8 Mart 2011 Salı

323-SESSİZ KURBANI KESEN ÇOK OLURMUŞ!

OSMAN TÜRKOĞUZ

osmanturkoguz@hotmail.com

İzmir;08 Mart 2011.

SESSİZ KURBANI HERKES KESERMİŞ!

Nazi Almanyası’ndaki papaz Profesör Dr. Martin Niemöller’in günlüğünden:

“Öncesosyalistleritopladılar,sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar; sesimi çıkarmadım, çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar; sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler,benimiçinsesiniçıkaracak kimse kalmamıştı.”

Bu işler bizde nasıl oldu? Hatırlayanınız var midur? Sayın Bay Recep Bey; televizyonlara çıkarak :

“BU İŞİN SAVCISI BENİM!”Buyurduktan sonra; emir ve taktik gereği”Çuvallar ve dahi bavullar dolusu “EVRAK’I METRUKEYİ” MÜDDEİ HUSUSİLERE ve dahi Polislerine teslim ettirerek, onlara şükranlarını sundu.”Bu iş nereye kadar giderse oraya kadar da gidiniz! Emrini de verdilerdi!”.

Türk toplumu film seyreder gibi her anlatılan masalımsı gerçeklerle hayret ile korkuyu birlikte yaşayarak varabilmişti. Referandumda da matlup hâsıl olmuştu. Rahmetli Papaz Bilginin not defteri Türk toplumunun önüne açılmıştı. Birkaç gün önce Bilgisayarımı açtığımda ekranımı boydan boya kırmızı bir cümlenin kapladığını gördüm:”BLOG SİTENİZE, MAHKEME KARARI İLE ULAŞIM YASAĞI KONULMUŞTUR!”

Bu haber çarçabuk yayılmış.

Bana geçmiş olsun dilekleri gelmeye başladı. “Hayret! Demek ki adam yerine konulmaya başlamışım”, dedim. Bir tanıdığımla karşılaştım, yekten:

“Seni o kadar ikaz etmiştim. Olacağı buydu. Sana mı kalmış ülkeyi kurtarmak!” Dedi. Bendeniz de veriştirdim:

“Bana kalırsa sizin dedeniz de Mirliva Mustafa Kemal’e aynı aklı vermişti: Gitme Anadolu’ya, sana mı kalmış bu işler?”Demiştir. O gittikten sonra da, doğruca Osmanlı Erkânıharbiyesine giderek, Miralay Mustafa İsmet Bey’e:

“Bu Selaniklinin peşine takılıp ta Anadolu’ya gitme; yeni evlisin de!” Demiştir.

Onlar gitmeselerdi Anadolu’ya Şimdi İzmir’de kimler olacaktı?” dediğimde de:

“Bunlar hep halksızlık yapıyorlar, senin de haksızlığa uğradığına inanıyorum!”Buyurdu.

Geçmişte yaşanmış gerçek bir olayı anlatarak size cevap vereceğim. Okudunuz mu bilemiyorum. Bendeniz Sokrat’ın Müdafaasını klasiklerden ezberlemiştim. Rahmetli Sokrates, Anitos, Lykos ve Melatos adlı üç Madrabaz tarafından, gençlerin ahlakını bozuyor suçlaması ile mahkemeye verilerek idam cezası almıştı. Hücresinde ölümün için hazırlık yapılırken, Öğrencileri ve dostları ağlamaktaydılar. Rahmetli Büyük filozof Platon—Eflatun--,gözyaşlarını akıtarak:

Seni haksız yere ölüme mahkûm ettiler!” Dediğinde, yatağından doğrulan O Büyük Bilge İnsan:

“iyi ya; haklı olarak idam cezası verselerdi daha mı iyi olurdu!” Diyebilmiştir.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi