OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir;05 Mart 2011.
MEZARDA İLK SORGULAMA!
Tabutunun üzerine Nebati harfleri ile yazılmış bir bez örttüren OL Kimesne, mezarına iner, inmez karşısında Sorgu melekleri Tekir ile Mekir’i bulur.
Mekir söze başlamadan önce; Tekir’e ses kayıt cihazını hazırlamasını isteyince, Mücahit Erbakan huysuzlaşarak: “Şükürler olsun, sonunda hak ettiğim cennete geldim derken, bu ses kayıt cihazı da nereden çıktı?”! Deyince, Mekir adlı sorgu meleği:
Mekir söze başlamadan önce; Tekir’e ses kayıt cihazını hazırlamasını isteyince, Mücahit Erbakan huysuzlaşarak: “Şükürler olsun, sonunda hak ettiğim cennete geldim derken, bu ses kayıt cihazı da nereden çıktı?”! Deyince, Mekir adlı sorgu meleği:
“Hop! Hop! Dur bakalım, hiç kıpırdamadan yatırılmış olduğunuz yerden sorularımıza cevap vereceksiniz! Biz Şark politikacılarını iyi tanırız, ötede sorguya çekildiğinizde bizim sorgumuzda söylediklerinizi inkâr edersiniz” Demiş ve eklemiş:
“Yüce Tanrımız insanları birçok uluslara mensup olarak yaratmıştır. Siz hangi ulusa mensuptunuz?”
“Bendeniz dünya değerlerinden sıyrılmış olarak ve Haç farizasını da otuz kez yerine gerirerek ve İslamın Mücahidi sıfatını da kazanarak tabutumun üstüne Muhammet ümmetine! Ters gelen bir bayrağı da örttürmeyerek gelmiş bulunuyorum.” Sorgu nedir anlayamadım. Ben uzun süre milletvekili ve dahi Başbakanlık yapmış, her türlü sorgu ve sualden azade yaşamış bir devlet adamı ve islamın da baş mücahidiydim. Bir zamanlar da …”Mekir de:
“Madem ki Müslümanım diyorsun, Muhammed Peygamberin: “Ben Arap’ım dediğini ve Eşi Ayşe’nin hırkasından bir bayrak diktirdiğini de bilmelisiniz! Evet, anladık müslüman olduğunu. Hangi millettensiniz ve bayrağınız nasıl? Senin hakkında verilecek karar bayraklıların bulundukları yere göre olacaktır!” Dediğinde, Erbakan celallenerek:
“Beni Hz Muhammed’in yeşil bayrağının altındakilerin bulunduğu yere koysunlar!” Demiş. Mekir de:
“O yeşil bayrak İslam Peygamberi Muhammed’in değildir. Onlar kendilerine müslüman olanların bayrağıdır. Biz, bildiklerimizi soralım, sen evet ya da hayır de!” Demiş ve sorular başlamış:
“29 Ekim de, Cumhuriyet Bayramı kutlanırken, Sinop’ta doğdunuz!”
“Evet! Babam da Sinop ağır ceza reisiydi.”
“Hükümet konağında ve bayram nedeniyle geçit törenine katılanların ellerindeki ayyıldızlı albayraklar hangi Devlete aitti? Türkiye cumhuriyetine mi?
“Evet!”
“Sen o bayrağı hep elinde taşıdın mı?
“Evet!”
“O Albayrağın gölgesinde “Türküm, doğruyum” ulusal adını anarak Türkiye Cumhuriyetinin Milli marşını dimdik, esas duruşta senelerce onurla söyledin değil mi?”
“Evet!”
“Tepelerinde Albayrağın dalgalandığı büyük binalarda, büyük görevlerde bulundun değil mi?”
“Evet!”
“Otuz kere haçça gittiğinde elindeki Pasaportta ve kimliğinde bu Albayrağın resmi vardı değil mi?
“Evet!”
“Bu otuz sefer Arabistan adlı ülkeye Türkiye Cumhuriyetinin uçağı ile gittin ve tekrar geri döndün?”
“Evet!”
“Son seferinde, o uçağın benzin parasını Türkiye Cumhuriyetinin sana tahsis ettiği makam otomobilinizin şoförü verdi değil mi?”
“Evet,ama bennn..!” ”Mekir sus işareti yaparak:
“Savunmanı ötede verirsin. Biz sadece tespit yapmakla görevliyiz!” Dedi.
“Başbakanlık yaptım diyorsunuz, sizin fotoğrafınız da Mustafa Kemal ve Mustafa İsmet İnönü’nün fotoğrafları ile ve O üstünüze örttürmediğiniz Albayrağın altında değil mi?”
“Evet! Ama şeyy..
“Şey’i ve dahi mey’i bırakta doğru cevaplar ver. Burası seçim meydanı değil!”
“Eşiniz, emrinizde çalışırken başı açık olduğu gibi, normal kadınlar gibi giyiniyordu değil mi?”
“Evet, ammmaa!”
“Gümüş su motorunu tamir için fabrikaya geri yolladığı motorunu siz sattınız değil mi?
“Evet amma!
“Şu Almanya’da yakalanan ÜÇ BUÇUK kilo Eroin ile Roma’da yakalanan 64 kilo Eroin’den de haberlisiniz değil mi?
“Ne olmuş bunlara. Ben kafirlerle mücadele eden bir CİHAT kahramanıyım..”
“Burası yargılama yeri olmadığı gibi, anlaşmamızın dışına çıkarak feveran yapma yeri de değildir.”
“Kime karşı cihat ilan ettiğinizi bir de senden dinleyelim.
“Laik Mustafa Kemal rejimine ve tüm kâfirlere”
“Bu âlemde Kâfir yoktur. Her can Allah’ımızın yaratmış olduğu bir cüzi iradedir. Mustafa Kemal’in Anıt mezarında esas duruşa geçerek, özel deftere onurlu yazılar yazmıştınız değil mi?”
“Sıktınız beni vallahi, o zaman asker korkusu vardı. Takiyye yaptım. Zaten iki gündür yapmış olduğum şov beni bir hayli yormuştu.”
“Ölüm tehlikesi olmadan takiyye de yapılmaz. Korku dinden ve Allah’ın emirlerine karşı gelmekten daha mı önemli?
“Evet.,Benim bir politikacı olduğumu neden unutuyorsunuz?”
Sabırsızlıkla ses alma aletinin başında bulunan Tekir:
“Mesele anlaşılmıştır. Şu (2.000.000.000.000) Türk Lirası dolandırıcılığı soralım.” Dedi.
“Ne dolandırıcılığı? Biz Türkiye cumhuriyetin Dar’ül Harp bölgesi ilan etmiştik. Orada her türlü icraatımız da dinen geçerlidir. Sonra; unutmayınız ki bizim çocuklar bana bir atıfette bulundular.
Mekir son sözü söyledi. Bayrağınız yokmuş. Bayraksız olarak bir bölmede tutulmakta olan Sinoplular var. Bunlar; ilk kalp parayı basan Diyojen, İsa’yı çarmıha gerdiren Kudüs’ün Roma Valisi Pontus Piladi, Mustafa Kemal Atatürk hakkında yazmış olduğu küfür ve iftira dolu kitabını İngiliz Entelijans servisine emanet eden Rıza Nur. Senin de oraya konmanı teklif edeceğiz. Bir Sinoplu daha var. O da geldiğinde O’NUN için de düşüneceğiz.”Dedi. Ses alma cihazlarını toplayarak gözden kayboldular. Tıpkı, halkımızı aldatarak, ölür ölmez gözden kaybolmuş olan eski Vatan Hainleri gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder