17 Şubat 2011 Perşembe

292-GENELLEŞTİRME İLKELLİĞİ.

OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir;17 Şubat 2011.
GENELLEŞTİRME İLKELLİĞİ!

Hadi Canım Sendeler!

“Dünün akıllısı çok olur!”
Rus Atasözü.
“Dünya üzerinde, hükümetlerinin icraatına tahammül eden uluslarohükümetlerin mesuliyetine de ortak olurlar.”
Mareşal Gazi Mustafa Kemal.
Anonim Şirketin Yeni Genel Müdürü, eski alacaklardan da sorumludur.”Yasa gereği!
“Kendi ordusunu taşıyamayan uluslar, başkalarının ordusunu taşımak zorunda kalırlar!”Publio Cornelio Tacito, MS.45–117.
“Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan illet, içerdeki cephenin suskunluğudur”Gazi Mustafa Kemal.
Ordu Lisan Okulunun, sekiz aylık Fransızça Temel kursunu bitirdikten sonra; Fransa’ya, Besançon Üniversitesine bağlı Lisan Enstitüsüne (CLA.)gitme hakkı kazanmıştım. Üç subay arkadaş, Enstitüde yapılan teste tabi tutulduk. Bendeniz, altı ay süreli Fransızça tekâmül kursuna devam etmeye hak kazanmıştım.
Bin bir helecanla girdiğim sınıfta, beni çok genç ve çok güzel bir Hanım Öğretmen karşıladı. Kendimi tanıttığımda benden önceki sınıf arkadaşlarım beni alkışlarla karşıladılar. Fransızça Bayan öğretmenin, üç yaşlarında bir kız çocuğu vardı. Öğretmenimin adı Madame Holtzer idi. Bir hafta sonra, bir ders saatinde yanıma gelerek:
“Siz bütün Türkler bıyıklı mısınız? Bıyıklarınızı kesemez misiniz?”Dedi. Aklımdan şimşek gibi bir muziplik geçti. Ayağa kalkarak:
“Bıyıklarımı kesmem mümkün değildir Sayın Öğretmenim!” Dedim. Hayretle:
“Neden kesemez mişsiniz!” Dediğinde, taşı gediğine koymuştum:
“Benim ülkemde bıyık üzerine bir söz vardır.”Bıyıksız öpüş tuzsuz çorba içmeye benzer!”Dener misiniz”—Chez mon patrie ilya un mot pour le moustage;
c’est ‘a dire Que le baisé sans moustage ressamle ‘a prendre la soupe sans sel. Essayer le?”-- Dediğimde Sayın Madame Holtzer çok gülmüştü. Okullar açıldığında lisedeki görevine dönerken, yerine gelen (21)yaşındaki Madamoiselle Paxion’a beni emanet etmişti. Ve gözlerinin içi gülerek: “Sakın ola bu davranışınızı bozmayınız. Üç Türk subayı, her gün aynı saatte kışlaya gelir gibi derslere geliyorsunuz. Ayağa kalkarak ve sizli konuşuyorsunuz, herkesle büyük bir uyum içindesiniz. Bakınız şu sınıftakilerin hallerine!” Demeyi de ihmal etmemişti. Madame Holtzer, biz üç Türk subayının tutum ve davranışlarını gözlemleyerek genele olumlu bir inanışla yaklaşmıştı Çok kibar olan bu genç Fransızça öğretmenimiz, Fransa daki 400 çeşit peyniri ve Fransız kadınlarının zarafetlerini anlatmaya başlamıştı. Denemek için:
“Dört yüz peyniriniz birbirinin aynısı. Tüm Fransız Kadınları da hep aynı, İncecik.”Etin kemiğe yakın olan tarafı tatlıdır!” sözünü doğrulamak için mi!”dediğimde, doğruca yanıma geldi, gözlerinde çapkınca bir parıltı ile:
“Sayın Türkoğuz;201 çeşit peynirimizi yediniz mi?””Yok, hayır!” Dediğimde:
“Fransa’da 30.000.000 kadın var. Onbeş milyonundan bir fazlasını hallettiniz mi’?
“Yok, öğretmenim; hem vaktim yok, hem de, söz aramızda, ben evliyim!”Dedim.
“Genelleme yapamazsınız. Bu sübjektif kararınız, hiçbir kimseyi bağlayamayacağı gibi sizi bile bağlamaz!” Deyerek, şuh bir göz kırpma ile yanımdan uzaklaşmıştı.
Madame Holtzer, bendeki bıyıktan tüm Türk erkeklerini bıyıklı olmalarına varmıştı.
Madamoiselle Paxion da, bir latifeden objektif ölçülere varmıştı.
Fransa’da para bozma makinelerinin dışında, her hangi bir bakkala 100 Frank bozdurursanız, on Frangı iç eder. Bunu Şimdi Rahmetli olan Kurs arkadaşım Levazım Yüzbaşısı Vasfi Lafçıya söylediğimde, okkalı bir küfür savurarak:
“Bu Gâvurların hepisi de çok aşağılıklar!”Demişti. Hayret etmiştim; hemen genelleme, hemen bir örnekten TÜME VARIM!
O sıralarda;”Coulez Bismark”adı altında, İngiliz; Alman ve Fransız Uzmanlarının katıldığı bir programda Bismark’ın batırılış tartışılıyordu.Sınıf arkadaşım Alman Peter’e İngiliz uzmanının görüşlerini anlattığımda:
“Onların hepisi de tekerlek!”Diyerek konuya girmemişti.
Merak bu ya, bu sefer de İngiliz Genci sınıf arkadaşım Alexsandr’a Alman Uzmanının görüşlerini anlattığımda; gururlu bir gülüşle:
“Almanların hepsi de taş kafalıdırlar!” Demişti. Alberte Einstein’ın aklımda kalan bir sözünü sık, sık anımsarım:
“Atomu parçalamak mümkündür, insanlardaki peşin hükümleri parçalamak mümkün değildir!”Sonra da, edinmiş olduğum deneyimlerden şöyle bir hükme varmışımdır:
“Aydın; görür, duyar, araştırır ve bir sonuca varır. Bağnaz; görür, duyar değişmez ve değiştirilemez bir hükme varır!”Ostüzü.
Neden tüm bunları anlatıyorum! İnsanlardaki genelleme içgüdüsünü anlatmak için.
Kuleli Asker lisesinde ve Ordu Yabancı Diller Okulundaki Fransızça öğretmenim Mümtaz İnsan Öğretmen Albay İhsan Doğancı da Besançon’a gelmişti. Öğretmen Albayı İhsan Doğancı, anadili gibi
İtalyanca ve Fransızça konuşuyordu. Fransızça dil kursuna gelen Avusturyalı bir tarih Öğretmeni Hanım ile de çok yakın arkadaşlık kurmuştuk. Bir öğle yemeği sırasındaydı; yemek yediğimiz masanın sandalyesinin üstüne çıkan bu Hanım Öğretmen, Fransızça olarak, yemek salonundaki çok kalabalık Öğrenci ve Öğretmenlere seslenmişti:
“Bayanlar ve Baylar; beni dinlemenizi bir yanılgımın özrünü dilemek için sizlerden bekliyorum. Ben Avusturyalı bir tarih öğretmeniyim. Kilisenin ve tarihin etkisi ile en korktuğum ve en nefret ettiğim Türk milletiydi. Bu masada yemek onuruna bana veren şu dört Türk’e lütfen dikkatlice bakar mısınız? Bunlar, dünyanın en uygar ve en insancıl ulusu olan Türk ulusuna mensupturlar. Onların şahıslarında ve sizlerin huzurlarında Türk milletinden özür diliyorum!” Dedi ve ağlayarak masamıza oturdu. Alkış sağnağı altında âdete ezilmiştik. Hiçten ve yanlış yönlendirmeden Genellemeye varan O Öğretmen Hanım, iyice gözlemlemiş olduğu dört Türk subayı ile yani bizlerle Türk ulusunun öz karakterini Genellemeye varmıştı.
Üniversite yerleşkesi şehrin dışında bir tepede inşaa edilmişti.1968 öğrenci olaylarını da bu üniversite başlatmıştı. Her akşam; binaların çevrelediği bir alanda toplanıyorduk. Üniversitedeki Türk Öğrenciler de bize katılmıştı. Sürekli olarak herkesin gözünün üstümüzde olduğunu da hissediyordum. Şehre inen otobüsün şoförü yeni terhis olmuş bir Jandarma eriymiş, bize çok ayrıcalıklı davranıyordu. Bir hafta süreyle, çok güzel bir Fransız Kızının bana otobüste yer ayırdığını gördüm. Benim jandarma subayı olduğumu otobüs şoförü, O’NA söylemiş. İlk gün; O otobüs şoförü bana:”Monsieurs ou est votre carte didantité-Kimlik kartınız nerede? Dediğinde; ben de Güzel bir Hanımın resmini göstererek: C’est Mon carte!”Demiştim. Her otobüse binişimde bu soruyu esas duruşta sorması otobüs içindekilerin kahkaha ile gülmelerine neden olmaktaydı. Bizim Şoför Andre, Türk subaylarının Fransız subaylarından üstünlüğünü anlatır olmuştu! Biri tanımış, oradan binleri mukayeseye kalkışmış ve TÜME VARMIŞTI! O Güzel Kız bana:
“Çok merak ettiğim bir gözlemimi size sorabilir miyim?”Dedi ve anlatmaya başladı:
“Her akşam, aynı yerde toplanıyorsunuz. Siz geldiğinizde önceden gelmiş olanlar ayağa kalkıyorlar. Herkesin ellerini sıkıyorsunuz. O ince uzun adam geldiğinde de asker gibi herkes onu selamlıyor. Siz, neler anlatıyorsanız, orada bulunan herkes katıla, katıla gülüyor. Kavga ve gürültü etmiyorsunuz! Sizler nasıl Arapsınız?” Diye sordu. Türk olduğumu anlattım,”bütün Türkler sizin gibi mi?”dediğinde de”Demografi metodunu” uygularsanız evet dedim. O Güzel Fransız Kızı da bizden giderek Türk ulusunu Genelleştirmiş, TÜME VARMIŞTI!
Şimdi gelelim ülkemizdeki güncel bir haksız genelleştirmeye: İki Professörr DRR. İki ayrı konuda, masal anlatmışlardı. Birisi Konya Selçuk Üniversitesinde Din Bilgileri Fakültesinde, dini kıyafete indirgemişti. Daha önceleri türbana indirgenmiş olan İslam dini kıyafette karar kılmıştı.”
“Dekolte giyenler mütecavizi cinsel yönden tahrik ettikleri için cezalandırılmalıymış!”Bu ülkede,2(iki) yaşındaki bebeklerin, eşeklerin, ineklerin ve dahi köpeklerin ırzlarına geçildiği havadisi adiyeden haberler sınıfına indirgenmiştir. Eşeklere, ineklere ve köpeklere cinsel organları dışarıda olduğu için, mütecavizlerini tahrik ettikleri gerekçesi ile ne ceza vermemizi öneriyorsunuz, Saygıdeğer Ulemamız? Hatta ölülerin ırzlarına geçenlere, suçlarını hafifletmek için ne buyuruyorsunuz? Üç kişinin sürekli tecavüzüne uğrayan 18—ONSEKİZ_ aylık kız çocuğuna da tahrik suçundan ne ceza verilmesini uygun buluyorsunuz Sayın Ulemamız!
Cumhuriyet Halk partisine şıpıdanak Gene Başkan Yardımcısı olan Prof.Drr. Süheyl Batum Hazretleri de, Zonguldak’ta bir toplantıda:
“TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ KÂĞITTAN KAPLANMIŞ!”Bombasını patlatmış.
Sizin, daha önceleri Gerçek Kaplan olarak tanımanıza neden olan Türk Silahlı kuvvetlerinin kimleri parçalayarak mam yaptığını anlatır mısınız? Türk Silahlı Kuvvetleri, ulusunu, ülkesini, insanları ve Atatürk devrimlerini yürekten seven insanlardan oluşmaktadır. Size göre, Sayın Batum, Amerika Silahlı Kuvvetleri aslan mı oluyor!
Sizin, aynı doğrultudaki emeklileriyle sayısı bir milyonu aşan; Kara, Deniz, Hava ve jandarma sınıflarından oluşan Türk Silahlı Kuvvetlerini bir şahsa indirgemiş olduğunuzun farkında değil misiniz? Türk Silahlı Kuvvetleri ne zaman beri “Kâğıttan Kaplanmış” ta siz ne zaman ve nasıl bunun farkına vardınız?
İspanya’daki geri zekâlı Redif Yarbayı gibi, ellerinde tabancası ile Parlamentoyu basmadıkları için mi?
Bir geceyarısı anayasamızın 145’inci maddesine aykırı yasayı, muhalefet atlatarak çıkardıklarında Meclisi kuşatmadığı için mi?
Söyler misiniz niçin?
Önce, bir aydın ve anayasacı olarak sizler ne yaptınız? Anayasayı koruma yemini edenlerin anayasamızı düşmüş—KADÜK-- hâlâ komalarında seyirci olmaktan öte ne yaptığınızı söyler misiniz?
Sizin Türk Silahlı Kuvvetlerini Skopogoat-Günah keçisi ilan ettiğiniz Zonguldak ilimizde, tam 19 ay, sıkıyönetim uygulamasını yapmış bir jandarma subayı olarak, sorunuz kimlere haksız ve yasalarımıza aykırı işlem yağmışız. Bakınız; size bir ölçü vereyim. Bizim Silahlı Kuvvetlerimizde bir formül vardır:
Kim/Nerede/Nasıl ve ne zaman/Ne maksatla/ne yapmıştır?
Yunan Ordusunun Anadolu yenilgisinde, Başçavuşluktan Kurmay Albaylığa yükselen bir subay, yenilginin sanıklarını bir mahkeme ile tespit ettirerek kurşuna dizdirmiştir. Yenilen Yunan ordusunu suçlamamıştır.
Bakınız Sayın anayasa Profesörümüz; sizin Balyoz masalı ile Türk komuta kademesinin onda birini töhmetleyerek tutuklayanlardan bir üstünlüğünüz de var: Siz, dağlarda terörist kovalayanları ve Tüm Türk Ordusunu aynı kara boya ile boyamdınız!Daha söylenecek çok sözüm var amma onlar da bana kalsınlar.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi