10 Nisan 2010 Cumartesi

72- JEOPOLİTİK'İ BİLMEDEN ÖTEN AHMAKLARA


OSMAN TÜRKOĞUZ

Çeşmealtı; 08 Ağustos 2008



72- JEOPOLİTİK’İ BİLMEDEN ÖTEN AHMAKLARA



“Üzerinde yaşadığımız coğrafyaya lâyık bir ulus olduğumuzu kanıtlayamazsak;
Karagözümüzün hatırı için, bizi bu coğrafyada yaşatmazlar.
Gazi Mustafa Kemal



Ben, yanılıp, yenilip te, Turizm Bakanı olsaydım ne mi yapardım? Her an, dört mevsimin yaşandığı ülkemizi gezip görmeyenlere, yurt dışına çıkış yasağı koyardım.
İzmir’den başlayıp, sahillerimizi görmek; Anadolu içlerinde dolaşmak, Karadeniz kıyılarının yeşillikleri içinde kaybolmak, Zonguldak yöresini yudumlamak gerekli bir yurt görevidir diye düşünüyorum.
Gördüğüm yöreleri, hep asker gözü ile irdelerim. Bu arada, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yerleşim politikasını da hayranlıkla seyrederim. Coğrafyamıza uygun bir yerleşim planı, ancak ve ancak, bu denli başarılı uygulanabilir.
Birkaç sene önceydi; Zonguldak yöresini dolaşmanın keyfi ile İzmir’e indiydim.
Servis aracına oturur oturmaz; hırpani kılıklı birisi konuşmaya başladı. Bu adamın doldurulmuş olduğunu, ötüşünden anladım. Adamcağız şöylece seranatına başladıydı:
“-Bu ülkede gericilik yok. Erbakan’ın partisi irticacı değil. Hep bunları Askeriye yapıyor Neredeyse ülkemizi Yahudi bayrağının altına sokacaklar…”
“-Hop! Hop! Dedim ve ekledim, ”Nereden geliyorsunuz ve necisiniz?
“-Almanya’dan geliyorum”, dedi.
“-Seni iyi doldurmuşlar. Sen, Almanya’dan iyi görüyorsun da, bizler burada ebleh ve kör müyüz? Dedim. Yüksekten ötecekti.
“-Senin saçmalıklarını dinlemek zorunda da değiliz. Sor ki, öğreteyim. Anayasa Mahkemesi kararına ne buyrulur?” dedim.
“-Hep askeriyenin işi. Din. İman.” Diyerek, şahlanmaya kalktı. Tepem attı:
“-Kes ulan geri zekâlı. Kiminle konuştuğunu bil. Ben de eski bir askerim. Suç işlediğinin bile farkında değilsin. Strateji, Taktik ve Jeopolitik ne demek, biliyor musun?” Diyerek, gözüne, gözüne bağırdım.
Şaşkın, şaşkın:
“-Yoo, bilmem”, dedi.
“- Aptal, aptal konuşma, kes sesini ve otur oturduğun yere. Sen o asker sayesinde böyle konuşabiliyorsun. Çekersen askeri, yirmi dört saatlik ömrün kalır.”dedim; adam pustu.
Pusmasına pustu amma, aramızda oturan Genç bir kadının kulağına mıdır, mıdırları doldurmaya başladı.
Asker aleyhine propaganda yapmak için görevlendirildiği anlaşılan Adam, poligon’da araçtan indi.
Servis aracında tıs! Yoktu.
Genç Hanım, oflayıp, tıslayarak, tepkisini göstermek istedi; yüz vermedim.
Servis aracındaki insanlarımızın suskunluğunun nedeni. Bilgi olmayınca, korku egemenlik salar.
İnsancıklar, içlerinden: ”Aman konuşmayayım, konuşursam başıma işler açılır,” diye düşünmektedirler.
Susa, susa, hırsızlara ve vurgunculara, iktidar yollarını asfalt haline getirdik.
Kimin umurunda, yılanın başkalarını sokması?
erkes niçin suskun
Süper bir Genelkurmay başkanı olduğunu kanıtlayan Orgeneral Sayın İsmail Hakkı Karadayı; eylem ve icraatları ile de iyi bir devlet adamı olduğunu göstermişti.
Bir taraftan, Avusturya’ya gitti, öte taraftan Moskova’ya indi. Üst rütbedeki Genelkurmay yetkilileri, Bulgaristan’a, Romanya’ya ve Ukrayna’ya resmi geziler düzenlediler. Arnavutluk komşu kapısı oldu. Adriyatik Denizi’ndeki Paşa Limanı kimin eseri dersiniz?
Kahraman Türk jandarması, Mozambiklilere Türkçe türküler eşliğinde spor yaptırmada.
Kara Harp Okulunda öğrenim gören birçok ulus’un subayları, 29 Ekim.1998’de Türk tören Tümeninin bir parçası olarak Hipotrumdaydı.
O Macar bölüğünün geçişi neydi öyle?
Sayın İsmail hakkı Karadayı İsrail’deydi. Ondan öncede, Sayın Çevik Bir İsrail’deydi. İsrail Genelkurmay başkanı korgeneral’de Ankara’daydı.
Daha önceleri; Sayın Erbakan Başbakan iken, Ankara’ya gelen İsrail Milli savunma Bakanı, Sayın Erbakan’a zor anlar yaşatmıştı.
Arap âlemini küstürmekten ürken ve dahi korkan, 25 kere Hacı Erbakan, Misafir Bakana, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Binasında, ballı çay ikram etmişti.
Tarihe duygularla yön vermeye kalkanları, tarih hep rezil etmiştir. Yunanlının Megalo İdeası ve Anadolu seferi sonu felâketle biten bir duygunun eseri değil miydi?
Dünyayı, şalvar ya da eteklik giymiş bir Güzel Kız farz edelim. Giydiği şeyin göbeğini bir kuşakla sarıp, kuşağının ucunu da, göbeği üstüne düğümlesin. İşte O KUŞAK VE DÜĞÜM TÜRKİYE COĞRAFYASIDIR. Oraya el atıp, orasını çözen, hem aşağıya hem de yukarıya, KRİTİK BÖLGELERE ve dolayısı ile de O DÜNYA GÜZELİ GENÇ KIZA SAHİP OLUR. Dünya üzerinde, Türkiye böylesine önemli bir coğrafyaya sahiptir. Mareşal Gazi Mustafa Kemal, bu durumu çok güzel anlatmıştır:
“-Üzerinde yaşadığımız coğrafyaya lâyık bir ulus olduğumuzu kanıtlayamazsak, kara gözümüzün hatırı için, bizi bu coğrafyada yaşatmazlar.
”Hitit imparatorluğu, Pers imparatorluğu, Roma İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu bir rastlantı sonucu mu buralarda kurulmuştur?
Hayır, binlerce defa hayır. Rastlantılardan yararlanmak mümkündür; rastlantılara güvenerek yaşamak mümkün değildir.
Anadolu, ipek Yolu’nun geçtiği yerdir ve AVRUPA’YA, ASYA’YA, AFRİKA’YA, KÖRFEZ ÜLKELERİNE BURADAN GİDİLİR. Körfezler çevresi, milyonluk orduları besleme kapasitesine de sahiptir. Petrole giden tüm yollar, Anadolu’dan geçer. Dünya haritasına şöyle bir bakınız.
Hiç yapamazsanız, televizyonların hava durumunu verdikleri haritaya alıcı gözü ile bakınız.
BİR ÜLKENİN COĞRAFYASI; O ÜLKENİN POLİTİKASINI; ASKERİ SRRATEJİSİNİ; EKENOMİSİNİ; SANAYİSİNİ, TÜM YAŞAM KOŞULLARINI, KÜLTÜRÜNÜ, DOST VE DÜŞMANLIKLARINI BELİRLER. BUNA JEOPOLİTİK DENİLİR.
İsterseniz, Almanya’dan örnek vererek sohbetimizi sürdürelim: 19’uncu asrın ikinci yarısında; Prusya Şansölyesi Prens Bismark ile birlikte Prusya Genelkurmay Başkanı Mareşal Kont Helmuth Karl Bernhartd Von Moltke, Avusturya ve Fransa’yı yenerek, Alman birliğini gerçekleştirmişlerdir.
Felt Mareşal Moltke, 91 yaşında ölünce, yerine Kont Schlieffen –Şilifin- alman Genelkurmay başkanı oldu.
Almanya; batısında Fransa ve İngiltere, doğusunda da Polonya ve Rusya arasında sıkışmış bir durumdaydı. Güneyinde; ezip yıktığı, intikam ateşiyle yanan, bir Alman devleti olan, Avusturya- Macaristan İmparatorluğu vardı. ALMANYA, İÇ HAT DURUMUNDAYDI. Ya Fransa ve İngiltere ile anlaşacaktı; ya da Polonya ve Avusturya—Macaristan imparatorluğu ile anlaşarak, DIŞ HATTA ÇIKACAKTI. Başka türlü başarılı bir savaş yapması mümkün değildi.
Savaş başlamadan önce, politik strateji bunu gerektiriyordu.
Ünlü Mareşal Moltke: ”Stratejik alanda yapılan hatalar, taktik alanda elde edilecek başarılarla düzeltilerek zafere gidilemez; ”kuralını ortaya koymuştu.
Kont ŞİLİFİN, başka türlü bir plan yaptı.
Mademki, İngiltere, Fransa ve Rusya anlaşmışlardı, Almanya bunların üçü ile savaşacaktı Almanya, yedi ordu ile Fransa’yı yenip, Rusya’yı saf dışı bırakmalıydı.
Mareşal Moltke’nin yeğeni olan Mareşal Aptal Moltke bu planı uygulayamadı ve ALMANYA DIŞ HATTA ÇIKAMADI.
Fransa’ya beş ordu ile yüklendi. Doğu’da Mareşal Hindenburg ve Kurmay başkanı Ludendorf, Fransız asıllı General Fransuva’nın hazırladığı planı uygulayarak, iki Rus Ordusunu imha etti. Batı cephesine, İngilizler ve Amerikalılar yetişerek savaşı siper muharebelerine dönüştürdüler.
İÇ HATTA KALAN ALMANYA YENİLDİ. Aynı hatayı Onbaşı Adolf Hitler de yaparak Almanya’yı felâkete sürükledi. Savaş, yalınız askeri güçlerle kazanılmaz, savaş, barışta yapılan anlaşmalarla kazanılır.
İngiltere’ye bir bakalım. Muharebeleri yitirir, savaşları kazanır. İngiltere, hep dış hattadır. Prusya ile anlaşır, Fransa’yı yener. Fransa ve Rusya’yla anlaşır Almanya’yı yener. Ondokuzuncu asrın ilk çeyreğinde, Fransa’nın Meksika’da çevirmek istediği dış hat manevrası, Meksika’ya İmparator yaptığı bir aptalın kurşuna dizilmesi ve İmparatoriçe Charlot’un çıldırması ile son bulmuştur. Son Arjantin ve İngiltere bunalımında; USA. İngiltere’yi destekleyerek Arjantin’i iç hat durumuna düşürerek perişan etmiştir.
İkinci Dünya Savaşında, Hitler Almanyası, Japonya ile anlaşmıştı. Japonya, Pörl Harbur’da, USA’NIN Pasifik donanmasına bir baskın düzenleyerek, savaş ilan etmeden savaş açtı. Japonya, bir taraftan Çin, Avustralya ve Okyanusya adaları ile de savaşmaktaydı. Bu nedenle Rusya’ya karşı savaş açamadı. Almanya’nın Tokyo büyük elçiliği Müsteşarı, bu durumu Stalin’e duyurdu. Japonların karşısında bulunan kırk tümeni Alman cephesine kaydıran Josef Stalin, iç hatta düşmekten de kurtulmuş oldu. Nazi Almanyası da, alabildiğine, iç hat durumuna gömüldü ve yenildi. İkinci Dünya Savaşı sonunda, soğuk savaş döneminde, USA. S.S:C.Birliğini yedi kat dıştan sararak, o’nu iç hat durumuna soktu. Rusya’nın boğulmaktan ve dağılmaktan başka çaresi kalmamış oldu.
Devletler, coğrafyalarının gereğini yerine getirmezlerse; talihleri ve dahi tarihleri hep gerisin geriye akar. Polonya’yı inceleyiniz; tarihlerinde kazandıkları tek zafer, kendilerini sürekli bir şekilde koruyan Türklere karşı olmuştur. Bir Polonyalı ermiş:”Türk atları Vistül nehrinden su içmedikçe, Polonya’ya kurtuluş yoktur;” demiştir. Jean Sobieski adlı bir Salak Kral,12 Eylül.1683’te, Viyana önlerindeki Osmanlı ordusunu yenerek, coğrafyalarına ters bir biçimde kazandığı bu zafer, Polonya’nın parçalanmasını ve dağılmasını sağlamıştır.
Tüm General Mehmet Suat Eren’in gayreti yle, Milli Güvenlik Kurulu bir kitap yayımlamıştır.”Devletin Kavram ve Kapsamı” adlı bu eser,1990 yılında yayımlanmıştır. Bu çok kıymetli eser, okullarda, Milli Güvenlik Derslerinde okutulmalı, Milli Güvenlik Dersleri angarya olmaktan ve tanıdıkları öğretmen yapmak eyleminden kurtarılmalıdır. Bu kitapta; Strateji, Milli Strateji, Jeopolitik ve Coğrafya’nın Gücü, derinlemesine araştırılmıştır Strateji, Eski Yunancada STRATEPOS, generalin savaş sanatı anlamına gelmektedir.
Karl Von Claussevitç, tüm general rütbesinde emekli olmuş, Prusyalı bir generaldir.”KAN” adlı bir eser yazmıştır. KAN-Cannes-Kartacalı General ANİBAL’IN Romalıları yendiği muharebenin yapıldığı yerdir. Kan muharebesi bir imha muharebesidir. Kitabına;”savaşı kazanmak için muharebeleri kazanmak sanatıdır”adını vermiştir.
Felt Mareşal Helmuth von Moltke: ”Strateji, bir çare bulma sanatı, en zor şartlar altında icraatta bulunma sanatıdır”, demiştir.
Erdall Hart: ”Strateji, siyasi kararlarla saptanan sonuçları meydana getirmek üzere, askeri kuvvetlerin kullanılma sanatıdır;” demiştir. WilliamH. Nevman ve Charles E Summer:” Strateji, hasım tarafın manevrasını atıl bırakmak, başka bir deyişle; bir planı onun etkisine muhatap olacakların hesaplamak üzere düzenlemektir,” demişlerdir. Andre Beaufre.”Strateji, anlaşmazlıklarını çözmek için kuvvete başvuran iki hasımın irade diyalektiğidir,” demiştir.
“1850’lere kadar; savaş, başlıca bir askeri olaydı. Savaşta, başlıca askeri kuvvetler kullanılırdı; sanayinin büyük çapta etkisi olmazdı.1945’ten sonra ortaya çıkan ve günümüzde de geçerliliğini koruyan, barış ve savaş hali düşünmeksizin, ulusların topyekûn bir mücadeleye girdiği devrede, strateji anlamı kapsam değiştirmiş, çatışma alanı( politik, ekonomik, sosyal, kültürel ya da askeri) ne olursa olsun, mücadelede kullanılan vasıtalar (diplomatik baskı, ekonomik sızma, yardım, boykot, abluka, kültürel nüfus, propaganda, yıkıcı faaliyet, askeri tehdit-silahlı kuvvetlerin bir cüzü ve tümüyle- ne olursa olsun içinde yaşanılan devre(savaş ya da barış) ne olursa olsun; “hasım taraf manevrasını atıl bırakmak”,başka bir deyimle, bir planı ve muhataplarının aksiyonlarını hesaplamak suretiyle düzenleme sanatı olarak belirmiştir” s. g.e. s.33.Ünlü Çinli komutan Sun-Tzu:”Coğrafyadan faydalanmayı başaranın ilk şartı.” Saymıştır.
“Milli devlet anlayışında; milletin çıkarları, hem barış, hem de savaşla ilgilidir. Milli devlette, halkın çıkarları ile ilgili strateji, milli hedeflere yöneliktir. Bu bilgilerin ışığında, Milli Stratejiyi şöyle tanımlayabiliriz: Milli Strateji, bir milletin barışta ve savaşta, milli çıkarlarını geliştirmek ve milli hedeflerini elde etmek için, ekonomik, politik, askeri ve Sosyo-Kültürel güçlerini geliştirmek ve kullanmak bilim ve sanatıdır.”s.g.e. s.37.Burada bir eksiklik var: Bir ülkenin politik çıkarlarını koruyup, geliştirmesi için, JEOPOLİK’İNİ ÇOK İYİ BİLMESİ VE BU BİLGİLERİNİ GELİŞTİRMESİ GEREKLİDİR. Milli Strateji, milli hedeflere ulaşmak için, milli gücün nasıl kullanılması gerektiğini belirler. Burada da; karşımıza JEOPOLİTİK KAVRAMI VE KONSEPTİ ÇIKMAKTADIR. DÂHİLİ VE HARİCİ BEDHAHLAR; el ele ve gönül, gönüle; bu coğrafyaya lâyık bir ulus olmadığımızın kanıtlanması için uğraş vermektedirler. Bizim de, tüm davranışlarımızı buna göre ayarlamamız gerekmektedir. Benden söylemesi.

MİLLİ GÜÇ’ÜN ÖGELERİ.
A.B.D.Kara Akademisine göre:
1-politik,
2-Ekonomik,
3-askeri,
4-Psiko-sosyolojik,
5-coğrafi.
A.P.K. Organski’nin “Dünya Politikası”adlı eserindeki sıralama şöyledir.
1-Coğrafya,
2-kaynaklar,
3—Nüfus ve halk,
4-Ekonomik gelişim,
5-Politik yapı,
6-Ulusal moral.
Charles O. Lerche’nin sıralamasında; görülür maddi öğelerin başında(Tanjibi),COĞRAFYA demektedir. Frederick H. Hartman,”ulusların İlişkileri”, adlı eserinde, Milli Gücü oluşturan öğeleri şöyle sıralamaktadır.
1-Demokrasi,
2-coğrafya,
3-Ekonomi,
4-Bilim ve teknoloji,
5-Tarih, Psiko-sosyolojik durum,
6-İdare ve teşkilat,
7-Askeri unsur. Hans j. Morgenthau,”Uluslar arası Politika”adlı eserinde, dokuz öğeden oluşturduğu milli gücün ilk öğesinin COĞRAFYA olduğunu yazmaktadır. S.g.e. s.105-107
Milli güç öğelerini üç gurupta toplayabiliriz:
1-Ülke, coğrafi güç,
2-Ulus, demografik güç,
3-Yönetim, politik güç. S.g.e. s.111.
“bir ulusun dış politikasında, o ülkenin COĞRAFİ KONUMUNUN ETKİSİ VARDIR. Hatta bir ulusun dış politikasının COĞRAFİ FAKTÖRLERE göre saptanmasını öngören bir JEOPOLİTİK KAVRAM” DA ortaya atılmıştır. Bu, bir devletin politikasının coğrafya olgularına göre saptanmasını öngörür ki, COĞRAFYA BU YÖNÜYLE; DIŞ POLİTİKAYI ETKİLER.”s.g.e. s.121.
Oturup, üşenmeden bu yazıyı neden mi yazdım? Onbir yaşındaki torunum-15Şubat.1999-karşıma oturarak, gözlerini gözlerime dikip:”Dedoş, dedi, Jeopolitik açıdan ülkemizi inceledik. Ülkemizin her yönünden önemini kavradık. İngiliz’i, Fransız’ı, Alman’ı ve Amerikalısının ülkemize neden göz diktiklerini de öğrendik. Ülkemiz.”Kız konuştukça, kulaklarım uğuldadı, gözlerim karardı. Onbir yaşındaki bir çocuk bunu anlamış, devlet adamıyım diyenlerin yedikleri NANELERE bakınız.”Hazreti Muhammed ve tüm Müslümanlar, Yahudilere düşman; bu durum Kuran’a da yansımış. Ah yalellim, ah yalellim.
Coğrafi Güç şöyle tanımlanmaktadır:”BİR ÜLKENİN COĞRAFYASINA AİT CANLI VE CANSIZ, DOĞAL VE YAPAY, GERÇEK VE GÖRECELİ TÜM DEĞERLER, O’NUN MİLLİ GÜCÜNÜN, COĞRAFİ GÜÇ UNSURUNU OLUŞTURUR.”s.g.e. s.208.
Bedir Gazvesine (5)atlı ve (27) kılıçla girişen Hazreti Muhammed’e, melekler yardım etti de, daha büyük bir güçle giriştiği Uhut Gazvesinde (70) ölü vererek niçin yenildi dersiniz? Coğrafi Gücü devreden çıkardılar. İki tepe arasına yerleştirilen (509 okçu, Mekkeliler yenildi zannederek yerlerini, yağma için, terk ettiklerinden, bu durumu gözetleyen Halit bin Velid, süvarileriyle bu geçitten geçmesini, COĞRAFİ GÜCTEN yararlanmasını bildiği için yenildiler. Şimdi, ülkemizin durumuna bir göz atalım: Gerek Selçuklu, gerekse Osmanlılar döneminde, dört yanımızı çevreleyen devletleri düşman etmeyi becermişiz. İslam Hukukuna göre, o ülkeler,”DARÜL HARP” bölgesiydiler. Gazi Mustafa kemal öldüğünde, J.Nehru hapisteydi. Oradan kızı İndira Gandi’ye şu mektubu yollamıştı:
“ATATÜRK, yeni ve modern bir cumhuriyet kurmakla kalmadı; dört tarafı düşmanlarla çevrili bir ülkeyi, dört tarafı dostlarla çevrili bir ülke olarak bıraktı.”Tanrı’nın izniyle, o’na, bu’na ve dahi şuna yaranmak için, dört tarafımızı ve ikinci ve üçüncü kuşak ülkelerini vel Arap ülkelerini kendimize düşman ettik. Önce, doğumuza bakalım. Ermeniler, bir rüyanın peşindeler. Besençon’da birkaç yaşlı ermeni, ağlayarak:”
“Büyük devletlerin, gâvurların oyununa geldik”, dedilerdi.
Kasrı şirin antlaşmasına kadar, İran ile Osmanlı hep boğuşup durmuşlardır. İranlı Mollalar, ŞİİLİK inancını, evrensel MÜSLÜMANLIK İNANCI yapma gayretlerinin yanı sıra, ÇAĞDIŞILIĞI ‘DA ihraç etme gayretleri içindedirler. İsrail’den mal alır, İsrail’e mal satarlar. Bir açılış töreninde, RafsanCANİ denilen yobazın birisi, Türkiye Cumhurbaşkanına demediğini bırakmadı. İsrail’e selam bile vermeyecekmişiz. Onların gerisinde, ilkel mi ilkel TALİBAN yönetimi, o’nu gerisinde de Pakistan denile gericiliğin yuvası. İranlı mollalar, ulusal stratejilerini uygulamaktadırlar.
Güneyimizde, Irak ve Suriye, onların altında da, bizleri öcü gören Ahyalellimciler. Terör yuvası Libya ve Sudan; Kaypak İngiltere, Fransa ve Almanya ve makarnacı ve MAYINCI İTALYA. Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Ukrayna, Rusya, KAFKAS ÜLKELERİ ve TÜRKLÜK ÂLEMİ. Coğrafyamız neyi emrediyor dersiniz? Türk Cumhuriyetleriyle EKONOMİK, KÜLTÜREL VE POLİTİK İŞBİRLİĞİ. Gürcistan’ı, Abhaza’yı, İnguş’ ve Azerbaycan’ı, Rusya’yı küstürmeden desteklemek. İran’ın arkasına geçmek suretiyle DIŞ HATTA ÇIKMAK. Ukrayna ve Beyaz Rusya ile dostluk kurarak Yunanistan ve Bulgaristan’ın arkasına dolanarak, onları iç hat durumuna getirmek. Moldavya ve kırım’ı güçlendirmek. Makedonya ve Bosna-Hersek’e dört elle sarılarak, ekonomik, kültürel ve askeri işbirliği yaparak DIŞ HAT MANEVRASINI TAMAMLAMAK. Körfez emirlilikleriyle ve Kuveyt ile ekonomik, kültürel ve askeri işbirliği sağlamak. Avusturya ve Macaristan ile sımsıcak dirsek temasına girerek, ülke savunmasını bu ölçüler içersinde sağlamak. En önemlisi de, TÜM ARAP ÂLEMİNİ toparlayan İsrail ile EKONOMİK, TEKNİK, ASKERİ, POLİTİK, KÜLTÜREL VE HABERALMA’DA İŞBİRLİĞİ YAPARAK DIŞ HATTA ÇIKMAK. Dört tarafımız düşman ve bizi kuşatan devletlerle kuşatılmış. Kuşağı, dıştan kuşatmak gerek. Biz bunu mutlaka ve mutlaka yapmalıyız. İsrail ile anlaşma, İran’ı, Suriye’yi, Mısır’ı, Yunanistan’ı ve A.B.Devletlerini de bağlar. Biz, savaşacaksak, tek cephede savaşmalıyız; coğrafyamız bunu emrediyor. Ülkemizi Batıya ve tüm İnsanlık âlemine şikâyet eden bir kafa ve vicdanla bu nasıl olur? Derseniz, bugünkü gibi olur derim. Türkiye’de vurguncu, soyguncu ve ÇAĞDIŞI POLİTİKACILAR varsa, coğrafyasını, tarihini, modern savaş sanatını çok iyi bilen, vatansever, Türk yapımı Koltuklarda oturmayı onur sayan ASKERLER DE VAR. BİZ, MUSTAFA KEMAL’İN ÇOCUKLRIYIZ, FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR GENÇLERİZ. Arap tarihindeki düşmanlıklar, Arapların milli hedefleri ve Milli stratejileri, bizimkilere ters ise, bizi ilgilendirmez. Kıbrıs bunalımında; Amerikan yapımı silahların kullanılmasına getirilen yasakları unutmadık. Türk Silahlı Kuvvetlerine, savaş araç ve gereçleri alımına karşı çıkanların gözlerinden öperim. MEHMETCİK’İN KANI VE CANI; TÜRKİYE İÇİNDİR. SALAKLARA; SOLAKLARA VE MALAKLARA SELAMLAR EDER, ONLAR İÇİN KAYGILARIMI SUNARIM.












Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi