14 Ocak 2011 Cuma

237-BİR DUDU DA MEDET OLUR!


                    OSMAN TÜRKOĞUZ
                    osmanturkoguz@hotmail.com
                    İzmir; 14 Ocak 2011.

                              BİR DUDU DA MEDET OLUR!

Devşirme ve dahi Dönme Rüstem Paşa’nın Van’daki Kirli donunun döt dikişinde bulunan bit, O’NU Birinci Süleyman’a damat yapmıştı. ”İkbal’i Bit!”
Emekli Köprülü Mehmet Ağanın şapdığı Ermeni Dudusu da Osmanlıda huzur yaratmıştı! Ostüzü.

          Osmanlı tahtına Deli İbrahim lâkabı ile (18)’inci Padişah olarak oturacak olan, Birinci Ahmet ile Rum Anastasia’nın oğlu doğduğundan beş sene sonra Avrupa’da Otuz Yıl Savaşları başlamıştı.
Osmanlının bu savaşlardan yararlanacak hal ve gücü de yoktu. İşin garip tarafı da, Deli İbrahim 18 Ağustos 1648’de, bir cariye ile kapatılmış olduğu odadan çıkartılarak, paşaların sille ve tokat dövdükleri Cellât Kara Ali ve yamağı, Padişah boğma korkusundan arındırılarak, don ve gömlek tir, tir titreyen Deli İbrahim’i yağlı kementleriyle boğmuşlardı.
Vestfalya barış antlaşması da iki yerde, 15 Mayıs 1648 ve 24 Ekim 1648 tarihlerinde imzalanmıştı.
          Bu devre arasında, biz de boş durmamıştık, Lehistan’a ve İran’a savaş açmış, bir Padişahın ırzına geçerek boğmuş, bir Padişahı tahta çıkarıp hemen indirmiş, her türlü işrete bulaşmış bir Padişahımızı erken yaşta gömmüş, bir Padişahımızı da anlattığım gibi boğmuştuk.
Osmanlı İmparatorluğu, Hatice Turhan Sultan lâkaplı bir dönme Cariye ile o’nun yedi yaşındaki oğlu 1V’üncü Mehmed’in, bir de Kösem Valide Sultanın ellerine kalmıştı.
          İki kardeşini boğdurmuş olan 1V’üncü Murat, Anasının güzelliği nedeniyle boğulmaktan kurtardığı Şehzade İbrahim’in de boğulmasını, ölüm döşeğinden ferman etmişti.
Padişahın öleceği anlaşıldığından, Şehzade İbrahim boğdurulmamıştı.
Ölüm korkusu ve baskı altında yaşatılan yeni Padişah 08 Şubat 1640 tarihinde, korkudan ağlayarak Osmanlı tahtına oturmuştu. Halk kendisine Deli lâkabını yakıştırmıştı. Padişah olduğunda, Haremdeki Cariyelerle ve hiçbir kadınla ilgilenmeyen, kadınlara ilgi duymayan bu yeni Padişah Mah-Peyker Kösem Valide Sultan için dert kaynağı olmuştu.
Mah-Peyker Kösem Sultan 1590 Bosna-Hersek doğumlu bir Rum Kızıydı ve adı da ANASTASYA İDİ. 15 yaşında Saraya girerek Birinci Ahmet’e Haseki olmuştu.
Mah-Peyker Valide Kösem Sultanın endişesi, Deli İbrahim’e bir şey olursa Osmanlı tahtı için geride Şehzade yoktu. Tüm memalik’i Osmanî’nin üfürükçüleri ve Hocaları Saray’ı Hümayun’a çağırıldı. Badem, Ceviz, Fındık ve üzüm ezmesinden ilaçlar yapıldı, fayda etmedi.
Hz. Muhammed’e Cebrail tarafından önerilen Erişte yemeği bile fayda vermedi.
Bu üfürükçülerin en ünlüsü Cinci Hoca lâkaplı madrabazdı.
Sonunda Hatice Turhan adlı Cariye gebe kalarak, padişahlığının ikinci senesinde Şehzade Mehmed’i doğurdu.
Hatice Turhan Sultan olarak adlandırılan bu Cariye 1627 Rusya doğumlu NADYA adlı bir Rus Kızıydı, 12  yaşında Kırım Tatarlarına esir düşerek İstanbul’a Osmanlı Sarayına Cariye olarak armağan edilmişti.
1642 senesinde 1V’üncü Mehmed’i doğurduğuna göre, 14–15 yaşlarında Deli İbrahim ile hemhal olması gerekmez mi! (Merhum Hatice Turhan Sultan (34) sene Valide sultanlık yaptıktan sonra, 04 Ağustos 1683 tarihinde ölmüştür.
Mah-Peyker Kösem Sultanı da siyasi çekişme sonunda yenerek 02 Eylül 1651 tarihinde Haremdeki odasında perde ipiyle boğulmasını da organize etmiştir.
1597 senesinde, Valide Safiye Sultanın emriyle inşaatına başlanan Yeni Caminin inşaatını da Rahmetli Hatice Turhan Sultan tamamlatmıştır.                                                                                          Yeni Padişahın o hızla Haremdeki cariyeler sıradan geçirdiği sırada bir Cariye çok şişman bir kadınla sevişmenin güzelliğini anlattığının sabahı, Deli İbrahim, Sadrazam Paşayı Saray’ı hümayuna çağırarak:
          “Bre karpuz kıyafetli Kodoş! Tiz bana Okkalı bir Hatun bulasız!” Ferman’ı Hümayununu vermiştir.
          “Ferman Padişahımındır!” Diyen Sadrazam Hazretleri üç kere yeri öptükten sonra; dötün, dötün huzur’u Hümayundan taşra çıkmıştır.
          Derhal İstanbul’da bir araştırma başlatılmış; Üsküdar’da (107) Okkalık bir Ermeni Dulunun olduğu öğrenilmekle, bütün devlet erkânı oraya üşüşmüştür. Kadın sarayın arabalarına sığmayınca, arabaların ve Haremin dahi kapuları genişletilmiştir. Derhal hamama alınan Ol Tombul avrat yıkanıp, paklanarak tüm tüyleri de ibrişimlenmiş, Padişah’ı Zülcelalin yatağı Hümayununa girmeye hazır hale getirilmiştir.
          Gerdek sabahı yüzünde güller açan Padişah İbrahim, derhal ferman’ı Hümayununu vermiştir:
          “Bu gece bana cennetlik zevkler tattıran bu Ermeni Dudusuna Şam Vilayetini ihsan ettim!”                                                                               Şam’a gidecek hali olmayan bu yeni Cariyenin aklına eski aşinası Köprülü Mehmet Ağa gelmiştir.
Mehmet Ağa önce Mirahorluk rütbesi verilerek Şam’a Vali olarak atanmış, daha sonra da rütbesi Mirmiranlık’a yükseltilmiştir.
          Şam Vilayetinde çok başarılı işler yapan Rahmetli Köprülü Mehmet, Deli İbrahim boğdurulunca, Valide Hatice Turhan Sultan’a önerilmiş; kendisiyle görüşen Hatice Turhan Sultan kendisini her zaman destekleme sözü verdiğinde de Sadrazamlık mührü kendisine verilmiştir.
Köprülü Mehmet Paşa Sadrazamlığa 15 Eylül 1656 senesinde getirildiğinde (78) yaşındaydı. Köprülüler Osmanlı Devletine rahat bir nefes aldırmışlardır.
          14 Ocak 2011 tarihli vatan Gazetesinde Rahmetli Hürrem Sultan hakkında bir yazı yayımlanmıştır.
Hemen araştırarak hiçte doğru bilgi vermeyen bu yazının nereden aşırıldığını da buldum. Bugün, üşenmeden emekli subay arkadaşlarıma yazıyı okuttum, hepsi de çok doğru bir yazı dediler!
          “Anası ve Papaz olan Babası Kırım tartları tarafından öldürülen, Alexandra Anastasia Lisawska (20) yaşında ve (1520) tarihinde Rohatyn’den kaçırıldı.” 18 Nisan 1558 tarihinde de (52) yaşında öldü!” Okuyucuların rakamları toplayıp, çıkarma yetenekleri yok mudur? (1520) senesinde ve (20) yaşında kaçırıldığına göre doğum tarihinin (150O) olması gerekmez mi’? 1558–52=1508. Roxelana-Raksalon, Hürrem sultanın doğum tarihi (1508) Miladi senesi olmaktadır.
Birinci Süleyman Manisa Valisiyken ve Manisa’da Cariye olarak Harem’e girmiştir.
Kaç yaşında dersiniz? Manisa’da Birinci Süleymanın yatağına girdiği de muhakkaktır ki Birinci Süleyman’ı mest etmiştir!
          Üçüncü Mehmed’in Anası Sofia Bafa, Korfo adasında Vali olan Babasına giderken yakalanarak (14) yaşında Hareme girmiş 26 Mayıs 1566 tarihinde de Üçüncü Mehmed’i doğurmuştur. 1550–10 Kasım 1605 tarihleri arasında yaşamıştır!
           Şarapçı, Sarı Selim olarak tanınan ve hamamda Cariye kovalarken düşüp ölen Hürrem Sultanın Birinci Süleyman’dan olan oğlunun yoluna şiirler yazdığı Nurbanu Sultan (1525-1587), (1535) tarihinde ve (10) yaşında korsanlar tarafından  yakalanmış bir Yahudi kızıydı. Asıl adı da Cecilia Buffo idi.                                                             Sarı sarhoş Selim’in geride kalan Beş (5) oğlu da Ağabeyleri Üçüncü Murat tarafından boğdurulmuştur.
Ne garip tecellidir ki, Sarhoş Selim’in ve avanesinin çevirmiş olduğu dolaplarla Rahmetli Şehzade Beyazıt’ın BEŞ (5) oğlu da DEDELERİ Birinci Süleyman tarafından boğdurulmuştu.
Birinci Süleyman’ın korkusu Dedesi İkinci Beyazıt’ın durumuna düşmekti. Zira babası Birinci selim Dedesini Dimitoka yolunda zehirletmişti.
Şimdi,”Harem” savunucularına ve de şakşakçılarına bir sorum olacaktır:
          Üçüncü Murat’ın (102) ya da (120) çocuğu olduğu söylenmektedir. Üçüncü Murat bu çocukları neredeki zavallı kadınlardan doğurtmuştur! Birisinin diğer erkek çocukları boğmaları bir Osmanlı kanunu iken, bu kadar çocuğu doğurtmanın mantığı nedir?
İkinci Abdülhamit, yeni doğan bir Şehzadesine “Ertuğrul” adını verdiğinde, Ünlü Haccavımız:
          “Biz sonuna geldik derken/Yeniden mi başlayacağız yeni baştan?” Demişti.
          Sahiden yeni baştan mı yaşayacağız bu cinayetleri ve sefaletleri!
         

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi