28 Mart 2010 Pazar

55- EŞEKLER VE EŞEKLİK ÜZERİNE.

OSMAN TÜRKOĞUZ

İzmir,28.Haziran.2008

55- EŞEKLER VE EŞEKLİK ÜZERİNE.

ASA HABER NET’TE yayımlanan “Yalan ve İftiralara suçüstü”; yazımı okuyan Hanımlar, sabah kahvesine geldiler. Benim eşim dâhil, hepisinin yüzlerinde çapkınca bir gülüş vardı.

”Bu işte bir iş var,” diye düşünerek, sesimi çıkaramadım.”Hangi kahraman erkek, dört kadının yanında, sesini çıkarabilir”, diye de, kendimi haklı çıkarmaya çalıştım.

İlk sözü Eşim aldı: ”Osman Bey, dedi.” Hemen yanıtladım. ”Hanımefendi, kendinize geliniz, Efendi, Bey sıfatları kullanımdan kalktı “, dedim.

Dört tiz ve kararlı ses kulaklarımda çınladı: ”Unutmayınız ki, Hanımefendi sıfatı da kullanımdan kalktı!” dediler ve Şeyhi’nin Harname Şiirini önüme koydular.

Niyetlerini hemen kavradım: ”Yazamam, olmaz,” diyecek oldum; itirazım oy birliği ile reddedildi.

Benim Eşim: ”Niçin olamazmış? Fatih Sultan Mehmet Devrinde; EŞEK, ÖKÜZLERE ve ÖKÜZLÜĞE imrenirmiş.

Türkiye Cumhuriyeti’nin DEMOKRASİ DÖNEMİ’NDE de, BÖYYÜK DEVLET ADAMLARI EŞEKLİK’E özeniyorlar.

“Çok konuşup ta, YALANLARINI VE İFTİRALARINI örtmek isteyen fırıldaklara benzeme” dedi.

Ne yapabilirdim; Sayın ASA Çalışanları. Kekemeler gibi, tek parmakla yazmaya başladım:

Şeyhi, 1371-1439 tarihleri arasında yaşamış, bir Osmanlı Kadısıdır. Görev yerine, Trabzon’a giderken, yolda soyulmuş ve Harnâme’yi yazmıştır.

“Bir eşek var idi zaif ü nizar,

Yük elinden kati şikeste vü zar.

Gâh odunda vü gâh suda idi,

Ol kadar çeker idi yükler ağır,

Ki teninde tüy komamıştı yağır.

Kargalar derneği kulağında,

Sineğin seyri gözü yağında.

Arkasından alınınca Palanı,

Sanki İT artığıydı kalanı.

Bir gün ıssı eder himayet ana,

Yanı gösterir niayet ana:

Aldı Palanını vü saldı ota;

Otlayarak eşek yürüdü öte,

Gördü otlukta yürür Öküzler,

Odlu gözleri, ger’li göğüsler.

Sömürüp öyle yerler OTLAĞI,

Ki kılın çekicek damar yağı.

Boynuzu kimisinin Ay gibi,

Kimisinin halka, halka yay gibi.

Yöğrüşüp çün vururlar avaze

Yankulanırdı dağ u dervaze.

Harı miskin ederiken seyran,

Kaldı görüp sığırları hayran.

Ne yular derdi, ne gem’i Palan,

Ne yük altında hasta vü nalân.

Acebe kalır ü tefekkür eder,

Kendi ahvalini tasavvur eder.”

Bendeniz, Şeyh’in mirasçılarından izin alamadığımdan, öykünün tümünü yazma iradesine sahip değilim Öykünün gerisini ben anlatayım: Bizim zavallı Eşeğimiz, Gök Ekinlerle dolu tarlaya girer ve ne varsa silip, süpürür. Tarla sahibi tarlasının bu halini görünce, Eşek’i dövmeye başlar. Yüreğini bu dayak soğutmayınca da:

“Bıçağını çekti, kodu ayruğunu,

Kesti kulağını vü kuyruğunu,

Kaçar eşek acıyarak canı,

Dökülüp yaşı yerine kanı.

Uğrayıp geldi Pîr Eşek nagâh,

Sordu halini, kaldı derdi ile ah.

Yalvarıp, inleyip dedi:-Ey Pîr!

Hari rubah bigi pür tezvir,

Batıl isteyip haktan ayrıldım,

BOYNUZ UMDUM KULAKTAN AYRILDIM.”

Burada, uzun, uzun açıklamaya gerek yok. Milyarları çalıp, çırpıp götürenlere imrenerek, beş on kuruş çalanların uğratıldığı cezalar ortada.

İngiliz Maşası Şeyh Sait, asılmağa götürülürken bir laf etmiş: ”Boynuzlu tekelerin intikamı, boynuzsuzlardan alınır.” Demiş.

Ziya Paşa da: ”Milyon çalan izzeti serefraz/Bir kuruş çalanın cezası cayı kürektir.”demiş.

Hanımlar, gelip yazıyı okudular; Şiir’in tümünü yazmadığım için biraz buruktular.

Hanımların sözcüsü olduğunu anladığım bir Bayan: ”Sayın Bay Osman; dedi, sizinle bir pazarlık yapalım. Yol masrafınız, devlet harcırah hesabı üzerinden bizden. Siz, ilk uçakla Ankara’ya uçun. Önce; bizim hazırladığımız çiçekleri ANITKABİR’E Mustafa Kemal Paşa’nın Kabri ‘nin üstüne koyup, saygılarımızı yüksek sesle arz edin.”

“-E, sonra ne yapacağım?” diye sordum. Aslında, kararlarının mahiyetini anlamıştım.

Eşim, öne çıktı: ”-Dosdoğru, Türkiye büyük Millet Meclisi’ne gideceksin:” der demez:

“-Ben, ATATÜRK DEVRİMİ dâhil, tüm devrimlerden sınava hazırım. Ancak, T.B.M.Meclisi’nde, hiç kimseyi EŞEK gibi anırtmayacağımı KAMUOYUNA açıkladım. Dedim.

Bayanlar itiraz etti: ”Biz, buna da çözüm bulduk. Sınavı T.B.M.Meclisi’nin bahçesinde yaparsınız”.Dediler.

“-olmaz, yapamam“, diye bağırdım. ”Niçin yapamazmışsınız?” dediler“-Hırsızların, soyguncuların ve tüm ATATÜRK DÜŞMANLARI’NIN cezadan kurtulmak için kapağı attığı T.B.M.Meclisi’nin Bahçesinde EŞEK ANIRTISINI duyan Tüm EŞEKLERİN orayı da doldurmalarına neden olamam”, deyip, konuşmayı noktaladım.

Bunlardan kurtuluş yok; bunu, kadınlarımızı köle haline sokmak isteyenler, bir bilebilselerdi. Önüme, Seyranî Destanı’nı koydular: ” Bunu yaz ve tüm adreslerine de ilet”, dediler.

“Asırda acaip işler çoğaldı,

Bilmem bu işleri kimler ediyor.

Dünya’yı hep rezil KÖPEKLER aldı,

Gelen ATATÜRK’E karşı gidiyor.

Biraz bahsedeyim ehli zamandan,

Yahşılar aşağı düştü yamandan,

Temmuz İTLERİ olmuş kumandan,

Uyuz İT Kurtlara kumand’ediyor.

Buğday unu beğenmiyor enikler,

İplikten aşağı düştü İpekler,

Hep sedire geçti İtler, köpekler,

Hanedan ayakta hizmet ediyor.

Koltuk kılı fark etmiyor sakaldan,

Tüçcarlar aşağı indi Bakkaldan,

Aslanlara çoban düşmüş çakaldan,

Şimdi Aslanları Çakal güdüyor.

Sarhoşlar çoğaldı, kalmadı ayık,

Bu asır böylece hallere lâyık,

Müzevirin adı Muhbiri sadık,

Şimdi kişiyi ABD. Güdüyor.

Şahinler yurdunu tuttu Yarasa,

Baklava yerine geçti Pırasa,

Şimdi rağbet BÖLÜCÜ’YE, Terese,

Zamane bunlara rağbet ediyor.

Şeriatçı, Bayanlara TÜRBAN giydirir,

Tatlıyı insana acı yedirir,

SEYRANÎ zamana böyle dedirir,

Şimdi kişiler GERİ GİDİYOR. Ben, yazıyı bitirdim.

Bilgisayarımın başına Bayanlar oturdu.

Ne yaptılar bilemem.

osmanturkoguz@hotmail.com.

İzmir, 28 Haziran, 2008

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi