18 Nisan 2010 Pazar

84- VERİLENİ OKUMAK!

OSMANTÜRKOĞUZ                                                                   
Çeşmealtı; 27 Temmuz 200

84 - VERİLENİ OKUMAK!


Napolyon’un kardeşi Jerom’un oğlu olan, Üçüncü Napolyon unvanı ile de Fransız tahtına oturan Louis Napolyon; DEMOKRASİ TRENİNİ istediği durakta durdurarak, kendisini Fransız İmparatoru seçtirmişti.
Olay, 19’uncu asrın, ikinci yarısının başında olmuştu.
O sıralarda; Rus Çarı, 1‘inci Nikola, Kudüs’teki KAMAME KİLİSESİ sorununu Rusya lehine çözmek bahanesi ile Osmanlı İmparatorluğuna baskılara başlamıştı.
Bu sorunun varlığını duyan, fakat sorunun ne olduğuna dair tek kelime bilgisi olmayan LOUİS NAPOLYON, Fransa’nın bu sorunu kendi lehine çözümlemesi için halktan oy istemiştir. Fransız halkı da istenilen oyu fazlası ile vermiştir. Fransız Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Louis Napolyon, bir darbe ile bindiği demokrasi trenini Fransız İmparatorluğu istasyonuna çektirmiştir.
Bir İspanyol Prensesi ile de evlenmiştir.
Osmanlı imparatorluğunun zayıflığını bahane ederek, Paris Büyük Elçimiz Rahmetli Ahmet Vefik Paşa’ya:
“Osmanlı İmparatorluğunun çatırtılarını buradan duyuyorum!” dediğinde, almış olduğu yanıtla, basurlu kıçının üstüne oturup ta kalmıştı:
“-Ekselansları; duymuş olduğunuz çatırtılar, kendi imparatorluğunuzun çatırtılarıdır!”
Bir keresinde de; Girit bunalımını kastederek:
“-Girit’i bize kaça satarsınız? dediğinde de,  aldığı yanıt karşısında, mosmor kesilmiştir:
“Aldığımız fiyata Ekselansları!”
 Girit adasını yirmi beş sene süren bir savaş sonucu alabilmiştik!
Büyük Türk büyüklerinin nutuklarının başkaları tarafından yazıldığına yakinen tanık olmuştum.
Son zamanlarında; Adnan Menderes’in, Rahmetli İsmet İnönü’ye vermiş olduğu yanıtları ve makaleleri Burhan Belge yazıyordu. Şu ünlü Zaza Zaza Gaborun ilk kocası olan emekli dış işleri görevlisi eski diplomatımız. Liderlerimizin çoğunun, hiç bilmedikleri konulardaki konuşmalarını başkaları yazmaktadır.
Fırat nehri üzerinde yapılan tren yolu köprüsünün açılışında, Sayın Kenan Evren’in, Özal’ı iktidara taşıyan konuşmasını, Orgeneral Sayın Necdet Uğur’un yazmış olduğunu basınımızdan öğrenmiştik.
Şimdilerde; işin aldatma yönünden kolayı da çıktı. Liderlerimiz; karşılarındaki cama yazılı konuşmalarını, el, kol işaretleri ve kafalarını da sağa ve dahi sola ahenkle çevirerek okumaktadırlar.
Bendeniz, ÖLÜMSÜZ YUNUSUMUZUN şiirinin tamamını vermek istiyorum:
“Sözün bilen kişinin yüzünü ak ede bir söz;
Sözün pişirip diyenin işini sağ ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.
Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini,
”Bu cihan cehennemini, sekiz cennet ede bir söz.                                   
 YUNUS imdi söz yatından, söyle sözü gayetinden,                                                                                             Pek sakın o şah katından, seni ırak ede bir söz.”

Pers Kralı Kurus, Lidya devletini yıktıktan ve Başşehri Sart’a yerleştikten sonra;
Filozof Ezop’a; en kötü yemeğin pişirilmesini emreder. Akşam; Lidya sarayının görkemli yemek salonunda, herkes yerlerini alır. Sofraya dil yemeği getirilir.
O büyük Anadolulu Filozof, eydirir:
            “Kındaki kılıçları kınından çıkaran bu dildir. İki can kardeşi kanlı ve bıçaklı yapan bu dildir. Aynı yastıkta ve birbirlerinin kollarında yatan iki sevgiliyi, kanlı düşman yapan yine bu dildir. İki dost devleti, iki düşman yapan; açık duran kale kapılarını birbirlerinin yüzlerine kapatan yine de bu dildir!” diyerek sözünü sonlandırır.
Zaferler kazanmış Kurus, çok memnundur. Oturduğu yerden, kıçı hümayununu kaldırmadan:
            “-Yarın akşam da, en iyi yemeği pişiresin, fermanımdır!” der.
Ertesi akşam olur; herkes ziyafet sofrasındaki yerlerini alırlar ve dil yemeği de servise konulur. Bizim, Anadolu’muzun yetiştirdiği en büyük filozoflardan birisi olan Rahmetli Ezop ta sazını eline alır:
            “-Çekilmiş kılıçları kınına koyduran bu dildir. Kilitli kale kapılarını açtıran; düşman iki devleti barıştıran, yataklarını ayırmış karı ve kocayı da barıştıran bu dildir. Dünyamızda; barışı egemen kılan, Birbirlerini hiç tanımayan insanları sevgili yapan, vatanları ve sevdikleri için, insanları seve, seve ateşe atan da, yine bu dildir!” demiş.
            Bendeniz de, derim ki, ülkemizi çağımızın dışına taşıyan, insanlarımızı bölük, pörçük eden, KADINLARIMIZI DA, ayaklarından öteki dünyaya bağlayan, bizleri Dışın kölesi yapan ve soyup ta soğana çeviren HEP BU DİLDİR!
Dindar olalım nutukları ile bizleri Kombasanlara ve Deniz fenerine soydurtan da hep bu dil değil midir?
 Sayın Seyircilerimiz?                 

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi