OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir;03 Nisan 2011
KULAKLARINA GÖRE YORUM YAPANLARA!
“Atomu parçalamak mümkündür, insanların peşin hükümlerini parçalamak mümkün değildir.
Albert EİNSTEİN
“Develerin ve fillerin de elleri olsaydı, tanrılarını kendileri gibi resmederlerdi!”Efesli Ozan Ksenophon .
“İnsanlar yedi yaşına kadar ne öğrenirlerse ömürleri boyunca onları silmek mümkün değildir.”J.A.Comennus(1529-1570)
“İnsan yoksa yeryüzünde, ne Tanrı inanışı ne de sosyal düzen kuralları vardır! “Tanrı yoksa ahlâklı olmak neye yarar! İnanışına karşı vermek istediğim geniş kapsamlı bir yanıtın özü olarak yayımladığım yukarıdaki başlıktaki yazıma olumlu tepkiler aldım.
Kurallar genellikle egemenler tarafından konulur, devirler değiştikçe de halkın mutluluğu ve çağa uygun olarak gelişmesi için de geliştirilir ve değiştirilir. Bazılarına göre de kalıbı ve içeriği konulduğu zamana ve ilk uygulanmış olduğu aşirete göre konulmuş olan DİNİ KURALLAR DEĞİŞTİRİLEMEZMİŞ!”Hele, hele kadınları bu dünyada ve cennette seks kölesi sayan ve Tanrısal inanca da bağlanan uyduruk masallar hiç değiştirilemezmiş! İnsanları bedenen, fikren ve ruhen değiştiren ve geliştiren Tanrımız olduğuna; Zaman değiştikçe hükümler de değişir’”İnancına göre insanları çok dar ve kıpırdayamaz bir cendereye sokmanın mantığını anlamak mümkün değildir. Bölgesel ve yöresel ve de gelişmişliklere ve o kesim insanların ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş kuralları evrensel olarak uygulamak insanlığın ölümüne neden olmak demek değil midir? Penguenleri soğuk bölgelerden alarak Arabistan çölünde yaşatmaya zorlamanın sonuçları nasıl olur dersiniz?
İlk evrensel ve tüm insanları kapsayacak dini inancın temellerini ANEKNETHON-İHNETON-AMANOFİS4-Atmıştı. İnançta evrenselliği tüm canlılara ortak yapmıştı. Sonraları Hz. Musa geldi. Hz.Musa’nın tanrısı Yehova—Yahve-yalınız Yahudilere hitap ediyor, yalınız Yahudileri kucaklıyordu. Tüm kavimler her türlü malları ile İsrail kavminin emrindeydi. Savaş ganimeti olarak getirilen insan sürüsünün içindeki erkek eli değmiş Kadınları, sırf beslememek için, Hz, Musa bir emirle ve hemen oracıkta öldürtmüştü. Yehova, AMON-RA rahibi ve Dayısı İkinci Ramses’in de muhafız alayı komutanı, “Suyla Galen’in—MOŞE-- kavminin rüzgâr tanrısıydı. Yahudi ırkını da tam kucaklayamamıştı. Bugün bile, Yahudiler, biri birine çok ters iki dine dayalı akımın pençesindedirler.
Hz. İsa bir Yahudi olmasına karşın tüm insanların bireysel mutluluklarını yaratacak önerilerle ve de tüm insanlığa seslenmişti. Hz. Musa’ya aykırılığı öldürülmesine neden olmuştu.
Kur’anı Kerim’in ilk Mekke ayetleri incelendiğinde insanların bireysel kurtuluşuna odaklanmış oldukları görülür ve Araplara, Arapların içinden de Kureyş Arap boyuna seslenildiği fark edilir. Prof.Dr. Süleyman Ateş Bey, Milliyet gazetesinde yayımlanmış olan iki küçük kitapçığında hem bunu savunmuştu; hem de:”
“Kur’anı Kerim Kelamatullah değil, kelimeyi Resulullahtır!”Kuran’ı Kerim’in düzenlenmiş olduğu 23 senede 200’e yakın ayet nakzedildiği halde Kuranın içersinde bırakılmıştı. Bence bu,”her şeye evvelinden ve ahirinden vakıf olan Külli İrade mefhumuna ters bir olgudur.
Kur’anı Kerim’in Şehirlerin anası Mekke ve civarındakileri ateş çemberinden kurtarmak için Arapça olarak nazil olduğunu destekleyen çok sayıda ayet te vardır.
Peygamber olduğu su götürmez bir surette belli olan Konfüçyüs bireysel olarak kurtuluşu tüm insanlığa anlatmış, tüm insanları muhatap almıştır. Onun öğretisinde ne tanrı kavramı, ne cehennem ne de korku vardır: ”Ceza evlerinizi gezdiğimde; cezaevlerinizi ya cahiller ya da fakirlerin ve onların çocuklarının doldurduğunu gördüm. CEHALETİ VE FAKİRLİĞİ YERYÜZÜNDEN KALDIRIRSAK SUÇLAR DA YERYÜZÜNDEN KALKMIŞ OLUR!”Hükmü de onundur. Bugünün Çininde 1700 üniversite vardır ve liseden dâhil yüksek okullarında Atatürk dersi de okutulmaktadır. Gazi Mustafa Kemal Türkiye halkını bir millet tanımı ile kucaklamış olduğu için sevilmişti.”Ulusal Kurtuluş Savaşını yapan Türkiye Halkına Türk milleti denir!”Demişti.”Yurtta sulh, cihanda sulh!”Özdeyişi ile de Tüm dünya uluslarını kucaklamıştı. Osmanlı; Ermeni, Arap ve Türk’ten gayrı ulusları ve yalınız Sünni denen Muaviye taraftarlarını kucaklamış olduğu için yıkılmıştı. Günümüzde de Türk’ten gayrı unsurların baş tacı edilmesi Osmanlının taklit edilmesinden başka bir şey değildir. Osmanlı “Mecelle” adlı ne idiği tam belli olmayan bir kanun ile de Alevi inancını kanunun dışında tutmuş, kanunun bir milleti kucaklamasına da engel olmuştur.
“Peşin hükümleri yıkmak neden mümkün değilmiş.” Çok asırlar önce yaşamış bir eğitimci Bilginden dinleyelim:1529-1570 yılları arasında yaşamış olan Büyük eğitimci J.A.Comennus şöyle buyurmaktaydı:
“Bir boya ile ilk defa boyanmış olan bir yün, boyanın rengini öyle sağlam bir tarzda emer ve alır ki, onu artık ikinci defa başka bir renge boyamak kolay olmaz. Bir yaş ağaç kolayca bükülerek çember haline getirilebilir; fakat kuruduktan sonra bu çemberi düzeltmek ve ağacı tekrar eski haline getirmek istersek ağaç kırılır. Tıpkı bunun gibi; ilk izlenimler insan ruhunda öyle sağlam, kuvvetli ve derin izlenimler bırakır ki, onları beyinden söküp çıkarmak, adeta imkânsızdır. Esasen bu işlemleri beyinden söküp çıkarmak değil, sadece değiştirmek mümkün olsaydı, bunu hayretle karşılamak gerekirdi.”Dr.Neda Armaner, Cumhuriyet Gazetesi,12 Aralık 1971.
Tamamen deneyime dayalı bu tanımı insanın geçmişinden gelerek genlerine yapışmış bir olgu olarak kabul edemez miyiz? Bendeniz, bir denememde çok ilginç gözlemler edinmiştim. Bir Kurt yavrusunu köpek yavruları ile bir ine yerleştirdiğimde, Kurt yavrusunun geceleyin inden çıktığını, köpek yavrularının da gündüz çıktığını görmüştüm. Kurt yavrusunun yiyecek için hiç yaltaklanmayışına karşın, köpek yavrularının egemene yaltaklanan Aydınları örnek aldığını, Kurt yavrusuna yaltaklandıklarında da ondan hiçbir surette yüz bulamadıklarını da gözlemlemiştim.
Aynı kum çukuruna gömülen kara ve deniz kaplumbağası yavrularının izledikleri yollar da bence çok önenliidir. Birisi ormana, diğeri de denize kaçmaktadır. Akvaryum balıkçılığı ile ilgilenenler, anasının karnından çıkan yavru balığın neden otların arasına kaçmış olduğunun nedenini merak etmişler midir?
İnsanın en ilkel çağında beynine ve ruhuna işlenen DOĞÜSTÜ GÜÇLER KAVRAMI genlerimizle yeni nesillere aktarılarak korkularımızın ebediliğine neden olmaktadır.
Şimdi Gerici ve ulusumuzu iç savaşa götürerek bölmek isteyen çevrelerin neden TEVHİD’İ TEDRİSAT kanununa düşman olduklarını. Bendeniz bu tehlikeleri görerek raporlarıma ek olarak Süleymancılık ve Nurculuk hakkında yazmış olduğum kitaplarımla başıma ne türden dertler açtığımı bilmem ki nasıl anlatabilsem! Türkiye Cumhuriyetinin eğitim sistemi de ulusumuzu bütünleştirme görevinden uzaklaştırılmıştı. Tüm ulusumuzu çağdaş bir çatı altında toplayamadı.
Torunum Cangül:”Osti Dedem, beni biraz dinler misiniz?”Dediğinde bir şeyler olacağını anlamıştım.”Seni dinliyorum.”dediğimde anlatmaya başladı.
“Bugün öğretmenimiz bize bir örnek verdi ki sorma gitsin.—İlkokul 4’üncü sınıfta Din Bilgileri dersinde—Yeryüzündeki genişçe yollarda her gün binlerce ölümle sonuçlanan trafik kazası olmakta. Gökyüzünde milyarlarca yıldız Allah’ımızın özel kontrolünde, biri birlerine çarpışmadan yollarında dönerek gitmektedirler. Buna ilahi hikmet denir!” Dedi. Bendeniz de çocuğun zihinsel ve ruhsal yapısını hırpalamadan:
“Dünyamızda ve kâinatta her olgu bir doğa kanununa tabidir. Ay, Dünyamızdan kaçıp kurtulmak ister, bir yere vardığında dünyamızın çekim kuvvetinin ve öteki uyduların da çekim ve itim kuvvetinin etkisi ile bir sevdalı gibi, Dünyamızın etrafında evreler halinde döner durur. Dünyamız da Güneş etrafında aynı doğa kanunun etkisiyle dönmektedir. Bizlere nokta gibi görülen yıldızlar aslında birer güneştirler ve aralarında da milyarlarca ve trilyonlarca kilometrelik mesafe vardır. Bunların ölçümlerinde de IŞIK HIZI kullanılır. Işığın saniyedeki hızı da (300.000)kilometreye yakındır. Yıldızlar arasındaki mesafeler ışık Yılı olarak anlatılır. Neden çarpışmıyorlar: Bunların hepsi de bir çekim yasasının ve yörünge sisteminin iradesindedirler. Çarpışmıyorlar deyimi yanlıştır.1994 senesinin Ağustos ayının ilk haftasında yedi büyük gök cismi, hiç yaşam belirtisi olmayan Jüpiter gezegenine, bir sene önceden saptanan saatlerde çarpmıştır. Yörüngelerindeki sapmalar çarpışma nedenidir.
Yollarda; binlerce marka ve tipteki arabalar, değişik insanların iradeleriyle seyretmektedir. Trafik kurallarına ve hız sınırlamasına uyulmazsa, araç kullananlar içkili, hasta ve özürlüyse ve hatta direksiyon başında ölmüşlerse, arabaların lastikleri patlamışsa ve frenleri boşalmışsa ya da araç kullananlar uyumuşlarsa, yollar ve köprüler çökmüşlerse araş kazalarının olması doğal değil midir? Sen, bisiklete ilk defa bindiğinde kaç kez kaza yaptığını anımsıyor musun? Dümdüz bir yolda, ya da bomboş bir alanda seyreden araçlar da ölümcül kaza yapmışlardır. Yol ve köprü aniden çökmüştür. Yola kaya parçalara düşmüştür. Yollarda buzlanma olmuştur, yolların kayganlığı ve aracın lastiklerinden birinsin patlaması ve direksiyon kilitlenmesi bir kaza nedeni olabilmektedir”Dediğimde, bugün dünya güzeli bir Genç Kız olan Sayın Cangül Han’ım:
“Osti Dedem, çok güzel anladığım gibi, Jüpiter’de hiçbir canlının yaşamadığını neden anlattığınızı da anladım. Yarın o din dersi öğretmenimize anlatacaklarım olacak!”Dediydi. Yeni neslimizi de bilimin kapsamı altına alamamışız.
Aklımda yanlış kalmadıysa Amerika Birleşik Devletlerinde 5,758 adet üniversite mevcuttur. Bugünün sosyal devlet olgusu da Rahmetli Konfüçyüs’ün eseridir diyebilirim, bağışlarsanız.
Anayasamızda askerlik hizmeti her Türk vatandaşının hakkı ve vazifesidir hükmü vardır. Siyasi iktidar halkımızın “VATAN HİZMETİ” olarak inanmış olduğu askerlik hizmetinde tüm Türk ulusunu kucaklamaktan kaçınmaktadır. Anayasanın ve yasaların genelliği ilkesine ters bir şekilde, askerlik hizmetinden muaf tutturduğu polis teşkilatından bir polisin eşine:
“Hadi bakalım Kocan da askerlikten yırttı mı?” Sorusunu uluorta sorabilmektedir. Onlar için askerlik ancak kanunlarla yırtılabilecek bir mahkûmiyet olmaktadır.
Fahrettin Altay Mahallesinin Mehmetçik Bulvarının Fahrettin Altay meydanına açılan baş tarafında bir Türk vatandaşı Roman kökenli Yaşlı Hanım Teyze –Kış ortasında--çiçek satmaktadır. Bu aile grubu ile de 70 senelik bir dostluğumuz vardır. İki oğlunun Şemdinli’de askerde olduğunu öğrendiğimde:
İsterseniz, bir başvuru ile birisinin askerliğini geri bıraktırabilirsiniz!”Dedim. Dedim amma dediğime de bin pişman oldum. Ol mübarek Hanım Teyze ayağa kalkarak:
“Albayım! Albayım! Benim altı oğlum var, birisi ölse, geride diğerleri var. AMMA VATANIMIZ TEK!”Dedi. Anlayacağınız Oğullarının “askerlikten yırtmalarını “istemedi. Bu ailenin, ikide bir Belediye Zabıtasının yıktığı bir gecekonduları var,ama yüreklerinde koskoca Türkiye Vatan olarak var.
Hukuk ta genel ve eşit uygulanma ilkesinden arındırılmıştır.1924 anayasamızda bile kabul görmüş,”Tabii Hâkim” ilkesi çiğnendiği gibi. Tutuklamalar da ceza müessesi yerine geçirilmiştir. Milletvekili dokunulmazlıkları sayesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisimiz de suçlardan kaçan bir kılığa sokulmuştur.
Din olarak kabul edilen din dışı hurafeler de dinin uzantısı haline getirilmiştir. Dini duyguları kötüye kullanarak ahlâksızca halkımızı soymalar da ahlâk, din ve Hukuk anlayışının dışına itilmiştir.
Bir toplumu Millet yapan tüm öğeler yozlaştırılarak VE DİNE BAĞLANARAK, AÇILIM VE DEMOKRASİ MASALI İLE HALKIMIZ UYUTULMAKTADIR.
Herkes; bir türlü uymadıkları sosyal düzen kurallarına kendisinden başkasının uymasını beklemektedir. Hemen, hemen bu ülkenin nimetlerinden yaralanmış olanların çoğunluğu, kanunların ve vatan hizmetlerinin kendisinden başkasına uygulanmasını dört gözle beklemektedir. Bu ülkenin kanını emen ve Şehitlerimizi öven kalbur üstülerimiz de, kendilerinden başkalarının Şehit olmalarını beklemektedirler. Halkımız, bu vatanın gerçek sahipleri de davul, zurna ile düğüne yollar gibi, elleri kınalı oğullarını asker ocağına uğurlamakta, Albayrağımıza sarılı tabutlarını vatanseverliğin bir bedeli olarak karşılamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder