13 Mart 2010 Cumartesi

19. TAKİYYECİLİK

OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir,
24 Mart 2009






Müslümanlığa ve İnsan Onuruna Aykırılık;
Sahtekârlık, Hilekârlık:

TAKİYYECİLİK.



“Takiyye, Dinin onda dokuzu takiyyedir.”“Ebu Ömer Acemi diyor: İmam Abdullah-Cafer Sadık Aleyhisselam-bana şöyle buyurdu: Ey! Ebu Ömer, dinin onda dokuzu, Takiyyededir. TAKİYYESİ olmayanın, dini de yoktur.
TAKİYYE, her şeyde gereklidir. Yalınız, Nebiz içmede ve mestÜzerine mesh yapmada, TAKİYYE yoktur.”M.Talip Güngörge,
Humeyni ve İslam, El Kati, C.2.S.217

“Ya göründüğün gibi ol; ya da olduğun gibi görün.” MEVLÂNA
“ ÖZÜ VE SÖZÜ BİR OLMAK, ADAM GİBİ ADAM!”


Cebrail aracılığı ile peygamberleri ile iletişim kuran Ulu Tanrımız; kulları ile doğrudan, doğruya iletişim kurmaktadır. TANRI İLE İNSANLAR arasındaki iletişim, bu tarzda sürüp, gitmektedir.
Hz. Muhammet’ten sonra, vahiy olayı sona ermiştir ve Hz. Muhammet, son peygamber olduğunu bildirmiştir. Bu da, insanlığın akıl çağına girdiğinin beyanıdır.
İslam dininin de, son din olduğu bildirilmiştir; çünkü insanlar akıl çağının gereklerini kendileri yapmak ve yaratmakla yükümlenmişlerdir.
Peygamberler gelmeyeceğine göre de; din sahası, ruh hastalarına, şarlatanlara ve sahtekârlara kalmış demektir.
Rahmetli Osman Bölükbaşı; Sayın Emin Çölaşan’a bir itirafta bulunmuştur:
“-SİYASİ HAYATIMDA GÖRDÜM Kİ, EN KÂRLI YATIRIM ALANI DİNDİR!”
Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in ölümünden sonra; iktidara gelen sağcı siyasi partiler; siyasi ve ekonomik hayatlarında, hep dini alanda oynamışlar, çok başarılı birer kamu görevlisi olup, çıkmışlardır!
Halkımızın yaşayışında; seneler akıp gitmiş, eğitimle verilmek istenilen çağdaş düşünce; geçmişten gelen masallar dünyasında etkili olamamıştır.
EĞİTİM BİRLİĞİ YASASINI SİYASİ İKTİDARLAR YOK SAYARAK, EL ALTINDAN VE DE AÇIKTAN HURAFELERLE HALKIMIZIN AKLINI VİCDANINI İPOTEK ALTINA ALMALARINDAN İLERİ GELMİŞTİR.
İslam ülkelerinde; Tanrı ve peygamber adına POLİTİKACILAR KONUŞMAKTADIRLAR, Ülkemizde; bir kilo PİRİNÇ, bir kilo FASULYE ve bir kilo BULGURLA, şükür namazlarına duran halk yığınları için, politikacıların konuşmaları TANRI BUYRUĞU YERİNE GEÇMEKTEDİR!
POLİTİKACILAR; DİNİ BİR ŞEKİLLER KURUMU HALİNE GETİRDİKLERİ GİBİ; KADINLARI KÜÇÜK DÜŞÜRECEK BİR YASAKLAR VE KIYAFETLER MANZUMESİ HALİNE DE SOKMUŞLARDIR!
İslam dinini bambaşka bir boyuta taşıyan İRANLI MOLLALAR DA; TANRI, DİN, İMAN VE İMAM KAVRAMLARINI, İSLAMİ BOYUTTAN BAŞKA BİR BOYUTA GÖTÜRMÜŞLERDİR.
İSLAM DİNİ; TANRIMIZA tapınma, kardeşlik, hoşgörü ve barış dini olma özelliklerini yitirmiş, POLİTİKANIN YENİ ADI OLMUŞTUR.
Tüm İslam ülkelerinde bu böyle olduğu gibi; demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE DE BU AYNEN BÖYLEDİR.
Yazımı okumadan önce, bu böyle biline.
İran’ın çağdışı ve kafadan müsellem cumhurbaşkanı Ahmedinejat, ATATÜRK VE ANITKABİR KORKUSUNDAN, İSTANBUL’A İNDİ.
Bu, ANITKABİR’E gitmeme modasını, 1966 yılında, zamanın başbakanı Süleyman Demirel ile onun Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil yaratmışlardır. Ankara’ya gelen Suudi Arabistan Kıralının, ANITKABİRE gitmemesini onlar çözüme kavuşturmuşlardır.
Aynı günlerde, Ankara’ya gelen Habeşistan İmparatoru RAHMETLİ HAİLE SELASİYE, ANITKABİR’E GİDEREK, MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL’İN KABRİNE İKİ GÜMÜŞ GÜL BIRAKMIŞTI!
ANITKABİR’E gitmeyen Suudi Kıralı, İstanbul’a giderek, Eyyubiye türbesini ziyaret etmişti.
İstanbul’a inen Ahmedinejat gericisine, bizim gericilerimiz, CAMİ’DE bile tezahüratta bulunmuşlar. Bu tezahürat karşısında, gözleri yaşaran, uygarlık yoksunu Ahmedinejat bir beyanat vererek, Sultan Ahmet camisinde de—İRAN DİNİNE GÖRE, YAPILMASI CEHENNEMLİK BİR SUÇ İŞLEMİŞTİR!-- namaz kılmış ve de, şöyle bir nutuk söylemiştir:
“Benim, bir cumhurbaşkanı olarak Sultan Ahmet camisinde olmam, büyük bir siyasi olay değil midir? CUMA NAMAZI, İBADET VE SİYASETİN YAN YANA GELDİĞİ bir şeydir. Benim, bu namazda, Türk halkıyla birlikte olmam çok büyük bir siyasi olaydır!”
Görüyor musunuz; ibadet işini nasıl da siyasi bir boyuta taşıdı?
Öncelikle, bu, TAKİYYE denilen aldatmacayı, kısaca, anlatmalıyım. Sonra da; İranlı Mollaların ve politikacıların, Müslümanlıktan ne anladıklarını, örnekler vererek, AÇIKLAMALIYIM.
İlk Mekke döneminde; Hz. Muhammet’in, dolayısıyla İlk Müslümanların gücü yoktu. Müslüman olmamış karşı taraf; Müslümanlara her türlü zulüm ve işkenceyi pervasızca yapmaktaydı. Ebu Lehep, Ebu Cehil ve Ebu Süfyan’ın kışkırtmalarıyla, Müslümanlığı kabul edenler dövülür ve hatta öldürülürlerdi. Mekke ve diğer toplumlar içersindeki, eski konumlarını korumak isteyenler; Müslümanlığı kabul eden köleleriyle aynı konuma getirilmelerini kabul edemiyorlardı.
Bir kısım Müslümanlar, Habeşistan’a göç etmişlerdi. Mekke’de kalanların, işkencelere ve saldırılara katlanmaktan başka çareleri yoktu.
Mekkeli Putperestler, Yaser’e, eşi Sümeyye’ye ve iki oğluna, ağır işkenceler uygulamışlardı. Sümeyye’nin cinsel organını parçalayarak, iki bacağını iki ayrı deveye bağlayarak parçalatıp, öldürmüşlerdi. Oğulları Ammar, islamın bütün değerlerini inkâr ederek, ölümden kurtulmuştu. Öteki oğulları ise; Müslümanlığını koruyarak, işkenceler altında öldürülmüştü.
Ne Tanrı’yı ne de Hz. Muhammed’i inkâr etmişti. Bu durumda, Ammar ayıplanır. Öldürülmesi yolunda girişimler artınca; Kuran’ı Kerim’in’ 16’ıncı sırasında bulunan EN-NAHL—HURMA—Suresinin 106’ıncı ayeti imdadına yetişir. Bu surenin 106 ve 109’uncu ayetlerini okumak gerekir. 16/106. ”Gönlü, imanla dolu olduğu halde, zor altında olanın dışında, inandıktan sonra ALLAH’I inkâr eden, gönlünü kâfirliğe açanlara, ALLAH katından bir gazap vardır. Büyük azap ta, onlar içindir.”
Hz. Muhammet, Ammar’ı methetmiş.”Neye üzülüyorsun? Bir daha işkenceye uğrarsan direnme, istediklerini söyle;” demiştir. Ans. Ana Britannika C.29.S S.175
Merhum Elmalılı Hamdi Yazır, 106’ıncı ve 109’uncu ayetleri birlikte tercüme etmiştir. TAKİYYE, Arapça bir sözcüktür. Temkin, İhtiyat, Gizleme, ölüm tehdidi altında, inancını saklama anlamlarına gelmektedir.

TAKİYYE’NİN ŞARTLARI.
*-ÖLÜM TEHDİDİ,
*-İŞKENCE ALTINDA OLMAKTIR.
Tarih boyunca; ezilen ve horlanan ŞİİLER; TAKİYYE’Yİ, YAŞAMIN HER ALANINA BİR ALDATMA SİLAHI OLARAK TAŞIMIŞLARDIR.
Sayın Mustafa Talip Güngörge, ”HÜMEYNİ VE İSLAM” adlı kitabında Takiyye hakkında şunları yazmaktadır:
“TAKİYYESİ OLMAYANLARI; ALLAH; ALÇALTIR!” İmamı Cafer Sadık Aleyhisselamın babası İmam Bekir Aleyhisselam kendisine şöyle demiş:”
“Hayır, Allah’a yemin ederim ki, dünya’da hiçbir şey bana Takiyye’den daha sevimli gelmiyor. Ey sevgili oğlum, kimin takiyyesi varsa, Allah o’nu yüceltir. Kimin takiyyesi yoksa Allah o’nu alçaltır. Ey sevgili oğlum, insanlar, ancak sözle idare edilir-idare’yi kelam edilir- Gerçek gizlenir. Eğer öyle olmasaydı, böyle olurdu.”El Kati, C.2;S.217
“Şia mezhebindeki Takiyye inancı, NAMAZ VE ORUÇ gibi, bir vecibedir. Sünni Müslümanlara karşı, gerçek niyetlerini saklamak için kullanılır. Ebu Bekir’e, Osman’a ve Ömer’e inanmış gözüken Hz. Ali’nin de takiyye yapmış olduğuna inanırlar.”

HUMEYNİ VE MOLLALARA GÖRE İSLAMIN ESASLARI.
1- “Elimizdeki Kuran’ı Kerim, gerçek Kuran’ı Kerim değildir. Gerçek Kuran’ı Kerim, Hz. Fatma’nın Kuran’ı Kerimidir. Bu Kuran’ı Kerim, Hz. Muhammet’in kulacı ile (70) kulaçtır. O Fatma Aleyhisselam’ın Mushaf’ı, bir Kuran’dır. O, sizin Kuranınızın üç mislidir. Allah’a yemin ederim ki; onda, sizin Kuranınızdan bir harf bile yoktur.” El Usul min el Kâfi. C.1, S.456
2- Ayetler, imamlardır. Sen, Allah’ı unuttun. Bugün, sen de unutuldun.” S.162,
3- Hiç kimse, Kuran’ın zahiri ve batini ile birlikte yanında bulunduğunu idea edemez. İmamlardan başka.” El Kâfi C.1; s.441,
4- “Humeyni, şöyle buyuruyor: Malların, savaş ganimeti olarak helal olması noktasında ve beşte birinin hazineye geçmesi bakımından SÜNNİLER, en kuvvetli hükme göre, savaşılan düşmana dâhil edilir. Hatta SÜNNİLERİN MALLARI nerede bulunursa ve nasıl durumda bulunursa bulunsun, alınacağının caiz olduğu ve ondan beşte birinin alınmasının vacip olduğu açık bir hükümdür.” Humeyni, Tahrir- ül vesile. C.i, s.353,
5- “EHLİSÜNNET MENSUPLARI KÂFİRDİR, ŞEYTANA KULLUK EDİYORLAR.” El- Kâfi. C.4,S.153,
6- “Allah, Ebu Hanife’ye lanet eylesin.” El Kâfi, c.1,S.97,
7- “ALLAH’I TANIMAK VE Şİİ İMAMLARI’NI TASDİK EYLEMEK VE ONLARA DÜŞMANLIKTAN ALLAH’A SIĞINMAK. İŞTE, ALLAH BÖYLE TANINIR.” EL-Kâfi, C.2, s.371,
8- Ebu Bekir küfür, Ömer fısık, Osman isyandır.”a.e.S.394,
9- “ Şİİ İMAMLARA İNANMAYANLAR VE ONLARA TÂBİ OLMAYANLARIN İBADETLERİ ŞEYTANADIR.”Humeyni ve İslam, s.150,
10- Allah, Şii İmamları özel olarak yarattı. Şii İmamlar, Allah’ın lisanı ve kapısıdır.”El Kâfi, C.1, S.260,
11- İMAMLAR, PEYGAMBERLERDEN VE MELEKLERDEN ÜSTÜNDÜR.” Humeyni, el- Hükemet-ül İslamiyet. S.52,
12- Şİİ İmamlar, olmuşun ve olacağın ilmini bilirler. Onlara hiçbir şey gizli kalmaz.” el- Kâfi, c.2,S.10,
13- Şİİ İMAMLAR, NE ZAMAN ÖLECEKLERİNİ BİLİRLERVE ANCAK KENDİ İSTEKLERİ İLE ÖLÜRLER.” s.g.e. C.2,S.253,
14- Şİİ İMAMLAR, peygamber mertebesindedirler. CEBRAİL’DEN BÜYÜK RUH, Şİİ İMAMLARLA BERABERDİR.”s.g.e. C.2, S.357,
15- “Şİİ İMAMLAR OLMASAYDI, ALLAH BİLİNMEZDİ.” s.g.e. C.1,S.369,
15- SÜNNİ İMAMLARIN ARKASINDA NAMAZ KILINMAZ!” Humeyni, Tavzih-ül Mesail. S.23,
Meraklı olanlar, Humeyni’nin TAVZİH- ÜL MESAİL adlı kitabının 69’uncu ve 450’inci meselelerin çözümünü okusunlar. Bendeniz yazamıyorum.
Şii inancında; Ayetullahlar, Tanrı’nın cisimlenmiş şeklidirler!
Ben, yazımı bu şekilde noktalamış iken, eşim Hamret Hanım devreye girdi:
“- ATATÜRK’E düşman olanlar, tüm insanlığa, uygarlığa, iyi ve güzel olan her şeye de düşmandırlar. Onlara, ATATÜRKÜMÜZÜN DE YANIT VERMESİ GEREKMEZ MİYDİ?” dediler. Doğru söze ne diyebilirdim ki!
ATATÜRK’ÜN İKİ GÜZEL DİREKTİFİNİ, ”Dâhili ve harici bedhahlara”, armağan olarak yazıyorum.
“EFENDİLER VE EY MİLLET, BİLİNİZ Kİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ ŞEYHLER, DERVİŞLER, MÜRİTLER VE MECZUPLAR MEMLEKETİ OLAMAZ. EN DOĞRU TARİKAT, UYGARLIK TARİKATIDIR. UYGARLIĞIN EMİR VE TALEP ETTİĞİ YAPMAK, İNSN OLMAK İÇİN ŞARTTIR.”
“BÜYÜK OLMAK İÇİN, HİÇ KİMSEYE İLTİFAT ETMEYECEKSİN, HİÇ KİMSEYİ ALDATMAYACAKSIN. ÜLKE İÇİN GERÇEK AMAÇ NE İSE ONU GÖRECEK, O HEDEFE YÜRÜYECEKSİN. HERKES, SENİN ALEYHİNDE BULUNACAKTIR, HERKES SENİ YOLUNDAN ÇEVİRMEYE ÇALIŞACAKTIR, FAKAT SEN BUNA KARŞI DİRENECEKSİN. ÖNÜNE SONSUZ ENGELLER DE YIĞACAKLARDIR. KENDİNİ BÜYÜK DEĞİL, KÜÇÜK, ZAYIF, ARAÇSIZ, HİÇ SAYARAK, KİMSEDEN YARDIM GELMEYECEĞİNE İNANARAK, BU ENGELLERİ AŞACAKSIN. BUNDAN SONRA DA; SANA ”BÜYÜK” DERLERSE, BUNU SÖYLEYENLERE GÜLECEKSİN.”

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi