25 Ocak 2011 Salı

250-lütfen altemur kılıç

OSMAN TÜRKOĞUZ
Çeşmealtı;19 Eylül 2010.
LÜTFEN ALTEMUR KILIÇ!
Politikacılar gelecek seçimleri; devlet adamları da gelecek nesilleri düşünürler!”
Prof.Dr. Maurice Duverger.
“Bir ülkede namuslular, en az namussuzlar kadar cesur olmazlarsa, o ülkede kurtuluş umudu yoktur!”
İsmet İnönü.
“Başkaları tarafından kurtarılmayı yalınız köleler bekler!” Romalı bir bilgin.
İlgi: ŞEKERSİZ VE BABASIZ BIRAKMAK. Ostüzü.
Blog adresim:http://osmanturkoguz.blogspot.com/
27 Ekim 1957 genel seçimleri çok sert ve çok ta tedirgin bir hava içersinde cereyan etmişti. Başvekil Adnan Menderes’in:”Tanrı, bir daha 27 Ekim gecesini yaşatmasın!” Dediği söylenmişti.1954 senesinden sonra; ekonomi ve sosyal yapımız iyice bozulmuş, başvekil Adnan menderes te daha fena bozulmuştu.1955 senesinde; kendisini çok sıkıştıran Demokrat Partisi Meclis grubunda; yelkenlerini milletvekillerine indirmişti:
“Siz o kadar güçlüsünün ki; isterseniz Hilafeti bile geri getirebilirsiniz!”Demek zorunda kalmıştı.
Rahmetli Osman Bölükbaşının sert ve cesur muhalefeti karşısında, Kırşehir’i ilçe yapmışlardı. Hiç unutmama imk3an olmayan bir durum da;27 Ekim 1957 Genel seçim günü seçim sonuçları saat 1430’dan itibaren Türkiye radyolarından ilan edilmeye başlanmıştı. Bir yandan da, Devletin Radyosunda saatlerce süren “VATAN CEPHESİ” ilanları ve Demokrat Partiye iltihaklar okunmaktaydı. Atlas Okyanustaki bir gemiden verilmiş olan Vatan Cephesine geçiş mesajı üzerine rahmetli Prof.Dr. Turhan Fevzioğlu’nun uyarısı üzerine, anılan gemide yapılan aramada çok sayıda kaçak eşya ele geçirilmişti!
Ağaoğlu Ahmet’in Çarlık Rus Ordusu Albaylarından birisinin kızı olan eşinden olma Samet Ağaoğlu; Salihli ilçesini ziyaretinde, Salihli Ağır ceza Mahkemesi Başkanının kendilerini karşılamaması üzerine; Salihli ağır Ceza mahkemesi kaldırılarak Ağır ceza mahkemesi başkanının tayini yapılmış, ertesi günü de yeniden Salihli İlçesine Ağır Ceza Mahkemesi kurulmuştu.
Demokrat Parti iktidara gelir gelmez; Atatürk Devrimlerine karşı atağa geçmişti.1924 senesinde kabul edilen Teşkilat’ı Esasiye kanunumuz birçok değişikliklere uğramıştı. Örnek vermek gerekirse:
1*10 Nisan 1928 tarihli 1222 sayılı yasa ile yapılan değişiklik.
2*10 Ekim 1931 tarihli 1893 sayılı yasa ile yapılan değişiklik.
3*05 Aralık 1931 tarihli 2599 sayılı yasa ile yapılan değişiklik.
4*05 Şubat 1934 tarihli 3115 sayılı yasa ile yapılan değişiklik.
5*29 Kasım 1937 tarihinde 3272 sayılı yasa ile yapılan değişiklik. Devletin dini maddesi kaldırılmış; son değişiklikle de Atatürk İlkeleri Teşkilat’ı esasiye kanunumuza girmişti.
1945 senesinde de Teşkilat’ı Esasiye Kanunumuzun dili Türkçeleştirilmişti, adı da ANAYASA olmuştu. Şimdi Sayın Recep Beyimizin Demokrasi şehidi yapmış olduğu Adnan menderes’in Atatürk devrimine karşı oynamış olduğu ilkel çıkışını da görelim:
“491 SAYILI TEŞKİLATI ESASİY KANUNUNUN TEKRAR MERİYETE KONULMASI HAKINDADA KANUN.
Kanun no:599, kabul tarihi:24.12.1952.
Resmi G.No:8297* Neşir tarihi.31.12.1952.
Kanun metnindeki tertip hataları05 Ocak 1953 tarihli ve 8300 sayılı Resmi gazetede tashih edilmiştir.
“Madde 1–20 Nisan 1340 tarih ve 491 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu 4695 sayıllı kanunun kabul tarihine kadar yürürlükte bulunan tadilleriyle birlikte tekrar meriyete konulmuş v bu kanun yerine ikame edilmiş olan 10 Ocak 1945 tarihli ve 4695 sayılı Anayasa meriyetten kaldırılmıştır.
Madde2-Bu kanun neşri tarihinden itibaren meridir.26. 2,1952.
1954 senesinde, Amerika’dan gelen bir petrol uzmanına hazırlatmış olduğu petrol kanununa koydurtmuş olduğu:”Bu kanun değiştirilemez!”Maddesini Cennetmekân Rahmetli İsmet İnönü kaldırtmıştı.
Teşkilâtıesasiye Kanununa göre de isimler ve unvanlar eskiye dönmüştü, Genelkurmay başkanlığı=Erkânıharbiye Reisliği; Başbakanlık=Başvekâlet; Bakanlıklar=Vekâletler; Bakanlar Kurulu=Heyeti vekile olmuştu. Aslında bunun anlamını bilene bugüne kadar rastlayamadım: Anadolu hareketi başladığında; Temsil Heyeti hükümetleşmişti. İstanbul’da da bir hükümet vardı. Sadrazam ve Nazırlardan oluşmuştu. İstanbul işgal altında bulunduğundan, Anadolu’daki hükümet onların vekilliğini oynuyor durumu yaratılmıştı, vatan hainlerine karşı.
İktidardan düşme korkusu Başvekil Adnan Menderes’i çılgına çevirmişti. İstanbul’da imar faaliyetlerine girişmesi rezaletler yaratmıştı. Bir gece Bağdat’tan telgraf çekerek:”Mısır Çarsısının ağzındaki binayı yıkın!” Talimatı uzun süre bir çeşit şifre sanılmıştı. Yıkım ve imar işlerini yürütmekle görevli istihkâm subayları şark hizmetine gitmediklerinden şark hizmetleri biten istihkâm subayları da batıya gelememişlerdi. İsmet Paşa’nın damadı Rahmetli Metin Toker’in “Akis” adlı dergisi de, Adnan Menderes’in huzurunu kaçırdığından Demokrat Partinin Hâkimi tarafından Metin Toker hapislerde süründürülmüştür.
1957 senesinde; Demokrat Partisi Isparta Milletvekili Dr. Tahsin Tola; Adnan Menderes’in emir ve müsaadeleriyle Saidi Norsi’nin İslam dinine aykırı perişan risalelerini yayımlamıştır.”
İç politika iyice gerginleşmişti. Rahmetli İsmet İnönü, 02. Nisan. 1960 tarihinde, trenle Kayseri’ye gitmek istemişti. İsmet İnönü’nün bindiği tren HİMMET DEDE istasyonunda durdurulmuştu. Kayseri Valisi Ahmet Kınık trenin Kayseri’ye girmesini yasaklamıştı. Ankara’da bulunan ve Irak İhtilali üzerine acele kurulmuş olan Jandarma Muhafız alayının Üçüncü Taburunun 11’inci bölüğü Himmet Dede’ye sevk edilmişti. Orada görev almış olan birliklerin komutanı Kurmay Binbaşı Selahattin Çetiner, İsmet Paşa’ya tekmil vererek emrinde olduğunu bildirmiş. Rahmetli İsmet İnönü:
“Benim Kayseri’ye gitmeme engel mi olacaksınız? Sorusu üzerine; esas duruşa geçerek:
SİZİN YOLUNUZU KESMEK VE SİZİN KAYSERİ’YE GİTMENİZE ENGEL OLMAKTANSA İNTİHAR EDERİM’”Tekmilini vermiştir. Derhal tutuklanan bu kurmay subayımız emekliye sevk edilmiş, Danıştay kararı ile görevine dönerek Korgeneralliğe kadar yükselmiştir.12 Eylül 1982 Askeri Darbesinde de, Başbakan Emekli Oramiral Bülent Ulusunun İçişleri Bakanı olmuştur.
29 Nisan 1960 günü; Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Yunanistan’ın Küçükasya Orduları Başkomutanı Trikopis’i esir olarak karşılamış olduğu UŞAK şehrine iner!”Uşak Valisi İlhan Engin”,İsmet Paşanın Uşak’a girmesine izin vermez. Ama onlar Yunanlıların Uşak şehrine girmelerine izin vermişler, Frengili bir Yunan Astsubayın da sayısız kadın ve kızlarına Frengi aşılamasına seyirci kalmışlardı! Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Uşak şehrinin ana caddesinde ilerlerken başına bir su bardağı fırlatarak yaralamışlardı. Yunanlıların akıtamadıkları mübarek kanını, Yunanlıların Uşak’ta bıraktıkları UŞAKLARI akıtmıştı!
İsmet Paşa; zora, tehdide ve dahi ölüm korkusuna bile metelik vermezdi. Ulusal Kurtuluş Savaşında, alnında vatan hainlerimizin idam fermanıyla savaşmıştı.04. Mayıs. 1960 günü Yeşilköy hava limanından İstanbul şehir merkezine doğru ilerlerken; İstanbul trafik şube müdürü tarafından yolu kesildi. Pusuda bekleyen Uşaklar tarafından saldırıya uğradı. Orada bulunan asker ve polis güçleri, aldıkları emre uyarak, olaya seyirci kaldılar. Bir rastlantı sonu oradan geçmekte olan bir BİNBAŞIMIZ, askerlere emir vererek saldırgan güruhu dağıttırdı ve Garp Cephesi Komutanı ve Cumhuriyetimizin ve Demokrasimizin Mimarını mutlak bir ölümden kurtardı.
Sakarya Meydan Muharebesinin en kritik günün akşamında; Onbaşı Halide Edip Adıvar, günlük raporunu verirken, Vatan Haini Delibaş Mehmet’in adamlarının birisi tarafından öldürülmüş olduğunu da rapor eder. İsmet Paşa, uzun bir oooo!Çeker.Başkomutan Mustafa kemal,ayağa kalkar ve:
“Bugünlerden ders almazsak bu gibi olaylar başımıza hep gelecektir!” Der.
Adnan Menderes’in idamına üzülmek bir insanlık borcudur. Mustafa Kemal, ismet Paşa’ya:
“İsmet, idamlarla bir yerlere varamayız. Asılanlar bin kere ASILMAYI HAKETTİKLERİ HALDE, HALK BİZİ DARAĞAÇLARI İLE YARGILIYOR!”Der. Uzatmayalım da Rahmetli, Büyük düşmanımız Winston S.Churchill’in, Cennetmekân İsmet İnönü’müze yazmış olduğu mektubu da bir okuyalım:
“AZİZ GENERALİM,”
“Her ne kadar benim Türkiye politika ilişkilerine karışmazlığım doğru olmayabilirse de, Türkiye’nin mukadderatına riyaset ettiğiniz uzun devrenin kapanmış olduğunu, şahsen büyük teessür duyarak öğrenmiş bulunuyorum. Bana öyle geliyor ki, tarih general olarak kazandığınız zaferlerden başka,İkinci Dünya Savaşının vahim tehlikeleri içinde ülkenizi nasıl sıyırıp geçirdiğinizi ve aynı zamanda Mustafa Kemal tarafından sert mücadelelerle kurulmuş olan hürriyetçi ve ilerici hükümet şeklini nasıl koruduğunuzu kaydedecektir.Dostça ve zevkli olan mülakatımızı daima hatırlarım ve politika sahnesinden şimdiki çekilmenizde, size en iyi dileklerimi yollarım.” Pek samimiyetle sizin
Winston S.Churchill.
İsmet Paşanın kavgası; aklın hurafe ve safsata ile; vatanseverliğin ihanetle; namus ve şerefin yalan, dolan ve talanla; ulusal çıkarların uluslar arası çıkarlarla; gerçek dindarlığın ve gerçek Tanrı sevgisinin soytarılıklarla; AKIN KARA İLE; İLMİN VE İNANCIN ŞEKİLLE ALDATMA KAVGASIDIR.
Rahmetli Adnan Menderes mi demokrasi şehidi? Hadi canım sizde! Neden Sayın Alltemur Kılıç’a rica?
Kılıç Ali’nin küçük oğlu Sayın Alltemur kılıç, Amerika Birleşik Devletlerinden döndükten sonra; çok genç yaşında olduğu halde, Anadolu Ajansı Umum Müdürlüğüne getirilmişti ve bu nedenle de 27 Mayıs 1960 tarihinde gözaltına alınarak kara Harp okuluna getirilmişti. Kendisine:
Adnan Menderes’in yanına çok sık çıkardınız; neden bu durumları anlatmadınız? Diye bir soru sorduğumda, aynen bana şunları söylemişti:
“Başvekil Adnan menderes’e son uygulamalarının halkımızda tepki yarattığını söylediğimde; ban:”Sen, Amerika’daymış gibi düşünüyorsun. Bir çift çizme al, sana bir Jeep tahsis edeyim tüm Anadolu’yu gez ve yanlış düşündüğünü anla!”Dedi ve bir öykü anlattı:”Çok fakir ve aç bir Anadolu köylüsü İstanbul’a gelir ve haftalarca bekletildikten sonra, Sadrazam Paşanın huzuruna alınır. Koltuğunda uyuklayan Sadrazam, gözlerini açarak:
“Hey! Sen ne istersin?” diye sorar. Yerlere kadar temennahta bulunan ol fakir köylümüz:
“Devletlü Sadrazam Paşa Hazretleri, aç ve sefilim, iş ve aş isterim!” Der.”Yaa!” Diyen Sadrazam Afyonun etkisiyle uyuyakalır. Biraz sonra gözlerini açar ve aynı soruyu sorarak, aynı cevabı alır. Onbirinci sefer:
“Bre Daltaban sen ne istersin?”Dediğinde; tepesi atan Köylümüz, hiddetle ve şiddetle:
“Sadrazam Paşa Hazretleri Ananızı Şapmaya geldim!” Der, demez; Paşa Hazretleri hiddetle Yaa! Der ve uyuya kalır.”Ne yaptınız? Başınızı belaya soktunuz!” Diyen görevlilere de:
“Ağalar, korkmayınız ve telaşa düşmeyiniz: Sadrazam Paşa Hazretleri bunu da unutur!”Der. Halkımız bu Sadrazama benzer, her şeyi hemen unutur!”Sevsinler Demokrasi yalanlarını.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi