2 Nisan 2013 Salı

1020/BİZ,HER İKİ ÂLEMDE DE TÜRKÜZ!



         OSMAN TÜRKOĞUZ
         osmanturkoguz@gmail.com        
         İzmir;31 Mart 2013

BİZ Kİ, TARİHİN BAŞINDAN BERİ TÜRKOĞLU TÜRKÜZ!
                            BİZ Kİ, HER İKİ ÂLEMDE DE TÜRKÜZ!
Selçuklu, Acemleştiği için tarihin çöplüğüne gömüldü!
Osmanlı; Araplaştığı, Ümmetleştiği ve Türklüğünü yitirdiği için asırlarca süründü, zelil bir biçimde de tarihin çöplüğüne gömüldü! Ostüzü.
“Türklüğü yüceltmek için yaşa! Türk’e kılıç kaldıran eli kır!”Timur Han. Barlas Türk boyundan ve özbeöz Türk soyundan.
“Biz ki, Melik’i Turan, Emir’i Türkistan’ız;
Biz ki, Türkoğlu Türküz;
Biz ki, milletlerin en kadimi ve en ulusu Türk’ün Başbuğuyuz!”Timur Han,”1336/1405).
.”Ben, Sultan Beyazıt Han oğlu, Sultan Selim Han’ım, sen ki eşek Türk!”Birinci Selim’in Şah İsmail’e yazdığı mektup, Prof.Dr. Şahabettin Tekindağ.
“Benim için en büyük onur; Türk olarak dünya’ya gelmiş olmamdır!”Ebul Gazi Bahadır Han, Hive Han’ı(1605/1663),Şecere-i Terakime (Türk Şeceresi)-Sagara-i Türkî./ zamanında Sayın Kapkıner./"Bu dünyadan göçerek Türk milletine veda edeceklerin çocuklarına
kendinden sonra yaşayacaklara, son sözü bu olmalıdır: "Benim Türk
milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim
bitmemişti, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere
benim sözümü tekrar ediniz. Bu sözler bir ferdin değil, bir Türk
Milleti duygusunun ifadesidir". Bunu, her Türk bir parola gibi
kendinden sonrakilere mütemadiyen tekrar etmekle son nefesini
verecektir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin
sönmeyeceğini onun ebedi olduğunu göstermelidir. Yüksek Türk,
 senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur!  (1935).
             MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
"HAYATTA YEGÂNE VARLIĞIM VE SERVETİM, TÜRK OLARAK DOĞMAMDIR."
"BU MEMLEKET TARİHTE TÜRKTÜ, HÂLDE TÜRKTÜR VE EBEDİYEN TÜRK OLARAK
YAŞAYACAKTIR."
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
                         

         İstanbul’un fethinden sonra; İtalya’ya kaçan Bizanslı bilginler, İtalya’da yeniden doğuşu/Rönesans’ı/ yarattılar.Osmanlı battıkça dine ve din bilginlerine,hurafelere sarılarak geriledikçe geriledi.Kurtuluş reçetesi olarak Arnavut Koçi Beyin Dördüncü Murat’a yazmış olduğu raporlar çok önemlidir.Koçi Bey Risalesi olarak ta yeni yazımızla yayımlanmış olan bu Risaleden bir bölümü sunmak istiyorum:
         “Her zümreye,adı geçen tarihten beri milleti ve mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı,Türk,Çingene,Tatr,Kürd,Ecnebi,Laz,Yörük,Katırcı,Deveci,Hamal,Ağdacı Yolkesen,Yankesici ve diğer çeşitli kimseler katılıp usul ve kaideler bozuldu.Kanun ve kaide kalktı..”Koçi Bey Risalesi,s.43,Zuhuri Danişment
         “Türkten vezir olmaya!”Osmanlının Fermanı.
         “Türk’ten Yeniçeri alınmaya!”Osmanlının Fermanı.
         “Kapını Türk’e, sırtını da kürke alıştırma!”Osmanlı devşirme ve dönme döllerinin nasihati!
         “Türk değil mi Marsıvanın/Merzifon/ eşeği; eşek değil eşekten de aşağı!”         Timur Han; Iranı işgal ettiğinde Firdevs’inin kabrine gider. Firdevs’i Şehnamesinde Türkleri hep aşağılamıştır.Mezarın başına dikilerek:
         “Kalk! Kalk ta her satırında kötülediğin mağlup Türk’ü şimdi gör!”Der. Birinci Dünya Savaşında;İngiliz Generali Allenby,Selahhatin’i Eyyubi’nin kabrine çizmesinin burnu ile vurarak;”Kalk bak,biz yine geldik!”Demişti!                                                  Osmanlını Türk’e verdiği değer. Bazı öyküler anlatmak durumundayım:
         Rahmetli Ahmet Vefik Paşa, Bursa valisi iken ilçeleri denetlemeye çıkar. O dönemde Osmanlı toplumunda bulunan kimseler, milliyetlerini açıkça söyledikleri gibi Osmanlıyım diyerek te geçiştirirlerdi. Osmanlı İmparatorluğunu asli ve kurucu öğesini oluşturan Türkler, suçmuş gibi, Türklüklerini saklarlardı. Paşamız;uğramış olduğu her yerde karşısındakinin milliyetini sorarak sohbet ederdi.Herkes,göğsünü gere,gere Boşnak’ım,Lazım,Kürdüm,Çerkezim,Rumum diyerek kendisini tanıtırdı.Sorma sırası bir kenarda duran yaşlı ve soluk yüzlü bir ihtiyara geldiğin de;İhtiyar adam gayetle kısık bir sesle:”Türküm Efendim!”Der.Ahmet Vefik Paşa gür bir sesle:”niçin sıkılıyorsun öyle?Türk olmak kabahat mi? Bak ben de türküm!”Dediğin de ihtiyarın gözleri ışıldar ve:
         “Sahi Paşa; sen de Türk müsün? Demek Türk’ten de Paşa olurmuş haa!”Der. Ahmet Vefik Paşanın gözleri dolar:
         “Paşa da kim oluyormuş! Türklerden Padişah çıkar, padişah! Anladın mı?”Der ve rahatça ağlayabilmek için bir kenara çekilir.”Halifelik, Osman Türkoğuz, s.58/59.
         “Beşiktaş Tramvay Garajının karşısında karşısına düşen büyük iki katlı bir Selanik Kahvesi vardı.Bu Kahve,Harbiye talebesinin toplandığı yer gibi olmuştu.Rahmi Beyin arkadaşlarından bazılarıyla ben de arkadaş olmuştum.Bir gece,Rahmi Selanik kahvesinde bana sordu:
         “Sen nesin?”
         “Harbiye talebesiyim!”
         “Başka?   
         “Bilmem!”
         “Düşün bakalım?”
         “Osmanlıyım!”
         “Başka?”
         “Müslümanım!”
         Sonunda,Rahmi bana;”Hayır,sen her şeyden önce Türksün!”Dedi.
         “Bilemem, şimdilik Osmanlıyım!”Dedim.Rahmi bana bir saat süren  bir konferans verdi.Biz,çok büyük bir milletmişiz!Biz,Asya’nın ortalarından gelmişiz,biz bir zamanlar dünyayı zaptetmişiz,sonra işi tembelliğe vurmuş, her şeyi unutmuşuz.Şimdi Türklüğe çalışarak çalışmamız lâzımmış!” Gök Bayrak
         “Ben, Rahminin konferansına bayıldım. Eve geldim, bir hafta bu sözlerin etkisinde kaldım. Ertesi gün Cuma; Rahmi ile buluştuk; Rahmi beni fındıklıda bir eve götürdü.Kozanlı bir Türk olduğunu söyleyen bizden çok yaşlı bir zata  beni taktim etti:
         “Size bir Türk daha getirdim!”Dedi, oturduk, Adam Fransızca bir kitap çıkardı. Önce Fransızcasını okudu, sonra Türkçeye çevirdi. Ne güzel ve saf bir Türkçe ile konuşuyordu. Okuduğu kitabın adı Gök bayrakmış. Cengizin muharebelerine ait kahramanlıkları yazıyormuş. Günler böyle devam etti; yavaş, yavaş Türk olmaya başladık!”Ben de bir yandan okuyordum, bir yandan Türklük propagandasını yapıyordum. Fakat kime bundan bahsetsem, kafasını çeviriyor:
         “Güle, güle sen Türk ol! Benim aptal ve sersem olmaya niyetim yok!” Diyordu. Tam bu sırada yani 1911 senesi İlkbaharında…””İlhan Selçuk, Yüzbaşı Selahattin’in Romanı, s.39-40,Fransız İhtilalı yapılıp,dünyayı aydınlattığı halde,Osmanlı devletinin Harp Okulunda Türklükten
 söz edilmemesi Osmanlının yıkılmasının en büyük etkenlerinden birisidir.
         “Fransız Başbakanı Mithat Paşaya sordu:”
                   “SİZ SONRADAN MI TÜRK OLDUNUZ?”
         Fransa’nın ünlü Başbakanlarından, politikadan çekildikten sonra tarih yazarlığı yapan ve daha da çok ünlenen Alfons Troyer, sürgüne gönderilen Mithat Paşayla görüşmek istemiş.İlk görüşmesinden sonra da,bu ilginç ve bilgili sürgünün dünya sorunları hakkındaki görüşlerinden çok hoşlanmış olmalı ki,daha sonra da paşayı birkaç kez yemeğe çağırmış,uzun söyleşilerde bulunmuş.Son görüşmelerinde de ayrılırken Mithat Paşaya sormuş:
         “Siz, sonradan mı Türk oldunuz?”
         Paşanın şaşırması ve duraksaması üzerin de sözlerini sürdürmüş:
         “Yanlış anlamayınız. Daha sonra Osmanlı Devletine büyük hizmetler yapmış Kont de Bönöval, Baron de Tod gibi kişiler din ve ad değiştirdikleri için sizin de acaba aynı şekilde Türkleşmiş olup olmadığınızı öğrenmek istedim!”
         Mithat Paşa bu soru ve açıklama üzerine şu cevabı vermiş:
         “Hayır, benim yedi ceddim Türk’tür ve Müslüman’dır. Eğer, zat’ı devletlerinin zerrece ilgisini çeken özelliklerim olduysa bunu da milletime borçluyum.”
         Oradan ayrıldıktan sonra da Mithat paşa, yanındaki damadı Vefik Bey’e gözyaşları içinde şöyle demiş;
         “görüyor musunuz?Kendi anlayış ve görüşlerine göre değer taşıyan hiçbir şeyi bizlere yakıştıramıyorlar..”Milliyet gazetesi,01 Şubat 1983.Ama,Kont dö Bönöval yayımladığı anılarında,Türklerin aptallığının çok ağır Osmanlıcadan meydana geldiğini anlatmıştı!Yıldız mahkemesinde de Bir Silivri olayı yaşanmıştı.Ermeni asıllı Virjin’in oğlu olan aşağılık Abdülhamit,Plevne kahramanı Osman Paşa’nın da üstün gayretiyle ve Hıristiyan Müddeiumumi sayesinde Mithat Paşayı idama mahkûm ettirtmişti.Fizanâ sürülen Mithat Paşanın ayağına takılan prangalara rağmen iç
Çamaşırları öylece değiştiriliyordu. Bir kaç aşağılık Jandarma subayı tarafından bu büyük devlet adamımız boğdurulmuştu. Osman Paşa da bu yiğitliğinin! Armağanını almıştı;oğulları saraya damat olmuştu.
         “Hatta bir gün; kabalığından dolayı Türk unvanı verilen Vaiz Ahmet’e…”J.Von Hammer, Osmanlı  Devleti Tarihi,53’üncü kitap, s.9,satır.15,
         “Zaman oldu ki, Türküm! Demek ayıp sayıldı, Çünkü Türk hakaret makamında ve bizzat Türkler tarafından birikirlerine karşı kullanılır olmuştu. Şehzade başında; çarşaflı bir anne, on yaşlarındaki oğlunun kolundan tutmuş, onu sürükleyerek zorla okula götürüyordu. Topaç gibi yavrucak tepiniyor, çantasını yerlere atıyor,ağlıyor,okula gitmek istemiyordu.Çocuğuna kızan anne onu:
         “Kaba Türk! Geri Türk!”Diye azarlıyordu.Bu anne ve çocuk Türk idiler,çocuk ise annesi tarafından Türk diye tahkir ediliyordu..”  
         “Namia gibi  Osmanlı devletinin resmi bir tarihçisi bile, tarihinin bir çok yerlerinde, Türk’ten söz ederken “Etrab’ı bi idrak!”/İdraksız,anlayışsız Türk/ diye söz ediyordu.Bir ulusun ulusal duygusu bundan daha mükemmel nasıl yok edilebilirdi?Ve Osmanlı padişahları bu gibi Türk ‘e hakaret dolu kitapları zevkle okuyorlar ve yazarlarını da altınlara boğuyorlardı.Yozlaşmanın bu derekesi nerede görülmüştür? Zaman oldu ki, Rum’u, Ermeni’si ve Yahudi’si bile Osmanlılığı benimsemedi. Ne oldukları sorulduğu zaman; Rumum, Ermeniyim,Yahudiyim ve hatta Çingeneyim demekten çekinmediler,fakat,ulusların en arı soylusu olan Türk,Türküm diyemiyordu.Sadece”Osmanlıyım,Elhamdülillah Müslüman’ım!”Diyebiliyordu.Araplar ise”Kavm’i Necib’i Arap” sanını taşıyorlardı.”Mahmut Esat Bozkurt,Atatürk İhtilali,s.328/330.
         Türk adı Tarihten beri vardır ve her Türk, bu adı övünçle de kullanmıştır. Buyursunlar vatan ve Türklük hainlerimiz:
         “Karahanlıların devlet dili olan Türkçeyi Bağdat Arap halifelerine öğretmek amacıyla MS,1072 yılında, DivanüLügat’it Türkî’yi yazan Kaşgarlı Mahmut Arap halifeye kitabını sunarken:
         “Tanrı, Türkleri yeryüzüne ilbay kıldı,dünya uluslarının yönetim yularını onların eline verdi.Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur!”Rahmetli büyük Türk Kaşgarlı Mahmut,kitabının başına da şöyle yazmıştı:
         “Yüce Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarından doğdurmuş olduğunu,onların ülkeleri üzerinde göklerin bütün dairelerinin döndürüldüğünü gördüm.Tanrı,onlara TÜRK adını verdi.Onları yeryüzüne ilbay kıldı..”Kaşgarlı Mahmut,Türk maddesine de şu şekilde yazmıştı:”Türk,Tanrı yarlıgayası Nuh’un oğlunun adıdır.”
         İngiliz Tarihçisi wels biz Türkleri şöyle vasıflandırmıştı:
         “Türklerin memleketinde her Türk,
Efendidir, Beydir. Bunun için aralarında geçimsizlik eksik değildir. Çünkü hiçbir Türk kendini başkasından aşağı tanımaz. Türkler, kendi memleketlerinden çıkıp ta yabancı ellere vardıklarında padişah olur. Tıpkı denizin dibindeki incilere benzerler. Bunlar, denizin dindeyken bir şey değildirler. Denizden çıkınca da en yüksek değeri kazanırlar.”Osman Türkoğuz, Halifelik, tüm örnekler anılan bu kitaptan alınmıştır.
           Bir gün Arap Halifesi Memun, şairleri huzuruna toplayarak övünmelerini emretmiş! Sözü ilk alan Arap asıllı şair, Hz.Muhammed’in Arap olduğunu, Kuranın Arap dilinden indirildiğini ve Arap asilliğinden söz etmiş. İkinci olarak söz alan Acem şair, Kisraların saraylarının görkeminden, Acem ihtişam ve zenginliğinden söz etmiş. Sıra Rum asıllı şaire geldiğinde, Rum şair de, Eski Yunanın sanat ve edebiyatta büyüklüğünü anlatmış, Aristo, Sokrat ve Platon’u göklere çıkartmış. Sıra Türk asıllı Ozana geldiğin de, Memun:”Hadi, sen de övün bakalım!” diyerek gülümsemiş.Diğer şairler de şaşkın,şaşkın Türk ozana bakarak,içlerinden bunun övünecek nesi var düşüncesini geçirmişler.Türk Ozan’ı sesini bir perde daha yükselterek:
         “Benim doğduğum Türk illerinde; gerçi ne Arabın, ne Acemin ne de Rum’un övündüğü şeyler yoktur. Fakat Türk ellerinde Tanrı köle yaratmaz!”Demiş!
            Göktürk anıtları Türkçe yazılmıştır ve Türk ulusuna Türk adını kullanarak yönlendirilmiştir.”Ben tanrı gibi gökten doğmuş Türk Bilge kağan…””Ey Türk Ulusu..”Üste Mavi gök,altta Kara yer yaratılınca,ikisi arasında insanoğlu yaratılmış.İnsan oğulları üzerine de atalarım(babam ve dedem)Bumin Kağan ve İstemi Kağan tahta geçmişler(oturmuşlar)oturarak Türk ulusunun ülke ve kanunlarını düzenlemişler…”Yukarıdan Türk Tanrısı.Türkün mukaddes Yir-Subları böyle dediler:”Türk ulusu yok olmasın,tekrar hür bir ulus olsun “diye babam Elteriş Kağanla anam İlbilge Hatunu göğün tepesinde tutup yükseltmişler…”karamanoğlu Mehmet Beyimizin 13 Mayıs 1273 tarihli fermanını benim amentümdür.Ülkemizi “Darül Harp bölgesi” olarak ilk defa ilan eden Dolandırıcılıktan hükümlü Necmettin Erbakan’dır.İlkel çöl Arabının devletler Hukuku iki deyimden ibarettir.Dünya yüzünde;kendi devletine,kendi ulusuna ve kendi ordusuna savaş ilan etmiş tek devletin bir örneği daha var mıdır!Bu hainlerin yapmış oldukları reklam aklıma bir fıkrayı getirmektedir:Cehennem ile cennete insanlar kendi istekleriyle girerlermiş.Bunun için de geniş bir reklam kampanyası başlatılmış.Cennetin reklamında,ırmak kenarında gölgeliklerde yatan bir yığın insan görüntüsü yansıtılmış.Cehennemin reklamında,dünya güzeli kızlarla dans eden delikanlılar ve her türlü müzik gösterilmekteymiş.Temel ile Tursun,Cehennemi tercih ederek içeriye girmişler,reklam panosunun arkasında kazanlarda kaynayan insancıkları görünce geri dönmek istemişler!Baş Zebani,”buradan geri dönmek yoktur,kazanlarınızı seçmek hakkınız da saklıdır!”Demiş.İşte İran ve işte Taliban ve gelmekte olan Tayyiban!
           Kaşgarlı Mahmut:”Erdemin başı dildir!”Demişti.Halifelik,s.48
           Bakınız Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’te ne buyurmuş:
            “bugün Sovyetler Biriliği dostumuzdur,müttefikimizdir.bu dostluğa ihtiyacımız vardır.fakat; yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez.tıpkı Osmanlı gibi,tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir,ufalanabilir.Bugün elinde sımsıkı tuttuğu uluslar avuçlarından kaçabilirler.dünya yeni bir dengeye ulaşabilir.İşte o zaman Türkiye devleti ne yapacağını bilmeliyiz.Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir,inancı bir,özü bir kardeşlerimiz vardır.onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız..Hazır olmak,yalınız o günü susup beklemek değildir.Hazırlanmak lâzımdır.Uluslar buna nasıl hazırlanır?Manevi köprülerini sağlam tutarak.Dil bir köprüdür.İnanç bir köprüdür.Tarih bir köprüdür…Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz.Onların(dış Türklerin) bize yaklaşmasını beklememeliyiz.Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir”.Anayasa,Eyalet,Ümmetçilik hepsi de masaldır.Amerika Birleşik Devletlerinin Türkü silme ve sindirme politikası dahili Bedhahlarımızın ve Ulemalarımızın!Yardımı ile sürdürülmektedir.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi