TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir;31 Mayıs 2013
DARBECİ, BABA,
KARDEŞ VE SÜLALE KATİLİ,
TÜRK DÜŞMANI BİRİNCİ
SELİM!
Doğum Tarihi:Amasya,10 Ekim
1465,
Ölüm tarihi:Edirne,22 eylül
1520,
Çocukları: Süleyman,Şah
Sultan,Hatice Sultan,Beyhan Sultan,Fatma Sultan.Şehzadeliğinde Trabzon’da vali
iken bir cariyeden olan oğluna Üveys adı verilmiştir.Şehzadeliğinde
Cariyeden oğul sahibi olmak iyi karşılanmadığından bu
çocuk saklanmıştır. Üveys Paşa olarak Osmanlı Devletine hizmet
vermiştir.Padişah olma şansı olmadığından kellesini kurtarabilmiştir. Evlat ve
torun katili Birinci Süleyman bu kardeşine çok hürmet göstermiştir.
Kardeşleri:
Şehzadeler:Abdullah,Şehinşah,Alemşah,Ahmed,Kork-ut,Mehmed ve Mahmud.Ahmet ve
Korkut’tan gayrı diğer kardeşleri babaları Veli! Beyazıt’tan önce ölmüş
olduklarından,bir darbe ile babasının elinden Osmanlı Tahtına alan Birinci
Selim bunları öldürme zevkinden mahrum kalmıştır!. Bununla beraber tüm yeğenlerini
ve önce Korkutu,38 gün sonra da Ahmedi boğdurtmuştur. Şeyhülislam’dan Aleviler
aleyhinde Fetva alan Birinci Selim, Türkleri öldürmede Dördüncü Murat’ın çok
gerisinde kalmış,Çaldıran Muharebesinden önce defterlere yazdırttığı 40.000Türkü
öldürtmüştür.Oğluna da Şeyhülislamlık yapmış olan Ebu Suut Efendi, tutsak
alınacak Alevi kadın ve kızlarına ne yapılması gerektiğini soran
Yeniçerilere:”Belinize kuvvet!”Diye fetva vererek islamiyeti yeniçerilerin
maslahatlarına bağlamıştır!
Neden mi hemen bir yazı döşenerek
maskelerine de tükürmedim?Bekledim;bir toplum bu kadar bilgisiz ve duyarsız
olurmuş!Üçüncü Boğaz köprüsüne verilen ad çok canımı sıktı.Ben,şöyle
düşünmekteydim,ancak ve ancak, Darağacına Yavuz Sultan Selim adı verilebilir!Yavuz
mu?Yavuz cilet olalı çok zaman oldu!
Şehzade Selim Osmanlı
Tahtının üçüncü sırasındaydı.
Şah'a
yazılan şiirde, hitap CANIM olmaz.Aslı ŞAHIMDIR.OKUYALIM.
YAVUZ SULTAN SELİM SÖYLER
BENDENİZ, OLDUM OLASI, BU OSMANLI
DENİLEN KİMESNELERE ISINAMADIM. ASLINDA; ONLAR DAHİ TÜRK DENİLEN BU CANDAN
İNSANCIKLARA ALIŞMIŞ DEĞİLLERDİR. BİZİM HAKKIMIZDA ETTİKLERİ KELAMI YAZMAYA
ELİM VE DAHİ VİCDANIM ELVERMEZ. İDRİS’İ BİTLİSİ—BİTLİSLİ İDRİS –İLE KAFA,
KAFAYA VEREN YAVUZ’UN YAPTIKLARI AZ DA DEĞİLDİR.
GENE DE, YAVUZUN İKİ ŞİİRİNİ YAZAYIM.
“SANMA ŞAHIM, HERKESİ SEN, SADIKANE
YAR OLUR,
HERKESİ SEN DOST MU SANDIN, BELKİ OL
AĞYAR OLUR.
SADIKANE BELKİ OL ÂLEMDE BİR DİDAR
OLUR.
YAR OLUR, AĞYAR OLUR, DİDAR OLUR,
SERDAR OLUR.”
BU ŞİİRİN BİR ÖZELLİĞİ VARDIR:
DİZELER ORANTILI OLARAK ÜÇE AYIRIP, YUKARIDAN AŞAĞIYA OKURSANIZ; HER DÖRT DİZE
AYNEN OKUNUR.
BU ŞAİR SULTANIN DAHA ÖNGÖRÜLÜ BİR
ŞİİRİ VARDIR. ÇALDIRAN SEFERİ SIRASINDA; YENİ YAPTIRTDIĞI BİR ÇEŞMENİN
ALINLIĞINA YAZDIRMIŞ OLDUĞU SÖYLENİR:
“KÜRDE FIRSAT VERME YA RAB, DEHRE
SULTAN OLMASIN,
AYAĞINI ÇARIK SIKSIN, ASLA İFLAH
OLMASIN.
VUR SOPAYI, AL HARACI, KARNI BİLE
DOYMASIN.
OL ÇEŞMEDEN GÂVUR İÇSİN, RUM İÇSİN,
KÜRDE NASİP OLMASIN.”Bu baba ve kardeş ve kardeş çocuklarının ve
sadrazamlarının katili Birinci Selim, hem Kürtlerin hem de Türklerin can
düşmanıdır!Bence sırat köprüsünün adının Yavuz Sultan Selim Köprüsü olarak
değiştirilmesi gerekmektedir!Uzun Hasan’ın torunu Acem-Rum ve Türk kırması Şah
İsmail’e şöyle bir mektup yazmıştır:
“Türkçü –İslamcı çevrelerin övünç
kaynağı Yavuz Sultan Selim;Profesör Dr.Şahabettin Tekindağ’ın bulduğu bir
belgeye göre-Şah İsmail’e:”Ben, Sultan Beyazıt oğlu Sultan Selim ,sen ki eşek
Türk..”Diye yazmıştır.Baki Öz,Osmanlı’da alevi ayaklanmaları.s.15,Cem Dergisi
Sayı.4.S.45.
OSMANLI’DA ŞAİR PADİŞAH ÇOKTUR.
CİHANGİR MAHLASI İLE ŞİİRLER YAZAN ÜÇÜNCÜ MUSTAFA’NIN BİR ŞİİRİNDEN SÖZ ETMESEK
ÇOK AYIP ETMİŞ OLURUZ.
“YIKILIPTUR BU CİHAN SANMA Kİ BİZ’DE
DÜZELE;
DEVLETİ CERHİ DENİ , VİRDİ KAMU
MÜPTEZELE.
ŞİMDİ, EBVAB’I SAADETTE GEZEN HEP
HEZELE;
İŞİMİZ KALDI HEMAN MERHAMET’İ
LEMYEZELE
YA RAB, BENİ BU MESNED’İ VALAYA
GETÜRDÜN,
ENVAİ İNAYATINI KILDIN BANA İHSAN,
GÖRDÜN, FUKARA KULLARININ HALİ
PERİŞAN.
HER BİRİ İDER MİHNET İLE ÇEİ GİRİBAN
TAHRİB’İ BİLAD İTMEKİLE DÜŞMEN’İ
İSLAM.
MAHZUMU MUKEDDER ULEMAMIZ DAHİ
HAYRAN.
HER SEMTİ MEMALİK DENİCE TÜRLÜ
MEHALIK
BULDUM Kİ TAADDİİ İLE YIKILMIŞ NİCE
BÜLDAN.
FİKRETMEK İLE ÇARE BULUNMAZ BUNA
ASLA,
TEDBİR İLE TANZİMİ DEĞİL KABİL’İ
İMKÂN.
BİLDİM Kİ MEDET SENDEN OLUR,
KİMSEDEN OLMAZ;
EY! KADİR’İ KAYYUM MEDET DERDİME
DERMAN.”
ANTAKYA’DA, YANINDA BİR ARAP’IN
ÖVÜNDÜĞÜNÜ GÖREN BİR TAPU MEMURU ARKADAŞIM, CEBİNDEN ÇIKARDIĞI BİR KÂĞIDI
OKUYARAK, İTİNA İLE YENİDEN CEBİNE KOYARDI. BEN DÂHİL KİMSELERE DE OL KÂĞIDI
OKUTMAZDI. BİR GÜN, İÇİNDEN GELMİŞ OLMALI Kİ, OL KÂĞIDI BENDENİZE OKUTTULAR. BU
YAZILARI, KENDİNİZ OKUMANIZ KOŞULU İLE BENDENİZ DE SİZE YAZIYORUM.
SAYGILARIMLA.
“İNANMA ARABIN SÖZÜNE, FERİŞTAH OLSA
BİLE,
İÇME ARABIN ÇORBASINI ERİŞTE OLSA
BİLE.
SIÇ ARABIN AĞZINA, ORUÇLU OLSA BİLE.
ÖP ARABIN AVRADINI, ENİŞTEN OLSA
BİLE.”
Birinci selim’in cinayetlerle dolu
hayatını alıntı olarak vermek durumundayım:
“I.Beyazıt’ın sekiz oğlu olmuştu. Kendisi
altmış yaşına geldiğinde, bunların sadece üçü kalmıştı hayatta: Ahmet, Korkut
ve Selim…
Fatih’in yerine yirmi dokuz yaşında hükümdar olan Sultan
Beyazıt-i Velî! Otuz yıllık iktidarı sonunda bir hayli yorulmuş ve ruhsal
çöküntülere düşmüştü. Bunda üç oğlu arasında gitgide artan sürtüşmelerle
gerginliklerin de payı vardı. “PS: Ne Velisi? Amasya valisi iken Esrar ve
Şarap kullanmaktaydı.Babası Fatihin kendisine yazdığı mektuptan da,kendisini
işrete alıştıran iki adamı da Amasya’ya özel cellat göndererek öldürttüğünden
de haberimiz vardır!+Sonradan tarikata intisap ederek boynuna bir tasma taktırarak
şeyhinin huzuruna çıkmıştır! Fatih Sultan Mehmet Bayramiyye tarikatındandı,
İkinci Beyazıt Cemaliyye, Birinci Selim Sümbüliyye, Birinci Süleyman da
Gülşeniyye tarikatındandı. Biz Türkler de Mustafa Kemal Atatürk’ten beri, AKIL
ve BİLİME dayalı UYGARLIK Tarikatındanız.”Ostüzü.
“Bir an önce tahttan ayrılmak ve yerine yaşça en büyük olup
olmadığı hâlâ tartışmalı bulunan şehzade Ahmet’i hükümdar yapmak istiyordu.
Küçük şehzade Selim, böyle bir eğilimden kuşkulu olduğu için,
daha önce durumu babasıyla konuşmuş; II. Beyazıt da, sağlığında iktidarı bırakmayacağına
dair Selim’e söz vermişti.
II. Beyazıt şimdi bu sözü yok sayıyor ve şu fermanı çıkarıyordu:
“…Muaccelen Ahmet Han’ı getürün ve benim fermanımı yerine
getlrün; mülkü sahibine vîrem, tahtı vârisine teslim kılam…”
“II. Beyazıt’ın üç şehzadesi de, aralarından kim
padişah olursa ötekileri öldüreceği için, birbirlerini dikkatle
gözetliyorlardı.
Nitekim Selim, babasının fermanını haber aldı ve kendisine
verilmiş olan sözün çiğnendiğini görerek, kırk bin kişilik bir kuvvetle
Çorlu’da babasının kuvvetlerinin bulunduğu “Karıştıran” ovasına geldi.
Sözde babasını ziyaret ederek elini öp öpmeye gelmişti.
Şehzade Ahmet’in padişah olmasını isteyenler, II. Beyazıt’ı
Selim’e karşı kışkırtmak için, padişahın içinde bulunduğu saltanat arabasının
perdelerini açtılar ve:
Elinizi öpmeye gelen oğlunuzun kuvvetini görüre; mürettep ve
müsellah askerlerle oğul, babayı böyle mi ziyaret eder, dediler.
PADİŞAH II. Beyazıt’la oğlu Selim arasında savaş başladı.
Selim’in kuvvetleri bozuldu. Selim de kaçtı. PS: Selim, Kırım Hanı Mengü
Giray’ın damadıydı. Mengü Giray da kendisine küçük oğlunun emrinde 350 kişilik
bir birlik göndermişti. Selim, atına atlayarak Kırım’a kaçtı!
“Artık Ahmet’in hükümdarlığı kesinleşmiş gibiydi. Padişah olmak
için kalktı, İstanbul yakınlarına geldi.
Ne var ki Ahmet’in İstanbul’a girmek için babasından izin
istediği akşam, üç bin yeniçeri “Ahmet’i istemezük” diye ayaklandı.
Veziriazam Hersekzade Ahmet Paşa’nın, ikinci vezir Koca Mustafa
Paşa’nın, Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa’nın, Kazaskerlerden Müeyyedzade
Abdurahman ve Nişancı Tacizade Cafer Çelebi’lerin evlerini yağma ettiler.
Veziriazam, korkudan saklandı ve hemen azledildi.
Ahmet de Anadolu’ya geri döndü ve Yeğeni Şehzade Mehmet’in vali
olduğu Konya’yı kuşattı.
YENİÇERİLER, Selim’in padişah olmasında diretiyordu. Sultan II.
Beyazıt, çaresiz Selim’i İstanbul’a davet etti.
Selim kalkıp geldi İstanbul’a… Ama babasıyla sarayda değil,
açık havada at üstünde konuşmayı kabul etti. Saraya girerse tuzağa
düşürülmekten korkuyordu. Baba- oğul konuştular. II. Beyazıt, “Asker neredeyse
ben oradayım” diyerek, tahtı oğlu Yavuz Selim’e ister istemez terk etti.
Eski padişahın artık tek isteği yılda iki milyon akçe maaşla,
Dimetoka’ya gitmekti.
İsteği kabul edildi ve görkemli bir heyetle yola çıkarıldı.
Yeni padişah Yavuz Selim de, babasını uğurladı.
Ama II. Beyazıt, daha Dimetoka’ya varmadan Çorlu civarında
ansızın oluverdi. Yavuz, babasını hem tahttan indirmiş, hem de zehirletmişti.
I. Beyazıt’ı Ankara Savaşı’nda Timur devirmişti. II.
Beyazıt’ı da oğlu Yavuz Selim devirmiş oldu. Tarih, Nisan 1512.
CEM’İN oğlu Oğuzhan’ı koruyup kolladığı; için, önce Fatih’in
eski veziriazamlarından Gedik Ahmet Paşa’yı idam ettiren, sonra yeğeni Oğuz
Han’ı boğdurtan; sonra da kardeşi Cem’in öldürülmesi için Papa’ya üç yüz bin
altın gönderen II. Beyazıt’ın, oğlu Yavuz tarafından devrilip zehirlenmesi
üstüne, kendisinin ağzından türküler yakıldı:
“Benim ekmeğimi tahvif edenler Beni koyup Selim Şah’a gidenler
Hakikat rahına doğru varanlar Görün Beyler bana nitti Selim Şah.
II. Beyazıt, Yavuz’a tahtı
bırakırken ufak bir ricada bulunmuştu: – Sana karşı koymadıkları sürece
kardeşlerini öldürme… Yavuz:
Hı… Hı… Demişti.
Dedesi Fatih II. Mehmet, böyle günler için değil de, hangi
günler için yapmıştı ki o ünlü yasayı?
Yavuz, şehzade boğdurmaya önce ölmüş ağabeylerinin
çocuklarından başladı.
Bursa’ya geldi… Ve…
İlk olarak merhum ağabeyi Şehinşah’ın oğlu Mehmet’i boğdurdu.
Sonra merhum ağabeyi Mahmut’un oğulları Musa, Emin ve Orhan’ı
boğdurdu.
Sonra merhum ağabeyi Alemşah’ın oğlu Osman’ı boğdurdu.
Sonra da sıra hayattaki iki ağabeyine geldi, Korkut’la, Ahmet’e…
GERÇİ şehzade Korkut (Fatih’in rehin tuttuğu torunu):
Benim vicdanımda mülk ve devlete cidden rağbet yoktur, muradım
bir köşede huzur, edip devam-ı devletiniz duasına muvazebettir, diyordu ama…
Yavuz da yaş tahtaya basmak istemiyordu.
Tuttu önde gelen kişilerin ağzından şehzade Korkut’a
“başkaldırmayı öneren” kışkırtıcı mektuplar yazdı…
Korkut da bu oyuna düştü ve gerekirse saltanata sahip
çıkabileceğini açığa vurdu.
VAY… Demek hâlâ hırsı vardı şehzade Korkut’un… Yavuz,
Bursa’dan kalkıp doğru Manisa’ya Şehzade Korkut’un sarayını kuşatmaya gitti.
Korkut haber aldı Yavuz’un geldiğini. Yükte hafif pahada ağır ne
varsa toparlayıp, sakalını da beyaza boyayarak sarayının arka kapısından tüydü.
Üç hafta kadar mağaralarda saklandı. Bir köylü saklandığı yeri ihbar etti.
Yavuz’un adamları yakaladılar Korkut’u. Bursa’ya getirilirken de bir gece Emet
kasabasında uyuduğu sırada, Kapıcıbaşı Sinan Ağa tarafından kementle boğuldu.
Cesedi Bursa’da Orhan Gazi türbesine gömüldü.
Şehzade Korkut’un oğlu, Yavuz Selim’in yanında rehin duruyordu.
Yavuz onu da boğdurdu.
Sıra geldi Yavuz’un ikinci ağabeyi şehzade Ahmet’e…
Yavuz önce şehzade Ahmet’le gizli, gizli mektuplaşan veziriazam
Koca Mustafa Paşa’yı Bursa’da boğdurdu.
Sonra Şehzade Korkut’a uyguladığı yöntemi, Şehzade Ahmet’e de
uyguladı. Devlet adamlarının ağzından kendisine şu mealde mektuplar yazdı:
“Şehzadelerin ve veziriazam Koca Mustafa Paşa’nın katlinden çok muzdarip ve zor
durumdayız. Ordunuzla Bursa’ya gelirseniz, size hemen İltihak edeceğiz…”
Şehzade Ahmet inandı bu mektuplara… Ve Bursa’yı kuşatmak için
yola çıktı.
Yenişehir Ovası’nda ordular karşılaştı. Şehzade Ahmet, yazılan
mektupların uydurma olduğunu anlamıştı ama iş işten geçmişti.
Savaşı sürdürmek zorunda kaldı. Ordusu bozuldu, kendisi de attan
düşerek yakalandı.
Padişah olan küçük kardeşi Yavuz Selim’in karşısına getirdiler Şehzade
Ahmet’i. Hayatının bağışlanmasını rica etti Yavuz’dan…
Sultan Selim kulak asmadı bu ricaya ve Şehzade Ahmet’i hemen
boğdurttu.
Ahmet’i de, Korkut’u boğmuş olan Kapıcıbaşı Sinan Ağa boğdu
kementle…
ŞEHZADE Ahmet’in oğullarına gelince:
Süleyman’la Alaaddin, Kahire’ye kaçıp orada vebadan öldüler.
Murat, Şah İsmail’in yanına kaçtı, orada öldü.
On beş yaşındaki Kasım da Memluk Sultanı Gavri’nin yanına
kaçtı.
Yavuz Selim, Mısır’ı zapta gidince…
Kasım, kölelerinin ihbarı üstüne Yavuz’un adamları tarafından
yakalandı ve zindana kondu.
O sırada Sultan Selim Şam’daydı. Kasım’ın yakalandığını
kendisine bildirme olanağı yoktu. Üstelik Kasım’ın her an kaçırılması da söz
konusuydu…
Yavuz Selim’in adamları, düşündüler, taşındılar, şehzade
Ahmet’in oğlu şehzade Kasım’ı öldürmeye karar verdiler ve kendisini boğduktan
sonra, başını keserek bir çekmece içinde Yavuz Selim’e götürdüler…
Şehzade Ahmet’in Osman adındaki oğlunun ne olduğu ise pek
bilinmiyor.
FATİH yasası, sadece “karındaşların”katline izin verirken, uygulamada
“öldürme eylemi” şehzadelerin çocuklarını da kapsamıştır.
O kadar ki Hammer’e göre, sade şehzadeler ve şehzadelerin
oğulları değil, padişah kızlarının oğullan dahi doğar doğmaz boğularak
öldürülüyorlardı.
Bütün bu siyasal cinayet bolluğu yine de Osmanlı
İmparatorluğunda iktidar kavgalarıyla, sık, sık baş gösteren ve gitgide
kronikleşen ayaklanmaları önleyememiştir.
Yavuz Selim de onca siyasal cinayete rağmen ancak sekiz yıI
kalabildi iktidarda. Elli yaşında sırtında çıkan bir “şirl pençe” yüzünden
ayrıldı dünyadan… Tarih 1520.
Oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın ise öldüreceği erkek kardeşi
yoktu.
O sadece kendisine kafa tutan iki oğluyla bazı torunlarını ve
büyük amcası Cem’in oğluyla torunlarını öldürttü.
Haydi, bu kez de azıcık sinematografik bir girişle başlayalım
yazıya. Yıl 1522… Rodos’un denize bakan tepelerinden birindeki “Erİmccastro”
şatosunun avlusu…
Ayaklarında kısa konçlu şövalye botlarıyla, bacaklarına sımsıkı
yapışık siyah bir Şövalye çorap-pantolu; sırtında fitilli dilimleriyle mor
kadifeden, geniş omuzlu, daracık belli bir şövalye ceketi; belinde, dört parmak
kalınlığında, ortası tokalı bir şövalye kemeri ve sapı sedef kakmalı bir hançer
bulunan orta yaşlı bir adam, kuşkulu bakışlarla avludaki arabaya eşya yükleyip
duran uşakları izliyor…
Yânında, kendisi gibi giyinmiş yirmi yaşlarında bir delikanlı
duruyor; onun da yanında, şapkası tül peçeli, uzun roplu bir hanım ve iki genç
kız var…
Besbelli ki şatodaki aile, bir yerlere gitmeye
hazırlanıyor.Derken.,.
Başı tolgalı, eli kargılı bir yığın asker giriveriyor şatonun
avlusuna ve şövalye ailesinin çevresini kuşatarak, tutukluyorlar hepsini…
Tutuklananlar, Fatih Sultan Mehmet’in Cem Sultan’dan olma torunu
Şehzade Murat ile onun oğlu Şehzade Cem ve karısıyla iki kızıdır,
KANUNİ Sultan Süleyman, 1520’de babası Yavuz Selim’in yerine
tahta çıktığı zaman yirmi beş yaşındaydı. Büyük
Amcası Cem Sultan’ın Alexandre Borgia tarafından zehirlenerek
öldürüldüğü yıl, yani 1495’te doğmuştu.
Tahta çıkmasından iki yıl sonra Rodos’u kuşatıp orasını
zaptetti.
Ve adanın bundan böyle Osmanlı egemenliğine geçtiğini kabul
eden anlaşmaya da gizli bir madde koydurdu.
Rodos şövalyelerinin başkanı Villiers de L’lsle Adam, Cem
Sultan’ın Rodos’ta yaşamakta olan şehzadesi Murat’la ailesini kendisine teslim
edecekti.
Kanuni’nin aşırı ısrarı üstüne, Rodos şövalyelerinin başkanı,
Cem’in elli yaşındaki oğlu Şehzade Murat’la oğlu Cem’i ve karısıyla İki kızını
tutuklatıp, I. Süleyman’a teslim etti.
Şimdi olayı bir de İsmail Hami Danişmend’in anlatımından
okuyalım: “Bu prensin hangi tarihte Mısır’dan Rodos’a gelip şövalyelere
iltica ettiği belli değildir.
…Belki de Yavuz’un Mısır seferi esnasında Kahire’den kaçıp
Rodos’a can atmıştır. Şehzade Murat, Rodos’ta pekiyi karşılanmış ve kendisine
‘Erimocastro’ şatosu tahsis edilmiştir.
…Karısıyla çocukları da yanında bulunan Şehzade Murat, Rodos
muhasarasında şehrin içine çekilmiş ve şehir teslim olduğu zaman mağluplarla
beraber, Avrupa’ya kaçmak üzere şövalye kıyafetine girip, bir yahut iki
oğluyla beraber yolculuğa hazırlanmıştır.
Vlliiers de L’lsle Adam, antlaşmadaki gizli madde gereğince,
zavallı Şehzade Murat’la ailesini Kanuni’ye teslim etmiştir. Sultan Cem’in,
dünyaya gelmiş olmaktan başka bir kabahat! Olmayan o bedbaht varisi, bir yahut
iki oğluyla beraber 27 Aralık 1522 Cumartesi gönü boğularak idam edilmiş ve
karısıyla iki kızı da İstanbul’a gönderilmiştir.”
PROF. İsmail Hakkı Uzunçarşılı da şöyle yazıyor:
(“Sultan Süleyman bunlara Müslüman mı, Hıristiyan mı olduklarını sordu, Murat Hıristiyan olduklarını söyledi; bunun üzerine Murat İle oğlu Cem boğdurulup karısı ile iki kızı İstanbul’a gönderildi…”
(“Sultan Süleyman bunlara Müslüman mı, Hıristiyan mı olduklarını sordu, Murat Hıristiyan olduklarını söyledi; bunun üzerine Murat İle oğlu Cem boğdurulup karısı ile iki kızı İstanbul’a gönderildi…”
YAVUZ Selim, sekiz yıllık bir
iktidardan sonra 1520’de, elli yaşındayken öldüğü zaman, arkasında altı kız
çocuğuyla sadece bir erkek çocuğu bırakmıştı. O nedenle de Sultan I. Süleyman
olarak tahta çıkan o erkek çocuğu, Uzunçarşılı’nın dediği gibi, “kendisine
rakip olacak kardeşleri bulunmadığından dolayı, kardeş cesedi üstüne basarak
çıkmamıştı tahta.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder