OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir;05 Mart 2011.
KAPATMAYA ALIŞILMASIN BİR KERE!
“Biz, yiğit oğlu yiğit, yüreği sevgi dolu;
Biz, hak olan halkımın bükülmez çelik kolu.
Dört köşeyi tutsa da çıkarın köpekleri;
Yolumuzdan dönmeyiz, YOLUMUZ ATAYOLU.”
Benim gençliğimde; Manavgat’ta Andırınlı Ahmet Ağa denilen çok Renkli bir kimesne vardı. Derdi imanı Antalya’da bar kapatmak, kendisine hücum etmekle ve dayak yemekle görevlendirdiklerine, barların içersinde, adamakıllı bir sopa çekerek herkese ağalığını kabul ettirmekti! Akıllara durgunluk veren bir şansı da vardı. Parası bittiği zaman, kendisine mutlaka bir yakınından çok yüklü bir miras kalırdı. Bıkmadan ve dahi usanmadan barlardaki Çatma Ağalığını sürdürürdü.
Ülkemizde bu tip insanlar çoktur. Bir arkadaşım vardı, büyük bir şehirde ramazan mevsimi tüm pavyonlarda çalışan kadınları kapatırdı.
Biraz parası olanların, evli oldukları halde kapatma kadınlar kullanmaları yiğitlik sayılırdı.
Öyle Emniyet ve asayiş görevlileri görmüşümdür ki, bir bahane ile barları, kahve ve gazinoları kapatırdı.
Büyük bir lokantada, kafayı çeken bir Ağanın o geceki tüm masrafları kapattığına da tanık olmuşumdur.
6-7Eylül olayları üzerine, İstanbul’a Sıkıyönetim Komutanı olan Orgeneral Nurettin Aknoz da,”KAPATTIM!” fiilini çok kullanır, kafası kızdığı cerideleri uzunca bir süreliğine kapatırdı.
PadişahıZülcelalden, Kadın satış ruhsatı alan esirciler de ellerindeki Esireleri yol üstündeki Kervansaraylara kapatırlardı.
Maaşları yetmeyen garibanların, türlü bankalardan aldığı kredi kartı ile diğer bankalara borcunu kapattığı, her gün yaşanılan basit olaylar haline gelmiştir.
Derken, KAHRAMANLARI, GAZETECİLERİ, AYDINLARI VE DAHİ KOMUTANLARIMIZI SİLİVRİ ESİR KAMPINA KAPATMAK MODASI ÇIKTI!
Derken, hiç haberimiz ve dahi şikâyetçimiz yok iken, ANSIZIN VE ŞIPIDANAK, YÜZÜNÜ BİLE GÖRMEDİĞİMİZ BİR MAHKEMEDEN BLOG SİTEMİZİN KAPITILDIĞI ORTAYA ÇIKT.
Aslına bakarsanız bu Guguki işlerin cılkı çıktı.
Aslına bakarsanız bu işlerde benim de hatalarım! Çok. Bir gün, en başarılı olduğum bir zamanda, aniden Konya’ya nakledildim. Tanrımıza binlerce şükür ki, Osmanlının ve dahi Cumhuriyetin sürgünleri hep Konya’ya gönderilirdi. Garnizon ve Sıkıyönetim Komutanı olan önceden tanıdığım Orgeneral Rahmetli Bedrettin Demirel’i ziyaret ettim. Rahmetli hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi:
“Hayrola Türkoğuz; kış günü bu nasıl iş!” Dediğinde:
“ Sayın Komutanım; Devletimizin Nurcuları ve Süleymancılarına selam vermemiştim!” Dedim. Tarih 19 Temmuz 1982 idi. Adıyaman’daki Menzilci Şeyhinin numaralarını anlattım ve sordum:
“Siz, dini bilgisi de çok mükemmel bir komutanımızsınız. Bu şeyh neden yüzünü sakladığı bir perde gerisinde durarak ziyaretçilerini kabul ediyor?””Allah! Allah! Ne duydum ne de nedenini düşündüm. Hemen nedenini söyle!” Dedi.”Emriniz olur Sayın Komutanım, dedim ve eydirdim:
“Yüce Tanrımız, Hz. Muhammed’i Mirac’da bir perde gerisinden kabul etmişti. Hz. Musa, tanrısı Yehova –Yahve—ile yüz, yüze konuşmak istediğinde,”dayanamazsın!” Diyen tanrısı Tur dağına tecelli ettiğinde dağ yanmıştı.işte..”Komutan hemen telefona sarıldı ve bana da:
“Anladım, bir dakika diyerek, Diyarbakır 7’inci Kolordu ve sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Rahmetli Kemal Yamak’a; olayı anlatarak:
“Hemen bugün bu şeyhi ve ekibini tutuklayarak oradan uzaklaştıracaksın!” Emrini verdi.
Uzun uğraşlardan ve araştırmalarımdan sonra Nurculuk alanında epeyce bilgi ve kitap sahibi olduğum kabul edilebilir. Erzincan’daki Nurcu Biraderler bana ulaşarak, Nurculuğun faziletlerinden bahse başlamasınlar mı? Hiç bir şey bilmiyormuşçasına şu sorularımı halleder misiniz?” dediğim de:”Ne demek, siz sorun ki yeter! Dediler.
Sait’i Norsi:”Kur’anı Kerim Hz. Muhammed’e ne vermişse, Risalei Nur da onu bana vermiştir!”Benim ve herkesin de bildiği İslamın Yüce kitabı Kur’anı Kerim, Hz. Muhammed’e Peygamberlik vermiştir. Cümlenin öte tarafını anlayamadım!”
“Risalei Nur, Kur’anı Kerimin noksanlarını tamamlamak için indirilmiştir?” Bu ne demeye geliyor?
Sonra:”Risalei Nurlar okunurken kelebekler, kuşlar, hava, atmosfer ve yıldızlar saygı ile dinlerler?”
İtiraz ettiler, bu dediklerimin yerlerinin sahife numaralarını verdim. Risaleleri hiç okumamışlar, şerhini okumuşlar. Çocukların izini kaybettim ve 785 sahifelik Nurculuk adlı kitabımı da kendilerine ilettim.
Çok yakın bir zamanda; Şubat ayının son yarısında; televizyonun bir kanalında; suratından ruhsal yapısı okunan birisinin Risalei Nurları göğe çıkarışını bir rastlantı sonucu izledim. Üşenmeden Sait’i Norsi’nin gerçek kimliğini da yazarak 785 sahifelik Nurculuk kitabımı elektronik posta adresine ilettim.
Şimdi benim yaptıklarım doğru mu? Adamcıkların ekmek ve ikbal kapılarına bu yapılır mı? Blog sitemin kapanmasına sebep ben değil miyim? Ne yaparsınız Abdallık işte!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder