
- “ Bundan sonra biz Sümerliler, özgürlüğümüzü Akadlılara kaptırdık. Aslını ararsanız, bizim suçumuz çok bunda. Kentlerimiz el ele verip güçlerini birleştirebilseydi, bunlar başımız gelmeyecekti. Ben daha büyük olacağım, ben daha yükseleceğim diyen şan ve şöhret düşkünü yöneticiler, ülkemizi parçaladılar, düşmanlarımıza bizi yem yaptılar. Ne acı değil mi?” s. 59 “Çözülme, dağılma ve yıkılma sürecini iyi karşılaştıralım”
- “ Bizler, kitaplık ve arşivlerimizi gözümüz gibi koruruz. Ülkemize zaman, zaman, saldıran düşmanların, ilk işleri, saraylarda, tapınaklarda ve evlerde bulunan bu kitapları ve belgeleri, kırıp parçalamaktı. Herhalde, böylece bize geçmişimizi unutturmayı ve kendilerini saydırmayı amaçlıyorlardı.” S. 85
- “ Yabancılar, aramızda özgürce yaşadıkları halde, nedense rahat batıyor kendilerine. Ülkede kargaşalıklar hep onlardan çıkıyor. Kendi insanlarımız da birbirinden üstün olma tutkusu, düşmanların eline iyi bir fırsat veriyor.” S. 136 “çok önemli”
Osmanlının yıkılış süreci; Abbasilerin Türk Ellerini Araplaştırma süreçlerini çok iyi öğrenelim ki, Cumhuriyetimize yönelik saldırıların aleti olmayalım.
Ludingrra, 4000 yıl önceden haykırıyor:
“ Eti çiğ çiğ yiyen vahşilerin kelimeleri Sümerc'ye girdi! Eyvah! Sümerlerin sonu yok!” diye.
Bakınız; 24. Mart. 2005 tarihli Hürriyet Gazetesindeki köşesinden Bekir Coşkun nasıl da hayıflanıyor:
- “ Çarşıda tabelalara bakın; ben, çoğunu anlamıyorum. Türkçe bizim değil!”
Çağatay Türkçe’sinin en Büyük Yazarı Ali Şir Nevai, Muhakemet-ül Lügateyn adlı yapıtında nasıl da hayıflanıyor:
- “ Türk’ün bilgisiz zavallı gençleri, güzel sanarak Farsça şiir yazmaya özeniyorlar. Bir insan, geniş ve iyi düşünse, Türkçe’de böylesine genişlikler, zenginlikler durup dururken, bu dilde şiir söylemenin daha yerinde daha kolay olacağını anlar. Anadilimin üzerinde düşünmeye koyuldum; Türkçenin derinliklerine dalınca, gözlerime onsekizbin evrenden daha büyük bir evren göründü. Bu evrenin aydınlık alanlarında, esinimin şahlanan atını koşturdum, sınırsız hayalimin hırçın kuşunu havalandırdım.” Osman Türkoğuz/ “ Halifelik” S. 47-48
Kaşgarlı Mahmut; Bağdat’taki Abbasi Halifesine Türkçe öğretmek için, Divan-ı Lügat-it Türk isimli ölümsüz eserini yazmıştır. 1072 yılında; bu eserini Bağdat’a götürüp Halifeye takdim etti. Türk ulusunu hayli övdükten sonra, Halifeye şöyle seslendi:
- “ Tanrı, Türkleri yeryüzüne ilk boy kıldı, dünya uluslarının yönetim yularlarını onların eline verdi, Türk dilini öğrenmek farz ve ayındır.” dedi. Osman Türkoğuz / “ Halifelik” S. 47
Kemalpaşazade Sait ( 1850- 1921), bakınız neler yazmış:
“ Arapça isteyen Urban’na gitsin,
Acemce isteyen İran’a gitsin,
Firengiler, Frengistan’a gitsin
Ki biz Türk’üz, bize Türkçe gerek.”
M. Cemal KUTAY / “Atatürk’ün Beraberinde Götürdüğü Hasret. Türkçe İbadet, Ana Dilde Kulluk Hakkı” s. 374
Gazi Mustafa Kemal Atatürk: “Türk Ulusunun milli dili ve benliği, bütün hayatımda, hâkim ve esas olacaktır.” Buyurmuştur.
Birlik dergisi Mart- Nisan. 2005 tarihli 156. sayısı
Her ayın 9, 19 ve 29. günleri ve bazı önemli günlerde Milli Piyango çekilişleri, TRT-1’den yayımlanır. Çekilişi yöneten Aydın Türk Kızı, hep “Butona basıyorum” der ve şans diler. Nedir bu buton! Türk dili ve Türk halkı, yabancı kelimelerin ve deyimlerin istilası altındadır.
Bizim ulusal onur bayrağımız tarafımızdan yaralanmıştır. Gün be gün; dilimiz, önce AYDIN GENÇLERİMİZ, sonra da TAKLİTÇİLERİMİZ VE YABANCI HAYRANLARI tarafından kirletilmektedir.
Ulusal dil bozuldu mu, o ulusun kendi diline göre şekillenen mantığı ve anlayışı da bozulur.
Dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıyız. Kurtarıcı beklemek; Ayasofya Kilisesine sığınıp gökten inecek kurtarıcı bekleyen Bizans Halkından ve Arap’tan bize miras kalmıştır.
Romalı Ünlü Hatip ÇİÇERO: “Başkaları tarafından kurtarılmayı yalnız köleler bekler.” Demiştir. Biz köle değiliz; bir an önce dilimizi; sonra da kendimizi bu yanlış ve çirkin yoldan kurtarmalıyız.
26. Mart. 2005 Tarihli Cumhuriyet Gazetesinden bir haber:
“SES BAYRAĞINA SALDIRILIYOR”
İzmir (Cumhuriyet Ege Bürosu) : Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan Güncel Türkçe Sözlükte yer alacak bazı sözcüklerin, Türkçe’ye saldırı anlamı taşıdığı savunuldu.
Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel, yaptığı açıklamada; sözlükte: “ …animatör, ankorman, aupair, avanproje, avanturiye, beherglas, bilbort, billboart, brokır, dedveyt, developır, diaspora, enterfon, faktorink, faynıl for, final four, gros market, guvenör, heliport, insert, kontuar, koregraf, kuver, laptop, leasing, leptap, okeyleme, okeylemek, oper, otelgarni, rambursman, raiting, reeksport, singıl, sivilize, virman,” gibi sözcüklere yer verildiğini belirtti
Özel açıklamasında: ‘Bu, ses bayrağımız, Türkçeye bir tür saldırıdır. Yabancı sözcüklere Türkçe karşılıklar bulmak, Türk Dil Kurumu’nun görevidir. Bu kurum, Atatürk’ün başlattığı Dil Devrimi’ne inanmadığı için “okeylemek” gibi dili soysuzlaştırabilecek, sözcükler türetmesi, İngilizce sözcükleri, ikili yazımla dile katması; Türkçeyi sözcük, sözcük çiğneyip, yakıp yıkmaktır.’ Görüşüne yer verdi.
KKK Eğitim ve Doktrin Komutanlığının 2020 ve sonrası Dergisi; bakınız, Konfüçyüs, dil konusunda ne buyuruyor!
“ Konfüçyüs’se sordular: Bir ülkeyi yönetmeye çalışsaydınız ilk iş ne oludu?”
Büyük Filozof yanıt verdi:
“Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım.” Ve dinleyicilerin hayret dolu bakışları karşısında sözlerine devam etti. “ Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa, yapılması gereken şeyler, doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılamazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.” Dedi.
Bu sözün üzerinde söz söylemek olur mu?



KAYNAKÇA:
1. M. Cemal KUTAY; Atatürk’ün Gönlündeki Hasret, Türkçe İbadet
2. Muazzez İlmiye Çığ; Sümerli Ludinirra’nın anıları
3. KKK. Lığı Eğitim ve doktrin K. Lığının 2020 yılı sonrası dergisi
4. Osman Türkoğuz; Halifelik
5. 24 Mart 2005 Tarihli Hürriyet Gazetesi
6. Birlik Dergisi; 156. sayı
7. 26 Mart 2005 Tarihli Hürriyet Gazetesi

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi