15 Mayıs 2012 Salı

723/DİN İLE ALDATAN SAHTEKÂRLAR!


                        OSMAN TÜRKOĞUZ
                   osmanturkoguz@gmail.com
                   İzmir;15 Mayıs 2012

                            DİN İLE ALDATAN SAHTEKÂRLAR!
         Amerikalı Karı-Koca iki gök bilgini;Jüpiter Gezegenine yedi  gök cisminin 1994 Ağustos ayının ilk haftasında, peşi peşine çarpacağını,günü ve saatine varana kadar,dakikası dakikasına aylar önce bildirmişlerdi.Dedikleri gün ve saatte bu gök cisimlerinin Jüpiter’e çarpmalarını televizyonlardan izlemiştik.Müslüman’ı ve dahi diğer din mensupları şaşırıp ta kalakalmışlardı.Jüpiter’deki insanların günahlarına karşı Ulu Tanrımızın bir gazabıydıysa bu cezalandırma,bunu ta dünyadan iki kişi nasıl önceden bilebilirdi!Gaybı Tanrıdan başka bilen olamayacağına göre.Sonradan tüm insanlar öğrendiler ki Jüpiter’de yaşam yokmuş!Peki bu gözdağı Jüpiter’de kimlere dersiniz?O iki insan olmasaydı bu gök olayını da bilen ve izleyen olmayacaktı.Uzayda ve dünyamızda tüm göksel olaylar bağlı oldukları değişmez yasalarına göre olmaktadır.                  Şimdi,taa!Amerika’da Bonanza çiftliğinde Amerikalıların esiri olarak yaşayan, oradan zavallı insanların beyinlerine çimento akıtan bir zavallının bilimsel!Nitelikteki uyarısını okuyalım da ne mal olduğumuza kendimiz karar verelim:Vatan Gazetesinin 18 Ağustos 2007,Cumartesi günlü bir haberi:
         “KURAKLIĞIN NEDENİ GÜNAHLARIN ARTMASI!”
    “Amerika’da yaşayan Fethullah Gülen,verdiği bir vaazda kuraklığın nedeninin küresel ısınma değil insanların günahları olduğunu iddia etti.Türkiye’deki yağmur dualarının da yanlış yapıldığını savunan Gülen’in vaazı,cemaatine yakınlığı ile bilinen Zaman gazetesinde yayınlandı.Gülen’in sellere ve kuraklığa ilişkin yorumu şöyle: Bugün dünyanın değişik yerlerinde ve ülkemizde bir kuraklık yaşanıyor ve bu,umumiyetle bir şeye bağlanıyor:Küresel ısınma.Ama aynı zamanda diğer taraflarda bir çok bölgede yağmur yağıyor,seylâplar oluyor.Oralarda da yağmur Allah’ın rahmeti olarak yeryüzüne iniyor;ama vesileyle Allah’ın gazabına inkılâp ediyor.Bence meseleyi götürüp de eriyen buzullara,küresel ısınmaya fatura etmemeli.Evvela fatura edilecek  bizler varız,maalesef gaflet içindeyiz.Bin türlü günah işleniyor,ama biz tevbe etmeyi düşünmüyoruz.”  
    “Hürriyet’in haberi de ilginç. İran’da; iki kafalı, üç elli bir çocuk dünyaya gelmiş. Dini bütün Tanrı’nın mucizesi adamlarla, İslami kurallara göre yönetilen; kadınlarını, kızlarını çarşafa sokan bir ülkede, bu olay, neyin işaretidir.
    22 Eylül 1995 tarihli Cumhuriyet gazetesinde iki ilginç haber var. Aynı tarihli Hürriyet gazetesinde de ilginç bir haber var.
    Tarihten üç ay önce; Senirkent İlçemizde, şiddetli yağışlar sonucu, büyük bir felaket yaşandı. Dini bütün, pırıl, pırıl 74 fakir insanımız öldü. Sellerin sürüklediği kaya, moloz ve çamurun altında kalıp öldüler. Genç bir jandarma subayıyken oralarda görev yaptım. O dağları, kesilen ormanları, içim yanarak gördüm. Senirkent faciası denilen; bir şişe şarapla tezgâhlanan oyunun iç yüzünü de öğrendim. Bu yüzden cezalandırılıp, meslekten atılan, Eskişehir’de kömür satan jandarma astsubayına ve yedi masum jandarma erine çok yandım. Ne ise.
    R.P. Yerel bir gazetede, bu facianın sebebini kamuya duyurmuş. 2000’e 5 kale. Senirkent’te içki ve fuhuş varmış. O yüzden bu felaket olmuş! Felakete uğrayanların içki ve fuhuşla ne ilgisi var. Tanrı ,yapanları bırakacak, masumları öldürtecek. Hadi canım sende. Bosna paralarını iç edenler, paralarını marka ve dolara yatıranlar, her türlü sosyal pisliğin nedeni ve anası değiller mi? Askerine her gün 750 gr. şarap veren Fransa’da; içkiyi su diye içen; karılarını ve kızlarını bir çift naylon çoraba devreden ülkelerde bu felaket niye olmaz! İlle de; Bangladeş, Hindistan, Çin ve fakir ülkelerde olur?
    Yeni Asya gazetesinin sahibi Mehmet Kutlular ne yaptı da bu felakete uğradı. ATATÜRK’E saldırdı da ondan mı?
    İran’da ki olaya gelince:
    Çocuğun anası ve babası; geceleyin küllüğe işemiş olmasınlar! Cünüp olarak gezmiş olmasınlar!
    Yehova şahitleri de; Müslüman mahallesinde, salyangoz satıyorlar. Fuhuş ve içki yüzünden bu felaketler oluyormuş!
    Şimdi; çağın dışındaki bu yaratıklara soruyorum.
    1994 yılı yazında; çok önemli bir gök olayı oldu. Amerikalı karı-koca bilginler, bu olayın gününü, saatini ve dakikasını, aylar önce bildirdiler.
    Jüpiter gezegenine, peşi peşine belirli aralıklarla, yedi yıldızın çarpacağını duyurdular insanlara. Çarpma, Tanrı’nın bir cezalandırma olayıysa, insanlar bunu nasıl bilebilirler. Bilince de; uçağa, füzeye atlayıp tüymezler mi?
    Tanrı’nın Nuh Tufan’ı gibi; bir cezalandırma olayı olduğunu var sayalım.
    Jüpiter’de hayat ta yok insan da yok. Yani; içki ve fuhuş yok. Sahi bu yedi yıldız, Jüpiter’e niçin çarptı dersiniz?
    Doğal olaylar, kendi yasalarına göre işler. 65 milyon yıl önce, Dinozorların ortadan kalkışı, Mamutların soyunun tükenmesi fuhuş ve içkiye mi bağlı? O zaman insanlar yoktu; içki ve fuhuş ta yoktu. Şimdi; Dünya’nın başına bela ve Dünya’ya fazlalık olan insanı Dünya’dan silsek doğal felaketler şıp diye kesilecek mi?
Hz. Davut; uzaktan gördüğü çıplak kadının subay kocasını öldürtür.—Hititli General Uria,karısı Sitti yüzünden-- Hz. Musa; bir oğlakla gelinini kandırır hiçbir şey olmaz.
    Doğal felaketler insanların günahı nedeniyle olsaydı; insanları kandırıp sömüren; cennet vaat ederek gerçek cennette yaşayanların başında patlardı tüm doğal yıkımlar!”Ostüzü. Nurculuk.
         Kalahari çölüne beş senede bir yağmur düşermiş!Bu fukara zenciler ne günahı işlerler acep!Deniz Feneri,Kombasan,yalan ve dolan ile insanları aldatarak soymak günahtan değil midir acep!
         Besançon şehrinin dağlarında 19’uncu asırda çam ormanları yetiştirilmiş.Her Allahın günü;sabahleyin yağmur yağmazsa öğleden sonra mutlaka yağmaktaymış.Bunun sebebini soranlara şu yanıt verilmektedir:”Her gün yağmur,yağmur yağmazsa kar yağar!” Ağaçları kes, ormanları yok edenlere 2B yasasını uygula,denizleri fosseptik çukuruna çevir, çocukların ırzına geç,ondan sonra da zavallı insanları masallarla korkut!Bunun adına ahlaksızlık derler!

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi