OSMAN TÜRKOĞUZ
Çeşmealtı;05Eylül
2009/Anayasaları tüm dünya’da Kurucu Meclisler/Assemble Constitityonel/
yapmaktadır. Mevcut ve %92,07 Halk oyu ile kabul edilmiş anayasamıza rağmen,;suç
dosyaları korkusu ve büyük çıkarlar karşısı bu Anayasa üzerine ant içenlerin
Anayasamıza aykırı davranışları Vatanımıza ihanettir.İzmir;24 mart 2013,
İLK
TBMM’NİN YAPISI,
Bilimsel
arşivcilikten haberi olmayan halkımızın, belgeleri ve emanetleri saklama
duygusunun gücüne aklım ermemektedir. Asırlar önce CÖNKLERE yazılmış olan halk
ozanlarının şiirlerini saklar. Asarıatika belgelerini, padişah fermanlarını
saklar. Terhis teskerelerini ve tapu senetlerini de saklar.
Sayın Kenan
Evren; Devlet Başkanı olarak, gittiği Erzincan’da bir âlicenaplıkla
karşılaşır.1924 senesinde; Erzincan’da meydana gelen yersarsıntısını yerinde
incelemek için Cumhurreisi Gazi Mustafa Kemal, Erzincan’a gelmiştir.1939
depreminde; Cumhurbaşkanımız Rahmetli İsmet İnönü idi. Gazi Mustafa kemal;
arabasından inerek, halkımızın arasına karışır. Yerler, ayakkabı izlerini net
bir şekilde bırakmaktadır.Bir vatandaşımız; oraya toplananların Gaziyi
kucaklama yarışına girmelerine bakmamaktadır.O vatandaşımız; Mareşal Gazi
Mustafa Kemal’in ayak bastığı toprağı mendiline koymakla meşguldür.Seksen
seneye yakın bir süre, bir sır gibi sakladığı o kutsal toprağı Sayın Kenan
Evren’e sunmaktadır.Aklımdan hiç çıkarmadığım bu büyülü öykü, benim gözlerimi
yaşartmaktadır.
Uzun süre;
Zonguldak’ta yayımlanan bir haftalık gazeteye yazılar yazdım. Yazılarımı
beğenen okurlar, gazete dağıtılmaya çıkmadan, matbaaya gelerek, gazetelerini
almışlardı. Bu gazetede yayımlanan yazılarım ve 1996-2007 arasında;
Anıtkabir’de dağıttığımız yazılarım adresime gönderildi. Bunların güncelliğini
yitirmedikleri; bu nedenle de geniş kitlelere soluğunun duyurulması
istenmekteydi. Benim yazı yazma gücüm; düşünce gücümün çok gerisinde kaldığı
bir sırada bunlara yer vermem çok zor olacak. Bu arada;1991seçimlerinde;
Atatürk hayranı bir politikacı öğrencime yazıp ta verdim bir bildiri ve onun
eki elime geçti. Onun da güncelliğini koruduğunu görerek onu vermeyi uygun
buldum.
“Sevgili
halkım-Bu yazı1991’de yayımlanmıştır.04,Ağustos.1997 tarihli yazım-
Nadasa bırakılıp ta, ot bürüyen, diken bürüyen tarlaların
kabahati çiftçinin midir? Tarlanın mıdır?
Seni, dört
senede bir gören, dört senede bir sana uğrayıp ta, seni nadasa bırakılmış bir
tarlaya çeviren; çaresizlikten, çocuğunu muskaya, üfürükçüye götürmeni
cehaletine verenler, seninle büyüyen, senin oyunla yüceleşen ve yükselenler
değiller mi?
Kimler
elinden tuttu? Kimler problemlerinin çözümü için yol gösterdi? Kimler seni adam
yerine koydu, seçimlerden önce?
Kendini
bilmelisin ve kendini bulmalısın!
Seninle
hasım ordularının önünde durulur, seninle devletler yıkılır, seninle devletler
kurulur. Seninle bir ulusun kör talihi yenilir. Ulusların kaderlerini
değiştiren gücünü, köşe dönücülerin talihlerini değiştirmek için kullanma.
Kedisini ve
köpeğini doktora götürüp te; senin yavrularını üfürükçüye götürmene neden
olanlara güvenme, onları oylarınla başına musallat etme.
Senin
deden, Ulusal Kurtuluş Savaşını yaptı, ülkemizi ve Türklük onurumuzu kurtardı.
Senin deden, çiftlik sahiplerin çiftliklerini,konak sahiplerinin konaklarını kurtardı.
Senin deden kendisini kurtarabildi mi? Senin dedenin kendisine yönelik gücü,
senin kapıcı olmana ve senin o çiftliklerde MARABA OLMANA YETTİ.
Savaşlara
yarım çarıkla gitti, bir kolu yitik ve yalınayak geri döndü. Senin Baban,
Amerikan elbisesi altında KORE’YE gitti, USA’NIN ve Batının namus ve onurunu kurtardı.Kendisine ödenen
175 Doların,150 Dolarına Adnan Menderes
İktidarının el koyduğundan haberi oldu mu?Yedi sene savaşlarında; İngiliz
ordusuna kiralık asker satan Büyük
Frederik’in, gümrüklerde, asker başına, inekten alınan vergi değerinde vergi
almasının bu satıştan ne farkı olduğunu hâlâ anlayabildi mi?
Sen, Kıbrıs’ı ve Türkün onurunu
kurtardın; sen kendini kurtarabildin mi? Sen, hep senin dışında
olanları, başkalarını kurtardın;
kendini kurtarmaları için de kurtarıcı bekler durumda bırakıldın! Kendi
içinden çıkanları adam yerine koymadın, seni de adam yerine koymayanları adam
diye başında ve yüreğinde taşıdın. Kendini kurtarmak elinde iken, oy
isteyenlere ne istedilerse verdin. Sana verilmesi gerekenleri sana vermeyenler,
seni Tanrı’ya ve dilenmeye ittiklerinde de, fakirliğin Tanrıdan kaynaklandığına
inandırıldın. Sen, sana hizmet etmek için seçtiklerinin hizmetkârı edildin
Yetmez mi bu aldatılmışlık?
Yetmez mi bu adam yerine konulmamak? Gözlerine lens taktırmak, şeylerinden kıl
aldırmak için; yabancı ülkelere senin paranla gidenler; seni kocakarı
ilaçlarına bağlayanlar, bunların hesabını SEÇİM SANDIĞINDA VERMESİNLER Mİ? Daha
ne zamana kadar, oylarınla tarattığın balonların önünde eğileceksin?
Hangi siyasi sağ iktidar; dağdaki
çoban, meradaki sığırtmaç ve kahvehanelerde pinekleyen işsizler ve güçsüzlerin
için, hangi programla huzuruna çıktı?
Bir gecede süper emeklilik
yasasını çıkaranlar, dört senlik milletvekilliği sonunda- o zaman ki süre-kıyak
emeklilik yaratanlar; genç karılarını mutlu etmek için, senin paranla
Amerika’ya çubuk taktırmaya gidenler, senin yıkık bacana baca mı taktırdılar?
İstemesini bilemeyen ey halkım istemesini bilmelisin!
Tanrımız, neden onların
çocuklarına verirmiş, bunların hesabını sandıkta onlardan sor!
Bana oyunuzu verirken, benden de
bir şeyler istemelisiniz. Ama bireysel şeyler istememelisiniz. Ben de görevle
görevli olarak TBMM’SİNE giderken söz sahibi olarak gideyim. Ben, hepinizin ve
herkesin vekili olayım. Önümüze dikilen bürokratik engelleri hep birlikte
yıkalım. Sizden, en küçük bir resmi işiniz için, rüşvet isteyen dilleri
kopartalım. Rüşvet alan elleri de kıralım. Bürokratların, önünüze çektiği ÇİN
SETLERİNİ yıkalım Elbirliği ile de, ÇİN SETLERİNİ yıkamazsak, onların gerisine
saklanan kötülüklerin kurbanı olmaktan sizleri kim kurtarır?”
Avanta olarak verilenleri sakın
ola alma. Bunları, daha büyük şeyler elde etmek için verdiklerini de sakın ola
unutmamalısın. Aklına göre, halkımızın çıkar hesaplarına göre oyunu ver. Oy
vermek bir vicdan borcudur. Vicdan borcunu öder gibi oyunu vermelisin!
SEN, MUSTAFA KEMAL’İN TBMM’SİNE SENİ VE SENİN
GİBİLERİ SOKTUĞUN İÇİN BU CUMHURİYET KURULDU.
SEN, SENDEN OLMAYANLARA EL VERDİN
VERELİ, CUMHURİYETİMİZ ONA, BUNA VE DAHİ ŞUNA KUL, KÖLE OLDU!
Senin; yanmış, yıkılmış ve
yenilmiş bir ülkeyi yeniden kurmak için,kurduğun TBMMECLİSİ’MİZİNYAPISINI,
ULUSAL BİR SIR GİBİ GÖNLÜMDE TAŞIMAKTAYIM.Bu yapıyı sizlere de aktarmaktan onur
duyacağım.Bu Meclis kurucu Meclistir! İlk iş olarak 21 maddelik bir Anayasa ile
Hıyaneti Vataniye Kanununu kabul etmiştir.
115
memur ve emekli,
101
sarıklı hoca,
51 komutan subay,
46 çiftçi,
36 avukat,
15 doktor,
10 aşiret reisi,
6 gazeteci,
8 tarikat şeyhi,
2 mühendis.
23,Nisan. 1920’de
kurulan Türkiye büyük Millet Meclisinin ilk günkü sayısı 120 olup; düşman, eşkiye
ve halife hatlarını yararak gelenlerle bu sayı hızla artmıştır.
Bunların eğitim durumlarını da bilmekte
yarar vardır, nerelerden nerelere geldiğimizi bilmemiz bakımından:
Üniversite ve yüksek okul
mezunu:158,
Medrese mezunu:71,
Sultani(lise):12,
İdadi( liseye yakın:25,
Rüştiye( ortaokul).78,
İptidai( ilkokul):2
Okulsuz, hiçbir okula
gitmemiş.30.
MESLEK GRUPLARINA GÖRE DE DAĞILIMLARI
ŞÖYLEDİR:
Yönetici:90,
Tüccar, çiftçi ve esnaf:80,
Asker kökenli: 59.
Hukukçu.49,
Din adamı:30,
Müderris:16,
Eğitmen:16,
Doktor:14,
Aşiret reisi.10,
Gazeteci.6,
Yüksek mühendis:3,
Eczacı:1,
Veteriner:1,
Teknik ustabaşı:1.
Yabancı dil bilen milletvekili
sayısı.158.
Bu yapıdan; zafer çıktı, Lozan çıktı,
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇIKTI. Bu yapıdan, köhne inançlar yıkılarak, kadın- erkek
eşitliği çıktı. Bu yapıdan; CARİYELİK VE TEBAALIK yıkılarak, ÖZGÜR VE HÜR
İRADELİ DÜNYA DEĞERLERİNİN ÇOK ÜSTÜNDEKİ DEĞERLERE SAHİP, TÜRK ULUSU ÇIKTI.
Bu yapıdan; Uygarlık= İNSAN OLMAK!”
Çıktı.
Sizler, o ulusun dününün bugünüsünüz!
Peki; Damat Feritlerin; Sait Mollaların, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendinin,
Kürt Mustafa’nın ve işbirlikçi vatan hainlerinin bugünü kimlerdir!
İttihatçılar, Hürriyet ve itilafçılar,
İngiliz sevenler cemiyetinin bugünü kimlerindir?
Kıyısından ve köşesinden TÜRKİYE
CUMHURİYETİNE SALDIRANLAR; CAMİLERİMİZİ, HALKIMIZI ALDATMA VE SOYMA YERİ
SAYANLAR, ATATÜRK’ÜMÜZE SÖVENLERE ARKA ÇIKANLAR KİMLERDİR?
Ülkemiz ve dinimiz düşman
istilasındayken, Hıristiyan egemen adına hutbe okutanlar dünün sağcıları değil
miydi? Bağımsız olmayan bir Müslüman ülkede, Cuma namazının kılınamayacağını
bilerek, hayatları pahasına, Türk ulusuna gönül rahatlığı içersinde, Cuma
namazlarını kıldıranlar, Mareşal Gazi Mustafa Kemal ve O’NUN onurlu silah
arkadaşları değiller mi? Bunca küfür ve hakaret kimlerin adına? Yunanın mı?
Vatan hainlerinin mi?
Bizim dünümüz bugünümüzdür. Bizim
dışımızda; sağcılıkla övünenler karşımıza; İngiliz’e, Fransız’a ve Yunan’a
sığınanlarla çıkmaktadırlar.
Şimdi buradan; tüm halkımıza
sesleniyorum: Ulusal Kurtuluş Savaşını kazanarak, göğüslerinde istiklal
madalyası taşıyanlara, simit sattırmadık mı?
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN, ulusal
bütünlüğünü,onurunu ve toprak bütünlüğünü korumak için canını ve kanını
verenlere bunca yukarıdan bakışların anlamını bilelim.İstiklal Madalyalı ve
diğer madalyalarla onurlandırılan kahramanlarımıza: 100 dönüm kurak veya 50
dönüm sulak toprak ve tarım ekipmanları vermek için neden ve neyi
beklemekteyiz!” Bu yazıyı 22 sene önce ikinci sefa ekli olarak
yazmıştım.Ülkemizde yalınız düzen değişir!Diğerlerinin de pozisyonları aynı
kalır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder