30 Mart 2010 Salı

64- KISA VE UZUN VADEDE ÜLKEMİZİ PARÇALAMA PLANLARI-2

OSMAN TÜRKOĞUZ

İzmir 31 Mart 2010

64-KISA VE UZUN VADEDE, ÜLKEMİZİ PARÇALAMA PLANLARI! (2)

“Katranı kaynatmakla olur mu şeker? Cinsini şaptımının çocuğu cinsine çeker!”

Türk Atasözü

“Sizi çıplak buldum giydirdim, aç buldum doyurdum. Ey Türk Milleti; birçoklarınız Çinlilerin tatlı sözleri ve yumuşak hediyeleri ile bozuldunuz ve öldünüz.

İçinizdeki kötü insanlar, sizi şöyle teşvik ediyorlardı: ”Uzakta ise kötü, yakında iseler iyi hediyeler verirler.” Deyip böylece kışkırttılar. Cahil kimseler bu sözlere inanıp, yaklaşarak çoğunuz öldünüz. Türk milleti, oraya yeniden varırsan ölürsün.”

”Türk Milleti sen açken tokluk nedir bilmezsin; fakat bir defa tok olunca da açlık nedir bilmezsin.”

”Hakan olup bütün yoksul milleti topladım. Fakir milleti zengin, az milleti çok ettim.

“Bilgisiz ve kötü kağanlar tahta oturmuşlar; bunların buyrukları da böyleymiş.” Çin milletine Bey olan oğullar köle, afif kızlar cariye oldular. Türk Beyleri Türk adlarını unutup, Çin Beylerinin adlarını aldılar, Çin hakanına tabi olup, tam elli yıl, işlerini ve güçlerini ona verdiler.

Türk milletinin halk kısmı şöyle demiş: ”BEN, KENDİ ELİ OLAN HÜR BİR MİLLETİM!”

“GÖKTÜRKKİTABELERİ, BİLGE KAĞAN, Halifelik, Osman Türkoğuz. S.52-53.

TONYUKUK YAZITI

“Ben Bilge Tonyukuk, Çin elinde doğdum. O zaman Türk Milleti Çin’e tabi idi. Türk Milleti Hansız olunca Çin’den ayrıldı. Sonra Hanlandı, fakat sonra kendi Hanını bırakıp, Çinlilere teslim oldu. Bu teslimiyetten dolayı Tanrı onları öldürmüş. Türk Milleti öldü, mahvoldu, yok oldu, bağımsız Türk Milleti yerinde nizamlı hiçbir birlik kalmadı.” SGE. S.54.

General Barnard Montgomery “Elalameyn mevzilerini inşa ettikten sonra; bu mevzileri işgal edecek bir komutan, Ervin Rommel gibi, mevzilerin karşısına geçerek, bu mevzilerin neresinden taarruz edeceğimi kararlaştırdım.” Mareşal Montgomery.

“Düşman, maddi ve manevi yönden en zayıf yerinden vurulur. İngiliz yönetimine karşı ayaklanan Hintlilere: ”İngiliz ordusunun size karşı kullanacakları mermilerin üstünde inek yağı vardır!” Propagandası ayaklanmanın sona erdirilmesine yetmiştir.” Ostüzü.

“Evi bayraklı! Bir Kadının oğlu olan Amr’ı İbn’ilas’ın önerisi üzerine askerlerinin mızraklarının ucuna Kur’anı kerim sayfalarını iliştiren Muaviye; Sıffin muharebe meydanında, Hz. Ali’nin askerlerinin savaşmamasını sağlayarak zaferini kazanmıştır.”Ostüzü. SGE. S.15.

Büyük Selçuklu Devletinin kurucusu TUĞRUL BEY; ölüm döşeğine yattığında: ”Koyunu kesmek için yatırarak ayaklarını bağladıklarında: ”Yine yünümü kırpacaklar”, dermiş, diyerek bu sefer öleceğini anlatmak istemiştir.

Masa başına oturarak; hiçbir bilgi birikimine dayanmadan, paranın ya da bir liderin hatırı için, felaket senaryoları yazacaklardan olmadığımı peşinen söylemek durumundayım. Sonra; kaldı ki yazar da değilim. Mareşal Gazi Mustafa Kemal’e binlerce şükürler olsun ki; gören gözüm, yorumlayabilen bir mantığım ve ulusal vicdanım var.

Büyük Stratejist Carl Von Clausovitc “KAN” adını vermiş olduğu kitabında: ”Savaş, politikanın başka araçlarla devamıdır!” Buyurmuş. Bunun aksi de doğru olsa gerek derim: ”Politika, savaşın başka araçlarla sürdürülmesidir!” Diyebilirim. Taraflar arsındaki savaş, barışın imzası ile de bitmemektedir. Barışın imzalanması yeni bir savaşa hazırlanmak içindir. Bitmiş olan da bir çatışmadır.

Birinci bölümdeki yazımda; kısaca, ülkemize göz koymuş olan ulusların ulusal politikalarından ve ulusal hedeflerinden söz etmiştim.

Uluslar ulusal hedeflerine iki yolla ulaşmak isterler:

1*Savaşarak,

2*Savaştan gayrı politikalar izleyerek.

Savaş çok kanlı, masraflı ve de çok riskli bir olaydır. Ürünler, tarlayı çapalayarak, su, şerbet ve ilacını vererek, okşayarak elde edilir.

Mademki, ulusal bir gaye vardır. ”GAYEYE VARMAK İÇİN TUTULAN HER YOL MEŞRUDUR!” Nicollo Machiavelli

Mademki bu konunun, kendimize göre, yorumu için çıkmış olduk meydana;

Mareşal Bernard Montgomery gibi, tarihin karşısına geçerek olayı seyrederek bir karara varmak zorundayız.

Amerika Birleşik Devletlerinin tarihi yüz kızartıcı insanlık suçları ile doludur.

1804 tarihinde; bir Kızılderili kabilesinin köklerini kazımışlardı. İkinci Dünya Savaşı başlarında; 120.000 Japon asıllı Amerikan vatandaşını çöle sürerek 20.000’inin ölümüne neden olmuşlardı.

6/9 Ağustos 1945 tarihinde de; önce Hiroşima’ya, sonra da Nagazaki’ye atom bombası atarak, neredeyse, tüm insanların ve tüm yaratıkların kökünü kazımışlardı.

Saddam Hüseyin; İran-Irak savaşında, İranlılara yardım ettiği iddiası ile Halepçe’ye zehirli gaz atarak 5000 kişinin ölümüne neden olduğu gerekçesi ile Amerika Birleşik devletleri tarafından idam ettirilmiştir!

Benito Mussolini; 1935 senesinde; bir tek tahta kanatlı uçağı olan Habeşistan’a İperit gazı attırarak kimyasal katliam yaptırtmıştı.

Bizim tarihimizde büyük meydan muharebeleri vardır; ama katliamlar asla ve katha yoktur. Ulusumuz çok merhametlidir. Ulusal kini asla yoktur; ulusal hafızası da asla gelişmemiştir.

Fasulye gibidir: İyi lider bulduğunda zirveye çıkar. Yasakları üç gün sürdürür. Ululemre kul ve köle olarak odaklandırılmıştır.

Kendi yapmış olduğu eserlere sahiptir; miras’a pek değer vermez.

Bir neslin başına getirilmiş olan felaketleri, öteki nesiller hemen unuturlar. Emevi Araplarının, tarihi yapıtlarımızla beraber toplumsal hafızamızı silme etkileri hâlâ etkisini göstermektedir.

Türk toplumunu bölmeye ve parçalamaya yönelik taktikleri yenilemeye gerek yoktur. Dedelerimizi yok eden taktikler, 50 sene sonra; bizlere de aynen uygulanmaktadır.

Marshall yardımından ve Nato’ya girdikten sonra; Amerika Birleşik devletleri, ülkemize 7000 Barış Gönüllüsü SOKARAK TÜRKİYENİN PARA-PSİKOLOJİK HARİTASINI ÇIKARMIŞTIR.

İ lginçtir; Türkiye’de 36 azınlık bulunduğunu bir Alman yazar yayımlamıştır. Alevi-Sünni kimlikleri üzerinde oynanmıştır.

Çorum’da; Ulu cami’nin köşesinden, Alevi vatandaşlarımıza ateş eden birisini yakalayan J.Kd. Alb. Rahmetli Mehmet Ayhan’a:

“Ulu Cami’yi yıkmışlar Komutanım neden ateş etmeyeyim!” Özrünü, sapasağlam ayakta duran Ulu Cami önünde söylemiştir.

Aynı durum ve özür; Kahraman Maraş’ın Ulu Camisinden ateş edenlerde de vardır: ”Ulu Camiyi yıkmışlar komutanım!” Ulu camiler varsın ayakta olsunlar, öyle dendi ya.

Duyduğuna hemen inanmak; dost sandıklarının kendimize kötülük edebileceklerini akıllarına bile getirmemek!

Alttan, alta hazırlanan tuzakları görememek ve uyaranlara da inanmamak.

Dostum diyenlere, tüm kapılarımızı ardına kadar açmak ve sır saklayamamak.

Araştırmadan inanmak, tüm kötü eylemlerde kullanılabilmek.

TAKTİKLER!

1. Türk ulusunu bir arada tutan KÜLTÜREL VE TARİHİ BAĞLARI KOPARMAK.

2. Türk ulusunu oluşturan unsurlardan yeni uluslar yaratarak, bunların bağımsızlıklarını kazandırmak.

3. Önce Mezhep ve Tarikatları çatıştırmak.

4. Bölünme ile meydana getirmiş oldukları suni ulusları çatıştırmak. Kahramanları lekeleyerek hainlerden kahramanlar yaratmak. Halkı şoke eden davalar yaratmak. Her şeyi ters çevirmek.

5. Kürtleri de; Zazalar ve Kırmançolar olarak bölerek birbirleri ile çatıştırmak ve araya girerek, altı vilayetimizi Ermenilere verdirmek.

6. Türk ordusunu bir güç olmaktan çıkararak, Kıbrıs’ta, EĞE denizinde ve Irak’ta haklarımızı savunamaz bir duruma getirmek.

UYGULANACAK METOT!

A. Önce, böl ve yönet.

B. Sonra da, parçala ve yut!

Türk ulusunun İslam’ı koruma tehlikesinden ve Eski gücünü gösterme korkusundan kurtulmaktır.

Bizlere belki de masal gibi gelir. 1990’ın başında; sivil giyimli bir Türk piyade Binbaşısı, -1968 Kara Harp okulu mezunu-Bir Amerikalı Profesörün konferansını dinler. Amerikalı Profesör: ”Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağılma sürecine girmiştir. Asıl tehlike; bunların yerine geçecek olan daha yetenekli bir ulusun önlenebilinmesidir!” Der.

Subayımız; konferans sonunda ol Profesörü sıkıştırır: ”Bu ulusun adı nedir?”

Almış olduğu yanıt: “Türk ulusudur!”

Son yıllarda ülkemizde meydana gelen olaylara bir göz atar mısınız?

Polis ile oynandığı gibi; diğer kurumlarla da oynanarak, Türkiye Cumhuriyetini bir siyasi parti devleti haline sokmak! Yazmaya elim varmamıştı ama yazmalıyım: Sakarya’da yenmiş olduğumuz; Yunanistan’ın Küçük Asya ordusu Başkomutanı Anastasios Papulas’ın, Yunan Hükümetine vermiş olduğu fevkalade doğru bir raporu vardır:”TÜRK ASKERİ KOMUTANINA PEYGAMBERİNE BAĞLI OLDUĞU GİBİ BAĞLIDIR!”Bu bağ gevşetilmiştir. Bilinçli olarak; hiçbir hukukun kabul edemeyeceği ihbar, iddia ve belgelerle; Türk Silahlı Kuvvetlerinin üst rütbedeki emekli ve hâlen görevde bulunan komutanları, evleri aranılarak, bir polis ordusu ile ve televizyonlarda da gösterilerek mahkûm edilmişlerdir. Ordu komutanlarına görevi olduğu konularda da suçlayıcı sorular sorulmuştur.

Ordumuzun âmir ve üstlerine duymuş olduğu mutlak saygı saldırıya uğramıştır. Bu taktik:” Sakın komutanlarınıza güvenmeyiniz mesajını taşımaktadır!”

Yeni ordu kuralım mesajı da; ileriye dönük ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin üst kademesinin yeniden yapılandırılacağı mesajını taşımaktadır. Genelkurmay başkanlığının mutlak otoritesine yöneliktir. Kuvvetlerin başlı başına bırakılabileceği akla gelmektedir. Bir de:” Neden; Genelkurmay Başkanları ille de Kara Kuvvetlerinden çıkmaktadır! Konusu gündeme getirilerek siyasilerin asker üzerinde oynaması sağlanmış olacaktır.

Adli ve İdari yargı ile üst mahkemeler de siyasi iradenin emrine sokulunca; tüm erkler bir siyasi partinin başkanında toplanmış olacaktır.

Bu durumda da; diğer senaryoların sahneye konulmasına gerek kalmayacaktır; sayın seyircilerimiz.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi