OSMAN
TÜRKOĞUZ
İzmir;29 Mart 2013
YENİ ANAYASAYA MANİFESTO!
Hükümet programları ile genel seçime
giren siyasi partilerin seçim sonucunda oluşturacakları TBMM’İNİN anayasa yapma
yetkisi kesinlikle yoktur.Uzlaşma,Âkil adamlar safsatadan ve kandırmacadan
ibarettir.Anayasa Hukuku tarihinde böylesine bir kavram yoktur,Anayasa
Hazırlama Komisyonu deyimi vardır.Anayasaları ancak ve ancak Kurucu Meclisler
yapar! Bol maaşlı ve ağır suç dosyalarının ithamı altındaki partili
milletvekilleri ancak ve ancak yağcılık yapabilirler! Buyurunuz okuyunuz!
“Je suis L’éta=Devlet
benim!14’üncü Louis.14 Mayıs 1643/1 Eylül 1715.
“Yüce iktidar yalınız bendedir.Yasama
gücü kayıtsız,şartsız yalınız bendedir.Toplum düzeni tamamıyla benden
doğar,ulusun hakkı ve menfaatleri tabii ki bende toplanmıştır ve yalınız benim
elimdedir!”15’inci Louis,13 Mart 1766’daki konuşması.”Benden sonra
tufan!”15’inci Louis.Ve Bay Recep Beyimiz!Sene mi?2013!
“Devletin yapılanması kuvvetler ayrımı
ilkesine göre olmalı!”Montesguieu. Asıl adı: Charles-Louis de Secondat, Baron
de la Bréde et
de Montesguieu.18 Ocak 1689/10 Şubat 1755.17 ve 18’inci asır!
Yasama, Yürütme ve Yargı erki bende
toplanmalıdır;devlet ben olmalıyım!”Sayın Bay Recep Beyimiz.21’İNCİ ASIR!
Fransız siyasi tarihinde çok önemli bir
hüküm vardır:”1743’ten sonra Fransa, Kralların metresleri tarafından
yönetilmiştir!”18’inci asırda Fransa’da büyük yazarlar ve büyük filozoflar ve
basın vardı.15’inci Louis’nin metresinin kaldığı sarayın kapısına:”
“Kıralın Fahişesinin Evi!”Yazılı tabela
asılmıştı! Bence; bizim siyasi tarihimize de şöyle bir hüküm yer alacaktır:
“12 Eylül 1980’den sonra; Türkiye’yi dâhili
ve harici bedhahların yönlendirmeleri yönetmişti.2003’ten sonra da ihanet
yönetmektedir!”
14’üncü ve 15’inci Louis’lerin bu denli
kendilerinden menkul değerler üretmelerinin bir dayanağı vardır.1530/1596
tarihleri arasında yaşamış olan bir Fransız Hukukçusu, Tarihçisi, Toulouse
Hukuk Fakültesinde Hukuk Profesörü ve
parlamenteri Jean Bodin altı ciltlik bir eser yazmıştı:Six Livres de la Répupligur,Cumhuriyetin
Altı Kitabı olarak dilimize çevrilebilirse de aslında Devletin Altı Kitabı
anlamında olması gerekmektedir.Kral iradesinin tanrısal olduğunu,bölünemeyeceğini
ve devredilemeyeceğini ve paylaşılamayacağını savunmaktadır.Bizim
yağcılarımızın dedikleri gibi,”kral Tanrının yer yüzündeki vekilidir/Gölgesidir/!”Tüm
iradesini ve yönetim gücünü de Tanrıdan alır.Herkes, kralın iradesine boyun
eğmek zorundadır.Amerika’nın keşfi,topçuluğun geliştirilmesi merkezi otoriteler
dönemini başlatmıştır.Jean Bodin’in eseri de Fransız Krallığının varlığını
tanrıya dayamıştır.Fransa bu durumdayken;Işıklar Yüzyılında,çok güçlü
Filozoflar ve yazarlar Fransız halkını uyandırmıştı.14 Temmuz 1789, günü Paris
halkı Bastil hapishanesini basmıştı.Hapishanede
Beş hükümlü ve bir Deli olmasına karşın Bastil baskını Fransız Devriminin
sembolü olmuştur.Güçlü bir basını,halkının okuma isteği,uyanma içindedir
Fransa.Çok ilginçtir;1683 seferinde,Osmanlı Devleti ;İkinci Viyana kuşatmasına
40.000 yağmacı ile gitmişti.Viyana’yı savunan General’in Avusturya kralına
yazdığı mektubu aklıma geldikçe utanmaktayım:”Majeste;halkımız Türk kuşatmasına
alıştı.Yalınız haftada bir gün opera olmasına çok kızmaktadır!”İngiliz
Filozoflarının da etkileri evrensel boyutta olmuştur.Halkının,ırzını ,canını ve
malını koruyamayan yöneticilere karşı ayaklanmanın gerekliliği Amerikan
Kolonilerinin ayaklanmalarını yaratmıştır.Bu yaklaşım Fransa’yı da derinden etkilemiştir.16’ıncı
Louis’nin asırlardır toplanmayan Etats Généraux’yu 5 Mayıs 1789’da topladığında;sağcılar Kralın sağına,solcular
da Kralın soluna oturmuşlardı.Asiller ve Rahipler Üçüncü sınıfı aralarına
sokmayınca bunlar da Serment du jeu Paum/Top oyunu salonunda/toplanarak,anayasa
kabul edilene kadar bu salondan ayrılmamaya ant içmişlerdi.1788 kışı çok sert
geçmişti,halk açlık içindeydi,köylüler de emeklerinin karşılığını
alamadıklarından büyük şehirlere ve Paris’e akın etmekteydiler.İhtilal sonrası
Paris’te 75.000 Fahişe olduğu saptanmıştı.Bir İhtilal yargıcının bir
fahişeye sorusu ve aldığı yanıt tarihe not olarak düşmüştü:
”Bayan ne ile geçiminizi sağlamaktasınız?”
“Siz geçiminizi nasıl giyotin ile
sağlamaktaysanız ben de mamımla sağlamaktayım Bay Yargıç!”Bütün konu sömürü
düzeninin sürdürülmesiydi. Rus ihtilalinde de aynı amaç vardı. Osmanlı’da da
aynı amaçla ihanetler olmuştu. Günümüzde de Allah ve din ile aldatarak
yükselmek ve mutlu yaşamak amaçlanmaktadır. Fransızların,insanları giyotine göndermeleriyle Bay Başsavcımızın
mahkemelerinin de Kahramanlarımızı ve aydınlarımızı Silivri esir kampına göndermeleri
aynı despotluğun işaretleridir.
Toplanmış olan “Yasama Meclisi”yeni bir
anayasa yapmak üzere Otuz/30/kişilik bir Anayasa komisyonu oluşturmuştu.
Fransız toplumu:1*Asiller Sınıfı,onlar da Kılıç ve Elbise Asili olarak ikiye
ayrılmıştı.2*Rahipler Sınıfı,bunlar da üç gruba ayrılmıştı,3*Tiers Etat/Üçüncü
Sınıf.Diğer iki sınıfa giremeyenlerin tümü.400 senelik bir gelişmişliği olan
Burjuva sınıfı en güçlü sınıf olarak kendisini göstermiş ve Fransız devrimini
de bu sınıf yaratmıştır.Yasama Meclisi,” Ancien Régime”/Eski Rejim/’i
değiştirmek üzere toplanmıştı.Meclisi oluşturan sınıflar arasında anlaşmazlık
çıktığında,16’ıncı Louis Yasama Meclisini
dağıtmıştı.Serment de jeu de paume!”/Elma oyunu/ salonunda toplanan Meclis,Kralın
tutumu nedeni ile birleşmişti. Yasama Meclisi de Assemble Constitityonel/Kurucu
Meclis/ olarak adını değiştirmişti.09 Temmuz 1789,28 Ağustos 1789’da;Kurucu Meclis;
İnsan ve vatandaş hakları bildirgesini yayımlayarak tüm insanlığı uyandırmıştı.
Fransız devrimi,dünya’ya Özgürlük,Eşitlik,Kardeşlik ve Milliyetçilik
fikirlerini yaymıştı.Osmanlı’nın yıkılma süreci de böylece başlamıştı.
İki senelik bir çalışmadan sonra,
Kurucu Meclis’in ortaya koymuş olduğu anayasa 14 Eylül 1791 tarihinde16’ınci
Louis tarafından onaylanarak yürürlüğe konmuştur. Ulusal Egemenliğe dayalı
olarak kabul edilen bu meşruti anayasaya göre; Kral, yürütme gücünün başında
yer almaktaydı. Anayasayı yaptıktan sonra, Görevi sona eren Kurucu Meclis
kendini feshederek, yeni seçimlere gidilmiş;745 üyeli Yasama Meclisi
oluşturulmuştur.
Prusya ve Avusturya’nın Fransa’ya
saldırmaları üzerine Verdün ve Valmy muharebeleri yapılmıştı.16’ıncı Louis
Prusya’ya kaçarken kendisini tanıyan eski bir Muhafız askerinin ihbarı ile
yakalanarak Paris’e getirilmişti. Kralın ihanetlerinin ortaya çıkması üzerine
de, 1792/1804,Meşruti Krallığa son verilerek Birinci Fransız Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
İşçilerin giymiş oldukları Üç renkli pantalonlardan örnek alınarak Kırmızı;
Beyaz ve Mavi renkli Fransız Cumhuriyeti bayrağı oluşturulmuş; bunun Özgürlük,
Eşitlik ve Kardeşliği temsil ettiği de vurgulanmıştı.16 Louis ve Kraliçe Marie
Antuvanet vatana ihanetten Giyotinde can vermişlerdi. Fransa uzun bir süre
karışıklık,İmparatorluk ve Restorasyon dönemlerini yaşadıktan sonra da,İkinci
Dünya Savaşı sonunda tekrar cumhuriyet yönetimine dönmüştü.Fransız “Milli
Kurucu Meclisinin” 29 Eylül 1946 tarihinde kabul ettiği Dördüncü Cumhuriyetin
anayasası,13 Ekim 1946 tarihinde de Fransız halkı tarafından referandum ile
kabul edilmiştir.
Anayasa hukukunda; anayasaların Kurucu
Meclisler tarafından yapılması öngörülmektedir. İkinci Dünya Savaşından yenik
çıkan Japonya’nın anayasasını da Dokuz Amerikan subayı ve bir Japon’dan oluşan
özel bir komisyon hazırlamıştır. Amerikan anayasasını da İngilizlere karşı
ayaklanmış olan Kolonilerden seçilmişler yapmıştır.
5’inci Fransız Cumhuriyetinin
Anayasası.
Bu Anayasaya General Charles de
Gaulle/1890-1970/ Anayasası da denir. Fransız Ulusal Kurucu Meclisinin
hazırlamış olduğu bu anayasa da 04 Ekim 1958 tarihinde kabul edilerek Fransız
halkının kabulü ile yürürlüğe girmiştir. Başlangıç kısmı, bizim anayasamıza da
örnek olmuştur. Görelim:
“Başlangıç, Fransız halkı 1789
Beyannamesinde tanımlanan, 1946 anayasasının başlangıç kısmında teyit edilip
tamamlanan insan haklarına ve milli egemenlik ilkelerine ,aynı şekilde /ek/2004
Çevre Şartında belirtilen hak ve ödevlere bağlılığını ihtişamla ilan eder.Bu
ilkeler ve hakların kendi kaderini serbestçe belirlemesi esası gereğince
Cumhuriyet,kendisine katılma iradesini beyan eden denizaşırı ülkelere
özgürlük,eşitlik ve kardeşlik ortak idealine dayanan ve bu ülkelerin demokratik
gelişmelerini sağlayacak yeni kurumlar sunar.
Madde1-“Fransa, bölünmez, laik,
demokratik sosyal bir Cumhuriyettir. Köken, ırk veya din ayrımı yapmaksızın,
tüm vatandaşların yasa önünde eşitliğini garanti eder.Her inanca saygılıdır. İdare yapısı yerinden yönetim esasına dayanır.
Kadınlar ve erkeklerin seçimle gelinen görev ve mevkilerin yanı sıra mesleki konumlara
ve sosyal sorumluluklara eşit şekilde erişebilmeleri,
kanunla teşvik edilir.”
Başlık I,
Egemenlik
Madde-2”Cumhuriyetin dili Fransızcadır.
Ulusal simge, mavi, beyaz ve kırmızı renklerden oluşan üç renkli bayraktır.
Ulusal Marş Marsillaise’dir. Cumhuriyetin veciz ifadesi”Özgürlük, Eşitlik,
kardeşliktir.”Cumhuriyetin ilkesi;”Halkın, halk tarafından ve halk için
yönetimidir,”
Madde-3-“Ulusal egemenlik halka aittir,
bunu temsilcileri aracılığıyla ve halk oylaması yoluyla kullanır. Halkın hiçbir
kesimi veya hiçbir fert egemenliğin kullanılmasını kendisine mal edemez.
Anayasada öngörülen koşullar dâhilinde seçimler tek dereceli veya iki dereceli olabilir.
Fakat daima genel, eşit ve gizlidir. Yasanın belirlediği koşullar çerçevesinde,
reşit olan, medeni ve siyasal haklarını kullanabilen kadın-erkek her Fransız
vatandaşı seçmendir.”
Madde-4-“ Siyasal parti ve siyasal gruplar oy vermenin tecellisine katkıda
bulunurlar. Bunlar, serbestçe kurulur ve serbestçe faaliyette bulunurlar.
Ulusal egemenlik ve demokrasi ilkelerine saygı göstermek zorundadırlar.
Şartları yasayla belirlenen 1’inci maddenin ikinci fıkrasında belirlenen
ilkenin uygulanmasına da katkıda bulunurlar. Farklı fikirlerin ifade edilebilmesi
ve siyasal partilerin ve siyasal grupların Ulusun demokratik hayatına eşit
şekilde katılabilmesi kanunlarla garanti edilir”.
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ANAYASALARI:
Hangi İslam ülkesi anayasa ile
yönetilmiştir ki Osmanlı Devleti de anayasa ile yönetilmiş olsun?1808
senesindeki Sened’ittifakı 03 Kasım 1839’daki Tanzimat fermanı izlemişti.
Avrupa devletlerinin baskısı üzerine de 1856 Islahat Fermanı iyileştirme
yönünde atılmış bir adımdı. Osmanlı devleti, 23 Aralık 1876 tarihine kadar
Mutlak bir Despotlukla yönetilmiştir.Halbuki İngiltere, 15 Haziran 1215
tarihinden beri anayasal bir metne sahipti! “Magna Karta libertatum!”Her türlü
yeniliğe yöneliş büyük saydığı Hıristiyan devletlerin baskısı ile olmuştur.
Dinin başında bulunan Şeyhülislam Padişahın kafasını kopartacağı devlet
adamlarının öldürülmesine dair fetvalar vermekteydi!Türkiye Cumhuriyeti
dönemindeki tüm anayasalarımız dış baskı üzerine değil de Egemen güçlerimizin
ileriye dönük iradeleri üzerine hazırlanarak kabul edilmiştir.Bünyelerin böbrek
taşlarını yaptığı gibi;derin uykularını sürdürmekte olan halkımızın
vurdumduymazlığı da Kabakçı Mustafaları ve Damat Mehmet Ferit Paşaları yaratmaktadır.
Mirliva Mustafa Kemal, bir Osmanlı
görevlisi olarak Anadolu’ya çıktıktan sonra, Ulusal Kongreler ve Genel seçim
sayesinde de Juris konumuna geçerken İstanbul’daki Padişahlık yönetimi de
İhanetlerin ve İşgalcilerin desteğinden güç alan de facto durumuna düşmüştü.
İstanbul’dan kaçan milletvekilleri ve yeni seçilenlerle Ankara’da bir
Parlamento da açılmıştı. Başkanlığına seçilmiş olan Mustafa kemal’in.”Salahiyeti
Fevkaladeye Malik Bir Meclistir! Olarak adlandırmış olduğu bu Meclis bir Kurucu
Meclisti. İlk olarakta Yeni bir Teşkilatı Esasiye Kanunu ile Hıyaneti Vataniye
Kanununu yasalaştırarak yürürlüğe koymuştur. İstanbul Hükümetinin ekleri ile
birlikte 23 Aralık 1876 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu da zımnen yürürlükten
kaldırılmıştır.
“Teşkilatı Esasiye Kanunu”
Cerideyi Resmiye:1-7 Şubat 1337(1921)
Kanun numarası:85
Madde 1-Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir.
İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına
müstenittir.”
Madde 2-İcra kudreti ve teşri
salahiyeti milletin yegâne ve
Hakiki
mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder”.
Madde 3-“Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi
tarafından idare olunur ve hükümeti “Büyük Millet Meclisi hükümeti ünvanını
taşır.
İKİNCİ ANAYASAMIZ
Lozan Antlaşmasından sonra; Birinci
Büyük Millet Meclisi kendisini lağvederek İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi
teşekkül ettirilmiştir. Tabii Hukuk prensiplerine göre hazırlanmış olan yeni
anayasamız da 491 numara ile 24 Nisan 1340/1924/ tarihinde kabul edilmiştir. R.G:24
Nisan 1340(1924),Düstur No:Tertip 3,Cilt 5,s.576.105 maddeden oluşan bu
Anayasamızın 104’üncü maddesiyle de Osmanlı Teşkilatı Esasiye Kanunu ve 85
numaralı Teşkilatı Esasiye Kanunu sarahaten
yürürlükten kaldırılmıştır:
“Made104-“1293
tarihli kanuni esasi ile mevaddı muadelesi ve 20 Kânunisani 1337 tarihli
Teşkilatı Esasiye Kanunu ve müzeyyelât ve tadilâtı mülgadır.”
İkinci Dünya Savaşından sonra dünyamız
bloklara ayrılmıştı. Türkiye Cumhuriyeti de Batı Bloğunu seçmişti. Çok partili
genel seçimler yapıldıktan sonra; demokrasi vaadi ile iktidar olan DP. İktidar
hırsı ile diktaya yönelmişti. Anayasamız da Türkiye Cumhuriyetine dar geldiği
halde anayasaya bakan da yoktu.27 Mayıs 1960’tan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri
yeni bir anayasa yapmağa koyuldu. Yasama Yetkisi Milli Birlik Komitesinde
olduğu halde; anayasa yapmak için evrensel anayasa hazırlama yoluna girildi.
Prof.Dr. Turhan Fevzioğlu bir Kurucu Meclis mevzuatı hazırladı, Kurucu Meclis
seçimleri yapıldı.
TBMM 1961 Kurucu Meclisi
Vikipedi, özgür
ansiklopedi
ALINTIDIR!
TBMM 1961 Kurucu Meclisi, 27 Mayıs Darbesi sonrası başta 1961 Anayasası'nı yapmak için
6 Ocak 1961-24 Ekim 1961 tarihleri arasında toplanmış özel yasama meclisidir.
Başkanlığını Em. Orgeneral Kazım
Orbay yapmıştır.6 Ocak 1961'de toplanan Kurucu Meclis aynı zamanda yeni inşa edilen üçüncü Meclis binasının açılışını yaptı ve buradaki ilk oturumu gerçekleştirdi. Bu meclis binası 1998'de yapılan düzenleme ile günümüzde de kullanılmaktadır.
Kuruluşu
Yeni
anayasayı yapmakla görevlendirilen "Kurucu Meclis", MBK ile
Temsilciler Meclisi'nden oluşmaktaydı. Temsilciler Meclisi genel oya dayalı bir
seçimle kurulmuş olmamakla birlikte, temsil niteliğinin geniş tutulmasına
çalışılmış bir organdı. İllerin, siyasi partilerin ve çeşitli kuruluşların
(barolar, basın, esnaf ve gençlik kuruluşları, sendikalar vb.) MBK müdahalesi
olmaksızın doğrudan seçtiği üyeler bu meclis içinde çoğunluğu
oluşturmaktaydılar. Anayasa yapımı süreci içinde Meclisin her iki kanadı
arasında anlaşmazlık çıkması halinde de ağır basacak olan Temsilciler Meclis’iydi.
Ne var ki, Kurucu Meclis yasasında yer alan bir kural uyarınca mahkeme
kararıyla kapatılmış olan DP üyelerinin bu mecliste temsil edilmeleri
engellenmişti. Böylece ülkede önemli bir gücü temsil eden siyasal kadrolar
Temsilciler Meclisi'nden dışlanmış olmaktaydılar. Bu durum demokratik anlayış
açısından bir sakınca oluşturmakla birlikte, Temsilciler Meclisi'nin CHP
eğilimli bir kentli-aydın üstünlüğüne sahne olmasına da olanak vermiştir.
Mecliste CHP dışında temsil edilen öteki parti ise Osman Bölükbaşı
liderliğindeki Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisiydi.
Temsil eksikliğinin anayasa
bakımından ortaya çıkarabileceği sakıncayı önlemek için, Kurucu Meclisin kabul
edeceği anayasa metninin bir de halkoyuna sunulması düşünülmüştü. Anayasanın
belli bir tarihe kadar tamamlanamaması ya da halkoyunda reddedilmesi halinde
ise, bu kez genel seçimle oluşacak bir Temsilciler Meclisi'nin göreve
çağrılması öngörülmekteydi. 9 Ocak 1961 günü seçilen Temsilciler Meclisi Anayasa
Komisyonunun hazırladığı tasarı üzerindeki görüşmeler yeni anayasanın 27 Mayıs
1961 günü Kurucu Meclisçe kabul edilmesi ile tamamlandı. Tasarının Temsilciler
Meclisindeki görüşmelerinde hayli gergin tartışmalar yaşandı. Aşağı yukarı aynı
görüşleri paylaştığı düşünülen bu meclisin üyeleri arasında, ekonomik ve sosyal
konularda önemli görüş ayrılıkları ortaya çıktı. Özellikle çiftçinin
topraklandırılması ve ormanların devletleştirilmesi gibi amaçlarla özel
mülkiyetin sınırlanması konusu ateşli tartışmalara konu oldu. Bir başka
deyişle, 1960 sonrası Türkiyesinde görülen sol-sağ kutuplaşmasının, yani toplum
yapısını değiştirmek isteyenlerle istemeyenlerin birbirlerinden ayrılmaya
yönelmelerinin ilk ipuçları Temsilciler Meclisi'nde yaşandı. İki meclis, anayasa
mahkemesi, yargı bağımsızlığı gibi kurumsal çözümlerde ise görüşler birbirine
çok daha yakındı. Anayasa çalışmaları sırasında Kurucu Meclisin iki kanadı
arasında önemli sayılacak görüş ayrılıkları da ortaya çıkmadı. Bir başka
deyişle, bir askeri müdahale sonucu yapılmış olmasına karşın, 1961 anayasasına
damgasını vuran "sivil" güçler olmakta, Kurucu Meclisin
"askeri" kanadının da bu güçlerden farklı bir çizgide bulunmadığı
gözlemlenmektedir.[1]Üye Listesi[2]
Devlet Başkanı Temsilcileri
Milli Birlik Komitesi Temsilcileri
Bakanlar Kurulu Üyeleri
CHP Temsilcileri
CKMP Temsilcileri
Milletvekili
|
Temsil Ettiği
|
Barolar Temsilcileri
Milletvekili
|
Temsil Ettiği
|
Basın Temsilcileri
Eski Muharipler Birliği Temsilcileri
Milletvekili
|
Temsil Ettiği
|
Veysel Soyer (Üyeliği YSK iptal
edilmiştir)
|
Gençlik Temsilcisi
Milletvekili
|
Temsil Ettiği
|
İşçi Sendikaları Temsilcileri
Milletvekili
|
Temsil Ettiği
|
Odalar Temsilcileri
Milletvekili
|
Temsil Ettiği
|
Öğretmen Teşekkülleri Temsilcileri
Milletvekili
|
Temsil Ettiği
|
Tarım Teşekkülleri Temsilcileri
Milletvekili
|
Temsil Ettiği
|
Üniversite Temsilcileri
Yargı Organları Temsilcileri
Milletvekili
|
Temsil Ettiği
|
İl Temsilcileri
Milletvekili
|
Temsil Ettiği
|
Anayasa Komisyonu Üyeleri
Turhan Feyzioğlu (Başkan)
|
Sadık Aldoğan
|
Nurettin Ardıçoğlu
|
Hazım Dağlı
|
Danışma Meclisi
12 Eylül 1980,TSK’NIN Anayasa hazırlatması
Vikipedi, özgür ansiklopedi,
Alıntı.
Danışma
Meclisi (DM), 12 Eylül 1980 Darbesi'nden sonra, Milli Güvenlik Konseyi'yle (MGK) birlikte, 1982
Anayasası'nı hazırlamak için kurulan Kurucu Meclis'i oluşturan iki organdan
biri.
Milli Güvenlik Konseyi'nin (MGK) çıkardığı 29 Haziran 1981 tarihli ve 2485 sayılı Kurucu Meclis Teşkili Hakkında Kanun'a göre, Kurucu Meclis iki ayrı organdan oluşuyordu; MGK ve DM./DANIŞMA MECLİSİ/ Yasama organı işlevi taşıyan DM'NİN, doğrudan yasa önerme yetkisinin yanı sıra, MGK'NİN gönderdiği yasalar üzerinde değişiklik yapma yetkisi de vardı. Ama kabul ettiği yasa ve kararların kesinleşmesi MGK'nın onayına bağlıydı. MGK ayrıca DM'NİN tatilde olduğu sürelerde ve "gerekli görülen hallerde" yasama yetkisini doğrudan kullanabiliyordu.
160 üyesi olan DM'NİN üyeleri iki
gruptan oluşuyordu. Her ilde vali o ilden DM'YE girecek üye sayısının üç katı
sayıda aday saptıyor. MGK'NİN bu adaylar arasından seçtiği 120 üye DM'YE
katılıyordu. İkinci grup, MGK'nın atadığı 40 üyeydi. DM'YE üye olmak için,
yükseköğrenim görmüş, 30 yaşını bitirmiş ve 12 Eylül 1980'den önce herhangi bir
siyasal partiye girmemiş olmak gerekiyordu. Ama MGK'NİN doğrudan atadığı üyeler
için yükseköğrenim kaydı yoktu. 15 Ekim 1981 tarihinde üyeleri belirlenen
DM'NİN en yaşlı üyesi Sadi Irmak (77), en genç üyesi Pamak’tı (31), yaş
ortalaması da 52 idi.[1]Milli Güvenlik Konseyi'nin (MGK) çıkardığı 29 Haziran 1981 tarihli ve 2485 sayılı Kurucu Meclis Teşkili Hakkında Kanun'a göre, Kurucu Meclis iki ayrı organdan oluşuyordu; MGK ve DM./DANIŞMA MECLİSİ/ Yasama organı işlevi taşıyan DM'NİN, doğrudan yasa önerme yetkisinin yanı sıra, MGK'NİN gönderdiği yasalar üzerinde değişiklik yapma yetkisi de vardı. Ama kabul ettiği yasa ve kararların kesinleşmesi MGK'nın onayına bağlıydı. MGK ayrıca DM'NİN tatilde olduğu sürelerde ve "gerekli görülen hallerde" yasama yetkisini doğrudan kullanabiliyordu.
DM, 23 Ekim 1981'de açıldı ve başkanlığına Sadi Irmak seçildi.[2] Danışma Meclisi'nin önemli görevleri arasında, yeni bir anayasa ile siyasi partiler ve seçim yasalarının hazırlanması bulunuyordu. 20 Kasım 1981'de iç tüzüğünü hazırladıktan sonra anayasa hazırlama çalışmalarına başladı. Yeni anayasanın hazırlanması için DM İstanbul üyesi olarak görev alan Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı başkanlığında 15 üyeden oluşan bir Anayasa Komisyonu oluşturuldu.[3] 8 aylık çalışma sonunda komisyonun hazırladığı anayasa tasarısı 17 Temmuz 1982 tarihinde Danışma Meclisi Başkanlığı'na sunuldu.[4] Meclis bu taslak üzerinde yaptığı görüşmelerden sonra 23 Eylül 1982'de bir anayasa metni hazırladı. Bu anayasa metni MGK'YA sunuldu. MGK’NİN yaptığı değişikliklerden sonra 7 Kasım 1982 halkoylaması ile kabul edildi.
DM üyelerinin geleceğe yönelik siyasal girişimlerde bulunmasını önlemek amacıyla ileride siyasi parti kurucusu olamayacakları hükme bağlanmıştı. Ama sonradan bu hüküm kaldırıldı. DM üyelerinin birçoğu, yeni siyasi partilerin kuruluşuna katıldılar ve önemli görevler üstlendiler. Anayasa'nın geçici 3’üncü maddesi gereğince 6 Kasım 1983 genel seçimlerinden sonra yeni parlamentonun göreve başlaması ve başkanlık divanını seçmesiyle DM'NİN hukuksal varlığı sona erdi (1 Aralık 1983).
1961 anayasası, Büyük Hukukçu Ordinaryüs profesör Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun eseridir. Medeni hukuk Profesörü olduğu halde; daktilosunu alarak Uludağ’a çıkmış ve o görkemli anayasamızı hazırlamıştı. Bu anayasamıza göre Anayasa mahkememizin içtihat kararları 1982 anayasamızla etkinliğini yitirmişti.1961 anayasamızın hazırlanışı ve hürriyetler bakımından taşıdığı özellikler çağ üstü bir değerdeydi.Bu Anayasamızla ikili Meclis sistemi de kabul edilmişti:Millet meclisi,2-Cumhuriyet senatosu.Türkiye Büyük Millet Meclisi ,”yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir”(md.5).Türkiye Büyük Millet Meclisi,Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosundan kuruludur(md.63).Cumhuriyet senatosu;seçimle gelen senatörler,atama ile gelen senatörler ve daimi senatörlerden kuruludur.Hiç bir siyasi partiye üye olmamış Milli birlik Komitesi üyeleri Cumhuriyet Senatosunun tabii üyeleridir. Cumhuriyet Hükümeti eylemlerinden Millet Meclisine karşı sorumlu tutulmuştur.Bu anayasamızın Başlangıç kısmı da anayasamıza dâhil edilmişti. Anayasamızın Başlangıç kısmı coşkulu ve lirik bir ifade taşımaktadır.”Kuvvetler Ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve iş birliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;”Vurgulanmıştı.
“Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği kutsal din duygularının ,devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağını;”
Başlangıcın bu bölümlerini Hâkimlere, Müddeiumumîlere, yeminlerine ihanet eden parmakçı milletvekillerimize ve Aydınlarımıza! Armağan ediyorum!
BİRİNCİ KISIM
Genel Esaslar
I.Devletin şekli
Madde 1-“Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.”
II. Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 2-“Türkiye cumhuriyeti, toplumun huzuru
,milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı,başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan ,demokratik,lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder