Osman
TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@gmail.com İzmir,
24 OCAK 2006/14 Nisan 2013 Tekrar!
DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞIMIZ, ULUSAL VE EVRENSEL GÜNLERİMİZİ GÖLGEYE Mİ ÇEKMEK İSTİYOR!
“Kırmızı
çipil gözlü, yassı, yayvan suratlı, kıldan ayakkabı ve kıldan çadır yapan
Türkleri yenmeden başarıdan söz edilemez!”Hadis!
“Baban
dahi olsa Türk’ü öldür!”Hadis
“Türk
severse yer, sevmezse öldürür!”Hadis!
***Bu
yazıyı yukarıdaki tarihte yazmıştım. Her türlü iftirayla, MUSTAFA KEMAL
ATARÜRK’E SALDIRANLARIN GERÇEK YÜZLERİ, HERGÜN, günışığında kapkaranlık olarak,
ortaya çıkıyor. Mekke’nin işgâl tarihi ile Peygamberimizin doğum ve ölüm
tarihlerinde bile nasıl oyunlar sergiledikleri ortadadır.***
Diyanet
İşleri Başkanlığı; 21 Nisan 571 tarihini; Hz.Muhammed’in doğum günü olarak
kabul ederek, bir haftalık süreyi, KUTLU DOĞUM HAFTASI olarak kabul ve ilân
etmiştir. Bu bir hafta içerisinde Müslümanlığın ruhuna yönelik konferanslar,
BİLGİ ŞÖLENLERİ ve Evrensel bilimsel toplantılar yapılacağı akla gelir. Doğrusu
da budur.
Bu bir hafta içerisinde, Laik Cumhuriyet
anlayışımıza ters düşecek eylemler ve gösteriler yapılacağı düşünülemez. İslam’ın
aydınlık yolunu karartacak kılık, kıyafet ve gösterilerle geçmişe özlemler, ulu
orta sergilenemez ve sergilenmemelidir. Aklımız ve çağımız, bizim böyle
düşünmemizi emretmekteydi…
2004
yılı KUTLU DOĞUM HAFTASI kutlamaları, tüm ülkemiz genelinde, Diyanet İşleri
Başkanlığının desteğinde yapıldı. Yapılmasına yapıldı amma velâkin, İzmir’in
bir ilçesinde, Milli Eğitim Bakanlığı yapmış, şimdi Rahmetli olan, birisinin
adını taşıyan lisede yapılan kutlama töreni, kulağıma çöl kumu kaçırdı!
Bu tören; İlçe yöneticilerinin huzurunda;
Çakşır, Şalvar, Kavuk ve Peçe ile ayine dönüşünce; bir emekli öğretmen,
ağlayarak töreni terk eder. Onlar, normal ve Laik Cumhuriyete yakışır bir tören
olacak diye yanıltılarak, törene davet edilmişlerdi.
Bu olayı
yazıp, ilgili yerlere yolladım. Bu okula çocuklarını ve torunlarını veren birçok
velinin de bu okulun tutumundan tedirgin olduklarını öğrendim.
Resmi bir kurum, ne idüğü bilinmeyen
insanlara, ayin için verilir mi?
Türk
Vatandaşı Hıristiyanlar ve Museviler, dinlerinin Kutsal günlerinde, Kutlama
töreni için resmi bir öğretim kurumunu kullanmak isteseler; ne yapardınız, ey
dini bütün devlet memurları!
Bir
de baktık ki 31 Aralık gecesi Mekke’nin fethi kutlamalarına tahsis edilmiş.
Gazetelerimizde, çarşaf, çarşaf fotoğraflar. Alınları Arapça yazılı
pankartlarla süslü insancıklar.
Allah, Allah! Dedim; bu Diyanet İşleri Başkanlığı,
Ulusal ve Evrensel değerlerimize alternatifler mi yaratmak istiyor!
1982
Anayasamızın 136’ncı maddesini açtım, okudum. Bir daha okudum ve bir kâğıda not
ettim:
“İ.Diyanet
İşleri Başkanlığı”
“
MADDE 136- Genel İdare işinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, Laiklik
İlkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve
milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanunda gösterilen
görevleri yerine getirir.”
Bu
sefer de başka bir kutlama haftası ortaya çıktı.
İstanbul 29 Mayıs 1453 günü fethedilmiş!
Bir hafta önceden başlayan kutlama törenleri. 19
Mayıslara nispet! Niçin hep bir hafta önceden, ama niçin!
Mekke,
1 Ocakta fethedildi; 31 Aralıkta kutlama. Üşenmeden, bazı doğru gibi sunulan
tarihleri ve yeni yıl kutlama geleneğini araştırdık.
Anlatılan
ve doğru diye Diyanet Sitesine bile alınan tarihler hepten doğru değil. Sonra;
bütün kutsal günleri ay takvimine göre uygula; işinize geldiği zaman da, İslam
Tarihini ilgilendiren olayları Papa Gregoriyus’un takvimine çevirerek ver. Ben
hesap ettim; hesabım ortada, “senden akıllısı yok mu” diyorlar. Çok! Amma,
inançları hepsinin aklının önünde!
23
Nisan’a gölge düşürmek!
Hz.
Muhammed’in DOĞUM_ ÖLÜM Tarihleri
Yaşlarının
hesabı
“Hz. Muhammed, 21 Nisan 571 pazartesi
günü doğmuştur!Denilir ve böyle kabul edilir.
A.
a. 21.04.571 Doğum tarihi
b. 08.06.632 Ölüm tarihi ( 12-13 Rebiülevvel
08) (İsl. Ans. C. 5/1.S.477-
C.8s.543 13 Rebiülevvel diyor)
08.06.632
-21.04.571
17.01.061 61 yıl bir ay 17 gün
yaşamış oluyor.
B. 08.06.632 Ölüm tarihi kesin (63) yaşında öldüğü kesin. O zaman:
- 63
569
M.S 569’da doğmuş oluyor.
Kutlu Doğum
haftası, 23 Nisan’a gölge düşürmek için olmuyor mu?
Bizim bu 23
Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramımız çok badireler atlatmıştır. 12 Eylül 1980
Askersel Darbeden sonra, TBMM yerine Milli Güvenlik Konseyi geçmişti.
Genelkurmay Başkanı, üç Kuvvet Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı…
Genel tatil
günleri çok diye, 23 Nisan’ı güdük haline getirdiler.
Neyse ki;
Danışma Meclisi kurulunca, Emekli bir Kurmay Albayımız bugün kutladığımız 23
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının yasalaşmasını sağladı.
Hiçbir
Peygamber, hiçbir hükümdar ve hiçbir ulusun yasama kurulları, böyle bir günü
düşünmedikleri gibi; 19 Mayıs’ta kutladığımız Gençlik ve Spor Bayramını bile
düşünmemişlerdir.
O’nun
üstünde de Kutsal Fetih Haftasının gölgesi dolaşmaktadır!
Ama bizim
dini ve kimliği bütünlerimiz, bir dinin “denizden haç çıkarma” törenlerine bile
tahammül edememektedirler!
01 Ocakta
kutlanan Mekke’nin fethi olayına da bir göz atalım. Kesin tarihi bilgilerimize
göre; Hz. Muhammed’in ordusu, 20 Ramazan 630’da- Hicri, 20 Ramazan 08’de-
Mekke’ye girmiştir. Bu tarih,11 Ocak 630’dur.Bakın iman sahiplerinin
oyunlarına!
Öncelikle, Hicri tarihin başlangıcını, Hicri
tarihin Miladı tarihe dönüştürülme hesabını bilmemiz gerekir. Hicri Tarihin
başlangıç tarihi; Hz. Muhammedi’n Medine’ye geliş tarihidir
2 Rebiyülevvel 622 tarihini ve 12 Rebiülevvel
622 tarihini Hicretin başlangıcı olarak kabul eden görüşler kabul edilmemiştir.
Hz. Muhammed’e niçin pazartesi gününü mübarek
saydığı sorulduğunda; “o gün doğdum, o gün risalete eriştim ve yine o gün
hicret ettim” demiştir.
İslam Ans. C5/1
s.477.08 Rebiyülevvel; 622 Hicri Tarihin başlangıcıdır.
Elimizde,
Merhum Faik Reşit Unat’ın 1943 yılında Milli Eğitim Matbaasında basılmış bir
kitabı vardır. Ben; bu kitabı eli beş sene önce satın almıştım. Kitabın adı, “Hicri
Tarihleri, Miladi Tarihe Çevirme Kılavuzu”. Bu kitabın ikinci sayfasının
fotokopisini veriyorum. Bu kitaba göre; 20 Eylül 622 miladi tarihi; 08
Rebiülevvel 622’ye denk gelmektedir.
Rahmetli
Büyük Bilgin Abdülbaki Gölpınarlı, “Hz. Muhammed ve Hadisleri” adlı eserinin
46’ncı sayfasında şöyle yazıyor; Mekke’nin Fethi başlığı altında:
“”Hicretin
8’inci yılının başlarında; Bekiroğulları, Hz.
Muhammed’in amanında olan Kuzan boyuna, içlerinde Kureyş Uluları da bulunan bir
bölükle hücum etmişler, Kuzaa’ddan 23 kişiyi öldürmüşlerdi. Bu hareket
Hudaybiyya- Hudaybiye- barışının bozuluşu demektir. Hz. Muhammed; Huzaa boyuna,
Mekke yollarını tutmalarını emretti. Savaş hazırlığına başladı.”
Hicreti 8’nci yılının başlarında deniliyor.
Başında denilmiyor, olay 20 Eylül 08 den sonra oldu anlamı anlaşılıyor. 20 Eylül 630’dan sonra anlaşılıyor.
Mekke’nin Fethi,
20 Ramazan 08; Miladi, 11 Ocak 630’da gerçekleştiriliyor. Merhum Fikret Reşit
Unat’ın anılan kitabı ve tüm kaynaklar da böyle yazıyor.
Pekiyi;
Diyanet İşle Başkanlığımız, niçin 1 Ocak 630’u kabul ediyor!
Sonra da;
Fetih bir gün önceden kutlanıyor! Maksat yılbaşı kutlamalarına alternatif mi
yaratmak.
Öyle
ya; bazı kendinden menkul bilginler yılbaşını Hıristiyan bayramı sayıyorlar!
Yılbaşı kutlama geleneği nedir, nereden kaynaklanmıştır? Noel kutlamaları
nedir, nereden kaynaklanmıştır?
Yılbaşı
kutlamaları ANADULU’NUN bayramıdır. Tamamen Anadolu’ya ve bize aittir. M.Ö.
7500’e varan bir geçmişe sahiptir.
Burdur
yöresinde, Kültepe’de yapılan kazılarda; topraktan yapılmış tombul göbeği ve
kalçası sarkık, kucağında bir çocuk taşıyan heykelciklere Anadolu Venüs’ü
denilir. Doğurganlığın sembolüdür. Kucağındaki çocuk, sevgilisi ya da
çocuğudur. Yanında bulunan aslan heykeli de, tüm hayvanların da tanrıçası olduğunu
sembolize eder. “Mariya Mater”dir.
Efes’te
bulunan heykeli M.Ö. 204 yılında, Roma’ya götürüp, Kartacalılaar’a karşı
galibiyet sağlaması umulmuştur.
Meryem Ana motifi de buradan kaynaklanmıştır.
Tüm
Ulusların İnançlarına egemen olmuştur. Her devirde ve her ülkede değişik
adlarla anılmıştır. Kültepe Tabletlerinde KUBABA, Lidya’da KYBEBE, Firikya’da
KYBELE, Hitit’e HEPAT, Tokat ve Kayseri yöresinde MA, Sümerler’de MARİYENNA, HİTİT’TE
ARİNNA, MISIR’DA İSİS, Suriye’de LAT, Efes’te ARTEMİS, İtalya’da VENÜS,
Yunanistan’da METER, Latinlerde de MATER adıyla kendisine tapınılmıştır.
Kybele, Zeus'un
anasıdır; O’nu Girit’te İDA Dağında doğurduğu kabul edilir. KYBELE, Manisa’da,
Murat Dağında, ya da Afyon Kalesinde doğmuştur söylencesi, tüm çağların
inançlarına egemen olmuştur.
Kybele
dinini tapınakları dikdörtgen şeklindedir. Kâbe kelimesi de bu kelimenin Arapça
söylenişidir. Kybele’nin sevgilisi ATTİS (ATTES ya da ADONİS) kız kardeşi ile
evlenirken; Kybele, genç kızın ölümüne neden olmuştur.
Buna üzülen
ATTİS te, cinsel organını kökünden keserek intihar etmiştir. Yere saçılan
kanından da Manisa laleleri (ANEMON) olmuştur.
KYBELE, oğlu
Zeus’e yalvararak, ATTİS’in çam ağacı olarak yeniden dünyaya gelmesini
sağlamıştır!
Mitoloji
böyle demektedir. Kybele dini’nin rahipleri, ibadet ederken, cinsel organlarını
dipten kesmekteydiler. Zamanla, kesme işi penisin uç derisi ile
sınırlandırılmıştır.
Çam
ağacından ve topraktan yapılan su testileri kadına benzetilmiştir. Testinin
ağzına da çam kozalağı kapak yapılmıştır. Anadolu’da; bu gelenek günümüzde de sürdürülmektedir.
Çam ağacı sonsuz yaşamın sembolü sayılmıştır. Her yeni yıla girişte, çam
ağaçlarını süsleme geleneği bu mitolojiden kaynaklanmıştır!
Hıristiyanlarda;
Zeus sözcüğü, Tanrı anlamına gelen DİEU sözcüğüne; Kybele de MERYEM ANA’YA
dönüştürülmüştür.
Cinsel
organı kesme geleneği sünnet olarak sürdürülmektedir. Kesilen uç, döllenme
olsun da bol ürün alınsın diye toprağa gömülmektedir. Çünkü yağmur damlası meni
damlasına benzemektedir.
Eski Türklerde iki bayram olduğunu biliyoruz:
Baharı karşılama bayramı ve Hasat bayramı. Sümerlerde de hasat bayramına TEMMUZ
bayramı deniliyordu.
Aşurenin
kökeni de ürünlerin karışımından yapılan tatlıyı şenliklerde hayır olarak
dağıtmaktı…
Tek tanrılı
dinlere geçildiğinde; eski inançlar da şekil değiştirerek, varlıklarını
sürdürmüşlerdir.
İnsanlar, sağ salim geçirdikleri bir eski
yılın ardından, yeni yıla eğlencelerle girme geleneğini sürdürmüşlerdir.
Eğlencelerin dini inanç özeliği kaybolmuştur. Bizim kutladığımız şey, yeni yılı
sevinçle karşılayıp, onun da bize sevinçler getirmesini dilemektir.
Hıristiyan
bayramı dediğimiz, NOEL Yortusu’na gelelim. Bağ bozumu şenliklerinin 25 / 12’
ye uzatılmasıdır.
Hıristiyan
inancına göre; Hz. İSA, NASIRA/Beytüllehem/ kasabasında 25 Aralık’ta doğmuştur.
25 Aralık’ta kutlanan şey de Hz. İsa’nın doğum
günü şenlikleridir.
Takvimi bir
disipline kavuşturmak için, 25 Aralık 0 (sıfır) kabul edilmemiş, 7 gün ileri
kaydırılarak 1 Ocakta başlayan tarihe MİLAT denilmiştir.
Hz. İsa, 07 Nisan 30 tarihinde çarmıha
gerilmiştir. Kuran’ı Kerim’e ve BARNABAS İnciline göre Muhbir YAHUDA İSKARIYOT
Tanrı tarafından, Hz. İSA’YA benzetilerek çarmıha o gerilmiştir.
Şimdi;
hiçbir dini özelliği olmayan yılbaşını,
yalan yanlış tarih oyunlarıyla, bir dini simge ile gölgelendirmenin, günümüzde,
yeri var mıdır, yeri olmalı mıdır!
KAYNAKLAR
- Kur’an’ı Kerim
- Abdülbaki Gölpınarlı, Hz. Muhammed ve Hadisleri
- İslam Ans. C.5/1 S. 477-cilt 8. S.453
- Azra Erhat, Mitolojik sözlük
- Anadolu Efsaneleri,
- C. W. CERAM, Tanrılar, mezarlar, Bilginler,
- C. W. CERAM, Tanrıların Vatanı ANADOLU
- İslam Tarihi,
- Ansiklopediler,
- Burdur Hacılar Venüsü kazıları,
- Barnabas İncili- Viyana’da bulunan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder