TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir;13 Haziran 2013
,
KENDİNDEN MENKUL
VE
ÇIKARA DAYALI TARİHÇİLİK!
Yeni
yazılarımın çıktısı ile önüme geçen bir Çember Sakal;doğruca kendisini rahatsız
eden konulara geçti.”Rüstem Paşa ile yazmış olduğunuz bir yazınızda ”O’NUN
devrinden önceki mutluluk döneminde Osmanlıda rüşvet olmadığını da
belirtmişsiniz?Sürekli bu konuyu işlemenizdeki amacınız nedir?”
“O
anlatı bana ait değildir. Rahmetli
İbrahim Peçeviye aittir. Ne yapsın her şeyi olduğu gibi yazmış olsa Osmanlının
yaresine dokunur. Siz, Birinci Beyazıt döneminde rüşvet yedikleri meydana çıkan
Seksen kadı hakkında verilen hükmü duydunuz mu?”kadıyannı Fennar olayından haberiniz var mı? Uzatmayayım
Rahmetli Mahmut Şevket Paşanın tek,tek incelediği / 7,9 mm . Çaplı 550.000 Alman
Piyade tüfeğinin her birisi için bir Paşamızın ÜÇER altın rüşvet aldığını
duydunuz mu?çıt yok!”O zaman İkinci sorunuzu bekliyorum!”Dediğim
de:”Siz;cennetmekan Yavuz Sultan Selim Han hakkında 40.000 Alevi Türk’ü öldürttü diye
yazıyorsunuz!Bir Tarih Bilgini Topkapı Sarayında bunun iftira olduğunu
,Yavuz’un Alevileri çok sevdiğini,Hz. Ali’nin (RAN) Çatal dilli
kılıcının/Zülfikarın/ işlendiği sancağını da sakladığını anlatmış!Dedi.”Ayak
üstü, tarih anlatmak Kendinden Menkul Tarihçilere özgüdür.Şah İsmail de 30.000
Sünni Türkün başını kestirtmişti.Ondört devleti yenmiş,Özbek Hanının başını
kestirerek,kafatasını temizletip içinde şarap içmiştir.Aydından Acem sınırına
kadar Osmanlı vatandaşlarını soyarak öldüren Kızılbaşları Tebriz’de sıcak su
kazanlarında kaynatarak öldürtmüştür.Nedenselliği irdelemeden okuduğumuzu da
aktarmak Osmanlı vakanüvislerinden bizlere mirastır.Ben tarihçi falan olmadığım
gibi hatır ve çıkar için de tarihi gerçekleri saptırtmam.Bendeniz;Sünni/Muaviyecilik/
ile Alevilik/Kızılbaşlık/daha doğrusu Türkmenlerle Arap ve Acem sevdalısı Türk
düşmanı Osmanlılar arasındaki çekişmeleri irdeleyen bir yazı yazacağım.Bu
konuda yazacağım yazıyı da en kısa bir zamanda yayımlarım.Bir gün evime şeref
verirseniz uzun boylu konuşuruz!” Şimdilik izninizle dedim ve adamı çiğneyip,
geçtim.
1Osmanlı tarihçiliği padişahların çevresinde dolanmaktır.
Tarihin babası Herodot olduğu halde, sosyal tarihin babası da İbn’i Haldun’dur.
Kendisi Halep’te Aksak Timur ile de konuşmuştur. Biz, Osmanlı Tarihçiliği
geleneğine sahibiz.Falan böyle yapmış!Onu aynen alır ve bilgi olarak
yayınlarız.Neden öyle yapmışla da hiç ilgilenmeyiz.Yavuz Sultan selim ve Şah
İsmail’in ve Türkmenlerin kavgalarının kökenleri çok daha derinlerdedir.Moğol
istilasından kaçan Türkmenler Anadolu Selçukluları döneminde büyük kalabalıklar
halinde Anadolu’ya akın etmişlerdir.Moğollarla uğraşmakta olan ve en zayıf
zamanındaki Anadolu Selçukluları bu büyük Türkmen göçünün altında
ezilmiştir.Türkmen ayaklanmalarının nedeni dinsel temele oturtulması da yanlış bir yaklaşımdır.Dinsel içerikli politik
bir başkaldırıdır bu hareketler.1204 tarihindeki Baba İshak Ayaklanması dini
motiflerle Mesih olduğu savunulan Baba İshak’a kılıç ve mızrak işlemediği
efsanesi Selçuklu ordusunu Kırşehir’e kadar yendirmiştir.Selçuklu ordusundaki
yüz zırhlı paralı Hıristiyan süvari sayesinde Baba İshaklılar yenilmişlerdir.Anadolu’da
Mesih inancı sömürü aracı olarak çok kullanılmıştır.Toplumumuzun bu konudaki
inancı hâlâ sürdürülmektedir.Türk ve Türlük ve İslamiyet düşmanı Sait’i Norsi
adlı bir provokatör yazdığı Risaleyi Nur adlı saçmalıklarının Mehti
olduğunu,Risaleleri okunurken arıların,kelebeklerin,kuşların havanın ve
yıldızların saygı duruşunda bulunduğunu iddia etmiştir ve Kur’anı Kerim Hz.
Muhammed’e ne vermişse Risaleyi Nurlar da onu bana vermiştir!Diye de
sayıklamıştır.Risalelerini okuyanlar anlayamadıkları gibi,okumayanlarla beraber
bu zavallıya yürekten bağlanmışlardır.Toplumun alt yapısı Ortaçağ altyapısı
olarak kalmıştır.
Anadolu Selçuklular Acem kültürü sayesinde
Türklüklerini unutmuşlardır. Türklüklerini koruyan ve Hallacı Mansur tarafından
Alevi inancı ile yetişen Türkmenler haksızlığa uğradığına inandıkları Hz.Ali’yi
Oğuz Han yerine koymuşlardır. Anadolu’nun fakir ve perişan Türkmen kitleleri
Allah ve din ile aldatan çıkarcı kişilerin eline kalmıştır.Osmanlılarda
başlangıçta aleviler Işıklı Taifesi olarak itibar görmüşlerdir.Işıklı
taifesinden Edepli Ali Efendinin kızları ile Osman Bey evlenmiş ve Işıklı Ali
Efendiye Şeyh Üdebalı unvanı verilmiştir.İkinci Murat döneminde yazıcıoğlu Ali’ye Osmanlı’nın
mensup olduğu karakeçili aşiretini Kayı boyuna mensubiyeti yazdırılmıştır.
14’üncü
asırda Türk Mistiklerinden Safiyüddin Erdebil’de
Safeviye tarikatını kurmuştu. Bir ara;Müritleri ile beraber Anadolu’ya geçerek
İskenderun güneyine yerleştirilmişti.Sonunda siyasi niyeti anlaşılarak
Anadolu’yu terk etmesi sağlanmıştır.Ankara muharebesinden 30.000 esir ile dönmekte
olan Aksak Timur,Erdebil Tekkesine uğradığında bu esirleri Şeyh Safiyüddine
bağışlamıştı.Bunlar Osmanlının aleyhinde kullanılmak üzere yetiştirilerek
Anadolu’ya Halife olarak salınmışlardı.Bu tarikata mensup Şeyh Haydar,Şah
İsmail’in babasıdır ve Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasanın kız kardeşi ile evlenmişti.Şeyh
Haydar babası Cüneyt’in intikamını almak isterken öldürürülmüştür.Büyük oğlu
Ali ile İsmail yetim kalmış,tarikat mensupları tarafından korunarak
yetiştirilmişti.
Uzun Hasanın karısı Trabzon Rum İmparatorları
soyundan Despina adlı bir Hıristiyandı. Ondan olan kızı Mara (Alemşah Begüm)
Şah İsmail ile evlenmişti. Fatih Sultan Mehmed’e karşı tüm Hıristiyan âlemini
kışkırtan da bu Despinaydı. Şah İsmail 1501
yılında Tebriz’de Safevi devletini kurmuş ve hemen Şii mezhebini resmi mezhep yaparak ,Sünni
mezhepteki Acem halkını Şiileştirmiştir.Şah İsmail Caferi tarikatına mensuptu;İkinci
Beyazıt ta Cemaliyye tarikatına mensuptu.
Yavuz Sultan Selim de Sünbüliyye tarikatına
mensuptu.Şah İsmail,Ezanı “Lailahe illallah Aliyül veliullah “olarak okutmaktaydı.Sah
İsmail Hatayi mahlası ile de Türkçe şiirler yazmakta;Sultan İkinci Beyazıt’a da
Baba hitaplı mektuplar göndermekte,oğlum hitaplı mektuplar almaktaydı.Sivas,Tokat,Çorum,Kırşehir,Yozgat,Denizli
ve Antalya yörelerinde, İkinci Beyazıt zamanında bile, Alevi ayaklanmaları
olmuş,Osmanlı ordusu da birkaç kez asilere yenilmişti.Sonunda,bu isyancılar Erdebil’e
sığınmışlardı.Tüm Anadolu’daki Alevi Türkmenler birbirlerine ŞAH diye selam
verdikleri gibi Hac için de Erdebil’e gitmekteydiler.Anadolu yoğun bir Şah
İsmail propagandası altındaydı.Kesin olarak doğum ve ölüm tarihleri saptanamaya
Pir Sultan Abdal/1547/1551/1587/1590/ Alevi Türkmenlerin tercümanı
olmuştu.Şiirlerinden örnek verebilecek durumdayım:
AÇILIN
KAPILAR ŞAH’A GİDELİM!
Hızır
Paşa bizi berdar etmeden
Açılın
kapılar Şah’a gidelim
Siyaset
günleri gelip yetmeden,
Açılın
kapılar şah’a gidelim.
Gönül
çıkmak ister ŞAH’IN köşküne,
Can
boyanmak ister Ali müşküne;
Pirim
Ali,Oniki İmam aşkına
Açılın
kapılar ŞAH’A gidelim.
Her
nereye gitsem yolum dumandır;
Bizi böyle kılan ahd’ü amandır.
Zincir
boynum sıktı halim yamandır,
Açılın
kapılar ŞAH’A gidelim.
Yaz
selleri gibi akar,çağlarım,
Hançer
aldım ciğerciğim dağlarım.
Garip
kaldım şu arada ağlarım,
Açılın
kapılar ŞAH’A gidelim.
Ilgın,
ılgın eser seher yelleri;
Yâre
selam eylen Urum Erleri,
Bize
peyik geldi ŞAH bülbülleri;
Açılın
kapılar ŞAH’A gidelim.
PİR
SULTANIM eydür Mürvetli ŞAH’IM;
Yaram
başverdi sızlar ciğergâhım.
Arşa
direk,direk olmuştur ahım;
Açılın
kapılar ŞAH’A gidelim.
1535’te
Birinci Süleyman’ın Bağdat’ı alması üzerine ağıt!
GÜZEL
ŞAHIM NEYE VERDİN BAĞDAD’I?
Güzel
şahım çok yerlerden görünür;
Aslı
nedir,neye verdin Bağdat’ı?
Akıl
edemedim senin sırrına,
Aslı
nedir, neye verdin Bağdadı?
Yazık
değil mi mümine,müslime;
Ne
getirdin Yezidi Bağdat üstüne?
………………………………………………
Aslı
nedir,neye verdin Bağdadı
Yok
mu bunda erenlerin yardımı;
Ne
çekersin bu cevrin derdini?
Yiğide
ar değil mi vermek yurdunu,
Ah
Hünkârım neye verdin Bağdadı?
Çeksen
de askerini gelsen idi
Hacı
Bektaş Hanı’na konsan idi.
Kırsan
ol Yezidi olmaz mı idi?
Ah
Hünkârım neye verdin Bağdadı?
Ah
gidi, Yezit hendekler doldurdu.
Kırdı
Hurmaili aldı Bağdadı.
Çığrışıp
geliyor Yeşil ördeği,
Aslı
nedir, neye verdin Bağdadı?
PİR
SULTANIM, der ki üçler, yediler;
Kırklar
da anda hazır idiler.
Bağdadı,Basrayı
verdi dediler,
Aslı
nedir,neye verdin Bağdadı?
ŞAHABÖYLE
YAZ!
Kul
olayım kalem tutan eline,
Kâtip
AHVALİMİ Şah’a böyle yaz.
Şekerler
ezeyim şirin diline,
Kâtip
ahvalimi şah’a böyle yaz.
Allah’ı
seversen kâtip böyle yaz,
Dünü
gün Şah’a eylerim niyaz.
Umarım
yıkılsın şu kanlı Sivas,
Kâtip
ahvalimi Şah’a böyle yaz.
Sivas
illerinde zilim çalınır;
Çamlı
beller bölük,bölük bölünür.
Ben
dosttan ayrıldım bağrım delinir,
Kâtip
ahvalimi Şah’a böyle yaz.
Münafıkın
her dediği oluyor;
Gül
benzimiz saruben soluyor.
Gidi
Mervân şâd oluben gülüyor;
K3atip
ahvalimi Şah’a böyle yaz.
PİR
SULTAN ABDALIM hey Hızır Paşa,
Gör
ki neler geliyor sağ olan başa.
Hasret
koydu bizi kavım,kardaşa;
Kâtip
ahvalimi Şah’a böyle yaz.
O
günün dünyasında Osmanlının karşısında iki büyük ve güçlü devlet vardı: Birisi
Safevi devleti,diğeri de Mısırdaki Türkiye devleti.Osmanlılar,bu devleti
küçültmek için Kölemenler/Memluklar/yani Oğuz kölelerinin kurduğu devlet derdi.Kölemenler
devleti Osmanlıya çok uzaktı.Yalınız Dulkadiroğlu topraklarında 1000 kişilik
bir Mısır süvari birliğinin bulunması Yavuz’un kulağına kar suyu kaçırmıştı.Şah
İsmail Türkmenlere dayanmaktaydı;muhafız alayı bugün Toroslarda çok sefil bir
durumda yaşantılarını sürdüren
Varsak adlı Türk
aşiretindendi.Anadolu Şah İsmail’in yaktığı ateşler içindeydi.Alevi Türkmenler
bir devlet çatısı altında birleşmek istiyorlardı.İki taraf ta dini
kullanmaktaydı.Pir sultan’ın asılmasına neden olan edimlerini Osmanlı şöylece
sıralamıştı: Osmanlı Belgelerine göre ise, Pir Sultan Abdal’ın
katlini vacip kılan resmi gerekçeler özetle belli:
1- Pir Sultan
dinsiz, namaz kılmıyor ve oruç tutmuyor
2- Şeriata aykırı
söz söylüyor ve davranış sergiliyor.
3- Müslümanlara
´Yezit´ diyor ve şarap içiyor.
4- Kur´an ve İslam
Peygamberi hakkında uygunsuz sözler söylüyor.
5- İslamiyet´in
ilk üç halifesine sövüyor.
6- Peygamber
hanımı Hz. Ayşe´ye hakaret ediyor.
7- Cem Ayini gibi
gizli toplantılar yapıyor.
8- Safevi
taraftarı ve Kızılbaş taifesinden bir devlet düşmanı.
9- Rafızî kitaplar
bulunduruyor okuyor ve okutuyor.
10- Saz ve Çalgı
çalıyor törenlerde semah dönerek oyun oynuyor.
11- Törenlerde ve
dışarıda haremlik selamlık kuralına riayet etmiyor.
12- Mehdi-i Zaman
(Zamanın Mehdisi) gelecek propagandası yapıyor.
Bugünkü Sağcı iktidarlar da aynı Osmanlının
yolunu izlemektedir. Mustafa kemal’e yürekten bağlı ve destekli olan Alevi
asıllı Türk vatandaşlarına Onun açmış olduğu kapı kapatılmıştır.Yavuz Sultan
Selim Alevi öldürtmemiştir diyen kendinden menkul ve çıkara köle
Tarihçilerimize!Bu fetvalar neden alınmış derler!
ALEVİLERİN KATLEDİLMESİ
İLE İLGİLİ VERİLEN İKİ FETVA
1) YAVUZ SELİM’İN ŞEYHÜLİSLAMI MÜFTÜ EL HAMZA’NIN
KIZILBAŞLARLA İLGİLİ FETVASI (1512)
Müslümanlar! Bilin ve öğrenin ki şu Kızılbaş toplumunun başkanları Erdebil-oğlu Şah İsmail'dir. Peygamberimiz aleyhisselâmm şeriatını ve sünnetini ve İslâm dinini ve din bilgisini ve Kur'ânı küçümsedikleri ve de Allah Tâlâ'nın haram kıldığı günahlara helâldir dedikleri ve Kur'ân’ı ve Mushafları ve şerîat kitaplarını hor görüp ateşte yaktıkları ve de bilginlere ve dindarlara ihanet edip öldürüp mescitlerini yaktıkları ve de pis başkanlarını Tanrı sayıp secde ettikleri ve de Hazret-i Ebu Bekir’e ve Hazreti Ömer’e sövüp halifelik halifeliklerini inkar edip sövdükleri ve de peygamberimizin şeriatını ve İslâmı yok etmeye kast ettikleri, bu anılan ve de bunların Şeriata karşı söz ve davranışları bu fakire ve diğer İslâm âlimlerine göre tevatürle bilinip açıkça belli olduğundan biz dahi şeriat’ın hükmü ve kitaplarımızın nakli ile FETVA VERDİK ki adı geçen toplum Kızılbaşlar-Kâfir ve dinsizdirler ve de her kimse ki onlara uyup o sapık dinlerine razı ve yardımcı olurlarsa onlar da kâfir ve dinsizlerdir. BUNLARI DAHİ ÖLDÜRÜP, TOPLUMLARINI darmadağın etmek tüm Müslümanlara vacip ve farzdır. Müslümanlardan ölen said ve şehid olup cennete girer ve onlardan ölen aşağılık cehennemin dibindedir, bunların hâli kâfirlerin hâlinden daha fena ve çirkindir. Zira bunların kestikleri ve avladıkları ister doğan'la ister ok ile ve av köpeği ile olsun murdardır ve nikâhları gerekse kendilerinden ve gerekse başkasından alsınlar bâtıldır ve de bunlara kimseden miras yoktur.
1) YAVUZ SELİM’İN ŞEYHÜLİSLAMI MÜFTÜ EL HAMZA’NIN
KIZILBAŞLARLA İLGİLİ FETVASI (1512)
Müslümanlar! Bilin ve öğrenin ki şu Kızılbaş toplumunun başkanları Erdebil-oğlu Şah İsmail'dir. Peygamberimiz aleyhisselâmm şeriatını ve sünnetini ve İslâm dinini ve din bilgisini ve Kur'ânı küçümsedikleri ve de Allah Tâlâ'nın haram kıldığı günahlara helâldir dedikleri ve Kur'ân’ı ve Mushafları ve şerîat kitaplarını hor görüp ateşte yaktıkları ve de bilginlere ve dindarlara ihanet edip öldürüp mescitlerini yaktıkları ve de pis başkanlarını Tanrı sayıp secde ettikleri ve de Hazret-i Ebu Bekir’e ve Hazreti Ömer’e sövüp halifelik halifeliklerini inkar edip sövdükleri ve de peygamberimizin şeriatını ve İslâmı yok etmeye kast ettikleri, bu anılan ve de bunların Şeriata karşı söz ve davranışları bu fakire ve diğer İslâm âlimlerine göre tevatürle bilinip açıkça belli olduğundan biz dahi şeriat’ın hükmü ve kitaplarımızın nakli ile FETVA VERDİK ki adı geçen toplum Kızılbaşlar-Kâfir ve dinsizdirler ve de her kimse ki onlara uyup o sapık dinlerine razı ve yardımcı olurlarsa onlar da kâfir ve dinsizlerdir. BUNLARI DAHİ ÖLDÜRÜP, TOPLUMLARINI darmadağın etmek tüm Müslümanlara vacip ve farzdır. Müslümanlardan ölen said ve şehid olup cennete girer ve onlardan ölen aşağılık cehennemin dibindedir, bunların hâli kâfirlerin hâlinden daha fena ve çirkindir. Zira bunların kestikleri ve avladıkları ister doğan'la ister ok ile ve av köpeği ile olsun murdardır ve nikâhları gerekse kendilerinden ve gerekse başkasından alsınlar bâtıldır ve de bunlara kimseden miras yoktur.
Bir bucak halkı bunlardan olsa da) Allah yardımcısı
olsun Osmanlı Padişahına gerekir ki bunların (Kızılbaşların) ileri gelenlerini
öldürüp mallarını ve kadınlarını dahi ve çocuklarını İslâm gazilerine taksim
ede ve bunları ele geçirilince tövbeliklerine ve pişmanlıklarına inanmayıp
öldürülmeli ve de bir kimse ki vilayette olup onlardan olduğu bilinirse ya da
onlara giderken yakalanırsa öldürülmeli ve tüm bu toplum hem dinsizdir ve hem
bozguncudur, iki yönden katledilmeleri vaciptir. Ey Allahım dine yardım edene
sen de yardım et ve Müslümanları hor göreni sen de hor gör, (bu fetvayı veren)
Sanı Görez adıyla meşhur el-Müftü Hamza"1
1) Yavuz Sultan Selim’in İran Seferi, İ.Ü.Ed.Fak. Tarih Dergisi sayı 22 s.17. 1968
İslamiyet Türkler ve Alevilik, Gülağ Öz, s. 188, 1999 Ankara
2) PADİŞAH YAVUZ SULTAN SELİMİN VEZİRİ ŞEYHÜLİSLAM İBNİ KEMAL'İN ÇALDIRAN SAVAŞIYLA İLGİLİ FETVASI
FETVA 2
Bu yerde adı zikri dolaşan, bütün zamanlarında tanındığından dolayı varlığının açıklanmasına gerek duymayan, Rahman ve Rahim adıyla; Şah İsmail’in ve din gününe (kıyamet) kadar lanetlenmiş guruplarının ve tebalarının yenik zelil askerlerinin küfrü hususunda Hamd Kerim, Kuvvetli büyük olan Allah içindir. Övgü doğru yola rehberlik eden Hz. Muhammet’i ve doğru dinde ona uyanlar (övgüler olsun) şianın (Şah İsmail ve tebasının) kendi imanlarından başka doğru yola götüren imam, imamlığını ilk dört halifenin halifeliğini inkâr ettikleri, İmam Ebu Bekir'le, İmam Ömer', İmam Osman’a (yüce Allah hepsinden razı olsun) açıkça küfür ettikleri Sünni memleketlerinden birçok yere hâkim oldukları, oralarda boş mezheplerini ortaya koydukları, haberleri ard ardına geldi, Müslüman ülkelerde bu durumun etkileri çoğaldı. Şeriatı ve ona uyanları küçümsüyorlar, bu şeriatla içtihat edenlere kendi mezheplerinin tersine, müctehatlarının mezheplerinde zorluk olduğunu ileri sürerek (şeriate tabi olanlara) sövüyorlar. Tarikatlarının Liderine de Şah İsmail adını verdiler.
Onlar Şah İsmail tarikatının metodunun son derece kolay olduğunu ileri sürüyorlar. Şah İsmail’in "helaldir" dediğini helal, haramdır dediğini haram sayıyorlar. . Şah şarabı helal kılsa, şarap helal oluyor. Özetle, küfürlerinin çeşitleri, Dinden dönmeleri küfürlerinde şüphe etmiyoruz. Sürekli gelen haberlerle bize ulaşmıştır. Ülkeleri Dar'ul-Harb'tır. Erkeklerinin ve kadınlarının nikâhı geçersizdir. Onların çocuklarının her biri zina çocuğudur. Onlardan birinin kestiği hayvan (ölü) mundar olur, her kim bir kadınları ve çocukları helal olur. Adamlarına gelince, onlar Müslüman olmadıkça öldürülmeleri zorunludur. Müslüman olduklarında, zındıklıklarının tersine, diğer Müslümanlar gibi hür olurlar. İnsanlardan birisi (Darüs-Selâmı)-(şeriatın hüküm sürdüğü) terk etse bile, onların dinini seçse, onun da kesinlikle katli vaciptir.*
Kaynak :
Gülağ Öz, İslamiyet Türkler ve Alevilik, s.193
1) Yavuz Sultan Selim’in İran Seferi, İ.Ü.Ed.Fak. Tarih Dergisi sayı 22 s.17. 1968
İslamiyet Türkler ve Alevilik, Gülağ Öz, s. 188, 1999 Ankara
2) PADİŞAH YAVUZ SULTAN SELİMİN VEZİRİ ŞEYHÜLİSLAM İBNİ KEMAL'İN ÇALDIRAN SAVAŞIYLA İLGİLİ FETVASI
FETVA 2
Bu yerde adı zikri dolaşan, bütün zamanlarında tanındığından dolayı varlığının açıklanmasına gerek duymayan, Rahman ve Rahim adıyla; Şah İsmail’in ve din gününe (kıyamet) kadar lanetlenmiş guruplarının ve tebalarının yenik zelil askerlerinin küfrü hususunda Hamd Kerim, Kuvvetli büyük olan Allah içindir. Övgü doğru yola rehberlik eden Hz. Muhammet’i ve doğru dinde ona uyanlar (övgüler olsun) şianın (Şah İsmail ve tebasının) kendi imanlarından başka doğru yola götüren imam, imamlığını ilk dört halifenin halifeliğini inkâr ettikleri, İmam Ebu Bekir'le, İmam Ömer', İmam Osman’a (yüce Allah hepsinden razı olsun) açıkça küfür ettikleri Sünni memleketlerinden birçok yere hâkim oldukları, oralarda boş mezheplerini ortaya koydukları, haberleri ard ardına geldi, Müslüman ülkelerde bu durumun etkileri çoğaldı. Şeriatı ve ona uyanları küçümsüyorlar, bu şeriatla içtihat edenlere kendi mezheplerinin tersine, müctehatlarının mezheplerinde zorluk olduğunu ileri sürerek (şeriate tabi olanlara) sövüyorlar. Tarikatlarının Liderine de Şah İsmail adını verdiler.
Onlar Şah İsmail tarikatının metodunun son derece kolay olduğunu ileri sürüyorlar. Şah İsmail’in "helaldir" dediğini helal, haramdır dediğini haram sayıyorlar. . Şah şarabı helal kılsa, şarap helal oluyor. Özetle, küfürlerinin çeşitleri, Dinden dönmeleri küfürlerinde şüphe etmiyoruz. Sürekli gelen haberlerle bize ulaşmıştır. Ülkeleri Dar'ul-Harb'tır. Erkeklerinin ve kadınlarının nikâhı geçersizdir. Onların çocuklarının her biri zina çocuğudur. Onlardan birinin kestiği hayvan (ölü) mundar olur, her kim bir kadınları ve çocukları helal olur. Adamlarına gelince, onlar Müslüman olmadıkça öldürülmeleri zorunludur. Müslüman olduklarında, zındıklıklarının tersine, diğer Müslümanlar gibi hür olurlar. İnsanlardan birisi (Darüs-Selâmı)-(şeriatın hüküm sürdüğü) terk etse bile, onların dinini seçse, onun da kesinlikle katli vaciptir.*
Kaynak :
Gülağ Öz, İslamiyet Türkler ve Alevilik, s.193
Şeyhülislam
Ebu Suud Efendi’nin Kızılbaşlarla İlgili Fetvaları
13 Şubat 2012 içinde SUNGUR tarafından .
Soru: Kızılbaş topluluğunun,
dine göre topluca öldürülmesi helal midir? Bunları öldürenler gazi, bu öldürme
sırasında ölenler de şehit olur mu?
Yanıt: Kızılbaşların topluca öldürülmeleri elbette dinimize göre helaldir. Bu, en büyük, en kutsal savaştır… Bu yolda ölmek de şehitliğin en ulusudur. Kızılbaşların topluca öldürülmeleri elbette dinimize göre helaldir. Bu yolda ölmek de şehitliğin en ulusudur.
Yanıt: Kızılbaşların topluca öldürülmeleri elbette dinimize göre helaldir. Bu, en büyük, en kutsal savaştır… Bu yolda ölmek de şehitliğin en ulusudur. Kızılbaşların topluca öldürülmeleri elbette dinimize göre helaldir. Bu yolda ölmek de şehitliğin en ulusudur.
Soru: Kızılbaşların öldürülmesi,
İslam Sultanına düşmanlık besledikleri için mi şarttır, yoksa başka nedenleri
de var mıdır?
Yanıt: Bunlar hem sultana isyan ederler, hem de dinsizdirler…
Yanıt: Bunlar hem sultana isyan ederler, hem de dinsizdirler…
Soru: Kızılbaşların önderinin
Tanrı Peygamberinin (Muhammet’in) soyundan olduğu söyleniyor. Bu durumda,
Kızılbaşların öldürülmelerinin helal olduğundan biraz kuşku duyulamaz mı?
Yanıt: Hâşâ, en küçük kuşku duyulmaz. Kızılbaşların yaptıkları kötü işler, o temiz peygamber soyuyla bir ilgilerinin olmadığını göstermeye yeter. Ayrıca babası İsmail ortaya çıktığında, İmam Ali er-Rıza ibni Musa el-Kazım’ın mezarının bulunduğu ve diğer yerlerdeki büyük seyyidleri zorlayarak kendi soyunu da onlarınkinden göstermek istedi. Direnenleri öldürttü. Bazı seyyidleri kıyımdan kurtulmak için bu isteğe boyun eğmişler, fakat dikkat edenlerin anlayabilmesi için de onun soyunu kısır bir seyyide bağlamışlardır.
Yanıt: Hâşâ, en küçük kuşku duyulmaz. Kızılbaşların yaptıkları kötü işler, o temiz peygamber soyuyla bir ilgilerinin olmadığını göstermeye yeter. Ayrıca babası İsmail ortaya çıktığında, İmam Ali er-Rıza ibni Musa el-Kazım’ın mezarının bulunduğu ve diğer yerlerdeki büyük seyyidleri zorlayarak kendi soyunu da onlarınkinden göstermek istedi. Direnenleri öldürttü. Bazı seyyidleri kıyımdan kurtulmak için bu isteğe boyun eğmişler, fakat dikkat edenlerin anlayabilmesi için de onun soyunu kısır bir seyyide bağlamışlardır.
Ayrıca,
soyunun peygambere dayandığı doğru olsa bile, dinsiz olunca diğer kâfilerden
ayrımı kalmaz. Ancak ve ancak doğruluğu tartışılmayacak olan kutsal şeriat
töresine uyanlar ve onun sağlam kurallarını koruyanlar peygamber soyundan
olabilir. Örneğin, Kenan, Nuh Peygamberin oğluydu ama onun yolundan çıkmıştı.
Nuh Peygamber, Kenan’ın kurtulması için yalvardığında, Tanrı, “O senin soyundan
sayılmaz…” demiş, Kenan da, öbür kâfirlerle birlikte boğulup cezalandırılmıştı…
Eğer
büyük peygamber soyundan gelmek azabdan kurtulmaya yetseydi, Âdem Peygamber
soyundan geldikleri için, bütün kâfirler bu dünyada ve öbür dünyada asla azaba
düşmezlerdi.
Soru: Kızılbaşlar, Şii
olduklarını söylüyorlar, “Lailahe illallah” diyorlar. Kendilerine karşı
uygulanan bu ölçüde sıkılığın nedeni nedir? Ayrıntılı ve geniş, geniş açıklar
mısınız?
Yanıt: Onlar Şii de değildir. Zaten, “Yetmiş üç yoldan ehlisünnet dışındakiler yanacaktır…” diyen peygamberimiz durumu aydınlatmıştır. Kızılbaşlar, yetmiş üç yolun tam olarak birinden değildirler.EK:Hz.Muhammet İslam Yetmiş üç mezhebe bölünecektir!”Buyurmuş!Bugün İslamda yetmiş üç mezhep vardır!Ostüzü. Her birinden bir parça kötülük ve bozgunculuk alıp kendi isteklerine göre yarattıkları sapıklık ve küfürlerine katarak bir sapıklık ve dinsizlik mezhebi kurmuşlardır. Bu kötü durumlarını gün, gün artırmaktadırlar. Bunların sürüp giden, bilinen suçlarına bakarak kutsal din yasalarına (şeriate) göre şu yargılara varırız:
Yanıt: Onlar Şii de değildir. Zaten, “Yetmiş üç yoldan ehlisünnet dışındakiler yanacaktır…” diyen peygamberimiz durumu aydınlatmıştır. Kızılbaşlar, yetmiş üç yolun tam olarak birinden değildirler.EK:Hz.Muhammet İslam Yetmiş üç mezhebe bölünecektir!”Buyurmuş!Bugün İslamda yetmiş üç mezhep vardır!Ostüzü. Her birinden bir parça kötülük ve bozgunculuk alıp kendi isteklerine göre yarattıkları sapıklık ve küfürlerine katarak bir sapıklık ve dinsizlik mezhebi kurmuşlardır. Bu kötü durumlarını gün, gün artırmaktadırlar. Bunların sürüp giden, bilinen suçlarına bakarak kutsal din yasalarına (şeriate) göre şu yargılara varırız:
O
zalimler, ulu Kuran’ı, kutsal şeriatı ve İslam dinini hafife almakta, dinsel
kitaplara söverek ateşe atmaktalar. Gerçek din bilgilerini (şeriat âlimlerini)
bu bilgileri yüzünden kırmakta, önderleri olan sapık haini Tanrı yerine koyarak
ona secde etmekteler. Ayrıca haram olduğu sağlam ayetlerle saptanmış olan bütün
yasakları da helal sayıyorlar. Ayrıca Ebi Bekr ile Ömer’e lanet ettiklerinden
dolayı da kâfirdirler. Ayrıca, doğruluğu tartışılamayacak olan Ayşe’nin
(Peygamberin ailesi) erdemine ilişkin birçok ulu ayet inmişken, bunlar Ayşe
anamıza dil uzatarak Kuran’ı yalanlamakta ve böylece de kâfir olmaktalar. Ve yine
Ayşe’ye yönelik suçlamaları ile peygamberimizin kutsal büyüklüğüne leke sürerek
bu yolla peygambere sövmüş sayılırlar. Bu yüzden bütün Kızılbaşların, büyüğü
küçüğü ile kentleri ve eserleriyle yok edilmeleri şarttır. Bunların kâfir
olduğundan kuşku duyanlar da kâfir olur.
Kızılbaşlar,
İmam-ı Âzam ve İmam Süfyan-ı Servi’ye göre, eğer tam anlamıyla tevbe eder de
İslamiyet’e dönerlerse ölümden kurtulurlar. Fakat İmam Malik, İmam Şafii, İmam
Ahmed bin Hambel, İmam Leys bin Sad, İmam İshak bin Rahuya ve öteki din
bilginlerine göre bunların tevbeleri de kabul edilmez. Elbette boyunlarının
kesilmesi gerekir.
Hazret-i
İmam (Ebu Hanife) onların hangi yanın inancını benimserlerse o yandan
olacaklarını söylemiştir. Bu yargı bilinir.
Kızılbaş
askerleri için ne yapılması gerektiği konusunda bir ikilik yoktur.
(Öldürülmeleri gerekir.) Fakat köylerde ve kentlerde kendi hallerinde
doğrulukla oturup Kızılbaşların nitelik ve davranışlarından arınmış, dışları da
buna uygun kimselerin, yalanları ortaya çıkmadığı sürece, diğerlerine uygulanan
uygulamalardan (katliamdan) kurtulmaları gerekir.
Kızılbaşların
öldürülmeleri, diğer kâfirlerin yok edilmelerinden daha önemlidir. Örneğin
Medine çevresinde kâfir çokken ve Şam henüz ele geçirilmemişken, Ebi Bekir
kâfirlere saldırmayı değil, yalancı Müseyleme’ye bağlı bu döneklere saldırmayı
yeğlemiştir. Hazreti Ali zamanında Haricilerin kırılması da böyle olmuştur. Bu
kesimin kötülükleri çok büyüktür. Bunların kötülüklerini yeryüzünden silmek
için çok çaba harcamak, ne gerekirse yapmak lazımdır.
Soru: Nahçıvan seferinde esir alınan Kızılbaş çocuğuna devşirme usulü uygulanır mı (yeniçeri-Enderun talebesi gibi)
Yanıt: uygulanmaz
Soru: Nahçıvan seferinde esir alınan Kızılbaş çocuğuna devşirme usulü uygulanır mı (yeniçeri-Enderun talebesi gibi)
Yanıt: uygulanmaz
Soru: Vurulan Kızılbaşlar
arasında esir olanlardan bazıları ermeni olsa kurtuluşa erer mi?
Yanıt: Kurtulurlar, bu takdir de Ermeniler Kızılbaş askeriyle İslam askeri üzerine gelip savaşmış olmayacak şeraite göre esir almak yoktur.
Yanıt: Kurtulurlar, bu takdir de Ermeniler Kızılbaş askeriyle İslam askeri üzerine gelip savaşmış olmayacak şeraite göre esir almak yoktur.
Soru: Dinden döneni savaş
olmadan da esir etmek İmam-ı Azam’ın rivayetine göre caiz olduğuna göre
Kızılbaş kadınlarını esir etmekle İslam askerine kuvvet ve ululuk, din
düşmanlarına da zayıflık ve alçaklık gelirse bu rivayete göre davranmak caiz
midir
Yanıt: caizdir.
Yanıt: caizdir.
Soru: Bu rivayetle esir alınan
kadının hizmetleri ve evlenilmesi caiz mi?
Yanıt: Hizmetleri helaldir ancak dinden çıkmıştır evlenilmesi için İslama gelmesi gerekir.
Yanıt: Hizmetleri helaldir ancak dinden çıkmıştır evlenilmesi için İslama gelmesi gerekir.
Soru: Ashaba söven Kızılbaş
Zeyd’i Amr oğlu Bekr öldürse ceza verilir mi?
Yanıt: Küfür ettiği belli ise bir şey lazım gelmez.
Yanıt: Küfür ettiği belli ise bir şey lazım gelmez.
Soru: “Muâviye hayırlı kişi
değildir” dese, şer’an Zeyde ne ceza verilir
Yanıt: Ta’zir olunur (Tazir kanunla belirlenmemiş suçlara verilen cezanın adı dayaktan idama kadar giden bir şekli vardır ve uygulayan kişinin keyfine ortamın şartlarına bağlıdır.)
Yanıt: Ta’zir olunur (Tazir kanunla belirlenmemiş suçlara verilen cezanın adı dayaktan idama kadar giden bir şekli vardır ve uygulayan kişinin keyfine ortamın şartlarına bağlıdır.)
Soru: Sahâbe-i kiramdan Muaviye
ye lâ’net eden Zeyde şer’an ne lâzım olur?
Yanıt: Dövülür ve hapsedilir
Yanıt: Dövülür ve hapsedilir
M.
Ertuğrul Düzdağ Şeyhülislam Ebusuud Efendi Fetvaları Işığında 16. Asır Türk Hayatı
BU
DA BİR YORUM TARZI! AMA SİZ KENDİNİZİ Yavuz Sultan selim yerine koymalısınız.
Yıldırım Beyazıtlın başına çubuk ovasında gelen felaketi de göz önünde tutmalısınız.İkinci
Dünya Savaşında;Japon-Amerikan Savaşı başlamadan Amerikalılar 120.000 japone
asıllı vatandaşlarını bir çölde kurdukları kampta toplayarak 20.000
vatandaşının ölümüne sebep olmuşlardır.Bendeniz Yavuzun zafer kazanmasının daha
olumlu olduğukanatındayım.Yoksa Şah İsmail Anadolu’da Sünni
müslümanbırakmazdı!Anadolu Persleşirdi!Ostüzü.
Tayyip Erdoğan’ın öve, öve bitiremediği adamın Kızılbaşlar hakkında
verdiği fetvalardan bir bölüm. Tonyukuk Beğ’in
Türkçeleştirmesiyle.
Deniyor
ki bize “siz beş yüz öncenin kan davasını güdüyorsunuz”
Tayyip
Erdoğan’ın sözlerine bakıldığı zaman kimin kan davası güttüğü gayet iyi
anlaşılıyor. Günümüzün şeyhülislamı vazifesini gören, kanun çıkarılacağı zaman
dahi sorma gereği duyulan Diyanet İşlerinin cevapları kimin kan davası
güttüğünü açıkça ortaya koyuyor.
Tayyip
Erdoğan’ın dünya görüşünü bildiğimiz için olağan karşılıyoruz. Fakat diğer
tarafta sözde, Türkçü olduğunu söyleyen Işık Evlerinden çıkma bir piç kalkıyor
kuyruk acısı diyor.
Kimin
beş yüz yıl öncesinin davasını güttüğü buradan da anlaşılıyor. İçi pislik dolu
şişenin ağzını kapatıp, dışını isteğiniz kadar yıkayın. Şişe yine pislik
içindedir. Bunlar da işte böyle.
Anadolu’nun
nüfus yapısının tamamen değiştiren ve Türk soykırımına yol açan bu fetvaları
mezhep ve ümmetçilik çukuruna düşmeyen birinin yorumu ancak lanet okumak olur.
Oysa bu zevatlar sadece mezhebi kendilerinden olan Türklere kucak açmakta ve
onların yanında olmaktadırlar. Şimdi sormak isterim kim beş yüz yıl öncenin
davasını güdüyor ve kimin kuyruk acısı var?
"O edepsizlerin hareketleri,
Kızılbaşların yaşamasına sebep oldu. Eğer o sene Azerbaycan’da kışlasaydık bu
Kızılbaş işi hal olurdu."10 Yavuz Sultan Selim, Tebriz dönüşü bunları
söylüyor.
Alevilik konusunda araştırmalar yapan Atilla Özkırımlı şöyle bir aktarma yapıyor: "Anadolu Alevileri bir siyasal egemenlik kavgası vermekteydiler ve bu kavga görünürde dinsel inançlar uğruna yürütülmekteydi. Başka bir deyişle Anadolulu Alevi Türkmen toplulukları bir siyasal egemenlik kavgasında kullanılıyordu. İşin ilginç yanı egemenlikleri altında oldukları Osmanlıyla, dolayısıyla devlete başkaldırırken ona ihanet etmedikleriydi. Onları Şah İsmail’e iten yalnız inanç birliği değildi çünkü. Şah İsmail’in dayandığı güç, yakın çevresindekiler kendi soydaşlaşlarıydı, kendi aşiretlerinin bireyleriydi. Üstelik Osmanlı yönetimi onları dışlıyor, nerdeyse silah zoruyla ayaklanmaya itiyordu. Bu nedenle Anadolu'ya gönderdiği halifeleri yoluyla, onlarla ilişkilerini sürdüren yöneticilerini, Türkmen beyleri arasından seçen, benzer dinsel inançları paylaştıkları Şah İsmail’i kurtarıcı olarak görmeleri doğaldı."11
Yavuz Sultan Selim'le ilgili hangi kaynak, hangi araştırma yapılırsa yapılsın, onun en büyük Alevi Türkmen düşmanı olduğu ortaya çıkıyor. Kendi insanlarını, kendi ırkından, kendi dininden olanları katlederek, yok ederek yok sayarak, dışlayarak, kovarak, düşmanlık güderek, yeryüzüne Yavuz dışında bir kral ne bir hükümdar, ne bir padişah, ne de bir yönetici gelmemiştir. Savaşmak amacıyla üzerine gittiği Türk hükümdarı Şah İsmail’e saldırırken arkada isyan edecekleri, başkaldıracakları savıyla insanları katletmek hiç bir nedenle haklı gösterilemez. Ve Yavuz Sultan Selim Han’ın yaptıkları ne tarihte ne de günümüzde savunulamaz. Bunu savunmak en az Yavuz Sultan Selim Han kadar acımasızlık, gaddarlıktır.
Yavuz’un tarihçilerinden Hoca Saadettin Efendi dönemin çok güzel portresini çizmektedir. "Bundan önce ayağı uğurlu padişah Rum diyarında yerleşmiş bulunan Kızılbaş tutkunlarını ve Alevi tavşanlarını araştırmak için ülke yöneticilerine uyulması gerekli buyruklar gönderip, yediden yetmişe varınca ol yaramazlardan ne idüğü saptanan eşkıyanın adları defter olunup, mutlu kapıya bildirilmelerine Ferman-ı Hümayun çıkmıştı. Cihanda geçerli bu buyruk gereğince yöneticilerin araştırma ve taramalarıyla sayıları kırk bini bulan bunların kimi ortadan kaldırılıp, kimi de hapse attırıldı."12
Osmanlı tarihçileri, Yavuz'un kavgacılığıyla, insanları katletmeleriyle övünüp duruyorlardı. Yavuz’un salt Anadolu insanlarını kırmaları onları tatmin etmiyor üstelik komşu ülkelerin halklarının kırdırılmasını da alkışlarla selamlıyorlar. Yine Solakzade Mehmet Handemi Efendi, Yavuz'un Gürcüleri kırmasından sonra Anadolu'ya gelir gelmez yaptıklarını şöyle övüyor: "Bundan başka kan damlayan kılıcının başı, Kızılbaş kalabalığını nice defa perişan eyledi” 13
Dipnotlar :
1)Altındağ, Şinasi; Selim 1.İslam Ansiklopedisi 10.cilt s.424
2)Uzunçarşılı, H.İ. Osmanlı Tarihi, s. 256
3)” “ “ age.
4)A.Refik16.AsırdaRafızîlikve,Bektaşilik, s.9.
5)Sümer,Faruk;Oğuzlar-Türkmenler, s.171.
6)Bulut,Şükrü;DostDergisi,Sayı: 1, s.40.
7)Fırat, Şerif M. Doğu İlleri ve Varto Tarihi, 3.baskı s.41
8)Yetkin, Çetin; Türk Halk Hareketleri ve Devrimleri s.160
9)Yörükoğlu, R. Okunacak En Büyük Kitap İnsandır, s.64.
10 Uluçay, Çağatay; Yavuz Sultan Selim, s.23, Özyürek Yayınevi, 1952.
11)Özkırımlı,Atilla;Alevilik-Bektaşilik, s.166.
12)H.S.Efendi,TacütTevarihC.IV. s.176
13)Mehmet Hemdami Çelebi, Solakzade tarihi, c.1 s.438, Kültür
Bakanlığı Yayını 1989
Alevilik konusunda araştırmalar yapan Atilla Özkırımlı şöyle bir aktarma yapıyor: "Anadolu Alevileri bir siyasal egemenlik kavgası vermekteydiler ve bu kavga görünürde dinsel inançlar uğruna yürütülmekteydi. Başka bir deyişle Anadolulu Alevi Türkmen toplulukları bir siyasal egemenlik kavgasında kullanılıyordu. İşin ilginç yanı egemenlikleri altında oldukları Osmanlıyla, dolayısıyla devlete başkaldırırken ona ihanet etmedikleriydi. Onları Şah İsmail’e iten yalnız inanç birliği değildi çünkü. Şah İsmail’in dayandığı güç, yakın çevresindekiler kendi soydaşlaşlarıydı, kendi aşiretlerinin bireyleriydi. Üstelik Osmanlı yönetimi onları dışlıyor, nerdeyse silah zoruyla ayaklanmaya itiyordu. Bu nedenle Anadolu'ya gönderdiği halifeleri yoluyla, onlarla ilişkilerini sürdüren yöneticilerini, Türkmen beyleri arasından seçen, benzer dinsel inançları paylaştıkları Şah İsmail’i kurtarıcı olarak görmeleri doğaldı."11
Yavuz Sultan Selim'le ilgili hangi kaynak, hangi araştırma yapılırsa yapılsın, onun en büyük Alevi Türkmen düşmanı olduğu ortaya çıkıyor. Kendi insanlarını, kendi ırkından, kendi dininden olanları katlederek, yok ederek yok sayarak, dışlayarak, kovarak, düşmanlık güderek, yeryüzüne Yavuz dışında bir kral ne bir hükümdar, ne bir padişah, ne de bir yönetici gelmemiştir. Savaşmak amacıyla üzerine gittiği Türk hükümdarı Şah İsmail’e saldırırken arkada isyan edecekleri, başkaldıracakları savıyla insanları katletmek hiç bir nedenle haklı gösterilemez. Ve Yavuz Sultan Selim Han’ın yaptıkları ne tarihte ne de günümüzde savunulamaz. Bunu savunmak en az Yavuz Sultan Selim Han kadar acımasızlık, gaddarlıktır.
Yavuz’un tarihçilerinden Hoca Saadettin Efendi dönemin çok güzel portresini çizmektedir. "Bundan önce ayağı uğurlu padişah Rum diyarında yerleşmiş bulunan Kızılbaş tutkunlarını ve Alevi tavşanlarını araştırmak için ülke yöneticilerine uyulması gerekli buyruklar gönderip, yediden yetmişe varınca ol yaramazlardan ne idüğü saptanan eşkıyanın adları defter olunup, mutlu kapıya bildirilmelerine Ferman-ı Hümayun çıkmıştı. Cihanda geçerli bu buyruk gereğince yöneticilerin araştırma ve taramalarıyla sayıları kırk bini bulan bunların kimi ortadan kaldırılıp, kimi de hapse attırıldı."12
Osmanlı tarihçileri, Yavuz'un kavgacılığıyla, insanları katletmeleriyle övünüp duruyorlardı. Yavuz’un salt Anadolu insanlarını kırmaları onları tatmin etmiyor üstelik komşu ülkelerin halklarının kırdırılmasını da alkışlarla selamlıyorlar. Yine Solakzade Mehmet Handemi Efendi, Yavuz'un Gürcüleri kırmasından sonra Anadolu'ya gelir gelmez yaptıklarını şöyle övüyor: "Bundan başka kan damlayan kılıcının başı, Kızılbaş kalabalığını nice defa perişan eyledi” 13
Dipnotlar :
1)Altındağ, Şinasi; Selim 1.İslam Ansiklopedisi 10.cilt s.424
2)Uzunçarşılı, H.İ. Osmanlı Tarihi, s. 256
3)” “ “ age.
4)A.Refik16.AsırdaRafızîlikve,Bektaşilik, s.9.
5)Sümer,Faruk;Oğuzlar-Türkmenler, s.171.
6)Bulut,Şükrü;DostDergisi,Sayı: 1, s.40.
7)Fırat, Şerif M. Doğu İlleri ve Varto Tarihi, 3.baskı s.41
8)Yetkin, Çetin; Türk Halk Hareketleri ve Devrimleri s.160
9)Yörükoğlu, R. Okunacak En Büyük Kitap İnsandır, s.64.
10 Uluçay, Çağatay; Yavuz Sultan Selim, s.23, Özyürek Yayınevi, 1952.
11)Özkırımlı,Atilla;Alevilik-Bektaşilik, s.166.
12)H.S.Efendi,TacütTevarihC.IV. s.176
13)Mehmet Hemdami Çelebi, Solakzade tarihi, c.1 s.438, Kültür
Bakanlığı Yayını 1989
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder