OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir;31 Mart 2013
BİZ Kİ, TARİHİN BAŞINDAN BERİ TÜRKOĞLU
TÜRKÜZ!
BİZ Kİ, HER İKİ
ÂLEMDE DE TÜRKÜZ!
Selçuklu, Acemleştiği için tarihin çöplüğüne
gömüldü!
Osmanlı;
Araplaştığı, Ümmetleştiği ve Türklüğünü yitirdiği için asırlarca süründü, zelil
bir biçimde de tarihin çöplüğüne gömüldü! Ostüzü.
“Türklüğü yüceltmek
için yaşa! Türk’e kılıç kaldıran eli kır!”Timur Han. Barlas Türk boyundan ve
özbeöz Türk soyundan.
“Biz ki, Melik’i
Turan, Emir’i Türkistan’ız;
Biz ki, Türkoğlu
Türküz;
Biz ki, milletlerin
en kadimi ve en ulusu Türk’ün Başbuğuyuz!”Timur Han,”1336/1405).
.”Ben, Sultan
Beyazıt Han oğlu, Sultan Selim Han’ım, sen ki eşek Türk!”Birinci Selim’in Şah
İsmail’e yazdığı mektup, Prof.Dr. Şahabettin Tekindağ.
“Benim için en büyük
onur; Türk olarak dünya’ya gelmiş olmamdır!”Ebul Gazi Bahadır Han, Hive
Han’ı(1605/1663),Şecere-i Terakime (Türk Şeceresi)-Sagara-i Türkî./ zamanında
Sayın Kapkıner./"Bu dünyadan göçerek Türk milletine veda edeceklerin
çocuklarına
kendinden sonra yaşayacaklara, son sözü bu olmalıdır: "Benim Türk
milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim
bitmemişti, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere
benim sözümü tekrar ediniz. Bu sözler bir ferdin değil, bir Türk
Milleti duygusunun ifadesidir". Bunu, her Türk bir parola gibi
kendinden sonrakilere mütemadiyen tekrar etmekle son nefesini
verecektir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin
sönmeyeceğini onun ebedi olduğunu göstermelidir. Yüksek Türk,
senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur! (1935).
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
"HAYATTA YEGÂNE VARLIĞIM VE SERVETİM, TÜRK OLARAK DOĞMAMDIR."
"BU MEMLEKET TARİHTE TÜRKTÜ, HÂLDE TÜRKTÜR VE EBEDİYEN TÜRK OLARAK
YAŞAYACAKTIR."
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
kendinden sonra yaşayacaklara, son sözü bu olmalıdır: "Benim Türk
milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim
bitmemişti, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere
benim sözümü tekrar ediniz. Bu sözler bir ferdin değil, bir Türk
Milleti duygusunun ifadesidir". Bunu, her Türk bir parola gibi
kendinden sonrakilere mütemadiyen tekrar etmekle son nefesini
verecektir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin
sönmeyeceğini onun ebedi olduğunu göstermelidir. Yüksek Türk,
senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur! (1935).
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
"HAYATTA YEGÂNE VARLIĞIM VE SERVETİM, TÜRK OLARAK DOĞMAMDIR."
"BU MEMLEKET TARİHTE TÜRKTÜ, HÂLDE TÜRKTÜR VE EBEDİYEN TÜRK OLARAK
YAŞAYACAKTIR."
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
İstanbul’un fethinden sonra; İtalya’ya
kaçan Bizanslı bilginler, İtalya’da yeniden doğuşu/Rönesans’ı/
yarattılar.Osmanlı battıkça dine ve din bilginlerine,hurafelere sarılarak
geriledikçe geriledi.Kurtuluş reçetesi olarak Arnavut Koçi Beyin Dördüncü
Murat’a yazmış olduğu raporlar çok önemlidir.Koçi Bey Risalesi olarak ta yeni
yazımızla yayımlanmış olan bu Risaleden bir bölümü sunmak istiyorum:
“Her zümreye,adı geçen tarihten beri
milleti ve mezhebi bilinmeyen şehir
oğlanı,Türk,Çingene,Tatr,Kürd,Ecnebi,Laz,Yörük,Katırcı,Deveci,Hamal,Ağdacı
Yolkesen,Yankesici ve diğer çeşitli kimseler katılıp usul ve kaideler
bozuldu.Kanun ve kaide kalktı..”Koçi Bey Risalesi,s.43,Zuhuri Danişment
“Türkten vezir olmaya!”Osmanlının
Fermanı.
“Türk’ten Yeniçeri alınmaya!”Osmanlının
Fermanı.
“Kapını Türk’e, sırtını da kürke
alıştırma!”Osmanlı devşirme ve dönme döllerinin nasihati!
“Türk değil mi Marsıvanın/Merzifon/
eşeği; eşek değil eşekten de aşağı!” Timur
Han; Iranı işgal ettiğinde Firdevs’inin kabrine gider. Firdevs’i Şehnamesinde
Türkleri hep aşağılamıştır.Mezarın başına dikilerek:
“Kalk! Kalk ta her satırında
kötülediğin mağlup Türk’ü şimdi gör!”Der. Birinci Dünya Savaşında;İngiliz
Generali Allenby,Selahhatin’i Eyyubi’nin kabrine çizmesinin burnu ile
vurarak;”Kalk bak,biz yine geldik!”Demişti! Osmanlını Türk’e verdiği değer. Bazı öyküler anlatmak
durumundayım:
Rahmetli Ahmet Vefik Paşa, Bursa valisi
iken ilçeleri denetlemeye çıkar. O dönemde Osmanlı toplumunda bulunan kimseler,
milliyetlerini açıkça söyledikleri gibi Osmanlıyım diyerek te geçiştirirlerdi.
Osmanlı İmparatorluğunu asli ve kurucu öğesini oluşturan Türkler, suçmuş gibi,
Türklüklerini saklarlardı. Paşamız;uğramış olduğu her yerde karşısındakinin
milliyetini sorarak sohbet ederdi.Herkes,göğsünü gere,gere
Boşnak’ım,Lazım,Kürdüm,Çerkezim,Rumum diyerek kendisini tanıtırdı.Sorma sırası
bir kenarda duran yaşlı ve soluk yüzlü bir ihtiyara geldiğin de;İhtiyar adam
gayetle kısık bir sesle:”Türküm Efendim!”Der.Ahmet Vefik Paşa gür bir
sesle:”niçin sıkılıyorsun öyle?Türk olmak kabahat mi? Bak ben de
türküm!”Dediğin de ihtiyarın gözleri ışıldar ve:
“Sahi Paşa; sen de Türk müsün? Demek
Türk’ten de Paşa olurmuş haa!”Der. Ahmet Vefik Paşanın gözleri dolar:
“Paşa da kim oluyormuş! Türklerden
Padişah çıkar, padişah! Anladın mı?”Der ve rahatça ağlayabilmek için bir kenara
çekilir.”Halifelik, Osman Türkoğuz, s.58/59.
“Beşiktaş Tramvay Garajının karşısında
karşısına düşen büyük iki katlı bir Selanik Kahvesi vardı.Bu Kahve,Harbiye
talebesinin toplandığı yer gibi olmuştu.Rahmi Beyin arkadaşlarından bazılarıyla
ben de arkadaş olmuştum.Bir gece,Rahmi Selanik kahvesinde bana sordu:
“Sen nesin?”
“Harbiye talebesiyim!”
“Başka? “
“Bilmem!”
“Düşün bakalım?”
“Osmanlıyım!”
“Başka?”
“Müslümanım!”
Sonunda,Rahmi bana;”Hayır,sen her
şeyden önce Türksün!”Dedi.
“Bilemem, şimdilik
Osmanlıyım!”Dedim.Rahmi bana bir saat süren
bir konferans verdi.Biz,çok büyük bir milletmişiz!Biz,Asya’nın
ortalarından gelmişiz,biz bir zamanlar dünyayı zaptetmişiz,sonra işi tembelliğe
vurmuş, her şeyi unutmuşuz.Şimdi Türklüğe çalışarak çalışmamız lâzımmış!” Gök
Bayrak
“Ben, Rahminin konferansına bayıldım.
Eve geldim, bir hafta bu sözlerin etkisinde kaldım. Ertesi gün Cuma; Rahmi ile buluştuk;
Rahmi beni fındıklıda bir eve götürdü.Kozanlı bir Türk olduğunu söyleyen bizden
çok yaşlı bir zata beni taktim etti:
“Size bir Türk daha getirdim!”Dedi, oturduk,
Adam Fransızca bir kitap çıkardı. Önce Fransızcasını okudu, sonra Türkçeye çevirdi.
Ne güzel ve saf bir Türkçe ile konuşuyordu. Okuduğu kitabın adı Gök bayrakmış.
Cengizin muharebelerine ait kahramanlıkları yazıyormuş. Günler böyle devam etti;
yavaş, yavaş Türk olmaya başladık!”Ben de bir yandan okuyordum, bir yandan Türklük
propagandasını yapıyordum. Fakat kime bundan bahsetsem, kafasını çeviriyor:
“Güle, güle sen Türk ol! Benim aptal ve
sersem olmaya niyetim yok!” Diyordu. Tam bu sırada yani 1911 senesi
İlkbaharında…””İlhan Selçuk, Yüzbaşı Selahattin’in Romanı, s.39-40,Fransız
İhtilalı yapılıp,dünyayı aydınlattığı halde,Osmanlı devletinin Harp Okulunda
Türklükten
söz edilmemesi Osmanlının yıkılmasının en
büyük etkenlerinden birisidir.
“Fransız Başbakanı Mithat Paşaya
sordu:”
“SİZ SONRADAN MI TÜRK
OLDUNUZ?”
Fransa’nın ünlü Başbakanlarından,
politikadan çekildikten sonra tarih yazarlığı yapan ve daha da çok ünlenen
Alfons Troyer, sürgüne gönderilen Mithat Paşayla görüşmek istemiş.İlk
görüşmesinden sonra da,bu ilginç ve bilgili sürgünün dünya sorunları hakkındaki
görüşlerinden çok hoşlanmış olmalı ki,daha sonra da paşayı birkaç kez yemeğe
çağırmış,uzun söyleşilerde bulunmuş.Son görüşmelerinde de ayrılırken Mithat
Paşaya sormuş:
“Siz, sonradan mı Türk oldunuz?”
Paşanın şaşırması ve duraksaması üzerin
de sözlerini sürdürmüş:
“Yanlış anlamayınız. Daha sonra Osmanlı
Devletine büyük hizmetler yapmış Kont de Bönöval, Baron de Tod gibi kişiler din
ve ad değiştirdikleri için sizin de acaba aynı şekilde Türkleşmiş olup
olmadığınızı öğrenmek istedim!”
Mithat Paşa bu soru ve açıklama üzerine
şu cevabı vermiş:
“Hayır, benim yedi ceddim Türk’tür ve
Müslüman’dır. Eğer, zat’ı devletlerinin zerrece ilgisini çeken özelliklerim
olduysa bunu da milletime borçluyum.”
Oradan ayrıldıktan sonra da Mithat paşa,
yanındaki damadı Vefik Bey’e gözyaşları içinde şöyle demiş;
“görüyor musunuz?Kendi anlayış ve
görüşlerine göre değer taşıyan hiçbir şeyi bizlere yakıştıramıyorlar..”Milliyet
gazetesi,01 Şubat 1983.Ama,Kont dö Bönöval yayımladığı anılarında,Türklerin
aptallığının çok ağır Osmanlıcadan meydana geldiğini anlatmıştı!Yıldız
mahkemesinde de Bir Silivri olayı yaşanmıştı.Ermeni asıllı Virjin’in oğlu olan
aşağılık Abdülhamit,Plevne kahramanı Osman Paşa’nın da üstün gayretiyle ve
Hıristiyan Müddeiumumi sayesinde Mithat Paşayı idama mahkûm ettirtmişti.Fizanâ
sürülen Mithat Paşanın ayağına takılan prangalara rağmen iç
Çamaşırları öylece
değiştiriliyordu. Bir kaç aşağılık Jandarma subayı tarafından bu büyük devlet
adamımız boğdurulmuştu. Osman Paşa da bu yiğitliğinin! Armağanını
almıştı;oğulları saraya damat olmuştu.
“Hatta bir gün; kabalığından dolayı
Türk unvanı verilen Vaiz Ahmet’e…”J.Von Hammer, Osmanlı Devleti Tarihi,53’üncü kitap, s.9,satır.15,
“Zaman oldu ki, Türküm! Demek ayıp
sayıldı, Çünkü Türk hakaret makamında ve bizzat Türkler tarafından
birikirlerine karşı kullanılır olmuştu. Şehzade başında; çarşaflı bir anne, on
yaşlarındaki oğlunun kolundan tutmuş, onu sürükleyerek zorla okula götürüyordu.
Topaç gibi yavrucak tepiniyor, çantasını yerlere atıyor,ağlıyor,okula gitmek
istemiyordu.Çocuğuna kızan anne onu:
“Kaba Türk! Geri Türk!”Diye
azarlıyordu.Bu anne ve çocuk Türk idiler,çocuk ise annesi tarafından Türk diye
tahkir ediliyordu..”
“Namia gibi Osmanlı devletinin resmi bir tarihçisi bile,
tarihinin bir çok yerlerinde, Türk’ten söz ederken “Etrab’ı bi
idrak!”/İdraksız,anlayışsız Türk/ diye söz ediyordu.Bir ulusun ulusal duygusu
bundan daha mükemmel nasıl yok edilebilirdi?Ve Osmanlı padişahları bu gibi Türk
‘e hakaret dolu kitapları zevkle okuyorlar ve yazarlarını da altınlara boğuyorlardı.Yozlaşmanın
bu derekesi nerede görülmüştür? Zaman oldu ki, Rum’u, Ermeni’si ve Yahudi’si
bile Osmanlılığı benimsemedi. Ne oldukları sorulduğu zaman; Rumum, Ermeniyim,Yahudiyim
ve hatta Çingeneyim demekten çekinmediler,fakat,ulusların en arı soylusu olan
Türk,Türküm diyemiyordu.Sadece”Osmanlıyım,Elhamdülillah
Müslüman’ım!”Diyebiliyordu.Araplar ise”Kavm’i Necib’i Arap” sanını
taşıyorlardı.”Mahmut Esat Bozkurt,Atatürk İhtilali,s.328/330.
Türk adı Tarihten beri vardır ve her
Türk, bu adı övünçle de kullanmıştır. Buyursunlar vatan ve Türklük hainlerimiz:
“Karahanlıların devlet dili olan
Türkçeyi Bağdat Arap halifelerine öğretmek amacıyla MS,1072 yılında,
DivanüLügat’it Türkî’yi yazan Kaşgarlı Mahmut Arap halifeye kitabını sunarken:
“Tanrı, Türkleri yeryüzüne ilbay
kıldı,dünya uluslarının yönetim yularını onların eline verdi.Türk dilini
öğrenmek çok gerekli bir iş olur!”Rahmetli büyük Türk Kaşgarlı Mahmut,kitabının
başına da şöyle yazmıştı:
“Yüce Tanrı’nın devlet güneşini Türk
burçlarından doğdurmuş olduğunu,onların ülkeleri üzerinde göklerin bütün dairelerinin
döndürüldüğünü gördüm.Tanrı,onlara TÜRK adını verdi.Onları yeryüzüne ilbay
kıldı..”Kaşgarlı Mahmut,Türk maddesine de şu şekilde yazmıştı:”Türk,Tanrı
yarlıgayası Nuh’un oğlunun adıdır.”
İngiliz Tarihçisi wels biz Türkleri
şöyle vasıflandırmıştı:
“Türklerin memleketinde her Türk,
Efendidir, Beydir.
Bunun için aralarında geçimsizlik eksik değildir. Çünkü hiçbir Türk kendini
başkasından aşağı tanımaz. Türkler, kendi memleketlerinden çıkıp ta yabancı
ellere vardıklarında padişah olur. Tıpkı denizin dibindeki incilere benzerler.
Bunlar, denizin dindeyken bir şey değildirler. Denizden çıkınca da en yüksek
değeri kazanırlar.”Osman Türkoğuz, Halifelik, tüm örnekler anılan bu kitaptan
alınmıştır.
Bir gün Arap Halifesi Memun,
şairleri huzuruna toplayarak övünmelerini emretmiş! Sözü ilk alan Arap asıllı
şair, Hz.Muhammed’in Arap olduğunu, Kuranın Arap dilinden indirildiğini ve Arap
asilliğinden söz etmiş. İkinci olarak söz alan Acem şair, Kisraların
saraylarının görkeminden, Acem ihtişam ve zenginliğinden söz etmiş. Sıra Rum
asıllı şaire geldiğinde, Rum şair de, Eski Yunanın sanat ve edebiyatta
büyüklüğünü anlatmış, Aristo, Sokrat ve Platon’u göklere çıkartmış. Sıra Türk
asıllı Ozana geldiğin de, Memun:”Hadi, sen de övün bakalım!” diyerek
gülümsemiş.Diğer şairler de şaşkın,şaşkın Türk ozana bakarak,içlerinden bunun
övünecek nesi var düşüncesini geçirmişler.Türk Ozan’ı sesini bir perde daha
yükselterek:
“Benim doğduğum Türk illerinde; gerçi
ne Arabın, ne Acemin ne de Rum’un övündüğü şeyler yoktur. Fakat Türk ellerinde
Tanrı köle yaratmaz!”Demiş!
Göktürk anıtları Türkçe yazılmıştır
ve Türk ulusuna Türk adını kullanarak yönlendirilmiştir.”Ben tanrı gibi gökten
doğmuş Türk Bilge kağan…””Ey Türk Ulusu..”Üste Mavi gök,altta Kara yer yaratılınca,ikisi
arasında insanoğlu yaratılmış.İnsan oğulları üzerine de atalarım(babam ve
dedem)Bumin Kağan ve İstemi Kağan tahta geçmişler(oturmuşlar)oturarak Türk
ulusunun ülke ve kanunlarını düzenlemişler…”Yukarıdan Türk Tanrısı.Türkün
mukaddes Yir-Subları böyle dediler:”Türk ulusu yok olmasın,tekrar hür bir ulus
olsun “diye babam Elteriş Kağanla anam İlbilge Hatunu göğün tepesinde tutup
yükseltmişler…”karamanoğlu Mehmet Beyimizin 13 Mayıs 1273 tarihli fermanını
benim amentümdür.Ülkemizi “Darül Harp bölgesi” olarak ilk defa ilan eden
Dolandırıcılıktan hükümlü Necmettin Erbakan’dır.İlkel çöl Arabının devletler
Hukuku iki deyimden ibarettir.Dünya yüzünde;kendi devletine,kendi ulusuna ve
kendi ordusuna savaş ilan etmiş tek devletin bir örneği daha var mıdır!Bu hainlerin
yapmış oldukları reklam aklıma bir fıkrayı getirmektedir:Cehennem ile cennete
insanlar kendi istekleriyle girerlermiş.Bunun için de geniş bir reklam
kampanyası başlatılmış.Cennetin reklamında,ırmak kenarında gölgeliklerde yatan
bir yığın insan görüntüsü yansıtılmış.Cehennemin reklamında,dünya güzeli
kızlarla dans eden delikanlılar ve her türlü müzik gösterilmekteymiş.Temel ile
Tursun,Cehennemi tercih ederek içeriye girmişler,reklam panosunun arkasında
kazanlarda kaynayan insancıkları görünce geri dönmek istemişler!Baş Zebani,”buradan
geri dönmek yoktur,kazanlarınızı seçmek hakkınız da saklıdır!”Demiş.İşte İran
ve işte Taliban ve gelmekte olan Tayyiban!
Kaşgarlı Mahmut:”Erdemin başı
dildir!”Demişti.Halifelik,s.48
Bakınız Cumhurbaşkanımız Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’te ne buyurmuş:
“bugün Sovyetler Biriliği
dostumuzdur,müttefikimizdir.bu dostluğa ihtiyacımız vardır.fakat; yarın ne
olacağını kimse bugünden kestiremez.tıpkı Osmanlı gibi,tıpkı
Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir,ufalanabilir.Bugün elinde sımsıkı
tuttuğu uluslar avuçlarından kaçabilirler.dünya yeni bir dengeye
ulaşabilir.İşte o zaman Türkiye devleti ne yapacağını bilmeliyiz.Bizim bu
dostumuzun idaresinde dili bir,inancı bir,özü bir kardeşlerimiz vardır.onlara
sahip çıkmaya hazır olmalıyız..Hazır olmak,yalınız o günü susup beklemek
değildir.Hazırlanmak lâzımdır.Uluslar buna nasıl hazırlanır?Manevi köprülerini
sağlam tutarak.Dil bir köprüdür.İnanç bir köprüdür.Tarih bir
köprüdür…Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde
bütünleşmeliyiz.Onların(dış Türklerin) bize yaklaşmasını beklememeliyiz.Bizim
onlara yaklaşmamız gereklidir”.Anayasa,Eyalet,Ümmetçilik hepsi de
masaldır.Amerika Birleşik Devletlerinin Türkü silme ve sindirme politikası dahili
Bedhahlarımızın ve Ulemalarımızın!Yardımı ile sürdürülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder